İçeriğe atla

Cem Özgönül

Cem Özgönül (1972, Sakarya) Almanya'da yaşayan bir Türk tarihçi ve yazar. Köln'de bulunan Önel basımevinin piyasaya sürdüğü Der Mythos eines Völkermordes. Eine kritische Betrachtung der Lepsiusdokumente sowie der deutschen Rolle in Geschichte und Gegenwart (Soykırım efsanesi. Lepsius dokümanlarına ve tarihteki ve günümüzdeki alman rolüne eleştirel açıdan bir bakış) adını taşıyan ilk kitabında Alman teolog Johannes Lepsius'un 1919 yılında piyasaya sürdüğü ve Ermeni Soykırımı tezinin Batı'daki soykırım bilimsel araştırmalarında bu dereceye gelmesinde büyük rol oynayan Lepsius belgelerindeki Türklerin zararına olan manipülasyonları ilk defa inceledi. Lepsius belgeleri Alman arşiv kaynaklarını derleyen bir kitap. Almanların yararına olan manipülasyonlar daha önce incelenmişti. Bu konuda en derin araştırmayı Alman gazeteci Wolfgang Gust sunmuştu.[1]

Hayatı

Cem Özgönül 1972 yılında Sakarya'da doğdu. Almanya'da Matematik, Sosyoloji ve Felsefe okudu. Köln'de bağımsız yazar olarak çalışıyor.

Kitabı

Cem Özgönül'ün kitabındaki ana konu, Alman arşivlerinde bulunan orijinal belgelerin, 1919 yılında Johannes Lepsius'un piyasaya sürdüğü Deutschland und Armenien 1914-1918: Sammlung diplomatischer Aktenstücke (Almanya ve Ermenistan 1914-1918: Diplomatik belgeler derlemesi) (kısa adıyla Lepsius belgeleri) ile karşılaştırılmasıdır. Arşivlerde bulunan orijinal belgeler 1915 civarı yıllarda Osmanlı İmparatorluğu'nda bulunan Alman konsoloslarının ve başka memurların Berlin'le yaptıkları faks şeklindeki iletişimlerini gösteren orijinal belgeler.

Lepsius kitabını yazarken, orijinal fakslarda bulunan ve Ermeniler'in ayaklanmalarını gösteren, Ermeniler'in Türkler'e karşı yaptıkları katliamları gösteren, bağımsız olma çabasında olduklarını gösteren ve Osmanlı idaresinin Ermeniler'i Doğu Anadolu Bölgesi'nden sürgün ederken insancıl şekilde davranılmasını emreden ve buna benzer birçok pasajları, tek tek yok etmiş veya tam ters anlam alacak şekilde manipüle etmiş. Onun sildiği veya manipüle ettiği pasajlarla Ermeniler masum gözüküyor, Osmanlı idaresi ise soykırım gerçekleştirmiş gibi gözüküyor.

