İçeriğe atla

Charles Wheatstone

Charles Wheatstone
Wheatstone, 1868'de Samuel Laurence tarafından çizilen resmi
Doğum6 Şubat 1802(1802-02-06)
Gloucester, İngiltere
Ölüm19 Ekim 1875 (73 yaşında)
Paris, Fransa
ÖdüllerRoyal Madalyası (1840, 1843)
Albert Madalyası (1867)
Copley Madalyası (1868)
Kariyeri
DalıFizik

Sir Charles Wheatstone (6 Şubat 1802 - 19 Ekim 1875), İngiliz bilim insanı ve Viktorya döneminde yapılan birçok buluşun mucidi. Bu icatların içinde İngiliz akordeonu, stereoskop (3 boyutlu görüntü oluşturmada kullanılan bir alet) ve bir de adil oyun şifrelemesi (kriptolama tekniğiyle) bulunmaktadır. Ama Wheatstone özellikle Wheatstone köprüsüne yaptığı katılımlarla biliniyor. Orijinal olarak Samuel Hunter Christie tarafından keşfedilen bu fikir bilinmeyen bir elektrik direncini ölçüyordu ve telgraf sisteminin gelişmesinde çok büyük bir önemi vardı.

Hayatı

Charles Wheatstone Barnwood, Gloucester'da dünyaya geldi. Babası yaşadıkları kasabada müzik satıcısı olarak çalışıyordu. Daha sonra Londra'daki 128 Pall Mall'a taşındı ve dört yıl sonra flüt öğretmeni olarak ders vermeye başladı. Charles ailesinin ikinci oğluydu ve Gloucester yakınlarında bulunan bir kasaba okuluna gitti daha sonra ise Londra'da bulunan çeşitli enstitülere devam etti. Bu okullardan bir tanesi Kennington'daydı ve orada kendisinin bu hızlı ilerleyişi karşısında hayrete düşen bayan Castlemaine tarafından bakılıyordu. Okuduğu diğer okullardan birinden ise kaçmış ve Windsor'da yakalanmıştı. Bir erkek çocuğu olarak çok utangaç ve hassas biriydi. Sadece kendi fikirlerini düşünebilmek için tavan arasında bulunmaktan hoşlanabilen biriydi.

Wheatstone İngiliz akordeonu

On dört yaşına geldiğinde aynı zamanda adaşı olan amcası tarafından çırak olarak alındı ve Londra'da 436. Strand'de müzik enstrümanları yapıp satan biri olarak çalışmaya başladı. Ancak, zamanla anlaşıldı ki el sanatlarına ya da bu tür işlere ilgi duymuyordu, bunlar yerine kitaplarla çalışmayı özlüyordu. Babası bu konuda Charles'ı destekliyordu ve onu amcasının ona yüklediği sorumluluktan kurtardı.

On beş yaşında ise Wheatstone Fransızca şiirler çevirmeye başladı ve sonrasında da iki şarkı yazdı. Yazdığı bu şarkılardan biri amcasına gönderildi ve amcası gönderilen bu kompozisyonu yeğeninin yazmış olduğunu bilmeden yayınladı. Yayınlanan bu şarkının bazı sözleri Bartolozzi tarafından oymacılık sloganı olarak kullanılmaya başlandı. Çoğunlukla Pall Mall civarlarında eski bir kitap sergisini ziyarete gidiyordu. Yüzünde yaşına göre küçük ama düzgün kaşları, zeki bakışlı mavi gözleri vardı. Bu kitap sergisi daha sonra yıkılmaya yüz tutmuş ve asfaltsız bir yola dönüşmüştü. Harçlığının çoğunu kitapları satın alabilmek için kullanıyordu ve bunların çoğu beğenisi üzerine alınmış kitaplardı. Aldığı kitapların bilim, tarih ya da peri masalı olup olmadığı bilinmiyor. Bir gün, kitap satıcısının sürpriz yapması üzerine daha önceden sahip olmayı çok istediği Volta'nın elektrik üzerine keşiflerini anlatan bir kitaba ücretini ödemeden sahip oldu ve bu şekilde hem parasını harcamamış hem de çok istediği bir kitabı elde etmiş oldu. Hediye edilen bu kitap Fransızca yazılmıştı ve onu okumak Charles için oldukça zordu. Ancak bu durum bir sözlük alana kadar devam etti. Sözlüğü aldıktan sonra büyük kardeşi William'ın da yardımlarıyla kitabı okumaya başladı ve okudukça kitabın içerdiği ve açıklaması yapılan deneyleri tekrar etmeye başladı. Bu deneyleri babasının evinin arkasında bulunan bir bulaşıkhanede tekrarladı ve tekrarlarken ev yapımı pil kullandı. Pilleri kurmak ve gerekli olan bakır plakaları tedarik edebilmek için biriktirdiği paranın bir kısmını kullanmak zorunda kaldı. Geriye sadece çok az bakır paraları kalmıştı. O sırada Charles'ın aklına çok iyi bir fikir geldi ve yaptığı bu araştırmalarda yönlendirici kişiliği sayesinde düşünerek kalan bakır paralarını birer bakır plaka olarak kullanmaya karar verdi. Ve böylece piller çok kısa bir sürede tamamlandı.

12 Şubat 1847 yılında Marylebone'da bulunan bir kilisede Charles Wheatstone ile Emma West evlendiler. Emma, iyi görünümü olan bir Taunton tüccarının kızıydı. Emma arkasında Charles'ın bakımına muhtaç beş küçük çocuk bırakarak 1866 yılında hayatını kaybetti. Wheatstone'un ev yaşamı sessiz ve olaysızdı.

Topluluk içinde sessiz ve içine kapalı biri olarak tanınan Charles, tek kişiyle özel olarak yaptığı görüşmelerde oldukça temiz ve akıcı konuşabilen biriydi. Konuşulan konular onun ilgi alanı içerisinde olduğu sürece küçük ama aktif, sade ve zeki görünümlü çehresi birçok animasyona ev sahipliği ederdi. Sir Henry Taylor Wheatstone'u daha önce Oxford’da düzenlenen bir gece yarısı partisinde gözlemlediğini söylemiş ve yarattığı telgrafın yapabildiklerini Lord Palmerston’a çok ciddi bir tutumla anlattığını eklemişti.

