İçeriğe atla

Dîvânu Lugâti't-Türk

Dîvânu Lugâti't-Türk
ديوان لغات الترك
Millet Yazma Eser Kütüphanesi
Eserde yer alan harita
TürSözlük
Tarih10 Şubat 1074 (950 yıl, 227 gün önce)
MenşeiBağdat, Karahanlı Devleti
Dil(ler)Karahanlı Türkçesi, Arapça
KâtipMuhammed ed-Dımaşki
YazarKâşgarlı Mahmud
Konu(lar)Türkçenin söz varlığı
Nüsha(lar)Muhammed bin ebî Bekr ibn ebi'l-Feth
KeşfedildiAli Emîrî

Kitâbu Dîvânu Lugâti't-Türk (Türkçe: Büyük Türk Sözlüğü Derlemesi, Arapça: ديوان لغات الترك) Orta Türkçe döneminde Kâşgarlı Mahmud tarafından Bağdat'ta 1072-1074 yılları arasında yazılan Türkçe-Arapça bir sözlüktür.

Türkçenin bilinen en eski sözlüğü olup Batı Asya yazı Türkçesiyle ilgili var olan en kapsamlı ve önemli dil yapıtıdır. Bilinen tek yazma nüshası İstanbul'daki Fatih Millet Kütüphanesindedir.

Eser, yaklaşık 8.000 civarında madde başı içerir.[1] Bu eser için Kâşgarlı Mahmud tarafından halk arasında kullanılan Türkçe kelimeler derlenmiş; daha iyi anlaşılmasını sağlamak amacıyla deyimlerden, atasözlerinden ve şiirlerden örnekler verilmiş ve bunların Arapça tercümeleri de yapılmıştır.

Kökleşik Arap sözlük bilgisi ilkelerine göre hazırlanmış olan sözlük, muhtemelen 1077 yılında Bağdat’ta Halife Muktedî-Biemrillâh’ın oğlu Ebü’l-Kāsım Abdullah’a takdim etmiştir.

Eser, bir sözlük olmanın dışında Türkçenin 11. yüzyıldaki dil özelliklerini belirten, ses ve yapı bilgisine ışık tutan bir gramer kitabı niteliğindedir. Ayrıca yazıldığı devirdeki kişi, boy ve yer adları kaynağı; Türk tarihi, mitolojisi, coğrafyası, halk edebiyatı, tıp bilgileri ve tedavi usullerine dair bilgi veren ansiklopedik bir eserdir.[1]

Eserde yer alan harita, ilk Türk dünyası haritası olması bakımından büyük değer taşır.

Fatih Millet Kütüphanesindeki nüsha esas alınarak eserin 1941'de Türk Dil Kurumu ve 1990'da Kültür Bakanlığı tarafından tıpkıbasımı yayımlanmıştır.

UNESCO ayrıca 2024 yılını "Dîvânu Lugâti't-Türk Yılı" olarak ilan etmiştir.[2]

Yazma nüsha

Türk dilinin en eski ve değerli sözlüğünün elde bulunan tek yazma nüshası, 1266 yılında Şam'da yaşayan müstensih Sâveli Muhammed tarafından tarafından temize çekilip 1 Ağustos 1266 (hicri 27 Şevval 664) Pazar günü tamamlanmıştır. El yazma nüshası büyük boy 319 varaktır.[1]

Ebû Hayyân el-Endelüsî'nin Kitâbü’l-İdrâk li-lisâni’l-Etrâk’inde, Bedreddin Aynî'nin İkdü'l-Cüman eserinde ve kardeşi Şehâbeddin Ahmed ile birlikte yazdıkları Târîḫu’ş-Şihâbî adlı eserde Dîvânü lugāti’t-Türk'ten faydalandıkları ifade edilmiştir. Kâtip Çelebi Keşfü’ẓ-ẓunûn’da Dîvân'dan söz etmiştir.

Ali Emîrî tarafından bulunması

Varlığı, ondan bahseden 14. yüzyıl eserlerinden ötürü bilinmekle birlikte yıllarca ele geçmeyen eser, II. Meşrutiyet’in ilanını takip eden yıllarda İstanbul’da bulundu. Türkoloji camiasında genel kabul görüp yaygınlaşan öyküye göre Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün 1266'da istinsah edilmiş bu birinci nüshası, Dîvân, Vanioğullarından Ahmet Nazif Paşa’nın elinde 1905’e kadar muhafaza edilmiş, daha sonra akrabası bir yaşlı hanım tarafından Sahaflar Çarşısı’nda satılması için Burhan Bey’in sahaf dükkânına bırakılmıştı.[3]

Eseri Ali Emîrî Efendi; 1915 yılında tesadüfen bulmuş, 3 lira bahşiş verip toplam 33 liraya satın almıştır. Bir söylentiye göre de yanında para olmadığı için eve gidip parayı alana dek kitabın başkasına satılmaması için dükkân sahibini dükkâna kilitlemiştir.

Yayımlanması

Ali Emîrî yazması, Sadrazam Talât Paşa'nın araya girmesi ile Kilisli Rıfat Bilge Bey'in denetimi altında 1915-1917 yılları arasında üç cilt hâlinde basıldı ve Türkoloji camiasında büyük yankı uyandırdı.

