İçeriğe atla

Cesaret

Sandro Botticelli'nin bir tablosu;Fortitudo,(Metanet)

Cesaret, aynı zamanda yiğitlik, kararlılık, ataklık ve dayanıklılık özelliklerini de içeren, korku, acı, risk, belirsizlik veya tehdit ile başa çıkabilme yeteneğidir.

"Fiziksel cesaret" fiziksel bir acı, zorluk veya ölüm tehlikesi ile yüzleşme sırasındaki cesareti tanımlarken, "ahlaki cesaret" çoğunluk muhalefeti, utanç, skandal veya şevk kırıcılığı karşısında etik davranmayı ifade etmektedir.

Daniel Putman'a Göre Cesaret ile ilgili

korku ve güven

Profesör Daniel Putman'a göre, "Cesaret" bir amaç uğruna kişinin acı verici ve korkulu bir bedel veya koşulu kasıtlı olarak kabul etmesidir.[1] Bu düşünce ile profesör korku ve güven arasında yakın bir bağlantı olduğunu düşünür.[1] Profesöre göre cesaretli bir eylemin gerçekleşmesinde korku ve güven başarıyı belirleyebilir.[1] Ayrıca korku ve güven bağımsız değişkenler olarak görülebilirler ve duruma nasıl tepki verdiğimizi etkileyebilir.[1]

Ayrıca profesöre göre önemli olan övgüvendir.[2] Profesör Daniel Putman'a şöyle diyor: "Cesaretin ideali, yalnızca korkunun katı bir şekilde kontrol edilmesi ya da duygunun inkar edilmesi değildir. İdeal olan, bir durumu yargılamak, duyguyu insan doğasının bir parçası olarak kabul etmek ve iyi kullanmaktır." ayrıca "korkuyla yüzleşmek ve aklın davranışlarımızı değerli bir amaca yönlendirmesine izin vermek gelişmiş alışkanlıklardandır."[2]

Tehlike bir durum gerçekleştiğinde bu iki yönlüdür. Birinci korku, kişiden kişiye değişiklik göstersede bütünsel olarak göreceli olmayan bir durumdur. Yalnızca "durumun tehlikesiyle eşleşirse" gerçekleşir. İkinci güvendir güven için:[2]

  1. Olayı gerçekleştirmeye motive eden amaca gerçekçi bir güven duyulması durumunda.
  2. Kendi becerilerimizi ve yeteneklerimizi bilmek. Yani özgüvendir.[2]

Cesaretle ilgili olası çarpıtmalar

Profesör Putman'a göre cesareti çarptıran bir takım durumlar vardır bunlar:[3]

  1. "Yüksek düzeyde korku ve düşük düzeyde güven". Toplumda bu kişiler korkak olarak adlandırılır.
  2. Korkutucu olay gerçekleştiğinde: "Aşırı düşük düzeyde korku ve aşırı yüksek düzeyde güven". Toplumda bu kişiler Çılgın olarak adlandırılır.
  3. "Aşırı yüksek düzeyde korku duymasına rağmen ve aşırı yüksek düzeyde güven" Pek sık rastlanmayan durum kişinin hayatının belli bir kısmında tramvatik durumlar yaşamışsa olabilir. Savunma mekanizması olan bu durum kişinin kendine veya başkasına kanıtlama yapmak için aşırı korku sırasında aşırı güven duyacaktır.
  4. "Aşırı düşük düzeyde korku ve aşırı düşük düzeyde güven" Toplumda bu kişiler umutsuzluk olarak adlandırılır.

Bu durumlar Putman'a göre korku ve cesaretin derinden iç içe olduğunu ve bunların "durumun tehlikesi", "amacın değeri" ve "Özgüven" e göre farklı algılara dayandığını tanımlar.[3]

Kaynakça

  1. ^ a b c d Putman, Daniel (2001). "The Emotions of Courage". Journal of Social Philosophy (İngilizce). 32 (4): 463-470. doi:10.1111/0047-2786.00107. ISSN 0047-2786. 
  2. ^ a b c d "Putman 2001, s. 465". Educational Psychology Review. 13 (4): 465-465. 2001. doi:10.1023/a:1016730628406. ISSN 1040-726X. 
  3. ^ a b "Andree Putman, Paris". Andree Putman, Paris. 2008. doi:10.5040/9781350914773. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Narsisizm</span> Kendine aşık olma hali