Lepsius belgelerinde manipülasyonlar olduğu aslında daha önceden de biliniyordu ancak hakkında oldukça susuluyordu. Wolfgang Gust (soykırım tezini savunan sayısız tarihçilerden biri) ancak 2005 senesinde Lepsius'un manipülasyonlarını konu eden ve kendi deyimiyle bu sefer alman arşiv belgelerini tamamen doğru yansıtan bir kitap çıkarmıştı (Der Völkermord an den Armeniern 1915/16. Dokumente aus dem Politischen Archiv des deutschen Auswärtigen Amts, Ermeni soykırımı 1915/16. Alman dış dairesinin politik arşivinden belgeler). Ancak Gust kitabında sadece Lepsius'un Almanlar'ın yararına yaptığı manipülasyonlari ele almıştı. Özgönül ise Lepsius'un bunun da ötesinde Türkler'in zararına yaptığı manipülasyonları ele alıyor. Özgönül, Gust'un konuyu ele alırken böyle seçici davrandığını anlayamadığını yazıyor. Oysa Gust kendisine ait olan Magisches Viereck (Sihirli dörtgen) adlı bir yazısında, Lepsius'un manipülasyonlu belgelerini yazarken hedefinin ne olduğunu kendisi açıklamıştı. Gust'un yazısına göre, Lepsius bir mektubunda hedefini kendi sözleriyle şöyle açıklamıştı: 1. Almanya'yı aklamak, 2. Türkiye'yi suçlamak, 3. dairenin ihtiyat muhtaçlığı, 4. Ermeniler'in güvenini kazanmak.[2] Özgönül, Gust'un bunu bildiğini ve hatta yazısına sırf Lepsius'un o cümlesi yüzünden Sihirli dörtgen başlığını verdiğini ve bunu bildiği halde, neden Türkler'in zararına olan manipülasyonları göz ardı ettiğini anlayamadığını yazıyor ve Batının soykırım araştırmasında çok olan bu tarz seçiciliğe şöyle açıklama getiriyor: Soykırım tezini en radikal biçimde savunanlar ya bunu bile bile Türkiye düşmanlığı olarak yapıyorlar ya da onların gözünde soykırım faktisitesi tartışmasız gerçek olduğuna inandıkları için, bu tarz yaklaşımlara girdiklerinin farkına bile varmıyorlar.

Özgönül, buna benzer çeşitli yöntemlerle kafalarda bir soykırım efsanesi oluştuğunu ve efsanelere bilimsel şekilde yaklaşmanın çok zor olduğunu yazıyor, çünkü Ermeni yandaşları, soykırımın gerçek olup olmadığından en ufak şüphesini dile getiren herkesi Soykırımı inkar edici veya başka çamur atma yöntemleriyle susturmaya çalıştıklarını yazıyor.

Özgönül kitabında tarih boyu gerçekleşmiş olan daha birçok başka manipülasyonları açıklıyor ve her bir manipülasyonun efsanenin büyümesine katkısı olduğunu düşündüğünü yazıyor. Mesela soykırım tezinin en radikal savunucularından olan Tessa Hofmann 1980 yılında çıkarmış olduğu Der Völkermord an den Armeniern vor Gericht - Der Prozeß Talaat Pascha (Ermeni soykırımı - Talât Paşa yargılaması) adlı kitabında bir kafatası piramidi gösteren bir resim koyduğunu ve bunun altına Türk barbarlığı - Batı Ermenistan'da bir kafatası piramidi 1916/17 yazdığını açıklıyor. Oysa daha sonra Prof. Türkkaya Ataöv'ün ispatladığı gibi, bu resim Rus ressam Vasili Vereşçagin'e ait bir resimdi ve bugün Moskova'da asılı duruyor.

Batıda Ermeni soykırımını efsane haline getiren unsurlardan bir başka örnek Franz Werfel'e ait olan Musa Dağının 40 Günü adlı roman. Bu romanda Talât Paşa'nın söylediği bir cümlenin gerçekte tam ters anlamda söylenildiğini yine Alman dış dairesi belgeleriyle karşılaştırma yaparak ispatlıyor.

Alman dış dairesinin olayla alakalı belgeleri şu numaraları taşıyor: Mikro fiş numaraları 7086-7204 (Dosya: Türkei 183 / Türkiye 183) ve mikro fiş numaraları 7205-7270 (Dosya: Botschaft: Konstantinopel - Armenien / Büyükelçilik: İstanbul - Ermenistan).

Kitabın ön sözünü Dr. Udo Witzens yazdı.

Batıda kitapla ilgili bugüne kadar gerçekleşmiş olan tartışma

İstanbul konferansından sonra, Alman Die Welt gazetesinde Mart ayında olayla ilgili birkaç yazı çıktı. Konuyla ilgili, herhangi bir Alman gazetesi için alışılmamış açıklıkta sözler yazıldı. Acaba İstanbul konferansı bir dönüm noktası mı olacak? diye soruluyordu.

