İçeriğe atla

Dendroglasiyoloji

Dendroglasiyoloji. Dendrokronolojinin ağaç halkalarını kullanarak buzul süreçlerinin gelişimini ele alan ve yaşlandıran dalı dendroglasiyoloji olarak isimlendirilir. (Luckman, 1988; Schweinfruber, 1989). İlk dendroglasiyolojik araştırmalar, çoğunlukla moren yaşlarını yıl olarak belirleyip, maksimum buzul yayılışının tarihlenmesi veya güncel buzulun çekildiği alanların süksesyonel eğilimlerini tarihleyerek, buzul gerileme oranlarının bulunması konularını kapsamaktaydı. Morenlerin ve diğer buzul depolarının yaşı, alanda büyüyen en yaşlı ağacın yıllık büyüme halkalarını sayarak bulunur. Bu yapılırken buzulun gerilemesi ve ağaçların tohumlarının çimlenmesi arasındaki zaman da (ecesis süreci) dikkate alınmalıdır. Daha karmaşık senaryolar ise, ağaç gövde geometrisi veya halka genişliği kalıplarındaki değişiklikleri, yaralar ve buzulun altında kalarak ölen ağaçların değerlendirilip yaşlandırılmasıyla ilişkilidir. Özellikle bu yüzyılda ortaya çıkan önemli buzul gerilemeleri, gelişen dendrokronojik çalışmalar için fırsatlar yaratmıştır. Çünkü bu çekilmeler Holosen'in çeşitli zaman dilimlerinde ve küçük buzul çağında buzulların yayılış alanlarının genişlemesi sırasında gömülen ormanların kalıntılarını ortaya çıkarmıştır. Likenometri benzeri diğer yaşlandırma yöntemlerine göre, geleneksel dendrokronolojik yöntemlerin önemli bir avantajı, buzul depolarının yaşının yıl olarak belirlenebilmesidir.

Geleneksel dendroglasiyolojik yöntemler buzul ilerlemelerinin zamanının belirlenmesi ve buzulların maksimum yayılış alanları hakkında bilgi verse de, buzul ilerlemelerinin ne kadar süreyle etkili oldukları ve iklim koşulları hakkında sundukları bilgi sınırlıdır. Buna karşılık uygulamalı dendrogalasiyoloji araştırmaları, buzul kütle dengesi ve yıllık halka değişiklikleri arasında ilişki kurmayı başarmıştır. LaMarche ve Fritts (1971) ile Matthews (1977), yıllık halkaların genişliğinde ortaya çıkan değişiklikler ile iklim koşulları arasındaki doğrudan ilişkiyi ortaya koydukları gibi, daha sonraki çalışmalarında da buzul salınımlarını ilişkilendirmişlerdir. Böylece dendroglasiyal teknikler, kütle denge verisi kullanmadan uzak alanlar için glasiyolojik tarihçeler geliştirilmesine olanak sağlamış ve de buzul kütle dengesi kayıtları oluşturulabilmiştir. Bu çok yüzyıllık rekonstrüksüyonlar ve bin yıl ölçekli yıllık halka kayıtlarının gelişmesi, glasiye kütle dengesi kayıtlarını kesintisiz Holosen'e kadar genişletme potansiyeline sahiptir. Bu kayıtlar ağaç halkası ile yaşlandırılmış morenlerle beraber paleobuzullar-iklim ilişkisinin daha net anlaşılmasına ve gelecekteki iklim değişikliği senaryolarına buzulların nasıl tepki vereceğinin de ortaya konması bakımından önem taşımaktadır.

Dendroglasiyoloji çalışmalarında izlenebilecek bazı yöntemler

  1. Buzul önünde yer alan en yaşlı ağacın tarihlendirilmesi.
  2. Büyüme hızlarında veya halka simetrisindeki ani değişikliklerin tarihlenmesi. (Yan yatmış veya buzula yakın olan ağaçlar için)
  3. Ya buzul teması ile ya da buz enkazı ile buzul tarafından öne itilen ağaçlardaki yaraların yaşlandırılması.
  4. İlerleyen bir buzul nedeniyle ölen ağaçların yaşlandırılması.

