İçeriğe atla

Dânişmendnâme

Dânişmendnâme; Anadolu'nun fethini ve bu mücadelenin kahramanlarını anlatan, 12. yüzyılda sözlü olarak şekillenen 13. yüzyılda yazıya geçirilen İslâmî Türk destanlarındandır. XI. Yüzyılda yaşamış Türk devlet adamı Melik Dânişmend Gazi'nin hayatını, savaşlarını, Anadolu'daki bazı şehirlerin fethini ve çeşitli kerametlerini anlatmaktadır. Danişmendnâme'de hikâye edilen olayların tarihi gerçeklere uygunluğu, kahramanlarının yaşamış Türk beyleri olmalarından, Anadolu coğrafyasının gerçek isimleriyle anılmasından dolayı uzun süre tarih kitabı olarak nitelendirilmiştir. Köroğlu metni destan adıyla anılmakla ve bazı destanî niteliklere de sahip olmakla birlikte XX. yüzyılda Anadolu'dan derlenen örnekleri daha çok halk hikâyesi geleneğine yakındır. Anadolu'da hikâyeci âşıklar tarafından 24 kol halinde anlatılır.

Dânişmendnâme'nin Anlamı

Dânişmend Gazi Destanı'nın yazılışını üç aşamada incelemek gerekmektedir. Eser, üç ayrı müellif tarafından farklı yüzyıllarda kaleme alınmıştır. İlk olarak, Mevlânâ İbn-i Ala tarafından II. İzzeddin Keykavus zamanında, yine onun emriyle H.642/M.1244-45 tarihinde te'lif edildiği tahmin edilmektedir. Bugün elimizde bulunan Dânişmend Gazi Destanı nüshaları, Tokat Kalesi dizdarı Arif Ali tarafından, Mevlânâ İbn-i Alâ'nın te'lif ettiği eser yeniden kaleme alınarak vücut bulmuştur. İkinci konusunda da kesin bir tarih yoktur. Ancak birçok araştırmacı H.762/M.1360-61 tarihinde, yani I. Murat devrinde kaleme alındığı konusunda birleşir. Eserin üçüncü safhası ise XVI. yüzyıl tarihçilerinden Gelibolu'lu Mustafa Alî'nin Mirkatü'l-cihâd'ı dır. Gelibolulu, adı geçen eserini, Arif Ali'nin kaleme aldığı Dânişmend Gazi Destanı'nın nüshalarından birini esas alarak yazmıştır.

Hem tarihi olayların hem de metinlerin yazıya geçirilişi açısından Dânişmend Gazi Destanı, Battal Gazi Destanı ve Saltık Gazi Destanı zincirinin ikinci halkasını oluşturur. Dânişmend Gazi Destanı, Battal Gazi Destanı'nın tamam olduğunu, Battal Gazi ve gaza arkadaşlarının ebediyete intikal ettiğini bildiren cümlelerle başlar.

Eserin şimdiye kadar on dokuz nüshası tespit edilmiştir. Arif Ali'nin kaleme aldığı Dânişmend Gazi Destanı Oğuzcanın Anadolu'da hakim duruma geçtiği yıllarda yazılmıştır ve oldukça sadedir.

Dânişmend Gazi Destanı, on yedi meclisten oluşan büyük bir eserdir. Eserde bulunan meclisler müstakil olmakla beraber birbirinin devamı niteliğindedir. Yani konular hep birbirini takip etmektedir ve meclislerin tamamı bir bütünü oluşturmaktadır. Baştan sona kadar nazım-nesir iç içe olan eser, bu yönüyle incelendiğinde türünün diğer örnekleri olan Battal Gazi Destanı ve Saltık Gazi Destanı'ndan farklılık gösterir.

Başta Paris olmak üzere, eserin bazı nüshaları Dânişmend Gazi'nin Malatya'dan fetihler yapmak için çıkış tarihini, hicrî 360 yılı, Recep ayının bir Cuma günü olarak gösterir. Bu, miladi takvimde 971 yılına rastlar. Bu tarihte Malatya'dan Türklerin sefere ordu çıkaracak kadar nüfusa sahip olmadığı aşikârdır. Bu yanlışlık Muallim Cevdet ve diğer bazı nüshalarda gün ve ay aynı olmakla beraber hicrî 460 olarak düzeltilmiştir. Bu tarih ise Miladi takvimde 1068 yılına rastlamaktadır. Bu, İbn-i Ala ve Arif Ali'nin yazdığı eserlerde de 460 geçtiğini düşündürmektedir. 1068 tarihi gerçeklere de uymaktadır. Bundan sonra destanda hiç tarih geçmez. Ancak eserde zaman, vak'a ve mekân ilişkileri müellif tarafından ustalıkla gösterilmiştir. Bu ilişkiler iyi bir incelemeye tâbi tutulduğunda zaman ve tarihlerin gerçeğe uyup uymadığı konusunda araştırma yapılabilir.

