İçeriğe atla

Crush sendromu

Crush sendromu
1985'teki Meksika Depremi'nde yıkılan bir bina. Depremler, crush sendromu yaralanmalarının ana nedenidir.
UzmanlıkAcil tıp Bunu Vikiveri'de düzenleyin
KomplikasyonBöbrek yetmezliği

Crush sendromu (aynı zamanda ezilme sendromu, travmatik rabdomiyoliz veya Bywaters sendromu), iskelet kasında ezilme yaralanmasından sonra büyük şok ve böbrek yetmezliği ile karakterize tıbbi bir durumdur. Ezilme yaralanması, vücudun etkilenen bölgelerinde kas şişmesine ve/veya nörolojik rahatsızlıklara neden olan kolların, bacakların veya vücudun diğer kısımlarının sıkışması iken, crush sendromu sistemik belirtilerle birlikte lokalize ezilme yaralanmasıdır.[1] Vakalar genellikle deprem gibi felaketlerde, devrilen duvarların altında kalan kişilerde görülür.

Ezilme hasarı olan kişiler saha tıbbında en büyük zorluklardan bazılarını teşkil eder ve yaralanmalarının olduğu yerde bir doktorun ilgisine ihtiyaç duyabilirler. Yaralının uygun fizyolojik hazırlığı zorunludur.[2] Hastayı ampütasyon yapmadan kurtarmak mümkün olabilir; ancak ciddi durumlarda saha ampütasyonları gerekli olabilir.

Patofizyoloji

Japon bir doktor olan Seigo Minami, ezilme sendromunu ilk kez 1923 yılında bildirdi.[2][3][4] Birinci Dünya Savaşı'nda böbrek yetmezliği nedeniyle ölen üç askerin patolojisini incelemişti. Böbrek değişiklikleri, oksijen eksikliği nedeniyle kasların tahrip olmasından kaynaklanan aşırı miyoglobin birikiminden kaynaklanıyordu. İlerleyici akut böbrek yetmezliği akut tübüler nekrozdan kaynaklanmaktadır.

Bu sendrom daha sonra İngiliz doktor Eric Bywaters tarafından 1941 yılında Londra'nın savaş zamanında bombalanması (The Blitz) sırasında hastalarda tanımlandı.[5][6] Ezilme basıncının serbest bırakılmasından sonra ortaya çıkan bir reperfüzyon hasarıdır. Mekanizmanın, rabdomiyoliz (iskemik koşullar nedeniyle hasar gören iskelet kasının parçalanması) ürünleri olan kas yıkım ürünlerinin (özellikle miyoglobin, potasyum ve fosfor) kan dolaşımına salınması olduğuna inanılmaktadır.

Böbrekler üzerindeki spesifik etkisi tam olarak anlaşılamamıştır, ancak kısmen miyoglobinin nefrotoksik metabolitlerine bağlı olabilir.

En yıkıcı sistemik etkiler, hasta uygun şekilde hazırlanmadan ezilme basıncı aniden serbest bırakıldığında ortaya çıkabilir ve reperfüzyon sendromuna neden olabilir. Ezilme mekanizmasına doğrudan maruz kalan dokuya ek olarak, doku daha sonra uzuvlarda ve ekstremitelerde ani reoksijenasyona maruz kalır. Uygun hazırlık yapılmadığında, hasta ağrı kontrolü ile iyileşmeden önce neşeli olabilir, ancak kısa bir süre sonra ölebilir. Bu ani başarısızlık "gülümseyen ölüm" olarak adlandırılır.[7]

Bu sistemik etkilere travmatik rabdomiyoliz neden olur. Kas hücreleri ölürken sodyum, su ve kalsiyum emerler; rabdomiyoliz potasyum, miyoglobin, fosfat, tromboplastin, kreatin ve kreatin kinaz açığa çıkarır.[]

Yaralanma tedavi edilmezse ezilme sendromu doğrudan kompartman sendromundan kaynaklanabilir.[8] Belirtiler beş adettir: ağrı, solukluk, parestezi (karıncalanma), felç ve nabızsızlık.[9]