Wheatstone'un son yıllarındaki hali

Wheatstone 1868 yılında üzerinde çalıştığı otomatik telgrafını tamamladıktan sonra şövalye unvanına layık görüldü. Bilimsel alandaki şöhreti çoğu kesim tarafından şahit olundu ve kabul görmeye başladı. 1836 yılından itibaren Royal Society adlı bir toplulukta üye olarak bulunmaya başladı ve 1859 yılında Royal Swedish Academy of Sciences tarafından yabancı üye olarak seçildi. Ayrıca 1873 yılı içinde de Foreign Associate of the French Academy of Sciences tarafından da yabancı üyeliğini aldı. Yine 1873 yılında French Society for the Encouragement of National Industry tarafından Ampere madalyası almaya hak kazandı. 1875 yılında ise Institution of Civil Engineers tarafından onursal üye olarak kabul gördü. Cambridge’de LL.D. ve Oxford’da D.C.L. oldu.

1875 yılının sonbahar döneminde Paris’e bir geziye gittiğinde daha sonraları akciğerlerinde iltihap oluşmasına sebep olan bir soğuk algınlığına yakalandı. Ve bu hastalık 19 Ekim 1875 tarihinde onun hayatını kaybetmesine sebep oldu. Paris’te bulunan Anglican şapelinde anma töreni gerçekleştirildi ve bu törende akademiden katılan bir delege de bulunuyordu. Cenazesi Park Crescent, Londra’daki evine gönderildi (günümüzde mavi bir plakayla işaretlenmiştir.) ve daha sonra Kensal Green Mezarlığına gömüldü.

Müzik Enstrümanları ve akustikler

1821 yılının Eylül ayında Adelaide Gallery ve Pall Mall’da müzik dükkânı açtı ve orada kendisini halkın onu fark etmesini sağlayan ‘Enchanted Lyre’ ya da ‘Aconcryptophone’ isimleriyle bilinen sergisini açtı. Ve bu sergi birçok farklı enstrümanın karışımından oluşuyordu ve bunlardan bazıları piyano, arp ve gayda türü bir çalgıydı. Gerçekte bu tasarım bir müzik kutusuydu ve içindeki şeritler çelik iplerden oluşuyordu. Bu şeritler çeşitli enstrümanlardan çıkan titreşimlerin etrafa yayılmasını sağlıyordu. Bu sıralarda Wheatstone ses ve sesin taşınımıyla ilgili çok çeşitli deneyler yapma fırsatı elde etti. Bu deneylerden elde ettiği sonuçların bir kısmı 1823 yılında Thomson tarafından Annals of Philosophy'de kullanıldı. Wheatstone sesin direkt dalgalarla ya da dalga şeklinde hareket etmesiyle atmosfere yayıldığını fark etti. O zamanlar ışığın da kendiliğinden ışık yayan bir gökyüzü tarafından dalgalanma yaparak yayıldığına inanılıyordu. Su ve katı maddeler cam, metal ya da kuvvetli bir tahta, yüksek bir hızda modülasyonları iletir. Ayrıca Wheatstone bu şekilde bir iletimin ses sinyallerini, müziği ya da konuşmayı uzak mesafelere ileteceğini düşünmüştür. Wheatstone sesin saniyede 200 mil yani 320 kilometre hızla katı maddelerden yapılan iplerle iletilebileceğini tahmin etmiştir ve bu tahminini Londra'dan Edinburg’a iletim sağlayan bir telgraf örneği üzerinden açıklamıştır. Wheatstone ayrıca bu tasarımını bir ‘telefon’ olarak da adlandırmıştı.(1667 yılında Robert Hooke yayımladığı Micrographia adlı kitabında şunları yazmıştır:

Sahip olduğum okurları temin ederim ki, gerilmiş kabloların da yardımıyla, sesin önemli bir uzaklıktan da olsa yayılabileceğini ve bunun da ışığın yayılmasındaki hız kadar hızlı ve kolay gerçekleşebileceğini düşünüyorum. Kullanılan kablolar düz olabileceği gibi açılı bir şekilde de yerleştirilmiş olabilir. Bu özellik mekaniğin temelidir ve bu özellik asırlar öncesinde Çinliler tarafından biliniyor ve kullanılıyordu. Hooke ayrıca işitme hızımızın artmasını sağlayacak yollar bulunabileceğini de düşünmüştür. Yer altından yapılan bağlantılar ses titreşimlerinin ilerlemesini sağlayabilir tıpkı pipetin içinde bulunan gaz gibi.

Ve müzikte bu şekilde iletilebilecek bir şey olsaydı’ Wheatstone’un dediği gibi ‘belki de konuşulan sözlerin anlamları da yayılabilecek kadar elverişli olurdu. Hukuk danışmanlarının etkili ve güzel söz söyleme sanatı, parlamentocuların tartışmaları (sadece ertesi gün okunabilmesi yerine) – ama bizler kendimizi meraklı olduğumuz konularda kaybediyoruz.

Seslerin belirli bir uzaklıktan taşınmasının yanında, Wheatstone düşük çıkan seslerin artması için basit bir enstrüman icat etmiştir ve bu icadına ‘Mikrofon' adını vermiştir. Bu mikrofonun içinde iki tane ince ip bulunur, mekanik titreşimlerin kulaklara iletilmesini sağlayan ve bu mikrofon Professör Hughes'ın elektrik mikrofonundan farklı özelliklere sahiptir.

1823 yılında müzik enstrümanları yapan amcası hayatını kaybetti ve abisi William ile Wheatstone onun işini devam ettirmeye başladılar. Bu işin reklamlarını yapma konusunda Charles'ın üstün bir yeteneği yoktu. Ancak var olan enstrümanlara yeni özellikler eklemek ve filozofik oyuncaklar oluşturmak konusunda gayet başarılıydı. Kendisi ayrıca yeni enstrümanlarda oluşturmuştur. Bunlardan en bilineni ise Wheatstone akordeonudur. Bu enstrüman 6 kenar ve 64 anahtardan meydana getirilmiştir. Bu anahtarlar parmakla dokunma şekliyle oluşturulmuş renkli maddelerdi. Ürettiği İngiliz akordeonu onun yaşamı boyunca artan bir üne sahip olmuştu ancak yine de bu hızlı yükselişini 20. yüzyılın başlarına kadar koruyamadı.

