İçeriğe atla

Dağınık yansıma

Yüzeyde oluşan düzgün ve dağınık yansımalar[1]

Dağınık yansıma, gelen ışığın yüzeye geldiği açıyla yansıması yerine birçok açıyla yansıması durumudur. İdeal dağınık yansıma yüzeyinde, yüzeyi çevreyen yarım küre içerisinde her doğrultuda eşit aydınlanma şiddeti görülür (Lambert Yansıması).

Soğurma özelliği olmayan yüzeyler, alçı benzeri tozlar, kâğıt gibi lifli yapılar veya mermer gibi polikristalin yapılar ışığı yüksek bir verimle dağınık bir şekilde yansıtırlar. Sıradan maddelerin çoğu ışığı düzgün ve dağınığık yansımların bir karışımı şeklinde yansıtır.

Maddelerin çoğu dağınık yansıma sonucu gözümüze görünür. Nesnelerin yüzeylerinden yansıyan ışık, bizim fiziksel gözlemlerimizin temel mekanizmasını oluşturur.

Figure 1 - Katı yüzeyinde oluşan dağınık yansımanın genel mekanizması
Figure 2 - Düzensiz bir yüzeyde oluşan dağınık yansıma

Mekanizma

Dağınık yansıma genelde yüzeyin pürüzlü olmasından kaynaklanmaz. Işığın düzgün yansıması için düz bir yüzey gereklidir, fakat bu ışığın dağınık yansımasını engellemez. Örneğin bir mermerin yüzeyi ne kadar cilalanırsa cilalansın, hâlâ beyaz olarak kalacaktır. Cilalanması düzgün yansıma miktarını arttırsa da, ışık bir miktar dağınık yansımaya devam edecektir.

Dağınık yansımanın en genel mekanizması tam olarak yüzeyle ilgili değildir: dağınık yansıyan ışığa en büyük katkıyı yüzeyin altında bulunan saçılma merkezleri,[2][3] sağdaki şekil 1, sağlar. Eğer şeklin karı, çokgenlerin ise (şeffaf) buz kristallerini temsil ettiğini düşünürsek, elimizde sürekli çarpışarak ilerleyen, bir parçacığa çarpan, içine giren, yansıyarak ikinci parçacığa çarpıp içine giren, girişimlerle bu şekilde devam eden ve böylece rastgele yönlerde girişen birincil, ikincil ve üçüncül gibi dalgaları oluşturan bir ışın demeti olduğunu varyasabiliriz.[4] Tüm bu ışınlar, ışığı soğurmayan kar kristalleri aralarından geçip, rastgele yönlerde yüzeye ulaşıncaya kadar ilerler.[5] Gönderdiğimiz ışığın tamamını geri alabildiğimizden karın beyaz olduğunu söyleyebiliyoruz. Olayı basitleşitmek adına ‘yansıma’lar üzerine durulmuş olsa da gerçekte ışığın saçılması parçacıkalrın arasındaki bir yerine birden fazla arayüzey arasında gerçekleşir, yine de temel mekanizma bir farklılık göstermez. Neredeyse tüm sıradan maddeler, onları meydana getiren ‘küçük’ şeylerden oluştuklarından dolayı, bu modelleme oldukça genel sayılabilir.

Mineral maddeler genellikle polikristalin yapıdadır: onları 3 boyutlu bir araya gelmiş kusurlu kristallerin bir mozaiği şeklinde tanımlayabiliriz. Organik maddeler genellikle kendi zar ve karmaşık iç yapılarıyla beraber, hücreler veya liflerden oluşur. Ve her arayüz, heterojenlik veya kusur, yukarıda belirtilen mekanizmayı oluşturacak şekilde yansıma, kırılme ve saçılma olaylarını gerçekleştirebilir.

Çok az madde bu sözü edilen duruma uymaz: metaller, gazlar, sıvılar, camlar, şeffaf plastikler, mücevher ve tuz kristali gibi tekil kristaller ve göz merceği ve kornea gibi bazı özel maddeler bunlara örnek gösterilebilir.

Bir yüzey hem düzgün hem de dağınık yansıma oluşturabilir: örneğin ev boyamada kullanılan boyalar bu duruma örnek teşkil ederken diğer yandan mat boyalar neredeyse tamamen dağınık yansıma oluşturur.

Düzgün ve Dağınık Yansıma

Düzgün Yansıma Işınların geldiği yüzey düzgün olursa, bu yüzeyin her noktasında normaller birbirine paraleldir. Şekildeki gibi gelen ışınların gelme açıları birbirine yansıma açıları da birbirine eşit olur.