Tedavi

Rabdomiyoliz bir nekroz olduğu için etkilerini ve hasarını geri alabilecek belirgin bir tedavi seçeneği yoktur.[10] Ancak erken ve tutarlı bir şekilde hareket edilerek daha fazla komplikasyona yol açabilecek patolojinin oranı azaltılabilir.[11] Genel tedavi böbrek yetmezliğinin (renal yetmezlik) önlenmesine bağlıdır, bu da hastanın rehidrate edilmesiyle yapılır. Ayrıca idrarın daha bazik bir pH değerine sahip olmasını sağlamaya da bağlıdır (idrarın alkalileştirilmesi).[11]

Crush sendromu ilerlemesi (MC en yaygın, # kırık, MODS çoklu organ disfonksiyon sendromu, RTN renal tübüler nekroz).

Hemen tedavi edilmeyen crush sendromu ölümüne ciddi kafa yaralanması, karın organlarının hasar gördüğü gövde yaralanması ve asfiksi (aşırı oksijen kaybı) neden olur. Erken tedavi edilmemiş crush sendromu ölümüne hiperkalemi ve hipovolemik şok neden olur. Geç tedavi edilmemiş crush sendromu ölümüne böbrek yetmezliği, koagülopati ve kanama ile sepsis neden olur.[11]

Crush sendromu riski nedeniyle, profesyonel olmayan ilk yardımcılara (Birleşik Krallık'ta) mevcut tavsiye, 15 dakikadan uzun süredir sıkışmış olan crush yaralanması olanları serbest bırakmamaktır.[12] Tedavi, turnikenin serbest bırakılmaması, Dextran 4000 IU kullanılarak hastaya aşırı sıvı yüklenmesi ve basıncın yavaşça serbest bırakılmasından oluşur. İlk yardım sırasında basınç serbest bırakılırsa sıvı kısıtlanır ve hasta için bir giriş-çıkış çizelgesi tutulur.[]

Saha yönetimi

Belirtildiği gibi, permisif hipotansiyon (kısıtlayıcı sıvı tedavisi) akıllıca değildir. Dikkatli sıvı yüklemesi ve intravenöz sodyum bikarbonat uygulaması, özellikle ezici ağırlık hastanın üzerinde 4 saatten fazla kalıyorsa ancak genellikle bir saatten fazla devam ediyorsa akıllıca olacaktır. San Francisco acil servis protokolü, "çocuk hastalar ve kardiyak veya renal disfonksiyon öyküsü olan hastalar" için sınırlı olmak üzere, 2 L bolus normal salin ve ardından 500 mL/saatlik temel bir yetişkin dozu öngörmektedir.[13]

Turnike kullanımı ezilmeye bağlı bir yaralanmanın hayati tehlike yaratan sonuçlarını geciktirebilir ve kişinin kaybettiği sıvıların tıbbi olarak hemen vücuda geri kazandırılamaması durumunda ikinci bir seçenek olabilir. Turnike önlemleri, kişi 2 saatten uzun süredir sıkışmışsa alınmalıdır.

İlk hastane yönetimi

Klinisyen hastayı hipotansiyon, böbrek yetmezliği, asidoz, hiperkalemi ve hipokalsemiye karşı korumalıdır. Tercihen travma tıbbında deneyimli bir yoğun bakım ünitesine kabul edilmesi uygun olabilir; iyi görünen hastaların bile gözlemlenmesi gerekir. Açık yaralar debridman, antibiyotik ve tetanoz toksoidi ile cerrahi olarak uygun şekilde tedavi edilmeli; yaralı bölgelere buz uygulanmalıdır. Solunum ve dolaşım kontrol edilmeli ve uygunsa hastaya oksijen verilmelidir. Ölçülen elektrolit, arteriyel kan gazı ve kas enzimi miktarlarına bağlı olarak oral veya intravenöz sıvılar verilmelidir.[11]

Hipotansiyonu önlemek için 1,5 L/saate kadar intravenöz hidrasyona devam edilmelidir. IV sıvılar ve mannitol ile en az 300 mL/saat idrar çıkışı sürdürülmeli ve idrar artışı sağlanamazsa hemodiyaliz düşünülmelidir. Böbreklerde miyoglobin ve ürik asit birikimini önlemek için idrar pH'sını 6,5 veya üzerinde tutmak üzere intravenöz sodyum bikarbonat kullanılmalıdır.