1827 yılında ise Wheatstone yeni icadı ‘kaleidophone'u tanıttı. Bu alet ses titreşimlerini gözün algılayabileceği şekle çeviriyordu. İçinde metalden yapılmış ip ve sonunda ise gümüş kaplanmış boncuk bulunuyordu. Bu boncuk ise ışığın yansıtılmasını sağlıyordu. 1828 yılında Wheatstone Alman yapımı rüzgar enstrümanını geliştirdi bu alet 19 Aralık 1829'da popüler bir akordeon olarak patent alana kadar Mundharmonika olarak biliniyordu.

Adını birçok kez duyurmuş olan Wheatstone 1834 yılında Londra'daki King's College'da Chair of Experimental Physics olarak tayin edildi. Toplum karşısında konuşmaktan nefret ettiği için okulda ses üzerine verdiği ilk dersi başarısızlıkla sonuçlandı. Kürsüsünde dili tutulmuş ve aciz bir şekilde duruyordu. Bazen arkasını dönerek dinleyenlere bakıyor ve duvardaki şekilleri mırıldanıyordu. Ancak laboratuvara girdiğindeyse kendini evinde gibi hissetti.

Elektriğin hızı

Bir kablo içindeki elektriğin hızımı ölçtüğü bir deney gerçekleştirdi ve bununla çok büyük bir başarı yakaladı. Kablonun ortasını kesmiş ve kabloyu iki parçaya ayırmıştı. Bu eylemde elektriğin kablonun ortasından ilerlerken belirli bir zamanda diğer tarafa geçmesine neden oldu. Bu belirli zamanı hesapladığında bulduğu bu zamanı kablonun yarısının uzunluğuyla karşılaştırması gerekiyordu ve bu şekilde elektriğin hızını bulabildi. Sonuçların gösterdiğine göre hızı saniyede 288.000 mildi ve bu hız bildiğimiz ışık hızından daha hızlıydı (ışık hızı saniyede 299.792,458 kilometredir.) sonucu yanlıştı ancak bu ışık hızına karşı bulunmuş önemli bir yaklaşık değerdi.

Daha sonraları bir kablonun içinde hareket eden elektrik alanın iletkenin doğasına, direncine ve elektrostatik kapasitesine bağlı olduğu bulundu. Michael Faraday bir denizaltı kablosundaki hızı gösterdi. Bu kablo yalıtkan bir maddeyle kaplanmıştı ve etrafında da su bulunuyordu. Hızını ise saniyede 144,000 mil olarak hesapladı ki bu da 232,000 kilometreye denk gelmekteydi. Lѐon Foucault ve Hippolyte Fizeau ışığın hızın ölçebilmek için Wheatstone'un ürettiği aleti kullandılar. Wheatstone ayrıca diğer insanlarla birlikte ilk spektroskopun keşfedilmesinde ve spektral emisyon çizgilerinin keşfedilmesinde rol aldı.

Spektroskopi

Wheatstone ve diğerleri spektral emisyon çizgilerinin keşfi ve kullanılmasında da spektroskopiye katkıda bulunmuşlardır.[1][2] 1891 yılında John Munro’nun da yazdığı gibi, ‘British Association'ın Dublin'de 1835 yılında yaptıkları toplantıda Wheatstone, metallerin elektrik kıvılcımlarında gaz haline getirildiği sırada bir prizmanın içinden geçerek oluşan belirgin ışınların, kendilerini oluşturan metallere özgü olduğunu göstermiştir. Böylece kıvılcım noktalarını oluşturan metal türlerinin, kıvılcım ışığının analiz edilmesiyle kararlaştırıldığı bulunmuştur. Bu düşünce spektrum analizlerinde çok önemli bir yere sahip olmuş ve Robert Bunsen, Gustav Robert Kirchhoff gibi bilim insanlarının çalışmalarında kullanılarak onların rubidyum ya da talyum gibi yeni elementleri bulmasına yardımcı olmuştur. Bu gelişmeler bizlerin bilgi kapasitesini geliştirdi.[3]

Telgraf

Wheatstone metal iplerin mekanik titreşimleri ile zekayı taşıyabilme fikrinden vazgeçmiş ve elektrik telgrafının yapılması çalışmalarına başlamıştır. 1835 yılında Baron Schilling sistemini kullanarak ders vermeye devam etti ve bir elektrik telgrafı oluşturmanın dünya için yapılmış çok büyük bir hizmet olduğu görüşünü insanlara deklare etti. Kendi çabalarıyla deney yapımına devam etti ve sadece Thames nehri üzerinde deneysel bir çizgi oluşturmakla kalmayıp Londra ve Birmingham metrosunda bu deneylerini kurmayı başardı. Bu planları uygulamaya başlamadan önce ise 27 Şubat 1837 tarihinde Mr William Fothergill Cooke tarafından Conduit caddesinde bulunan kendi evinde ziyaret edildi ve bu ziyaret onun geleceğindeki çalışmaları için çok büyük bir ilham kaynağı oldu.

Cooke ile işbirliği

Faraday, Huxley, Wheatstone, Brewster ve Tyndall

Mr Cooke Madras ordusunda çalışan bir görevliydi ve ayrıca Heidelberg Üniversitesi'nde anatomi üzerine dersler veriyordu. 6 Mart 1836 yılında Georg Wilhelm Munke tarafından telgrafla gerçekleştirilen bir eyleme şahit oldu ve bu önemli olay karşısında çok etkilendi. Tıp alanındaki bütün çalışmalarından vazgeçti ve tüm eforunu telgrafı insanlara duyurabilmek için kullanmaya başladı. Ocak 1837'de Londra'ya döndü ve burada 3 iğneli bir telgrafı sergilemeye başladı. Michael Faraday ve Peter Mark Roget ile görüşmelerde bulundu. Daha sonra bu isimler tarafından Wheatstone'a yönlendirildi.

