İçeriğe atla

Denizaltı kanyonu

New York kapalı kıta yamacındaki yedi denizaltı kanyonu. Soldaki Hudson kanyonu en uzunudur.

Denizaltı kanyonu (İngilizce: submarine canyon), okyanusların kenar kısımlarındaki diplerde, bir kısmı sığ, enine profilleri V şeklinde olan, bir kısmı da çok derin şeklinde yarılmış dik yamaçlı vadilere denilmektedir.

Denizaltı kanyonları şelf üzerinde başlar ve çok defa kıta yamacı üzerinde de devam ederek bazen 2000, hatta 3000 m derinliğe kadar takip edebilirler. Kanyon tabanlarının eğimi genel olarak bir tarafa, yani derin deniz çukuruna doğrudur.

Bununla birlikte eğim hep aynı kalmaz; yer yer eğim kırıkları görülür. Boyuna profilleri genellikle kuvvetle eğimli ve kıta yamacının profili gibi içbükeydir. Eğim yukarı kısımlarda en fazla, alt kısımlarda ise daha az dır. Denizaltı kanyonlarının bu kuvvetli eğimleri, karalar üzerinde ancak sel yataklarının eğimleri ile karşılaştırılabilir.[1]

Özellikleri

Denizaltı kanyonlarının bir kısmı, kıyı bölgesinde kara üzerindeki akarsu sistemlerinin ağızları önünde yer alır ve onlara kolayca bağlanabilir. Örneğin Karadeniz kıyılarında Sakarya, Kızılırmak, Yeşilırmak önünde durum böyledir. Burada vadiler, -90 metredeki şelf yüzeyi içinde 250 metre kadar gömülmüştür. Gömülme kıta yamacı üzerinde daha büyük ölçülere erişir. Aynı şekilde, Ganj, İndus, Kongo, Hudson, Taju ve Adour gibi akarsuların vadileri de kıta yamacını yaran denizaltı kanyonları ve vadileri ile devam ederler. Buna karşılık bir kısım denizaltı kanyonları ile karadaki akarsu vadileri arasında bağıntı kurmak güçtür. Çünkü bunlar doğrudan doğruya şelf üzerinde başlarlar. Bu gibi durumlar, kara üzerindeki vadilerle denizaltı vadileri arasındaki bağlantıların yatak değişiklikleri veya birikme olayları sonucunda maskelenmiş olmasıyla açıklanabileceği gibi denizaltında gözlenen vadiye benzer şekillerin bazılarının denizsel etkenlerle meydana gelmiş olması ile de ilgili olabilir.

Denizaltı kanyonlarının geneli gevşek maddeler üzerinde kazınmıştır. Bununla birlikte dirençli kayaları yaran denizaltı kanyonlarının var olduğu da bilinmektedir.

Diplerden alınan örneklere göre bu kanyonların birçoğu Miosen, Pliosen veya daha yeni depolar içinde açılmıştır. Buna göre denizaltı kanyonlarının bu depolardan daha da sonra oluştukları, yani genellikle çok yeni şekiller oldukları anlaşılmaktadır. Karadeniz'de de durum aynıdır. Gerçekten buradaki denizaltı kanyonları birçok sahalarda Kuaterner depolarını yarmaktadır.[1]

Oluşumu

Los Angeles, San Gabriel ve Newport kapalı denizaltı kanyonlarının perspektif görünümü.

Denizaltı kanyonlarının nasıl meydana geldikleri hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmüştür.

Tektonik Köken

Buna göre denizaltı kanyonları dislokasyon hatlarının sınırladığı çukurlara karşılık gelir. Tektonik kökenli denizaltı kanyonlarını varlığı, teorik olarak olasılık dışı değilse de, düzgün ve çok dallı sık bir şebeke karakteri sunan vadi şekillerini bu şekilde açıklamaya olanak olmadığı ortadır.

Sualtı Kökeni

Buna göre denizaltı kanyonları deniz dibini şekillendiren bazı etkenleri ile açıklanmak istenir. Bu etkenlerin başlıcaları arasında çeşitli kökene sahip akıntıların, yoğun çamur akıntılarının, heyelanlarının ve sedimantasyonu önleyen yerel şartların etkileri üzerinde özellikle durulmaktadır.