Breslav Üniversitesi, Sami Dilleri Profesörü Carl Brockelmann 1928 yılında atasözlerini, halk edebiyatı örneklerini ve Türk edebiyatı ve dili ile ilgili bulunan bütün kısımları ayrıntılı notlarla sözlüğün Almanca çevirisini yayımlamıştır. Besim Atalay'ın modern Türkçe çevirisi 1940 yılında Türk Dil Kurumu tarafından basıldı.

1982-1985 yılları arasında Robert Dankoff ve James Kelly tarafından yayına hazırlanan ve çevirisi yapılan önsöz ve fihrist (gösterge) içerikli İngilizce çevirisi, Harvard Üniversitesi Yayınevi tarafından neşredildi.

Kâşgarlı Mahmud’un eserinin keşfedilmesi ve yayımlanması, Türkoloji tarihinde çığır açan bir olaydır.[4] Kâşgarlı Mahmud'un Dîvânu Lugâti’t-Türk döneminde yazdığı ve o döneme ışık tutan başka bir eseri Kitâbu Cevâhirü'n-Nahv fi Lugati't Türk ise kayıptır.

İçerik

Ön Söz

Kâşgarlı Mahmud, Dîvânu Lugâti't-Türk'e şöyle başlar:

"Esirgeyen, koruyan Allah'ın adıylaTanrı'nın, devlet güneşini Türk burçlarından doğurmuş olduğunu ve Türklerin ülkesi üzerinde göklerin bütün dairelerini döndürmüş olduğunu gördüm. Allah onlara Türk adını verdi ve yeryüzüne hâkim kıldı. Cihan imparatorları Türk ırkından çıktı. Dünya milletlerinin yuları, Türklerin eline verildi. Türkler, Allah tarafından bütün kavimlere üstün kılındı. Hak’tan ayrılmayan Türkler, Allah tarafından hak üzerine kuvvetlendirildi. Türkler ile birlikte olan kavimler aziz oldu. Böyle kavimler, Türkler tarafından her arzularına eriştirildi. Türkler, himayelerine aldıkları milletleri, kötülerin şerrinden korudular. Cihan hâkimi olan Türklere herkes muhtaçtır. Onlara derdini dinletmek, bu suretle her türlü arzuya nail olabilmek için Türkçe öğrenmek gerekir."[5]

Bölümler

"Ben bu kitabı hikmet, seci, atalar sözü, şiir, recez[6], nesir gibi şeylerle süsleyerek hece harfleri sırasında tertip ettim. ... Bu lugat kitabını baştan sonuna dek sekiz ayırımda topladım."[7]

  1. Hemze kitabı,
  2. Salim[8] kitabı,
  3. Muzaaf[9] kitabı,
  4. Misal[10] kitabı,
  5. Üçlüler kitabı,
  6. Dörtlüler kitabı,
  7. Gunne[11] kitabı,
  8. İki harekesiz harfin birleşmesi kitabı.

Harita

Sözlükteki haritanın Türkçeleştirilmiş versiyonu

Kâşgarlı Mahmud'un 11. yüzyılda Balasagun'u merkez alarak çizdiği dünya haritası o dönem Türklerinin yaşadıkları bölgeleri ve dağılımlarını göstermesi bakımından dikkate şayandır.

Harita, Türklerin bulunduğu bölgeleri göstermek amacıyla çizilmiştir. Daire şeklinde olan haritanın çevresinde doğu, batı, kuzey, güney yönleri belirtilmiş, bazı deniz ve ırmaklar gösterilmiştir. Batıda işaret edilen yerler Volga boylarına yani Kıpçaklar ve Frenklerin oturdukları bölgelere kadar uzanır. Eserde güneybatıda Habeşistan'a, güneyde Hint ve Sint'e, doğuda Çin ve Japonya, batıda Kürt diyarı dâhil birçok memlekete işaret edilmiştir.

Şehirler ve Seyahat Güzergâhı

Ortada Balasagun, solda sırası ile İsbicâb, Taraz, Nzl (Näzäl), Yafınç, İkiöküz ve Kumi Talas, sağda ilk başta Barsgan, sonra aynı sırada üç şehir daha işaretlenmiş fakat isimleri yazılmamıştır, ikinci sırada sırası ile Koçnğar başı, , Barman ve Koçu, üçüncü sırada başta Kâşgar, Yarkent, Hotan, Çurçan ve Şançu.

Uygur ilinde (بِلَدُ أويغور, Bilādū Uyghur) yedi tane şehir işaretlemiş fakat bunlardan yalnız Beşbalık, Can-balık, Qočo ve Sulmi gibi şehirlerin isimlerini haritaya yazmıştır. Suyun çıktığı bozkırlar ve kumlar ise Lop Nur Gölü olabilir.

Tohsı ve Çiğil İlinde

Kuyas, Kayas (Saplığ Kayas, Ürünğ Kayas ve Kara Kayas).