Mr Cooke ve Wheatstone ikinci kez görüştüler ve bu görüşmelerinde Cooke telgrafta hangi yöntemi kullandığını Wheatstone'a açıkladı. Wheatstone kendi çalışmalarında edindiği bilgiler üzerine Cooke'un yönteminin işe yaramayacağını söyledi ve kendi deneylerine devam etti. Sonuçta, Cooke bu işte ortak olmaları gerektiğini dile getirdi ancak Wheatstone ilk duyduğunda bu fikri uygulamak konusunda pek istekli olmadı. Wheatstone iyi tanınan bir bilim insanıydı ve bu tasarımlarını herhangi bir maddi çıkar gözetmeden yapıyordu. Diğer yandan Cooke bu tasarımlardan büyük bir servet kazanılabileceğini düşünüyordu. Mayıs ayında anlaşmaya vardılar ve Wheatstone işin bilimsel tarafıyla ilgilenirken Cooke daha çok yönlendiren taraf olarak yeteneklerini kullanıyordu. Bu ortaklığın vakti 19 Kasım 1837'ye kadardı. Wheatstone'un yaptığı 5 iğneli telgrafın da içinde bulunduğu icatları patent aldı. Bu icatlardan bir tanesi ise bir saat düzeneği açığa çıkarmıştı.[4] Wheatstone'a ait olan 5 iğneli telgraf Schilling'in tasarımına beziyordu ve ikisinin tasarımı da Andrѐ-Marie Ampѐre’in prensipleri örnek alınarak oluşturulmuştu. 5 farklı iğne üzerinde etki gösteren 5 tane ayrı devre bulunuyordu.

Erken kurulumlar

Kurdukları devre 1841 yılında Slough’a kadar uzatıldı ve Paddington’da bilimin bir mucizesi olarak halka sergilendi. Bu kurulum dakikada 280,000 mil yani 7,500 kilometre uzaklıkta elli sinyal taşıyabiliyordu. 1844 yılında şu sözler kayıt edildi:

Bazı kablolar yerin altında tüplerin içinde bazıları ise yukarıda yani havada bulunuyor. Havanın kabloları etkileyip etkilemeyeceği sorulduğundaysa, çok güçlü bir fırtına olmadığı sürece kabloların etkilenmeyeceği söylendi. Değişik telgrafların çeşitli tahtadan yapılmış masaların üzerinde bulunduğu küçük bir oda düzenlenmişti. Örneğin bir telgraf çeşidinde bütün kelimeler hecelenmiş halde bulunuyordu. Wheatstone çok fazla şey tasarlayıp üretiyordu ancak hiçbirini kendisi halka tanıtmıyor ve kullanmıyordu. Onun yerine başka insanların bu icatlardan yararlanmasına ve kendi çıkarları için kullanmalarına izin veriyordu.

Halkın dikkati ve başarı

John Tawell adlı bir katilin 1845 yılında telekomünikasyon teknolojisi kullanımının bir sonucu olarak yakalanması halkın bu tasarımı hızlı bir şekilde benimsemesine sebebiyet verdi ve yakalanan bu katil bu teknoloji kullanılarak tutuklanan ilk insan oldu. Aynı yıl içerisinde Wheatstone iki düzenek daha tanıttı. Bu düzeneklerin isimleri ‘tek’ ve ‘çift’ iğne enstrümanları olarak belirlendi. Bu cihazlardaki iğnelerin başarılı bir şekilde bükülmesi sinyallerin oluşmasını sağlıyordu. Tek iğneli olan enstrüman sadece tek bir kablodan oluşuyordu ve günümüzde kullanımı hala devam ediyor.

Telgrafların gelişimi bilinen iki olaydan dolayı toplanmış olabilir. Bunlardan ilki 1855 yılında imparator Nicholas'ın Sankt-Peterburg’da öğle vakti saat 1’de ölmüş olmasına rağmen ölüm haberinin House of Lords’dan birkaç saat sonra duyurulmasıdır. Diğer olay ise 1890 yılındaki The Oaks’ın sonuçlarının New York'ta atlar bitiş çizgisini geçtikten on beş saniye sonra olacak şekilde kabul edilmesidir.

Cooke ile farklılıklar

1841 yılında Wheatstone ve Cooke arasında telgrafın icat edilmesindeki onurun paylaşımı sebebiyle ayrılıklar ortaya çıktı. Bu konuda ünlü bir mühendis olan Marc Isambard Brunel Cooke’un tarafını King’s College’dan Professör Daniell, Daniell baterisinin mucidi, ise Wheatstone’un tarafını tuttu. Bunun sonucunda Cooke telgrafın yararlarının halka tanıtılmasını sağladığı için Wheatstone ise halkın kolayca yararlanabildiği araştırmalar ve tasarımlar yaptığı için ödüllendirildi. En son varılan ortak karar ise iğneli telgrafın iki kişinin birlikte yaptıkları çalışmaları sonucunda açığa çıkarıldığı ve bu icat üzerinde iki tarafında hak sahibi olduğu yönündedir. Bu icat Wheatstone tarafından bulunup icat edildiği gibi Cooke tarafından da halka duyurulmuş ve icadın hızlıca kullanıma açılmasını sağlamıştır. Bu paylaşımlar bir kitabın yazarı ve yayıncısı örneğiyle açıklanabilir ancak tek bir farkla; Cooke icadın yapım aşamasında Wheatstone’a katkıda bulunmuştur.

İki iğneli telgrafın Great Western Railwayde kullanımı

Telgrafta ileriye yönelik çalışmalar

1836 ve 1837 yıllarında Wheatstone’un deniz altından geçirilecek telgraf bağlantılarıyla ilgili çok önemli düşünceleri vardı. Ve 1840 yılı içerisinde House of Commons’ın metro komitesine verdiği raporlarda bunu kanıtlamış ve Dover’dan Calais’e bir hat geçirilmesi teklifini sunmuştur. Hatta kabloları yapmak ve su altından geçirebilmek için makineler tasarlamaya başlamıştır. 1844 yılının sonbaharında Mr J.D. Llewellyn’in asistanlığıyla birlikte Wheatstone yalıtkan bir maddeden yapılmış ve uzun bir kabloyu su altından geçirdi ve bu kablodan gönderilecek sinyalleri de Mumbles adlı deniz fenerinden iletti. Wheatstone 1840 yılında ‘Wheatstone A B C enstrümanı’ olarak da bilinen alfabetik telgrafı için patent sahibi oldu. Bu telgraf adım adım hareket etme yöntemiyle çalışıyordu ve iletilen mesajların harflerini tuşlama hareketleriyle gösteriyordu. Aynı telgraf metodunu ürettiği matbaa tipi telgrafında da kullanmıştı ve bu telgrafta 1841 yılında patent aldı. Bu telegramları basma harfler şeklinde gönderen ilk telgraf çeşidiydi. Telgraf iki devreyle çalışıyordu ve içerisinde harflerin basılmasını sağlayan ufak bir çekiç sistemi bulunuyordu. Devreden geçen akımlar baskı uyguladığında istenilen harf kağıda aktarılıyordu.