Güneybatı Afrika'daki kapalı Kongo kanyonu yaklaşık 300 km'dir.

Bu konuda Daly ve Kuenen özellikle denizaltı çamur akıntılarının aşındırıcı rolüne dikkati çekmişlerdir. Bilindiği gibi, akarsuların ağızlarında yüzer maddelerle yüklü olan bulanık nehir suları, nispeten yüksek olan yoğunlukları dolayısıyla, deniz içinde dibe çöker ve bir süre yalnız hareket eder. Bu şekilde meydana gelen denizaltı akıntıları, son zamanlarda laboratuvar deneylerinin de gösterdiği üzere, büyük bir hıza ve dolayısıyla, kuvvetli bir aşındırma gücüne erişebilir. Kıta yamacındaki gevşek maddeler de, deniz suyunda sulanarak, kuvvetli eğimi izleyerek aşağıya doğru hareket eden süspansiyon akıntılarına dönüşebilirler. Bu konuda deneysel araştırmalar yapan Kuenen'e göre yamaç eğimi 0, 060, süspansiyon akıntısı halinde hareket eden çamur kütlesinin kalınlığı 4 m yoğunluğu ise 2 civarında olduğu zaman, çamur akıntısının hareket hızı 3 m/sn' yi bulur. Bu durumda deniz dibinde önemli bir aşındırmanın meydana gelmesi gerekir. Bununla birlikte bu verileri abartılı olarak bulanlar da vardır. Sonuçta bazı durumlarda, kuvvetli dip akıntılarının uzandıkları doğrultuda çökelmenin az olması veya hiç meydana gelmemesi de vadiye benzer bazı şekillerin oluşumuna yol açabilir. Bu son görüş, özellikle Kongo ağzındaki çok belirli ve oluk şekilli denizaltı kanyonu için ileriye sürülmüştür. Deniz dibindeki bazı kanyon şekillerinin, özellikle gevşek maddeler üzerinde açılmış olanlardan bir kısmının, denizaltında işlevde bulunan ve başlıcaları yukarıda açıklanan sualtı etkenleri tarafından meydana getirilmiş olması olasıdır. Bununla birlikte, bütün denizaltı kanyonlarını, özellikle sağlam kaya içinde açılmış olanlarla karakteristik akarsu şebekesi görünümü gösterenleri bu yollarda açıklamaya olanak görünmüyor.[1]

Karasal Köken

Bering Denizi kenarını kesen büyük denizaltı kanyonları.

Bu açıklama biçimine göre denizaltı kanyonları aslında karalar üzerine kazılmış vadilerdir fakat bunlar sonradan denizaltında kalmışlardır. Ancak bu boğulmanın nasıl meydana geldiği hakkında düşünce ayrılıkları vardır. Bazılarına göre boğulma östatik hareketlerin eseridir. Örneğin Shephard'a göre deniz seviyesi östatik olarak 2000–3000 m. kadar alçalmış, bu sırada karasal etkenler tarafından sözü geçen vadiler kazılmış, daha sonra deniz bugünkü seviyesine çıkarak meydana gelmiş bulunan vadilerin sular altında kalmasına neden olmuştur. Fakat yukarıda da belirtildiği gibi denizaltı kanyonlarının kazıldıkları daha yakın jeolojik devrede bu kadar büyük ölçülere erişen östatik hareketlerin meydana gelmediği bilinir. Öte yandan, Akdeniz, Karadeniz gibi okyanuslardan sığ eşiklerle ayrılan, yani belli bir derinlikten sonra okyanus ile bağlantısını kaybeden iç denizlerde bile 1500-2000 metreye kadar inen denizaltı kanyonları bulunur. Bu durumda, sözü geçen iç denizlerin seviyesinin okyanus seviyesine paralel olarak alçalmasına ve büyük derinliklere kadar inen vadilerin kazılmasına olanak olmadığı açıktır. Bu nedenle, denizaltı kanyonlarının oluşum ve boğulmasında, yakın jeolojik geçmişte meydana geldiği düşünülen 2000–3000 m sialı östatik hareketlerin başlıca etken olduğu kabul edilemez. Karasal köken ile ilgili olarak ileriye sürülen ikinci görüşte aynı zamanda tektonik etkenlerin rolü de dikkate değer. Fakat bu şekillerin eriştikleri çok büyük derinliklere, yakın zamanlarda kara kütlesinin takımı ile katıldığı dikey hareketler sonucunda ulaştıkları düşünmek birçok bakımdan güçtür. Bu nedenle denizaltı kanyonlarının bugünkü seviyelerine, sadece kıta kenarlarının büyük bir fileksürle aşağıya doğru inmiş oldukları düşünülür. Denizaltı kanyonlarının kökeni konusunda halen en çok taraftarı olan, gerçeklere ve bulgulara en çok uyan açıklama biçimi de budur.Bu şekilde boğulan kanyonların, olasılıkla bunları izleyen çamur akıntıları tarafından açık tutuldukları ve yeni tortullarla dolmalarının önlenmekte olduğu sanılmaktadır.[1] 