İlginç olaylar yaşandı. Tessa Hofmann ve Wolfgang Gust bir röportajda hemen Özgönül'ün tezlerine karşı çıktılar, ancak ikisi de daha sonra kitabı henüz okumadıklarını açıklamışlardı. Daha sonra Gust kitabı eleştirmeye çalışan bir yazı yazdı, ancak bu yazısında "daha önce bu konuyu inceleyen oldu mu?" "neden herkes Lepsius'un manipülasyonları hakkında susuyordu?" "Lepsius belgeleri diğer soykırım tezini inceleyen araştırmaları ne denli etkiledi?" gibi merak edilen sorulara cevap vermedi. Hofmann'dan ise daha sonra başka hiçbir reaksiyon gelmedi.

Die Welt gazetesinin yazısına göre, İstanbul konferansında üç soykırım tezinin savunucusu bulunuyordu. Ermeni asıllı Ara Sarafyan, bundan sonra Türk Tarih Kurumu ile işbirliği yapmak istediğini söyledi. Alman Hilmar Kaiser ise, Özgönül'ün tezlerini suskun bir şekilde dinleyip hiçbir cevap vermedi.

Şu an Batıda olan tartışma bir suskunluk dönemine girdi.

Kaynakça

  1. ^ Seçilmiş alman arşiv belgeleri 12 Haziran 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. - "Manipulierte Dokumente" başlığı Lepsius'un manipüle ettiği belgeleri sunuyor
  2. ^ Wolfgang Gust: Magisches Viereck 24 Mayıs 2006 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. [...]Es war eine Kunst zwischen den vier Fronten, Entlastung Deutschlands, Belastung der Türkei, Reservebedürftigkeit des Amtes und Vertrauensgewinnung der Armenier[...]

Literatür

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Taner Akçam</span> Alman akademisyen, sosyolog, yazar

Altuğ Taner Akçam, Türk tarihçi ve sosyolog.

<span class="mw-page-title-main">Cem Özdemir</span> Alman politikacı

Cem Özdemir, Alman siyasetçi. 2008-2018 yılları arasında Birlik 90/Yeşiller partisinin eş başkanlık görevini Claudia Roth ve Simone Peter ile birlikte yürüttü. Halen Almanya Federal Meclisi'nde Yeşiller Partisi milletvekili olarak görev yapmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Bernard Lewis</span> Amerikalı tarihçi

Bernard Lewis, İngiliz asıllı Amerikalı tarihçidir. Princeton Üniversitesi'nde profesörlük yapmıştır. İslâm tarihi ve İslâm-Batı ilişkisi hakkında uzmanlaşmıştır. Orta Doğu hakkında uzmanlaşmış batılı uzmanlar arasında en çok okunan yazarlardandır. George W. Bush'un danışmanlığını yapmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Türkkaya Ataöv</span>

Prof. Dr. Türkkaya Ataöv, Türk akademisyen, uluslararası ilişkiler uzmanı.

<span class="mw-page-title-main">Teşkîlât-ı Mahsûsa</span> Osmanlı İmparatorluğu’nda faaliyet göstermiş gizli bir örgüt

Teşkîlât-ı Mahsûsa, İttihat ve Terakki Cemiyeti bünyesinde Enver Paşa'ya bağlı olarak kurulan gizli teşkilattır. II. Meşrutiyet dönemi sonrası 1913-1918 yılları arasında etkinlik gösteren istihbarat ve propaganda işleri yürüten bir topluluktur. İttihat ve Terakki'nin Türkçü ve İslamcı siyasi görüşleri doğrultusunda, yurt içi ve yurt dışında, karşı istihbarat, propaganda, örgütlenme, suikast eylemlerinde bulunmuştur. Oluşumun isim babası Miralay Rasim Bey’dir. Çeşitli şahit ifadelerine göre 1911'den itibaren etkin olmuş, 17 Kasım 1913’te resmen kurulmuş ve daha sonrasında da 5 Ağustos 1914'te Harbiye Nezareti'ne bağlı resmî bir örgüte dönüştürülmüştür. 8 Ekim 1918'de İttihat ve Terakki hükûmetinin iktidardan ayrılması ile birlikte Teşkîlât-ı Mahsûsa da resmen tasfiye edilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Guenter Lewy</span> Amerikalı siyasetbilimci ve yazar

