İçeriğe atla

Cumhuriyet Döneminde Coğrafya

Cumhuriyet Dönemi, Türkiye için sosyal, ekonomik, bilimsel ve teknik alanlarda bir atılım dönemi olmuş ve bu alanlarda övünmeye değer başarılara ulaşılmıştır. Bunlardan özellikle bilim alanında yüzyıllarca süren uyku bitmiş ve ileri hamleler yapılarak, uluslararası düzeye ulaşma çabaları başlamıştır. Türkiye'nin Yükseköğretim kurumlarında coğrafya eğitim ve öğretimi 19. Yüzyılının ikinci yarısından beri yapılmaktadır. Ancak, cumhuriyete kadar geçen yıllarda coğrafya öğretimi yer adları saymak ve istatistiki bilgiler vermekten öteye geçememiştir. Türkiye'de modern coğrafyanın kuruluşu ve öğretimi cumhuriyet döneminde, özellikle 1933'ü izleyen yıllarda başlamıştır. Asıl ve dönemin en önemli gelişmesi, 1941 yılında Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde yapılan Birinci Coğrafya Kongresi kararları ile kendini göstermiştir. Bu tarihten 1981 yılına kadar geçen sürede coğrafya konularında özgün eserler verilmiş, çok sayıda dergi ve ders kitabı yayınlanmıştır. Söz konusu bu dönemde coğrafya öğretimi öncelikle İstanbul Darülfünun'da (İstanbul Üniversitesi), ardından Atatürk'ün isteğiyle Ankara'da kurulan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde ve de dönemin sonlarına doğru 1974 yılında Atatürk Üniversitesi'nde ve 1980 yılında Ege Üniversitesi'nde coğrafya bölümlerinde yapılmıştır. Yani 1981 YÖK Yasası öncesi Türkiye'de sadece dört tane coğrafya bölümü bulunmaktaydı.[1]

Türkiye’de Çağdaş Coğrafyanın Kuruluşu

Akademik bir disiplin olarak olarak çağdaş coğrafyanın gelişme tarihi nispeten kısadır. Coğrafyanın temelleri batı ülkelerinde rastlanan eğilimlere uygun olarak atılmıştır. Özellikle Fransa ve Almanya'nın coğrafya ekollerinin etkisinin payı büyük olmuştur. Türkiye'de bilimsel coğrafyanın yerleşmesi yolundaki çabalar yurt dışından getirilen coğrafya profesörleri ile başlamış ve daha sonra yurt dışında eğitim görerek yetişmiş Türk coğrafyacıların üniversitede istihdamı ile sürmüştür.

Cumhuriyet Döneminde modern coğrafyanın kuruluşunda ve ileriye taşınmasında büyük rol oynayan kişilerden birisi olan Sırrı Erinç, Türk Coğrafyasının gelişim sürecini analiz ederek dört aşamadan geçtiğini belirtmiştir. Erinç'in analizine göre Türkiye'de coğrafyanın geçirmiş olduğu evreler ve tarihleri şu şekildedir:

  1. Modern coğrafya öncesi: 1915’ten önceleri,
  2. Modern coğrafyanın öncüleri ve ilk adımlar: 1915 – 1933,
  3. Türk coğrafyasının kuruluş ve örgütlenmesi: 1933 – 1941,
  4. Türk coğrafyasının yükselişi: 1942 – ve sonrası[2]

Günümüzde birçok coğrafyacının ortak kanısı şudur ki, coğrafyanın yükseliş dönemi 1941'de başlamış fakat bu devre 1981 YÖK Yasasıyla sona ermiştir. Çünkü YÖK Yasasıyla birlikte 1981 yılından sonra coğrafya bölümlerinde sayısal artış gözlenmekle birlikte nitelik kayıpları yaşanmaya başlamıştır. Yeterli hoca sayısına sahip olunmadığı halde bile coğrafya bölümündeki kontenjanlar 2 katına çıkartılmıştır. Durum böyle olunca akademisyenlerin iş yükü artmış, araştırmaya zor vakit ayırabilmişlerdir. Coğrafyanın özellikle teknik alanı olan fiziki coğrafya için üniversitelerde neredeyse teknik donanım (bilgisayar, laboratuvar vs.) sağlanamamıştır.[3]

