İçeriğe atla

Deli Ahmet Ağa

Deli Ahmet Ağa'nın kabri

Deli Ahmet Ağa (Osmanlı Türkçesi: دلى احمد اغاDeli Ahmed Ağa) (? Sürmene, Trabzon – 19 Ağustos 1821 Sürmene, Trabzon), XIX. yüzyıl başlarında tarih sahnesine çıkmış asker, ağa ve yerel derebeyidir.

Deli Ahmet Ağa, XVIII. yüzyılın son çeyreğinde Sürmene'de doğmuştur. Büyükbabası Sürmene Ağası[1] ve 100. cemaatten serdengeçtilerin ağası Seymen Ali Ağa,[2] babası büyük toprak ağası ve tüccarlardan[3] Abdullah Ağa, oğulları ise Abdülaziz Ağa ve Mehmed Ağa'dır[4]. Yaşadığı dönemde görevden kaynaklanan yetkilerini kötüye kullanan ve halka eziyet ederek zenginleşen vali paşalara karşı iki kez isyan etmiştir. 19 Ağustos 1821[5] tarihinde Sürmene'de ölmüştür.

Soyu

Soyu, 1471'de Silifke Kalesi'nde annesiyle yaşarken, Osmanlı komutanı Gedik Ahmed Paşa tarafından kuşatılan ancak ele geçirilemeyen, babasının ölüm haberini alınca 1472'de Fatih Sultan Mehmet'e mektup yazıp, anlaşarak kaleyi teslim edeceğini bildiren[6] Karamanoğlu İshak Bey'in oğlu İbrahim Paşa'ya dayanmaktadır.[7][8][9][10] Ailesi, Trabzon'da Çavuşzâdeler olarak bilinen, Sürmene ilçesinde geniş bir topluluğu bünyesinde barındıran çok büyük bir ailedir.[11]

Yaşamı

Büyükbabası Seymen Ali Ağa ve babası Abdullah Ağa, devirlerindeki Trabzon vali ailelerinin halka uyguladığı zulüm ve baskıya birebir şahit olmuş. Buna karşı halkın ve devletin yanında durmuşlardır. Deli Ahmet Ağa da babasının ölümünden sonra bölgedeki toprakları ve yerel derebeyliği üstlendiğinde bu tutumu aynen devam ettirmiştir.[12] Deli Ahmet Ağa, görevi üzere yörenin asayiş ve emniyetini sağlamış, çeteleşmeye izin vermemiş, devletin ihtiyacı olan askeri eğitmiş ve göndermiş, vergi sahiplerinden vergi toplayıp Trabzon vilayetine yollamıştır. Nizâm-ı Kadîm'deki bozuklukları düzeltmek üzere padişah III. Selim tarafından yapılan Nizâm-ı Cedîd uygulamalarını desteklemiş, bölgedeki bu faaliyetlere karşı çıkan başıbozuk ve asi kesimlerin tavırlarını sertçe bastırmış ve boykotlarını sona erdirmiştir. Bu sayede kendisine rütbe verilmiştir.[13]

Azak ve Anapa gibi hayati öneme sahip kalelerin kaybedilmesi ve Trabzon vilayetinin belli ailelerin yönetimine bırakılması, Trabzon'a yollanan valilerin kontrol edilememesine yol açmış. Özellikle de payitahtın savaşlarla, paşalarla ve askerlerle uğraştığı zamanlarda, vali paşalar üzerlerinde oluşan otorite boşluğunu da iyi değerlendirerek, halka zulm edip ceplerini haksız kazançlarla doldurmuşlardır.[14] Bu haksız davranışlara boyun eğmeyen birkaç ağa, vali paşalara karşı çıkmış daha sonra devlete isyan ve ihanet suçundan idam edilmiştir. Deli Ahmet Ağa, bu haksız idamlara boyun eğmemiş, olası bir saldırıya karşı kendini ve çevresini hazırlamış, birçok ağa ve paşanın yanına adamlarını yerleştirmiştir.[15] Padişah III. Selim'in Kabakçı isyanı ile tahttan indirilmesinden sonra da uygulamalarına riayet ederek devam etmiş, IV. Mustafa'nın Nizâm-ı Cedîd'i dağıtması ve riayet edenlerine cezalandırmasına karşı kendini emniyete almıştır. Daha sonra II. Mahmud tahta çıkmıştır.

Tuzcuoğlu Memiş Ağa Meselesi

Haziran 1812'de II. Mahmud tarafından Trabzon valisi olarak atanan Hazinedarzâde Süleyman Ağa, Canik'teki kethüdası ve kayınpederi Çeçenzâde Hasan Ağa'ya, Canik'ten silah ve asker toplayıp gelmesini ve kaymakam olarak göreve başlamasını bildirmiştir. Trabzon'a gelirken batı kıyılarındaki iskelelere saldırması ve ağalara gözdağı vermesi tüm kıyı şeridindeki ağalar tarafından kötü karşılanmıştır. Trabzon'a gelip kaymakam olan Çeçenzâde, arkasına damadı ve vali olan Hazinedarzâde Süleyman Paşa'yı alınca ilk olarak Tonya âyanı Hacısalihoğlu Ali Ağa üzerine kuvvet gönderdi.[16] Bu sırada Rus savaşı bitince Hazinedarzâde Süleyman Paşa'da kayınpederi Çeçenzâde'ye katıldı ve tüm ağalar üstüne asker gönderdi.[17] Vali ve kaymakamın bu saldırgan tavırlarına karşı Deli Ahmet Ağa'da önceden beri kendisiyle bağlantısı bulunan, Kalcızâde ve Şatırzâde gibi husumetli aileleri barıştıran, Faş kalesinden Rusları püskürten ve Batum kıyılarını koruyan Trabzon kuvvetlerinin komutanı olan Gönye ve Faş muhafızı Tuzcuoğlu Memiş Ağa ile birlik oldu.[18][19][20]