Guenter Lewy (1923-), ABD'nin Massachusetts eyaletinde bulunan Massachusetts Üniversitesi'nden emekli profesör ve tarihçidir.

Faruk Şen,, Alman vatandaşı Türk akademisyen. 1967 yılından beri Almanya'da yaşayan Faruk Şen, 1985 yılından 2008 yılına kadar Türkiye Araştırmaları Merkezi'nin yöneticiliğini yaptı.

<span class="mw-page-title-main">Frank-Walter Steinmeier</span> 12. Almanya cumhurbaşkanı

Frank-Walter Steinmeier, 12 Şubat 2017'de bin 253 üyenin katıldığı Federal Seçiciler Kurulundaki oylamada 931 oyla seçilip, 19 Mart 2017'den beri Almanya'nın cumhurbaşkanı olan bir Alman politikacı.

<span class="mw-page-title-main">Özür Diliyorum</span> 2008de başlatılan bir imza kampanyası

Özür Diliyorum, Türkiye'de öğretim üyeleri ve gazetecilerden oluşan bir grup tarafından, kendi ifadeleriyle "1915'te Osmanlı Ermenilerinin maruz kaldığı Ermeni Kırımı" ile ilgili başlatılan imza kampanyası ve internet sitesidir. Ahmet İnsel, Baskın Oran, Cengiz Aktar ve gazeteci-yazar Ali Bayramoğlu, kampanyanın öncülüğünü yaptılar. Ermenilerin başına gelenlerin yıllardır konuşulmamış olunmasından dolayı kişisel olarak özür dilenmektedir. Metin, imzaya açıldığı ilk 24 saat içinde 5000 kişi tarafından imzalandı. Kampanya, devletin birçok kurumu tarafından tepkiyle karşılandı. Bu kampanyaya karşı olanlar ise yeni kampanyalar başlattılar.

<span class="mw-page-title-main">Eberhard Jäckel</span>

Eberhard Jäckel, Alman tarihçidir.

<span class="mw-page-title-main">Ermeni Kırımı</span> Osmanlı İmparatorluğunda ikamet eden Ermenilerin savaş boyunca göçe zorlanması ve sistematik katli

Ermeni Kırımı, 1915 Olayları/Ermeni Tehciri veya Ermeni Soykırımı, Osmanlı hükûmetinin Ermenilere karşı gerçekleştirdiği sürgün ve katliamlardır. Etnik temizliğin sonucunda ölen Ermenilerin sayısı tartışmalıdır; sayı, çeşitli araştırmacılara göre 600.000 ile 1,5 milyon arasında değişiklik gösterir. 1914 yılında Osmanlı topraklarında yaşayan Ermeni nüfusu yapılan farklı tahminler mevcuttur. Osmanlı resmî kayıtlarına göre 1.2 milyon ile Ermeni Patrikhanesi'ne göre 1 milyon 914 bin 620 Ermeni yaşamaktaydı. 1922 sayımlarına göre ise 817 bin Ermeni 'mülteci' olarak Osmanlı topraklarını terk etmiş, 95 bin Ermeni ise din değiştirerek Türkiye topraklarında yaşamaya devam etmiştir. Bu tahminlere göre Osmanlı topraklarında bulunan 900 bin hayatta kalmışken, 300 bin ile 1 milyon arasında Ermeni hayatını kaybetmiştir. Olayların başlangıç tarihi çoğunlukla 250 Ermeni aydının ve komite liderinin Osmanlı yöneticileri tarafından İstanbul'dan Ankara'ya sürüldüğü ve birçoğunun öldürüldüğü 24 Nisan 1915 ile ilişkilendirilmektedir. Ermeni Kırımı, sağlıklı erkek nüfusun toptan öldürülmesi ya da askere alınarak zorla çalıştırılması ve sonrasında kadın, çocuk ve yaşlılarla birlikte ölüm yürüyüşü koşullarında Suriye Çölü'ne sürülmesi gibi olaylarla birlikte I. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında iki aşamada gerçekleşti. Osmanlı askerlerinin koruması eşliğinde yaşadıkları yerlerden sürülen Ermeniler; sürgün sırasında yiyecek ve su sıkıntısı yaşadı; ayrıca çeşitli raporlara göre zaman zaman soygun ve katliamlara maruz kaldı. Ülke genelindeki Ermeni diasporası, genel anlamda Ermenilerin Doğu Anadolu'dan sürülme işleminin doğrudan bir sonucu olarak ortaya çıktı.

