İçeriğe atla

Claude-Adrien Helvétius

Claude Adrien Helvétius
Doğumu26 Ocak 1715(1715-01-26)
Paris, Fransa
Ölümü26 Aralık 1771 (56 yaşında)
Fransa
Çağı18. yüzyıl felsefesi
BölgesiBatı felsefesi
OkuluFaydacılık, Maddecilik
İlgi alanlarıEtik, Siyaset felsefesi
Etkilendikleri
Etkiledikleri

Claude Adrien Helvétius (26 Şubat 1715 - 26 Aralık 1771), Aydınlanma Çağı'nın önemli düşünürlerinden biri olup, Encyclopédie'nin hazırlanmasına katkı yapmış olan Fransız filozoftur.

Helvétius, insan zihninin tüm entelektüel güçlerini, Condillac'ınkine benzer bir indirgeyici analizle, duyum ya da duyu algısına indirgeme girişimiyle ün kazanmıştır. İnsan hayatını ve hareketlerini etkileyen en önemli iki unsurun acı ve haz olduğunu ileri sürer.[1]

De l'Esprit (Ruh Üzerine) ve De l'Homme (İnsan Üzerine) eserlerinde “herkesin eşit öğrenme kapasitesi ile doğduğu, zihnin tüm melekelerinin basit duyumlara indirgenebileceği, erdem ve yeteneğin eğitimin bir sonucu olduğu ve eğitimin her şeye kadirliği" gibi başlı tezleri eğitimde eşitlik problemi açısından içerdiği sonuçlar çerçevesinde tartışmıştır. Bütün bireylerin doğuştan eşit yapabilirliklere sahip olması nedeniyle eğitim imkânları ve çevresel şartlar tamamen veya neredeyse tamamen eşitlenirse eğitimin sonuçların da eşitlenebilir olduğunu savunur.

Yaşamı

Helvétius, 1715'te Paris’te dünyaya gelmiştir. Babası ve dedesi hekimdir. Dayısı gibi vergi toplayıcısıdır. Henüz 23 yaşındayken Kraliçenin jestiyle birçok vilayette vergi toplayarak üç yılda hatırı sayılır bir servetin sahibi olmuştur. 1751’de fakir ama soylu bir ailenin kızıyla evlenmiştir. İşi sebebiyle sürekli seyahat halinde olan Helvétius, içinde yaşadığı Aydınlanma döneminin Montesquieu, Rousseau, D’Alembert, Diderot gibi entelektüelleri ile fikir alışverişinde bulunmuş, onların etkisiyle radikal fikirler geliştirmiştir. Diderot ve D’Alembert’in başkanlığında kurulan ünlü Ansiklopedi projesine maddi katkılar yapmıştır. Sonrasında fikirleri de Ansiklopedi’de yer almıştır.[2] 1758’de De l’Esprit (Zihin Üzerine) adlı eseri yayınlanmıştır. Grossman’a göre bu eser, 18. yüzyılda Rousseau’nun Emile’i dışında halkın ilgisini en çok çeken, sivil ve dini otoritelerden en çok tepki gören eserdir.[3] Eser, engizisyon, başpiskopos, rahip ve özellikle de parlamento gibi otoriteler tarafından ateistik, materyalist, günahkâr, ahlaksız ve baltalayıcı bulunmuş ve yaktırılmıştır. Helvétius, İngiltere ve Prusya’ya seyahatlerde bulunmuştur. Yaşamının son 12 yılını görüşlerini geliştirmeye ve temellendirmeye adamıştır. 1771’de ölmüştür. Ölümünden bir yıl sonra 1772’de De l’Homme (İnsan üzerine) yayınlanmıştır. Eğitimin her şeye kadir olduğu savunusuyla dikkat çeken kitap yer yer Rousseau’nun Emile’ide ortaya koyduğu eğitim üzerine düşüncelere gönderme yaparak tüm insanların eşit öğrenme kapasitesine sahip olduğuna dair varsayımı savunmuştur. Eser bu yönüyle De l’Esprit’in aksine yüceltilmiştir. Eserin temel konusu eğitimi tartışmak olsa da aynı zamanda yönetim ve politika üzerine de geniş yorumlar bulunmaktadır.