Narsisizm veya özseverlik, kişinin kendi bedensel ve/veya zihinsel benliğine karşı duyduğu hayranlık ve bağlılık, kabaca tabirle kişinin kendisine aşık olması olarak tanımlanan bir terimdir. Kelime kökeni Yunan mitolojisinde bir kahraman olan Narkissos'dan gelir. Narkissos adını narkoza ve bir çiçek familyası olan nergisgillere de vermiştir. Narsisizmin ileri boyutlarda olmasına tıpta narsisistik kişilik bozukluğu adı verilmektedir. Sigmund Freud narsisizmi "dış dünyadan soyutlanan libidonun egoya (ben) yönlendirilmesi" şeklinde açıklamıştır. Yani libidonun büyük bir depoda toplanır gibi egoda toplanması ve daha sonra nesnelere yönlendirilmesi; fakat kolaylıkla tekrar soyutlanarak egoya yönlenmesi durumudur.

<span class="mw-page-title-main">Hiperenflasyon</span> Hızla artan enflasyon

Hiperenflasyon, enflasyonun yılda yüzde 200 sınırını aştığı anlardaki halidir. Dörtnala enflasyon olarak da adlandırılır. Paranın değerini yitirdiği en şiddetli enflasyon biçimidir.

<span class="mw-page-title-main">Fobi</span> Bir nesne veya durumun sürekli ve aşırı korkusu ile tanımlanan anksiyete bozukluğu

Fobi, korku ya da yılgı, bir şeye karşı duyulan korkunun, bireyin gündelik yaşamını olumsuz yönde etkilemesi hali. Fobi kelimesi, Yunanca Phobos kelimesinden gelir. Phobos, Yunan mitolojisinde korku tanrısıdır.

<span class="mw-page-title-main">Algı</span> Duyusal bilginin alınması, yorumlanması, seçilmesi ve düzenlenmesi

Algı, psikoloji ve bilişsel bilimlerde duyusal bilginin alınması, yorumlanması, seçilmesi ve düzenlenmesi anlamına gelir. Algı, duyu organlarının fiziksel uyarılmasıyla oluşan sinir sistemindeki sinyallerden oluşur. Örneğin, görme gözün retinasına düşen ışıkla, işitme kulağa gelen ses ile oluşur. Algı bu sinyallerin sadece pasif bir şekilde alınması değildir. Öğrenme, dikkat, hafıza ve beklenti ile şekillenebilir. Algı, bu "yukarıdan aşağıya etkileri" kapsadığı gibi duyusal girdinin "aşağıdan yukarıya" işlenmesini de içerir. "Aşağıdan yukarıya işlemler", basitçe, düşük seviye bilgi kullanılarak daha yüksek seviyede bilginin oluşturulmasıdır. Yukarıdan aşağıya işlemler ile kastedilen, kişinin kavram ve beklentilerinin algıyı etkilemesidir. Algılama, sinir sisteminin kompleks işlemlerine dayanır, ancak bilinçsel farkındalığın dışında gerçekleştiği için çoğu zaman kişilere zahmetsizce gerçekleşir gibi gelir.

Özgüven, kişinin kendi değeri hakkındaki subjektif değerlendirmesi ve kişinin kendi özelliklerinin ne ölçüde olumlu ya da olumsuz olduğu hakkındaki yorumudur. Özgüven hem kişinin kendisine ilişkin düşünceleri, hem bu düşüncelerin yol açtığı duyguları, hem de bu duygu ve düşüncelerin ifadesi olan davranışları içerir. Özgüveni süreklilik gösteren bir kişilik özelliği olarak ve geçici bir psikolojik durum olarak düşünmek mümkündür. Son olarak, özgüven sınırlı bir alan için geçerli olabileceği gibi, genel bir kavram olarak da düşünülebilir.