Hiperkalemi/hipokalsemiyi önlemek için aşağıdaki yetişkin dozlarını dikkate alınmalıdır:

  • kalsiyum glukonat %10 10 mL veya kalsiyum klorür %10 5 mL 2 dakika içinde IV
  • Sodyum bikarbonat 1 meq/kg IV yavaş itme
  • normal insülin 5-10 U
  • 50 glukoz 1-2 ampul IV bolus
  • kayeksalat 25-50 g sorbitol %20 ile 100 mL ağızdan veya rektumdan.

Yine de anormal kalp ritimleri gelişebilir; elektrokardiyografik izleme tavsiye edilir ve derhal özel tedaviye başlanılmalıdır.

Kaynakça

  1. ^ "Blast Injuries: Crush Injury & Crush Syndrome" (PDF). Centers for Disease Control. 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Ocak 2015. 
  2. ^ a b Minami, Seigo (1923). "Über Nierenveränderungen nach Verschüttung". Virchows Archiv für Pathologische Anatomie und Physiologie und für Klinische Medizin. 245 (1): 247-267. doi:10.1007/BF01992107. 10 Şubat 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Şubat 2023. 
  3. ^ Medical discoveries - Who and when- Schmidt JF. Springfield: CC Thomas, 1959. p.115.
  4. ^ Morton's medical bibliography -An annotated check-list of texts illustrating History of medicine (Garrison-Morton). Aldershot: Solar Press; 1911. p.654.
  5. ^ synd/3870 ; ("İsmini Kimden Aldı" websitesi) Whonamedit?
  6. ^ Bywaters, E. G.; Beall, D. (1941). "Crush injuries with impairment of renal function". British Medical Journal. 1 (4185): 427-432. doi:10.1136/bmj.1.4185.427. PMC 2161734 $2. PMID 20783577. 
  7. ^ Nancy Caroline. Nancy Caroline's Emergency Care in the Streets: Trauma Medical. 2 (6.6yıl=2007 bas.). ss. 19-13. ISBN 9780763742393. 
  8. ^ Pallister, Ian (20 Mayıs 2016). "Management of Compartment Syndrome and Crush Syndrome". Orthopaedic Trauma in the Austere Environment. ss. 363-368. doi:10.1007/978-3-319-29122-2_28. ISBN 978-3-319-29120-8. 10 Şubat 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Şubat 2023. 
  9. ^ "Compartment Syndrome - The 5 Ps". Ausmed. 17 Mayıs 2016. 13 Eylül 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Ocak 2020. 
  10. ^ Sever, Mehmet (30 Nisan 2011). "Management of Crush Syndrome Casualties after Disasters". Rambam Maimonides Medical Journal. 2 (2): e0039. doi:10.5041/RMMJ.10039. PMC 3678930 $2. PMID 23908797. 
  11. ^ a b c d Smith, Jason (23 Ekim 2002). "Crush Injury and Crush Syndrome". Ovid. 54. 
  12. ^ St John Ambulance UK First Aid Manual, 10th Edition, p. 118
  13. ^ "Crush Syndrome" (PDF). San Francisco Emergency Medical Services Agency. 1 Temmuz 2002. Protocol: #P-101. 28 Ekim 2011 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. 
Sınıflandırma


İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Zehirlenme</span> Kimyasal bir maddenin canlı üzerindeki patolojik etkisidir

Zehirlenme, kimyasal bir maddenin canlı organizma üzerindeki patolojik etkisidir. Görece küçük miktarlarda kimyasal ya da biyokimyasal etki gösteren zehir, süresi ve ağırlığı değişebilen bir hastalık haline ya da ölüme yol açar. Adli tıp uzmanları, zehirlenme olgularını 3 orijine ayırarak inceler:

  1. Kaza
  2. İntihar
  3. Cinayet

Conn sendromu böbrek üstü bezlerinden artmış aldosteron salgısı, baskılanmış plazma renin aktivitesi, hipertansiyon ve hipokalemi ile karakterize bir durumdur. Primer hiperaldosteronizm olarak da adlandırılır.