Dağınık Yansıma Eğer yüzey düzgün değilse, yüzeyin bütün noktalarındaki normaller farklıdır. Yüzeye paralel gelen ışınların gelme açıları yansıma açılarına eşit olmaz. Bu yansımaya dağınık yansıma denir.

Renkli Cisimler

Şu ana kadar ışığı soğurmayan, beyaz cisimlerden bahsettik. Yukarıdaki model söz konusu maddenin soğurgan olduğu durumlar için de geçerlidir. Bu durumda yayılan ışınlar dalgaboylarının bir kısmını madde içinde hareket ederken kaybedeceğinden, renk açığa çıkacaktır.

Bu durumda dağılma, soğrulan dalga boylarını da belirleyeceğinden, bir bakıma maddenin temel özelliklerini de belirler.[6] Kırmızı mürekep şişesinin içinde siyah görünür. Canlı rengi ise ancak kâğıt gibi bir yüzeyin üzerine konulduğunda algılanabilir. Bunun temel sebebi ışığın kâğıttaki liflerin arasında kattettiği yolun bir milimetre civarında olmasıdır.

Öte yandan camdan gelen ışın birkaç santimetre yol aldığından, fazla soğurulmuştur. Bir cisim hem dağınık hem de düzgün yansıma gösterdiğinde, genellikle sadece dağınık yansımaya uğrayan kısmı renkli görünür.

Örneğin vişne sadece kırmızı ışığı soğurur ve diğer tüm renkleri doğrusal biçimde yansıtır. Bu durum, metaller dışındaki maddelerin çoğunun kırıcılık indisi dalgaboyu ile çok az değiştiğinden ve bu yüzden tüm dalgaboylarının neredeyse aynı yoğunlukta yansıtıldıklarından, oldukça genel sayılabilir

Görünüşteki Önemi

Çevremize bakacak olursa, gözümüzde, çevremizdeki herhangi bir şeyin görüntüsünün oluşabilmesindeki temel etkenin dağınık yansıma olduğunu görürüz. İstisnai durumlar arasında camlar, sıvılar, cilalanmış metal yüzeyleri, parlak yüzeyler, su buharı, bazı böceklerin renkleri ve diğer tip saçılmalar ve Güneş gibi ışık kaynakları gösterilebilir.[7][8]

Arayansıma

Cisimden yayılan ışığın cismin çevresini aydınlatması durumuna dağınık arayansıma denir. Söz konusu cisim düzgün veya parlak olmamalıdır. Gerçek hayatta bu duvar gibi parlak olmayan bir yüzeyin üzerine gelen ışığı, ışık kaynağının ulaşamayacağı bir bölgeye yansıtmasına karşılık gelir. 3 boyutlu bilgisayar grafiklerinde dağınık yansıma, küresel yansımanın önemli bir parçasını oluşturur. Bir manzara tasarlarken, dağınık yansımayı modellemenin birçok yöntemi vardır. Radiosity ve foton haritalandırması bunlar arasında en çok kullanılan iki yöntemdir.

Ayrıca bakınız

  • Diffuser
  • Reflectivity
  • Lambertian reflectance
  • Oren–Nayar diffuse model

Kaynakça

  1. ^ Scott M. Juds (1988). Photoelectric sensors and controls: selection and application. CRC Press. s. 29. ISBN 9780824778866. 
  2. ^ P.Hanrahan and W.Krueger (1993), Reflection from layered surfaces due to subsurface scattering, in SIGGRAPH ’93 Proceedings, J. T. Kajiya, Ed., vol. 27, pp. 165–174 27 Temmuz 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi..
  3. ^ H.W.Jensen et al. (2001), A practical model for subsurface light transport, in 'Proceedings of ACM SIGGRAPH 2001', pp. 511–518 27 Temmuz 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  4. ^ Only primary and secondary rays are represented in the figure.
  5. ^ Or, if the object is thin, it can exit from the opposite surface, giving diffuse transmitted light.
  6. ^ Paul Kubelka, Franz Munk (1931), Ein Beitrag zur Optik der Farbanstriche, Zeits. f. Techn. Physik, 12, 593–601, see The Kubelka-Munk Theory of Reflectance 17 Temmuz 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  7. ^ Kerker, M. (1909). "The Scattering of Light". New York: Academic. 
  8. ^ Mandelstam, L.I. (1926). "Light Scattering by Inhomogeneous Media". Zh. Russ. Fiz-Khim. Ova. Cilt 58. s. 381. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Işın izleme</span>

