Dava
Dava, bir hakkın, devlet kanalıyla devletin organları olan mahkemeler vasıtasıyla kullanılmasıdır. Dava; asli (başlıbaşına bir iddia olup, başka bir davayla ilgisi bulunmayan) ve feri (asıl davanın teferruatından olarak, diğer bir şey hakkında hüküm verilmesinin istenilmesi) olur. İhtilaflı ve ihtilafsız veya ceza davası, hukuk davası, idari dava, amme (kamu) davası, şahsi dava olarak da tarif edilir. Tek başına dava sözcüğü, sıklıkla hukuk davalarını işaret eder.
Hukuk davaları: edim davaları, tespit davaları, yenilik doğuran olmak üzere üçe ayrılır: Hak sahibinin, bir şeyin yapılmasını veya yapılmamasını, yani bir ediminin yerine getirilmesini istediği davalara edim davaları denir. Mahkemelerdeki davaların çoğu bu çeşittir. Alacak davaları, tazminat davaları gibi. Bir hukuki bağın var olup olmadığının tespit edildiği davalara tespit davaları denir. Delil tespiti, evlilik dışı çocukların neseplerinin tespiti gibi.
Mahkeme gününe kadar var olmayan veyahut hakimin kararı olmadan var olmayacak olan hukuki sonuçları meydana getiren davalara yenilik doğuran davalar denir. Boşanma davaları gibi.
Dava edene davacı, dava edilene de davalı denir. Dava konusu olan hususa dava olan şey (eski dilde müddeabih) denir.
Davada taraf olmak
Davada taraf olmak ve taraf sıfatını taşıyor olmak aynı durumu ifade etmemektedir. Davada kimlerin taraf olabileceği, usul hukukunun konusudur. Davada taraf olan kimselerin, taraf sıfatını gerçekten taşıyıp taşımadıkları ise maddi hukukun konusudur. Davada taraf kavramını açıklamak için üç farklı kuram ileri sürülmüştür:
- Maddi taraf kuramı
- Şekli taraf kuramı
- İşlevsel taraf kuramı
Maddi taraf kuramı
Bu kurama göre, maddi hukuk ilişkisinin süjeleri kimse davanın tarafları da onlar olmalıdır. Maddi hukuk bakımından hak sahibine davacı, yükümlü olana ise davalı denmektedir. Bu kuram, taraf kavramı ile taraf sıfatını özdeşleştirmesi yönünden eleştirilmiştir. Davanın tarafını belirleyebilmek için davanın esasına girmek gerekmektedir. Bu kuram, davayı takip yetkisi kurumunu da açıklayamamaktadır.
Şekli taraf kuramı
Maddi taraf kuramının yetersizlikleri üzerine ortaya atılmış bir kuramdır. Buna göre, davanın tarafları dava dilekçesine göre belirlenir. Dava dilekçesine göre, mahkemeden hukuksal korunma talep eden davacıdır, kendisine karşı hukuksal korunma talep edilen kişi ise davalıdır. Bu kuram doktrinde genel kabul görmüştür. Bunun sebebi, tüm davalarda tarafın belirlenmesi açısından genelgeçer bir kriter öngörmesidir. Ayrıca taraf kavramı ile taraf sıfatı kavramını birbirinden ayırmaktadır. Menfi tespit davalarında tarafın açıklanmasına olanak vermekte ve davayı takip yetkisi kurumunu da açıklayabilmektedir. Günümüzde, doktrinde üzerinde uzlaşılan kuram bu kuramdır.
İşlevsel taraf kuramı
Bir davanın taraflarının, dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilen kimseler olduğu temelde doğru olsa da yeterli bir izah değildir. Şekli taraf kuramı, tüm davalar bakımından taraf kavramını açıklamakta yetersiz kalmaktadır. İşlevsel taraf kuramı davaları ikiye ayırmakta ve taraf kavramını bu ayrımdan yola çıkarak belirlemektedir. Ayrım malvarlığı haklarına ilişkin davalar ve şahıs varlığına ilişkin davalar olarak yapılmaktadır. Bu kuram, şahıs varlığına ilişkin davalarda tarafın belirlenmesi konusunda bir çözüm üretememiştir. Bu yüzden, doktrinde benimsenmemiştir.
