Yaygın kullanımda ve tıpta sağlık, Dünya Sağlık Örgütüne göre, "yalnızca hastalık ve sakatlığın olmaması değil, fiziksel, zihinsel ve sosyal açıdan tam bir iyilik halidir". Zaman içinde farklı amaçlar için çeşitli tanımlar kullanılmıştır. Sağlık, düzenli fiziksel egzersiz ve yeterli uyku gibi sağlıklı faaliyetlerin teşvik edilmesi ve sigara veya aşırı stres gibi sağlıksız faaliyetlerin veya durumların azaltılması veya bunlardan kaçınılması yoluyla teşvik edilebilir. Sağlığı etkileyen bazı faktörler, yüksek riskli bir davranışta bulunup bulunmama gibi bireysel seçimlerden kaynaklanırken diğerleri toplumun insanların gerekli sağlık hizmetlerini almasını kolaylaştıracak veya zorlaştıracak şekilde düzenlenmiş olması gibi yapısal nedenlerden kaynaklanmaktadır. Genetik bozukluklar gibi diğer faktörler ise hem bireysel hem de grup seçimlerinin ötesindedir.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ),, Birleşmiş Milletler'in uluslararası halk sağlığından sorumlu uzmanlaşmış bir kuruluşudur. Merkezi İsviçre'nin Cenevre şehrindedir ve dünya çapında altı bölgesel ofisi ve 150 saha ofisi vardır.
Diabet ya da Diabetes mellitus, sıklıkla yalnızca diabet ya da diyabet veya halk arasında şeker hastalığı olarak adlandırılan, genellikle kalıtımsal ve çevresel etkenlerin birleşimi ile oluşan ve kandaki glukoz seviyesinin aşırı derecede yükselmesiyle (hiperglisemi) sonuçlanan metabolik bir bozukluktur. Vücutta kan şekerinin düzenlenmesi pek çok sayıda kimyasal madde ve hormonun karmaşık etkileşimi sonucunda sağlanır. Şeker metabolizmasının düzenlenmesinde rol oynayan hormonlardan en önemlisi pankreasın beta hücrelerinden salgılanan insülin hormonudur. Diyabetes Mellitus ya insülin salgılanmasındaki yetersizlik ya da insülinin etkisindeki veya insülin cevabındaki bir bozukluk sonucunda ortaya çıkan yüksek kan şekerinin yol açtığı birkaç grup hastalığı tanımlamak için kullanılan ortak bir terimdir.
Profilaksi (önleyici tedavi ya da önleyici tıp), hastalık tedavisinin aksine hastalık meydana gelmeden hastalığın önlenmesidir. sağlık fiziksel ve zihinsel durumların çeşitlerini kapsar. Çevresel faktörler, genetik yatkınlık, hastalık ajanları ve yaşam tarzı seçimleri hastalık ve sakatlık durumlarını etkiler. Sağlık, hastalık ve sakatlık durumları, bireylerin farkına varmadan değişebilen dinamik durumlardır. Hastalıkların önlenmesi, birincil, ikincil ve üçüncül korunma olarak kategorize edilebilen önlemlere dayanır.
Frederick Grant Banting, Kanadalı tıp doktoru ve Nobel ödüllü bilim insanı. İnsülin hormonunun kâşiflerinden biri olarak bilinir. İnsülinin keşfi nedeniyle 1923'te John Macleod ile birlikte Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü'nü kazanmıştır.
Uluslararası Eczacılık Öğrencileri Federasyonu (IPSF) 1949 yılında Londra’da kurulmuştur ve dünyanın en eski uluslararası, gönüllü öğrenci organizasyonlarından biridir. IPSF gelişen halk sağlığını bilgi, eğitim, sosyal ağların yanında yayınlar ve profesyonel girişimler aracılığı ile destekleyen, uluslararası faaliyet gösteren bir eczacılık öğrencileri organizasyonudur. Günümüzde federasyon 350,000’in üzerinde eczacılık öğrencisini ve yeni mezunu dünya çapında 84 ülkede temsil etmektedir.
Tip 2 diabetes mellitus önceki adıyla insüline bağımlı olmayan diyabet (NIDDM) veya erişkin dönemde ortaya çıkan diyabet –, insülin direnci ve buna bağlı insülin eksikliği bağlamında yüksek kan şekeri ile karakterize edilen bir metabolik bozukluktur. Bu, pankreastaki adacık hücrelerinin yok oluşundan kaynaklanan kesin bir insülin eksikliği bulunan tip 1 diyabetin tam tersine bir durumdur. Klasik semptomlar arasında aşırı susama, sık idrara çıkma ve sürekli açlık bulunmaktadır. Diyabet vakalarının %90’ı tip 2 diyabetten oluşurken tip 1 diyabet ile gestasyonel diyabet, geri kalan %10’unu oluşturur. Genetik olarak obeziteye yatkın olan insanlarda tip 2 diyabetin ana sebebinin obezite olduğu düşünülmektedir.
