İçeriğe atla

Cevdet Bey ve Oğulları

Cevdet Bey ve Oğulları
YazarOrhan Pamuk
TürRoman
Yayım1982
YayımcıYapı Kredi Yayınları
Sayfa608
ISBN9789750826313

Cevdet Bey ve Oğulları, Orhan Pamuk'un ilk kez 1982'de yayımlanmış; bir tüccar ailesinin 1905'ten 1970'e kadar yaşadıklarını ve bu hikâye etrafında Türkiye Cumhuriyeti'nin toplumsal, ekonomik ve kültürel tarihinin de anlatıldığı ilk romanıdır. Romanın ilk baskısı Karacan Yayınları tarafından basılmıştır.

Romanın yazılış hikayesi

Orhan Pamuk; "Cevdet Bey ve Oğulları"nı yazmaya 1974'te, 22 yaşındayken başlamış ve romanı 1978'de, 26 yaşında tamamlamıştır.[1] Başlangıçta romanın Karanlık ve Işık başlığını taşıması tasarlanmış. Cevdet Bey ve Oğulları, 1979 yılında yayımlanmamış kitapların katılabildiği Milliyet Roman Armağanı'nı kazandı ve birincilik ödülünü Mehmet Eroğlu'yla (Issızlığın Ortasında) paylaştı.[2]

Yarışmada birinci olan eser ve eserlere büyük ödül olarak, kitapların Karacan Yayınları tarafından basılması vadedilmesine rağmen Türkiye'nin içinde bulunduğu çalkantılı siyâsî ve mâlî koşullarda, kağıt kıtlığı gibi ekonomik gerekçelerle roman basılamadı. Adı bilinmeyen bir yazarın 600 sayfa hacimli bu ilk romanı yarışmadan sonra da fazla ilgi görmedi.

Yayımlandıktan sonra yazara 1983 Orhan Kemal Roman Armağanı'nı getiren eser, bu ikinci ödülden sonra edebiyat dünyasının ilgisini çekti.

Romanın konusu

Cevdet Bey ve Oğulları, tipik bir aile romanıdır. Roman, ana hikâye olarak Cevdet Işıkçı ve Işıkçı Ailesi'nin hikâyesini anlatır. Işıkçı Ailesi ile birlikte, bu aile etrafında Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu, dönemin kültürel özellikleri, toplumun orta ve üst gelir sınıflarının dünya görüşleri, yaşam biçimleri, ev hâlleri, tüketim alışkanlıkları da hikâyenin öğeleri arasındadır. Bu özelliği ile roman, 19'uncu yüzyıl romanının özelliklerini taşıyan, klasik bir çağ romanı niteliklerini taşır. Türün başka örneklerinde olduğu gibi, toplumun belirli bir tarih dilimi içindeki değişimini anlatır.

80 sayfa ve 12 bölümden oluşan ilksöz, 24 Temmuz 1905 tarihinde İstanbul'da başlar. Evlilik hazırlıkları ile uğraşan nalbur Cevdet Bey'in tek bir gününü anlatır. 72 sayfa ve 10 bölümden müteşekkil sonsöz de, bu kez 12 Aralık 1970 günü ve yine İstanbul'da yaşayan Cevdet Bey'in torunu Ahmet'in bir gününü anlatır. Romanın ve hikâyenin ana gövdesini ise, bu iki kısım arasındaki bölüm oluşturur. Bu orta bölüm, 62 bölüm hâlinde toplam 450 sayfadır. Orta bölüm, 1936 yılının şubat ayında İstanbul'da, artık yaşı ilerlemiş Cevdet Bey ile oğlu Refik'in hayatından bir kesiti ve 10 Aralık 1939'a kadar süren bir zaman dilimini anlatır.

