İçeriğe atla

Carl Gustav Jung

Carl Gustav Jung
Doğum26 Temmuz 1875
Kesswil, Thurgau, İsviçre
Ölüm6 Haziran 1961 (85 yaşında)
Küsnacht, Zürih, İsviçre
Mezun olduğu okul(lar)Basel Üniversitesi
Tanınma nedeniAnalitik psikoloji
Kolektif bilinçdışı
Kompleks
Anima ve animus
Jung arketipleri
Kariyeri
DalıPsikoloji
Çalıştığı kurumİsviçre Silahlı Kuvvetleri (subay)
EtkilendikleriEugen Bleuler, Sigmund Freud, Goethe, Nietzsche, Schopenhauer
Etkiledikleri
İmza

Carl Gustav Jung (26 Temmuz 1875 Kesswil, Thurgau, İsviçre - 6 Haziran 1961 Küsnacht, Zürih, İsviçre), İsviçreli psikiyatr. Analitik psikolojinin kurucusudur. Derinlik psikolojisinin Sigmund Freud ve Alfred Adler ile beraber üç büyük kurucusundan birisidir.

Hayatı

Basel Üniversitesi'nde tıp profesörü olan büyükbabasının adını taşıyan Carl Gustav Jung İsviçreli bir papazın oğludur. 1895 yılında Basel'de tıp eğitimi almaya başladı ve 1900 yılında Eugen Bleuler'in asistanı olarak Burghölzli'de psikiyatrist olarak hizmet verdi. Doktorasını 1902 yılında tamamladı. Konu okült (gizli, görünmeyen) fenomenler (etkiler) ve onların Psikoloji ve Patolojiyle bağlantıları idi. Paris'te 6 ay Pierre Janet ile bilgilerini derinleştirdi. 1903 yılında Emma Rauschenbach ile evlendi. 36 yaşında Uluslararası Psikanaliz Birliği'nin ilk başkanı oldu. Psikolojik analizlerinde astrolojiden de yararlanan Carl Gustav Jung, Sigmund Freud ile beraber çalıştığı toplumsal bilinçaltı kavramı ile de tanınır.

Carl Gustav Jung'ın evi

Görüşleri

Carl Gustav Jung sadece psikoterapi bilim dalını değil, aynı zamanda Psikoloji, Teoloji, Etnografi, Edebiyat ve güzel sanatları da etkiledi. Psikoloji bilim dalında kendisi tarafından yaratılan kavramlar geniş ölçüde kabul gördü. Örneğin; kompleks, içedönük ve dışadönük, gölge, arketip (enerjikompleksler), kolektif (toplumsal) bilinçdışı, anima ve animus.

Gölge

Gölge bilinçdışındaki bir arketiptir. Bilinç ve benliğin karşıtı, tersidir. İstenilmeyen, kabul görmeyen tüm kişisel özellikler gölge arketipine dâhil olmaktadır. Örneğin, kişi kendini ince olarak tanımlıyorsa onun gölgesi kaba ve katıdır. Acımasız birinin gölgesi çok ince ve şefkatlidir. Kendini çirkin olarak tanımlayan kişinin gölgesi güzel olmaktadır. (Buna karşın, diğerleri bunu görmezse kişinin güzel tanımlaması yalnızca kendisini kibirlendirir.)

Carl Gustav Jung'un kitaplarının İspanyolca bir edisyonunu gösteren bir fotoğraf

Gölge ne mutlak iyi ne de mutlak kötüdür. Jung, gölge dokunun varlığını bilinçdışından bilince kavuşturmanın önemini vurgulamaktadır. Bu yapılmadıkça, kişi kendi gölge kompleksini projekte ederek iletişim bozukluğuna ve ruhta derin yaralara yol açar.

İçe dönüklük ve dışa dönüklük

Jung, içedönüklük ve dışadönüklük kavramlarını psikolojik bağlamda ilk tanımlayanlardan biridir. Psychological Types kitabında, her insanın bu iki sınıflandırmadan birine dahil olduğu teorisinden bahseder. Bu iki psikolojik türü, antik arketipler olan Apollo ve Dionysos'a benzetir.