Vali Hazinedarzâde Süleyman Paşa'nın topladığı vergilerin bir kısmını kaymakam ile arasında paylaştığı haberini aldıktan sonra bu konuyla ilgili vali paşa ile sorun yaşayan Deli Ahmet Ağa, vali ve kaymakamla sorun yaşayan Rize, Of ve Sürmene ağalarına haberci göndermiş ve toplanan vergilerin Tuzcuoğlu Memiş Ağa aracılığıyla vali paşaya iletilmesi kararını ulaştırmıştır. Bunun sonucunda ağalar, vali ve kaymakamla muhatap olmuyor Tuzcuoğlu Memiş Ağa ile işlerini çözüyordu.[16][21] Vali Hazinedarzâde Süleyman Paşa, Faş muhafazasında görevliyken birinci defa 100 bin, ikinci defa 150 bin kuruş borç aldığı, ilk iki borcunu ödemeden üçüncü defa da 250 bin kuruş borç istediği lakin son defasında ilk iki borcu ödemediği ve elinde o kadar para olmadığını bildirdiği için borç alamadığı Tuzcuoğlu Memiş Ağa'ya düşmanlık besledi.[22]

Bölgedeki ağalar ve halk tarafından sevilen ve desteklenen Tuzcuoğlu'nu çekememiş, payitahta asi ve hain olduğunu yazarak idam fermanını istemiştir.[19][23] Babıâli Hazinedarzâde Süleyman Paşa'nın gönderdiği mektup üzerine tahkikat başlattı. Tahkikat sonucunda Tuzcuoğlu Memiş Ağa'nın iyi bir adam olduğu ve idama gerek olmadığını vali paşaya iletti. Ancak Tuzcuoğlu Memiş Ağa'nın kapıcıbaşılık rütbesini de kaldırdı.[24] İdam fermanı gelmeyince ve kapıcıbaşılık rütbesinin de kendi iftirası üzerine kaldırılınca, Vali Süleyman Paşa'nın geçimsizliği daha da artarak düşmanlık haline geldi ve düşmanca bir tavırla tekrar bir mektup yazarak idam fermanının verilmesini istedi.[25] Vali paşanın ısrarı sonucunda Padişah II. Mahmud idam fermanını verdi ve ferman Trabzon'a Hamamizâde Mehmed Emin Efendi ile gönderildi.[26][27]

İlk İsyanı

Erzurum valisine yardım için Hopa'da bulunduğu sırada[27] idam fermanını alan Vali Süleyman Paşa, kaymakamı ve kayınpederi olan Çeçenzâde Hasan Ağa'ya gizlice “Tuzcuoğlu Memiş Ağa’nın Sürmene'deki dostu Deli Ahmet Ağa ile görüşüp, Tuzcuoğlu'nun bir an önce Trabzon’a gitmesini sağla” emrini vermiştir.[28] Vali paşadan aldığı emir üzerine kaymakam Çeçenzâde Hasan Ağa, Deli Ahmet Ağa'ya bir mektup göndermiş. Deli Ahmet Ağa'da bunun üzerine Tuzcuoğlu Memiş Ağa'ya bir mektup göndermiştir. Aynı zamanda da Çeçenzâde Hasan Ağa'nın yanına yerleştirdiği adamından bu konu ile ilgili malumat almasını istemiştir. Deli Ahmet Ağa'nın mektubunu alan Tuzcuoğlu Memiş Ağa, yola çıkıp Sürmene'ye gelmiştir. Bu sırada Deli Ahmet Ağa'ya Çeçenzâde'nin yanındaki adamından, Trabzon davetinin Tuzcuoğlu Memiş Ağa'nın idam edilmesi için planlandığı bilgisi gelmiştir. Bunun üzerine Tuzcuoğlu Memiş Ağa, Rize'deki evine geri dönmüştür.[3][29] Tuzcuoğlu Memiş Ağa'yı hile yoluyla ele geçirip öldüremeyeceğini anlayan Hazinedarzâde Süleyman Paşa, Hopa'da olduğundan Temmuz 1816 başında Tuzcuoğlu Memiş Ağa'nın üzerine Trabzon ağalarından Şatırzâde Osman Bey ve Miletli Kara Numan Bey komutasında asker göndermiş[30] ve başlarına da kaymakam Çeçenzâde Hasan Ağa'yı yetkilendirmiştir.[21][31][32][33][34]