Helvétius önemli düşünürleri de etkilemiştir. Onun De l’Esprit’i Cesare Beccaria’yı ve onun aracılığıyla da İngiliz faydacılarını, özellikle Jeremy Bentham’ı etkilemiştir. Bentham onun için “kâhin”, “tanrısal” gibi övücü sözler söylemiş, kendisini fayda ilkesine götürdüğünü belirtmiştir.[4] Franz Mehring’e göre, Marx Paris’te çalışırken Fransız materyalistleri ile tanışır. Marx’a göre Helvétius ve Holbach, materyalizmi sosyal yaşama taşırlar, insan zekâsının doğal eşitliğini savunurlar ve aklın ilerleyişi ile sanayinin ilerleyişi arasında esaslı birliği gösterirler, insanın doğal iyiliğini, eğitimin her şeye kadirliğini vurgularlar. Marx’a göre onların öğretileri “gerçek hümanizm”dir ve “komünizmin toplumsal temeli’dir.[5]

Fikirleri

Dönemi ve İnsan Doğası Anlayışı

Helvétius’un insanların temel eşitliğine dair görüşü, onun insan doğasına dair görüşünden kaynaklanır. İnsan doğasına dair onun zamanında yaygın olan görüşleri üç gruba ayırabiliriz: İnsan doğası (1) düzeltilemez bir biçimde kötüdür, (2) ne iyidir ne de kötüdür, boş bir sayfa gibidir ve (3) iyidir, lekesizdir. Bu görüşlerden birincisi en eskisi, en köklüsü ve en otoriteridir. Birinci görüş tipik ifadesini, Augustinus’un etkisiyle Hıristiyanlığın bir doktrini haline gelen Hıristiyanlığın İlk Günah dogmasında bulur.[6] Bu görüşe göre Âdem ve Havva’nın işlediği İlk Günah, bütün insan soyuna geçmiştir ve insanlar sadece Tanrı’nın inayetiyle kurtulabilirler, kendi çabalarıyla kurtulamazlar. İnsanları eğitim yoluyla fanatizmden, cehaletten, hurafelerden kurtarmayı amaçlayan Aydınlanmacıların bu yöndeki çabalarını beyhude hale getiren bu görüş, Ernst Cassirer’in işaret ettiği gibi, bütün aydınlanma düşünürlerinin hedefe aldığı “ortak düşman”dır.[7] Bu görüş, seküler terimlerle Hobbes tarafından da savunulur.[8] Kökleri Aristoteles’te olan ikinci görüş, Locke’un adıyla özdeşleşmiş gibidir. Tipik ifadesini, “boş levha” (tabula rasa) metaforunda bulur. Buna göre insanlar ne kötü ne de iyi eğilimlerle doğarlar. Onları iyi ya da kötü yapan kendi dışlarındaki ya da çevreden aldıkları etkilerdir. İnsan, çevre onun üstünde iyi etkiler yaparsa iyi, kötü etkiler yaparsa kötü olur.[9][10] Çevre iyi etkiler yapacak şekilde düzenlenirse, İlk Günah öğretisinin iddiasının aksine, insanları iyi yapmak mümkündür. Üçüncü görüş, Rousseau’nun adıyla bilinir. Rousseau’ya göre “Her şey, Yaratıcı’nın elinden çıktığında iyidir; insanoğlunun elinde bozulur[11]. Ona göre sadece kötülük dışarıdan gelir. Eğitimciye düşen şey, insanı iyi yapmak değil, kötü olmasını engellemektir. Helvétius’a göre de çocuğun zihni doğduğunda boştur; o, doğuştan gelen herhangi bir bilgi ile doğmaz. İnsan doğasında, Rousseau’nun iddia ettiği gibi moral standartlar açısından iyi sayılan şeylere de, Hıristiyanlığın İlk Günah dogmasının iddia ettiği gibi kötü sayılan şeylere de bir eğilim yoktur.[12]İnsanlar, fikirleri ve tutkuları olmadan doğarlar. Doğuştan erdem de, erdemsizlik de yoktur. Taklitçi ve uysaldırlar. Eğilip bükülebilir, şekil alabilirler. Alışkanlıkları ve karakterleri aldıkları örneklerin ve talimatların bir sonucudur[13] Dolayısıyla, Rousseau’nun insanın doğuştan kötü olmadığı tezini kabul eder fakat iyi olduğu tezini reddeder. Helvétius, boş levha görüşünü benimser ve onu Locke’ta olduğundan daha radikal hale getirir. Çünkü birinci olarak, Locke’un görüşleri, Hıristiyanlığın İlk Günah dogmasına karşı radikal olsa da yeteri kadar radikal değildir. Locke, bir yandan insan zihninin boş bir sayfa olduğunu, insanın iyi ya da kötü olmasında eğitimin belirleyici olduğunu vurgularken bunun insanların “onda dokuzu” için geçerli olduğunu söyler, “onda birinin” istisna oluşturduğunu söyler: Gerçi diğer insanların yardımına gereksinim duymayan, fiziksel ve ruhsal bakımdan doğuştan güçlü insanlar vardır; doğal yetenekleri onları doğumlarından itibaren mükemmeliyete taşır ve şanslı bedenlerinin avantajıyla mucizeler yaratabilirler. Ancak bu tür örnekler az görülür.[14] İkincisi, Locke’a göre zihin tamamen boş değildir. Zihinde aktif hale gelmek için duyu verilerinin uyarmasını bekleyen ve onların işlenmesini sağlayan düşünme, soyutlama, akıl yürütme, birleştirme, ayırma gibi bazı yetiler vardır.[15] Ona göre, “eğer insan aklını ve tabiatın doğuştan kendine verdiği yetileri uygun bir şekilde kullanırsa, kendisine ödevlerini öğretecek bir öğretmen ve onları hatırlatacak bir nasihatçi olmadan, onun tabiat kanununun bilgisini elde etmesi mümkündür”.[16] Üçüncüsü, çocuklarda bireysel yetenek ve mizaç farklılıklarını da kabul eder. Ona göre yabani ya da yumuşak, atılgan ya da ürkek, merhametli ya da gaddar, dışa dönük ya da içe kapanık olmak doğuştandır. "İnsan her şeyi denemiş bile olsa, terazinin kefesi doğanın belirlediği yöne doğru ağır basacaktır”.[17]