İçedönüklük, "kavramak", "anlamak" üzerine ışıldayan Apollo'ya benzer. İçedönüklük yansıyanın, rüyanın ve görüşün içsel dünyasına odaklanır. Düşünceli ve anlayışlı olan İçedönüklük, bazen diğerlerinin etkinliklerine katılma konusunda ilgisiz olabilir.

Dionysos ile bağdaştırılan Dışadönüklük, aktivitelere katılmaya meraklıdır. Faaliyetlerin, nesnelerin ve duygusal algı'nın dışsal dünyasıyla ilgilenir. Enerjik ve yaşam dolu olan Dışadönüklük, Dionysosça uğraşılar peşinde benlik duygusunu kaybedebilir.[3]

Jung'un İçedönüklük ve Dışadönüklük kavramları, modernist görüşlerden oldukça farklıdır.[4] Modern teoriler, bu kişisel özellikleri tanımlamada davranışçı araçlar kullanırken (sosyallik, konuşkanlık, kendine güven, vb.), Jung bunları birer bakış açısı olarak ifade etmiştir. Dışadönük dünyayı nesnel olarak yorumlarken İçedönüklük öznel olarak yorumlar.[5]

Anima ve Animus

Erkeğin bilinçaltında, iç benlikte kadınsı olarak ifade bulan arketip anima, aynı şekilde kadının bilinçaltında erkeksi olarak ifade bulan arketip animus'tur. Erkeğin duyarlılığı sık sık baskılandığından, anima en önemli otonom komplekslerden biridir. Kendini rüyalarda gösterdiği söylenir. Ayrıca anima, erkeğin kadınla olan etkileşimlerini ve davranışlarını etkiler ki aynısı animus ve kadın için de geçerlidir. Jung'a göre, "Bireyin gelişiminde gölgeyle yüzleşmek, çıraklık eseridir. Anima ile olan ise başyapıttır."[6]

Kolektif Bilinçdışı

Kolektif bilinçdışı, tüm insanlık tarafından ortak paylaşılan ve bize miras kalan beynin yapısında meydana gelen bilinçdışı biçimi olarak Carl Jung tarafından ortaya konmuştur. Bu sebeple, kişinin kendi deneyimleriyle ortaya çıkan kişisel bilinç dışından ayrılır. Jung'a göre kolektif bilinçdışı, arketipleri ve evrensel en eski düşünceleri ve imajları içerir.[7]

Bireyselleşme

Jung, zıtları birleştirme süreci olan bireyselleşmeyi, kişinin tam olabilmesi için gerekli gördü.[8]

Bireyselleşme, kişisel ve kolektif bilinçdışının, tam kişiliği oluşturmak, özümsemek için bilinci meydana getirdiği (rüyalar, aktif imgelem, serbest çağrışım vasıtasıyla) dönüşüm sürecidir. Bu, ruhun bütünleşmesi adına meydana gelen doğal bir süreçtir.[9]

Bedensel ve zihinsel sağlığın elde edilmesinin yanında, bireyselleşmeye doğru ilerleyen insanlar uyumlu, olgun ve sorumluluk sahibi olma eğilimindedirler. Özgürlük ve adalet gibi insani değerleri somutlaştırır ve insan doğasının ve evrenin işleyişi hakkında iyi bir kavrayışa sahip olurlar.[8]

Persona

Jungçu psikolojide persona, sosyalleşme, kültürleşme ve deneyim sayesinde bilinçli olarak oluşturulmuş kişiliktir.[10] Jung "persona" terimini kullanmıştır, çünkü bu kelime, oynanan bireysel rolleri ifade ederek, Latincede hem "kişilik" hem de Romalı oyuncular tarafından giyilen maske anlamını taşır.