Davada taraf ehliyeti
Taraf ehliyeti, bir davada davalı ya da davacı olarak yer alabilme ehliyetidir. Medeni hukuktaki hak ehliyetinin, usul hukukundaki karşılığıdır. Hak ehliyeti, medeni haklardan yararlanma ehliyetidir. Medeni hakları kullanma ehliyetine ise fiil ehliyeti denir. Hak ehliyeti, hak sahibi olabilme, borç altına girebilme yeterliliğine sahip olmaktır. Hak ehliyetine sahip olmak için hukuk süjesi olma, kişi olma yeterlidir. Hak ehliyeti pasiftir. Davada taraf ehliyeti, hak ehliyeti gibi ikiye ayrılarak incelenir:
- Gerçek kişiler bakımından
- Tüzel kişiler bakımından
Gerçek kişiler bakımından
Hak ehliyeti hangi anda kazanılır, hangi anda sona ererse, davada taraf ehliyeti de bu anda başlar ve o anda sona erer. Davada davacı ya da davalı olarak yer alabilme ve davada usul işlemlerini yapabilme farklı şeylerdir. Gerçek kişiler, tam ve sağ doğum ile birlikte hak ehliyetine, dolayısıyla davada taraf ehliyetine sahip olur. Miras hukukunda ise cenin, ileride sağ doğmak koşulu ile ana rahmine düştüğü andan itibaren hak sahibi olur. Hak ehliyeti ölümle sona erer. Hak ehliyetini sona erdiren diğer bir hal gaiplik kararı verilmesidir ve ölümle eşdeğer sonuç doğurur.
Davada taraf ehliyeti dava şartlarındandır. Dava şartlarını hakim her aşamada re'sen gözetmek zorundadır. Taraf da davanın her aşamasında dava şartlarını ileri sürebilir.
Dava tarihinden önce ölmüş bir kimseye karşı dava açılamaz, çünkü kural olarak ölen kimsenin davada taraf ehliyeti yoktur. Dava tarihinden önce ölmüş kimseye karşı dava açılmışsa, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerekir. Kural olarak, mirasçılara tebligat yapılmak suretiyle davaya devam edilemez. Bu kuralın istisnası kanunun buna açıkça izin vermesidir. Ölmüş kişi adına dava açılmışsa, hakim, bu davayı reddetmeden, ölmüş kimsenin mirasçılarına uygun süre tanır. Bu uygun süre içerisinde, mirasçılar bu davayı kabul etmezse, hakim dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verir.
Dava devam ederken taraflardan birisi ölürse, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler (üç ay) geçinceye kadar dava ertelenir. Bununla beraber hakim, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebilir. Dava devam ederken taraflardan birisinin ölmesi durumunda ikili bir ayrım yapılarak sorun çözülür. Eğer dava şahıs varlığı haklarına ilişkinse, ölümle birlikte kişilik hakları sona erer. Bu haklar mirasçılara devredilemeyeceğinden dava konusuz kalır. Hakim, esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verir. Eğer dava malvarlığı haklarına ilişkinse, mirasın kesin intikaline kadar dava ertelenir. Külli halefiyet prensibine göre, ölümle birlikte bir kimseye ait bütün hak ve borçlar mirasçılara intikal eder. Mirasçılar üç ay içerisinde mirası reddedebilir. Mirasın üç ay sonundaki kesin intikaline kadar dava ertelenir. Gecikmesinde sakınca varsa, mirasçılardan birisinin talebi üzerine kayyım atanır.