Kaynakça

  1. ^ Helvétius, Claude Adrien, Treatise on Man: His Intellectual Faculties and his Education, transl. W. Hooper, M. D., (London: Albion Press, 1810), p. 146
  2. ^ "Chisholm, Hugh, ed. (1911). "Helvétius, Claude Adrien". Encyclopædia Britannica. Vol. 13 (11th ed.). Cambridge University Press. pp. 254–255". 8 Mayıs 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Mayıs 2024. 
  3. ^ Grossman, M. (1926), The Philosophy of Helvétius, Bureu of Publications, Teachers College, Columbia University, NYC
  4. ^ Crimmins, James E. (2011), Utilitarian Philosophy and Politics: Bentham’s Later Years, London: Continuum
  5. ^ Mehring, Franz (1962), Karl Marx: The Story of His Life. Translated by Edward Fitzgerald. The University of Michigan Press.
  6. ^ Passmore, John. (1973), Perfectibility of Man. Dictionary of the History of Ideas: Studies of Select Pivotal Ideas. Vol. III. Edited by Philip P. Wiener. New York: Charles Scribner’s Son içinde ss. 463-476.
  7. ^ Cassirer, E., Koelln, F., Pettegrove, J., & Gay, P. (1951), The Philosophy of the Enlightenment. Princeton; Oxford: Princeton University Press
  8. ^ Hobbes, Thomas. (2007), Leviathan. Çeviren: Semih Lim. Yapı Kredi Yayınları. 
  9. ^ Aristoteles De Anima: 429b. 
  10. ^ Locke, John .(2000), İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme, I.-II. Kitap. Çeviren: Meral Delikara Topçu. Ankara: Öteki Yayınevi.
  11. ^ Rousseau, Jean-Jacques, (2009), Emile ya da Eğitim Üzerine. Çeviren: Yaşar Avunç. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. 
  12. ^ Helvétius, Claude. Adrien. (1810b), De l’Homme. Eng. tr., 2 Vols. With life of author by William Mudford, Albion Press. 
  13. ^ Helvétius, Claude. Adrien. (1810b), De l’Homme, Vol.1: 280. 
  14. ^ Locke ,John. (2004), Eğitim Üzerine Düşünceler. Çeviren: Hakan Zengin. İstanbul: Morpa Kültür Yayınları. 
  15. ^ Yolton, John W. (1993), A Locke Dictionary. Oxford: Blackwell. 
  16. ^ Locke, John. (1999), Tabiat Kanunu Üzerine Denemeler. İsmail Çetin. İstanbul: Paradigma. 
  17. ^ Locke, John (1989), Some Thoughts Concerning Education. Edited by John W. Yolton and Jean S. Yolton: paragraf 100, 101, 102, 217 (Clarendon Edition of the Works of John Locke). Oxford: Oxford University Press