Modern coğrafya önceleri: 1915’ten önceleri

Bu dönem Türkiye'de 1915 yılından önceki zamanı göstermektedir. Bu yıllarda coğrafya öğretimi, yer adları saymak, istatistiki bilgiler vermek, ezbere harita çizmek veya çizdirmekten pek öteye gidememiştir. Tanzimatı izleyen yıllarda görülen bazı çaba ve batı dünyasındaki gelişmelere karşın Türk Coğrafyası kavram ve metot yönünden gelişme gösterememiştir. Ancak bazı askeri düşüncelerle bazı okullarda coğrafya öğretimine yer verilmiş ve çoğu eserlerde asker olan yazarlar tarafından ele alınmıştır.[2]

Modern coğrafyanın öncüleri ve ilk adımları: 1915 - 1933

1915 – 1933 dönemi, Türkiye'de modern coğrafyanın kurulması yolunda bir hazırlık dönemi olarak nitelendirilebilir. Nitekim, 14 Ekim 1915 tarihinde İstanbul’da modern Darülfünun kurulmuştur. Darülfünun’da gerçekleştirilen reorganizasyon hareketleri çerçevesinde Tıp, Hukuk, Fen ve Edebiyat fakültelerinden oluşan dört bilim kurumu oluşturulmuştur. Bunlardan Edebiyat Fakültesinde Felsefe, Edebiyat, Tarih ve Coğrafya olmak üzere dört bölüm kurulmuştur. Bu örgütlenme sonucunda Coğrafya Bölümü’nün öğretim kadrosunda Almanya’dan davet edilmiş olan Profesör Erich Obst başkanlığında Faik Sabri Duran, Ali Macit Arda, Selim Mansur ve Hamit Sadi Selen görev almışlardır. Bu dönemde Darülfünun Coğrafya Bölümünde ‘’Coğrafya-i Tabii, İslam ve Türk Coğrafyası, Coğrafya-i Beşeri, Coğrafya Usul ve Tatbikatı, Mevzii Coğrafya ve İstatistik gibi dersler okutuluyordu. Bölümün o yıllarda zengin denilebilecek bir kütüphanesi de mevcuttu. Bu dönemde bölümde araştırmalara önem veriliyordu. Bu bölüm 1935 yılına kadar tek başına coğrafya araştırma ve öğretim merkezi olarak hizmet vermiştir.[2]

Erich Obst 1920 yılında bölümden ayrılmış; Coğrafya Bölümü aynı öğretim kadrosu ile Cumhuriyet Dönemine girmiş ve 1924 yılında Lozan’da Fiziki Coğrafya ve Doğa Bilimleri eğitimi alan İbrahim Hakkı Akyol’un katılımı ile öğretim kadrosu güçlenmiştir. İlerleyen yıllarda bölümde araştırma faaliyetleri devam etmiş ve deneyimlerinden yararlanmak amacıyla Batı ülkelerinden öğretim üyeleri davet edilmiştir. Örneğin, Fransa’dan önce Theodore Lefebvre ve onun ayrılmasından sonra Ernest Chaput getirilmiştir. Chaput 1937 yılına kadar bölümde görev almıştır.[2]

