İçeriğe atla

Coğrafya kaderdir

Coğrafya kaderdir, yaşanılan coğrafi alanın ve iktisadi durumun insan refahı üzerine etkilerini betimleyen, genellikle olumsuz anlamda kullanılan bir söylemdir. Türk dilinde yaygın olarak kullanılırken ilk olarak kimin ne anlamda söylediği ile günümüzdeki karşılığı muhtelif tartışmaların konusudur. Ağırlıkla İbn-i Haldun'a ve Mukaddime'sine doğrudan veya ikincil olarak zayıf ve tekrarlayıcı (aktarıcı) referanslar ile atfedilen bu sözden "Türkçede ilk söz eden kişi", Nurdan Gürbilek'e göre Yaşadığım Gibi adlı eserinde Ahmet Hamdi Tanpınar'dır.[1]

İzahsız ve aktarıcı şekilde yapılan, sosyal medya paylaşımlarında genel kabul gördüğü düşünülen, insanların bu menfi durumun bir parçası hissettikleri,[2] Kim Milyoner Olmak İster? adlı yarışmada soru olarak bile yer alan Haldun atıflarına rağmen Dergâh Yayınları'ndan çıkan Mukaddime çevirisi ile diğer muhtelif çevirilerde doğrudan Coğrafya kaderdir sözü geçmemektedir. Eserde coğrafya faktörü fiziki ve ahlaki alana indirgenmektedir. Haldun eserinde hava ve iklimin insan fiziki yapısı üzerine olan etkilerine, durum ve ahlakına olan tesirlerine değinmektedir. Bu çerçevede gıda gibi insan gereksinimlerinin bolluğu veya kıtlığının topluma etkileri üzerine, coğrafî durumun "sevk, idare, siyaset ve medeniyetle olan" ilişkilerini izah etmek istemiştir. Bu izahlarda coğrafya, günümüz modern insan tahayyülünün aksine mutlak bir biçime sokulmuştur.[3]

Söylemin günümüzdeki kullanımında, bağlamın Haldun'a lafzen ait olmasa da manaen onu çağrıştırdığını[4] ancak modern insan refahı, ekonomik durum, çağın gelişmişlik göstergeleri ile insani hak ve beklentileriyle birleştiği; olumsuz manasını bu beklentilerin karşılanamaması ve bireylerin bundan mahrum bırakılmasıyla kazandığı düşünülmektedir.[3]

Kaynakça

  1. ^ Gürbilek, Nurdan (2020). İkinci Hayat (2 bas.). İstanbul: Metis Yayınları. s. 141. 
  2. ^ Yılmaz, Zafer (4 Mayıs 2020). "Korona Salgını ve Yarınsızlık: Bir Kaygı Toplumu Olarak Türkiye". Birikim. 23 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Aralık 2020. 
  3. ^ a b Irmak, Erkan (7 Eylül 2017). "Aramaya inanmak: Coğrafya nedir?". K24. 12 Eylül 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Aralık 2020. 
  4. ^ Rauf Belge, "Bir Beşeri Coğrafyacı Olarak İbn Haldun", Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Coğrafya Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2016: s. 216.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Coğrafya</span> karasal yüzeyi, bu yüzeyler içerisinde yaşayan toplulukları ve birbirleriyle etkileşim halinde olan bölgeleri, yerleri ve konumları inceleyen bilim

Coğrafya; beşerî (insanî) sistemleri ve yeryüzünü araştıran, bunlar arasındaki ilişkiyi neden-sonuç ve dağılış ilkesine bağlı olarak inceleyen ve sorgulayan bir bilim dalıdır. Yer ve insanlar arasındaki ilişkiler coğrafyanın konusunu oluşturur. Coğrafya sözcüğü Yunanca “γεωγραφία” gaia (yer) ve gráphein sözcüklerinden türemiştir. Türkçesi yerçizim sözcüğüdür. Zamanımızdan 2200 yıl önce coğrafya terimini ilk kullanan kişi Eratosthenes olmuştur. Gregg ve Leinhardt (1994), coğrafyayı 4 özellikle karakterize edilen bir disiplin olarak tanımlamaktadırlar:

<span class="mw-page-title-main">İbn Haldun</span> Arap tarihçi, düşünür ve sosyolog (1332–1406)

İbn Haldun, modern tarihyazımının, sosyolojinin ve iktisatın öncülerinden kabul edilen 14. yüzyıl düşünürü, devlet adamı ve tarihçisidir. Ayrıca İslam aleminde Liberalizm ilkelerini kitaplarında bulunduran ilk Müslüman düşünür. Köklü bir aileden geldiği için iyi bir eğitim aldı. Tunus ve Fas'ta devlet görevlerinde bulunduktan sonra Gırnata ve Mısır'da çalıştı. Kuzey Afrika'nın o dönem istikrarsız ve entrikalarla dolu siyasal yaşamı 2 yıl hapiste yatmasına neden oldu. Bedevi kabilelerini çok iyi tanımasından dolayı aranan bir devlet adamı ve danışman oldu. Mısır'da 6 defa Maliki kadılığı yaptı. Şam'ı işgal eden Timur ile görüşmesi bir fatih ile bir bilginin ilginç buluşması olarak tarihe geçti.