Oğuz İlinde

Karnak, Sapran (Sepren), Sitgün, Karaçuk (Fârap), Cend, Yenkend (Dizruyin), Sugnak

Yağma İlinde

"ترتق Tartuk" "Yağma ilinde bir şehir." O dönemde Siri Derya havzasında konumlanmıştır.

Uygur İlinde

Aşçan (Aşıçan),[12] Beşbalık, Can-balık, Çurçan, Koçu, Kinğüt (Künğüt), Qočo, Sulmî, Xotan (Udun), Yanğıbalık ve Yarkent.

Diğerleri

Barçuk, Buhara, Bulgar (Bolğar), Itlık,[13] İnçkend, Katun sını, Kazvin, Kençek Señir,[14] Keşmir, Kum, Mankent,[15] Merv, Nişabur, Özçent (Özçend, Özkent), Özkend (Fergana), Sayram (İsbicâb), Semerkand (Semizkend), Suvar, Şaş (Taşkent, Terken), Şıknı, Tünkent, Türk, Yafgu ve Xoçand gibi daha birçok Türk kentleri yer almıştır.[16]

Ülkeler ve Halklar

Asya'nın batısı, kuzeyi ve güneyi çizilmeden bırakılmış, bir plan olarak bile pek çok hatalarla dolu olmasına karşılık, doğu bölgelerine ilişkin verdiği bilgiler gerçeğe uymaktadır. Haritasında Çin Seddi'ni göstermiş, bu seddin ayrıca yüksek dağların ve denizin Ye'cüc ve Me'cüclerin (Arapça: يأجوج و مأجوج; Ya'jūja Wa Ma'jūja)[17] dillerinin öğrenilmesini engellediğini bildirmiştir. Japonya'ya gelince onu haritasının doğusunda bir ada olarak göstermiş ve denizin onların dillerini öğrenilmesine olanak vermediğine işaret etmiştir.

İlk Japonya haritası bir Japon tarafından 14. yüzyılda çizilmiş, bir dünya haritasında yer alması ise 15. yüzyılda olmuştur. Bütün bu bilgilerin ışığı altında -bir plan biçiminde ve yanlışlarla dolu da olsa- ilk Japonya haritası 11.yüzyılda Kâşgarlı Mahmud tarafından çizilmiştir.[18]

Dîvânu Lugâti't-Türk'ten Orta Asya ve Uzak Doğu’nun o zamanki coğrafi deyimleri öğrenilmektedir:

"Tawgaç: Maçin'in adıdır. Burası Çin'den dört ay uzaktadır. Çin, aslında üç bölüktür: Birincisi; Yukarı Çin'dir ki doğudadır, buna "Tawgaç"[19] derler. İkincisi Orta Çin'dir, burası "Xıtay"[20] adını alır. Üçüncüsü Aşağı Çin'dir, "Barxan"[21] adı verilir; bu, Kâşgar'dadır. Lâkin şimdi "Maçin", "Tawgaç" diye tanınmıştır. "Xıtay" ülkesine de "Çin" denilmiştir."[22]

Bütün uzmanların fikrine göre Kâşgarlı Mahmud’un Dîvân’ında tarihî coğrafya bakımından önemli bilgiler vardır: “Yazarın verdiği bilgiler genellikle güvenmeğe değer, Orta Asya’da yeni arkeoloji buluntuları da bunları sık sık teyit etmektedir.[23]

Türk Boyları

" أوغوز Oğuz: Bir Türk boyudur. Oğuzlar Türkmen'dirler. Bunlar yirmi iki bölüktür, her bölüğün ayrı bir belgesi ve hayvanlarına vurulan bir alameti (tamgası) vardır. Birbirlerini bu belgelerle tanırlar. Birincisi ve başları: قنق Kınıklardır. Zamanımızın hakanları bunlardandır. Hayvanlarına vurdukları işaret şudur: ......, Bu saydığım bölükler köktür. Bu kökten bir takım oymaklar çıkmıştır; onları söylemedim, sözü kısa kestim. Bu bölüklerin adları onları kurmuş olan eski dedelerin adlarından alınmıştır. Araplarda dahi böyledir."[24]

Oğuzları tanımladıktan sonra

"Yağma, Toxsı (Tukhs),[25] Kıpçak, Yabaku, Tatar, Kay Çomul ve Oğuzlar, birbirlerine uygun olarak ذ (zel; dh) harfini her zaman ى'ye (ye; y) çevirirler ve hiçbir zaman ذ‎'li söylemezler. 'Kayınağacı'[26] na bunlardan başkası 'kadhınğ', bunlar 'kayınğ' derler."[27] ve "اراموت Aramut: Uygur illerine yakın oturan bir Türk bölüğü." ve "Bir yer adı.",[28] "Rum ülkesine en yakın olan boy Beçenek'tir; sonra Kıpçak, Oğuz, Yemek,[29] Başgırt, Basmıl, Kay (Kayı), Yabaku, Tatar, Kırkız (Kırgız) gelir. Kırgızlar Çin ülkesine yakındırlar.".[30] Ayrıca "Çomul boyunun kendilerinden bulunduğu çöl halkı ayrı bir dile sahiptir, Türkçeyi iyi bilirler. Kay, Yabaku, Tatar, Basmıl boyları da böyledir. Her boyun ayrı bir ağzı vardır, bununla beraber Türkçeyi de iyi konuşurlar. Kırgız, Kıpçak, Oğuz, Toxsı[31][32] (Tukhs),[25] Yağma, Çiğil, Oğrak, Çaruk boylarının öz Türkçe olarak yalnız bir dilleri vardır. Yemeklerle Başgırtların dilleri bunlara yakındır. ... Dillerin en yeğnisi Oğuzların, en doğrusu da Toxsı ile Yağmaların dilidir."[33] şeklinde Türk boylarının yerlerini ve ağızlarını tanımlamıştır.