Türk Coğrafyasının Kuruluş ve Örgütlenmesi: 1933 – 1941

Bu dönemin devrimi öncelikle 1933 üniversite reformuyla olmuştur. İstanbul Darülfünun reform sonrası Üniversiteye yani İstanbul Üniversitesine dönüştürülmüştür. Bu gerçek reformdan önce devlet tarafından Fransa’ya gönderilen Besim Darkot, Ali Tanoğlu, Ahmet Ardel ve Cemal Arif Alagöz dönmüşler ve İstanbul Coğrafya Bölümünün başında bulunan İbrahim Hakkı Akyol ile birlikte Türkiye’de çağdaş coğrafyanın kurucuları olarak yeni bir anlayış ve görüşle çalışmaya başlamışlardır. Öte yandan, 1933 Üniversite Reformu ile çağdaş eğitime başlayan Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi bünyesinde 1935 yılında Coğrafya Bölümü kurulmuştur. Bu bölümün kuruluş kadrosunda Almanya’dan davet edilen Herbert Louis (Müdür), İstanbul Coğrafya Bölümünden Cemal Arif Alagöz, Danyal Bediz, Reşat İzbırak ve Niyazi Çıtakoğlu öğretim üyesi olarak görev almışlardır. Türkiye’de bilimsel coğrafya alanında araştırma ve yayınlarda büyük hizmetler veren bu bölümde ‘’Fiziki Coğrafya ve Jeoloji, Beşeri ve İktisadi Coğrafya ve Ülkeler Coğrafyası’’ olarak adlandırılan üç kürsüde coğrafya eğitim-öğretimi verilmiştir.[1]

Türkiye’de coğrafyanın örgütlenmesi dönemin sonunda toplanan Birinci Coğrafya Kongresi ile gerçekleşmiştir. Bu kongre, Türkiye'de coğrafya eğitim ve öğretimine, özellikle orta öğretim okullarımızda gereksinimlere yön vermek amacıyla dönemin Millî Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in himayesinde toplanmıştır. Bu tarihi kongrede coğrafya biliminin, diğer bilimler gibi çağdaş bir anlayışla gelişmesi, okullarımızda realiteye uygun bir biçimde amaçlara uygun bir biçimde öğretilmesi ve ülke topraklarının bilim gözü ile incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçlara ulaşmak için, kongre sırasında Türk Coğrafyacılarını bir araya toplayan bir kurumun oluşturulması teklif edilmiş ve kongre başkanı Hasan Ali Yücel’in önerisi üzerine bu kurumun ‘’Türk Coğrafya Kurumu’’ olması fikri üzerinde anlaşma sağlanmıştır. Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu gibi Birinci Coğrafya Kongresi ile bilim ve kültür hayatımızda ‘’Türk Coğrafya Kurumu’'(1942) doğmuştur. Kongrede alınan kararlarda Türkiye'de bilimsel coğrafya çalışmalarının koordinasyonu da sağlanmıştır. Araştırma sonuçlarının yayınlanabildiği bilimsel bir coğrafya dergisinin (Türk Coğrafya Dergisi – 1943) çıkarılması, coğrafya terimleri listesinin hazırlanması ve Türkiye'nin coğrafi bölgelerinin saptanması kongrede sonuçlandırılan diğer kararlardır.[1]

Türk Coğrafyasının Yükselişi: 1942 – 1973

Öncelikle şunu belirtelim ki, Sırrı Erinç'in yaptığı bu analiz, 1973 yılında Cumhuriyetin 50. Yılında Coğrafya adlı bir kitabında yayınlamıştır. Ona göre bu yükseliş 1973'e kadardı. Yalnız yukarıda da yazıldığı gibi 1973 ve sonrasında yapılan çalışmaların ortak bir görüşü, bu dönemin 1981 YÖK Yasasına kadar sürdüğünü savunur. Ancak burada yazılacak olanlar 1942 ve 1973 yılları arasındaki analiz sonuçlarını kapsayacaktır.

Bu dönemde, bir önceki döneme göre itinayla yetiştirilmiş coğrafyacı sayıları artmıştır. Araştırma faaliyetleri artmakla birlikte, o zamana kadar Türk Coğrafyacıları tarafından hemen hemen hiç ele alınmamış saha ve mevzuları da kapsamak üzere genişlemiştir. Coğrafya bölümlerinin bünyelerinde araştırma enstitüleri kurulmuş, bilimsel yayın organlarının sayısı artmış ve Türk Coğrafyacılarının yayınları, yabancı dergilerde de yayınlanmaya başlamıştır. Milletlerarası toplantılarda ve kurumlarda söz sahibi olmuş, hatta bazı bakımlardan milletlerarası düzeyin üzerine bile çıkmayı başarmıştır.[2] Nitekim 1960'lı yıllarda Avrupa Konseyi'nin Avrupa üniversitelerinde coğrafya öğretimi ile ilgili olarak yaptırdığı karşılaştırmalı bir incelemede Türk üniversitelerindeki coğrafya öğretim ve araştırma sistemi, bütün Avrupa üniversiteleri için ideal bir örnek olarak gösterilmiştir.[4] Bu dönemin doğal bir sonucu olarak bazı yabancıların İstanbul ve Ankara Coğrafya Bölümlerinde doktora çalışmaları yaptıkları görülür. Bu durum, coğrafya bölümlerimizin artık yurt dışında da coğrafya bilimine katkıda bulunduklarını gösterir.

