İçeriğe atla

Canzoniere

Francesco Petrarca. Andrea di Bartolo di Bargilla'nın (1421/1423 - 1457) Eseri.

Canzoniere, Francesco Petrarca'nın İtalyanca yazdığı iki yapıtından biridir (öteki Triumphi).
Öncelikle, Canzoniere adının yapıta sonradan verildiği belirtilmelidir. Petrarca'nın yapıtı için kullandığı başlık, Rerum vulgarium fragmenta ya da tam adıyla Francisci Petrarche laureati poete Rerum vulgarium fragmenta'dır. Bu başlığı aşağı yukarı şöyle çevirebiliriz: Defne Taçlı Şair (yani, Başşair; defne tacı Petrarca'ya verilen başşairlik unvanının simgesidir) Francesco Petrarca'nın İtalyanca Dağınık (Parça Parça, Fragmanlar Halindeki) Şiirleri.

Giriş Gözlemleri

Petrarca'nın Avrupa şiiri üzerindeki etkisi, Petrarca tarzıyla, yani sone geleneği, olağandışı benzetmeler, söz oyunlarıyla sınırlı tutulamaz. Petrarca'nın şiiri, Avrupa'nın önde gelen edebiyatları için Orta Çağ biçimlerinin bir yana bırakılması; sone ve öteki İtalyan biçimlerinin benimsenmesi; şiirde on, hatta on bir heceli dizenin egemenlik kazanması anlamına geliyordu. Bunun yanı sıra, şiirde müziğe nasıl ulaşılabileceğine ilişkin yeni bir anlayış; Vergilius ile Ovidius'u okumanın, yorumlamanın yeni yolları demekti. Petrarca, aristokratik uzaklık ve zarifliği, zekâyı, anıştırmalı üslubu, Vergilius'a özgü çağrışım ve duygu zenginliğini, simgesel karmaşıklığı klasik edebiyatta gördüğümüz dengeli, kusursuz biçim içinde birleştirebilen yeni bir duyarlığın temsilcisiydi. Avrupa'da Rönesans üslubunun doğuşu, Petrarca'nın etkisinden bağımsız düşünülemez. Avrupa şiiri üzerinde Petrarca dışında belki yalnızca Vergilius ile Ovidius'un bu kadar geniş çaplı bir etkisi olmuştur.

Canzoniere'nin Yazılma Süreci

Petrarca, İtalyanca yazılmış (daha doğru bir deyişle, Latince yazılmamış) şiiri küçümsemekle birlikte, kendi İtalyanca şiirleri üzerinde, aralıklarla da olsa kırk yıl boyunca büyük bir özenle durmuştur. İki İtalyanca yapıtı (Canzoniere ile Utku Şiirleri), yüzlerce sayfayı bulan Latince yapıtlarının yanında görece küçük bir yüzdeyi oluşturmakla birlikte, en büyük başarısı kabul edilir. Yapılan araştırmaların verilerine göre, Petrarca Canzoniere'yi 1330'lu yılların başlarında yazmaya başlamış, büyük bir olasılıkla 1335 yılında bunları bir derleme içinde bir araya getirmeye karar vermiş, 1350'li yılların ortalarına gelindiğinde de, 366 şiirin büyük bir bölümünü yazmıştı.
Canzoniere, iki temel kısma ayrılır: Birinci kısım, in vita (Laura yaşarken yazılmış şiirler), ikinci kısım ise in morte (Laura'nın ölümünden yazılmış şiirler olarak bilinir.

Ölçüler ve Sayılar

Canzoniere, sestina ve canzone gibi öteki koşuk biçimlerini de içermekle birlikte, yapıtın büyük bölümünü soneler oluşturur. Sone biçim olarak İtalyan canzone kıtasının biçimini temel alır. İtalyan sonesi iki kısımdan (sekiz dizelik kıta ile altı dizelik kıza) oluşur; kuramsal olarak bu iki kısmın "melodi"leri farklı olmalıdır (Orta Çağ şiirinde bestelenebilirlik özelliği önemli bir yer tutar). Sonenin iki kısmı arasındaki ayrışmayı uyak belirler ve iki kısmın uyakları örtüşmez. Kısımlar arasındaki ritim ve biçim karşıtlığı, ikili-dörtlü yapı (2 x 4 dize, iki uyaktan her birinin dört kez belirmesi) ile ikili-üçlü yapı (2 x 3) dize, üç uyaktan her birinin iki kez belirmesi) arasındaki karşıtlıktan oluşur. Genellikle sonenin sekiz dizelik kıtasında bir durum, bir olay, bir imge, altı dizelik kıtasında ise bir düşünce, bir sonuç ya da bir uygulama dile getirlir.