Telgrafın bilinirliği şimdiye kadar çok ilerleme kaydetmişti ve 2 Eylül 1845 tarihinde Elektrik Telgraf Kurumu oluşturulmuş ve bu kurum tarafından Wheatstone ve eski ortağı Cooke'a yaptıkları bu yararlı icat için toplam 33,000 Euro para verilmiştir.

1859 yılında Wheatstone Board of Trade tarafından Atlantik kablolarıyla ilgili rapor hazırlaması için göreve alındı ve 1864'te başarılı hatların inşa edilmesi için Atlantik Telgraf Kurumu'na tavsiye veren uzmanlardan biri olmayı başardı. Bu inşaat 1865'ten 1866'ya kadar devam etti.

1870 yılında Birleşik Krallık'ın elektrik telgraf hatları birçok kurum tarafından yapıldı ve bu hatlar Post Office'e transfer edildi. Aynı zamanda bu hatlar hükûmet tarafından koruma altına alındı. Wheatstone daha sonra mesaj sinyallerinin iletilmesinde değişiklik yapan otomatik dönüştürücü adlı bir cihazı icat etti. Bu cihaz sinyallerin gönderdiği akımları kontrol ediyordu. Bu cihaz daha sonraki yıllarda Postal Telgraf tarafından Press Telegramlarını gönderebilmek amacıyla işe alındı ve kısa zamanda hızlı bir gelişim gösterdi. Londra'dan Bristol'e dakikada 600 kelimelik bir hızla ve Londra'dan Aberdeen’e dakikada 400 kelimelik bir hızla mesajları iletiyordu. 1846 yılında hareket eden kâğıt şeritlerine bir anahtar yardımıyla mesaj gönderme çalışması Bain’e patent kazandırdı. Ancak bu fikrin orijinalinde Wheatstone'a ait olduğu herkes tarafından biliniyordu. Bu sistem genellikle Wheatstone zımbası adıyla kullanıldı.[5][6]

Optik

Charles Wheatstone ayna stereoskopu

İki göz tarafından algılanan görsel derinlik algısı kavramı ilk olarak Wheatstone tarafından 1838 yılında kullanıldı.[7] 1840 yılında Royal Medal of the Royal Society tarafından iki gözünde kullanılmasını gerektiren görüşü açıkladığı için ödüllendirildi. Bu çalışma onun üç boyutlu çizimler yapmasını ve stereoskopu icat etmesini sağladı. Gördüğümüz somut nesnelerin algımızdaki etkisinin iki gözümüzün oluşturabildiği bir kombinasyonla elde edildiğini ve bu kombinasyonun iki gözümüzün de farklı bakış açıları kullanarak bize bu özelliği kazandırdığını gösterdi. Böylece açıkladığı bu sistemi stereoskopun içindeki ayna ve lenslerin de farklı açılardan iki görüntü oluşturmasında kullandı. Bu aleti geliştiren kişi ise Sir David Brewster olmuştur.

Zamanı ölçmek

Whaetstone 1840 yılında kurşunun hızını ya da bir yıldızın geçişini ölçmek için küçük zaman dilimlerini ölçebilen kronoskop isimli bir cihaz geliştirdi. Bu tür bir cihazın içinde elektrik akımı tarafından hareketi sağlanan bir elektrik mıknatısı bulunuyordu.

26 Kasım 1840 tarihinde bir kütüphanede elektromanyetik olan saati sergiledi. O sıralarda Bain Wheatstone’un yanında mekanik işler yapan biri olarak çalışıyordu. Yanında çalıştığı sırada ona elektrik saati hakkındaki düşüncelerini söylediğini belirtmişti ancak Wheatstone bunu yalanladı çünkü kendisi Mayıs ayından beri bu deney üzerinde çalışıyordu. Bain daha sonra Wheatstone’u elektromanyetik yazıcı telgraf fikrini çalmakla suçladı ama Wheatstone bu cihazın kendi yaptığı elektromanyetik telgrafın bir modifikasyonu olduğunu gösterdi.

Wheatstone’un en önemli icatlarından biri de ‘Polar saat' idi ve bu icat 1848 yılında British Association'ın bir toplantısında sergilendi. Sir David Brewster'ın bulduğu bir gerçekten yola çıkılarak tasarlanmış olan bu cihaz gökyüzünden gelen ışınların 90 derecelik bir düzlemde polarize olduğunu ve bu durumunda güneşin pozisyonundan kaynaklandığını kanıtlıyordu. Saatlerin güvenilir olduğu yerlerde çok hizmet vermeyen bu icat 1875-1876 yılları arasında keşif seferleri yapan ve kumandanın kaptan Nares olduğu bir grup tarafından ekipman olarak kullanıldı.

Wheatstone köprüsü

1843 yılında Wheatstone Royal Society'e önemli bir rapor gönderdi. Bu raporunda Wheatstone köprüsü olarak da bilinen ve bir iletkenin elektrik direncinin nasıl dengeli bir şekilde açıklanabileceğini anlatan projesinden bahsediyordu. Aslında bu cihaz Royal Military Academy'den Samuel Hunter Christie'ye ait olmasına rağmen (aynı zamanda 1833 yılında basılan Philosophical Transactions'da bahsedilmişti.) hala Wheatstone adıyla anılıyordu. Bu metot Wheatstone onu tanıtına kadar reddediliyordu. Ohm kanunlarını kullanarak akımların ve dirençlerin ölçülmesini kolaylaştıran basit formüller yazmıştı. Ve bu şekilde bir kablonun uzunluğundan direncinin nasıl ölçülebileceğini göstermiş oldu. Society tarafından, hazırladığı bu kâğıtlar sayesinde madalya ile ödüllendirildi.[8] Aynı yıl içerisinde civanın oluşturduğu elektriksel etkileşimlerin bulunan termometre ve barometrelerdeki değerlerin okunmasında kullanıldığı bir cihaz meydana getirdi. Bu yılın Mayıs ayında ise sinyallerini bir zil yardımıyla alan ses telgrafının patentini Cooke ile birlikte aldı.