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Pragmatizm</span> Felsefi akım

Pragmatizm, felsefede; uygulayıcılık, uygulamacılık, pragmacılık, fiîliyye, faydacılık, yararcılık gerçeğe ve eyleme yönelik olan, pratik sonuçlara yönelik düşünme temelleri üzerine kurulmuş olan felsefi akımdır. William James (1842-1910) tarafından popüler hale getirilmiştir. Onun felsefe ekolünden olanı yapmak, başarmak anlamına da gelir. Hem iyinin teorisi hem de doğrunun teorisidir. İyinin teorisi olarak faydacılık refahcıdır (welfarist). İyi en fazla faydayı sağlayandır ve burada fayda zevk, tatmin veya bir nesnel değerler listesine göre tanımlanır. Bir doğru teorisi olarak ise faydacılık neticecidir (consequentialist). Doğru hareket bir şeyin uygulanabildiği ölçüde gerçek olduğu savına dayandırılmıştır. Bir fikrin doğruluğu faydalılığı, kullanışlılığı veya işlerliği gibi gözlemlenebilir etkilerine göre belirlenir.

<span class="mw-page-title-main">Epistemoloji</span> bilginin doğası, kapsamı ve kaynağı ile ilgilenen felsefe dalı

Epistemoloji ya da bilgi felsefesi, bilgiyle ilgilenen bir felsefe dalıdır. Epistemologlar, bilginin doğası, kaynağı ve kapsamı, epistemolojik gerekçelendirme, inancın rasyonelliğini ve diğer çeşitli konuları incelemektedir. Epistemoloji, felsefenin etik, mantık ve metafizikle birlikte dört ana dalından biri olarak kabul edilir.

<span class="mw-page-title-main">Deneycilik</span> bilginin sadece veya öncelikle duyusal deneyimden geldiğini belirten teori

Deneycilik, empirizm veya ampirizm, bilginin duyumlar sayesinde ve deneyimle kazanılabileceğini öne süren görüştür. Deneyci görüşe göre insan zihninde doğuştan bir bilgi yoktur. İnsan zihni, bu nedenle boş bir levha gibidir.

<span class="mw-page-title-main">Voltaire</span> Fransız yazar, tarihçi ve filozof

François Marie Arouet ya da Voltaire takma adıyla tanınan Fransız yazar ve filozof. Fransız Aydınlanması'nın en önemli filozoflarının başına gelir hatta Aydınlanma hareketinin babası sayılabilir. Zamanının toplumsal, dinî, politik ve kültürel konularını radikal bir biçimde eleştirmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Jean-Jacques Rousseau</span> Cenevreli filozof ve yazar

Jean-Jacques Rousseau, Cenevreli filozof, yazar ve besteciydi. Onun siyaset felsefesi, Avrupa'da Aydınlanma Çağı'nın ilerlemesinin yanı sıra Fransız Devrimi'nin yönlerini ve modern siyasi, ekonomik ve eğitim düşüncesinin gelişimini etkiledi.

Tabula rasa veya tabula rosa, John Locke'un ortaya attığı "boş levha" önermesine işaret eder. Bir empirist olan Hume'a göre, zihnimizde doğuştan gelen bir fikir yoktur. Bununla birlikte Hume, nedenselliğe de karşı çıkar. Şeyler arasında kurduğumuz zamansal ve uzamsal ilişkiler, onların kendilerinde özellikleri değil, bizim deneyimsel alışkanlıklarımızla ilgilidir. Olgular arasındaki bağıntıları kendi yöntemlerimizle bilemez, sadece onlara atıflarda bulunuruz. Doğa kurallarla işlemez, formülizasyon sahibi değildir. İnsanlar, doğayı ya da olguları algılayabilmek için sistemler, formüller, öncelik-sonralık ilişkileri kurarlar.