Türkiye'de modern coğrafyanın kurulum ve gelişim aşamasında, yönetenlerin yurt dışından gelişi, doğal olarak geldikleri ülkenin coğrafya ekolünü de buraya taşımıştır. Aynı şekilde yabancı hocaların uzmanlık alanları, Türkiye'deki coğrafya bölümlerindeki kürsülere ve araştırma faaliyetlerine de yön vermiştir. Dönemin diğer gelişmelerinden bir diğeri de İstanbul Üniversitesi Coğrafya Enstitüsü Dergisinin ve Review’in çıkarılmaya başlanmasıdır. Bu dergi hem Türkçe hem de İngilizce dilinde yayın hayatına girerek İstanbul Üniversitesi Coğrafya Enstitüsünün gelişiminde büyük rol oynamıştır.[5]

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Coğrafya bölümü ise bu son dönemde gerek kadro, gerek bilimsel araştırma ve yayınlar bakımından gerçek bir ilerleme dönemi olmuştur. Bölüm içinde üç kürsü kurularak, bunlardan Ülkeler Coğrafyası, Cemal Arif Alagöz’ün, Fiziki Coğrafya ve Jeoloji Kürsüsü bir ara jeolog Mac Callien’in (1944 – 1950) ve onun ayrılması üzerine Reşat İzbırak’ın, Beşeri ve İktisadi Coğrafya Kürsüsü de Danyal Bediz’in yönetimine verilmiştir.[1]

Cumhuriyette Alt Disiplinlerin Gelişim Durumu

Coğrafya Biliminin bütün alt dallarının gelişimi aynı ölçüde olmamıştır. Türkiye’de en fazla ilerleyen ihtisas dalları Fiziki Coğrafya, özellikle jeomorfoloji ve klimatoloji olmuştur. Vejetasyon Coğrafyası ve hidrografya çeşitli nedenlerle fazla bir ilerleme kaydedememiştir. Beşeri ve İktisadi Coğrafya uzun bir süre ilgi görememiş, hatta beşeri coğrafyacılar bile fiziki coğrafyanın bazı konularını kendi çalışmalarında epey bir kullanmışlardır. Bu durum kısmen beşeri coğrafyanın, haksız yere yere küçümsenmesinden, özellikle tatbikattaki öneminin yeteri kadar anlaşılamamasından kaynaklanmaktadır. Bununla beraber son on beş yıldan beri beşeri ve iktisadi coğrafyanın bazı alt dallarına karşı ilgi ve alaka hızla artmış, bu alandaki yayınlar çoğalmış ve aynı zamanda saha çalışmalarına yönelinmesi suretiyle inceleme metodunda meydana gelen mutlu değişiklikler sağlanmıştır. Fakat, halen özellikle Tarihi coğrafya konularında geri kalınmıştır.[4]

Bu çalışma TÜBİTAK BİDEB 2209/A kodlu 2014 tarihli proje tarafından desteklenmiştir.

