Sanat tarihi, en yalın haliyle görsel sanatların tarihsel evrimini inceleyen bilim dalıdır. Bir başka tanım vermek gerekirse tarih koşullarından doğan maddi kültür eşyasını inceleyen bilimdir denebilir.
Fütürizm (Gelecekçilik), 20. yüzyılın başlarında İtalya'da ortaya çıkmış, modern sanat ve toplumsal hareketlerin akımıdır.
Sanat, en genel anlamıyla yaratıcılığın ve hayal gücünün ifadesi olarak anlaşılır. Tarih boyunca neyin sanat olarak adlandırılacağına dair fikirler sürekli değişmiş, bu geniş anlama zaman içinde değişik kısıtlamalar getirilip yeni tanımlar yaratılmıştır. Bu tanımlardan en yaygın kabul göreni sanatın edebiyat, resim, müzik, tiyatro, sinema, mimari ve heykel alt türlerinden oluştuğu görüşüdür. Bugün sanat terimi birçok kişi tarafından çok basit ve net gözüken bir kavram gibi kullanılabildiği gibi akademik çevrelerde sanatın ne şekilde tanımlanabileceği, hatta tanımlanabilir olup olmadığı bile hararetli bir tartışma konusudur.
Modern sanat, genellikle 1880'lerin izlenimcilerinden (empresyonistler) 1960-70'lere kadar devam ettiği kabul edilen sanat dönemidir.
Soyut dışavurumculuk (soyut ekspresyonizm) veya eleştirmen Clement Greenberg'in tabiriyle resimsel soyutlama, 1940'ların ortalarında New York'ta ortaya çıkan, ressamların gerçek nesnelerin temsiline yer vermeden kendilerini sadece renk ve şekillerle ifade ettikleri bir tür soyut sanattır. İlk Amerikan sanat akımı olarak kabul edilip, sanat dünyasının merkezinin Paris'ten New York'a kaymasında etkili olmuştur.
Pop art, 1950'lerde, özellikle ABD ve İngiltere'de soyut dışavurumculuğa tepki gösteren genç sanatçıların 1960'larda bir akım haline getirdikleri sanat türüdür. İngiltere ve ABD'de değişik koşullarda ve birbirinden bağımsız olarak ortaya çıkmıştır.
Dışa vurumculuk (ekspresyonizm), doğanın olduğu gibi temsili yerine duyguların ve iç dünyanın ön plana çıkarıldığı 20. yüzyıl sanat akımı. Politik istikrarsızlık ve ekonomik çöküntü ortamında Almanya'da pozitivizm, naturalizm ve empresyonizm akımlarına karşı olarak ortaya çıkmıştır. 19. yüzyıl gerçekçilik ve idealizmine karşıt anti-natüralist öznelliğe sahip bir bakış açısı içerir. Ayrıca kuzeyli, Cermen halk sanatı biçimleri ve kabile sanatları da etkilendiği diğer kaynaklardır. Dışa vurumcu sanatın amacı, sanatçının duyguları ve iç dünyasını renk, çizgi, düzlem ve kütle aracılığıyla dışa vurmasıdır. Bu duyguları daha iyi yansıtabilmek için sanatçı geleneksel kuralların dışına çıkarak gerçeğin biçimini bozma yöntemini kullanır ve sanatçının öznel duygularına dayanmaktadır.
Minimalizm, modern sanat ve müzikte, kökeni 1960'lara giden, sadelik ve nesnelliği ön plana çıkaran bir akımdır. ABC sanatı, minimal sanat gibi tabirlerle de anılır.
Jackson Pollock, soyut dışavurumcu ressam, 20. yüzyılın en önemli sanatçılarındadır. Damlatma tekniği ile boya karıştırma, fırça kullanımı gibi alışılagelmiş uygulamaları bir kenara bırakmış, yere serdiği devasa boyutlardaki tuval bezleri üzerinde hareket ederek boyayı dökme, damlatma, fırlatma suretiyle sonradan aksiyon/hareket resmi adı verilen resimler yapmıştır. Bu özelliğinden ve 'kötü adam' imajından ötürü Jack the Dripper lakabıyla da anılmıştır.
Mehmet Sait Pesen, Türk ressam, eğitimcidir.
Aksiyon resmi, eylem resmi veya jestle soyutlama resim yüzeyine anında, herhangi bir ön planlama yapılmadan ve dikkatsizce dökülen, püskürtülen, damlatılan veya sürülen boya yoluyla üretilen ve bu özelliği ile resmin planlanmasından daha ziyade sanatçının fiziksel hareketini vurgulayan bir resim üslubudur. Bu çeşit resimler sanatçının spontane eylemlerinin dolaysız bir sonucudur.
