İçeriğe atla

C. Wright Mills

C. Wright Mills
Doğum28 Ağustos 1916(1916-08-28)
Teksas, ABD
Ölüm20 Mart 1962 (45 yaşında)
New York, ABD
MilliyetAmerikalı
MeslekSosyolog

C. Wright Mills (28 Ağustos 1916 – 20 Mart 1962), Amerikalı sosyologdur.

ABD'de Texas'ta doğdu. Babası sigorta komisyonculuğu yapıyordu. Annesi ise ev hanımıydı. Mills Texas ve Wisconsin Üniversitesinde eğitim gördü. Daha sonra Maryland ve Columbia Üniversitesinde ders verdi. reformist ve karşılaştırmalı (mukayeseli) - tarihsel (1950'lerden sonra dışlanan) bir bakış açısına sahip, Amerikalı muhalif sosyologdur. Çatışmacı bakışla, toplumsal düzen bağlantısını başarıyla kurabilmiştir. Oy kullanmamıştır. Pozitivizme karşı çıkarak, sosyolojiye daha Hümanist bakmıştır.

Marx ve Weber’den çok etkilenmiş olup; “Yabancılaşma” kavramını Marx’tan almıştır; düşünceleri ve bakış açısı, Coser ve Dahrendorf’un çatışmacı bakış açılarına da oldukça uygun düşmektedir.

“Güç” ve “İktidar” en önemli kavramlarındandır; ancak final formu olarak zora dayalı güçten çok, “Karar verme ve güç yapısı (power structure)” ile ilgilidir.

En önemli eserleri: The Power Elite (İktidar Seçkinleri), Listen, Yankee: The Revolution In Cuba (Dinle Yankee: Ve Castro'nun Tarihi Savunması), The Sociological Imagination (Toplumbilimsel Düşün), The Marxists (Marksistler)dir.

Sosyal psikolojik ilkeleri hiçbir zaman göz ardı etmemekle birlikte, bunları yapıyla ilgili sosyolojik kaygılara bağlamayı bilmiş bir kuramcıdır; ---ayrıca bilinmeyen bir tarihte fuhuş çuluktan hapse girdi--- eklemlendiği şey sosyal psikolojidir. Poloma’ya göre Mills; "Sosyolojik tasarım" (toplumsal tahayyül, hayalgücü,düşün/sociological imagination) çağrısı ile büyük kuramcıları ("grand theorists") eleştirmiştir. Mills'in sosyolojik kuramında, grand teori perspektifinin yoksun olduğu 3 öğenin merkezi önemde bulunduğu görülür:

  • Düşüncelerin, insan tarihinde sahip oldukları önemli yer
  • Gücün (power) doğası ve bilgiyle ilişkisi
  • Ahlaki eylemin anlamı ve bilginin ahlaki eylemdeki yeri

Sosyolojik imajinasyon, 3 önemli soruya cevap arar:

1) Belirli bir toplumda işler, faaliyetler nasıl örnek hale gelmektedir?

2) Bu toplumun insanlık tarihindeki konumu nerdedir? (Tarihselciliğe yaptığı vurguyla, Parsons'a tarihselci bir alternatif getirmektedir)

3) Bu toplum, ne tür insan tipi üretmektedir?

Mills'e göre, çağrıda bulunduğu "sosyolojik tasarım (imgelem)", makroskobik ve moleküler (mikroskobik) bakış açısının bir harmanı olmalıydı:

Makroskobik: Amacı, belirli tarihi fenomen tipleri ortaya koyarak, bu fenomen tipleriyle sistematik olarak birbirine bağlanan kurumları ilişkilendirmek olan bakış açısıdır ki; Weber, Marx, Simmel ve Mannheim'ın çalışmaları, tümüyle makroskobik araştırma yollarını örnekler.