Kendi üzerine asker çıkarıldığını Deli Ahmet Ağa'nın gönderdiği haberci ile öğrenen Tuzcuoğlu Memiş Ağa, Rize ve Lazistan çevrelerinden birçok asker toplamıştır. Bu sırada Deli Ahmet Ağa ise Sürmene'deki Hazinedarzâde Süleyman Paşa'nın adamlarını Sürmene'den kovmuş ve amcası Hacı Mustafa Bey ile babası Deli Ahmet Ağa'nın safına katılmış Sürmene'den Genç Mehmed Ağa, Suiçmezoğlu Hasan Ağa, Bacıoğlu İsmail Ağa, Çebioğlu Yakup Ağa, Of'tan Pir Ali Ağa, Tufan Ağa, Abanozoğlu Süleyman Ağa gibi haklarında birçok kez idam fermanı çıkarılan kişiler ile birlikte Tuzcuoğlu Memiş Ağa'ya destek vermişlerdir. Bunun sonucunda Çeçenzâde Hasan Ağa'nın askerleri ile giriştikleri bütün çarpışmaları kazanmış, halk üzerindeki etkilerini arttırmış[3][35] ve Trabzon'u ele geçirme kararını almışlardır. Deli Ahmet Ağa'nın emriyle, Deli Ahmet Ağa önderliğinde Sürmene ve Of kayıkçıları Trabzon limanına doğru yola çıkmış, Trabzon limanını ele geçiren kayıkçılar daha sonra kaleye doğru devam etmişlerdir. Bu esnada Vali Hazinedarzâde Süleyman Paşa, gittikçe büyüyen bu isyanın mahallî kuvvet olan Şatırzâde ve Numan ile bastıramayacağını anlayarak payitahttan yardım istedi. Bir firkateyn, bir korvet, bir zırhlı ve birkaç küçük gemiden oluşan donanma emrine gönderildiği halde, bunların yetersiz olduğunu düşünerek Bolu ve Kastamonu'dan asker ve bol miktarda cephane yollanmasının zorunlu olduğunu bildirdi.[32][36][37][38]

Ağustos 1816'da Deli Ahmet Ağa ve diğer ağalar, Hacısalihoğlu ve Abanozoğlu gibi adamlarıyla Trabzon'a gelip kaleyi kuşatmış dış kaleyi ele geçirdikten sonra Çeçenzâde Hasan Ağa iç kaleye çekilmiş şehri savunmaya çalışmıştır. Fakat Tuzcuoğlu Memiş Ağa'nın damadı olan Kalcızâde Osman Ağa, şehri savunan kuvvetleri alt ederek şehri savunmasız bırakmıştır. 18 Ağustos sabahında Kalcızâde Osman Ağa'nın önderliğinde iç kaleye doğru ilerlenmiştir. Bunu gören kaymakam Çeçenzâde Hasan Ağa, maiyetini de bırakarak, temin ettiği kayıkla şehirden kaçarak Hazinedarzâde Süleyman Paşa'nın memleketi olan Ünye'ye kaçmıştır. 18 Ağustos ikindisinde iç kale ele geçirilmiş ve Trabzon sancağı taksim edilmiştir. Sürmene ve çevre yörelerini alan Deli Ahmet Ağa, şartlar böyle devam ettiği sürece savaşmayacağını ve savaşanlara katılmayacağını bildirdikten sonra Sürmene'ye geri dönmüş ve yanında savaşan oğulları ile Sürmeneli ağalara da birkaç yerler vermiştir.[39][40][41][42][43][44][45] Ünye'ye çıkan Çeçenzâde Hasan Ağa, Ordu ve çevre yörelerden bulduğu askeri saflarına katıp Trabzon'a doğru yola çıkmıştır. Ekim ortasında Giresun'u işgal ettiği sırada Babıâli'nin kendisine yardıma gönderdiği iki gemiyi de alıp, Tirebolu'ya doğru devam etmiş ve Tirebolu'yu işgal ettikten sonra Trabzon'a devam etmiştir.[3][42][46] Tuzcuoğlu Memiş Ağa, gelenlerin Çeçenzâde ve az bir kuvvet olmasını fırsat bilip, Trabzon'dan Gümüşhane, Bayburt ve Karahisar-ı Şarki'ye doğru yönelmiş ve bölgedeki kaleleri ele geçirmiştir.[47] Olay, Hazinedarzâde Süleyman Paşa'nın sandığından daha da çetrefilli ve arazinin engebeli olmasından, ağaların çok iyi istihbaratı olmasından ve araziye hakim olmasından dolayı, Babıâli'den Çeçenzâde'ye destek talebini yinelemiştir. Babıâli ise Hazinedarzâde Süleyman Paşa'ya isteklerini vereceğini ancak orduyu kendisinin yönetmesini gerektiğini bildirmiş ve Anadolu'nun hemen hemen bütün gücünü emrine vermiştir.[37][48][49][50]

Sahilden Trabzon'a kadar ilerleyen ve şehir merkezinin az sayıda askerle korunduğunu gören Çeçenzâde, Kasım ayında şehri ele geçirip kaymakam olarak göreve başlamıştır.[51] Başta Hacısalihoğlu Ali'nin Hazinedarzâde Süleyman Paşa'dan af dilemesinden sonra damadı Kalcızâde Osman Ağa ve diğer ağalar da payitahtın olaya el atması sonucu Tuzcuoğlu Memiş Ağa'nın yanından ayrılmışlardır.[52][53] Aralık 1816 sonlarında Tuzcuoğlu Memiş Ağa'nın peşine, Şatırzâde Osman Ağa'nın oğlu Mikdad Ağa ve Rize Mütesellimi Tahir Ağa komutasında 2500 kişilik kuvveti gönderen Hazinedarzâde Süleyman Paşa[54] ancak 26 Ekim 1817'de Tuzcuoğlu Memiş Ağa'yı ele geçirmiş ve idam ettirmiştir.[55][56][57][58] Böylece rüşvet ve haramiliğine karşı en sert tavır takınan adamı öldürten Hazinedarzâde Süleyman Paşa'nın yeni hedefinde rüşvet ve haramiliğine karşı çıkabilecek olan ve Tuzcuoğlu Memiş Ağa ile işbirliği etmiş olan diğer ağalar vardı. Öncelikle 20 Eylül 1816 tarihinde idam edilmesi gereken Kalcızâde Osman Ağa,[59] Sürmene-Çavuşlu'da Deli Ahmet Ağa'nın yanında ikamet etmesi şartıyla affedilmiştir. Kalcızâde Osman Ağa, kısa süre sonra eskisi gibi Trabzon'da oturmayı istemiş fakat Hazinedarzâde Süleyman Paşa, bu isteğine şiddetle karşı çıkmıştır.[60] Sonrasında Tonyalı Hacısalihoğlu Ali Ağa'yı Trabzon'da oturmak zorunda bırakmıştır. Ancak ağalar bu haksız emirlere uymak istemeyince düzen yeniden bozulmaya başlamış. Birkaç ay içinde vali ve ağalar arasında yeni bir geçimsizlik oluşmuştur.[61] Bu sırada payitaht, yeni bir isyan çıkmasını önlemek için Hazinedarzâde Süleyman Paşa'yı Nisan 1818'de Alaiye Sancakbeyliğine tayin etmiş, Trabzon Valisi olarak da Kaptan-ı Deryalıktan azledilen Abaza Hüsrev Mehmed Paşa'yı atamıştır. Ancak bunca haramiliğin ve haksızlığın ahları sırtında olan Süleyman Paşa, görev yerine varmadan yolda ölmüştür.[62][63][64][65][66][67][68]