Canzoniere, Laura ve Aşk

Antonio Pollaiuolo'nun yapıtı: Apollon ile Daphne, 15. yüzyıl sonları.

Laura'yı ölümsüzleştirme, hem Canzoniere' ve Utku Şiirleri'nin, hem Petrarca'nın Latince yazdığı birçok koşuk mektup ve ekloganın açık amaçlarından biridir. Laura'nın kim olduğu, yaşayıp yaşamadığı bilinmiyor. Şiirler dışında elimizde bir veri olmadığı için, bu konuda olumlu ya da olumsuz bir yargıya varabilmek son derece güç. Petrarca, Secretum Meum'da (İç Dünyam) okura ilginç bir ipucu verir. Francesco ile ruhani rehberi Aziz Augustinus arasında geçen ve Hakikat'in tanıklık ettiği bu hayali söyleşide, Augustinus yazarı günahkâr olmakla suçlar ve bunu iki nedene bağlar: Biri, Laura'ya duyduğu aşk, öteki ölçüsüz ün arzusudur. Francesco, Augustinus'un eleştirisine karşı kendini savunmakla birlikte, onun bir savını kabul etmek zorunda kalır: Laura'ya duyduğu aşkın tensel bir yönü olması gerektiğini, onun kadar erdemli olup, çirkin bir kadın söz konusu olsa, ona âşık olmayacağını itiraf eder. Gene Secretum Meum'da Aziz Augustinus, sık sık çocuk doğurduğu için yıpranmış bir kadının fazla uzun ömürlü olamayacağını belirtir. Petrarca'nın Secretum Meum'u yayımlamayı (dolaşıma sokmayı) düşünmediği göz önünde bulundurulursa, bu sözler Laura'nın kesin varlığının delili olarak görülebilir (Petrarca'nın öteki yapıtlarında Laura'nın evli olduğuna ya da çocuğu olduğuna dair herhangi bir gönderme yoktur). Canzoniere "gerçekler"i doğrudan aktarmaz; Laura'nın gerçek yaşamına ilişkin hiçbir ayrıntı vermez. Her şey, anımsama ve düşünme düzlemine aktarılır; gerçek, yanılsama ve kurmacayı birbirinden ayırmanın güç olduğu bir alana taşınır. Laura'yla ilgili hiçbir olay doğrudan, somut olarak anlatılmaz. Bu nedenle, Petrarca'nın onu Sorgue Irmağı'nda çıplak yüzerken görüp görmediğini, ilk kez Avignon'da görüp Vaucluse'de âşık olup olmadığını kesin olarak bilemeyiz. Bu arada, kitabın odak noktasını sevgilinin (sevilen kadının) değil, âşığın (seven erkeğin) oluşturduğunu göz önünde bulundurmak gerekir.

Dönüşüm / Başkalaşım İzleği

Canzoniere'nin temel izleklerinden biri dönüşüm / başkalaşımdır. Bu nedenle, Ovidius'un Dönüşümler'i Canzoniere'nin dayandığı temel metinlerden biridir. Bilindiği gibi, Ovidius yapıtında bir durumdan ötekine geçişleri, başkalaşımları anlatır; bunlardan biri -Daphne'nin, peşindeki Apollon'dan kurtulmak için defne ağacına dönüşmesi- Petrarca için temel bir önem kazanır. Şair, sevgilisine (Laura) kavuşamayacak olsa da, onun defneye (lauro) dönüşmesi, dolaylı yoldan bir kavuşma demektir. Defne yapraklarından taç, şairliğin bir simgesidir. Üstelik, metinde kesme imi kullanılmadığı için Laura ile l'aura (meltem; esinti) ya da lauro (defne) ile l'auro (altın) kolaylıkla birbirine dönüşür.

