İçeriğe atla

Cahiliye Dönemi

Cahiliye Dönemi (Arapçaجاهلية cāhilīyye, "bilgisizlik"), İslamî literatürde Arap toplumunun İslam öncesi dönemine verilen ad. Cahiliye terimi, gerek Kur'an'da gerekse hadislerde Arapların İslam'dan önceki inanç, tutum ve davranışlarını İslam döneminkinden ayırt etmek veya benimsemek için kullanılmıştır.[1]

İslami öğretiye göre insanlık tarihi ilk insan ve ilk peygamber kabul edilen Âdem ile başlar ve baştan beri tek Allah'ın dini geçerlidir. Bu öğreti insanların zaman zaman putlar icat ederek hak yoldan saptıklarını, Allah'ın peygamberler göndererek cahilliğe ve bilgisizliğe sapan bu insanları uyardığı ve doğru yola hidayet ettiğini, peygamberleri dinlemeyenleri de helak ederek cezalandırdığı temellendirmesi üzerinden yazılır. Bu öğretiye göre insanlığın en son sapıtması "Cahiliye dönemi" olarak adlandırılan İslam öncesi dönemde olur ve bu dönemin düzeltilmesi için de Muhammed gönderilir. Dönem tanımsal olarak İslam'ın ortaya çıkışıyla son bulur.

Rivayet kültürüne dayalı eserlerin dışında tarih bilimi açısından İslamın erken tarihi, ne zaman ortaya çıktığı, hangi coğrafyada doğup dünyaya yayıldığı konusu günümüzde belirsizliğini korumakta, bu konuda Mekke'nin yanında Petra başta olmak üzere farklı coğrafyalara işaret eden teoriler ileriye sürülmektedir.[2] Tartışmalarda geleneksel anlayışın işaret ettiği Hicaz bölgesi dışında; Petra, Petra'nın kuzeyinde bir bölge, Kufe ve Hire (Güney Irak) bölgeleri de öne çıkmaktadır.

Sosyal hayat ve tapınma

El'in yaldızlı heykeli, Megiddo

İslami öğretiye göre İslam öncesi Arapları tek ve yaratıcı bir Tanrı'nın yanında, onlara yarar ve düşmanlarına karşı üstün gelmelerini sağladıklarına inandıkları başka tanrılara da tapınmaktaydılar.

Arap yarımadasında değişik şehirler (Kuzeyde Petra ve Palmira) önemli ticaret ve hac merkezleriydiler. Arap kabileleri savaşın yasak olduğu hac mevsiminde, bayram havası içerisinde düzenlenen panayıra, festivale katılırlar, kendi putlarına dua, secde ve tazimde bulunurlar, kendi putları etrafında tavaf ederler, kurban keserler, sadaka verirlerdi. Daha sonra her kabile Kâbe'yi tavaf ederlerdi. Bu tavaf genellikle çıplak olarak gerçekleştirilirdi.[3] Söz konusu ziyaretlerde tanrılara çeşitli hediyeler sunarlar, güzel kokular serperler, adak hayvanlarını kurban ederler, hatta bu ziyaretlerin öncesinde oruç tutarlardı. Bu dönem Arapların, ölüleri gusül ettirdikleri, yıkadıkları ve kefenledikleri de bilinmektedir. Putların önünde fal okları çekerler, kuşların uçuşuna göre kehanette bulunurlar, nazardan korunmak için muska ve tılsımlara başvururlardı. Hac ve tapınım, kendileri için bir korunma olarak kabul edilirdi.[3] Ayrıca şeytan taşlama, telbiye gibi eylemleri gerçekleştirirler, Hacerü'l-esved'e de büyük saygı duyarlardı.[4][5][6] Araplar Safa ve Merve tepelerine konumlandırılan İsaf ve Naile isimli putlara da saygı ziyaretleri yaparlardı.[7]

Cahiliye Dönemi'nde Araplar, göçebe kabile hayatı yaşıyorlardı. Bir tür özerk yönetimin egemen olduğu kabilelerde, yaşlılar arasından seçilen başkanların (seyit, şeyh), yetkileri sınırlıydı. Cahiliye Dönemi'ndeki Arap toplumunun temel özelliği olan kabile içi bağlılık ve başka kabilelere üstünlük duygusu, bitmez tükenmez kan davalarının ve savaşların da başlıca nedeniydi. Şiddet, yağmacılık, tutsakları köle olarak kullanma, özellikle kadının köleleştirilmesi ve bir mal gibi alınıp satılması olağandı. Kadının böylesine aşağılanması, kız çocuklarının bir ayıp olarak kabul edilmesine neden olmuştu. Bu yüzden kız çocukları doğar doğmaz ya da altı yaşından önce diri diri toprağa gömülürdü.