İkinci İsyanı

Yeni atanan Vali Abaza Hüsrev Mehmed Paşa, Trabzon'a geç gitmiş ve Hazinedarzâde Süleyman Paşa'nın her rüşvet ve haramiliğine ortak olan Şatırzâde Osman Ağa'ya iltizam vererek dostluk kurmuştur. Rüşvetçi haramilerin dostluğundan çok çekmiş olan Kalcızâde Osman Bey, Deli Ahmet Ağa ve Hacısalihoğlu Ali Ağa, bu gibi yanlış hareketlere zamanında ses çıkarmamanın bedelini çok ağır ödemişlerdir. Bunun üzerine Kalcızâde Osman Bey, Hacısalihoğlu ve diğer ağalarla bir araya gelip, ortak hareket etmek için, Sürmene'ye gönderilen 4-5 bin kişilik maiyeti ile birlikte eskisi gibi Trabzon'da oturmayı Vali Abaza Hüsrev Mehmed Paşa'dan teklif etmiştir. Şatırzâde Osman Ağa'nın bu teklife asla olur verilmemesi gerektiğini söylemesi üzerine, Vali Abaza Hüsrev Mehmed Paşa, bunu kabul etmemiş. Bu olumsuz cevap yetmezmiş gibi Şatırzâde Osman, Vali Hüsrev Mehmed Paşa'ya derebeylerin kalelerinin ve kale benzeri konaklarının yıkılması için tavsiye vermiştir. Bunun sonucunda Vali Hüsrev Mehmed Paşa, Şatırzâde'nin tavsiyesini uymuş ve yıkım emrini vermiştir. Bu olumsuz cevap ve alenen saldırı kararı karşısında haklı çıkan Kalcızâde Osman Bey ve dostları, fena halde kızmış ve hemen ayaklanma hazırlıklarına başlamışlardır.[69] Deli Ahmet Ağa ile amcasının oğlu Alaybeyioğlu Hacı Bey ve Gümrükçüzâde ile birlikte yöredeki diğer ağaları da yanına almış, Sürmene ve Of mıntıkalarındaki vali paşa ve Şatırzâde'nin adamlarını buradan çıkartmışlardır. Deli Ahmet Ağa'nın yöre üzerindeki gücünü ve nelere kâdir olabileceğini iyi bilen silâhşorân-ı hâssadan Ali Ağa, oluşan bu durumdan çok endişelenmiş ve olayın yatıştırılması için payitahta mektuplar göndermiştir. Bunların birinde şöyle yazmaktadır:

"Hüsrev Paşa, bu ağaların hareketini zor durdurabilir. Çünkü Sürmene ve Of denilen bu bölgelerden, 70 - 80 bin kişi çıkar ve bunlar Deli Ahmet Ağa’nın emrinde, Kalcızâde Osman Bey’in saflarında yer alır ve ölüme dahi yürürler. Aynı şekilde Hacısalihoğluları da asker sahibidirler ve Kalcızâde Osman Bey ile ittifak ettikleri için kesinlikle ortak taarruz edecekleri şüphesizdir."[66]