Persona, benlik rolü yapan bir maskedir. Hatta bu, iyi oynanmış bir rolden daha fazlası olmasa bile kişi ve diğerleri o kişiliğe inanır. Jung, Persona-maskesi'ni bireysel bilinç ve sosyal topluluk arasında aracılık eden karmaşık bir sistem olarak tanımlar: bu, "kişi ile topluluk arasında kişinin nasıl görüneceğine dair bir uzlaşmadır".[11] O kadar açıktır ki esasında kişilik maskesi, tiyatroda bilindiği üzere, iki özellik taşır: diğerlerine belli bir izlenim bırakmak ve kişinin gerçek doğasını (bir kısmını) gizlemektir.[12] Jung, kişinin benliğini, persona'nın aldatıcı örtüsünden ve bilinçdışı dürtülerden özgürleştirerek kişiye "kendi benliğini" kazandırmayı ve bireyselleşme sürecinde yardımcı olmayı hedefler.

Simya

Jung'un 1940'lardan sonraki yazıları ve çalışmaları simya üzerine odaklanmıştır. 1944 yılında Jung, simya'daki sembolleri incelediği ve psikanalitik süreçlerle olan direkt ilişkisini ortaya koyduğu Psikoloji ve Simya kitabını yayınlamıştır.[a] Simya'daki işleyişin saf olmayan ruhun (kurşun), kusursuz ruha (altın) dönüşümü olduğunu ve bunun bireyselleşme sürecinin bir metaforu olduğunu savunur.[13]

1963 yılında Mysterium Coniunctionis kitabı İngilizce ilk olarak The Collected Works of C. G. Jung kitabının parçası olarak ortaya çıktı. Mysterium Coniunctionis, Jung'un son kitabıydı ve "Mysterium Coniunctionis" arketipi üzerine odaklandı.

Ruh

Jung'un, kendisi ve hastaları üzerinde yaptığı çalışmalar onu hayatın maddi amaçlarının ötesinde ruhsal (tinsel) bir amacı olduğuna ikna etmişti.[14][15] Jung, asıl amacımızın doğuştan gelen potansiyelimizi keşfedip uygulamaya geçirmek olduğuna inandı. Birçok din ve gelenek üzerine yaptığı çalışmalara dayanarak bireyselleşme diye bahsettiği dönüşüm yolculuğunun bütün bütün dinlerin mistik çabası olduğuna inandı: İnsanın kendisini ve aynı zamanda ilahî olanı tanıdığı bir yolculuk.[16] Freud'un nesnelci dünya görüşünün aksine, özellikle bireysel insan yaşamını evrenle bir bütün olarak bir tutmasından dolayı Jung'un panteizm'i, onu, ruhsal deneyimin tam oluşumuz, diğer bir değişle kemâle ermemiz için gerekli olduğuna inanmaya yönlendirmiş olabilir.[17][18] Jung'un din üzerine fikirleri, Freud'un dini konulardaki şüpheciliğine eşit güçte karşılık vermiştir. Bireyselleşme'ye giden bir yol olarak din üzerine fikirleri, ayrıca eleştirilmelerine rağmen oldukça popüler olmuştur ve hâlâ din psikolojisi üzerine yazılan ders kitaplarında yer bulmaktadır.[19]

Etkileri

Popüler psikometri aracı Myers-Briggs Kişilik Göstergesi (MBTI) ve sosyonik kavramları, Jung'un psikolojik türler teorisinden geliştirilmiştir. Jung, insan ruhunu "doğuştan dindar" olarak kabul etti ve bu dindarlığı araştırmalarının odak noktası yaptı. Rüya analizi ve sembolizm (simgecilik) çalışmalarına katkıları nedeniyle bu alanların en çok okunan çağdaş yazarlarından biridir.[20]