Işın izleme, gerçek dünyada ışığın ne şekilde hareket ettiğini göz önünde bulundurarak bir sahnenin görüntüsünü çizen bir grafik oluşturma yöntemidir. Ancak bu yöntemde işlemler gerçek yeryüzündeki yolun tersini izler. Gerçek dünyada ışık ışınları bir ışık kaynağından çıkar ve nesneleri aydınlatırlar. Işık, nesnelerden yansır ya da şeffaf nesnelerin içinden geçer. Yansıyan ışık gözümüze ya da kamera merceğine çarpar. Yansıyan ışık ışınlarının çoğu bir gözlemciye erişmediği için bir sahnedeki ışınları izlemek sonsuza dek sürebilir.

<span class="mw-page-title-main">Optik</span> fizik biliminin bir alt dalı

Optik, ışık hareketlerini, özelliklerini, ışığın diğer maddelerle etkileşimini inceleyen; fiziğin ışığın ölçümünü ve sınıflandırması ile uğraşan bir alt dalı. Optik, genellikle gözle görülebilen ışık dalgalarının ve gözle görülemeyen morötesi ve kızılötesi ışık dalgalarının hareketini inceler. Çünkü ışık bir elektromanyetik dalgadır ve diğer elektromanyetik dalga türleri ile benzer özellikler gösterir.

<span class="mw-page-title-main">Işık</span> elektromanyetik spektrumun insan gözü tarafından algılanabilen kısmı içindeki elektromanyetik radyasyon

Işık veya görünür ışık, elektromanyetik spektrumun insan gözü tarafından algılanabilen kısmı içindeki elektromanyetik radyasyon. Görünür ışık genellikle 400-700 nanometre (nm) aralığında ya da kızılötesi ve morötesi arasında 4.00 × 10−7 ile 7.00 × 10−7 m dalga boyları olarak tanımlanır. Bu dalga boyu yaklaşık 430-750 terahertz (THz) frekans aralığı anlamına gelir.

<span class="mw-page-title-main">Ayna</span> Işığı yansıtan, varlıkların görüntüsünü veren, cilalı ve sırlı cam

Ayna ya da gözgü, ışığın %100'e yakın bir kısmını yansıtan düzgün olarak cilalı yüzeydir.

Phong yansıma modeli, ışık kaynağından yayınlanan ışınların yüzeylere çarparak göze ulaşması sonucu aydınlığın algılanmasını sağlayan ilkelerin bilgisayar ortamında modellenmesine kullanılan bir modeldir. Phong modeli, ışığın ve yansımanın fiziksel özelliklerine dayalı olmayıp ampirik bir modeldir.

<span class="mw-page-title-main">Kristal</span>

Kristal, billur ya da kesme cam, kimyadaki katı haldeki bir elementin veya bileşiğin, molekül, atom veya iyon yığınlarının (paketinin) kesin geometrik bir yapı göstermesidir.

Aynasal aydınlatma veya specular aydınlatma, yüzeye parlak bir görünüm sağlamak için kullanılan bir aydınlatma modelidir. Yüzeylerde oluşan parlamalara ‘highlight’ denir. Highlightlar ışık kaynağının konumunun ve yüzeylerin eğriselliğinin anlaşılmasını sağlarlar.

Yankının önlenmesi, bir sinema veya radyo stüdyosunda dışarıdaki sesin içeri girmemesi ve içerideki sesinde duvarlardan yansıma yapıp dönmesi sonucu ses kalitesinin düşmemesi için ortamın sesi soğurabilen malzemelerle kaplanmasıdır.

Yansıma, homojen bir ortam içerisinde dalgaların yansıtıcı bir yüzeye çarparak yön ve doğrultu değiştirip geldiği ortama geri dönmesi olayına denir. Yansımanın genel örnekleri ışık, ses ve su dalgalarıdır. Düzlem aynalarda yansıma, saydam ortamda hareket eden ışığın herhangi bir yüzeye çarpıp geri dönmesi olayıdır. Yansıma olayında ışığın hızı, frekansı, rengi yani hiçbir özelliği değişmez. Sadece hareket yönü değişir.