Bu ve bunun gibi sayısız uyarıları dikkate almayan ve Vali Mehmed Hüsrev Paşa'ya büyük güveni olan payitaht, ağalara istediklerini vermemiş. Bunun sonucunda da iki tarafta hazırlıklara başlamıştır. Öncelikle Kalcızâde Osman Bey ve Hacısalihoğlu Ali ittifak etmiş, sonrasında ilki Sürmene'de diğeri de Vakfıkebir'de olmak üzere isyan planlanmıştır. Hacısalihoğlu Ali Ağa'nın kayınpederi Eynesil âyanı Dedezâde Süleyman Bey Görele'den, Deli Ahmet Ağa ile amcasının oğlu Alaybeyioğlu Hacı Bey'de Sürmene ve Çavuşlu mevkilerinden harekete geçmişlerdir.[60] Payitaht, bu ufak çaplı hareketlerin büyümeden, aynı Tuzcuoğlu Memiş Ağa'nın isyanında olduğu gibi elebaşlarıyla anlaşma yapılıp, ikna edilerek yakalanmasını emretmiştir. Tuzcuoğlu Memiş Ağa'nın isyanında kaymakam Çeçenzâde'nin üstlendiği rolü bu olayda da Şatırzâde Osman üstlenmiş ve ağalarla anlaşma yapıldığında bütün rüşvet ve yasadışı gelirlerinin elinden gideceğini bildiğinden, Vali Hüsrev Mehmed Paşa'ya anlaşmanın zayıflık olduğunu ve anlaşırlarsa vali paşanın halk üzerindeki gücünü kaybedeceğini söylemiştir. Bunun üzerine Vali Hüsrev Mehmed Paşa ve Şatırzâde Osman Ağa, ayrı ayrı, Kalcızâde Osman Bey, Deli Ahmet Ağa ve Hacısalihoğlu Ali Ağa ile görüşmeler yapmak istemiştir. Lakin bu görüşmelerin amacı anlaşma yoluyla ağaları isyandan vazgeçirmek değil ele geçirmek, eğer ele geçiremezlerse de birbirlerine düşürmektir. Deli Ahmet Ağa'nın Şatırzâde Osman'ın yanındaki adamından olayın içyüzüne ait bilgi alması üzerine bu görüşmeler yapılmış ancak ağalar tüm bu yalancı ve hileli teklifleri reddetmişlerdir. Bu yaşananlardan sonra Deli Ahmet Ağa, amcasının oğlu Alaybeyioğlu Hacı Bey ve emrindeki ağalarla birlikte Sürmene'yi geçip Yomra'dan Trabzon önlerine, Eynesil âyanı Dedezâde Süleyman Bey'in, 200 kişiyle Görele'den Polathane'yi geçip Trabzon önlerine, Sürmene'den çıkmış olan Kalcızâde Osman Bey'in, maiyetindeki 4 - 5 bin kişiyle dağlık mıntıkaları ele geçirerek Trabzon önlerine, Hacısalihoğlu Ali Ağa'nın Polathane ve Tonya'dan gelen askerleriyle birleşip Trabzon önlerine gelmesi üzerine isyan en parlak halini yaşamıştır. İsyan etmiş olan ağaların nefesini ensesinde hisseden Trabzon Valisi Abaza Hüsrev Mehmed Paşa, Lazistan, Canik ve Karahisar-ı Şarki'den topladığı askerlerle 17 Ocak 1819 tarihinde karşı saldırıya geçmiş ve başına buyruk hareket eden bazı ağaları yenmiştir.[69][70]

Öncelikle Sürmene'ye doğru ilerleyen kuvvetler, Deli Ahmet Ağa'nın konağına kuşatmıştır. Kendisi Trabzon önlerinde savaşan Deli Ahmet Ağa'nın eşi ve çocukları dahil tüm ailesi yakalanarak Trabzon'a gönderilmiştir.[66] Bu olanları haber alan Deli Ahmet Ağa, gece vakti kale önlerine gelmiş, içerideki adamlarından ailesi hakkında bilgi almış, yakında yapılacak olan büyük harekât hakkında da haberdar edilmiştir. Ailesinin güvende olduğu bilgisini alan Deli Ahmet Ağa, Bayburt dağlarına çekilmiş ve kendisini emniyete almıştır. Bu sırada Dedezâde Süleyman Bey, üzerine gönderilen kuvvetlere konağından savunma yapmış ama sonra kuşatılmıştır. Konağından 3 adet top ve önemli miktarda cephane çıkan Dedezâde, vali paşanın kuvvetleri tarafından ele geçirilmiştir. Polathane üzerine gönderilen kuvvetler karşısında tutunamayan Kalcızâde Osman Ağa ile Hacısalihoğlu Ali Ağa birlikte Tonya'ya çekilmişlerdir. Bunların maiyetlerinde bulunan Bahadıroğlu, Hacıfettahoğlu, Pir Ali Ağa ve diğer birçok ağa da suçlarını itiraf etmiş ve af dilemişlerdir.[60][70][71] Tam bu sırada Kalcızâde Osman Ağa ve taraftar ağaları bastırdığını sanan Vali Mehmed Hüsrev Paşa, bu ağaların idamı için İstanbul'dan ısrarla izin istemiştir. Bizzat padişah II. Mahmud tarafından dış tehlikeler sebebiyle, isyancıların öldürülmelerinin daha elverişli bir zamana bırakılarak şimdilik affedilmeleri emrolunmuştur.[70] İdam fermanlarının verilmemesi ve ailesinin serbest bırakılması haberini alan Deli Ahmet Ağa aşağı inmiş, kuvvetleri ile birlikte bir araya gelerek Sürmene'nin tamir ve inşa faaliyetlerini başlatmıştır. Daha sonraları yakılan konağının tabanındaki taşlardan, bugün halen daha faal olan bir cami yapılmıştır. Bu sırada Kalcızâde ve Hacısalihoğlu'yla uzun süredir uğraşan ama bir sonuç alamayan Hüsrev Mehmet Paşa, Kasım 1820'de Trabzon valiliğinden alındı ve yerine Salih Paşa Trabzon valiliğine atandı.[72] Salih Paşa, ağalar sorununu barış yoluyla çözmeye çalışmış, ağalar, âyanlar ve geniş halk kitlelerine öğütler vermiştir. Halk, Vali Salih Paşa'dan vergileri toplayıp rüşvetçilik ve haramilik yapanları istemiş ancak vali paşa halkın bu haklı isteğine karşılık hiçbir şey vermemiştir. Bunun üzerine Haziran 1821'de isyan eden halka destek için Sürmene'den yola çıkıp Trabzon'a gelen Deli Ahmet Ağa, diğer ağalar ile birleşmiş ve kaleye yürümüştür. Bu olanları gören Vali Salih Paşa, kendi emrindeki askerlerden bir ordu göndermiş ve bu askerler, ağalar ile halka saldırmıştır.[70] Deli Ahmet Ağa, bu saldırılar sırasında cengâverce en ön safta savaşmış ve karaciğerinden derin bir yara almıştır. Yaralanan Deli Ahmet Ağa, Bayburt yöresinde bir yaylaya çekilmiş[73] ve yaylada tedavi edilmiştir.