<span class="mw-page-title-main">Siyaset felsefesi</span> felsefe ve siyaset bilimi alt disiplini

Siyaset felsefesi, devlet, hükûmet, siyaset, özgürlük, mülkiyet, meşruiyet, haklar, hukuk gibi konular hakkındaki, bu kavramlar nedir, neden ihtiyaç vardır, bir hükûmeti ne meşru kılar, devlet hangi özgürlükleri ve hakları neden korumalıdır, hangi biçimde kurumsallaşmalıdır, kanun nedir, vatandaşın devlete karşı yükümlülükleri nelerdir, bir hükûmet yasal olarak neden ve nasıl görevden çekilmelidir gibi temel sorulara cevap arayan ve bu konuları felsefeden faydalanarak inceleyen sosyal bilim dalıdır.

<span class="mw-page-title-main">John Locke</span> İngiliz filozof ve fizikçi (1632–1704)

John Locke, Aydınlanma Çağı düşünürlerinin en etkililerinden biri olarak kabul edilen ve genellikle “liberalizmin babası” olarak bilinen bir İngiliz filozof ve doktordu. Francis Bacon geleneğini takip eden İngiliz deneycilerinden ilklerinden biri olarak kabul edilen Locke, toplumsal sözleşme teorisi için de aynı derecede önemlidir. Çalışmaları epistemoloji ve siyaset felsefesinin gelişimini büyük ölçüde etkiledi. Yazıları Voltaire ve Jean-Jacques Rousseau'nun yanı sıra birçok İskoç Aydınlanma düşünürünü ve Amerikan Devrimcilerini etkiledi. Klasik cumhuriyetçiliğe ve liberal teoriye katkıları, Amerikan Bağımsızlık Bildirisi'nde yer almaktadır. Uluslararası alanda Locke'un siyasi-hukuki ilkeleri, sınırlı temsili hükûmet teorisi ve uygulaması ile hukukun üstünlüğü altında temel hak ve özgürlüklerin korunması üzerinde derin bir etkiye sahip olmaya devam etmektedir.

Hayvan hakları, insan harici hayvanların tümünün ya da bir kısmının kendilerine ait bir özerkliğe sahip oldukları ve acıdan kaçınma gibi temel çıkarlarının tıpkı insanların temel çıkarlarının korunduğu gibi korunması gerektiğini savunan fikirdir. Hayvan hakları kavramı, insan harici hayvanların insan amaçlarına uygun düştüğü biçimde kullanılabilecek birer eşya olmadığı, kendi arzuları ve ihtiyaçları olan bireyler olarak muamele görmeleri gerektiği anlamına gelir. Pratikte bu, hayvanların insancıl muamele görmelerinin gerekli olması anlamına gelebileceği gibi, hayvanların tibbi ve kozmetik deneylerde kullanılmasının, eti ya da derisi için öldürülmesinin, eğlence için avlanmasının ve hayvancılık sektöründe hammadde ya da kaynak olarak kullanılmalarının hayvan hakkı ihlalleri olarak tanımlanması anlamına gelecektir.

<span class="mw-page-title-main">Antoine Destutt de Tracy</span> Fransız filozof (1754 – 1836)

Antoine Destutt de Tracy,, Fransız filozof.

<span class="mw-page-title-main">Aydınlanma Çağı</span> aydınlanma felsefesinin oluştuğu çağ

Aydınlanma Çağı olarak adlandırılan tarihsel dönem, aydınlanma felsefesinin 18. yüzyılda doğup benimsenmeye başladığı dönemdir. Batı toplumunda 17. ve 18. yüzyıllarda gelişen, akılcı düşünceyi eski, geleneksel, değişmez kabul edilen varsayımlardan, önyargılardan ve ideolojilerden özgürleştirmeyi ve yeni bilgiye yönelik kabulü geliştirmeyi amaçlayan düşünsel gelişimi kapsayan dönemi tanımlar. Aynı zamanda Arapça eserlerin Latinceye çevirilmesi, Aydınlanma Çağı'na zemin hazırlamıştır.

<span class="mw-page-title-main">Egemenlik</span> Bir bölge içinde yüksek otorite ve diğer devletlerden dış özerklik

Egemenlik ya da hâkimiyet, bir toprak parçası ya da mekân üzerindeki kural koyma gücü ve hukuk yaratma kudretidir. Bu güç siyasi erkin dayattığı yasallaşmış bir üst iradeyi ifade etmektedir.

Felsefi olarak negatif özgürlük kavramı, bireyin başkalarının otoritesine maruz kalmadan özgür olması anlamına gelir. Bu negatif anlayışta, kişinin, etkinliğini kimse tarafından karışılmadan özgürce gerçekleştirebileceği düşünülür. Örneğin Thomas Hobbes'a göre, "özgür bir adam… iradesi dahilindeki yapacaklarına mani olunmayan kişidir."