Şiir

Arapların çok geniş bir şiir birikimi mevcuttu. Henüz yazıya geçmemiş olan Eski Arap Şiirin asırlarca hafızalarda yer alabilmesinin nedeni; şiirin Arapların hayatında ne denli önemli olduğu ve Arapların duygularına hitap etmesiyle doğrudan alakalıydı.

Şairler hangi tabakadan olurlarsa olsunlar halkın ortak duygularına hitap ederlerdi. Siyasette şairler önemli bir konumda ve herkesin üstünde bir itibara sahip idi ve mensubu olduğu kabilenin sözcüsü kabul edilirdi. Mensubu olduğu kabile şairden; hayatlarını, hissettiklerini, geçmişte yaşadıklarını, zaferlerini, düşmanı olduğu kabileye karşı olan kinlerini anlatmasını ister ve şairin o güzel sözlerinde can bulmasını isterlerdi.

Şairin, cinlerle alakası olduğuna inanan Arap Halkı, şairlerin hicivlerinden korkarlar, onları methetmeleri için her türlü özveride bulunurlardı. Böylesine tesirli sözler söylediklerine inandıkları şairlerin methettikleri insanlar toplumda saygın yere gelirler, ticaretteki konumu yükselir ve kızları ya da erkek çocukları var ise rahat ve kolaylıkla evlenebilirlerdi.

Şairlerin diğer önemli bir işlevleri ise; tarihi olayların kaydedicileri olmalarıdır. Şairlerin şiirlerinde; savaşlar, kabileler arasında geçen olaylar, bulundukları ortamlarının tasvirleri, o döneme ait gelenek ve görenekler olmak üzere o dönemi anlatan bilgilere erişilebilirdi.

Soyluluk düşüncesi, soylar bilgisini (ilm-i ensab) en önemli bilgi durumuna getirmişti. En önemli sanat şiirdi. Araplar soyluluklarını, soylarının üstün niteliklerini şiirle dile getirirler, düşmanlarına şiirle meydan okurlardı. Doğa, cahiliye şiirinin ön plandaki konusudur. Cinsel tutkular, gelenekler, şarap, kumar ve savaş, yiğitlik, soyluluk iddiası, çevre, gök, bulut, yer ve kum, deve ve at, yolculuklar, anılar bu şiirin başlıca öğeleridir. Topluma mal olmuş şiirler, en çok da soylara ilişkin şiirler belleklerde korunur, bunları ezberlemeyi iş edinmiş raviler aracılığıyla kuşaktan kuşağa aktarılırdı.

Şairleri şiir söylemeleri için teşvik eden faktörler şunlardı:

  1. Panayır adı verilen büyük pazarlar,
  2. Kabileler arası çekişmeler,
  3. Şairlerin korunması ve toplumda önemli yere sahip olmaları,
  4. "Edebî tenkit" adı verilen edebî sanat.

Döneme ilişkin rivayetler ve Müslümanların iddiaları

İslam'da döneme bu adın verilmesine neden olarak, "bilgisizlik" anlamında cahillikten çok, ahlaksal olgunluk ve inceliğin karşıtı anlamında cahilliğin, o dönemde yaygın oluşu gösterilir. Kur'an'da "cahiliye" teriminin geçtiği dört ayetten özellikle üçü, bu yöndedir. Maide Suresi'nin 50. ayetinde Muhammed'e, insanlara Allah'ın indirdikleriyle hükmetmesi emredilir ve bundan hoşlanmayanlara "cahiliye hükmü"nü mü aradıkları sorulur.[8] Ahzâb Suresi'nin 33. ayetinde, Muhammed'in eşlerine "eski cahiliye kadınlarının yaptığı gibi açılıp saçılmayın" denilir.[9] Fetih Suresi'nin 26. ayetindeyse, inkârcıların kalplerindeki kızgınlık, "hamiyet-i cahiliye" (gerçeğe karşı harcanan emek) biçiminde nitelenir.[10] Muhammed de "cahiliye" terimini, zaman zaman o dönemdeki ahlak ve gelenekleri yermek amacıyla kullandı. Veda Hutbesi denilen ünlü konuşmasının bir yerinde "Biliniz ki cahiliye işlerinden olan her şeyi ayaklarımın altına almış bulunuyorum" dedi.[11] Bilali Habeşi'yi "kara kadının oğlu!" diyerek küçümseyen ünlü sahabelerden Ebu Zer'i, Muhammed "Onu, anasının renginden dolayı azarlıyorsun; demek ki sende hala cahiliye huyu yaşamaktadır" sözleriyle azarladı.