Cevdet Bey ve Oğulları, Jön Türkler'den başlayarak cumhuriyetin 50'inci yılına kadar uzanan bir zaman zarfında İstanbul'un ve Türkiye'nin toplumsal, kültürel, ekonomik ve siyasî durumunu da tasvir eder. Roman, bir yandan Türk edebiyatında ilk defa yüksek gelir sınıfına mensup, zengin bir burjuva ailesinin günlük hayatını, alışkanlıklarını, gelenek ve göreneklerini anlatırken diğer yandan da 1930 ile 1970 yılları arasında, varlıklı kesimin yaşadığı Nişantaşı semtini, yine Türk edebiyatında ilk defa, içerden ve tarafsız bir bakışla betimledi.

Hikâye boyunca Cevdet Bey, karısı Nigân Hanım; oğulları Osman ve Refik Işıkçı; Refik'in arkadaşları Ömer ve Muhittin; ve nihayet Refik Işıkçı'nın oğlu, Cevdet Bey'in torunu Ahmet Işıkçı'nın hayatını okuruz. Roman, aslında Türkiye'nin modernleşme sürecini burjuva bir ailenin gözünden anlatmaktadır. Cevdet Bey ve ailesi ile Ömer, Muhittin, Muhtar Bey hep Türk modernleşmesinin farklı karakterleridir. Bir türlü benzenemeyen Avrupa ile uğraş, onları çeşitli hayal kırıklıkları ile başka yollara atmıştır.

Atilla Özkırımlı romanda‚ "burjuvalığa soyunanların gerçek anlamda burjuva olamayışları, alaturkalık ve alafrangalık arasında yaşadıkları çelişkiler"in de üst izlek olarak irdelenen konular arasında sayıldığını belirtir.[3]

Roman kişileri

Cevdet (Bey) Işıkçı: Romanın baş kahramanı, tüccar
Nigân Işıkçı: Cevdet Bey'in eşi
Osman Işıkçı: Cevdet Bey'in büyük oğlu, (d. 1906)
Ayşe Işıkçı: Cevdet Bey'in kızı (d. 1920)
Refik Işıkçı: Cevdet Bey'in küçük oğlu, romanın ikinci bölümünün baş kahramanı (d. 1910)
Nermin Işıkçı: Cevdet Bey'in büyük gelini, Osman Işıkçı'nın eşi
Perihan Işıkçı: Cevdet Bey'in küçük gelini, Refik Işıkçı'nın eşi
Ahmet Işıkçı: Refik Işıkçı'nın oğlu, Cevdet Bey ile Nigân Hanım'ın torunu, romanın üçüncü bölümünün baş kahramanı
Nusret: Cevdet Bey'in kardeşi, Jöntürk hareketi mensubu
Ziya: Nusret'in oğlu, Cevdet Bey'in yeğeni
Şükrü Paşa: Cevdet Bey'in kayınpederi, Nigân Hanım'ın babası (7. Bölüm, Paşa Konağı'nda)
Cemil Işıkçı: Cevdet Bey'in torunu, Osman Işıkçı'nın oğlu, Mine Işıkçı'nın kocası
Melek: Cevdet Bey'in torunu, Refik Işıkçı'nın kızı (d. 29.05.1937)
Ferit: Melek'in kocası, Refik Işıkçı'nın damadı
Mine Işıkçı: Osman Işıkçı'nın gelini, Cemil Işıkçı'nın karısı
Cevdet: Osman Işıkçı'nın torunu, Cemil'in büyük oğlu
Kaya: Osman Işıkçı'nın torunu, Cemil'in küçük oğlu
Lâle: Osman Işıkçı'nın kızı, Cemil'in ablası
Necdet: Cemil'in damadı, Lâle'nin kocası
Tamer: Lâle ile Necdet'in oğlu
Füsun: Lâle ile Necdet'in kızı
Fuat Güveniç: Cevdet Bey'in arkadaşı, Jöntürk sempatizanı (6. Bölüm, Öğle Yemeği)
Ömer: Refik Işıkçı'nın Mühendis Mektebi'nden arkadaşı
Muhittin: Refik Işıkçı'nın Mühendis Mektebi'nden arkadaşı
Muhtar: Ömer'in kayınpederi
Hasan: Ahmet'in arkadaşı
İlknur: Ahmet'in arkadaşı, Hasan'ın sevgilisi
Aşçı Nuri: Cevdet Bey Konağı'nın aşçısı
Keriman: Osman Işıkçı'nın metresi
Remzi: Cevdet Bey'in damadı, Ayşe Işıkçı'nın kocası