Eserleri

Kitaplar

  • Psikiyatri Araştırmaları
  • Psikoloji ve Din
  • Anılar, Düşler, Düşünceler
  • İnsan Ruhuna Yöneliş
  • İnsan ve Sembolleri
  • Kırmızı Kitap
  • Keşfedilmemiş Benlik
  • Çocuk Rüyaları
  • Rüya Analizleri
  • Rüyalar
  • Analitik Psikoloji
  • Analitik Psikolojinin Temel İlkeleri
  • Psikoterapi Pratiği
  • İnsan Ruhuna Yöneliş
  • Psikolojide Tipler
  • Doğu Metinlerine Psikolojik Yaklaşım
  • Analitik Psikoloji Üzerine İki Deneme
  • Freud ve Psikanaliz
  • Gökte Görülen Cisimler Üzerine Bir Mit
  • Dört Arketip
  • Psikoloji ve Felsefe & Zofingia Dersleri
  • Kundalini Yoga Psikolojisi
  • Kişiliğin Gelişimi
  • Kişiliğin Oluşumu ve Sorunları
  • Maskülen & Erilliğin Farklı Yüzleri
  • Feminen & Dişilliğin Farklı Yüzleri
  • Ruh & İnsan, Sanat, Edebiyat
  • Jung Psikolojisi
  • Eşzamanlık: Nedensellik Dışı Bağlayıcı Bir İlke

Makaleler

  • Carl Gustav Jung - Psikoloji ve Okült [21]

Ayrıca bakınız

Dış bağlantılar

Notlar

  1. ^ 'For Jung, alchemy is not only part of the pre-history of chemistry, that is, not only laboratory work, but also an essential part of the history of psychology as the history of the discovery of the deep structure of the psyche and its unconscious. Jung emphasized the significance of the symbolic structure of alchemical texts, a structure that is understood as a way independent of laboratory research, as a structure per se.' Calian, George Florin (2010). Alkimia Operativa and Alkimia Speculativa. Some Modern Controversies on the Historiography of Alchemy. Budapeşte: Annual of Medieval Studies at CEU. ss. 167-168. 

Kaynakça

  1. ^ Eileen Rizo-Patron, Edward S. Casey, Jason M. Wirth (eds.), Adventures in Phenomenology: Gaston Bachelard, SUNY Press, 2017, s. 123 n. 11.
  2. ^ McBride, Jason (25 Ocak 2017). "The Pronoun Warrior". Toronto Life. 21 Aralık 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Haziran 2020. 
  3. ^ C.G. Jung (1971). Psychological Types. Princeton University Press, 1971. ss. 136-147. 
  4. ^ Stepp, G. "People: Who Needs Them". Vision Journal. 17 Mayıs 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Aralık 2011. 
  5. ^ Arild, Sigurd (19 Nisan 2014). "5 Basic Facts about Jung and Types". CelebrityTypes. CelebrityTypes International. s. 1. 20 Mayıs 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Haziran 2015. 
  6. ^ "Anima and animus"". 10 Aralık 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Ağustos 2015. 
  7. ^ "Collective unconscious". 13 Aralık 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Ağustos 2015. 
  8. ^ a b Jung's Individuation process 23 Şubat 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Erişim tarihi: 2009-2-20
  9. ^ Jung, C. G. (1962). Symbols of Transformation: An Analysis of the Prelude to a Case of Schizophrenia (Vol. 2, R. F. C. Hull, Trans.). New York: Harper & Brothers.
  10. ^ Jolande Székács Jacobi, Masks of the Soul. William B. Eerdmans Publishing Company, 1977; Robert H. Hopcke, Persona. Berkeley: Shambhala Publications, 1995.
  11. ^ Carl Gustav Jung", The Relations between the Ego and the Unconscious", in: Joseph Campbell (ed.), The Portable Jung. New York: Viking Press, 1971, p. 106.
  12. ^ Carl Gustav Jung, Two Essays on Analytical Psychology. Princeton, NJ: Princeton University Press, 2nd ed. 1977, p. 157.
  13. ^ Carl Jung 20 Ocak 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Erişim tarihi: 2009-3-7
  14. ^ Aniela Jaffe, foreword to Memories, Dreams, Reflections
  15. ^ Dunne, Clare (2002). "Prelude". Carl Jung: Wounded Healer of the Soul: An Illustrated Biography. Continuum International Publishing Group. s. 3. ISBN 978-0-8264-6307-4. 
  16. ^ Frick, Eckhard; Lautenschlager, Bruno (2007). Auf Unendliches bezogen - Spirituelle Entdeckungen bei C. G. Jung. Munich: Koesel. s. 204. ISBN 978-3-466-36780-1. 
  17. ^ Crowley, Vivianne (2000). Jung: A Journey of Transformation: Exploring His Life and Experiencing His Ideas. Wheaton Illinois: Quest Books. ISBN 978-0-8356-0782-7. 
  18. ^ Andrew Reid Fuller, "Psychology and Religion: Eight Points of View", 2002, p. 111
  19. ^ Wulff 1991, s. 411-466.
  20. ^ Haggbloom, Steven J.; Warnick, Jason E.; Jones, Vinessa K.; Yarbrough, Gary L.; Russell, Tenea M.; Borecky, Chris M.; McGahhey, Reagan; Powell, John L., III; ve diğerleri. (2002). "The 100 most eminent psychologists of the 20th century". Review of General Psychology. 6 (2). ss. 139-152. doi:10.1037/1089-2680.6.2.139. 3 Ekim 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Ağustos 2015. 
  21. ^ Jung, C. G. (1977). Psychology and the Occult (p. 130). Princeton University Press.