<span class="mw-page-title-main">Köşe yansıtıcılar</span>

Köşe yansıtıcılar, özellikle, çok küçük etken yansıtma yüzeyine sahip nesnelerden kuvvetli bir radar yansıması elde etmek için kullanılır. Bir köşe yansıtıcı birbirlerine 90°'lik açı ile yerleştirilmiş, elektriksel iletkenliğe sahip iki veya üç adet yüzeyden meydana gelir. Gelen elektromanyetik dalgalar art arda birkaç yansımaya uğrayarak geldikleri yöne yansıtılır. Böylece küçük bir yansıtma yüzeyine sahip bir nesneden çok kuvvetli bir yansıma elde edilir.

<span class="mw-page-title-main">Polarizasyon</span>

Polarizasyon dalganın hareket yönüne dik gelen düzlemdeki salınımların yönünü tanımlayan yansıyan dalgaların bir özelliğidir. Bu kavram dalga yayılımı ile ilgilenen optik, deprembilim ve uziletişim gibi bilim ve teknoloji sahalarında kullanılmaktadır. Elektrodinamikte polarizasyon, ışık gibi elektromanyetik dalgaların elektrik alanının yönünü belirten özelliğini ifade eder. Sıvılarda ve gazlarda ses dalgaları gibi boyuna dalgalar polarizasyon özelliği göstermez çünkü bu dalgaların salınım yönü uzunlamasınadır yani yönü dalganın hareketinin yönü tarafından belirlenmektedir. Tersine elektromanyetik dalgalarda salınımın yönü sadece yayılımın yönü ile belirlenmemektedir. Benzer şekilde katı bir maddede yansıyan ses dalgasında paralel stres yayılım yönüne dik gelen bir düzlemde her türlü yönlendirmeye tabi olabilir.

de Broglie hipotezini doğrulayan fizik deneyi, Davisson-Germer deneyi, Amerikalı fizikçi olan Clinton Davisson ve Lester Germer tarafından 1923-1927 yılları arasında yapıldı. Bu hipotez Louis de Broglie tarafından 1924 yılında ortaya konulmuştur ve hipoteze göre elektron gibi maddenin parçacıklarında dalga tipi bir özellik vardır. Bu deney ise sadece de Broglie hipotezini onaylama ve dalga-parçacık ikilisini sunmakla kalmayıp aynı zamanda kuantum mekaniğine ve Schrödinger denklemi için önemli bir tarihi gelişmedir.

<span class="mw-page-title-main">Polarizör</span>

'Polarizör tanımlanmamış ya da karışık polarizasyona sahip elektromanyetik dalgalardan oluşan bir ışın demetini iyi-tanımlanmış bir polarizasyona sokan bir alettir. Genel polarizör tipleri doğrusal polarizörler ve dairesel polarizörlerdir. Polarizörler birçok optik teknikle ve aletle, polarize filtreler ise fotoğrafçılık uygulamalarında ve sıvı kristal ekran teknolojisinde kullanılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Kara cisim ışınımı</span> opak ve fiziksel yansıma gerçekleştirmeyen siyah cisimden yayılan ve sabit tutulan tekdüze ısı

Siyah cisim ışıması içinde elektromanyetik ışıma ya da çevresinde termodinamik dengeyi sağlayan ya da siyah cisim tarafından yayılan ve sabit tutulan tekdüze ısıdır. Işıma çok özel bir spektruma ve sadece cismin sıcaklığına bağlı olan bir yoğunluğa sahiptir. Termal ışıma, birçok sıradan obje tarafından kendiliğinden yayılan bir siyah cisim ışıması sayılabilecek türden bir ışımadır. Tamamen yalıtılmış bir termal denge ortamı siyah cisim ışımasını kapsar ve bir boşluk boyunca kendi duvarını yaratarak yayılır, boşluğun etkisi göz ardı edilebilecek kadar küçüktür. Siyah cisim oda sıcaklığında siyah görünür, yaydığı enerjinin çoğu kızılötesidir ve insan gözü ile fark edilemez. Daha yüksek sıcaklıklarda, siyah cisimlerin özkütleleri artarken renkleri de soluk kırmızıdan kör edecek şekilde parlaklığı olan mavi-beyaza dönüşür. Gezegenler ve yıldızlar kendi sistemleri ve siyah cisimler ile termal dengede olmamalarına rağmen, yaydıkları enerji siyah cisim ışımasına en yakın olaydır. Kara delikler siyah cisim olarak sayılabilirler ve kütlelerine bağlı bir sıcaklıkta siyah cisim ışıması yaptıklarına inanılır . Siyah Cisim terimi, ilk olarak Gustav Kirchhoff tarafından 1860 yılında kullanılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Optik lif</span>