Romanın yapısı

Cevdet Bey ve Oğulları, aile romanı türünün hemen hemen bütün öğelerini barındırmaktadır. Ne var ki, Gürsel Aytaç, Orhan Pamuk'un Işıkçı Ailesi dışındaki karakterlere de yer vermekle, eserini çağ romanı türüne de yaklaştırdığını vurgular.[4] Romanda tasvir, iç konuşma, bilinç akışı gibi farklı anlatım teknikleri kullanılmıştır. Anlatıcı olarak romanın büyük bölümünde üçüncü kişi kullanılmakla beraber, zaman zaman bazı karakterlerin birinci ağızdan anlatıcı görevini üstlendikleri görülür.

karakterlerin ‘ben’ anlatıcı görevini üstlendikleri

Romanın zaman kurgusu, geçmişten günümüze doğru ilerleyen geleneksel anlatım ile ilerler. 1905 yılında başlayan hikâye, 1936 ile 1939 yıllarında geçen olaylarla ilerler ve nihâyet 1970 yılında geçen olaylarla sonlanır. Bu geleneksel zaman akışı içerisinde şimdiki zaman ile gelecek zaman arasında, şimdiki zaman ile geçmiş zaman arasında sık sık gidiş gelişler olur.

Büyük bölümü 3'üncü tekil zamir o ile ikinci bir ağızdan anlatılan romanda, örneğin hatıra defteri gibi bölümler birinci tekil zamir ben ile birinci ağızdan anlatılır. Birinci ağızdan anlatılan söz konusu bölümler, içe bakış tekniği kullanılarak, roman kişisi sanki kendi kendine konuşuyormuş ve biz onu dinliyormuşuz gibi anlatılır. Bu bölümlerde yazar, roman kişilerinin ne yaptıklarından ziyade, ne düşündüklerine, ne hissettiklerine odaklanmak istediği için, içe bakış açısından anlatımı tercih eder.

Ödülleri

Eleştiriler

Roman, birçok eleştiri, makale ve akademik çalışmaya konu olmuştur.

Birçok romancıda olduğu üzere, Pamuk da ilk eserinde kendi hayatından paralellikler kurar. Romandaki ikinci kuşak olan Refik'in Pamuk'un babasıyla, üçüncü kuşak olan Ahmet'in yazarla benzeştiği noktalar bulunur. Örneğin Ahmet'in ressam olması, Pamuk'un da gençliğinde uzun süre ressamlık ve yazarlık arasında karar verememesiyle ilişkilendirilmektedir.[5]

Fatma Akerson'un bir makalesinde,[6] romandaki Müslüman bir kişinin tüccar olma sorunsalının romandaki işlenme biçimi üzerinde durur. Osmanlı'da Müslümanlar'ın ticaretle fazla ilgilenmemeleri hakkında üç temel sav bulunur. Bunlardan ilki, İslam dininin ticareti hor gördüğü iddiasıdır. Bizzat Muhammed'in tüccar olması bu iddianın zayıf noktasıdır. İkinci sav, Avrupa ülkelerinin ticaret yaparken daha kolay anlaşabildiği Gayrimüslimler'i tercih ve teşvik etmesidir ki bu etmen daha çok katalizör olarak değerlendirilebilir. Pamuk ise romanında diğer savın doğruluğunu işlemiştir. Bu sava göre, Tanzimat'ın 1839'da ilan edilmesiyle hızlanan ve modern biçim alan bir bürokrasi oluşmuştur ve Müslüman nüfusa daha cazip iş olanakları oluşmuştur. Ticaret ise devlet ricâli tarafından ikinci sınıf bir statü olarak görülmüştür. Romanın Müslüman ve Tüccar ile Bir Paşa Konağı bölümlerinde işlendiği üzere, Paşa'nın Cevdet Bey'i sorgulayıcı ve ikinci sınıf görüşünün yanında, bizzat Cevdet Bey de kardeşinin arkadaşı olan doktorla karşılaştığında, geçmişi hatırlarken mecburen ticarete atıldığını vurgular. Yoksa tercih edilecek olanın, toplumda daha saygın olan ve kabul görenin ticaret olmadığını düşünmektedir.[6]