Çoğu zaman ilerleyen bir buzuldan doğrudan etkilenip yaşamaya devam eden ağaçlar, buzul olaylarındaki en kesin tarihleri vermektedir. Belirtilen ilk üç yaşlandırma yönteminde, tarihleme kontrolü için canlı ya da ölü ağaçlar kullanılırken, son yöntemde buzula gömülen ağaç kalıntıları esas alınmaktadır.

Kaynakça

Kazancı, N. Ve Gürbüz, A. (Ed.). (2012). Kuvaterner Bilimi. Ankara: Ankara Üniversitesi sf:503-504

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Dendrokronoloji</span>

Dendrokronoloji, Yunanca ağaç ve zaman sözcük köklerinden oluşmakta ve ağaç halkaları ile tarihleme yapma yöntemi anlamına gelmektedir.

<span class="mw-page-title-main">İklim</span> Belirli bir bölgedeki hava koşullarının uzun dönemler boyunca istatistikleri

İklim, bir yerde uzun bir süre boyunca gözlemlenen sıcaklık, nem, hava basıncı, rüzgâr, yağış, yağış şekli gibi meteorolojik olayların ortalamasına verilen addır. Hava durumundan farklı olarak iklim, bir yerin meteorolojik olaylarını uzun süreler içinde gözlemler. Bir yerin iklimi o yerin enlemine, yükseltisine, yer şekillerine, kalıcı kar durumuna ve denizlere olan uzaklığına bağlıdır. İklimi inceleyen bilim dalına klimatoloji adı verilir. İklim türleri, sıcaklık ve yağış rejimi gibi durumlara bakılarak sınıflandırılabilir. Ancak günümüzde en çok kullanılan sınıflandırma sistemi, aslen Wladimir Köppen tarafından geliştirilmiş olan Köppen iklim sınıflandırmasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Mendenhall Buzulu</span>

Mendenhall Buzulu, Alaska'nın başkenti Juneau şehir merkezine 21 km mesafedeki bir buzul. 4.000 kilometrekarelik Juneau Buzulunun kollarından biridir. Buz mavisi rengi ile devasa dağlar ile çevrilidir. 67 m yüksekliği, 2,4 km genişliği ile muazzam bir kütlesi olsa da Juneau Buzulu ile mukayese edilince bu kütle küçük gözükür.

<span class="mw-page-title-main">Kuvaterner</span> Senozoyik Zamanın üçüncü ve şu anki dönemi

Kuvaterner, jeolojide yaklaşık son 2,588 ± 0,005 milyon yıllık dönemi kapsayan, Uluslararası Stratigrafi Komisyonunun (ICS) kabul ettiği jeolojik zaman cetveline göre tanımlanmış, Senozoik Zaman'ın sonuncu bölümüdür. Neojen'in sonundan günümüze kadar devam eder. Gayriresmî "Geç Kuvaterner" kavramı, son 0,5–1,0 milyon seneyi kapsar.