Metabolik cerrahi, metabolik bir hastalığın cerrahi yöntemler ile tedavisi edilmesini amaçlayan bir cerrahi türüdür. Bu bağlamda hematolojik hastalıklar nedeniyle yapılan dalak ameliyatları da esasen sistemik bir hastalığın ameliyat ile tedavi edilmesi nedeniyle Metabolik Cerrahi çatısı altında ele alınabilir. Klinik uygulamalarda sıklıkla kullanıldığı şekliyle Metabolik Cerrahi ise ”diyabet ve diğer metabolik hastalıkların tedavisini amaçlayan, mide ve barsağa yönelik girişimlerin yapıldığı cerrahi dal” olarak tanımlanır. 2007 yılında çok sayıda tıbbi disiplinin temsilcilerinin katılımıyla Roma’da yapılan uluslararası “Diyabet Cerrahisi Zirvesi”, ilk kez tip 2 diyabetin tedavisi için uygun hastalarda metabolik cerrahiyi önermiştir.
Kan şekeri seviyesi, kan şekeri konsantrasyonu veya kan glukoz seviyesi, insanların ve hayvanların kanında bulunan glukoz miktarıdır. Glukoz basit bir şekerdir ve her zaman 70 kilogram ağırlığında bir insanın kanında yaklaşık 4 gram glukoz bulunur. Vücut, metabolik homeostazın bir parçası olarak, başta karaciğer ve pankreas ve bunların yanında ekstrahepatik dokular ve birkaç hormonun rol oynadığı, çok duyarlı homeostatik bir mekanizma ile kan glukoz seviyelerini sıkı bir şekilde düzenler. Glukoz, iskelet kası ve karaciğer hücrelerinde glikojen formunda depolanır. Aç kalan bireylerde, kan glukozu karaciğer ve iskelet kasındaki glikojen depoları harcanarak sabit seviyede tutulur.
Gestasyonel diyabet, normalde diyabeti olmayan bir kadının gebeliği sırasında yüksek kan şekeri seviyelerini geliştirdiği bir durumdur. Gestasyonel diyabet genellikle az sayıda semptomla sonuçlanır; ancak bununla birlikte preeklampsi, depresyon ve sezaryen doğum yapma gerekliliği riskini de artırır. Yetersiz tedavi edilen gestasyonel diyabetli annelerden doğan bebekler, doğumdan sonra yüksek kilolu olma, kan şekerlerinin düşük olmasına ve fazla sarılığa sahip olma riski altındadırlar. Bu durum tedavi edilmezse, ölü doğum riski ile sonuçlanabilir. Bu durumda doğan çocuklarda uzun vadede, fazla kilolu olma ve tip 2 diyabet geliştirme riski daha yüksektir.
Glukoz tolerans testi, hastalara belirli bir miktarda glukozun verildiği ve ardından verilen glukozun kandan ne kadar çabuk sürede temizlendiğini belirlemek için kan örneklerinin alındığı tıbbi bir testtir. Test genellikle diyabet, insülin direnci, bozulmuş beta hücre fonksiyonu, ve bazen reaktif hipoglisemi ve akromegali veya daha nadir karbohidrat metabolizması bozukluklarını test etmek için kullanılır. Testin en sık yapılan versiyonunda, oral glukoz tolerans testi (OGTT), standart dozda glukoz ağız yoluyla alınır ve iki saat sonra kan düzeyleri kontrol edilir. Glukoz tolerans testinin birçok varyasyonu yıllar boyunca farklı standart dozlarda glukoz, farklı uygulama yolları, farklı aralıklar ve örnekleme süreleri ve kan glukozuna ek olarak farklı maddeler ölçümlerinin de eklenmesiyle geliştirilmiştir.
Erişkinlerde latent otoimmün diyabet ('LADA), yetişkinlikte ortaya çıkan, genellikle çocuklarda tanı konulan tip 1 diyabetten daha yavaş bir başlangıç seyrinde olan bir tip 1 diabetes mellitus tipidir. LADA'lı yetişkinler başlangıçta yaşlarına göre özellikle de güçlü bir aile öyküsü veya obezite gibi tip 2 diyabet için risk faktörleri varsa tip 2 diyabete sahip olarak yanlış teşhis edilebilirler.