<i>Andonyan Belgeleri</i>

Naim Beyin Anıları: Ermeni Tehciri ve Katliamları ile ilgili Resmi Türk Belgeleri, Osmanlı Ermenisi Aram Andonyan'a ait 1919 ve 1920 senesinde Londra'da Hodder & Stoughton yayınevinde basılmış bir kitap. İçinde Andonyan belgeleri diye bilinen ünlü Talat Paşa telgraflarının kopyalarını barındırıyor.

<span class="mw-page-title-main">Adana Katliamı</span>

Adana Katliamı veya Osmanlı Türkçesi ile Adana İğtişaşı olarak da adlandırılan, 1909 Nisan'ında Osmanlı İmparatorluğu'nun Adana vilayetinde meydana gelen karşılıklı silahlı etnik çatışmalar sonucu Adana bölgesindeki Müslüman nüfus tarafından Ermeni mahalle ve köylerinde uygulandığı iddia olunan Ermeni karşıtı pogrom. Olaylarda 15.000 ile 30.000 arasında Ermeni'nin öldürüldüğü rapor edilmektedir. Osmanlı ve Türk kaynakları ile bunun aksi yönde iki tarafın karşılıklı çatışmaları neticesinde her iki taraftan ölenlerin olduğunu belirtmektedir. Bu olaylar üzerine hükûmet derhâl Rumeli'den Adana'ya asker sevk etmiş, bunların gelmesi üzerine olaylar yeniden alevlenmiş ama bu defa isyan çabuk bastırılmıştır. Cemal Paşa, Adana Vakası'nda 17.000 Ermeni ve 1.850 Müslüman öldüğünü, eğer şehrin nüfus oranı Ermenilerin lehine olsaydı bu sayıların tersine tecelli etmiş olacağını belirtmiştir. Yeni Tasvir-i Efkâr gazetesi de ölenlerin sayısını şöyle vermiştir: Müslümanlardan 1.186 kişi, gayrimüslimlerden ise 5.243 kişi. Ayrıca İsmail Hami; ölü sayısını 1.850 Türk, 1.700 Ermeni olarak tespit etmiştir. Öte yandan Patrikhane kendi yaptırdığı araştırma ile 21.300 ölü rakamı çıkarmıştır. Edirne mebusu Babikyan Efendi, meclise takdim etmek üzere bir rapor hazırlamıştı. Pek kısa bir zaman sonra öldüğü için mecliste görüşülemeyen bu raporda ölü sayısını 21.001 olarak gösteriyordu. Cemal Paşa'nın verdiği rakam, mahkemelerin bitmesinden sonraya ait olduğu cihetle, olay sırasında kaçıp da sonra geriye gelenler olabileceği düşünülürse ölen Ermenilerin 21.000'den ziyade 17.000'e yakın olduğu kabul edilebilir.