<span class="mw-page-title-main">Dedegöl Dağı</span>

Dedegöl Dağı, Isparta'nın doğusunda Yenişarbademli ilçesi sınırı içerisinde 2.992 m. yüksekliğiyle Isparta ilinin en yüksek dağıdır. Anamas Dağı olarak da bilinmektedir. Bilinen 15 km uzunluğuyla Türkiye'nin en uzun mağarası olan Pınargözü Mağarası da bu dağ içerisinde yer alır. Dedegöl Dağı, Batı Toroslar orojenik kuşağı içinde yer alan ana hatlarıyla güneyden kuzeye ve kuzeybatıya doğru uzanış gösteren en yüksek noktası 2992 m olan bir dağdır. Kuzey güney doğrultusunda yaklaşık 12 km uzunluğa, doğu-batı doğrultusunda ise 5–6 km genişliğe sahiptir. Doğa Derneği'nin yayınladığı Önemli Doğa Alanları araştırmasına göre Dedegöl Dağları'nın sınırları doğuda Beyşehir Gölü, kuzeyde Belceğiz köyü ve Sarıidris beldesi, batıda Aksu ilçesi ve güneyde Emerdin Dağı ile Köprüçay Vadisi'nden oluşmaktadır. Dedegöl Dağı, tektonik olarak Türkiye'nin en aktif alanlarından biri olan “Isparta Açısı” içinde, bu alanının doğu kesiminde yer almaktadır. Dağın en yüksek noktası Dedegöl Tepe zirvesidir. Kartal Tepe, Karçukur Tepe dağın diğer yüksek tepeleri arasındadır.

<span class="mw-page-title-main">Holosen</span> Son 11.700 yılı kapsayan güncel jeolojik devre

Holosen, Kuvaterner devri içerisinde yer alan Pleistosen devrinin bitmesinden günümüze kadar sürmekte olan jeolojik devredir. Dönem Genç Buzul çağının bitmesiyle başlayan buzul durgun (interstadial) dönemine karşılık gelir. Adını Yunanca kelimeler olan ὅλος ve καινός sözcüklerinden alır ve "tamamen yeni" anlamına gelir.

Paleoklimatoloji, doğrudan ölçümlerin alınmadığı iklimlerin incelenmesidir. Araçsal kayıtlar Dünya tarihinin yalnızca küçük bir bölümünü kapsadığından, eski iklimin yeniden inşası, doğal çeşitliliği ve mevcut iklimin evrimini anlamak için önemlidir. Paleoklimatoloji, kayalar, tortular, sondaj delikleri, buz tabakaları, ağaç halkaları, içinde korunmuş verileri elde etmek için Dünya ve yaşam bilimlerinden çeşitli PROXY yöntemlerini kullanır. Vekilleri tarihlendirme teknikleriyle birleştirilen bu paleoiklim kayıtları, Dünya atmosferinin geçmiş durumlarını belirlemek için kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Eksen eğikliği</span> eksen eğikliğinin bir sonucu olarak mevsimleri verebiliriz, GYKda kış; KYKda yaz yaşanır

Eksen eğikliği veya eğiklik, astronomide, bir nesnenin dönme ekseni ile yörünge düzlemine dik olan yörünge ekseni arasındaki açıdır; aynı şekilde, ekvator düzlemi ile yörünge düzlemi arasındaki açıdır ve yörünge eğiminden farklı bir kavramdır.

<span class="mw-page-title-main">Varv</span> Üst üste döngüsel olarak tekrarlayan tabakalı olarak biriken tortullar

Varv, üst üste döngüsel olarak tekrarlayan tabakalı olarak biriken tortullardır. En iyi varv örneklerine, buzul alanlarda rastlanmakla beraber tuzluluk koşullarının az olduğu taze sularda ve göllerde de rastlanır. Okyanuslarda ve denizlerde tuzluluk koşullarının fazla olması tuzla Kimyasal tepkimeye giren suyun tabakayı hızlıca katılaştırması varvların oluşumunu engeller.

<span class="mw-page-title-main">Kuvaterner yok oluşu</span>

Kuaterner döneminde Pleistosen'den Holosene geçiş sırasında özellikle megafaunal türlerde birçok yok oluş olayı görülmüştür. Ancak, yok olma dalgası Pleistosen'in sonunda durmamış özellikle izole adalarda Holosen yok olmaları olarak devam etmiştir. Paleontologlar tarafından ortaya atılan hipotezlere göre yok olma olaylarının başlıca nedenleri olarak Orta-Geç Pleistosen ve Holosen sırasında dünyanın birçok bölgesine yapılan göçler, doğal iklim değişiklikleri ve insanlar tarafından yapılan avcılık faaliyetleri gösterilmektedir. Avcılığın diğer bir varyantı ise ikinci dereceden avlanmadır ve insan olmayan avcılardan kaynaklanan üstün rekabetten dolaylı gerçekleşen yok olmalar üzerine odaklanılmaktadır. Hastalıkların yayılması da olası bir neden olarak ele alınmaktadır.