Dünyadan Örnekler

Whittard kanyonu, Biscay abisal düzlüğünün kuzey sınırına doğru belirginleşen kanyondur.
  • “Aviles Kanyonu” , dünyanın en derin denizaltı kanyonu, güney Biskay Körfezi , İspanya
  • Amazon Kanyonu” , Amazon Nehri
  • “Baltimore ve Wilmington Kanyonu”, Maryland East Coast ve Delaware Birleşik Devletleri
  • “Bering Kanyonu”, Bering Denizi
  • “Kongo Kanyonu”, Kongo Nehri
  • “Hudson Kanyonu” , Hudson Nehri
  • “Ganj Kanyonu”, Ganj Nehri
  • “İndus Kanyonu” , İndus Nehri
  • “Kaikoura Kanyonu” , Kaikoura Yarımadası , Yeni Zelanda
  • “La Jolla ve Scripps Kanyonu , La Jolla , Güney Kaliforniya kıyılarında
  • “Monterey Kanyonu”, Kalifornia merkezi kıyıları
  • “Pribilof Kanyono”, Bering Denizi
  • “Whittard Kanyonu”, Atlantik Okyanusu kapalı güneybatı İrlanda
  • “Zhemchug Kanyonu”, Bering Denizi dünyanın en büyük denizaltı kanyonu

Türkiye'den Karadeniz Örneği

Gerek batimetrik, gerek jeofizik karakterleriyle minyatür bir okyanusa benzerlik gösteren Karadeniz çanağı denizaltı morfolojisi bakımından üç birime ayrılır: Hemen her yerde -90 metre civarında nihayetlenen şelf; bunun dış kenarı ile -200 metre arasında yer alan dik eğimli kıta yamacı; ve nihayet 2000-2200 metre derinlikler arasında uzanan hemen hemen düz abisal taban. Bütün çanağın yarısına yakın bir alan kaplayan abisal taban depresyonun merkezi kısmında yer alır. Bu merkezi depresyon, yeni araştırmalara göre, büyük kısmı oligosen, neojen ve kuaternere ait olmak üzere, kalınlığı 10–16 km arasında değişen ve hemen hemen hiç deforme olmamış tortullarla kaplıdır. Buna karşılık sismokarotaj verileri, bilhassa Anadolu ve Kafkas kıyıları önünde kıta yamacının kıvrımlı ve faylı bir yapı gösterdiğini ve heyelanlarla yer değiştirmiş kütlelerin mevcudiyetini ortaya koyar. Karadeniz çanağının jeomofoloji ve neotektonik bakımdan en ilginç özelliklerinden biri, şelfin ve kıta yamacının sayısız denecek kadar çok denizaltı kanyonlarıyla yarılmış olmasıdır. Ekserisi, başlıca akarsuların ağzı önünde yer alan ve geride, kara üzerindeki drenaj şebekesi ile aynı dandritik drenaj tipi gösteren bu denizaltı kanyonlarının, kara üzerinde teşekkül ettikten sonra boğulmuşlardır. Denizaltı kanyonlarının nispi derinliği veya yarılmanın ölçüsü, şelf sahasında 70-250, kıta yamacı sınırları içinde ise 700-800 metreyi bulur. Hepsinin boyuna profili, kıta yamacı gibi üstte konveks, altta konkav iki farklı kısımdan oluşan tipik bir bükülme profili karakterindedir. Sözü geçen kanyonlar batı Karadeniz kıyılarının önünde 2000, doğu Karadeniz kıyılarıyla Kafkas kıyıları önlerinde 1500, çanağın batı kısmında ise ancak 1000 metre derinliğe kadar takip olunabilir.[2]