<span class="mw-page-title-main">Fritz Bronsart von Schellendorf</span>

Friedrich (Fritz) Bronsart von Schellendorf, bir Alman subayı ve siyasetçi. Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Alman askeri misyonunun parçası olarak Osmanlı Genelkurmay 2. başkanıydı. "Ermeni Tehciri planının gerçek başlatıcısı" olarak tasvir edilir.

<span class="mw-page-title-main">Dikran Çöğüryan</span>

Dikran Çöğüryan, Osmanlı Ermenisi ressam, öğretmen, yazar ve gazeteci. Ermeni Soykırımı kurbanlarındandır.

<span class="mw-page-title-main">Ermeni Soykırımı'nın inkârı</span> Ermenilere soykırım yapılmadığı iddiasını savunan tez

Ermeni Soykırımı'nın inkârı, Ermeni Kırımı'nın soykırım olarak tanımlanamayacağını savunan veya iddiaların bilimsel yollarla, belgelerle açıklanması gerektiğini savunan tezdir. Ermeni Soykırımı'nın inkârı, bazı ülkelerde tamamen yasaklanmışken bazı ülkelerde soykırım olduğunu ifade etmek hoş karşılanmamaktadır. Pek çok kaynakta ölen insanların sayısı soykırım olduğuna kanıt olarak gösterilmektedir. Ancak bazı araştırmacılara göre de bir soykırım söz konusu değildir. Bu yaklaşımda olanlar, zamanın hükûmetinin bir Ermeni Tehciri gerçekleştirdiğini, olumsuz şartlardan dolayı birçok insanın öldüğünü söylemektedir.

<i>Ermeni Soykırımı</i> (kitap)

Ermeni Soykırımı, Raymond Kévorkian'ın Ermeni Kırımı'na ilişkin kitabı. İlk kez 2006'da Fransızca olarak yayınlanan kitap yazarın yirmi yıllık araştırmalarının sonucudur.

<span class="mw-page-title-main">Talat Paşa suikastı</span> 214. Osmanlı Sadrazamının uğradığı suikast

Talat Paşa suikastı, 15 Mart 1921'de eski Osmanlı sadrazamı ve İttihat ve Terrakinin kurucularından Talat Paşa'nın Berlin'de Ermeni öğrenci Soğomon Tehliryan tarafından yapılan suikast sonucu öldürülmesidir. Duruşması sırasında Tehliryan, "Bir adam öldürdüm ama katil değilim" dedi ve jüri kararıyla beraat etti.

<span class="mw-page-title-main">Türkiye'de Ermeni Kırımı'nın mirası</span>

1915 ve 1917 yılları arasında en az 800.000 Ermeni'nin öldürüldüğü Ermeni Kırımı, yaşanmasından uzun yıllar sonra bile Türk toplumunda hissedilecek derin etkiler bıraktı .Anadolu Hareketi'nin 1919 tarihli bir yayını, Ermenilere karşı sistematik bir "imha" politikasının uygulandığını ve İttihat ve Terakki liderlerinin "insanlığın en büyük suçluları arasında" olduğunu kabul ediyordu. Ermeni tarihçi Vahan Avetyan'a göre, 1920ler boyunca Türkiye Cumhuriyeti'nin yeni bir devlet kurma projesinin önemli bir parçası olarak Kırım'ın Türk tarihinden silinmesi denenmişti.

<span class="mw-page-title-main">Ermeni Kırımı'nın tarihyazımı</span>

1915 ve 1917 yılları arasında en az 800.000 Ermeni'nin öldürüldüğü Ermeni Kırımı'nın tarihyazımı I. Dünya Savaşı'nın sonundan beri değişikliklere uğradı. Türkiye'nin dışındaki tarihçilerin çoğu Kırım'ın meydana geldiğini ve olayların bir soykırım olduğunu savunmaktadır, ancak bununla birlikte Kırım'ın sebepleri ve motivleri gibi bazı önemli hususların yorumlanmasında büyük farklılıklar vardır.