Soğdak, Kençek, Argu, Xotan, Tübüt ve Tenğüt halkları hakkında Kâşgarlı Mahmud, Dîvânu Lugati't-Türk’te şu bilgileri de verir:

"En açık ve doğru dil -ancak bir dil bilip- Farslarla karışmayan ve yabancı ülkelere gidip gelmeyen kimselerin dilidir. İki dil bilen şehirlilerle düşüp kalkan kimselerin dilleri bozuktur. İki dil bilenler 'سغداق Soğdak',[34] 'كنجاك Kençek',[35] 'ارغو Argu'[36] boylarıdır. Gezginci olarak yabancılarla karışanlar 'شْتَن Xotan' ve 'تبت Tübüt' halkı ile 'طَنغُت Tenğüt'lerin bir kısmıdır."[37]

Kâşgarlı Mahmud, 1041 yılında Müslüman Türklerle Pagan Yabaku ve Basmıl Türkleri arasında cereyan eden büyük savaşa iştirak eden Türk gazilerini görmüş ve onlarla konuşması,[38] eserini yazdığı tarihten aşağı yukarı otuz yıl önce Türkistan’da, Kâşgar’da ve çevresinde bulunmuş olması gerekir. Kâşgarlı Mahmud, koyu bir Müslümandır. Pagan Türklerle savaşan, Budistlerin tapınaklarını yıkıp putlara en ağır hakaret eden gazilerin destanlarından parçalar nakletmektedir.[39]Keldi maŋa Tat

Aydım emdi yat
Kuşka bolup et
Seni tiler us böri

"Bana bir Tat geldi. Ona, 'Yat, kuşlara et ol; kuşlar, kurtlar seni bekler.' dedim."[40]

Kâşgarlı, bu gibi şiirleri aktarırken mutaassıp bir Müslüman heyecanıyla izah eder. Fakat Müslüman Türklerin eski Şamanizm kalıntılarından olan sözcükleri ve terimleri izah ederken tam bir Şamanist Türk gibi konuşur.

Bazen Şamanist kalıntısı olan inanışları ifade eden sözcükleri ve terimleri anlatırken “Türkler böyle inanırlar.”, “Bu inanış çok yaygındır.” demekle yetinir. Kâşgarlı’nın Umay üzerine verdiği bilgiler dikkate değer. Umay, eski Türklerin dişi tanrılarından biridir (çocukları koruyan ruh). Kâşgarlı’nın bu ruh hakkında verdiği bilgi pek fazla İslamlaştırılmıştır. Bununla beraber “umayka tabınsa ogul olur (= Kadınlar bunu uğur sayarlar.)” diyerek eski inanışa da işaret etmiştir.[41]

Çıvı cinlerden bir bölük. İslam'dan önce Göktanrı dinini (Tengricilik) benimseyen Türkler şuna inanırdı ki iki bölük birbiriyle çarpıştığı zaman bu iki bölüğün vilayetlerinde oturan cinler dahi kendi vilayetlerinin halkını kollamak için çarpışırlar. Cinlerden hangi taraf yenerse onlardan yana çıktığı vilayet halkı da yener. Geceleyin bu cinlerden hangisi kaçarsa onların bulunduğu vilayetin hakanı da kaçar. Türk askerleri geceleyin cinlerin attıkları oktan korunmak için çadırlarında saklanırlar. Bu; Türkler arasında yaygındır, görenektir.[42]

Dîvânu Lugâti't-Türk'te; "قُلباَق Kulbak:[43] Bir Türk tapganın, din ulusunun adıdır. Balasagun dağlarında bulunurdu. Anlattıklarına göre, bir gün sert bir kaya üzerine "تآنغرِ كُلِ كُلبَك Tengri kulı Kulbak" diye yazar, yazı apak meydana çıkar, bir de bir ak kaya üzerine bu yazıyı yazar, yazı kara olarak belirir. İzleri bugüne kadar durmakta imiş."[44]