<span class="mw-page-title-main">Hastalık</span> organizmaları olumsuz etkileyen anormal durum

Hastalık, bir organizmanın tamamının veya bir kısmının yapısını veya işlevini olumsuz yönde etkileyen ve hemen herhangi bir dış yaralanmaya bağlı olmayan belirli bir anormal durumdur. Hastalıklar genellikle belirli belirti ve semptomlarla ilişkili tıbbi durumlar olarak bilinir. Bir hastalığa patojenler gibi dış faktörler veya iç işlev bozuklukları neden olabilir. Örneğin, bağışıklık sisteminin dahili işlev bozuklukları, çeşitli bağışıklık yetmezliği, aşırı duyarlılık, alerjiler ve otoimmün bozukluklar dahil olmak üzere çeşitli farklı hastalıklara neden olabilir.

<span class="mw-page-title-main">Panik atak</span> aniden başlayan yoğun korku ve endişe nöbeti

Panik atak; çarpıntı, terleme, titreme, nefes darlığı, uyuşma veya kötü bir şeyin olacağı hissiyle karakterize; aniden gelen yoğun korku dönemidir. Semptomların şiddeti dakikalar içinde yükselmektedir. Genellikle bir atak yaklaşık 30 dakika sürer, ancak bu süre saniyeler ila saatler arasında değişebilir. Atak sırasında kontrolünü kaybetme korkusu ve göğüs ağrısı da görülebilir. Panik ataklar kişiye fiziksel olarak herhangi bir zarar vermez.

<span class="mw-page-title-main">Kortizol</span> Vücudun strese gösterdiği tepkiyle ilişkili bir kortikosteroid hormon

Kortizol, böbrek üstü bezinin kabuk bölgesinde üretilen, vücudun strese gösterdiği tepkiyle ilişkili bir kortikosteroid hormondur. Kan basıncını ve şekerini artırır, kadınlarda kısırlığa neden olur ve bağışıklık sistemini baskılar. Hidrokortizon veya kortizon olarak bilinen yapay kortizol alerji ve yangı'ya karşı sağaltımda kullanılır.

Conn sendromu böbrek üstü bezlerinden artmış aldosteron salgısı, baskılanmış plazma renin aktivitesi, hipertansiyon ve hipokalemi ile karakterize bir durumdur. Primer hiperaldosteronizm olarak da adlandırılır.

Sivil toplum, toplumun "üçüncü ayağı" olarak anlaşılabilir ve hükûmet ve iş dünyasından ayrı olarak aile ve özel alanı da içerir. Diğer yazarlar tarafından, sivil toplum, 1) vatandaşların çıkarlarını ve iradesini ilerleten sivil toplum kuruluşları ve kurumlarının toplamı veya 2) hükûmetten bağımsız olan toplumdaki bireyler ve kuruluşlar anlamında kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Obsesif kompulsif bozukluk</span> istenmeyen ve tekrarlanan düşünceler, duygular, fikirler (obsesyonlar) veya bir şey yapmaya itici hissettiren davranışları (kompulsiyonlar) içeren anksiyete bozukluğu

Obsesif-kompulsif bozukluk (OKB), bireyin rahatsız edici düşüncelere sahip olduğu ve/veya belirli rutinleri, sıkıntıya yol açacak veya genel işlevi bozacak ölçüde tekrar tekrar yapma ihtiyacı hissettiği zihinsel ve davranışsal bir bozukluktur. Adından da anlaşılacağı gibi, OKB'nin birincil belirtileri obsesyonlar ve kompulsiyonlardır. Obsesyonlar, endişe, iğrenme veya rahatsızlık duyguları yaratan, kalıcı, istenmeyen düşünceler, zihinsel görüntüler veya dürtülerdir. Yaygın obsesyonlar arasında bulaşma korkusu, simetri takıntısı, din, cinsiyet ve zarar hakkında zorlayıcı düşünceler yer alır. Kompulsiyonlar, obsesyonlara yanıt olarak ortaya çıkan, tekrarlayan eylem veya rutinlerdir. Yaygın kompulsiyonlar arasında aşırı el yıkama, temizlik, bir şeyleri düzenleme, sayma, güvence arama ve bir şeyleri kontrol etme sayılabilir. OKB'li birçok yetişkin, kompulsiyonlarının bir anlam ifade etmediğinin farkındadır, ancak obsesyonların neden olduğu sıkıntıyı gidermek için yine de bunları gerçekleştirirler. Kompulsiyonlar o kadar sık meydana gelir ki, tipik olarak günde en az bir saat sürer ve kişinin yaşam kalitesini bozar.