Mikroskobik: Küçük ölçekli problemler ve doğrulamada (sınama) kullanılan istatistiksel modelleri ifade (karakterize) eder. Mills'e göre; “Sorun ve çalışmalarımızın siyasal ve toplumsal olarak önemi arttıkça, çözümlerimiz de daha az özenli ve bilgimiz daha az kesin olmaktadır”. Bu ikileme getirdiği çözüm ise; bu iki yöntem arasında mekik dokumaktır: Bu da, makroskobik düzeylerde geniş boyutlu çalışırken, mikroskobik düzeyde yeterince kanıtlayıcı veri toplayabilmek için inceden inceye çalışma olanağı sağlar.

Mills'e göre, anlamlı bir sosyolojik kuramla ilgilenip, tarih ve biyolojiyi veri kaynağı olarak kullanan sosyolog; "sosyolojik tasarım"a sahiptir. Böyle sosyologlar, anlamlı bir sosyolojik kuramla ilgilenip, iyi bir tarih ve biyoloji bilgisi ve kullanma yeteneği ile harmanlarlar. Yani sosyolog, makro düzeyde çözümler ararken, mikro seviyede olayları tasvir edici, tamamlayıcı verileri toplamaya gayret eder. Bu noktada işlevselci sosyolojiye (fonksiyonalizme), Talcott Parsons’ın üzerinden, “kuramını doğrulayıcı yeterince veri toplamadığı” hususu ile eleştiri getirir. Natüralistik sosyolojinin, fizik kurallarını sosyolojiye uygulama heveslerinde olduğunu belirtir (“Fizikçilerin doğaya ilişkin olarak yaptılarına inandıklarını, toplum ve tarihle yapmak üzere yola koyulmuşlardır”): Mills'in kuramı ise, değerlendirici ve hümanistik bir kuram özelliğindedir. Gerth ve Mills; biyolojik organizmalarının ve fiziksel yapılarının ve her kişilik yapısında rol oynayan kişinin farklı konumlanmaları nedeniyle kadın ve erkeğin eşsiz (unique) yaratıklar olduğunu söylemektedirler.

Mills'e göre insanlar doğaları gereği, davranışsal olarak irrasyoneldirler. Bu yüzden kadın ve erkekler; dürtülere, politik sloganlara ve statü sembollerine irrasyonel, duygusal tepkiler vermeye eğilimlidirler. Bu irrasyonelliği sergilemek sosyolojinin görevi olmalıdır. Bu sergileyişle tüm insanlar irrasyonel tepkiler vermeye daha az eğilimli olacaklardır (Bu sebepledir ki; Mills, güç ve siyaset üzerine makaleler yazmış,”White Collar” ve “The Power Elite” çalışmalarını yapmıştır). Sosyal bilimcilerin, sosyolojinin toplumun acil sorunlarıyla doğrudan bağlantısına ilgi duyması gerektiğini vurgulamaktadır. Bir toplum bilimcisi olarak sosyoloğun günümüzde insan yaşamının kalitesinde bir farklılık yaratmakla ilgisi olması gerektiğini düşünmekte ve sosyologları “Scientism” (bilimcilik) tehlikesine karşı uyarmaktadır. Durkheim'ın “anomi” karşısında entelektüellere biçtiği rol ve atfettiği görevler düşünülürse, bu bakımdan Mills'in Durkheim'dan etkilendiği söylenebilir.

“Toplum” ve “sosyoloji” tanımları, yapısal fonksiyonalisttir. Ancak yukarıda da belirtildiği gibi; insanın irrasyonel tarafına yaptığı vurgu ile yapısal fonksiyolizmden ayrılır.

Mills'e göre;

Siyasal düzen: İnsanların, toplumsal yapıdaki güç ve otorite dağılımını ele geçirdikleri, kullandıkları ve etkiledikleri kurumları kapsar.

Ekonomik düzen: İnsanların mal ve hizmetleri üretmek ve dağıtmak için emeği, kaynakları ve teknik araçları örgütledikleri kurumları kapsar.

Askeri düzen: İnsanların meşru şiddeti örgütledikleri ve kullanımını destekledikleri kurumları kapsar.