Erken Dryas Devri,, son Buzul Maksimumunun (LGM) 20.000 BP civarında geri çekilmeye başlamasından sonra kademeli iklim ısınmasını geçici olarak tersine çeviren geç buzullar arası dönemden sonra buzul koşullarına geri dönmesidir. Bir gösterge cinsi olan Alp-tundra kır çiçeği Dryas octopetala'nın adını almıştır. Yaprakları bazen İskandinavya'nın göl çökelleri gibi geç buzul ve genellikle mineralojenik zengin çökellerde bol miktarda bulunur.

Tarihlendirme yöntemleri özellikle sağladığı yüksek doğruluk derecesi ve güvenilir sonuçlar veriyor olması nedeniyle başta yerbilimleri olmak üzere birçok disiplin tarafından, çok çeşitli amaçlar için kullanılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Oksijen izotopu</span> 8 protonu olan izotop türü

Oksijen izotopu, oksijeninin iki izotopu arasındaki oranın hassas ölçümü üzerine kuruludur. Bu izotoplar; en yaygın olan O16 ile bu izotoptan daha ağır olan O18 izotopudur. Daha hafif olan O16 izotopu okyanuslarda daha kolay buharlaşır. Bu nedenle yağış, (böylelikle oluşturabileceği buzullar) O16 bakımından zenginleşir. Bu durum daha ağır olan O18 izotopunun, okyanus sularında daha büyük konsantrasyonlarda kalmasına neden olmaktadır. Böylece, buzulların geniş alanları kapladığı dönemlerde daha hafif olan O16 izotopu daha fazla miktar buzullarda bulunur ve bu nedenle de deniz suyundaki O18 konsantrasyonu artar. Tam tersi durumlarda ise; buzul çağı buzullarının önemli ölçüde azaldığı daha sıcak olan buzul çağları arası dönemlerde ise daha fazla O16 denize döner ve bu nedenle okyanus suyundaki O18 oranı O16'ya kıyasla düşer.

<span class="mw-page-title-main">Buzullar arası dönem</span>

Buzullar arası dönem, buzul çağındaki art arda buzul dönemlerini ayıran binlerce yıllık sıcak küresel ortalama sıcaklığın jeolojik bir aralığıdır. Mevcut Holosen yaşlı buzullar arası oluşum yaklaşık 11.700 yıl önce Pleistosen'in sonunda başladı.

<span class="mw-page-title-main">Pleistosen</span> halk dilinde Buz Devri olarak adlandırılan, yaklaşık 2.580.000 ila 11.700 yıl önce süren jeolojik dönem

Pleistosen ya da Pleyistosen, genellikle halk dilinde Buz Devri olarak adlandırılan, yaklaşık 2.580.000 ila 11.700 yıl öncesini kapsayan jeolojik çağdır. Dünyanın en son tekrarlanan buzullaşma dönemidir. Pleistosen'in sonu, son buzul döneminin sonuna ve arkeolojide kullanılan Paleolitik çağın sonuna karşılık gelir. Pleistosen, Kuvaterner Döneminin ilk dönemi veya Senozoik Çağın altıncı dönemidir. ICS zaman ölçeğinde, Pleistosen üç aşamaya ayrılır. Bunlar;

Buzul dönemi veya buzul aşaması, buzul çağında daha soğuk iklim ve buzul ilerlemeleri ile belirginleşen bir zaman aralığıdır. Buzullar arası dönem, buzul dönemleri arasında daha sıcak iklim koşullarına sahiptir. Son buzul dönemi yaklaşık 15.000 yıl önce sona erdi. Holosen Çağ günümüzde mevcut buzullar arası dönemdir.