Prediyabet, diyabet teşhisi için gerekli olan tüm semptomların bulunmadığı ancak kan şekerinin anormal derecede yüksek olduğu diyabetes mellitusun ön safhasıdır. Bu aşamaya genellikle "gri alan" denir. Bir hastalık değildir; Amerikan Diyabet Derneği'ne göre; "Prediyabet kendi başına klinik bir durum olarak görülmemeli, daha çok diyabet ve kardiyovasküler hastalık (KVH) için bir risk faktörü olarak görülmelidir". Prediyabet obezite, yüksek trigliserit ve/veya düşük HDL kolesterol şeklindeki dislipidemi ve hipertansiyon ile ilişkilidir. Bu nedenle metabolik bir diyatezi veya sendromdur ve genellikle belirti (semptom) vermez ve verdiği tek semptom yüksek kan şekeridir.
Tip 1 diabetes mellitus, pankreas tarafından ya çok az ya da hiç insülin üretilmeyen bir diyabet şeklidir. Tedavi edilmemesi vücutta yüksek kan şekeri seviyesine neden olur. Klasik belirtiler sık idrara çıkma, susuzluğun artması, açlığın artması ve kilo kaybıdır. Ek belirtiler arasında bulanık görme, yorgun hissetme ve yara iyileşmesinin bozulması olabilir. Belirtiler tipik olarak çok kısa bir süre içinde gelişir.
Insulin detemir, Levemir markası adı altında satılan insülin türü olup diabetes mellitus tip 1 ve tip 2'yi tedavi etmek için kullanılan uzun etkili bir insülindir. Derinin altına enjeksiyonla kullanılır. 24 saate kadar etkilidir.
Doymuş yağ, yağ asidi zincirlerinin tümü veya ağırlıklı olarak tek bağlara sahip olduğu bir yağ türüdür. Bir yağ iki çeşit daha küçük molekülden yapılır: gliserol ve yağ asitleri. Yağlar uzun karbon (C) atom zincirlerinden yapılır. Bazı karbon atomları tek bağlarla (-C-C-) ve diğerleri çift bağlarla bağlanır. Çift bağlar, tek bağlar oluşturmak için hidrojen ile reaksiyona girebilir. Buna doymuş denir çünkü ikinci bağ kırılır ve bağın her yarısı bir hidrojen atomuna (doymuş) bağlanır
31 Aralık 2016 tarihi itibarıyla Türkiye nüfusu 79.814.871 olup %23,7'si 0-14, %68'i 15-64 ve %8,3'ü 65 yaş üstüdür. Erkeklerde doğumda beklenen yaşam süresi 75,3, kadınlarda 80,7 yıldır. Anne ölüm oranı 2010-2015 yılları arasında 100.000 canlı doğumda 23'ten 16'ya düşmüştür. 2015 verilerine göre, 1000 canlı doğumda beş yaş altı ölüm ve bebek ölüm oranları 13,5 ve 11,6'dır.
Metformin, özellikle aşırı kilolu kişilerde tip 2 diyabet tedavisi için kullanılan birinci basamak bir ilaçtır. Polikistik over sendromu tedavisinde de kullanılmaktadır. Kilo alımı ile ilişkili değildir ve ağızdan alınır. Bazen antipsikotiklerin yanı sıra fenelzin alan kişilerde kilo alma riskini azaltmak için takviye olarak kullanılır.
Dulaglutit, diyet ve egzersiz ile birlikte tip 2 diyabet hastalığının tedavisinde kullanılan bir ilaçtır. ABD'de majör olumsuz kardiyovasküler durumları azaltması için kardiyovasküler hastalığı veya çoklu kardiyovaskülar risk faktörüne sahip tip 2 diyabet hastası yetişkinlerde kullanılmasına onay verilmiştir. Haftada bir kullanılması gereken bir enjeksiyondur.
Rotavirüs aşısı, küçük çocuklarda şiddetli ishalin önde gelen nedeni olan rotavirüs enfeksiyonlarına karşı korunmak için kullanılan bir aşıdır. Aşılar, gelişmekte olan ülkelerde şiddetli ishallerin %15–34, küçük çocuklarda şiddetli ishalden kaynaklanan ölüm riskinin ise %37–96 kadarını önlüyor. Bebeklerin aşılanması, yaşlılarda ve aşılanmamış kişilerde hastalık oranlarını azaltır.