Kaynakça

  • Erinç,S.,2010. Jeomorfoloji 2, Der Yayınları, İstanbul, Sayfa 384-388
  1. ^ a b c d Erinç,S.,2010. Jeomorfoloji 2, Der Yayınları,İstanbul, Sayfa 384-388
  2. ^ ERİNÇ.S.,Türkiye'nin Şekillenmesinde Neotektoniğin Rolü ve Jeomorfoloji-Jeodinamik İlişkileri,Cumhuriyetin 50. yılı Yerbilimleri Kongresi,1973

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Ada</span> çevresi bütünüyle sularla çevrili kara parçası

Ada, çevresi bütünüyle sularla çevrili kara parçasına verilen addır. Yeryüzündeki adaların bütünü on milyon kilometrekarelik bir yer kaplar. Adalar, tek tek olabileceği gibi, gruplar halinde de olabilir. Bu şekildeki adalara “takımada” adı verilir. Yarımada ise suyla çevrili, ancak bir tarafından ana kara parçasına bağlı bulunan coğrafi şekildir. Yer bilimi açısından adalar, kıtasal adalar ve okyanus adaları olmak üzere temelde ikiye ayrılır. Yüzen adalar ise yeni bir yer bilimi konusudur.

<span class="mw-page-title-main">Gelgit</span> Ay ve Güneşin yer yuvarlağı üzerindeki çekim güçleri sebebiyle deniz yüzünde, özellikle ana denizlerde su düzeyinin alçalması, kabarması olayı

Gelgit veya med cezir, bir gök cisminin başka bir gök cismine uyguladığı kütleçekimi nedeniyle her iki cisimde meydana gelen şekil bozulmaları. En çok bilineni, her bir ay gününde Ay ve Güneş'in göreli konumlarındaki değişmeler sonucu kütleçekimlerinde meydana gelen farklılıklar nedeniyle deniz seviyesindeki yükselme ve alçalmalardır.

<span class="mw-page-title-main">Sakarya Nehri</span> Türkiyenin Karadeniz bölgesinde bir ırmak

Sakarya Nehri Kızılırmak ve Fırat nehirlerinden sonra Türkiye'nin üçüncü en uzun, Kuzeybatı Anadolu'nun ise en büyük akarsuyudur. Nehir, ismini Yunan Mitolojisi'ndeki nehir tanrısı Sangarius'dan almaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Kanyon</span> coğrafi terim, uçurumların arasındaki aralık

Kanyon, Dünya yüzeyinde nehirlerce oluşturulmuş derin vadilere denir. Türkçeye Frenk dillerden gelen Kanyon adı, kaynağı İspanyolca asıllı olan cañón sözüdür.

<span class="mw-page-title-main">Kıta sahanlığı</span>

Kıta sahanlığı, jeolojik olarak ülkeyi oluşturan kara parçasının deniz altındaki uzantısıdır ve kıtanın bitip okyanusun başladığı kıtasal çizgiye kadardır. Kıta sahanlığı, kara platformu olarak da bilinir, bir kıtayı ya da kara parçasını çevreleyen görece sığ ve eğimli deniz tabanına verilen addır.

<span class="mw-page-title-main">Deniz seviyesi</span> Terim

Deniz seviyesi, atmosfer ile deniz yüzeyinin birleştiği yükseklik. Deniz seviyesi, Dünya'nın bir veya daha fazla su kütlesinin ortalama yüzey seviyesidir. Yeryüzündeki tüm yüksekliklerin ve denizaltındaki tüm derinliklerin tanımlanmasında kullanılan referans seviyedir. Deniz seviyeleri birçok faktörden etkilenebilir ve jeolojik zamanlar içerisinde büyük farklılıklar gösterdiği bilinmektedir. Dünya üzerindeki herhangi bir bölgenin deniz seviyesi; gel-git, atmosfer basıncı ve rüzgâr gibi nedenlerle kısa süreli değişiklikler gösterir. Kısa vadedeki değişimler ise Dünya'nın iklim değişikliklerine bağlıdır. Örneğin; 20. yüzyılda mevcut deniz seviyesindeki yükselmenin küresel ısınmadan kaynaklandığı varsayılmaktadır. Deniz seviyesinin ölçülmesi; devam eden iklim değişikliğine ilişkin ön görüler sunabilir. Bu değişimler nedeniyle deniz seviyesini, deniz yüzeyinin uzun vadedeki tüm hareketlerinin ortalaması alınarak hesaplanmış olan ortalama deniz seviyesi şeklinde tanımlamak daha doğru olur. Ortalama deniz seviyesi, uluslararası şekilde MSL kısaltması ile gösterilir. Türkçe yayınlarda zaman zaman ODS kısaltması kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Manavgat Nehri</span>