<span class="mw-page-title-main">Diyaliz</span>

Böbrek diyalizi böbrekleri artık bu işlevleri doğal olarak yapamayan kişilerde fazla su, çözünen maddeler ve toksinlerin kandan uzaklaştırılması işlemidir. İlk başarılı diyaliz 1943 yılında gerçekleştirilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Böbrek yetmezliği</span> böbreklerin kandaki atık ürünleri yeterince filtreleyemediği hastalık

Son dönem böbrek hastalığı (ESRD) olarak da bilinen böbrek yetmezliği, böbreklerin artık kandaki atık maddeleri yeterince filtreleyemediği ve normal seviyelerin %15'inden daha azında çalıştığı tıbbi bir durumdur.

<span class="mw-page-title-main">Hemodiyaliz</span> Kanın temizlenmesi için kullanılan tıbbi prosedür

Tıpta, hemodiyaliz, fistül, greft ya da kateter adı verilen uygun bir vasküler giriş yolu kullanılarak hastadan alınan kanın, bir makine ve pompa yardımıyla diyalizör adı verilen bir süzgeçten geçirilirken sıvı ve solüt içeriğini düzenleyerek hastaya geri verilmesine verilen addır. Genelde haftada 3 kez 4 saat süren seanslar şeklinde uygulanır.

<span class="mw-page-title-main">Ketoprofen</span> Ağrı kesici ve ateş düşürücü etkiye sahip bir ilaç etken maddesi

Ketoprofen, ağrı kesici ve ateş düşürücü etkiye sahip bir ilaç etken maddesidir. Non steroidal antiinflamatuar ilaçların propiyonik asitler sınıfındandır.

Cushing sendromu, 1932 yılında Harvey Williams Cushing tarafından tanısı ilk kez konmuş olan kortizol hormonunun olağanın üstünde bir düzeyde olduğu durumlarda ortaya çıkan belirtiler bütünüdür. Diğer isimleri Itsenko-Cushing sendromu, hiperadrenokortisizm veya hiperkortisizm. Cushing sendromunun alışılmış nitelikleri kilo artması, obezite, kan basıncının artması (hipertansiyon) ve derinin zayıflaması sonucu oluşan çizgilerdir. Her hastada belirtilerin tümü gözlenmeyebilir. Belirtilerin ağırlığı ve niceliği hastanın ne denli uzun bir süredir kortizol etkisinde kalmasına bağlıdır. Ancak kimi belirtiler bu durumdan bağımsız, iveğen olarak da gelişebilir. Örneğin, özellikle uyluk kemiğinin baş bölgesinin iveğen doku ölümüne uğraması çok kısa bir süredir hafif izleyen ya da yıllardır ağır izleyen Cushing sendromlu hastalarda da rastlanabilir.

<span class="mw-page-title-main">Rabdomiyoliz</span> Hasarlı iskelet kasının hızla parçalandığı insan hastalığı (durumu)

Rabdomiyoliz, kas dokusundaki hasar (lizis) sebebiyle, iskelet kası dokusunda (rabdomyo) meydana gelen ani bozulmadır. Kas hasarı fiziksel, kimyasal veya biyolojik faktörlerden kaynaklanabilir. Kaslardaki tahribat, hasarlı kas hücrelerinin bozulma ürünlerinin kana karışmasına sebep olur. Bunlardan miyoglobin gibi bazıları böbrekler için zararlıdır ve akut böbrek yetmezliğine sebep olabilir. Gerektiğinde intravenöz sıvı ve diyaliz veya hemofiltrasyon ile tedavi uygulanır.