Fethi Naci ise eleştiri yazısında Türkiye aydınının doğu ile batı arasındaki sıkışmışlığını incelemiştir. Romanda üçüncü kuşak olan Ahmet'in babasının Jean-Paul Sartre ile tanışmış olduğunu hatırlar ve ikisinin konuşmalarını hayâl eder. Konuşmanın sonunda ortaya çıkan "Aydınlık, Türkiye'ye nasıl gelir?" sorusu karşısında Sartre şöyle bir tavsiyede bulunur: "Mösyö, sizin yerinizde ben olsaydım, bir az gelişmiş ülke aydını olarak burada sütlü kahve içmez, ülkemde öğretmenlik yapardım."[7]

Kaynakça

  1. ^ Pamuk, Orhan, 1952-. Öteki renkler : seçme yazılar ve bir hikâye. "Kitaplarım ve benim hayatım". YKY'de 1. baskı. İstanbul. ISBN 978-975-08-2593-4. OCLC 880896766. 
  2. ^ "Milliyet Roman Ödülleri". 14 Ocak 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  3. ^ Özkırımlı, Atilla (1 Ocak 1995). Öykülerle Romanlarda Yaşamak. Ümit Yayınları. s. 37. 
  4. ^ Orhan Pamuk'u Anlamak. "Cevdet Bey ve Oğulları", Gürsel Aytaç. 1. baskı. Kılıç, Engin, 1972-. İstanbul: Iletişim. 1999. ISBN 975-470-631-X. OCLC 47104372. 
  5. ^ Anlatımda Kurgunun İşlevi, Fatma Erkman Akerson, Çağdaş Eleştiri dergisi, Ekim 1982.
  6. ^ a b Akerson, Fatma. Anlatımda Kurgunun İşlevi. Çağdaş Eleştiri, İstanbul, Ekim 1982.
  7. ^ Fethi Naci. Romanda Büyük Bir Yetenek. Yazko Somut dergisi. İstanbul, 15 Nisan 1983.

Dış bağlantılar

Ödüller
Önce gelen:
Yıldız Karayel
Orhan Kemal Roman Armağanı
1983
Sonra gelen:
Kurşun Ata Ata Biter
Önce gelen:
-
Milliyet Roman Ödülleri
1979
Sonra gelen:
Bana Bir Şiir Oku

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Orhan Kemal</span> Türk romancı ve oyun yazarı

Mehmet Raşit Öğütçü, yazar olarak Orhan Kemal, aydınlık gerçekçi Türk roman ve oyun yazarıdır.

<span class="mw-page-title-main">Halit Refiğ</span>

Halit Refik Refiğ, Türk sinema yönetmeni, senarist, yazar, öğretim görevlisi, onursal profesördür.

<i>Huzur</i> (roman) Ahmet Hamdi Tanpınar tarafından yazılan roman

Huzur, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın ilk romanı. 22 Şubat 1948 - 2 Haziran 1948 arasında Cumhuriyet Gazetesi'nde tefrika edilen Huzur, 1949'da basılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Yüzellilikler</span> Türkiyeden sürgün edilen İtilaf işbirlikçileri

Yüzellilikler, Türk Kurtuluş Savaşı sonrası düşman iş birlikçisi olarak görülen ve Türkiye'den sürgün edilen, hepsi üst düzey makamlarda yer alan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına verilen isimdir.