Kriptografi

Wheatstone'un takdire şayan yaratıcılığı ve pratik zekası onun aynı zamanda aritmetik bir şekilde yapılan şifrelemeler için de cihazlar üretmesini sağladı. Arkadaşı Lord Playfair'ın adını kullanarak Playfair şifrelemesi yapan bir düzenek icat etti ve bunu yapmaktan sorumlu tutulmuştu. Birinci Dünya Savaşı sırasında çeşitli ulusların orduları tarafından kullanıldı ve ayrıca İkinci Dünya Savaşı sırasında da İngiliz İstihbaratı tarafından kullanıldığı biliniyor.[9]

İlk olarak kriptoanalizleri korumak için yapılan bu cihazlar daha sonra onları kırmak için kullanıldı. British Museum'da bulunan aritmetik şifrelemeler kısmında bu konuda yaptığı katkıları sergilenmektedir. Sadece ürettiği bu kriptografik aletin çözebileceği mesajlar yazılabileceğini öne sürdü ve bu mesajların anlaşılabilmesinin tek yolunun yine aynı cihazı kullanmak olduğunu kanıtladı.

Elektrik jeneratörleri

1840 yılında Wheatstone sürekli akımlar oluşturabilmek için kendi ürettiği elektromanyetik cihazları kullandı.

4 Şubat 1867 yılında Royal Society'e dinamoelektrik makinelerin verdikleri reaksiyonun hangi prensiplere dayandığı konusunda bir rapor düzenleyip gönderdi. Ancak Mr C. W. Siemens bu tipik icattan 10 gün öncesinden haberdar oldu ve ikisinin de gönderdiği raporlar aynı gün içerisinde okundu.

Öyle görünüyordu ki Werner von Siemens, Samuel Alfred Varley ve Charles Wheatstone çalışma prensiplerini anlattıkları bu raporları birbirlerinden bağımsız olarak birkaç ay içinde göndermişlerdi. 24 Aralık 1866 tarihinde Varley bu konuda patent aldı; Siemens 17 Şubat 1867 tarihinde bu konuya tekrar ilgi çekti ve son olarak Wheatstone ise sözü edilen günde Royal Society'e bu konuda bir sergileme sundu.

Ayrıca bakınız

Konuyla ilgili yayınlar

Dış bağlantılar

Kaynakça

  1. ^ Brian Bowers (2001). Sir Charles Wheatstone FRS: 1802–1875. 2nd. IET. ss. 207-208. ISBN 978-0-85296-103-2. 10 Ocak 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Ocak 2016. 
  2. ^ George Gore (1878). The Art of Scientific Discovery: Or, The General Conditions and Methods of Research in Physics and Chemistry. Longmans, Green, and Co. s. 179. 9 Ocak 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Ocak 2016. 
  3. ^ John Munro (1891). Heroes of the telegraph. The Religious tract society. s. 30. 9 Ocak 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Ocak 2016. 
  4. ^ Beauchamp, Ken (2001). History of Telegraphy. Institution of Electrical Engineers. ss. 34-40. 10 Mayıs 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Ocak 2016. 
  5. ^ Bemer, Bob. "How ASCII Got It's Backslash". 1 Temmuz 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Ağustos 2014. 
  6. ^ "Kleinschmidt – Our History". 26 Haziran 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Ağustos 2014. 
  7. ^ See Wheatstone's 1838 paper "Contributions to the Physiology of Vision.—Part the First. On some remarkable, and hitherto unobserved, Phenomena of Binocular Vision" at this site. 2 Aralık 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  8. ^ "The Genesis of the Wheatstone Bridge" by Stig Ekelof discusses Christie's and Wheatstone's contributions, and why the bridge carries Wheatstone's name. Published in "Engineering Science and Education Journal", volume 10, no 1, February 2001, pages 37 – 40.
  9. ^ Marks, Leo (1998). Between Silk and Cyanide. New York: The Free Press. ISBN 0-684-86422-3. 


İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Telekomünikasyon</span> İki ya da daha fazla kişinin teknolojiyi kullanarak bilgi alışverişinde bulunması

Telekomünikasyon, iki ya da daha fazla kişinin teknolojiyi kullanarak bilgi alışverişinde bulunmasına denir. Haberleşme teknolojisi kanalları kullanarak ve fiziksel yollarla ya da elektromanyetik dalgaların bir formu olarak bilgileri iletir. Elektrik sinyalleri buna örnek olarak verilebilir. Telekomünikasyon topluluk adı olarak isimlendirilebilir çünkü birçok farklı teknolojiyi içinde barındırmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Elektrik</span> elektrik yükünün varlığı ve akışı ile ilgili fiziksel olaylar

Elektrik, elektrik yüklerinin akışına dayanan bir dizi fiziksel olaya verilen isimdir. Elektrik sözcüğü Türkçeye Fransızcadan geçmiştir. Elektriğin Türkçe eş anlamlısı çıngı sözcüğüdür. Ayrıca Anadolu ağızlarında elektrik anlamında yaldırayık sözcüğü tespit edilmiştir. Elektrik, pek çok farklı şekillerde var olabilir. Örneğin, yıldırımlar, durgun elektrik, elektromanyetik indüksiyon ve elektrik akımı gibi. Ek olarak, elektriğin elektromanyetik radyasyon, radyo dalgaları gibi oluşumları olduğu bilinmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Telefon</span> Birbirinden uzak yerlerde bulunan kişiler ve düzenekler arasında bilgi alışverişini sağlayan elektrikli ses alıp verme aygıtı

Telefon, birbirinden uzak yerlerde bulunan kişiler ve düzenekler arasında bilgi alışverişini sağlayan elektrikli ses alıp verme aygıtıdır. Telefonun çalışmasında ana ilke ağızdan çıkan ses dalgalarının önce elektrik sinyallerine çevrilmesi ve bu sinyallerin çeşitli gönderme yöntemleriyle uzağa iletilmesinden sonra, bu defa da elektrik sinyallerinin yeniden kulakla duyulabilecek ses dalgalarına çevrilmesidir.