Manavgat, antik adıyla Melas, Toroslar'da doğarak Antalya'da Akdeniz'e dökülen nehir. Uzunluğu 93 km'dir. Batı Toros sıradağları arasından doğan kolların birleşmesiyle oluşur. Güney batıya yönelerek dar ve dik yamaçlı kanyonlar arasından geçer, ünlü Manavgat Şelalesi'ni meydana getirir ve Manavgat ilçe merkezinin doğusunda alüvyal bir kıyı ovasından denize dökülür.

<span class="mw-page-title-main">Fiyort</span>

Fiyort, denizin buzul vadilerini basması sonucunda oluşan ve çoğunlukla iç kesimlere kadar sokulan; ince, uzun, genellikle çok derin ve kenarları çok dik körfez. Fiyortlar; genellikle Norveç, Grönland, Alaska gibi kuzey ülkelerinde görülen ilginç bir kıyı tipidir. Norveç'teki Sognefjord' un derinliği 1.234m, Şili'deki Messier kanalının derinliği ise 1.270m'dir. Bu fiyortlardan özellikle Norveç'tekiler dünyanın en güzel görünümlerini oluştururlar. Suya gömülü bu vadiler bu kadar derin olması, buzul kökenli olmalarıyla açıklanır. Bu vadilerde oluşan çok iri, kalın ve ağır buzulların, okyanus sularına karışmadan önce vadi tabanını deniz düzeyinin altına inecek kadar aşındırdığı sanılmaktadır. Buzullar eridikten sonra bu vadileri deniz suyu kaplamıştır. Fiyortların orta ve üst kesimleri denize açılan kesimlerinden genellikle daha sarptır. Bu durum, buzulların kaynaklarına yakın bölgelerde daha hızlı hareket etmesinden ve bu nedenle aşındırma etkisinin daha fazla olmasından ileri gelir. Fiyortları eşik bölgeleri sığdır bu nedenle de çoğunun dibinde, durgun su ve hidrojen sülfür içeren siyah çamur bulunur.

<span class="mw-page-title-main">Vadi</span> coğrafyada tepeler arasındaki alçak alan

Vadi ya da koyak, akarsuyun içinde aktığı, kaynaktan ağıza doğru sürekli inişi bulunan ve birkaç kilometre ile binlerce kilometre arasında olabilen coğrafi alandır. Kısaca vadi, iki dağın arasında zamanla oluşan çukurluktur. Vadiler, akarsuların yaptığı aşınmayla yanlamasına, derinlemesine gelişir. Genellikle dağ ya da tepelerle çevrelenirler.

<span class="mw-page-title-main">Madra Dağları</span>

Madra Dağları ya da Madra Dağı, Ege Bölgesi’nin Asıl Ege Bölümü ile Marmara Bölgesi’nin Güney Marmara Bölümü’nün sınırlarında yer alır. Madra Dağı, Balıkesir ilinin İvrindi, Havran, Burhaniye, Gömeç ve Ayvalık ilçeleri ile İzmir ilinin Bergama ilçesi topraklarında yer almaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Bartın Çayı</span> Karadenize dökülen akarsu

Bartın Çayı, Antik Partenios, MÖ yıllarda Parthenios adı ile anılan ve kente adını veren Bartın Irmağı'dır.Kastamonu ve Karabük'te bulunan Ilgaz Dağları'nda doğar, kuzeye doğru akar, şehir merkezinde Gazhane Burnu'nda birleşen Kocaçay ve Kocanazçay'ının oluşturduğu ırmak, 15 Km. akarak Boğaz mevkiinde Karadeniz'e ulaşır.