Günümüzde Moğolistan Halk Cumhuriyeti’nin Bulgan Aymag (Moğolca: Булган Аймаг) bölgesinin sınırları içinde, Gurvanbulag (Moğolca: Гурванбулаг) Sum'un (Moğolca: сум, ok) 17 km güneydoğusundaki Gurvaljin Uul’da (1.176 m yükseklik) bulunmaktadır. Yazıt, 130-103x98-92 cm boyutundaki granitten bir kaya üzerine yazılmıştır. Yazıt başka bir yere (bir anıt mezara) götürülmek üzere burada hazırlanmıştır. Yazılı olduğu granit kaya parçası, üçgen şeklindeki bir dağın eteğinde bulunduğundan, Moğol bilginlerce Gurvaljin Uulın Türeg Biçes (Üçgen Dağın Türk yazıtı) diye adlandırılmıştır. Gurvaljin sözcüğü Moğolcada "üçgen", uul ise "dağ" anlamına gelir. Yeri O. Namnandorj tarafından saptanan yazıt üzerinde ilk yayınlar Moğol ve Rus bilginlerce yapılmıştır. Türk bilginler ise, yazıtı "Gürbelçin Yazıtı", "Gürbelcin Yazıtı", "Gürbelçin Abidesi", "Gurbalcin Yazıtı", "Gurvaljin Yazıtı", "Gurvaljin Uul Yazıtı" biçiminde adlandırmışlardır. Fakat bu şekilde adlandırılmasıyla "üçgen yazıtı" anlamına gelmektedir. Oysa yazıtın adı, Moğolcada "Gurvaljin Uulın Türeg Biçes" sözcük kümesiyle karşılanmıştır. Bu sözcük kümesinin Türkçedeki karşılığı "Üçgen Dağın Türk Yazıtı" şeklindedir. Dolayısıyla bu yazıtın "Üçgen Dağın Türk Yazıtı" diye adlandırılması daha uygundur.

Üçgen Dağın Türk Yazıtı'nda bulunan ibare şudur:

Tengri kulı, bitidim

Bu ibare, günümüz Türkçesi ile "(Ben) Tanrı kulu, yazdım." anlamına gelmektedir. Yazıttaki bu ibare, Kâşgarlı Mahmud'un anlatmış olduğu Kulbak adlı eski Türk erenini akla getirmektedir.

Çeviri ve Tıpkıbasımlar

  • Mahmud bin el-Hüseyn el-Kaşğari. Kitabu Divanı Lugati’t-Türk. Dar ül-Hilafet-i Aliye, Matbaa-yi Amire, İstanbul, 1333, Rıfat Kilisli neşri, 1. cilt, 1915.
  • Mahmud bin el-Hüseyn el-Kaşğari. Kitabu Divanı Lugati’t-Türk. Dar ül-Hilafet-i Aliye, Matbaa-yi Amire, İstanbul, 1333, Rıfat Kilisli neşri, 2. cilt, 1915.
  • Mahmud bin el-Hüseyn el-Kaşğari. Kitabu Divanı Lugati’t-Türk. Dar ül-Hilafet-i Aliye, Matbaa-yi Amire, İstanbul, 1335, Rıfat Kilisli neşri, 3. cilt, 1917.
  • Divanü Lugat-it-Türk Tercümesi, Çeviren: Besim Atalay, Ankara: Cilt I, II, III, IV; 1939-1941.

Kâşgarlı Mahmud’un Dîvân’ının Besim Atalay tarafından yapılan ve Türk Dil Kurumu tarafından yayımlanan çevirisi, Türkologların eline düşünceleri bakımından derin, malzemesi bakımından ise önemli bir eser vererek Türkoloji'nin gelişmesine büyük katkılar sağlamıştır.

  • Divanü Lugat-it-Türk (Tıpkıbasımı), Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1990.
  • Mahmud bin el-Hüseyn el-Kaşğari. Kitabu Divanı Lugati’t-Türk, Farsçaya çeviren ve önsöz yazan: Prof. Dr. Hüseyin Düzgün (Hossein Mohammadzadeh Sedigh), Tebriz (İran), Ahtar Yayınevi, 2004.[45]
  • Dîvânu Lugâti't-Türk (Giriş-Metin-Çeviri-Notlar-Dizin), Ahmet B. Ercilasun-Ziyat Akkoyunlu, Ankara, Türk Dil Kurumu Yayınları, Nisan 2014.
  • Dîvânu Lugâti't-Turk, Çeviren: Mustafa S. Kaçalin, Yayına Hazırlayan: Mehmet Ölmez, İstanbul, Kabalcı Yayınevi, 2019.
  • Dîvânu Lugâti't-Türk, Türkçesi: Mustafa S. Kaçalin, Dizini Hazırlayan: Mehmet Ölmez, İstanbul, VakıfBank Kültür Yayınları, Haziran 2023.