<span class="mw-page-title-main">İntravenöz tedavi</span> Damar içine verilen ilaç

İntravenöz tedavi veya Damar içi tedavi, herhangi bir sıvı, ilaç veya besin kaynağının doğrudan kişinin damarına uygulayan tıbbi bir tekniktir. Damar içi tedavi özellikle rehidrasyon veya bireyin akli denge kaybı gibi herhangi bir sebepten ötürü, ağızdan sıvı veya yiyecek alamaması durumunda sıkça kullanılan bir yöntemdir. Ayrıyeten elektrolit dengesizliğini düzeltmek veya ilaç, kan bağışı ve elektrolit gibi tedavileri uygulamak için de kullanılabilir.

<span class="mw-page-title-main">Akut böbrek yetmezliği</span>

Akut böbrek yetmezliği (ARF) böbreğin hasar göremesi sonucu meydana gelen böbrek fonsiyonlarının aniden kaybı olayıdır. Bu durumda normalde böbreklerin çıkardığı azotlu ve azotsuz atıklar vücutta tutulur. İşlev bozukluğunun ağırlığı ve süresine bağlı olarak bu birikinti, metabolik asidoz ve hiperkalemi gibi metabolik bozulmalarla birlikte vücudun sıvı dengesini değiştirir ve diğer organ sistemlerini de etkiler.

<span class="mw-page-title-main">Kortikosteroid</span>

Kortikosteroid, böbrek üstü bezlerinde salgılanan bir steroid hormon türü ve bu hormonların sentetik analoglarına verilen addır. Glukokortikoid olan kortizon ile hidrokortizon kan şekeri seviyesi ve inflamasyon tepkisinde, mineralokortikoid olan aldosteron ise böbrek borucukları düzeyinde, su ve sodyumun geri emilimini ve potasyumun atılımını kolaylaştırarak su mineral dengesinde rol oynarlar.

<span class="mw-page-title-main">Miyoglobin</span> genel omurgalılardaki ve neredeyse tüm memelilerdeki kaslarda bulunan Fe ve O bağlayıcı proteindir

Miyoglobin ; genel olarak omurgalılardaki ve hemen hemen tüm memelilerdeki kas dokusunda bulunan demir ve oksijen bağlayıcı bir proteindir. Miyoglobin, yapısı çözümlenen ilk protein niteliğindedir. 1958'de ilk kez Max Perutz ve Sir John Cowdery Kendrew tarafından kristalografi ile yapısı çözümlenmiştir. Miyoglobin, kanda bulunan, bundan ziyade kırmızı kan hücresinde bulunan demir ve oksijen bağlayıcı niteliğe sahip olan hemoglobin ile uzaktan bir ilişkisi bulunmaktadır. Miyoglobin kas dokusundan başka bir dokuda bulunamaz, ancak kas dokusunda oluşan bir yaralanma sonucunda kan dolaşımına katılabilir. Kanda bulunuşu sıra dışı bir durum olarak görülebilen miyoglobin, tanısal bir belirteç olabilir. Kas hasralanmasına duyarlı olan miyoglobin, göğüs ağrısı olan hastalarda kalp krizi için potansiyel bir belirteçtir. Ancak miyoglobinin kalp krizi tanısındaki özgünlüğü düşüktür; tanı koyulurken CK-MB, cTnT, EKG ve klinik bulguların dikkate alınması gerekmektedir. Rabdomiyoliz gibi kas hasarlanması sonucunda kandaki yoğunluğu artan miyoglobin, böbreklerce süzülür; ancak bu durum böbrekteki renal tübüler epiteller için toksiktir ve akut böbrek yetmezliğine neden olabilir.

İntersitisyel nefrit (veya tübülo-intersitisyel nefrit) böbrek tübüllerini çevreleyen intersitisyumunu etkileyen bir nefrit türüdür. Bu hastalık akut, yani aniden veya kronik, yani yavaş seyirli olarak gelişip devam eden ve böbrek yetmezliğiyle sonuçlanan tablolar halinde ortaya çıkabilir.