Kadının durumu

Cahiliye Dönemi'nde kadınlar alt tabaka insanı olarak görülmüştür. Bu dönem şiirlerindeki kadın algısı sosyal hayata yansımamıştır. Çok eşli evlilik yaygındı ve bunun bir sınırı yoktu. Fuhuş bir meslek gibi görülüyordu. Köle sahipleri, kölelerini bu işe zorlamaktaydı. Kadınlar babalarının veya eşlerinin miraslarından pay alma hakkına sahip değildi. Evlatlar isterlerse babalarının ölümünün ardından üvey anneleriyle evlenebiliyordu. Boşanma hakkı da tıpkı çok evlilik gibiydi. Bir erkek istediği kadar kadını boşama hakkına sahipti. Bu dönemde kız çocuğuna sahip olan soylu kişiler bunu bir utanç kaynağı olarak görmekteydi. Hatta bazı kişiler kız çocuklarını öldürmekteydi. Esir kadınların da diri diri toprağa gömüldüğü yönünde kaynaklar mevcuttur.[12]

İslam tarihçileri Yedinci yüzyıl Arabistan'ında, kız çocuklarının öldürülmesinin yaygın olduğunu ifade ederler. Ancak kaynaklarda yer alan bilgiler, gerek dinî kaygılarla gerekse başka sebeplerle Câhiliyye dönemini yermek amacıyla epeyce abartılmıştır.[13]

Bu durum bilim adamları tarafından, kadınların bu toplumlarda "mülkiyet" olarak görülmesine bağlanıyor. Kimileri, kızlarının sefalet içinde yaşamasını önlemek için annelerin çocuğu öldürmüş olabileceğini düşünüyor. Kur'anda bu konuya işaret eden ve kınayan bir ayet bulunmaktadır.[14]

Modern cahiliye

Yeni İslamcı hareketlerden Müslüman Kardeşler teşkilatının fikir önderleri günümüz dünyasını "modern cahiliye" olarak nitelendirerek kurtuluşun İslam'ın köklerine dönerek gerçekleşebileceği savını ileri sürmüşlerdir.

Kaynakça

  1. ^ Cahiliye Şiirinde Bazı Dini Motifler[]
  2. ^ "Arşivlenmiş kopya". 13 Mayıs 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Eylül 2020. 
  3. ^ a b "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 16 Şubat 2017 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Şubat 2017. 
  4. ^ "Arşivlenmiş kopya". 1 Şubat 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Şubat 2017. 
  5. ^ "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 21 Ekim 2012 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Şubat 2017. 
  6. ^ "Arşivlenmiş kopya". 13 Ekim 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Şubat 2017. 
  7. ^ "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 24 Ekim 2018 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Ekim 2020. 
  8. ^ "Türkçe Kur'an (Diyanet Meali)". 6 Eylül 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Mayıs 2012. 
  9. ^ "Türkçe Kur'an (Diyanet Meali)". 3 Mayıs 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Mayıs 2012. 
  10. ^ "Türkçe Kur'an (Diyanet Meali)". 15 Mayıs 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Mayıs 2012. 
  11. ^ "Vedâ Hutbesi". 25 Mart 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Mayıs 2012. 
  12. ^ Aktan, Ali (Mart 2016). İslam Tarihi (Başlangıcından Emevîlerin Sonuna Kadar) (5 bas.). s. 54. ISBN 9786051331010. 
  13. ^ "Arşivlenmiş kopya". 3 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Ocak 2022. 
  14. ^ Oberman 2005.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Kur'an</span> İslamın temel dinî metni

Kur'an veya yaygın kullanılan adıyla Kur'an-ı Kerim, Müslüman inancına göre, yaklaşık 23 yıllık bir süreçte ayetleri Allah tarafından Cebrâil adındaki melek aracılığıyla Muhammed'e parça parça vahiyler hâlinde indirilen bir kutsal kitaptır. İslam inancına göre Kur'an, Muhammed'in gerçek bir peygamber olduğunu kanıtlayan en önemli ve en büyük mucizedir. Müslümanlar, namaz başta olmak üzere belli başlı ibadetlerinde Kur'an'dan çeşitli bölümler okurlar.