<span class="mw-page-title-main">Ahlâkçılar listesi</span> Vikimedya liste maddesi

Ahlâkçılar listesi, konuları dışındaki otoriteler tarafından etik konusuna büyük katkıları olduğu öne sürülen kişileri bir araya getiren bir listedir. Bu kişiler, kısmen dînî veya politik kişiliklerdirler.

<span class="mw-page-title-main">Tarih felsefesi</span> Tarihi konu alan felsefe dalı

Tarih felsefesi, tarihin kavramsal bir bakış açısıyla yorumlanması. Eleştirel tarih felsefesi ve kurgusal tarih felsefesi olarak iki başlık altında incelenir. Bunlardan ilki, akademik tarih dalını "kuram" özelinde incelemekte; tarihsel belgelerin doğası, nesnelliğin ne derece olası olduğu gibi konularla uğraşmaktadır. Kurgusal tarih felsefesi ise insanlık tarihi başta olmak üzere olayların önem derecesini konu almaktadır.

<i>Bilimler ve Sanatlar Üzerine Söylev</i> Jean-Jacques Rousseau eseri

Bilimler ve Sanatlar Üstüne Söylev, Fransız düşünür Jean-Jacques Rousseau tarafından 1750 yılında Dijon Akademisi'nin açtığı yarışmada “ Bilimlerin ve sanatların gelişmesi ahlakın düzelmesine yardım etmiş midir?” sorusuna yanıt olarak yazılmış çalışmadır. Söylev Rousseau'ya birincilik ödülünü getirmiştir ve onun için bir başlangıç noktası olma özelliğini taşır. Rousseau bundan sonraki birçok eserinin yaratılışında söylevde paylaştığı fikirlerini vurgulamıştır.

<i>Batı Felsefesi Tarihi</i>

Batı Felsefesi Tarihi, İngiliz filozof, mantıkçı, matematikçi ve tarihçi Bertrand Russell'ın 1945 yılında yazdığı üç ciltlik eseridir.

Felsefeciler, Fransızca "philosophes", "filozoflar" anlamına gelse de, aslında 18. yüzyıl Aydınlanma sının entelektüelleri için kullanılan bir ifadedir. Esasen "felsefeciler" arasında pek az filozof vardır, bunlar daha çok felsefe, bilim, tarih, ekonomi, siyaset ve sosyal bilimler gibi alanlarda akılcı bir yaklaşımı benimseyen aydınlardır. Çalışma konularına eleştirel bir perspektiften bakmışlar, söz konusu alanlarda geliştirilmesi, iyileştirilmesi gereken zayıflıkları ve hataları ortaya koymaya çalışmışlardır. entelektüellerin özgürce kitap ve fikir alışverişinde bulunabileceği, ulusal sınırları aşabilen bir "edebiyat cumhuriyeti" fikrini savunmuşlardır. Sayıları erkeklere göre az olmakla birlikte felsefecilerin arasında kadınlar da vardır.

<span class="mw-page-title-main">Demokratik eğitim</span>

Demokratik eğitim, öğrencilerin kendi öğrenmelerini yönetebilmeleri ve okullarının yönetimine katılabilmeleri için demokratik olarak düzenlenen bir örgün eğitim türüdür. Demokratik eğitim, öğrencilerin söz hakkı öğretmeninkine eşit olduğundan genellikle özgürleştiricidir.

"Bütün insanlar eşit yaratılmıştır" ifadesi, 1776'da Amerikan Devrimi'nin başlangıcında Thomas Jefferson tarafından yazılan ABD Bağımsızlık Bildirgesi'nde ünlü bir şekilde yer almaktadır. Cümlenin tamamı şöyledir: "Bu gerçeklerin apaçık olduğunu, tüm insanların eşit yaratıldığını, Yaratıcıları tarafından bazı devredilemez haklarla donatıldıklarını, bunların arasında Yaşam, Özgürlük ve Mutluluk arayışı olduğunu kabul ediyoruz." Bu ifade John Locke'un yazılarından esinlenilmiş ve Amerikan tarihindeki çeşitli etkili şahsiyetler tarafından kullanılmıştır. Amerikan Devrimi döneminden kalma önemli ve kalıcı bir ifade olarak kabul edilir.