<span class="mw-page-title-main">Mukaddime</span> İbn-i Haldunun, 1375te Kalatu ibn Seleme adlı kalede Beni Arif kabilesinin himayesinde yaşadığı dönemde yazdığı eser

Mukaddime, İbn-i Haldun'un en ünlü eseridir. Tarih, iktisat, sosyoloji ve siyaset gibi birçok sosyal bilim için temel teşkil eden görüşleri içinde barındırır. İbn-i Haldun eserini 1375'te Kal'atu ibn Seleme adlı kalede Beni Arif kabilesinin himayesinde yaşadığı dönemde kaleme aldı.

<span class="mw-page-title-main">Kâtip Çelebi</span> Türk-Osmanlı bilim insanı ve aydın

Kâtip Çelebi ya da Hacı Halife ; tarih, coğrafya, bibliyografya ve biyografya ile ilgili çalışmalar yapmış Türk-Osmanlı bilim insanı ve aydını. Dünya bilim edebiyatında en ünlü ve bilinen eseri; İslam dünyasının en değerli eserlerini içeren 15.000'e yakın kitabı ve 10.000'e yakın müellifi (yazar) alfabetik dizin sistemine göre tanıtan Keşf ez-zunûn 'an esâmî el-kutub ve'l-fünûn ve daha sonra İbrahim Müteferrika tarafından basılan meşhur coğrafya ansiklopedisi Cihannümâ ile tanınır. Kâtip Çelebi, az sayıdaki 17. yüzyıl Osmanlı nesir yazarları arasındadır.

<span class="mw-page-title-main">Biyocoğrafya</span> bitki ve hayvan türlerinin dağılımını ve bu dağılımın nedenlerini inceleyen Fiziki coğrafyanın alt bilim dalı

Biyocoğrafya, bitki ve hayvan türlerinin dağılımını ve bu dağılımın nedenlerini inceleyen Fiziki coğrafyanın alt bilim dalıdır.

<i>Risale-i Nur</i> tefsir külliyatı

Risale-i Nur, konu sırası takip etmeyen, güncel, İslami ve imani konularda Said Nursi tarafından 1925 yılında yazılmaya başlanmış, 24 yılda tamamlanmış kitap ve kitapçıklardan oluşan bir külliyattır.

Sufi metafiziği başlıca vahdet (birlik) düşüncesi etrafında gelişmiştir. Öyle ki varlık bir "Mutlak Varlık" ve O'nun aynada yansımalarından oluşan görüntülerden ibarettir. Bu anlayışı açıklayan iki farklı ifade biçimi kullanılır; Vahdet-i vücud ve vahdet-i şuhut. Bazı İslami reformcular bu iki deyim arasındaki farklılığın sadece semantik ve deyimle ilgili olduğunu, özünde bir farklılık içermediğini söylerler. Sufi metafiziğinde diğer dikkat çeken konular hulul, teşkik ve maksut birliği gibi konulardır. Allah ile evren arasındaki ilişkinin tarzı sufiler arasında olduğu gibi, sufi olmayan müslümanlar arasında da tartışılagelmekte olan bir konudur.

<span class="mw-page-title-main">Turan Dursun</span> Türk din adamı, araştırmacı ve yazar

Turan Dursun, Türk yazar, din eleştirmeni, eski imam ve müftü. İbnü'r Râvendî'nin takipçilerindendir. Yapmış olduğu araştırmalarında İslam'ı ve peygamberi Muhammed'i eleştirmiştir. Monoteistik dinler tarihi eğitimi görmüştür. Daha sonra 1966 yılında TRT'de işe başlamış ve 10 sene boyunca dini içerikli programlar yapmıştır. Emekli olduktan sonra, 1989 yılında, 2000'e Doğru dergisinde haftalık yazılar yazmaya başlamıştır. İslâm dinini açıkça eleştirdiği için köktendinci İslamcılar tarafından ölümle tehdit edilmiştir. 4 Eylül 1990'da evinin önünde faili meçhul bir suikast sonucu ölmüştür.

<span class="mw-page-title-main">Fiziki coğrafya</span> coğrafyanın iki önemli alt alanından biri

Fiziki coğrafya coğrafyanın büyük alanlarından biridir. Fiziki coğrafya; insan coğrafyasının alanı olan kültürel çevre aksine, atmosfer, hidrosfer, biyosfer ve jeosfer gibi doğal çevrelerin süreç ve değişimlerini inceleyen doğa bilimi dalıdır.

<span class="mw-page-title-main">Sadreddin Konevî</span>

Sadreddin Konevî, Fars sufi. Malatya'da doğmuştur.