Ölümü

Deli Ahmet Ağa'nın ölüm sebebi:

  • Bayburt yöresinde yapılan tedavi sonrasında, kendini biraz toparlamış, oradan Sürmene'ye inmiştir.[73] Günün teknik yetersizliklerden dolayı yarası enfeksiyon kapmış sonrasında durumu daha da fenalaşmış ve (h. 20 Zilkade 1236[5]) 19 Ağustos 1821'de Sürmene'de ölmüştür.
Sürmene Yemişli Cami

Deli Ahmet Ağa'nın mezarı, konağının tabanındaki taşlardan yapılan caminin yanında bulunmaktadır.

Deli Unvanının Sebebi

Aklî olarak bir problemi bulunmadığı yapılan araştırmalar sonucunda ortaya çıkan Ahmet Ağa'ya bu unvanın neden verildiği ile ilgili birkaç tahmin aşağıdaki gibidir:

  • Osmanlı’da, cesur, yiğit, korkusuz ve cengâver askerlere Deli unvanını verilmesinden dolayı bu unvanla anılmıştır.
  • Ağası olduğu halkının savunuculuğunu yapmak uğruna, vali paşalar ve kaymakam ağalara dahi kafa tuttuğu için bölge halkı tarafından bu unvanla anılmıştır.
  • Ağası olduğu halkına karşı kuralcı ve sert tutumundan dolayı, komşu yörelerde bu unvanla anılmıştır.

Dipnotlar

  1. ^ TŞS., 1928, 66/2
  2. ^ 18. YÜZYILIN İKİNCİ YARISINDA TRABZON’DA ETKİN BİR AYAN AİLESİ: ŞATIRZADELER, Emre YÜRÜK, Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı 23, 2016, Sayfa 34
  3. ^ a b c d BOA, HH, no. 22614
  4. ^ Muhtasar Sürmene Tarihi Sürmene’nin Türkleşme Sürecinde Etkili Bir Aile: Sekbânzâdeler (Seymenliler), Selçuk Sekban, Prof. Dr. Dündar Alikılıç, Aktif Yayınevi, İstanbul-2023, s.143
  5. ^ a b A'dan Z'ye Sürmene, Avni Aksoy, Sürmene Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Yayınları, İstanbul-2008
  6. ^ "Arşivlenmiş kopya". 5 Kasım 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Şubat 2021. 
  7. ^ Şikârî (2005), Metin Sözen, Necdet Sakaoğlu (Ed.), Karamannâme, İstanbul: Karaman Valiliği, Karaman Belediyesi
  8. ^ "Arşivlenmiş kopya". 3 Haziran 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Haziran 2020. 
  9. ^ "Arşivlenmiş kopya". 3 Haziran 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Haziran 2020. 
  10. ^ "Arşivlenmiş kopya". 3 Kasım 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2021. 
  11. ^ Osmanlı’dan Cumhuriyet’e TRABZONLU SİMALAR Ve Trabzon’un Köklü Aileleri, Mehmet Akif BAL, Sarıcanlar basım art, İstanbul 2005, s.554
  12. ^ "Arşivlenmiş kopya". 15 Şubat 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Şubat 2021. 
  13. ^ "Arşivlenmiş kopya". 29 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Şubat 2021. 
  14. ^ "Arşivlenmiş kopya". 4 Haziran 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Ağustos 2020. 
  15. ^ Osmanlı’dan Cumhuriyet’e TRABZONLU SİMALAR Ve Trabzon’un Köklü Aileleri, Mehmet Akif BAL, Sarıcanlar basım art, İstanbul 2005
  16. ^ a b Mahmut Goloğlu, Trabzon Tarihi, Ankara 1985, s.102-103
  17. ^ BOA, Cevdet Adliye, no. 1104
  18. ^ TŞS, 2022/136, s.35
  19. ^ a b Mahmut Goloğlu, Trabzon Tarihi, Ankara 1985, s.102
  20. ^ BOA, A, DVN, MHM, 227, h.416
  21. ^ a b Cevdet Paşa, Tarih, İstanbul, 1309, X, s.197
  22. ^ Cevdet Paşa, Tarih, İstanbul, 1309, X, s.219
  23. ^ BOA, HH, no. 22567
  24. ^ BOA, HH, no. 52811, 52812
  25. ^ Mahmut Goloğlu, Trabzon Tarihi, Ankara 1985, s. 103-104
  26. ^ BOA, HH, no. 52813
  27. ^ a b Mahmut Goloğlu, Trabzon Tarihi, Ankara 1985, s. 103
  28. ^ BOA, Evrak, no. 221, Muallim, Cevdet dahiliye tasnifi
  29. ^ Şakir Şevket, Trabzon Tarihi, İstanbul, 1294, s.256-260
  30. ^ BOA, HH, no. 22571, 22580
  31. ^ BOA, HH, no. 22573
  32. ^ a b BOA, HH, no. 22586
  33. ^ BOA, HH, no. 22615
  34. ^ "Arşivlenmiş kopya". 19 Nisan 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Nisan 2017. 
  35. ^ BOA, HH, no. 22614/A
  36. ^ BOA, HH, no. 22575
  37. ^ a b BOA, HH, no. 22585
  38. ^ BOA, HH, no. 22577
  39. ^ BOA, HH, no. 22576
  40. ^ BOA, HH, no. 22615/A
  41. ^ BOA, HH, no. 22614/B
  42. ^ a b BOA, HH, no. 22615/D
  43. ^ BOA, HH, no. 22614/J
  44. ^ Şakir Şevket, Trabzon Tarihi, İstanbul, 1294, s.257-258
  45. ^ "Arşivlenmiş kopya". 3 Haziran 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Haziran 2020. 
  46. ^ BOA, HH, no. 22599
  47. ^ BOA, HH, no. 22615/B
  48. ^ BOA, HH, no. 22607
  49. ^ BOA, HH, no. 22614/L
  50. ^ BOA, HH, no. 22600/F
  51. ^ Târîh-i Cevdet, Ahmed Cevdet Paşa, 1884
  52. ^ BOA, HH, no. 22602
  53. ^ BOA, HH, no. 35558
  54. ^ BOA, HH, no. 22601/A
  55. ^ Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmani, IV, s.1083
  56. ^ BOA, HH, no. 22600/B
  57. ^ BOA, HH, no. 22606
  58. ^ İlker Çakan, Karadeniz Bölgesi, Ankara 1994, s. 604-605
  59. ^ BOA, HH, no. 22615/C
  60. ^ a b c BOA, HH, no. 22563/A
  61. ^ Mahmut Goloğlu, Trabzon Tarihi, Ankara 1985, s.107
  62. ^ BOA, HH, no. 25411
  63. ^ Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmani, V, s.1548
  64. ^ Şakir Şevket, Trabzon Tarihi, İstanbul, 1294, s. 261
  65. ^ BOA, A, DVN, MHM, 238, h.491
  66. ^ a b c BOA, HH, no. 22563/C
  67. ^ BOA, MAD, 9758, s.361
  68. ^ BOA, TAD, c.4, s.2, h.3
  69. ^ a b BOA, HH, no. 22563
  70. ^ a b c d Mahmut Goloğlu, Trabzon Tarihi, Ankara 1985, s.108
  71. ^ BOA, HH, no. 22597
  72. ^ BOA, HH, no. 22596
  73. ^ a b BOA, HH, no. 34816