İlgili Araştırma Makaleleri

Psikoloji veya Ruh bilimi, içgüdüsel davranışları ve zihni inceleyen bilimdir. Bilinçli ve bilinçsiz olayların yanı sıra daha çok duygu ve düşüncenin incelemesini içeren Psikoloji, çok kapsamlı bir bilimsel alandır. Bu alanda uzman olan ve aynı zamanda bilgi araştırması yapanlara psikolog denir. Psikologlar, beyinin ortaya çıkan özelliklerini ve ortaya çıkan özelliklerle bağlantılı tüm fenomenleri anlamaya çalışırlar ve bu şekilde daha geniş nöro-bilimsel araştırmacı grubuna katılırlar. Psikoloji bilimi, bir sosyal bilim olmasına rağmen aynı zamanda doğa bilimleri olarak da kategorize edilebilir. Özellikle beyin biyolojisi bilgisini oldukça kullanır ve geliştirir.

<span class="mw-page-title-main">Sigmund Freud</span> Psikanaliz biliminin kurucusu olan nörolog

Sigmund Freud veya doğum adı ile Sigismund Schlomo Freud, psikolojinin en önemli alt dallarından biri olan psikanaliz biliminin kurucusu olan Avusturya doğumlu Yahudi nörolog. Psikanaliz, hasta ile psikanalist arasında gerçekleşen diyalog yoluyla psikopatolojik vakaları tedavi etmekte kullanılan klinik yöntemidir. Hastaların zihinsel süreçlerinin bilinç dışı unsurlarla olan bağlantılarını ortaya çıkarmaya çalışır. Freud'a göre, bilinç dışına itimler yaşantıların kendileri değil, anıları üzerinde gerçekleşirler. Ancak söz konusu istekler gerçeğe dönüştürüldüğünde, daha doğrusu doyurulduğunda karşılaşılacak üzüntü ve pişmanlık duygusundan kaçınılmaktadır.

Din psikolojisi, insana özgü olan dinsel yaşamın psikolojik açıdan çeşitli yönlerini inceleyen bilim dalı. Diğer bir ifade ile din psikolojisi, dinin insan ruhundaki temel karakteristiklerini, davranışlara yansıyan etki durumlarını ele alır. Psikoloji duygu, düşünce ve davranışların bilimsel olarak araştırılmasını konu edinirken; din psikolojisi dinî duygu, düşünce ve davranışların araştırılmasını konu edinmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Psikanaliz</span> Freudun çalışmaları üzerine kurulmuş bir psikolojik kuramlar ve yöntemler ailesi