<span class="mw-page-title-main">İslam'ın Altın Çağı dönemi bilim insanları listesi</span> Vikimedya liste maddesi

İslam'ın Altın Çağı dönemi bilim insanları listesi, İslam'ın Altın Çağı'nda İslam coğrafyası içerisinde çalışmalarını yürüten bilim insanlarının listesidir. Formal bilimler, fiziksel bilimler, doğa bilimleri, sosyal bilimler, uygulamalı bilimler ve disiplinlerarası bilimler üzerine çalışan Müslüman bilim insanları, 8. yüzyılın ortalarından 15. yüzyılın sonlarına kadar uzanan dönemde çalışmalarını yürütmüşlerdir. İslam'ın Altın Çağı döneminde Müslüman bilim insanları içerisinde Arap, Fars, Türk, Kürt olduğu gibi, İslamiyet'i kabul edip Müslüman olan Çinli, Hintli, Yunanlı gibi çok değişik milletlere mensup bilim insanları da mevcuttur.

<span class="mw-page-title-main">İslam'ın Altın Çağı</span> 8. ilâ 15. yüzyıllar arasında İslam dünyasının bilimsel, teknolojik ve kültürel olarak zirvede olduğu dönem

İslam'ın Altın Çağı veya İslam Rönesansı, tarihsel olarak Orta Çağ'da, Abbâsîler döneminde 8. yüzyılın ortalarında başlayan ve 15. yüzyılın sonlarına kadar devam eden, İslâm dünyasının çoğunun bilimsel, ekonomik, kültürel, sanatsal, siyasi ve dinî yönlerden zirvede olduğu dönemi ifade eder. Abbâsîler devrinde, Hârûnürreşîd tarafından Bağdat'ta Beytülhikme adında büyük bir bilim merkezinin kurulması ile başlayan bu dönemin, Moğolların 1258'de Bağdat'ı kuşatıp yağmalaması ve böylelikle Abbâsî Hâlifeliği'nin yıkılması ile son bulduğu şeklinde genel bir kabul vardır. Ancak bazı kaynaklarda bu dönemin 14. yüzyıla kadar, bazı kaynaklarda da 15. yüzyıla, hatta 16. yüzyıla kadar sürdüğü ifade edilir.

<span class="mw-page-title-main">Asabiyye</span>

Asabiyye ya da Asabiyyet İbn-i Haldun'un düşünce sisteminde toplumların ilkellikten uygarlığa doğru ilerlemesini sağlayan temel toplumsal bağdır.

<span class="mw-page-title-main">Tarih felsefesi</span> Tarihi konu alan felsefe dalı

Tarih felsefesi, tarihin kavramsal bir bakış açısıyla yorumlanması. Eleştirel tarih felsefesi ve kurgusal tarih felsefesi olarak iki başlık altında incelenir. Bunlardan ilki, akademik tarih dalını "kuram" özelinde incelemekte; tarihsel belgelerin doğası, nesnelliğin ne derece olası olduğu gibi konularla uğraşmaktadır. Kurgusal tarih felsefesi ise insanlık tarihi başta olmak üzere olayların önem derecesini konu almaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Tarihî coğrafya</span>

Tarihî coğrafya, modern coğrafya ilke ve yöntemlerini kullanarak bir sahayı geçmiş bir zaman diliminde araştıran disiplinler arası coğrafya bilim koluna verilen isimdir.

Toplumdilbilim veya sosyodilbilim, kültürel normlar, beklentiler ve bağlam, dilin nasıl kullanıldığı ve toplumun dil üzerindeki etkisi gibi konuları inceleyen, dilbilimin sosyoloji ile kesiştiği disiplinler arası alan. İnsan topluluklarının sosyal sınıf, etnik köken, yaş ve cinsiyet gibi kendine ait faktörlerle girdiği etkileşimi ve bu etkileşimin sonucu olan değişimleri karma biçimde inceler.

<span class="mw-page-title-main">Devletin kökeni</span> devletin, soyun ve ailenin etimolojisi

Devletin kökeni, daha önce böyle bir kurumun yokluğunda merkezi bir devletin ortaya çıkması durumunu ifade eder. Devletin neden ve nasıl ortaya çıktığı yüzyıllardır düşünürlerin üzerinde teoriler ürettiği bir konudur. Hatta Jonathan Haas, bu durumu "Geçen yüzyıl boyunca toplum bilimcilerin en sevdiği meşgalelerden birisi dünyanın büyük medeniyetlerinin evrimi hakkında teoriler üretmekti," sözleriyle anlatmıştır.

Sosyoloji, insan ve toplumların ilişkilerini ele alan bir bilim dalıdır. Konu bakımından, birçok konuyu ele alabilir. Din, siyaset, kültür, ırk ve sosyal sınıf gibi birçok konu sosyoloji biliminin araştırması kapsamındadır.

<span class="mw-page-title-main">Çevresel determinizm</span>

Çevresel determinizm, insan faaliyetleri ile kültürün doğal çevre tarafından önemli ölçüde kısıtlandığına ya da etkilendiğine dair inanıştır.

<i>Târîh-i Naîmâ</i>

Târîh-i Naîmâ, ilk resmî Osmanlı vakanüvisi olan Naîmâ'nın 17. yüzyıl Osmanlı'sını ele aldığı tarihidir. Osmanlı histografisinde en sık kullanılan kaynaklardandır ve 17. Yüzyıl Osmanlı'sını anlamak için sıklıkla başvurulur.