Kaynakça

  • “Tuzcu Oğulları İsyanı”, M. Münir Aktepe, TD, III/5-6 (1951-52), s. 21-52
  • “Trabzon Eyaletinde Mütegallibe Hareketleri ve Âyanlık / Brigand Movements and Ayans at Trabzon Province (1750 -1850)", Abdullah BAY, Doktora Tezi, Erzurum-2007

Dış bağlantılar

  • Sürmene Tarihi, Mehmet BİLGİN ve Ömer YILDIRIM, Sürmene Belediyesi Yayınevi, İstanbul 1990
  • Târîh-i Cevdet, Ahmed Cevdet Paşa, 1884
  • OSMANLI HÂKİMİYETİNE KADAR DOĞU KARADENİZ'DE TÜRKLER I. Baskı, İbrahim TELLİOĞLU, Serander Yayınları, Eser Ofset Matbaacılık, Trabzon Mart 2004
  • "Arşivlenmiş kopya". 11 Mayıs 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Nisan 2017. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Kütahya</span> Kütahya ilinin merkezi olan şehir

Kütahya, Ege Bölgesi'nde yer alan Kütahya ilinin merkezi olan şehirdir. Kütahya bölgesi, kuzey ve batıdaki yüksek dağ sırtlarında doruğa ulaşan tarım arazileri ile geniş bir yamaç alanına sahiptir. Kentin Yunanca adı Kotyaion, Roma dönemindeki adı ise Cotyaeum'dur.

Fitnat Mehveş Hanım, Osmanlı divan edebiyatının son dönemdeki önemli bir kadın şairidir. Çok sayıda gazeli bulunur. Edebiyatın yanı sıra hattatlıkta da ünlüdür.

<span class="mw-page-title-main">Hatice Turhan Sultan</span> Sultan İbrahimin Hasekisi IV.Mehmedin validesi. Kadınlar saltanatı dönemini kapatan sultan

Hatice Turhan Sultan, Osmanlı padişahı Sultan İbrahim'in eşi ve IV. Mehmet'in annesidir. 5 yıl kadar bir süre saltanat naibesi sıfatıyla Osmanlı Devleti'ni yönetmiş ikinci valide sultandır. Osmanlı Tarihinin en uzun valide sultanlık yapan ve kadınlar saltanatının sonunu getiren Ukrayna kökenli sultandır.

<span class="mw-page-title-main">Serdar Ferhat Paşa</span> 43. Osmanlı sadrazamı

Serdar Ferhat Paşa, III. Murad saltanatı döneminde 1 Ağustos 1591-4 Nisan 1592 tarihleri arasında yaklaşık sekiz ay, 16 Şubat 1595-7 Temmuz 1595 tarihleri arasında da yaklaşık dört ay sadrazamlık yapmış bir Osmanlı devlet adamıdır.

Kara Davud Paşa ya da Sultan II. Osman'ı öldürdükten sonraki unvanıyla Hain Davud Paşa, Sultan I. Mustafa'nın ikinci padişahlık döneminde, 20 Mayıs 1622 - 13 Haziran 1622 tarihleri arasında 24 gün Veziriazamlık yapmış bir Osmanlı devlet adamıdır.