<span class="mw-page-title-main">Alexander Graham Bell</span> Telefonun icadı ile tanınan İskoç bilim insanı (1847–1922)

Alexander Graham Bell, telefonun icadı ile tanınan İskoçya doğumlu Amerikalı bilim insanıdır.

<span class="mw-page-title-main">Mors alfabesi</span>

Mors alfabesi veya mors kodu, kısa ve uzun işaretler ile bunlara karşılık gelen ışık veya sesleri kullanarak bilgi aktarılmasını sağlayan yöntem. 1832'de telgraf ile ilgilenmeye başlayan Samuel Morse tarafından 1835 yılında oluşturuldu. 1837'de kullanılmaya başladı. 1840 yılında patent için başvuruldu.

<span class="mw-page-title-main">Michael Faraday</span> İngiliz bilim insanı (1791–1867)

Michael Faraday, elektromanyetizma ve elektrokimyaya katkılarıyla tanınan, İngiliz kimya ve fizik bilgini.

<span class="mw-page-title-main">Guglielmo Marconi</span> İtalyan mucit ve elektrik mühendisi (1874–1937)

Birinci Marconi Markizi Guglielmo Marconi, İtalyan mucit ve elektrik mühendisidir. Uzun mesafeli radyo iletişimi, Marconi yasası, telsiz telgraf sistemi üzerine yaptığı çalışmalarıyla ünlüdür. Marconi, radyonun mucidi olarak bilinir ve kablosuz telgrafın gelişimine katkılarından ötürü Karl Ferdinand Braun ile 1909 Nobel Fizik Ödülü'nü paylaşmıştır. Girişimci, iş insanı ve daha sonra Marconi Şirketi adını alan ve 1897 yılında İngiltere'de kurulan "The Wireless Telegraph&SignalCompany"nin kurucusu olan Marconi, kendinden önce gelen fizikçi ve araştırmacıların çalışmalarını kullanarak ve değişiklikler yaparak radyonun ticari bir başarı kazanmasını sağlamıştır. 1929 yılında İtalya kralı Markoni’ye Markiz unvanıyla asalet bahşetmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Thomas Edison</span> Amerikalı mucit ve iş adamı (1847–1931)

Thomas Alva Edison, 20. yüzyıl yaşamını icatlarıyla büyük bir şekilde etkileyen Amerikalı mucit ve iş adamıdır. Elektrik enerjisi üretimi, kitle iletişimi, ses kaydı, filmcilik gibi birçok alanda cihazlar geliştirdi. Fonograf, film kamerası, ampulün ilk versiyonları gibi icatları sanayileşmiş modern dünyada büyük etki yarattı. İcat geliştirme sürecine düzenli bilim ve takım çalışması prensiplerini uygulayan ilk mucitlerden biriydi. Birçok araştırmacıyla çalıştı. Dünyanın ilk endüstriyel araştırma laboratuvarını kurdu. ABD'de kendi adına kayıtlı 1.093 patentin yanı sıra başka ülkelerde de bulunan patentleriyle tarihin en verimli mucitlerinden biridir.

<span class="mw-page-title-main">Alessandro Volta</span>

Alessandro Giuseppe Antonio Anastasio Volta elektriğin ve gücün öncüsü, pilin mucidi ve metan gazını keşfiyle tanınan İtalyan fizikçi ve kimyager.

<span class="mw-page-title-main">Elektrik mühendisliği tarihi</span>

Elektrik mühendisliği tarihi, elektrik kullanımının günümüze gelirken geçirdiği dönüşümleri, yaşam ve teknolojinin gelişimine etkilerini ve bu gelişime katkıda bulunan bilim insanlarını anlatan tarihtir.

<span class="mw-page-title-main">Samuel Morse</span> Amerikalı mucit ve ressam

Samuel Finley Breese Morse, Amerikalı mucit ve ressamdır. Portre ressamı olarak ün yaptıktan sonra, orta yaşlarında Avrupa telgraflarını temel alan tek telli telgraf sisteminin icadına katkıda bulundu. 1837'de Mors kodunu geliştiren kişilerden biri oldu ve telgrafın ticarileşmesine katkıda bulundu.

<span class="mw-page-title-main">Optik fiber</span>

Fiberoptik ya da optik fiber, kendi boyunca içinden ışığın yönlendirebildiği plastik veya cam fiberlerden oluşmuş bir optik liftir. Optik fiberler diğer iletişim malzemelerine oranla uzun mesafelerdeki veri iletişiminin daha hızlı ve yüksek değerlerde yapılabilmesine olanak verdikleri için fiberoptik haberleşme sistemlerinde çok sıklıkla kullanılmaktadırlar. Metal kablolar yerine fiber kabloların kullanılmasının nedeni, daha az kayba neden olmaları ve elektromanyetik etkileşimden etkilenmemeleridir. Optik fiberler aynı zamanda birçok sensör (alıcı) ve benzeri uygulamaların yapımında oldukça sık olarak kullanılmaktadırlar.

<span class="mw-page-title-main">Elisha Gray</span> Amerikalı elektrik mühendisi (1835 – 1901)

Elisha Gray, Amerikalı elektrik mühendisidir.

<span class="mw-page-title-main">Duman dedektörü</span> Dumanı tespit eden cihaz, tipik olarak yangın dedektörü

Duman dedektörü, tipik bir yangın göstergesi olan dumanı algılayan bir cihazdır.