Psikanaliz, kısmen bilinçdışı zihinle ilgilenen ve birlikte zihinsel bozukluklar için bir tedavi yöntemi oluşturan bir dizi teori ve terapötik tekniktir. Bu disiplin 1890'ların başında, çalışmaları kısmen Josef Breuer ve diğerlerinin klinik çalışmalarından kaynaklanan Sigmund Freud tarafından kurulmuştur. Freud, 1939'daki ölümüne kadar psikanaliz teorisini ve pratiğini geliştirmiş ve rafine etmiştir. Bir ansiklopedi maddesinde, psikanalizin temel taşlarını "bilinçdışı zihinsel süreçler olduğu varsayımı, bastırma ve direnç teorisinin kabulü, cinselliğin ve Oedipus kompleksinin öneminin takdir edilmesi" olarak tanımlamıştır. Freud'un meslektaşları Alfred Adler ve Carl Gustav Jung, psikanalizin bireysel psikoloji (Adler) ve analitik psikoloji (Jung) olarak adlandırdıkları dallarını geliştirdiler, ancak Freud'un kendisi bunlara yönelik bir dizi eleştiri yazdı ve bunların psikanaliz biçimleri olduğunu kesinlikle reddetti. Psikanaliz daha sonra Erich Fromm, Karen Horney ve Harry Stack Sullivan gibi neo-Freudyen düşünürler tarafından farklı yönlerde geliştirilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Transpersonel psikoloji</span>

Transpersonel psikoloji, insan zihninin aşkın veya ruhsal yönleri üzerinde araştırmalar yapan psikoloji okulu.

Jung Aslında Ne Dedi, Edward Armstrong Bennet tarafından Carl Gustav Jung'un ortaya attığı kavramları, düşünceleri ve incelemeleri kaleme alınan eserdir.

Kişilik psikolojisi, bireylerin kendilerine özgü davranış, düşünce ve duygu biçimleriyle ilgilenir.

Ouroboros, kendi kuyruğunu ısıran bir yılan ya da ejderha şeklinde resmedilen sembol.

<span class="mw-page-title-main">Marie-Louise von Franz</span> İsviçreli analitik psikolog ve araştırmacı

Marie-Louise von Franz İsviçreli analitik psikolog ve araştırmacı. Özellikle simya üzerine olan el yazmaları ve peri masallarının psikolojik çözümlemeleri ve yorumlanması üzerine çalışmalarıyla tanınır.

Carl Jung arketiplerin kolektif bilinçaltından gelen evrensel ve kadim model ve imgeler olduğunu ve içgüdünün psişik karşılığı olduğunu ortaya koymuştur. Bunlar imge olarak bilinç düzeyine çıktığında ya da dış dünya ile olan etkileşim sırasında davranışlarla gerçeğe dönüşen, atalarımızdan kalıtımla gelen potansiyellerdir. Otonom ve saklı olan arketipler bilinç düzeyine çıktıklarında bireylere ve içinde yaşadıkları kültürlere özgü olarak ifadeye dönüşürler. Jung psikolojisi'nde arketipler, kolektif bilinçaltının oldukça gelişmiş ögeleridir. Arketiplerin varlığı ancak masallardan, sanattan, mitlerden, dinden ya da rüyalardan dolaylı olarak çıkarsanır.

Anima ve animus Carl Jung analitik psikoloji ekolünde kolektif bilinçdışı teorisinin bir parçasıdır. Jung animusu bir kadının bilinç dışı erkek tarafı ve animayı da bir erkeğin bilinç dışı kadın tarafı olarak tanımlamıştır ve her ikisi de kişisel psişenin ötesine geçer. Jung'un teorisi anima ve animusun iki ana insan biçimli arketip olduğunu belirtir ve bunları hayvan biçimli ve daha aşağıda olan gölge arketiplerinin karşısına koyar. Bunların öz arketipini tanımlayan soyut sembol kümeleri olduğuna inanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Serbest çağrışım</span>

Serbest çağrışım, danışanın, terapi amacını, uygunluğunu ve bağlantısını düşünmeden, aklına gelen düşünceleri, imgeleri ve düşünümleri, paylaşarak terapiste veri sağlayan ve terapi için taban oluşturan, temelde bilinçdışı çağrışımlarla yürüyen bir psikanalitik yöntemdir. Serbest çağrışım yöntemi Sigmund Freud tarafından hamisi ve meslektaşı Josef Breuer'in hipnoz tekniğinden esinlenilerek oluşturulmuştur.