<span class="mw-page-title-main">Orhan Veli Kanık</span> Türk şair (1914–1950)

Orhan Veli Kanık, daha çok Orhan Veli olarak tanınan Türk şairdir. Melih Cevdet ve Oktay Rifat ile birlikte yenilikçi Garip akımının kurucusu olan Kanık, Türk şiirindeki eski yapıyı temelinden değiştirmeyi amaçlayarak sokaktaki adamın söyleyişini şiir diline taşıdı. Şair otuz altı yıllık yaşamına şiirlerinin yanı sıra hikâye, deneme, makale ve çeviri alanında birçok eser sığdırdı.

<span class="mw-page-title-main">Oktay Rifat</span> Türk şair, romancı ve oyun yazarı

Ali Oktay Rifat, Türk şair, oyun yazarı ve roman yazarı. Türk şiirinin en büyük isimlerinden birisi kabul edilir. Orhan Veli ve Melih Cevdet'le birlikte Garip Akımı'nın kurucularındandır. 1955 yılından itibaren İkinci Yeni adlı şiir akımına yönlenmiştir. Şiir dışında roman ve oyun türlerinde de eserler vermiştir. Şair Nazım Hikmet'in kuzenidir.

<span class="mw-page-title-main">Orhan Pamuk</span> Nobel ödüllü Türk roman yazarı

Orhan Ferit Pamuk, Türk romancı. Birçok başka edebiyat ödülünün yanı sıra, 2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görüldü ve 54 yaşında, bu ödülü kazanan en genç edebiyatçılardan biri oldu. Kitapları altmış üç dile tercüme edildi, yüzden fazla ülkede yayımlandı ve 13 milyon baskı yaptı. 2006 yılında Time dergisi tarafından dünyanın en etkili 100 kişisi arasına seçilen Pamuk, Nobel ödülüne lâyık görülen ilk Türk'tür.

Mehmet Rauf, Türk hikâyeci ve romancı. Mehmet Rauf'un dışında, Rauf Vicdani, Besim Rauf, Cemil Jüpon, Ali Necdet, Mehmet Nafiz imzalarını da kullandı.

<i>Sessiz Ev</i>

Sessiz Ev, Orhan Pamuk'un Cevdet Bey ve Oğulları'ndan sonra yayımladığı ikinci romanıdır (1983). Roman, üç kardeşin babaannelerini ziyaret etmek üzere gittikleri İstanbul yakınlarındaki Cennethisar Kasabası'nda geçirdikleri bir haftayı anlatır.

Mehmet Gürhan Türk tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu.

1998 yılında Kitap-lık dergisinin Türkiye'nin kuruluşunun 75. yıldönümü sebebiyle edebiyat dünyasında yaptığı bir anket sonucu şekillenen liste. Listede Cumhuriyet'in kuruluşundan 75. yılına kadar öne çıkan 75 yazılı eser belirlenerek bir Türk Edebiyatı Kanonu oluşturulmaya çalışılmıştır.

<i>Masumiyet Müzesi</i> Orhan Pamuka ait roman

Masumiyet Müzesi, Orhan Pamuk'un 29 Ağustos 2008 tarihinde İletişim Yayınları tarafından piyasaya sunulan aşk romanıdır.

<i>Eskici ve Oğulları</i> Orhan Kemal tarafından yazılan roman

Eskici ve Oğulları, Orhan Kemal'in yazdığı psikolojik ve sosyal bir romandır.

Kuruluş "Osmancık", 1988 yılında TRT 1'de yayımlanan tarihî, epik, macera ve savaş türündeki Türk televizyon dizisidir. Tarık Buğra'nın eserinden televizyona uyarlanmış dizinin yönetmenliğini Yücel Çakmaklı üstlenmiştir. Dizi, toplam 12 bölümden oluşmaktadır ve 27 Mart 1988 tarihinde yayımlanan 12. bölümü ile sona ermiştir. Dizinin bazı sahneleri Anamur Mamure Kalesinde ve Ören Anemurium antik kent civarında çekilmiştir.