Dış bağlantılar

Notlar

  1. ^ a b c Kaçalin, Mustafa (1994). "DÎVÂNÜ LUGĀTİ't-TÜRK". TDV İslâm Ansiklopedisi. 9 Mayıs 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Ocak 2024. 
  2. ^ "UNESCO, 2024 yılını Dîvânu Lugâti't-Türk Yılı ilan etti - QHA - Kırım Haber Ajansı". www.qha.com.tr. 26 Şubat 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Nisan 2024. 
  3. ^ Ersoy, Feyzi (30 Kasım 2018). "DÎVÂNU LUGÂTİ'T-TÜRK, ALİ EMİRİ EFENDİ'Yİ NASIL BULDU?". Dil Araştırmaları. 12 (23): 79-93. ISSN 1307-7821. 10 Ağustos 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Ocak 2024. 
  4. ^ Bu eserin keşfedilmesi, Türkiye’de ve Avrupa’da yayımlanması ve araştırılması üzerine daha ayrıntılı bilgi için bkz. M. Şakir Ülkütaşır: Büyük Türk dilcisi Kâşgarlı Mahmut, 2. baskı Ankara 1972.
  5. ^ Atalay, Besim (2006). Divanü Lügati't - Türk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ISBN 975-16-0405-2, Cilt I, sayfa 3, 4
  6. ^ Vezni altı defa müstef'ilün'den ibaret olan bir nevi şiir veya bahire denir. http://www.sozluk.net/index.php?word=recez 30 Ağustos 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  7. ^ Atalay, Besim (2006). Divanü Lügati't - Türk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ISBN 975-16-0405-2, Cilt I, sayfa 5.
  8. ^ Bir kelimede harf-i illet denen "ا و ي" (elif, vav, ya harfleri) harflerinden birisi aynı cinsten yan yana iki harf bulunmazsa ona "سَلِم salim" denir.
  9. ^ Bir kelimede aynı cinsten iki harf yan yana gelir, birinci harf sakin, ikincisi hareketli olursa "مُزاَاَف muzaaf" denir.
  10. ^ Kelimenin ilk harfi harf-i illet harflerinden biri olursa "مِسَل misal" denir.
  11. ^ Kendisinde genizden gelen bir harf bulunan kelimeye "غُنّأ gunne"li denir.
  12. ^ "اشجان Aşçan" "Çin’e giden yol üzerinde konak yeri olan bir şehir."TDK Divanü Lugati't-Türk Veri Tabanı[]
  13. ^ Tıraz’a yakın bir şehir adı. TDK Divanü Lugati't-Türk Veri Tabanı[]
  14. ^ Kençek Senğir: Talas yakınında bir şehrin adıdır. Burası Kıpçak sınırıdır.
  15. ^ Kâşgar yakınında bir şehrin adı; bugün haraptır.TDK Divanü Lugati't-Türk Veri Tabanı[]
  16. ^ Atalay, Besim (2006). Divanü Lügati't - Türk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ISBN 975-16-0405-2
  17. ^ Qālū Yā Dhā Al-Qarnayni 'Inna Ya'jūja Wa Ma'jūja Mufsidūna Fī Al-'Arđi Fahal Naj'alu Laka Kharjāan 'Alá 'An Taj'ala Baynanā Wa Baynahum Saddāan - Dediler ki: “Ey Zu'l-Karneyn, gerçekten Ye'cüc ve Me'cüc, yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyorlar, bizimle onlar arasında bir sed inşa etmen için sana vergi verelim mi” - Kuran-ı Kerim Al-Kahf 15 Kasım 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. suresi 18:94
  18. ^ R. V. Tooley, Ma/is and Map Makers, London 1952, id ed., sayfa 107.
  19. ^ "تڤغاج Tawgaç" “Maçin’in adıdır”.TDK Divanü Lugati't-Türk Veri Tabanı[]
  20. ^ "ختاى Xıtay" “yukarı Çin”.TDK Divanü Lugati't-Türk Veri Tabanı[]
  21. ^ "برخان Barxan" “Aşağı Çinin adıdır”.TDK Divanü Lugati't-Türk Veri Tabanı[]
  22. ^ Atalay, Besim (2006). Divanü Lügati't - Türk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ISBN 975-16-0405-2, Cilt I, sayfa 343, 483
  23. ^ İ. YU. Kraçkovskiy, İazbrannıe Soçişneniya, Moskva-Leningrad 1957, Cilt IV, sayfa 268
  24. ^ Atalay, Besim (2006). Divanü Lügati't - Türk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ISBN 975-16-0405-2, Cilt I, sayfa 55 - 59
  25. ^ a b http://www.kroraina.com/hudud/index.html 7 Aralık 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Hudud al-'Alam, The Regions of the World
  26. ^ "كُرْت kürt: Kayın ağacı. Bundan yay, kamçı, değnek gibi şeyler yapılır.
  27. ^ Atalay, Besim (2006). Divanü Lügati't - Türk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ISBN 975-16-0405-2, Cilt I, sayfa 32.
  28. ^ TDK Divanü Lugati't-Türk Veri Tabanı[]
  29. ^ Yemek, Kıfçakların bir oymağıdır.
  30. ^ Atalay, Besim (2006). Divanü Lügati't - Türk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ISBN 975-16-0405-2, Cilt I, sayfa 28.
  31. ^ doğru yazılış şekli için Lütfen buraya bakınız TDK Divanü Lugati't-Türk Veri Tabanı[]
  32. ^ خ = x Atalay, Besim (2006). Divanü Lügati't - Türk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ISBN 975-16-0405-2, Cilt I, sayfa xxxııı.
  33. ^ Atalay, Besim (2006). Divanü Lügati't - Türk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ISBN 975-16-0405-2, Cilt I, sayfa 30.
  34. ^ Soğdak (سغداق): “Balasağuna gelip yerleşmiş olan bir ulustur”.
  35. ^ Kençek (كنجاك): "türklerden bir bölük".
  36. ^ Argu (ارغو): Bir Türk boyu.
  37. ^ Atalay, Besim (2006). Divanü Lügati't - Türk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ISBN 975-16-0405-2, Cilt I, sayfa 29.
  38. ^ Atalay, Besim (2006). Divanü Lügati't - Türk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ISBN 975-16-0405-2, Cilt III, sayfa 227
  39. ^ Atalay, Besim (2006). Divanü Lügati't - Türk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ISBN 975-16-0405-2, Cilt I, sayfa 463
  40. ^ Atalay, Besim (2006). Divanü Lügati't - Türk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ISBN 975-16-0405-2, Cilt I, sayfa 36
  41. ^ Prof. Dr. Abdülkadir, İnan “Umay ilahesi hakkında” Türkiyat II, 1926; Makaleler ve İncelemeler 1968 sayfa 397-399
  42. ^ Atalay, Besim (2006). Divanü Lügati't - Türk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ISBN 975-16-0405-2, Cilt III, sayfa 225
  43. ^ Kulbak: Bir Şaman evliyası
  44. ^ Atalay, Besim (2006). Divanü Lügati't - Türk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ISBN 975-16-0405-2, Cilt I, sayfa 474-475 ve Cilt III, sayfa 80
  45. ^ "Arşivlenmiş kopya". 2 Ocak 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Kasım 2016. 