Waterhouse–Friderichsen sendromu, adrenal bezlere kanama nedeniyle, genellikle ciddi bakteriyel enfeksiyondan kaynaklanan adrenal bez yetmezliği olarak tanımlanır. Tipik olarak, Neisseria meningitidis neden olur.

IMAGe sendromu, genel gelişme geriliği, genital anomaliler ve konjenital adrenal hipoplazisi ile karakterize, otosomal dominant yolla aktarılan kalıtsal bir sendromdur; otosomal resesif olgular da bilinmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Sistinozis</span>

İlk olarak 1903 yılında Abderhalden tarafından tıbbi literatürde tanımlanan Sistinozis hastalığı, amino asit sistininin oksitlenmiş dimeri olan lizozomların içinde sistin birikimi ile oluşan bir lizozomal depo hastalığı olarak sınıflandırılır. Sistinoz, lizozomal depo hastalığı bozuklukları grubuna ait belgelenmiş ilk genetik hastalıktır. Sistinozis hastalığı; başta böbrekler ve gözlerde olmak üzere kaslar, karaciğer, pankreas ve beyin gibi farklı organ ve dokularda hasara neden olan metabolik bir hastalıktır.

<span class="mw-page-title-main">Künt travma</span>

Künt travma veya perforan (delici) olmayan travma; bir fiziksel travma sonrası ortaya çıkan durumdur. Bir nesne cildi deldiğinde ve vücudun bir dokusuna girerek açık bir yara ve çürük oluşturduğunda ortaya çıkan delici travmadan (penetran) farklı bir durumdur.

Ren arcuatus (Latince), renal füzyon veya süper böbrek olarak da bilinen at nalı böbrek, erkeklerde daha sık görülen, genellikle asemptomatik olan ve genellikle tesadüfen teşhis edilen yaklaşık 500 kişiden 1'ini etkileyen doğuştan gelen bir hastalıktır. Bu bozuklukta, hastanın böbrekleri, anne karnındaki gelişim sırasında at nalı şeklinde kaynaşarak birleşir. Kaynaşmış kısım at nalı böbreğin kıstağıdır. Anormal anatomi böbrek drenajını etkileyerek böbrek taşı ve idrar yolu enfeksiyonlarının sıklığının artmasına ve ayrıca böbrek kanseri riskinin artmasına neden olabilir.

<span class="mw-page-title-main">Hipervolemi</span>

Hipervolemi, fazla sıvı yüklenmesi olarak da bilinir, kanda çok fazla sıvının bulunduğu bir tıbbi durumdur. Bu durumun aksi ise hipovolemidir, hipovolemide kanda çok az sıvı bulunur. İntravasküler kompartmanda fazla sıvı bulunması, vücuttaki toplam sodyumun artması ve bunun sonucunda ekstraselüler vücut suyunda artış olması nedeniyle ortaya çıkar. Bu durum genellikle; konjestif kalp yetmezliği (KKY), böbrek yetmezliği ve karaciğer yetmezliğinde görülen sodyum dengesi düzenleyici mekanizmalardaki bozulmalar sonucunda ortaya çıkar. Hipervolemi; gıdalardan, intravenöz çözeltilerden, kan nakillerinden, ilaçlardan veya tanılayıcı kontrast boyalardan fazla sodyum alımı sonucunda da ortaya çıkabilir. Hipervolemi tedavisi temel olarak diüretik uygulamasını ve, su, sıvı, sodyum ve tuz alımını sınırlamayı içerir.

<span class="mw-page-title-main">Glomerülonefrit</span> böbrekteki glomerüllerin iltihaplanması

Glomerülonefrit (GN), birkaç böbrek hastalığına atıfta bulunmak için kullanılan bir terimdir. Hastalıkların çoğu, böbreklerdeki glomerüllerin veya küçük kan damarlarının iltihaplanması ile karakterizedir, ancak tüm hastalıkların mutlaka bir enflamatuar bileşeni yoktur.