Kamuoyu; belli bir zamanda belli bir tartışmalı durum karşısında bu sorunla ilgilenen kişi ya da kişilerin gruplarında hâkim olan kanaattir. Dolayısıyla bir toplumda tek bir kamuoyundan bahsetmek mümkün değildir; sadece savaş gibi halkın tek vücut olduğu durumlarda tek bir kamuoyundan bahsedilebilir. Kamu toplumu ve kitle toplumundaki ayrımlar ise;

Kamunun Öğeleri

1) Kamu toplumunun temel dayanağı düşüncenin özgürce açıklanabilmesidir, toplumsal hayatta bireyler düşünce ve görüşlerinin özgürce açıklayabilmektedirler. Kamuoyu da açık tartışmalarla oluşmaktadır.

2) Hiçbir kurumun, kamu üzerinde açık ya da gizli herhangi bir baskısı bulunmamaktadır.

3) Kamuoyu toplumu, kendi sorunlarıyla ilgili her sorunu protesto etmeyebilirler; protesto haklarının oluşu, özgürlük ortamının varlığı sayesindedir.

Kitlenin Öğeleri

1) Kitle toplumunun temel dayanağı ise kitle iletişim araçlarının bireyleri manipüle ederek gönderilen mesajları tüketmelerini sağlamaktır. Düşünce ve eğilimler karşılıklı dinlenebilmesine rağmen, kendini ifade edebilenlerin sayısı azdır. Kitle toplumu, güdülenmiş toplumdur.

2) İktidar, kamu üstünde baskı sahibidir (Bu da, bir toplumun kitle/kamu toplumu olduğunu gösteren ölçüttür). Bireyler yığını olarak görülen kamu; KİA (Kitle İletişim Araçları) ile biçimlenir ve KİA ile oluşturulan kamuoyunun oluşturacağı davranışlar, iktidar tarafından sürekli denetlenir. Açık ya da örtülü bir baskı mevcuttur.

3) Demokrasinin varlığı adına her konu protesto edilebilir.

Her toplum zamanla değişebilir; kitle toplumu ya da kamu toplumu halini alabilir. Mills'e göre Amerikan toplumunun gidişatı, kitle toplumuna doğrudur. KİA'nın kullanımı ve idaresi, iktidar seçkinlerinin elindedir.

Orta sınıf hakkındaki görüşleri

Mills'e göre orta sınıf, geniş bir yelpaze olup; işverenlerle ücretli çalışanlar arasındaki tampon sınıftır, büyük ölçüde”yabancılaşma”nın pençesindedir. Marx'ı hatırlarsak, Marx'a göre;

  • İnsanları hayvanlar dünyasından ayıran şey, “emek”tir.
  • Kapitalist sistemin ortaya çıkardığı modern sanayi, insanlığın kendini emeğiyle ifade etmesini giderek zorlaştırmaktadır. Bir çiftçi, hasatta elde ettiği ürünle, esnaf girişimiyle, doktor iyileştirdiği hastasıyla doyuma ulaşabilir; ancak kapitalizmde sanayileşme kişisel olarak giderek daha anlamsız işler yaratmaktadır. Bu doğrultuda kişiler kendilerini emekleri ile ifade edemeklerinden, hem ortaya çıkan sonuca hem sürece, hem kendilerine hem de doğaya yabancılaşmaktadırlar. İş dünyasında yaşanan yabancılaşma, “iç dünya”ya da sirayet etmekte ve çılgınca bir eğlence anlayışını doğurmaktadır: Kişiler sentetik heyecanların peşinde, sentetik ilişkiler kurarlar; gerçek ve derin ilişkiler, rahatlamalar yaşanamaz. Orta sınıf, devamlı iktidar seçkinlerinin sahip olduğu para, iktidar ve prestijin peşindedir; ancak bunlara hiçbir zaman sahip olamayacaktır. Mills’in orta sınıf sorununa yaklaşımındaki temel kavram, Marx’ın yabancılaşma sorunudur. Mills’e göre prestijin en önemli yolu doğumdur; eğitimle de sağlanır ve eğitimin süresi, prestiji belirler.
  • "Beyaz Yakalılar" eserinde, orta sınıf konusunu ele almıştır. 1950'lerde Amerika'da giderek büyüyen beyaz yakalı orta sınıfın statüsü hakkında kaleme aldığı bir eserdir. 20. yüzyılda büyük çaplı girişimcilerden küçük mülk sahiplerinden oluşan eski ve bağımsız durumdaki orta sınıfın yanı sıra, şirketleşme çatısı altında toplanan Amerikan toplumunda yeni bağımlı bir orta sınıf ortaya çıkmıştır. 1940'larda bu yeni orta sınıf nüfusun beşte dördünü yani büyük bir oranını kaplamaktadır. Yeni orta sınıf bir toplum yapısının önemli siyasal parçası olamamıştır. Günümüzde ise toplumu kitle toplumu olmaya zorlayan güçlerin, arkadan gelen ikinci veya üçüncü sınıfın hizmetlileri olma pozisyonunda kalmıştır. Mills eski orta sınıfın bir zaman içinde olsa, toplumda bağımsız bir iktidar tabanı oluşturduğunu belirtmekle birlikte, yeni orta sınıfın bu yeteneği göstermediğini belirtir. Ayrıca Mills Beyaz yakalıların bağımsız bir siyasal görünümü olmayan ve olacağa da benzemeyen bir yeni orta sınıf meydana geldiğine dikkat çeker.