Türkçede Canzoniere

1470

Petrarca'nın Canzoniere'sinden tek tek şiirler, çeşitli dönemlerde, genellikle ikinci dilden Türkçeye çevrilmiş olmakla birlikte, İtalyanca aslından yapılmış iki tam çevirisi vardır:

  • Dîvan, çev. Necdet Adabağ (Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 2002).
  • Canzoniere, çev. Kemal Atakay (İstanbul: YKY, 2002).

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">İtalya</span> Güney Avrupada yer alan kısmi ada ülkesi

İtalya, resmî adıyla İtalyan Cumhuriyeti, Güney Avrupa'da, büyük ölçüde İtalya Yarımadası üzerinde yer alan bir ülke. Akdeniz'in en büyük iki adası Sicilya ve Sardinya da İtalyan topraklarıdır. Yüzölçümü 301.340 km2 olan ülkenin kuzeyde Alpler bölgesinde Fransa, İsviçre, Avusturya ve Slovenya'yla kara sınırı vardır. Bağımsız iki Avrupa ülkesi olan Vatikan ve San Marino da İtalya'nın yarımadadaki toprakları içine sıkışmış anklav ülkelerdir. İtalya'nın ayrıca biri İsviçre (Campione), diğeriyse Tunus (Lampedusa) tarafından kara ve deniz sınırlarıyla kuşatılmış iki eksklavı bulunur. Nüfusu 58 milyon olan İtalya, Avrupa Birliği'nin en kalabalık üçüncü ülkesidir. Başkenti ve en büyük şehri Roma, yüzyıllar boyunca Batı uygarlığının merkezi olmuş, mimaride barok üslûbunun doğuşuna tanıklık etmiş ve eskiden beri Katolik Kilisesi'nin merkezi olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">İzlenimcilik</span>

İzlenimcilik veya empresyonizm, ışık, renk ve an kavramını öne çıkartan, doğadaki görünümlerin sürekli değişim içinde olduğundan herhangi bir zamanın herhangi bir anına denk gelen görünümün bir daha aynı şekilde görünemeyeceğini fikrini temel alan sanat akımdır.

<span class="mw-page-title-main">Koşma (edebiyat)</span>

Koşma, coşturucu duyguların dile getirildiği, İslamiyet öncesinde yazılan koşuk türünün bir devamı olan ladinî (dinî olmayan) Türk halk edebiyatı nazım biçimi. Koşmalar genellikle 11'li hece ölçüsü ile söylenir, en az 3 en çok 12 dörtlükten oluşur. Türk halk edebiyatının en çok kullanılan nazım şekli olan koşma, halk ozanları tarafından geliştirilmiş bir nazım şeklidir. Bu nazım biçimi Türk Dil Kurumu tarafından:

<i>İlahi Komedya</i> Dante tarafından yazılan İtalyanca uzun anlatı şiiri

İlahi Komedya, Dante tarafından 1308 civarında yazılmaya başlanan ve 1321 civarında, yazarın ölümünden kısa bir süre önce tamamlanan epik şiir. İtalyan edebiyatının en önemli örneği ve dünya edebiyatının en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilir. İlahi Komedya'da Dante, ölüm sonrası sırasıyla Cehennem, Araf ve Cennet'te geçen seyahati, hikâyenin kahramanı da olan kendisinin ağzından anlatır. Orta Çağ'da "komedya", "tragedya"nın aksine, sonu iyi biten hikâye anlamına gelirdi. Burada eserin adındaki "komedya" kelimesi, öyküsünün güldürü unsurları taşıdığı anlamına gelmez.

<span class="mw-page-title-main">Petrarca</span>

Francesco Petrarca, İtalyan hümanist ve şair.