Eserin sonunda, Selçuklu Hanedanı'nın tahtında Sultan Rükneddin'in bulunduğu kaydedilmiştir. Bu da tarih olarak 1262 ile 1266 yılları arasına rastlamaktadır. Dolayısıyla destan yaklaşık 200 yıllık bir dönemi içermektedir.

Dânişmend Gazi Destanı'nda olayların geçtiği rivayet edilen mekânların tamamının gerçek olduğu söylenebilir. Diğer Anadolu destanları Battal Gazi Destanı ve Saltık Gazi Destanı'nda olduğu gibi efsane ve masal ülkelerine ya da mekânlarına rastlanmaz. Yer isimleri incelendiğinde olayların tamamının Anadolu'da geçtiği görülür ve büyük bir kısmı da tarihi olaylarla uyumludur. Malatya'dan fetihler yapmak için harekete geçen Türk ordusu; Kayseri, Ankara ve Kastamonu çizgisinin kuzeyinde kalan ve Karadeniz'e kadar olan kısmı fetheder. Destanda bu bölge içerisinde bulunan şehirleri ve diğer bazı yerleri eski ve yeni ismimlerle kaydetmekle ve günümüze ulaştırmıştır. Bu coğrafya içinde kalan Sivas, Tokat (Dükiyye), Kayseri (Kayseriyye), Kastamonu (Kastamonuyye vaya İsneboliyye), Bolu (Boliyye), Çorum (Yankoniyye), Gömenek (Sisiyye), Amasya (Amasiyye ve Haraşna), Canik, Osmancık (Eflanus), Ankara (Engüriyye veya Ma'muriyye), Gümüşhacıköy (Gümüş şehri), Niksar (Harsanosiyye), Karahisar, Zile (Karkariyye), Turhal (Kaşan), Malatya (Malatiyye), Çankırı(Mankuriyye), Sinop (Sinobiyye), Samsun (Samiyye), Anadolu (Rum) bizzat hâdiselerin geçtikleri yer veya yerler olarak defalarca zikredilir. Bu coğrafya dışında kalan İstanbul (Kostantiniyye)'un zaman zaman zikredilmesi, buranın Türkler tarafından fethedilmesi hayalinin tarihi seyrinin bir parçasıdır.

Zaman zaman daha da ayrıntıya inilerek bu şehirler içinde bulunan ve olayların geçtiği yerlerdeki kale ve köylerin isimlerini verir. Özellikle Tokat ve Tokat'a yakın olan yerlerde olan olaylar anlatılırken çok ayrıntıya inilir ve mekânların tasvirlerini yapılar. Yalnızca Tokat'a mahsus bu ayrıntıyı müellifin bu bölgeden olmasına veya buraları iyi tanımasına bağlamaktayız. Ayrıca bu bölgede bulunan akarsuları, dolayısıyla Kızılırmak ve Yeşilırmak'ı eski ve yeni isimleriyle zikreder. Horasan, Bağdat, Halep ve Şam ise Türklerin ilişki içerisinde bulunduğu mekânlardır.

Ayrıca bakınız

  • Danişmend Gazi
  • Danişmendliler

Kitaplar

  • Necati Demir, Dânişmend-name, Part One, (Critical Edition), Published at The Department of Near Eastern Languages and Civilizations Harvard University, Harvard 2002, 215 s.
  • Necati Demir, Dânişmend-name, Part Two, (Turkish Translation), Published at The Department of Near Eastern Languages and Civilizations Harvard University, Harvard 2002, 216 s.
  • Necati Demir, Dânişmend-name, Part Three, (Linguistic Analysis and Glossary), Published at The Department of Near Eastern Languages and Civilizations Harvard University, Harvard 2001, 229 s.
  • Necati Demir, Dânişmend-name, Part Four, (Facsimile), Published at The Department of Near Eastern Languages and Civilizations Harvard University, Harvard 2002, 263 s.
  • Necati Demir, Dânişmend Gazi Destanı, Hece Yayınevi, Ankara 2006.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Reşadiye</span> Tokatın ilçesi

Reşadiye, Karadeniz'in orta kesiminde Kızılırmak yayı içinde kalan Kapadokya arazisi içerisinde yer alan bir Tokat ilçesidir. Kelkit Çayı'nın kenarında, kara yolu üzerindedir. Reşadiye; kuzeyinde Ordu, güneyinde Almus, batısında Niksar ve Başçiftlik, güneydoğusunda ise Sivas ile çevrilmişir. 2022 TÜİK verilerine göre toplam nüfusu 32.600’dür.