Kaynakça

  1. ^ a b c d Koçman, A., 1999,’’Cumhuriyet Döneminde Yüksek Öğretim Kurumlarında Coğrafya Öğretimi ve Sorunları’’, Ege Coğrafya Dergisi, Sayı:10, syf: 1-14, İzmir.
  2. ^ a b c d e Erinç, S., 1973, ‘’Elli Yılda Coğrafya’’ Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı. Cumhuriyetin 50. Yıl Dönümü Yayınları, İstanbul.
  3. ^ Kayan, İ., 2000, ‘’Türkiye Üniversitelerinde Coğrafya Eğitimi. Amaç, Yeni Hedefler, Sorunlar ve Öneriler.’’, Sayı: 11, syf.7-22, İzmir.
  4. ^ a b Erinç, S., 2001, ‘’Beşeri Coğrafya. Cumhuriyet Döneminde Türkiye’de Bilim. Sosyal Bilimler.’’, TÜBA Yayınları, Ankara.
  5. ^ Tümertekin, E., 2001, ‘’Beşeri Coğrafya. Cumhuriyet Döneminde Türkiye’de Bilim. Sosyal Bilimler – II.’’, TÜBA Yayınları, Ankara.
  • Akyol, İ.H., 1943, ‘’Son Yarım Asırda Türkiye’de Coğrafya. Cumhuriyet Devrinde Coğrafya.’', Türk Coğrafya Dergisi, Sayı: 3-4, syf: 3-15, Ankara.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Coğrafya</span> karasal yüzeyi, bu yüzeyler içerisinde yaşayan toplulukları ve birbirleriyle etkileşim halinde olan bölgeleri, yerleri ve konumları inceleyen bilim

Coğrafya; beşerî (insanî) sistemleri ve yeryüzünü araştıran, bunlar arasındaki ilişkiyi neden-sonuç ve dağılış ilkesine bağlı olarak inceleyen ve sorgulayan bir bilim dalıdır. Yer ve insanlar arasındaki ilişkiler coğrafyanın konusunu oluşturur. Coğrafya sözcüğü Yunanca “γεωγραφία” gaia (yer) ve gráphein sözcüklerinden türemiştir. Türkçesi yerçizim sözcüğüdür. Zamanımızdan 2200 yıl önce coğrafya terimini ilk kullanan kişi Eratosthenes olmuştur. Gregg ve Leinhardt (1994), coğrafyayı 4 özellikle karakterize edilen bir disiplin olarak tanımlamaktadırlar:

<span class="mw-page-title-main">İstanbul Üniversitesi</span> İstanbulda kurulu devlet üniversitesi

İstanbul Üniversitesi (İÜ), ana yerleşkesi İstanbul'un Fatih ilçesinde bulunan, Türkiye'nin en eski devlet üniversitesidir.

<span class="mw-page-title-main">Akdeniz Üniversitesi</span> Antalyada kurulu devlet üniversitesi

Akdeniz Üniversitesi, Antalya'da kurulu bir devlet üniversitesidir. 20 Temmuz 1982 yılında Batı Akdeniz bölgesi Antalya'da kurulmuştur. Türkiye'nin köklü üniversitelerinden biridir. Kampüsünün geniş ve yeşil bir araziye sahip olması ve Konyaaltı Sahili'ne yakınlığı ile Boğaziçi Üniversitesi'nden sonra Türkiye'nin en güzel ikinci kampüsü seçilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi</span>

Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Cumhuriyet döneminin ilk kurulan fakültesi Ankara Üniversitesi'nin mühendislik ve temel bilim alanlarındaki öncü kuruluşlarındandır. Kuruluşundan bu yana fakülte Türkiye'de bilim ve teknolojinin gelişmesinde, ülkenin kalkınmasında, çağdaş düzeyde temel ve uygulamalı araştırmalar yapılmasında önemli katkılarda bulunmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Gazi Eğitim Fakültesi</span>

Gazi Eğitim Fakültesi, cumhuriyetin ilk yıllarında Ankara'da kurulan, cumhuriyet kuşağı ortaokul öğretmenlerinin yetiştirilmesinde çok önemli bir rol oynayan eğitim kurumudur. Türkiye'nin en köklü eğitim fakültelerinden biridir. Gazi Üniversitesi'nin temelini oluşturur. 1926 yılında Orta Muallim Mektebi olarak kurulan okul; 1929 yılında Gazi Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü adını almış, 1982 yılında ise Gazi Üniversitesine bağlanmıştır. Mimar Kemaleddin Bey'in yaptığı Gazi Eğitim Fakültesinin ana binası; bugün Gazi Üniversitesi Rektörlüğüne, Gazi Eğitim Fakültesi Dekanlığı ve kütüphanesine, Gazi Eğitim Fakültesi Fen bilimleri Öğretmenliği bölümünün laboratuvarlarına, çeşitli jeolojik taşlar, bitkiler ve doldurulmuş hayvanlardan oluşan fen ve tabiat bilimleri müzesine, Gazi Resim ve Heykel Müzesine ev sahipliği yapmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Sırrı Erinç</span> Türk coğrafyacı

Sırrı Erinç, Türk coğrafyacı.