<span class="mw-page-title-main">Roma Cumhuriyeti</span> Antik Romanın cumhuriyetle yönetildiği dönem

Roma Cumhuriyeti, Antik Roma uygarlığında hükûmetin cumhuriyet şeklinde işlediği dönem. Geleneksel olarak MÖ 509 yılında krallığın devrilmesiyle başlayan dönemdir. Bu dönemde ilk iki yüzyıl boyunca, Cumhuriyet toprakları İç İtalya'dan bütün Akdeniz dünyasına kadar genişledi. Sonraki yüzyılda Roma; Kuzey Afrika, İber Yarımadası, Yunanistan ve şu anki Güney Fransa'da egemenlik kurarak daha da büyüdü. Roma Cumhuriyeti, son iki yüzyılı sırasında, hem Fransa'nın kalanına hem de Makedonya ile Anadolu'nun büyük kısmına egemen oldu.

İtalyan Edebiyatı, İtalyan yazarlarca İtalyanca yazılmış edebiyat yapıtlarını kapsar. İtalya'nın siyasal birliğini 19. yüzyıla kadar kuramaması ve Katolik Kilisesi'nin etkisiyle, yazılı metinlerde uzun süre Latince kullanılmış ve yerel bir dilin yaygınlaşması öbür Avrupa ülkelerine göre daha geç başlamıştır. 12. ve 14. yüzyıllar arasında İtalya'da Fransızca düzyazı ve koşukla yazılmış romanslar okunmuş ve klasik metinlerden uyarlamalar yapılmıştır. Böylece 13. yüzyılda bir Fransız-İtalyan edebiyatı gelişmiştir. İtalyanlar Fransız öykülerini çoğu zaman uyarlayarak ve bunlara çeşitli eklemeler yaparak kaleme almışlardır. Bu edebiyatta Fransızca kullanılmakla birlikte, yazarlar yapıtlarına yer yer kendi lehçelerinin özelliklerini de katmışlardır.

<span class="mw-page-title-main">Guido Cavalcanti</span> İtalyan şair (1258-1300)

Guido Cavalcanti, İtalyan şair. Dolce Stil Nuovo akımının önde gelen şairlerindendir.
Günümüze 52 şiiri ulaşmıştır. 13. yüzyıl İtalyan Edebiyatının Dante'den sonra en önemli şairi kabul edilir.

<span class="mw-page-title-main">Triumphi</span>

Triumphi ya da İtalyanca başlığıyla I Trionfi, Francesco Petrarca'nın alegorik bir şiiri olup, İtalyanca yazdığı iki yapıttan biridir. Türkçeye Utku Şiirleri başlığıyla çevrilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Petrarca'nın Latince Yapıtları</span>

Francesco Petrarca, İtalyanca yazdığı Canzoniere ile Triumphi dışında, yapıtlarının hepsini Latince yazmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Latin edebiyatının gümüş çağı</span> 14-550 yılları arasını kapsayan Roma edebî dönemi

Latin edebiyatının gümüş çağı, Latin edebiyatının 14'ten I. Justinianus'un 550'de hukuk alanında yaptığı yeniliklere dek olan dönemini kapsayan dönem. Roma İmparatorluğu ve daha sonrasında Bizans İmparatorluğu etki alanında geliştiğinden dolayı İmparatorluk Dönemi olarak da adlandırılmaktadır.

İtalya, batı medeniyetinin doğum yerlerinden biri ve kültürel bir süper güç olarak kabul edilir. İtalya, Roma İmparatorluğu, Roma Katolik Kilisesi, Romanesk sanat, Rönesans, Bilimsel devrim, Barok, Neoklasizm, Risorgimento, Faşizm ve Avrupa entegrasyonu gibi uluslararası etkiye sahip fenomenlerin başlangıç noktası olmuştur. Tarihi boyunca, ulus muazzam sayıda önemli insan doğurmuştur. İtalya, ivmesini Klasik Yunan ve Roma dünyasının yeniden değerlendirilmesinden alan Rönesans'ın sanatsal ve entelektüel gelişmelerinde ön saflarda yer aldı. İtalya'daki sanatçılar ve bilim adamları, antik çağın maddi kalıntılarıyla çevrili olduklarından, böyle bir canlanmada önderlik etmek için özellikle iyi bir konumdaydılar. Hem sanatta hem de mimaride daha önceki Romanesk ve Gotik formların yerini, 16. yüzyılın Barok tarzlarına doğru bir gelişmeyle yükselen Rönesans aldı.