Kaynakça

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Karaevli boyu</span> Oğuz boyu

Karaevli boyu Oğuz Kağan Destanı'na göre Oğuzların 24 boyundan biri ve Kaşgarlı Mahmud'a göre Divân-ı Lügati't-Türk'teki yirmi iki Oğuz bölüğünden onikincisi; "Karabölük"lerdir. Belgeleri şudur : diye tanımladığı bir Oğuz boyudur. Bu boyların Bozoklar kolundan Oğuz Kağan'ın oğlu Gün Han'ın soyundan geldikleri kabul edilir.

<span class="mw-page-title-main">Çavuldur boyu</span> Oğuz boyu

Çavuldur boyu, Çuvaldar boyu veya Çovdur boyu, Oğuz Kağan Destanı'na göre Oğuzların 24 boyundan biri ve Kaşgarlı Mahmud'a göre Divân-ı Lügati't-Türk'teki yirmi iki Oğuz bölüğünden "Yirmincisi; "جووَلدَر Çuvaldar"lardır. Belgeleri şudur : " diye tanımladığı bir Oğuz boyudur. Kaşgarlı Mahmud'un listesindeki Oğuz boylarının adları, zamanlarındaki söyleniş şekillerine göre yazılmıştır. Besim Atalay dipnotunda, Bu kelime bugün Anadolu'da "Çavundur" şeklinde söylenmektedir. Bu isimde Çankırı, Amasya illerinde köyler vardır, diye yorumlamıştır. Günümüzde Çankırı ili Kurşunlu ilçesine bağlı Çavundur beldesi, Isparta ili Şarkikaraağaç ilçesine bağlı Çavundur köyü ve Amasya ili Merzifon ilçesine bağlı Çavundur köyü. Ankara ili Çubuk ilçesine bağlı Yukarı Çavundur beldesi ve Aşağı Çavundur köyü bulunur. Ayrıca Türkmenistanda da Çavundur ili bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Kimekler</span>

Kimekler,, Kimeklerin eski tarihi "İyanmo" kavimi ile alakalıdır. Bu kavimin adı Çin kaynaklarında, VII. yüzyıl Batı Türk yurdunda vuku bulan olaylarla ilgili olarak geçer. Sinologlar İyanmo kavminin Yemek ya da İmek kavimi olduğunu sanmaktadırlar. Birçok araştırmacının da dediği gibi kelimenin ses değişikliği Kimek olabilir. Araştırmacıların Kimek ve Kıpçakların tamamen aynı kavim olduğu hakkındaki fikirleri yanlıştır. Çünkü Orta Çağ yazılı kaynaklara bakarak bunların köken akraba ama ayrı ayrı kavim olduklarını kabul etmeliyiz. İyanmo, topluluğu kuzey-batı Moğolistan'ın Kobdo bölgesinde VII. yüzyılda yaşamıştır. Onların doğusunda Oğuzlar, güneyinde Türkeşler ile Karluklar yaşamakta idi. VII. yüzyılın ortalarında İymekler (Kimekler) kuzey Altay dağlarına ve İrtiş ırmağı civarına doğru göç etmişlerdir. Bu kavimin güçlenmesi 656 senesinde Batı Göktürk devletinin yıkılışından sonradır. Asıl bu zaman Kimek kavim birliğinin esası oluşmuştur.