Mills, orta sınıf işçilerinin ve hatta serbest meslek sahibinin; genelde kendi yaşamlarını kontrol edecek bir kişisel güçten ve ulusu şekillendirebilecek bir politik güçten yoksun olduklarını belirtmektedir.

İktidar seçkinleri

İktidar seçkinleri adlı eseri hakkında; Bu eseri Wright Mills 1956'da kaleme almıştır. Amerikan toplumunun güç, iktidar seçkinleri analizi üzerine odaklanır. Nitekim Mills'a göre iktidar 19. yüzyılda bir orta sınıf toplumu olan Amerika'da ekonomi kendi başına, küçük, kendine göre bir denge içinde devam eden bağımsız üretim birimlerinden oluşurken, ekonomik güç bu çok sayıda küçük üretim birimi arasında parçalanmışken süreç içinde ekonomik, idari ve siyasi yönden birbirleriyle bağlantılı iki veya üç büyük şirketin egemenliği altına girmiş, ekonomik alanda alınacak en önemli kararlarda iktidar bu şirketlerin eline geçmiştir. Wright Mills, önceki elit kuramcıların aksine elit yönetimi kaçınılmaz yönetim biçimi olarak görmez, ayrıca seçkinlerin doğuştan seçkin bir karakterle dünyaya geldikleri gibi bir görüşe itibar etmez. Seçkinlerin arasından bazıları iddia edilen özelliklere sahipse bu doğuştan değil, sahip olunan ayrıcalıklı yaşam koşullarından kaynaklandığını belirtmiştir.

Mills, kuramının tarihin her dönemi için geçerli olamayacağını söylemiş olmakla birlikte; büyük ölçüde 20.yüzyıla uygun olduğu düşüncesindedir (aslında Mosca ve Pareto'nun elit teorileri ile birlikte düşünülürse, Mills'in tezi demokrasiye karşı sunulan görüşlerin antitezi, yani bir Neo-Elit kuramıdır). Mills'in iktidar yapısı çözümlemesi karamsardır; kadın ve erkeği, kaderleri elitin toplumsal eylemlerince belirlenen piyonlar olarak görme eğilimindedir.

Mills'e göre demokrasi, yurttaşlara söylenmekte olan bir yalandır ve işin aslı başkadır: Toplum, üçlü bir dikta (triviumverate) tarafından, yani siyasi-sanayi-askeri elit tarafından, üçlü bir etkileşimle (Capitol-Pentagon-Wall Street) yönetilmektedir. Bu etkileşim içindeki üçlü şema, bir “kenetli müdüriyet” (directorate) oluşturmuşlardır. Bu elitin (sermaye-iktidar-ordu üçgeninin) özellikleri ise;