Psikanalitik teori, psikopatolojiyi tedavi etmek için klinik bir yöntem olan psikanalizi yönlendiren kişilik organizasyonu teorisi ve kişilik gelişiminin dinamiğidir. İlk olarak 19. yüzyılın sonlarında Sigmund Freud tarafından ortaya konan psikanalitik teori, ortaya atılışından bu yana birçok iyileştirme geçirdi. Psikanalitik teori, yirminci yüzyılın son üçte birinde, 1960'lardan sonra psikolojik tedavilerle ilgili eleştirel söylem akışının bir parçası olarak tam olarak öne çıktı. Freud, beyin analizini ve fizyolojik çalışmalarını durdurmuş ve odağını zihni ve zihni oluşturan ilgili psikolojik özellikleri incelemeye, özgür birliktelik ve aktarım olgularını kullanarak tedaviye kaydırmıştı. Çalışması, yetişkinlerin zihinsel işleyişini etkileyebilecek çocukluk olaylarının tanınmasını vurguladı. Genetik ve daha sonra gelişimsel yönleri incelemesi psikanalitik teoriye özelliklerini kazandırdı. 1899'da Rüyaların Yorumu'nu yayınlamasıyla başlayan teorileri öne çıkmaya başladı.

<span class="mw-page-title-main">Emma Jung</span>

Emma Jung İsviçreli bir Jung analisti, psikolog ve yazar. Carl Jung ile evlenerek onun önde gelen psikiyatrist ve analitik psikolojinin kurucusu olmasını sağladı ve birlikte beş çocuk sahibi oldular. Hayatının sonuna kadar onun "entelektüel editörü" olmuştur. Ölümünden sonra Jung onu "bir kraliçe" olarak tanımlamıştır.

The Collected Works of CG Jung'un 13. cildi olan Alchemical Studies, Carl Jung'un 1929 yılından itibaren simyaya olan yoğun ilgisinin izini süren beş uzun makalesinden oluşur.

Rubedo, simyacılar tarafından magnum opus'larındaki dördüncü ve son ana kısımı tanımlamak için kabul edilen "kırmızılık" anlamına gelen Latince bir kelimedir. Rubedo simyasal başarıyı ve büyük işin sonunu işaret ettiğinden, hem altın hem de felsefe taşı kırmızı renkle ilişkilendirilmiştir. Rubedo, Yunanca da iosis kelimesiyle de bilinir.

Nigredo ya da siyahlık, simyada çürüme veya ayrışma anlamına gelmektedir. Birçok simyacı, felsefe taşına giden yolda ilk adım olarak, tüm simyasal bileşenlerin tek tip bir siyah madde elde etmek için kapsamlı bir şekilde temizlenmesi ve pişirilmesi gerektiğine inanmaktaydı.

Citrinitas veya diğer adıyla xanthosis, simyacılar tarafından "sarılığa" verilen bir terimdir. Simya başyapıtının dört ana aşamasından bir tanesidir. Simya felsefesinde citrinitas, kişinin varlığının doğasında bulunan "güneş ışığının" doğuşunu ve yansıtıcı "ay veya ruh ışığının" artık gerekli olmadığını temsil etmekteydi. Diğer üç simya aşaması nigredo (siyahlık), albedo (beyazlık) ve rubedo (kızarıklık) idi.

Psikoloji ve Simya, C. G. Jung'un Toplu Eserleri'nin 12.cildidir, Carl Jung'un simya, Hıristiyan dogması ve psikolojik sembolizm arasındaki analojileri incelemesidir.

<span class="mw-page-title-main">Toni Wolff</span>

Toni Anna Wolff İsviçreli bir Jung analisti ve Carl Jung'un yakın işbirlikçisiydi. Analitik kariyeri boyunca Wolff, kendi adı altında nispeten az yayın yaptı, ancak Jung'un anima, animus ve persona gibi en iyi bilinen kavramlarından bazılarının yanı sıra psikolojik tipler teorisini belirlemesi, tanımlaması ve isimlendirmesinde yardımcı oldu. En bilinen makalesi, dişi psikolojinin dört "tipi" veya yönü üzerine bir denemedir: Amazon, Anne, Hetaira ve Medyal Kadın.