<span class="mw-page-title-main">Tokat (şehir)</span> Tokat ilinin merkezi olan şehir

Tokat, Tokat ilinin merkezi olan şehirdir. Karadeniz Bölgesi'nde yer alan Tokat, kuzeyinde Samsun, kuzeydoğusunda Ordu, güney ve güneydoğusunda Sivas, güneybatısında Yozgat, batısında Amasya ile çevrilidir.

Türklerin Anadolu'ya geldikten sonra edebiyatları iki gruba ayrılmıştır. Arapça ve Farsçayı çok iyi bilen aydınların oluşturduğu "Yüksek Zümre Edebiyatı" ve İslam öncesinden gelen sözlü bir "Halk Edebiyatı". Anadolu'ya göç eden Türkler arasında aynı ayrım devam etti. Medrese eğitimi gören aydın kesim Arap ve Fars edebiyatlarının tesirini devam ettirirken, halk yine saz şairleri aracılığıyla halk edebiyatını devam ettirdi. Dolayısı ile Anadolu Türk Edebiyatı iki grupta incelenmektedir. Bu gruplardan biri halk edebiyatıdır.

Saltuknâme, 13. yüzyıl alp-erenlerinden olan ve Rumeli’nin Türkleşmesinde büyük rolü bulunan Sarı Saltuk'un efsanevi hayatını anlatan Anadolu Türk destanlarından biridir. Eserde, Sarı Saltuk'un menkıbelerinin yanı sıra, dönemin önemli kişilerinin menkıbeleri ve bu kişilerin Sarı Saltuk ile olan münasebetleri de anlatılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Köroğlu</span> efsanevi Türk halk ozanı

Köroğlu, hem bir Türk destan kahramanının adıdır, hem de 16.yüzyılda yaşayıp büyük ün kazanmış bir halk ozanının mahlasıdır.

Osmanlılarda tarih yazıcılığı, Osmanlı Beyliği'nin kuruluşundan 100-150 yıl sonra başlamıştır. Osmanlı tarih yazıcılığının geç başlaması, Anadolu’da Osmanlılardan önce tarih yazıcılığının gelişmemesi ile bağlantılıdır.

Yesevîlik, adını Nakşibend’îyye tarikâtı şeyhi Yusuf Hemedanî'nin müritlerinden Hoca Ahmed Yesevî'den alan, İslâm'da kadın-erkek denkliğini yaşatan, Anadolu Alevîliği üzerinde bir hayli tesirleri olan, Bektâşî Tarikâtı'nın da beslendiği tasavvufî yol ve Türk tarikatı.

Çeng-nâme, Ahmed-i Dâ'i'nin 1405-1406 yazdığı, 14. yüzyılın ilk telif eserlerindendir ve Yıldırım Bayezid'in şehzadelerinden Emir Süleyman'a sunulmuştur.

Danişmend Gazi ya da Danişmend Ahmed Gazi ya da Danişmend Taylu ya da Melik-i Muazzam Dânişmend Ahmed Gāzî (Taylû) b. Ali et-Türkmânî; Anadolu'da kurulan ilk Türkmen beyliklerinden biri olan Danişmendliler’in kurucusu kabul edilen bir alim ve savaşçıdır. Kimi kaynaklarda oğlu Gümüştegin Ahmet Gazi beyliğin kurucusu kabul edilir

Necati Demir, Türk öğretmen ve Türkoloji üzerine araştırmalar yapan halen Gazi Üniversitesi'nde görevli profesör.