  • Karşılıklı değiştirilebilen roller içerir (Fabrika sahibi zengin bir işadamının, bir sonraki dönemde rahatça bakan olabilmesi gibi/Üçlü diktanın herhangi bir branşında dorukta olanlar, diğer branşa hızlı ve kolayca geçebilirler).
  • Benzer sosyal geçmişlere sahiptirler.
  • Hiçbir elit, tek başına güç olamaz.
  • Yoksulluk, durgunluk, ekonomik bunalım ve savaş kararları, iktidar eliti tarafından verilir.
  • Gizlilik içinde çalışmalarının, temel prensipleridir (ancak bunu reddetmeleri, inkâr etmeleri).
  • Çok yüksek bir prestije ve teknoloji gibi istediklerinin uygulanmasını sağlayacak araçlara sahiptirler.
  • Siyasal iktidar, hükûmetin üst düzeylerinde yoğunlaşır.
  • Günümüzde hükûmet ve ekonomik sermayeyi büyük hükûmetten ayırmak imkânsızdır, askerî güç ise II. Dünya Savaşı'ndan bu yana yükseliştedir. O'na göre “Amerika’da bugün askeri yapı, politik yapının önemli bir parçasını oluşturmaktadır”, “askeri kapitalizm”dir: Çünkü siyasal elitin dikkat noktası ulusal konulardan uluslararası konulara kaymıştır, bu da büyük askeri liderlere karar verme sürecinde daha fazla söz hakkı tanımaktadır. Ekonomi ise; aynı anda hem savaş ekonomisini hem de özel şirket ekonomisini yaşamaktadır.

Bu açıdan Mills, “Equilibrium” yani “Hükümetin, çekişen çıkarlarının dengelenmesiyle düzenlenen bir çeşit otomatik makine olduğu” şeklindeki denge tezine de karşı çıkar. Amerikan sahnesindeki yakın olayların tarihsel kargaşasına bakıldığında, Mills'in siyasal elit tartışmasının tümüyle isabetli bir kehanet olduğunu söylemek mümkündür. Bütün belirtiler, toplumda iktidar paylaşılmasına ve dağılımına değil; iktidarın tekelleşmesine, toplanmasına, merkezileşmesine gidildiğini göstermektedir.

Milovan Djilas'ın “Sosyalist Toplumda Yeni Sınıf ve Tabaka” adlı eseri ve C. Wright Mills'in “İktidar Seçkinleri”, birbirlerini sosyalist ve kapitalist düzende tamamlayan iki çalışmadır. Djilas'a göre, eski sistemin bürokrat ve sosyalistleri, yeni sistemin kapitalistleri olmuşlardır.

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Sosyoloji</span> toplumun oluşum, işleyiş ve gelişim yasalarını inceleyen bilim dalı

Sosyoloji veya toplum bilimi, toplum ve insanın etkileşimi üzerinde çalışan bir bilim dalıdır. Toplumsal (sosyolojik) araştırmalar sokakta karşılaşan farklı bireyler arasındaki ilişkilerden küresel sosyal işleyişlere kadar geniş bir alana yayılmıştır. Bu disiplin insanların neden ve nasıl bir toplum içinde düzenli yaşadıkları kadar bireylerin veya birlik, grup ya da kurum üyelerinin nasıl yaşadığına da odaklanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Émile Durkheim</span> Fransız toplum bilimci (1858 – 1917)

Émile Durkheim, Fransız sosyolog, sosyolojinin kurucularından sayılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Eğitim sosyolojisi</span> EĞİTİM

Eğitimsel toplum bilimi, eğitim kurumlarını ve okullaşma ile modern endüstri toplumlarında okullaşma sistemlerini, ‘okul ile toplumsal yapı arasındaki ilişkileri konu alan, eğitim kurumunun toplumun diğer büyük kurumsal düzenleriyle, yani iktisat, politika, din vb. ile olan ilişkilerini sosyolojinin yöntemleri ve bakış açısıyla araştıran sosyoloji dalı.