<i>Göl Zamanı</i>

Göl Zamanı, 2013 yapımı bir Cafer Özgül filmi. 1930'larda geçen bir aşk hikâyesinin anlatıldığı filmin senaryosunu da yine Cafer Özgül yazdı.

<i>Kafamda Bir Tuhaflık</i>

Kafamda Bir Tuhaflık, Orhan Pamuk'un 2014'te yayımlanan romanıdır.

<i>Müsâmeretnâme</i> Emin Nihat Beyin kaleme aldığı hikâye kitabı

Müsâmeretnâme, Emin Nihat Bey tarafından yazılmış ve Türk hikâyeciliğinin ilk örneklerinden biri olarak kabul edilen eserdir. 1871-1875 yılları arasında yayımlanan ve toplamda yedi hikâyeden oluşan eser, kış gecelerinde bir araya gelen dostların iyi vakit geçirmek ve eğlenmek üzere gençliklerinde başlarından geçenlerle ilgili anlatımlarına dayanmaktadır. Müsâmeretnâme hakkında ilk değerlendirmeleri Ahmet Hamdi Tanpınar XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi adlı çalışmasında yapmıştır. Mustafa Uzun eseri sadeleştirerek Gece Hikâyeleri: Müsâmeretnâme adıyla günümüz Türkçesine çevirmiştir; bugüne kadar yeni harflere birden fazla aktarımı yapılmıştır. Çerçeve anlatının kullanıldığı Müsâmeretnâme'de Decameron ile Binbir Gece Masalları'ndan izler mevcuttur.

<i>Çengi</i> (roman) Türk Romanı

Çengi, 1877'de yayımlanan Ahmed Midhat Efendi romanı. İlkin Tercüman-ı Hakikat gazetesinde tefrika edilmiş, ardından kitap olarak yayımlanmıştır. Eser her birine "kitap" adı verilen dört bölümden oluşur; her bir bölümünün başlı başına bir hikâye olduğu romanın ilk bölümü yedi yıl sonra 1884'te, olaylar Ahmet Mithat Efendi tarafından müzikli bir sahne eseri haline getirilmiş ve Çengi yahud, Daniş Çelebi adıyla kitap halinde basılmıştır. İspanyol yazar Miguel de Cervantes Saavedra'nın romanı Don Kişot'a öykünerek yazılmıştır. Cervantes'in Don Kişot'una mukabil Ahmet Mithat da romanının karakteri olan Danış Çelebi'yi bir "Türk Don Kişot"u olarak takdim etmiştir.

<i>Kuruluş Osman</i> Türk televizyon dizisi

Kuruluş Osman, Bozdağ Film imzalı, ilk bölümü 20 Kasım 2019 tarihinde yayınlanan, yönetmenliğini ilk olarak Metin Günay'ın, daha sonra ise Ahmet Yılmaz'ın üstlendiği, senaryosunu ise Mehmet Bozdağ'ın kaleme aldığı tarihî, aksiyon, macera, kurgu ve dram türündeki Türk televizyon dizisidir. Dizi, 2014-2019 yılları arasında TRT 1'de yayınlanan Diriliş Ertuğrul dizisinin devamı niteliğindedir.

<i>Efruz Bey</i> Ömer Seyfettin tarafından yazılan roman

Hürriyete Layık Bir Kahraman veya Efruz Bey, Türk yazar Ömer Seyfettin'in romanıdır. İlk olarak 10 Aralık 1919 tarihinde yayımlanmış, beğenilmesi üzerine öykünün ana kahramanı Efruz Bey'in yer aldığı beş hikâye daha yayımlanmıştır. Çoğu eleştirmen tarafından bu öykü dizisi bir roman olarak görülür. Bunu 1942 yılında ilk belirten, önde gelen edebiyat araştırmacısı Pertev Naili Boratav olmuştur.