<span class="mw-page-title-main">Kevser Suresi</span> Kuranın 108. suresi

Kevser Suresi, Kur'an'ın 108. suresidir. Kur'an'ın en kısa suresi olan Kevser Suresi, 3 ayetten oluşur.

<span class="mw-page-title-main">Kureyş Suresi</span> Kuranın 106. suresi

Kureyş Suresi, Kur'an'ın 106. suresidir. Sure 4 ayetten oluşur.

<span class="mw-page-title-main">Hac (İslam)</span>

Hac, Müslümanlar için kutsal olan Mekke çevresinde Kâbe ve diğer kutsal yerlerin ziyaret edilmesi ve ilgili dinî gerekliliklerin yerine getirildiği ibadettir.

<span class="mw-page-title-main">Kâbe</span> İslamın kıblesi

Kâbe, bazen Kâbe-i Şerif, olarak anılan, İslam'ın en önemli camisi, Suudi Arabistan'ın Mekke kentindeki Mescid-i Haram'ın merkezinde yer alan bir yapıdır. İslam'ın en kutsal yeridir. Müslümanlar tarafından Beytullah olarak isimlendirilir ve namaz ibadetinin yerine getirilmesinde Müslümanlar için kıbledir.

<span class="mw-page-title-main">Ebû Bekir</span> İslam Devletinin ilk halifesi, sahabe

Ebû Bekir ya da tam adıyla Ebû Bekir Abdullah bin Ebî Kuhâfe Osmân bin Âmir el-Kureşî et-Teymî, İslam peygamberi Muhammed'in sahâbesi ve Dört Halife'nin ilki. Muhammed sonrası Müslüman toplumda 632-634 arası liderlik ve yöneticilik yapması, bu sebeple Muhammed'in halefi olması kendisine ilk halife unvanını kazandırmıştır.

Uzza, İslâm öncesi Arabistan'daki bereket tanrıçası olup bu dönemde Mekke şehrinin üç baş tanrıçasından biriydi. O dönemlerde Uzza, Manat ve Lat, asıl ulaşılmak istenen ulu tanrı El-İlah'ın kızları olarak anılıyorlardı.

Menat veya Manah, Arap mitolojisinde bir tanrıça. İslam öncesi Arabistan'da tapılan tanrıçalardandır, özellikle Mekke şehrinin üç baş tanrıçasındandı. İslam dininin kutsal kitabı Kur'an'da da geçer. Putlar Kitabı'na göre İslam öncesi dönemde Araplar Manat'ın kader tanrıçası olduğuna ve üç baş tanrıçanın en yaşlısı olduğuna inanırlardı. O dönemlerde bu üç baş tanrıçanın Tanrı'nın kızları olduğuna inanılıyordu. Petra'daki Nabatlılar onu Manawat ismiyle anıyor, onu Greko-Romen tanrıça Nemesis ile denk tutuyor ve Hubal'ın karısı olduğuna inanıyorlardı.

<span class="mw-page-title-main">El-Lât</span> tanrıça

El-Lât, İslam öncesi Arabistan'daki kader, kısmet ve bereket tanrıçası. En büyük tapınağı Taif'te bulunuyordu. Lat, Taif'te dört köşeli düz bir kaya parçası ile temsil ediliyordu ve etrafında bir ev inşa edilmişti. Tapınak Taif Kabesi olarak biliniyordu. Kara taş, İslam öncesi dönemde Petra'da bir adı da Kaab olan tanrıça El-lât'ın sembolü durumundaydı.

<span class="mw-page-title-main">Kureyş</span> Muhammedin de mensubu olduğu Arap kabilesi

Kureyş, rivayet kültüründe İslam peygamberi Muhammed'in mensup olduğu Arap kabilesidir.