<span class="mw-page-title-main">Marksizm</span> Alman filozof Marxın düşüncelerine dayanan devrimci sosyalist akım

Marksizm, özgün bir siyasal felsefe akımı, tarihin diyalektik materyalist bir yorumuna dayanan ekonomik ve toplumsal bir dünya görüşü, kapitalizmin Marksist açıdan çözümlenmesi, bir toplumsal değişim teorisi, Karl Marx'ın ve Friedrich Engels'in çalışmalarından çıkarılan, insanın özgürleşmesiyle ilgili bir düşünce sistemidir.

<span class="mw-page-title-main">Din sosyolojisi</span> sosyolojinin bir dalı

Din sosyolojisi, dini kurum ve dini yapılanmaları, dini temalarla toplumsal yapı arasındaki ilişkileri ve dinin toplum, toplumun din üzerindeki etkilerini araştıran bilimsel bir disiplindir. Din sosyologları toplumun din üzerinde dinin toplum üzerindeki etkilerini bir başka deyişle toplum ve din arasındaki diyalektik ilişkiyi açıklamaya çalışır.

Elitizm, bir elitin veya bir azınlığın yönetmesi gerektiği fikri veya yönetim işinin bir elit veya azınlık tarafından yapılması anlamına gelir. Siyaset teorisinde üç tür elitizmden söz edilebilir: Normatif elitizme göre, elit yönetimi arzuya şayandır; zira, yönetim en akıllıların veya en iyilerin elinde olmalıdır.

Ünsal Oskay, Türk sosyolog, iletişim bilimcisi ve çevirmen. Kitle iletişim teorileri, popüler kültür, iletişim sosyolojisi, kültür sosyolojisi, Frankfurt Okulu, estetik, edebiyat, müzik ve sanat felsefesi konularında çok sayıda çalışması olan Oskay, Türkiye'de iletişim bilminin kurucusu sayılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Gaetano Mosca</span> İtalyan siyaset bilimci ve gazeteci

Gaetano Mosca, İtalyan siyaset bilimci, gazeteci ve bürokrat. Yönetici Sınıflar teziyle elitizm teorisinin gelişmesine yardımcı olmuştur. Vilfredo Pareto ve Robert Michels ile birlikte elitizmin İtalya'da savunucularından biridir.

<span class="mw-page-title-main">Manuel Castells</span>

Manuel Castells Oliván, İspanyol sosyologdur.

Elit veya seçkin sınıf, siyaset ve sosyoloji teorisinde, bir grupta orantısız miktarda servet, ayrıcalık, siyasi güç veya beceriye sahip olan küçük bir grup güçlü insandır. Cambridge Sözlüğü tarafından tanımlanan "elit", "benzer türdeki diğerlerine kıyasla en iyi veya en güçlü olarak kabul edilen kişi veya kuruluşlardır."

<span class="mw-page-title-main">Egemen sınıf</span> egemenliği ve yönetimi elinde tutan ve toplumun gidişatına yön veren sosyal sınıf

Egemen sınıf ya da iktidar sınıfı, egemenliği ve yönetimi elinde tutan ve toplumun gidişatına yön veren sosyal sınıfı tanımlayan terim. Marksist terminolojiye göre bu sınıf burjuvazi olarak adlandırılır ve devlet aygıtıyla birlikte onun kolluk kuvvetlerini kullanarak işçi sınıfı başta olmak üzere diğer ezilen sınıflara baskı kurar.

<span class="mw-page-title-main">Tarihsel sosyoloji</span>

Sosyoloji ve tarih arasında yer alan bir araştırma disiplinidir. Bu iki kavram arasında sıkı bir ilişki bulunur. En yüzeysel anlamıyla tarihi, geçmişteki olaylara ait bilgilerin keşfedilip, toplanması ve bir araya getirilip sunan bilim olarak tanımlarsak sosyolojiyi de tarih boyunca yaşayan insanların, toplumların çeşitli yönlerini inceleyen bilim olarak kabul etmeliyiz. Bir tarihi olay örneği ile sosyoloji tarih ilişkisini anlayabiliriz. Her tarihi olay bir sosyo-kültürel olaydır. Sosyoloji de bu sosyo-kültürel olayları, sosyal ilişkileri araştırır. Böylece tarih ile sosyoloji birbirleriyle örtüşür.