Kıyı oku, girintili çıkıntılı kıyılarda, enkaz göçü ve kıyı akıntıları ile taşınan malzeme, koy ve körfezlerin açıklarında birikerek zamanla su yüzüne çıkarlar. Bu şekilde koyların önünde bir ok biçiminde yer alırlar. Bu şekillere “kıyı oku” denir. Kıyı oku, kıyılardan ya da göl kıyılarından oluşan bir kıyı barı ya da plaj arazisidir. Bir koyun burun bölgelerinde olduğu gibi yeniden girişin gerçekleştiği yerlerde, kıyı şeridi akımları ile kıyı şeridi sürüklenme süreci ile gelişir. Sürüklenme, dalgaların sahile eğik bir açıyla gelmesi ve tortuları zikzak desenle sahile taşıması nedeniyle oluşur.

<span class="mw-page-title-main">Lahar</span>

Lahar, bulamaç halindeki bir piroklastik madde, taşlı döküntü ve sudan oluşan çamur akıntısı veya döküntü akıntısı türüdür. Bu söz konusu madde genellikle bir nehir vadisi boyunca bir volkandan aşağı akar. Laharlar son derece yıkıcıdır: saniyede onlarca metre yol alarak akabilir, 140 metre (460 ft) gibi derinliklere ulaşabilir ve yollarına çıkan her tür yapıyı yıkıp yok edebilirler. Dikkate değer laharlar arasında Nevado del Ruiz ve Pinatubo Dağları'ndakiler sayılabilirki bunların her ikisi binlerce insanın ölümüne neden olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Erozyon Önleyici Set</span>

Erozyon önleyici setler bir okyanus kıyısında veya denizde su akışını keser ve tortul hareketini sınırlar. Kıyısal korunmanın bir formudur. Kıyıya dik inşa edilirler. Bu yapılar kıyıda deniz enerjisini emer, sahile enerjinin vuruşunu küçültürler.

<span class="mw-page-title-main">Kıyı coğrafyası</span>

Kıyı coğrafyası, kıyıların ve kıyıdaki yer şekillerinin oluşumu, oluşum koşulları ve dağılımı ile ilgilenen Fiziki coğrafya bilim dalıdır.

Batiyal zon, göllerde ve denizlerde taban ya da dip çökeltilerinin bulunduğu tabakadır. Okyanus yüzeyinin altında -200 m ile -4000 m arasındaki tabakaya denir.

<span class="mw-page-title-main">Çeken akıntı</span> Kırılan dalgaların ters yönünde akan belirli bir su akımı türü

Rip akıntısı, olarak adlandırılan bir rip akımı, dalgaların kırıldığı plajların yakınında meydana gelebilen, kırılan dalgaların ters yönünde akan belirli bir su akımı türüdür.

<span class="mw-page-title-main">Buzul jeomorfolojisi</span>

Buzullar kendi ağırlığı altında yavaş yavaş hareket eden sıkıştırılmış kardan oluşan büyük buz kütleleridir. Buzullar şekillerine ve altındaki topoğrafyaya göre; örtü ve küçük örtü (takke) buzulları ve şelf buzulu olarak sınıflandırılırlar.

<span class="mw-page-title-main">Dış kuvvetler</span>

Dış kuvvetler; akarsular, rüzgârlar, yer altı suları, buzullar, dalgalar ve akıntılar gibi çeşitli etmenlerin Dünya'yı şekillendirmesidir. Bu etmenler atmosfer kökenli olup enerjilerini güneşten alırlar. Dış kuvvetler, iç kuvvetlerin etkisiyle oluşan yüksek yerleri aşındırarak deniz seviyesine indirmeye çalışır. Dünyanın şekillenmesinde iç ve dış kuvvetler değişim halindedir, bu değişim uzun bir zaman aralığını kapsadığından insanlar tarafından gözlenme şansı yoktur.

<span class="mw-page-title-main">Okatse Kanyonu Tabiat Anıtı</span> Kanyon

Okatse Kanyonu Tabiat Anıtı, Gürcistan'ın İmereti bölgesindeki Honi Belediyesinde, Zeda Gordi köyü yakınlarında, deniz seviyesinden 520 metre yüksekte, Okatse Nehri üzerinde yer alan bir erozyon kanyonudur.