<span class="mw-page-title-main">Işık hızı</span> elektromanyetik dalgaların boşluktaki hızı

Işığın boşluktaki hızı, fiziğin birçok alanında kullanılan önemli bir fiziksel sabittir. Genellikle c sembolüyle gösterilir. Tam değeri saniyede 299.792.458 metredir. Metrenin uzunluğu bu sabitten ve uluslararası zaman standardından hesaplanmıştır. Özel göreliliğe göre c, evrendeki bütün madde ve bilgilerin hareket edebileceği maksimum hızdır. Bütün kütlesiz parçacıkların ve ilgili alanlardaki değişimlerin boşluktaki hareket hızıdır. Bu parçacıklar ve dalgalar gözlemcinin eylemsiz referans çerçevesi ya da kaynağın hareketi ne olursa olsun c'de hareket ederler. Görelilik teorisi'nde c, uzay-zaman arasındaki ilişkiyi kurar; aynı zamanda meşhur kütle-enerji eşdeğerliliği formülünde de gözükür E = mc2. Işığın hava veya cam gibi şeffaf maddelerdeki ilerleyiş hızı c'den azdır. Benzer şekilde radyo dalgalarının tel kablolardaki ilerleyişi de c'den yavaştır. Işığın madde içindeki hızı v ile c arasındaki orana o maddenin kırılma endeksi denir. Örneğin, görülebilir ışık için camın kırılma endeksi genellikle 1,5 civarındadır. Yani ışık camın içinde c / 1,5 ≈ 200.000 km/s ile hareket eder. Hangi açıdan bakılırsa bakılsın ışık ve öteki elektromanyetik dalgalar anında yayılıyormuş gibi gözükür ancak, ölçülebilir hızlarının uzun mesafeler ve hassas ölçümlerle ölçülebilir sonuçları vardır. Uzaydaki keşif araçlarıyla iletişim kurarken mesajların Dünya'dan uzay aracına ya da uzay aracından Dünya'ya ulaşması dakikalar ya da saatler alabilir. Yıldızlardan gelen ışık onları yıllar önce terk etmiştir ve bu sayede uzaktaki nesnelere bakarak evrenin tarihini çalışma şansı verir. Işığın ölçülebilir hızı aynı zamanda bilgisayardaki bilgilerin çipler arasında aktarılması gerektiği için bilgisayarların teorik hızını da sınırlar. Işık hızı, uzak mesafeleri yüksek isabetle ölçebilmek için uçuş zamanı ölçümlerinde de kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Optik lif</span>

Optik lif(optical fiber) veya bilinen diğer adıyla ışıklifi(fiberoptic), yüksek kaliteli püskürtülmüş cam veya plastikten yapılmış olan esnek ve şeffaf bir lifdir. Kabaca insan saçından daha kalındır. Işığı lifin iki ucuna iletmek için bir ışık kılavuzluğu veya ışık borusu görevini görür. Işıkliflerin dizayn ve uygulaması ile ilgilenen uygulamalı bilim ve mühendislik dalı “fiber optik” olarak bilinir. Optik lifler, iletişimin diğer formlarına göre iletimin daha uzun mesafelerde ve daha geniş bant genişliği ile olmasına imkân veren “ışıklifi iletişim” alanında yaygın olarak kullanılır. Liflerin metal kablolar yerine kullanılmasının nedeni sinyallerin lifler üzerinde daha az kayıpla ilerlemesi ve aynı zamanda elektromanyetik engellerden etkilenmemesidir. Lifler aynı zamanda ışıklandırma için de kullanılır ve yığınlar halinde sarılır. Bu şekilde sınırlı alanlarda görüntülemeye imkân verecek şekilde görüntü taşımak için kullanılabilirler. Işıklifleri özel tasarlanmış lifli sensörler ve lifli lazerler dâhil, birçok değişik uygulama içinde de kullanılırlar.

<span class="mw-page-title-main">Fiber optik iletişim</span>

Fiber optik iletişim ya da bilinen adıyla ışıklifi, optik lif boyunca ışık sinyalleri göndererek bilginin bir yerden başka bir yere iletilmesi metodudur. Işık, bilgi taşımak için yönlendirilmiş elektromanyetik taşıyıcı dalga görevi görür. İlk olarak 1970 yılında geliştirilen ışıklifli iletişim sistemleri; telekomünikasyon endüstrisinde devrim yaratmış, bilgi çağının gelişinde önemli bir rol oynamıştır. Elektriksel iletimden avantajlı olması nedeniyle ışıklifleri gelişmiş ülkelerdeki çekirdek ağlarda bakır tellerin iletişimdeki yerini aldı.

Elektromanyetik kuramın tarihi özellikle aydınlatma alanındaki atmosferik elektrik ile ilişkilendirilmiş eski ölçümlerle başlar. İnsanlar elektrik hakkında çok az bilgiye sahipti ve bilimsel olarak bu doğa olaylarını açıklayamıyorlardı. 19. yüzyılda elektrik kuramının tarihi ve manyetizma kuramının tarihi kesişti. Elektriğin hareket halinde olduğu her yerde manyetizmanın varlığından da söz edilebileceği için elektriğin manyetizma ile birlikte ele alınması gerektiği çok açıktı. Manyetizma, manyetik indüksiyon düşüncesi geliştirilmeden tam olarak açıklanamadı. Elektrik, elektrik yük düşüncesi geliştirilmeden tam olarak açıklanmadı.

Elektromanyetik kuvvetlerin insan anlayışının zaman çizelgesi olduğu elektromanyetizma zaman çizelgesi, iki bin yıl öncesine dayanmaktadır. Bu çizelge, elektromanyetizma, ilgili teoriler, teknoloji ve olayların tarihinin içinde oluşumlarını listeler.

<span class="mw-page-title-main">İletim ortamı</span> Conduit for signal propagation

İletim ortamı, telekomünikasyon amaçları için sinyallerin yayılmasına aracılık edebilen bir ortamdır. Sinyaller tipik olarak seçilen ortam için uygun bir tür dalgaya empoze edilmektedir. Örneğin, veriler sesi modüle edebilir ve sesler için bir iletim ortamı hava olabilir, ancak katılar ve sıvılar da iletim ortamı olarak işlev görebilmektedir. Vakum veya hava, ışık ve radyo dalgaları gibi elektromanyetik dalgalar için iyi bir iletim ortamı oluşturmaktadır. Elektromanyetik dalgaların yayılması için maddi madde gerekli olmasa da, bu tür dalgalar genellikle içinden geçtikleri iletim ortamından, örneğin ortamlar arasındaki arayüzlerde absorpsiyon, yansıma veya kırılma ile etkilenmektedir. Bu nedenle, dalgaları iletmek veya yönlendirmek için teknik cihazlar kullanılabilmektedir. Bu nedenle, iletim ortamı olarak bir optik fiber veya bir bakır kablo kullanılmaktadır.