<span class="mw-page-title-main">Würm buzullaşması</span>

Würm buzul veya Würm aşaması, literatürde genellikle Wurm şeklinde ifade edilir. "Wurm" Alp bölgesindeki son buzul dönemidir. Alplerin ötesine uzanan bölgenin içinde en büyük buzullaşmalarından en küçüğüdür. Pleistosen döneminin diğer buz çağlarının çoğu gibi, bir nehir, Würm içinde, Bavyera bir kolu olan Amper 'dir. Würm buzul çağı yaklaşık 115.000 ila 11.700 yıl öncesine kadar tarihlendirilebilir; kaynaklar, buzullar ve buzullar arasındaki uzun geçiş evrelerinin bu dönemlerin birine veya diğerlerine tahsis edilip edilmediğine bağlı olarak farklılık gösterir. Alphine'de yıllık ortalama sıcaklık Würm buzul çağı boyunca -3'ün altında olmuştur. Bu, vejetasyondaki değişikliklerden ve fasiyedeki farklılıklardan belirlenmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Bolşehehtsirski Tabiatı Koruma Alanı</span>

Bolşehehtsirski Tabiatı Koruma Alanı, Rus Uzak Doğusu'ndaki Habarovsk şehrinin yaklaşık 20 km güneyinde bulunan bir Rus 'zapovednik'idir. Bölge, bir şehre yakınlığı ve belirli parkurlardaki halka açık yürüyüşçülere nispeten açık konumu ve alt nehir taşkın yataklarıyla çevrili bir dağ ormanı biyolojik çeşitliliği adası ile dikkat çekicidir. Koruma alanı, Habarovsk Krayı'nda bulunmaktadır. Koruma alanı 1963 yılında kurulmuştur. 45.439 hektar (175,44 sq mi) alan kaplamaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Dansgaard-Oeschger etkinliği</span>

Dansgaard-Oeschger olayları, son buzul döneminde 25 kez meydana gelen hızlı iklim dalgalanmalarıdır. Bazı bilim adamları, olayların yarı periyodik olarak meydana geldiğini ve tekrarlama süresinin 1.470 yılın katları olduğunu söylüyor; ancak bu tartışılıyor. Holosen sırasında karşılaştırılabilir iklim döngüsü, Bağ olayları olarak adlandırılır.

<span class="mw-page-title-main">Bond dönemi</span>

Holosen'de gerçekleşen iklim değişikliklerini anlamak amacıyla yapılan en önemli çalışma, Kuzey Atlantik'te derin deniz tortulları ve buzul girdileri üzerindeki incelemelere ve sonuçlarına dayanmaktadır. Araştırma sonuçlarına göre Holosen ’deki iklim dalgalanmaları ile geçici olarak bağlantılı Kuzey Atlantik buz rafting olaylarından Bond Dönemi olarak bahsedilir. Buz raftingi, çeşitli malzemelerin buzla taşınması olayıdır. Buz raftingi bugün de meydana gelmektedir ancak etkisi önemli ölçüde daha az ve ölçülmesi çok daha zordur. Büyük buzdağlarının erimesi, genellikle buzul deniz tortusu olarak adlandırılan çeşitli büyüklükteki tortuları raflara ve daha derin deniz alanlarına yatırır. Bu tür 8 olay tespit edilmiştir ve Columbia Üniversitesi'ndeki Lamont-Doherty Yeryüzü Gözlemevi'nden Gerard C. Bond, 1997'de Geç Pleistosen ve Holosen'de 1470 yıllık iklim döngüleri teorisini ve Kuzey'deki buz akıntısının petrolojik izlerine dayanan teorisini öne sürmesiyle bu 8 dönem, Bond dönemleri olarak adlandırılmıştır.