<span class="mw-page-title-main">Ankara (isim)</span> Ankara şehrinin adının etimolojik tarihçesi

Ankara, tarih boyunca pek çok değişik isimle anılmıştır. Şehir, Frigler, Galatlar ve Romalılar tarafından gemi çapası anlamına gelen Ἄγκυρα olarak adlandırıldı; bu ad Latin harfleri ile Batılı kaynaklarda Ankyra ve Ancyra olarak yazılmıştır. Ankara, Arapça kaynaklarda "Beldei-el Selasil", "Mamuriye" ve "Ma'muriye-i Selâse" olarak geçer. Klasik Yunanca "Anküra" şeklinde telaffuz edilen şehrin adı, Araplar tarafından korunmuştu. Türkler'in Anadolu'ya gelmesinden sonra bu ad "Ankara" ve "Engürü" olarak değişime uğradı, batı dillerine de "Angora" olarak geçti. "Engürü" adı, Arapça ekiyle Engüriye olmuştur. Ankara'yı egemenliğinde tutan devletler tarafından basılan sikkelerde kullanılan resmî ad, Selçuklular'da "Ankara", İlhanlılar döneminde "Engürü" ve "Engüriye", Osmanlı Devleti'nde "Engürü" ve "Ankara" olmuştur. Osmanlılar'da 16. yüzyıldan itibaren şehrin adı resmen Ankara (آنقره) olmasına rağmen, halk arasında "Engürü", Batılılar arasında ise "Angora" şeklinde kullanılmaya devam etmiştir. Türkiye'nin kuruluşundan sonra diğer adların kullanımı son bulmuş ve Ankara adı evrenselleşmiştir.

Velâyet-nâme-i Hacı Bektâş-ı Velî, Vilâyet-name-i Hacı Bektaş-ı Velî veya Manâkib-ı Hacı Bektâş-ı Velî 15. yüzyılda yazılmış, Hacı Bektaş-ı Veli'nin hayatı hakkında menkıbe türü bir eserdir.

Erhan Afyoncu, Türk tarihçi, yazar, akademisyen, televizyon programcısı, köşe yazarı Millî Savunma Üniversitesi rektörü.

<i>Tevârîh-i Âl-i Osman</i> (Âşıkpaşazâde)

Âşıkpaşazâde Tarihi ya da Tevârîh-i Âl-i Osman, 1400 ila 1484 yılları arasında yaşamış bir Vefai dervişi olan Âşıkpaşazâde’nin yazdığı Osmanlı tarihi kitabıdır.

Abdülvehhâb Gâzî, Emeviler döneminde yaşamış ve İslam kuvvetleriyle Anadolu seferlerine katılmış ünlü bir ordu komutanıdır. Anadolu fatihi Battal Gazi'nin en yakın arkadaşıdır. Asıl adı Abdülvehhâb bin Buht olarak geçmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Lâmiî Çelebi</span>

Lâmiî Çelebi (1472-1532), divan şairi ve mürit. Asıl adı Mahmut'tur.

Gümüştegin Melik Ahmed Gazi ya da İbn-i Danişmend ya da Danişmend Ahmed Gazi, Danişmendliler'in ikinci hükümdarıdır. Kimi kaynaklarda beyliğin kurucusu kabul edilir.

Gönül Alpay Tekin, Türk edebiyat profesörü ve Türkolog.

Türk edebiyatında destan, efsaneden sonra ortaya çıkmış bir edebî türdür. Türk milletinin bir bütün olarak zamanımıza ulaşmış büyük destanları olmasa da yabancı kaynaklarda yer alan bazı parçaları mevcuttur. Türk destanlarına ait çeşitli parçalar Çin, Fars, Moğol ve Arap kaynaklarında bulunmaktadır. Bilinen Türk destanları arasında en eskisi Yaratılış Destanı’dır. Bu destan, Altay Türkleri arasında anlatılagelmiştir. Rus Türkolog Vasili Radlof tarafından saptanıp yazıya geçirilmiştir. İslâmiyet'ten önceki döneme ait en eski destanlar Saka Türkleri'ne aittir. Bu destan zinciri içinde Alp Er Tunga ve Şu Destanı parçaları bulunur. Bunlar Kaşgarlı Mahmut'un Divân-ı Lügati't-Türk adlı eserinde yer almaktadır.

Abdullah el-Battal Emevî Halifeliği'nin Bizans İmparatorluğu'na karşı başlattığı birçok seferde yer alan, 8. yüzyılın başlarındaki Arap-Bizans savaşlarında Müslüman Arap komutanıydı. Hayatıyla ilgili tarihsel gerçekler seyrektir, ancak ölümünden sonra çevresinde gerçek olmayan kapsamlı bir tarihsel ve efsanevi gelenek gelişti ve hem Arapça hem de daha sonra Türkçe destan edebiyatında Battal Gazi olarak ünlü bir figür oldu.