Optik lif(optical fiber) veya bilinen diğer adıyla ışıklifi(fiberoptic), yüksek kaliteli püskürtülmüş cam veya plastikten yapılmış olan esnek ve şeffaf bir lifdir. Kabaca insan saçından daha kalındır. Işığı lifin iki ucuna iletmek için bir ışık kılavuzluğu veya ışık borusu görevini görür. Işıkliflerin dizayn ve uygulaması ile ilgilenen uygulamalı bilim ve mühendislik dalı “fiber optik” olarak bilinir. Optik lifler, iletişimin diğer formlarına göre iletimin daha uzun mesafelerde ve daha geniş bant genişliği ile olmasına imkân veren “ışıklifi iletişim” alanında yaygın olarak kullanılır. Liflerin metal kablolar yerine kullanılmasının nedeni sinyallerin lifler üzerinde daha az kayıpla ilerlemesi ve aynı zamanda elektromanyetik engellerden etkilenmemesidir. Lifler aynı zamanda ışıklandırma için de kullanılır ve yığınlar halinde sarılır. Bu şekilde sınırlı alanlarda görüntülemeye imkân verecek şekilde görüntü taşımak için kullanılabilirler. Işıklifleri özel tasarlanmış lifli sensörler ve lifli lazerler dâhil, birçok değişik uygulama içinde de kullanılırlar.

<span class="mw-page-title-main">X ışını kristalografisi</span> bir kristalin atomik veya moleküler yapısını belirlemek için kullanılan, sıralanmış atomların gelen X-ışınları demetinin belirli yönlere kırılmasına neden olduğu teknik

X ışını kristalografisi bir kristalin atomik ve moleküler yapısını incelemek için kullanılan ve kristalleşmiş atomların bir X-ışını demetindeki ışınların kristale özel çeşitli yönlerde kırınımı olayına dayanan, bir yöntemdir. Kırınıma uğrayan bu demetlerin açılarını ve genliklerini ölçerek bir kristalografi uzmanı kristaldeki elektronların yoğunluğunun üç boyutlu bir görüntüsünü elde edebilir. Bu elektron yoğunluğundan kristaldeki atomların kimyasal bağları, kristal yapıdaki düzensizlikler ve bazı başka bilgilerle birlikte ortalama konumları tespit edilebilir.

Isıl ışınım maddedeki yüklü parçacıkların ısıl hareketiyle meydana gelmiş elektromanyetik ışınımdır. Isısı mutlak sıfırdan büyük olan her madde ısıl ışınım yayar. Isısı mutlak sıfırdan büyük olan maddelerde atomlar arası çarpışmalar, atomların ya da moleküllerin kinetik enerjisinde değişime neden olur.

Brillouin saçılması Leon Brillouin'den sonra isimlendirilmiştir. Işığın saydam bir cisimden geçmesiyle birlikte ve maddeyle etkileşime girmesiyle birlikte periyodik uzaysal ve zamansal farklılıkları maddenin yansıtıcı indeksinde oluşturmaktadır. Optikte de belirtildiği gibi, yansımanın indeksi saydam malzemede deformasyonla oluşmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Optik saydamlık ve yarı saydamlık</span>

Fiziğin optik alanında, geçirgenlik ışığın bir materyal üzerinden dağılmadan geçebilmesine olanak sağlayan fiziksel bir özelliktir. Makroskopik (büyük) ölçeklerde, fotonların Snell kanununa göre hareket ettikleri söylenebilir. Yarı saydamlık, geçirgenliğin içinde bulunan bir üst kümedir ve ışığın geçmesine izin verir ancak Snell kanununu takip etmek zorunda değildir. Fotonlar, kırınım işaretleri içinde herhangi bir değişim meydana geldiğinde her iki arayüzde de dağınım gösterebilirler. Diğer bir deyişle, yarı saydam bir ortam ışığın ulaşım yapmasına olanak sağlarken saydam olan bir ortam sadece ışığın geçişini onaylamakla kalmaz aynı zamanda görüntü oluşumuna da izin verir. Yarı saydamlığın karşıtı olan kavram opaklıktır. Saydam yani geçirgen olan maddeler oldukça net görülen, tamamının tek bir renge sahip olduğu ya da her rengi içeren bir spekturumu meydana getiren herhangi bir kombinasyona sahip olabilir.

Astronomide, bir gök cismi için geometrik albedo, ışık kaynağından görüldüğü şekliyle gerçek parlaklığının, aynı kesite sahip idealleştirilmiş düz, tam yansıtıcı, dağınık saçılımlı (Lambertian) diskinkine oranıdır.