Karahanlı Türkçesi, Hakaniye Türkçesi, Karahanlıca veya Hakaniye lehçesi, Türk dilinin tarihinde konuşulmuş ve yazılmış olan tarihî dönemlerinden biridir. Türk dilini eski, orta, yeni olarak üç döneme ayıran Türkologlara göre Karahanlı Türkçesi, Orta Türkçenin ilk dönemini oluşturur. Böyle düşünen Türkologlara göre 10.-15. yüzyıllar arası Orta Türkçe dönemidir. 13. yüzyıldan itibaren Türk yazı dilinin (Kuzey-) Doğu ve (Güney-) Batı olarak iki ayrı kol hâlinde geliştiğini göz önünde bulunduran diğer bir kısım Türkologlar, Karahanlı Türkçesini Eski Türkçe içine alır. Bugüne ulaşan metinleri 11. ve 12. yüzyıllara ait olan Karahanlı Türkçesi, Eski Uygur Türkçesiyle çağdaştır.

<span class="mw-page-title-main">Yağma</span> Orta Çağda yaşamış bir Türk boyu

Yağma, Orta Çağ'daki bir Türk boyudur, bu boy günümüz Uygurlar'ın ve Özbekler'in atalarıdır. Bu boy bir kolu olan ve Üç Oğuzlar denilen birlik, Yağma, Karluk ve Çiğil boylarından oluşmuştur. 7. yüzyıldan itibaren Karahanlılar dönemi boyunca Yağma boyu Müslüman Araplar ve Çinliler tarafından kuvvetli ve kudretli siyasi varlıklar olarak Tarım Havzası, Cungarya havzası ve Yedinehir (Yedisu) bölgesinde göze çarpmışlardır.

Yabaku, oldukça gizemli ve on tanınmış seçkin Türk boylarından biridir. Kâşgarlı Mahmud, Divân-ı Lügati't-Türk'te;

<span class="mw-page-title-main">Yüreğir boyu</span>

Yüreğir boyu Oğuz Kağan Destanı'na göre Oğuzların 24 boyundan biridir. Bu boyların Üçoklar kolundan Oğuz Kağan'ın oğlu Dağ Han'ın soyundan geldikleri kabul edilir.Simgeleri kılıç tır. Orta Çağ dönemine kadar Ortaasya'da Seyhun ve Ceyhun ırmaklarının arasındaki Yüreğir havzasında yaşıyorlardı.

Kençek Señir veya Kençek Senğir, Kaşgarlı Mahmud'un Türk Dili'nin en eski ve değerli sözlüklerinden Divân-ı Lügati't-Türk'te Talas yanında Kıpçak sınırı olan şehrin adıdır.

Çomul, Türklerden bir boy.

Oğrak veya Iğrak, Divân-ı Lügati't-Türk'te "sınırda oturan bir Türk oymağı. Bunlara "قرا ي يغج Kara Yıgaç" dahi denir." ve "الايغاج Ala Yıgaç" "Sınıra yakın bir yer adı." şeklinde tanımladığı Orta Asya'da yaşamış olan Ortaçağa özgü bir Türk oymağıdır.

Koçnğar başı veya Koçñ ar başı, Kaşgarlı Mahmud, Divân-ı Lügati't-Türk'te;

Kençekler, Kaşgarlı Mahmud'un çeşitli Türk toplulukları hakkında bilgiler verirken değindiği boylardandır. Kençekler ve Kençekçe ile ilgili bilgiler Divânü Lugâti’t-Türk ile sınırlıdır.

Yafınç Kaşgarlı Mahmud, Türk Dili'nin en eski ve değerli sözlüklerinden Divân-ı Lügati't-Türk'te şöyle tanımlamaktadır;

Katun sını, Türk Dili'nin en eski ve değerli sözlüklerinden Divânu Lügati't-Türk'te "قاتون سينِ Katun sını" "Çin ile Tenğüt ülkesi arasında bir şehir adı." ve "تنكت Tenğüt" "Çin'e yakın oturan Türklerden bir bölük" ve "bunların yurdu." şeklinde tanımlanmıştır. Bu bilgiler doğrultusunda, Katun sını şehrinin tahminen günümüz Moğolistan sınırları içinde varsayılır.

Yanğı balık, "ينكيبَلِغ Yanğı balık" "bir Uygur şehri." şeklinde tanımladığı Uygur ilinde çizdiği haritada işaret etmediği tarihi bir şehirdir.

Karnak, Türk Dili'nin en eski ve değerli sözlüklerinden Divânu Lügati't-Türk'te "قرناق Karnak" "Oğuz şehirlerinden biri”. şeklinde tanımlanmıştır. "Bilād al-Guzziyya" yani Oğuz ilinde bir Oğuz şehridir. O dönemde Siri Derya havzasında nehrin sağ yakasında biraz ileride konumlanmıştır.

Suvar Beyliği tahminen 940 yılı civarında oluşmuştur. Nüfusu, Suvarlar (Suar), diğer yerel Türk boyları ve Finno-Ugric dilini konuşan Mari gibi kabilelerden oluşmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Özçent</span>

Özçent veya Özçend, Türk Dili'nin en eski ve değerli sözlüklerinden Divânu Lügati't-Türk'te;

Çarukluğ, Kaşgarlı Mahmud, Türk Dili'nin en eski ve değerli sözlüklerinden Divân-ı Lügati't-Türk'te;

Kinğüt veya Künğüt,, Kaşgarlı Mahmud, Türk Dili'nin en eski ve değerli sözlüklerinden Divân-ı Lügati't-Türk'te;