<span class="mw-page-title-main">Uygulamalı Bilimler Üniversitesi</span>

Uygulamalı Bilimler Üniversitesi, ilk olarak Almanya'da ve Avusturya'da, daha sonra Avusturya, Lihtenştayn, Kıbrıs Cumhuriyeti, Yunanistan ve Türkiye'de de kurulmuş bir eğitim kurumu çeşididir. Almanya ve Avusturya'daki üniversitelerin bir kısmı Universität (Üniversite), bir kısmı ise Fachhochschule olarak geçer. Her ikisinden de mezun olan kişiler Bologna Sürecine göre lisans derecesi almaktadır.

Mehmet Besim Darkot, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk büyük coğrafyacılarından biridir.

<span class="mw-page-title-main">Erich Obst</span>

Erich Obst, Almanya'dan davet edilen ve Türkiye'de modern coğrafyanın kuruluşunda görev alan coğrafyacıdır.

<span class="mw-page-title-main">İbrahim Hakkı Akyol</span>

İbrahim Hakkı Akyol, Cumhuriyet döneminin ilk coğrafyacılarından biri.

Ahmet Hulusi Ardel, Cumhuriyet döneminin ilk büyük coğrafyacılarından biridir.

Cemal Arif Alagöz, Cumhuriyet Döneminin ilk coğrafyacılarından biridir.

Ord. Prof. Ali Tevfik Tanoğlu, Cumhuriyet döneminin ilk büyük coğrafyacılarından biridir.

Ernest Chaput, Fransa'dan davet edilmiş ve Türkiye'de modern coğrafya biliminin kurucularından birisi olmuş coğrafyacıdır.

Herbert Louis Almanya’dan davet edilmiş ve Türkiye’de modern coğrafya biliminin kurucularından birisi olmuştur.

Reşat İzbırak, Türk coğrafyacı. Cumhuriyet döneminin ilk büyük coğrafyacılarından ve Türkiye'de çağdaş coğrafyanın kurucularından biridir.

Erol Tümertekin,, beşerî ve iktisadî coğrafya alanında yaptığı çalışmalarla Türk coğrafya bilimine önemli katkılarda bulunmuş coğrafyacı. Mimar Han Tümertekin'in babasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Türkiye'de üniversiteler</span> Türkiyede yükseköğretime genel bakış

Günümüzdeki teşkilat ve statüye sahip üniversiteler Türkiye'de, 1863’te kurulan Dârülfünunla başlar. Avrupa üniversitelerinde eğitim öğretim kilisenin kontrolü altındaki teolojiye dayanmasına rağmen Türklerin Selçuklu, Osmanlı ve daha pek çok değişik dönemlerde kurduğu çeşitli statülerdeki üniversiteler de pozitif bilimlerin de okutulması bakımından üniversite olarak bilimsel kariyerini başından günümüze kadar muhafaza etti. Bu sebeple Türkiye’de modern üniversitelerin ilki olan İstanbul Üniversitesi, 1453 senesinde Fatih Sultan Mehmed'in din ilimleri yanında fen ilimlerinin de okutulması için kurduğu Fatih Külliyesi'ne dayanmakta olup, beş asırlık bir geçmişe sahiptir.

İlhan Yaşar Hacısalihoğlu, Türk uluslararası ilişkiler uzmanı ve coğrafyacı. İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi rektörüdür.

İstanbul Üniversitesi Coğrafya Bölümü, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi bünyesinde, coğrafya eğitimi veren bölümdür. Türkiye'de kurulan ilk coğrafya bölümüdür.