Jasper Johns, Jr. Amerikalı, ismi Pop sanatı ve Neo-dada ile anılan çağdaş ressamdır. Robert Rauschenberg ile birlikte modern soyut resimden pop sanatı ve kavramsal sanat arasındaki geçişte etkili olmuştur.
Soyut sanat, genel anlamıyla doğada var olan gerçek nesneleri betimlemek yerine, biçimler ve renklerin, temsili olmayan veya öznel kullanımı ile yapılan sanata denir. Nonfigüratif sanat terimi ile değişmeli olarak kullanılır. 20. yüzyıl başında bu terim, gerçek biçimleri sadeleştirilmiş veya değiştirilmiş halleriyle imgelere indirgeyen Kübist ve Fütürist sanatı tanımlamak için de kullanılmıştır.
Soyutlama, bir kavramın bilgi içeriğini azaltma veya indirgeme sürecine denir. Bu indirgeme, çoğunlukla belirli bir amaç için gerekli olan bilginin daha rahat elde edilebilmesi için yapılır.
II. Dünya Savaşı'ndan sonra, Bulgaristan'da sanat, edebiyat ve mimari alanlarda sosyalist gerçekçiliğin ve resmî komünist estetik anlayışının ilkeleri uygulandı. Daha önce, edebiyat ulusçu hareketler doğrultusunda gelişirken, resim XIX. yüzyıl sonuna kadar Bizans ve Osmanlı geleneklerini yaşattı. XIX. yüzyılda Avrupa resim akımlarıyla tanışan Bulgar ressamlar ülkenin toplumsal sorunlarına büyük ilgi duymaya başladılar.
Taşizm, resim sanatında düzensiz biçimli renk lekeleri ve damlalarının kullanılmasını temel alan sanat biçimidir. Terim, Fransızca "tache" (leke) sözcüğünden türetilmiştir. Bu anlayış önceden bir resmetme eylemini yadsıyarak, sanatsal yaratmada rastlantısalcılığın ön plana alınmasını öngörmektedir. Amerika'da ortaya çıkan soyut dışavurumculuk akımının Avrupa sanatındaki eşleniği olarak değerlendirilebilir. Bu akıma verilen diğer adlar l'art informel ve abstraction lyrique idir.
Willem de Kooning, Hollanda'nın Rotterdam şehrinde dünyaya gelmiş soyut dışavurumcu ressam. II. Dünya Savaşı'nın ardından, de Kooning Soyut dışavurumculuk, New York okulu ve Hareket resmi olarak anılan bir tarzda resim yapmaya başladı. Bu ekolün gelişiminde rol oynayan diğer sanatçılar arasında Jackson Pollock, Franz Kline, Arshile Gorky, Mark Rothko, Hans Hofmann, Robert Motherwell, Philip Guston ve Clyfford Still de vardı.
Marth Rotko, Letonya Yahudisi asıllı ABD'li ressam.
Lenore " Lee " Krasner, kolaj konusunda uzman olan Amerikalı bir soyut dışavurumcu ressamdı. Jackson Pollock ile evliydi. İkisinin tarzı arasında çok fazla geçiş olmasına rağmen, ilişkileri bir süre onun bu katkısını gölgede bıraktı. Krasner'in George Bridgman ve Hans Hofmann'dan etkilenen eğitimi, özellikle insan anatomisinin tasvirinde yoğunlaştı ve bu, Pollock'un daha sezgisel ve yapılandırılmamış eserlerini zenginleştirdi.
Flaman dışavurumculuğu, iki savaş arası dönemde Flandre'de etkili olmuş bir sanat akımıdır. James Ensor'un çalışmaları ile Vincent van Gogh'un erken dönem eserlerinde de gözlemlenebileceği üzere isyan ve erotizm yerine kırsal yaşamın sert fırça darbeleri ve toprak tonlarındaki renklerin kullanımıyla anlatılmasını tercih eden Flaman dışavurumculuğu, bu noktada Alman Dışavurumculuğundan ayrılarak alternatif bir çağdaş hareket haline gelmiştir. Fransa'da ortaya çıkan Fovizm ve Kübizm akımlarıyla bağlantılı olarak etnik değerlerin ve halk geleneklerinin İlkelcilik felsefesi çerçevesinden aktarımı söz konusudur. Flman dışavurumculardan Léon Spilliaert daha ziyade Ensor ve sembolizm hareketinden etkilenmişken Rik Wouters ise Fovist sanatçıların canlı renk kullanımından ilham almıştır. Constant Permeke, Gust De Smet ve Frits Van den Berghe; Flaman dışavurumculuğunun en önemli temsilcileri olarak kabul edilir.