Manipülasyon, başkalarını kendi yararı için kullanmak, kontrol etmek veya başka bir şekilde etkilemek için tasarlanmış davranış.

<span class="mw-page-title-main">Refah devleti</span>

Refah devleti veya sosyal devlet, minimum düzey ötesinde vatandaşlarının refahı için birincil sorumluluk kabul eden devlet kavramı olup devletin vatandaşlarının iktisadi ve sosyal esenliklerinin korunması ve teşvik edilmesinde ana rol oynamasını önerir. Müdahaleci, düzenleyici, yeniden dağıtıcı, girişimci ve bireylere hak ve özgürlüklerin sağlanması bakımından pozitif bir devlet anlayışıdır. Bu şekil devlet kavramı fırsat eşitliği, servetin eşit şekilde dağılması ve nispeten rahat bir hayat sağlamak için gerekli asgari şartlara yetişemeyen kişiler için kamu mesuliyeti prensiplerine dayanır. Bu genel yaklaşım bir ülkenin çok değişik şekilde iktisaden ve sosyal bakımdan organize edilmesini mümkün kılar.

İktisadi kıtlık ya da ekonomik kıtlık kâr amaçlı ekonomik sistem tarafından kar elde etmek amacıyla kasıtlı olarak yaratılan ve bir toplumun sahip olduğu üretim kaynaklarının, mevcut teknolojik gelişmişlik düzeyiyle işletilmesi ile ulaşılan üretim düzeyinin, sonsuz insan ihtiyaçları ve isteklerini karşılamakta yetersiz olduğunu ifade eden iktisadi bir terimdir. Gündelik hayatta kullanılan kıtlık kavramı somut bir yokluğu veya yetersizliği ifade ederken iktisadi anlamıyla kıtlık, mevcut kâr bazlı ekonomik sistem ve üretim teknolojisiyle ulaşılan üretim düzeyi ile ilgili bir yetersizliği ifade eder. Her adım başı üretilmiş envai çeşit ürünlerle dolup taşan çeşitli dükkân ve marketlerin boy gösterdiği günümüzde, ekonomi biliminin temeli olan kıtlığın anlamı üzerine derin düşünmek gereklidir.

Bağımlı kişilik bozukluğu (BKB), Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından ileri derecede bağımlı, uysal ve boyun eğen kişilik olarak kendini belli eden kişilik bozukluğu olarak tanımlanmıştır. Bu kişilik bozukluğu, insanların duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarını karşılamak için başkalarına bağımlı olduğu uzun vadeli bir durumdur. Bağımlı kişilik bozukluğu, aşırı korku ve kaygı ile karakterize edilen bir C kümesi kişilik bozukluğudur. Genel olarak erken yetişkinlik döneminde semptomplar ortaya çıkmaya başlar. Semptomlar, aşırı pasiflik, ilişkilerin sona ermesi sonucu yıkım veya çaresizlik, sorumluluklardan kaçınma ve aşırı derecede boyun eğme gibi davranışları içerir.

Takıntı derecesinde çalışan kişilere işkolik denmektedir. Terim genellikle kişinin işlerinden hoşlandığını ima ederken, bazen de kişi bu işleri yapmak zorunda olduğunu hissedebilir. Böyle bir durumun genel kabul görmüş tıbbi tanımı yoktur, stresin bazı formları, dürtü kontrol bozukluğu, obsesif kompulsif kişilik bozukluğu ve obsesif kompulsif bozukluk gibi durumlar işle ilgili olabilir.

Sosyal karşılaştırma teorisi, 1954 yılında sosyal psikolog Leon Festinger tarafından geliştirilmiş bir sosyal psikoloji kuramı.

Astrafobi, gök gürültüsü ve şimşeklere karşı duyulan anormal korkudur. İnsanlarda ve eğitilebilen hayvanlarda, tedavi edilebilen bir fobidir. Astrofobi kelimesi Yunancadaki ve kelimelerinden türemiştir.

Fırsat eşitliği, kişilerin hayata eş imkanlarla başlaması ve mevcut fırsatlara herkesin eşit derecede sahip olması gerektiğini belirten, Amerikan ve Fransız devrimlerinin de temel yapısı olan eşitlik türü.