Tüzel kişiler bakımından
Tüzel kişiler, tüzel kişilik kazandıkları anda hak ehliyetine, dolayısıyla davada taraf ehliyetine sahip olurlar. Yani bir davada davalı ya da davacı olarak yer alabilirler. Dava ya tüzel kişi tarafından ya da tüzel kişiye karşı açılabilir. Tüzel kişiler ikiye ayrılır; özel hukuk tüzel kişileri ve kamu hukuku tüzel kişileri.
Özel hukuk tüzel kişileri bakımından
Özel hukuktan kaynaklanan, kamu otoritesini temsil etmeyen tüzel kişilerdir. Örneğin, dernek, vakıf, sendika, ticaret şirketleri, vs. Ticaret şirketlerinin hak ve fiil ehliyeti, faaliyet alanıyla sınırlıdır. İşletme konuları dışında hak kazanamaz ve borç yüklenemezler.
Tüzel kişiliği bulunmayan toplulukların davada taraf ehliyeti yoktur, davada davalı ya da davacı olarak gösterilemezler. Miras şirketinin tüzel kişiliği yoktur. Miras şirketinde geçerli mülkiyet elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde, bir eşya üzerindeki mülkiyet hakkı, paylara bölünmüş olmaksızın birden fazla kişiye aittir. Bu eşya üzerinde ancak oybirliği ile tasarruf edilebilir. Mirasçılar, miras şirketinin tüm borçlarından tüm malvarlıklarıyla, müteselsilen, birinci dereceden sorumludurlar. Miras şirketine dava açılacaksa, mirasçıların tamamı davalı olarak gösterilmelidir. Elbirliği mülkiyetinde ortaya çıkan durum, mecburi dava arkadaşlığıdır. Miras şirketinin borçlarından dolayı mirasçılara karşı dava açılmasında, borcun türüne göre ikili bir ayrım yapılır. Miras şirketinin borcu para borcuysa, müteselsil sorumluluk söz konusudur. Alacaklı davayı mirasçılardan birine, birkaçına ya da tamamına karşı açabilir. Bu dava mirasçılardan birkaçına ya da tamamına karşı açılmışsa, aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı söz konusudur. Üçüncü kişinin alacağı, paradan başka bir şeyse, mirasçılarında arasında mecburi dava arkadaşlığı söz konusu olmaktadır. Aynı durum, adi şirkette de söz konusudur. Sözleşmeyle paylı mülkiyet kararlaştırılmamışsa, adi şirkette de elbirliği ile mülkiyet geçerlidir. Zira, adi şirketin de tüzel kişiliği yoktur. Dava, adi şirket ortaklarının tamamına karşı ya da tamamı tarafından açılır. Aralarında mecburi dava arkadaşlığı söz konusudur.
Kamu tüzel kişileri bakımından
Kamu tüzel kişileri, kamu hukukundan türeyen ve kamu otoritesini kullanmak için kurulan tüzel kişilerdir. Kanunla veya kanunun verdiği yetkiyle kurulur. Kamu tüzel kişileri bir davada davacı ya da davalı olarak yer alabilir, kamu tüzel kişileri dava açabilir ve kendisine karşı dava açılabilir. Kamu tüzel kişilerinin başında devlet gelir. İdare, yargıda daima davalı konumundadır. Bakanlıkların ayrı tüzel kişiliği yoktur. Ancak, devlet tüzel kişiliğinin bir parçası oldukları için bakanlıklar, bir davada davalı ya da davacı olarak yer alırlar. İl özel idarelerinin, köy ve belediyelerin davada taraf ehliyetleri vardır. Bakanlıklara bağlı genel müdürlüklerin ayrı bir tüzel kişiliği varsa davada taraf olarak bulunabilirler. Ayrı tüzel kişiliği yoksa, davanın ilgili bakanlığa karşı ya da ilgili bakanlık tarafından açılması gerekir.