<span class="mw-page-title-main">Tefsir</span> İslami dini terim

Tefsir veya Yorumlama, İslam dini terimidir. 'el-Fesr' masdarından tef'il babında yorumlamak, açıklamak manalarına gelen bir kelimedir. Eş değer bir kelime "te'vil"dir (yorum). Kur'an ayetlerinin açıklanmasına dair dalıdır. Tefsir ilmi ile uğraşan kişiye müfessir denir. Al-i İmran suresi 7. ayette yer aldığı üzere Kur'an hem anlamı açık, hem de yoruma açık (müteşabih) ayetleri bünyesinde barındırır. İslam tarihinde Kur'an ayetlerini anlamak veya anlamlandırmak üzere çok sayıda çalışma yapılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Arap mitolojisi</span>

Arap mitolojisi, Arapların İslamiyet öncesi çoktanrıcı inanç ve söylencelerini konu almakla birlikte Hristiyan, Yahudi ve İran dinlerinin de etkisinde kalmıştır. Samilerin bir kolu olan Arapların mitolojisinin bir özelliği de Sümer ve Mezopotamya mitolojisiyle devamlılık konumunda olmasıdır. Toplumların yaşamlarında bir sonraki kültür öncekileri yok etmez, Kutsal anlatılar alındıkları kaynaktan birtakım değişimlerle gelecek nesillere aktarılır ve devam ettirilir. Ayrıca o dönemde çevre bölgelerde yaşayan toplulukların mitolojileri ve inançları da Arap mitolojisiyle büyük oranda etkileşim gösterir. Arapların inanç sistemlerini oluşturmada diğer semitik toplumlarla etkileşim çok önemli roller oynamıştır.

<span class="mw-page-title-main">Fetih Suresi</span> Kuranın 48. suresi

Fetih Suresi, Kur'an'ın 48. suresidir. Sure, 29 ayetten oluşur.

<span class="mw-page-title-main">Âl-i İmrân Suresi</span> Kuranın 3. suresi

Âl-i İmrân Suresi, Kur'an'ın 3. suresidir. Sure, 200 ayetten oluşur.

Arap Edebiyatı, anadili Arapça olan ulusların ortaya koymuş oldukları edebiyat eserlerini kapsar. Arapça Arap Yarımadası'nda ilkçağlardan beri kullanılan bir dildir. İslam dininin ortaya çıkışından sonra yayılarak İspanya'dan Endonezya'ya kadar uzanan bir alanda 600 yıl boyunca kültür dili durumuna gelmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Mübahele Ayeti</span>

Mübahele Ayeti, Âl-i İmrân Suresi'nin 61. ayetidir. Mübahele, kelime anlamı olarak "karşılıklı beddua etme" demektir.

<span class="mw-page-title-main">Muhammed eleştirisi</span> Muhammedin peygamberlik iddiasına ilişkin seküler ve teolojik eleştiriler

Muhammed'e yönelik eleştiriler 7. yüzyıldan beri yapılagelmiştir. İlk eleştiriler çağdaşı olan Arap putperestler tarafından "tektanrıcılığı milleti içinde tebliğ" etmesiyle başlamış ve Arabistan'daki Yahudi kabileleri tarafından, İbrani Kutsal Kitabı'ndaki anlatıların ve kişilerin haksız yere kullanması ve Yahudi inancının kötülenmesiyle devam etmiştir. Bu nedenlerden dolayı, Orta Çağ Yahudi yazarları ondan genellikle aşağılayıcı bir takma isim olan ha-Meshuggah olarak bahsediyorlardı. Modern zamanlarda eleştiriler genellikle onun peygamberlik iddiasındaki samimiyeti, politik tutumu, evlilikleri ve sahip olduğu köleleri üzerine yapılmaktadır.

Velîd bin Mugīre ), İslam dininin ilk yıllarında ve Mekke döneminde adı geçen pagan.

Bu sayfada İslam diniyle ilgili tüm maddelerin dizin halinde gösterilmesi amaçlanmıştır. Bu madde içeriğinde İslam'a ait tüm ilmi terimler, İslam dinine ait olmayıp İslam'daki bakış açısını anlatan terimler, diğer dinlere ait terimlerin İslam'a göre bakış açısını gösteren maddeler listelenmiştir. Kişi adlarını buraya eklemek dizini aşırı kalabalıklaştıracağı için; İslam'da çok önemli yeri olan kişiler haricinde diğer isimler için Vikipedi'de listesi bulunan listelere bakınız.

<span class="mw-page-title-main">Muhammed'in Mekke dönemi</span> İslam peygamberi Muhammedin Mekke hayatı

İslam peygamberi Muhammed, 622 yılındaki hicrete kadar yaşamının ilk 52 yılında (570-622) Mekke'de yaşadı. Hayatının bu döneminde çobanlık ve yoğun olarak da ticaretle uğraştı. Peygamberlik ilanıyla peygamberlik görevi, Hatice bint Hüveylid ile evlenmesi ve Hatice'nin ölümünden sonra Sevde bint Zem'a ile evlenmesi bu dönemde gerçekleşmiştir.