Gürcü Hadım Mehmed Paşa I. Mustafa'nın ikinci kez tahtan indirilmesinden hemen önce 21 Eylül 1622 - 5 Şubat 1623 tarihleri arasında dört ay on gün sadrazamlık yapmış bir Osmanlı devlet adamıdır.

Tabanıyassı Mehmed Paşa IV. Murad saltanatında 18 Mayıs 1632 - 2 Şubat 1637 tarihleri arasında dört yıl sekiz buçuk ay sadrazamlık yapmış bir Osmanlı devlet adamıdır.

Ermeni Süleyman Paşa veya Damat Süleyman Paşa IV. Mehmed saltanatında 19 Ağustos 1655 - 28 Şubat 1656 tarihleri arasında altı ay on gün sadrazamlık yapmış bir Osmanlı devlet adamı.

Hoca İbrahim Paşa III. Ahmed saltanatında, 6 Nisan 1713 - 27 Nisan 1713 tarihleri arasında yirmi bir gün sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamı.

Kabakulak İbrahim Paşa I. Mahmud saltanatında, 22 Ocak 1731 - 10 Eylül 1731 tarihleri arasında yedi ay on dokuz gün sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamı. Kabakulak İbrahim Paşa Patrona Halil ve ekibini tasfiye eden paşa olarak tarihinde yerini almıştır.

<span class="mw-page-title-main">Koca Hüsrev Mehmed Paşa</span> 179. Osmanlı sadrazamı

Koca Hüsrev Mehmed Paşa, Abdülmecid saltanatında 2 Temmuz 1839-29 Mayıs 1840 tarihleri arasında on bir ay yedi gün sadrazamlik yapmış Osmanlı devlet adamıdır. Koca Hüsrev Mehmed Paşa 1811-1818 arasında ve 1823-1827 dönemlerinde kaptan-ı derya olarak iki dönem görev yapmıştır. Yeni kurulan Asakiri Mansuriye'nin kurucu seraskerliğini yapmıştır. Ayrıca birçok eyalet valiliğinde de bulunmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Gazi Hüsrev Bey</span>

Gazi Hüsrev Bey, Osmanlı İmparatorluğu Padişahı I. Süleyman devrinde Bosna'da uzun süre görev yapan sancak beyi. Babası Boşnak annesi Türk olup, annesi tarafından Sultan II. Bayezid'in torunudur.

<span class="mw-page-title-main">Diyarbekir (eyalet)</span> Diyarbakır

Diyâr-ı Bekr Eyaleti tam adı Diyâr-ı Bekr Beylerbeyliği, 1515 yılında kurulan Osmanlı Devleti eyaleti. Eyaletin merkezi Diyarbakır'dır. Doğrudan Osmanlı İmparatorluğuna bağlı olarak yönetilmiştir.

Sofu Mehmet Paşa veya Mevlevi Mehmed Paşa, Osmanlı Padişahı I. İbrahim'in saltanatının son döneminde ve IV. Mehmed saltanatında 7 Ağustos 1648-21 Mayıs 1649 tarihleri arasında dokuz ay on beş gün sadrazamlık yapmış bir Osmanlı devlet adamı. 18 Ağustos 1648'de İstanbul'da liderliğini yaptığı isyanda Sultan İbrahim'in boğdurulması emrini vermiştir.

<span class="mw-page-title-main">Ayazma Camii</span>

Ayazma Camii, İstanbul'un Üsküdar ilçesinin Aziz Mahmud Hüdayi Mahallesi'nde yer alan, Osmanlı Dönemi'nden kalma tarihi bir camidir. 26. Osmanlı Padişahı III. Mustafa tarafından, annesi Mihrişah Emine Sultan ve ağabeyi Şehzade Süleyman adına yaptırılmıştır. Mimarı Mehmed Tahir Ağa'dır. Yapımına 1758 yılında başlanan cami, 2 yıllık inşaat sürecinden sonra 1760 yılında ibadete açılmıştır. Cami mimari olarak Osmanlı ve Barok esintilerini yansıtmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Ayvadere, Araklı</span>

Ayvadere, Trabzon ilinin Araklı ilçesine bağlı bir mahalledir.

<span class="mw-page-title-main">İsmail Çamaş</span>

İsmail Çamaş, Türk bürokrat ve siyasetçi.

Genç Osman Türküsü, genç yaşlarında Osmanlı padişahı IV. Murad'ın Bağdat Seferi'ne katılan ve hayatını kaybeden Osman ismindeki bir yeniçeri için yazılmış bir türkü. Osman Şevki Uludağ tarafından düzenlenip, Muzaffer Sarısözen tarafından ise bestelenip ve şarkı haline getirildi.

<span class="mw-page-title-main">Tuzcuoğlu İsyanları</span> 1832-1834 Laz isyanı

Tuzcuoğlu İsyanları, 1832 ve 1834 yılları arasında Trabzon'da bulunan Bâb-ı Âli temsilcilerine karşı yapılan bir isyandır. İsyan, yerel Osmanlı hanedanının keyfi kararlarına karşı direnmeyi ve yerel Derebeylerinin haklarının iade edilmesini amaçlayan Rizeli Tahir Ağa Tuzcuoğlu tarafından yönetilmiştir. İsyanın ilk zamanlarında ve özellikle Ocak 1833'te isyancılar başarılıydı, ancak 1834'ün ilkbaharında isyan bastırılmıştır.