<span class="mw-page-title-main">Üst sınıf</span>

Modern toplumlarda üst sınıf, alt sınıfa eks olarak, en yüksek sosyal statüye sahip, genellikle toplumun en zengin üyeleri olan ve en büyük siyasi güce sahip olan insanlardan oluşan sosyal sınıftır.

<span class="mw-page-title-main">Siyaset sosyolojisi</span>

Siyaset sosyolojisi, devlet ve sivil toplumdan aileye kadar uzanan politik fenomenlerin sosyolojik analizi, araştırması vatandaşlık, toplumsal hareketler ve sosyal güç kaynakları gibi konuları araştırmakla ilgilenen bir bilim disiplinidir. Siyaset sosyolojisinin konusu toplumsal bağlamı içinde iktidardır. 19. yüzyıl ile beraber genel olarak toplumsal ve özel olarak siyasal düşüncenin bilimselleşmeye başladığı görülmüştür. Teknoloji, sanayileşme gibi unsurlar kalabalıklaşmayı beraberinde getirmiş, kalabalıklaşma ise siyasal düşünceye yönelim sağlamıştır.

Çatışma teorileri, toplumu içindeki farklı gruplar arasındaki eşitsizliklere odaklanarak inceler. Toplumu oluşturan gruplar arasındaki rekabetten kaynaklanan çıkar çelişkisini ele alan, çatışmanın toplumun gelişimi açısından önemli bir yeri olduğunu dile getiren teori. Toplumların genel yapısını çözümleyen bir yaklaşım olarak, işlevselciliğe karşı oluşturulmuştur. İçinde üç kabulü bulundurur:

Sınıfsız toplum, toplumu oluşturan bireylerin statü,mülkiyet veya destekledikleri siyasi birlik gibi özelliklerle eşit olmayan konumlara dağılmadıkları toplum düzeni.

<span class="mw-page-title-main">Kamu sosyolojisi</span>

Kamu sosyolojisi, akademik olmayan izleyicilerle etkileşim kurmak için sosyolojinin disiplin sınırlarını genişletmeyi vurgulayan daha geniş sosyoloji disiplininin bir alt alanıdır. Belki de en iyi, belirli bir bilimsel yöntem, teori veya bir dizi politik değerden ziyade bir sosyoloji tarzı olarak anlaşılması daha makul bir yoldur. Yirmi birinci yüzyıldan beri bu terim, 2004 Amerikan Sosyoloji Derneği (ASA) başkanlık konuşmasında kamu sosyolojisinin disipline edilmesi için ateşli bir çağrıda bulunan Berkeley sosyologu Michael Burawoy ile geniş çapta ilişkilendirilmiştir. Burawoy konuşmasında, halk sosyolojisini, öncelikle diğer akademik sosyologlara hitap etmekle ilgilenen bir sosyoloji biçimi olan "profesyonel sosyoloji" olarak adlandırdığı olguyla karşılaştırır.

Sosyoloji, insan ve toplumların ilişkilerini ele alan bir bilim dalıdır. Konu bakımından, birçok konuyu ele alabilir. Din, siyaset, kültür, ırk ve sosyal sınıf gibi birçok konu sosyoloji biliminin araştırması kapsamındadır.

Sosyolojik Tahayyül, Amerikalı sosyolog C. Wright Mills'in Oxford University Press tarafından yayınlanan 1959 tarihli bir kitabıdır. İçinde, benlik ve toplum arasındaki ilişkinin anlaşılabileceği araçlar olan sosyolojik tahayyül fikrini geliştirir.

Felsefe, siyaset bilimi ve sosyolojide seçkinci teori ya da elit teorisi, toplumdaki iktidar ilişkilerini tanımlamaya ve açıklamaya çalışan bir devlet teorisidir. Teori, ekonomik elit ve politika yapıcı ağların üyelerinden oluşan küçük bir azınlığın en fazla güce sahip olduğu ve bu gücün demokratik seçimlerden bağımsız olduğunu ileri sürer.