İçeriğe atla

Buzdolabı anne teorisi

Buzdolabı anne teorisi, otizmin anne sıcaklığının eksikliğinden kaynaklandığına dair bir teoridir. Güncel araştırmalar, otizmin nedenleri arasında genetik faktörlerin yanı sıra[1] çevresel faktörlerin de bulunduğundan şüphelenildiğini göstermektedir.[2]

Buzdolabı anne ve buzdolabı ebeveynleri terimleri, otizm veya şizofreni teşhisi konan çocukların anneleri için 1950'lerde kullanılmaya başlandı. Leo Kanner 1943'te otizmi ilk kez belirlediğinde, otistik çocukların ebeveynleri arasında sıcaklık eksikliğine dikkat çekti. Ebeveynler, özellikle anneler, sık sık çocuklarının katı ritüelleri, konuşma güçlüğü ve kendi içine kapanmayı içeren tipik olmayan davranışlarından sorumlu tutuldu.

Teorinin kökenleri

Leo Kanner, otizmi ilk kez tanımlayan 1943 tarihli makalesinde, otistik çocukların babaları ve anneleri arasında sıcaklık eksikliği olarak gördüğü şeye dikkat çekti.[3] 1949 tarihli bir makalesinde Kanner, otizmin "gerçek bir anne sıcaklığı eksikliği" ile ilişkili olabileceğini öne sürmüş, babaların nadiren çocuk oyununa düşkün olduklarını kaydetmiş ve çocukların "başından itibaren ebeveynlerinin soğukluğuna, takıntılarına ve sadece fiziksel ihtiyaçlarını mekanik bir şekilde karşılanmasına" maruz kaldığını gözlemledi. "Çözülmeyen buzdolaplarına özenle bırakıldılar. İçlerine kapanmaları, böyle bir durumdan kaçıp yalnızlık içinde rahatlık arama eylemi gibi görünüyor."[4] 1960'taki bir röportajda Kanner, otistik çocukların ebeveynlerini açık bir şekilde "sadece çocuk üretecek kadar buzlarını çözmüş" şeklinde tanımladı.[5] Bununla birlikte, Kanner'in orijinal makalesinde, yalnızca bir ebeveyn grubu "soğuk" olarak tanımlanıyordu ve metin yakından incelendiğinde birçok aile üyesinin bir nörolojik azınlığa ait olduğu çıkarılıyordu.[6]

Chicago Üniversitesi'nden Bruno Bettelheim bu teorinin hem halk hem de tıp kurumları tarafından yaygın olarak kabul görmesinin kolaylaşmasında etkili oldu. Bettelheim, 1944 yılında "ebeveynektomi"den fayda göreceğini düşündüğü bu tür çocuklar için yatılı tedavi ortamı olarak Chicago Üniversitesi Sorunlu Çocuklar için Ortojenik Okul'un müdürü olarak işe alındı. Bu, otizmin bir ebeveynlik bozukluğu olarak görülmesinin zirvesiydi.[7]

Bettelheim daha sonra otizm hakkındaki teorilerini 1967 tarihli "Empty Fortress: Infantile Autism and Birth of the Self" [Boş Kale: İnfantil Otizm ve Benliğin Doğuşu] adlı kitabında açıkladı.[8] Kitapta otizmi bir toplama kampında tutsak olmakla karşılaştırdı:

Bir toplama kampındaki mahkûmların içinde bulundukları kötü durum ile çocuklarda otizme ve şizofreniye yol açan koşullar arasındaki fark, elbette, çocuğun önceden bir kişilik geliştirme şansının hiç olmamasıdır.

1950'lerde ve 1960'larda otizmin biyomedikal nedenleri daha açıklanmamışken otizmin semptomları bilim insanlarınca ilk defa belirlenmişti. Bettelheim ve bazı psikanalistler[] otizmin annelerin soğuk, mesafeli ve çocuğu istemeyen tavırlarından kaynaklandığını, böylece çocukların "düzgün bağ" kurmasının önüne geçildiğini savundu.

Teori, tıp camiası tarafından benimsendi ve 1960'ların ortalarına kadar büyük ölçüde tartışmasız bir şekilde kabul edildi ancak 21. yüzyıla gelindiğinde kabul edilirliği azaldı. 1960'larda yayınlanan birçok makale ve kitap otizmin anne şefkatinin eksikliğinden çıktığını savundu ancak 1964'te otistik bir oğlu olan psikolog Bernard Rimland otizmin nedenlerini yanlış tanımlayan algıya karşı bir kitap yayımladı. Infantile Autism: The Sydrome and it Implications for a Neural Theory of Behavior [İnfantil Otizm: Sendrom ve Nöral Davranış Teorisi için Etkileri] adlı kitabında buzdolabı anne hipotezine doğrudan saldırdı.

1969'da Kanner, günümüzde Amerika Otizm Derneği olarak tanınan kurumun ilk yıllık toplantısında buzdolabı anne sorununu ele aldı ve şunları söyledi:

İlk yayından sonuncuya kadar, bu durumdan kesin olmayan terimlerle "doğuştan" olarak bahsetmiştim. Ancak ebeveynlerin bazı özelliklerini kişiler olarak tanımladığım için, "hepsi ebeveynlerin hatasıdır" sözüm sık sık yanlış bir şekilde alıntılandı.[9]

Leo Kanner'ın değişen görüşleri

In a Different Key: The Story of Autism (2016) kitabına göre, Leo Kanner'ın 1943 tarihli orijinal makalesi "çocuğun yalnızlığının" "hayatın en başından itibaren" açık olduğunu belirtiyordu. Dahası, otizm ve şizofreni arasındaki farkı da ortaya koydu. Otizm bir çocuğun kalıtımının bir parçasıyken şizofreni ilerleyen yaşlarda geliştirilir.[10]

Bu ilk makaleye tıp literatüründe çok az atıfta bulunuldu. Anlattığı durum tek bir gazete ya da dergi makalesinde konuşulmadı. Buna ek olarak, dünyanın diğer bölgelerindeki doktorlar Kanner'in gözlemlerini doğrulamıyordu. Bu nedenle 1950'de neredeyse tüm otizm vakalarının tamamı Kanner tarafından teşhis edildi.[10]

Kanner, çok saygı duyduğu New Yorklu psikiyatrist Louise Despert ile posta yoluyla uzun süre sohbet etti. Kanner teorilerini savunurken, Despert çocuk şizofrenisinden başka hiçbir şey gözlemlemediğini iddia etti. Kanner bir sonraki ders kitabını revize ettiğinde, otizmi şizofreni kategorisine soksa da bir alt başlık olarak korudu.[10]

"Correcting the Record: Leo Kanner and Autism" ["Kayıtları Düzeltme: Leo Kanner ve Otizm"] başlıklı 2016 tarihli bir makalede Dr. James Harris ve Dr. Joseph Piven, Kanner'in ebeveynleri suçladığı bir ara dönemden geçmediğini iddia ediyor. Bunun yerine, Kanner, ilerleyen yıllarda daha geniş otizm fenotipinin bir parçası olarak görülebilecek ebeveynlerin özelliklerini tanımlıyordu. Örneğin, 1956 tarihli bir makalede Kanner ve bir ortak yazar şöyle yazmıştı: "Eğer biri başarılı bir şekilde otistik olarak tanımlanan ebeveynlerin kişiliklerini düşünürse, büyük olasılıkla ebevynlerde daha hafif semptomlar gözlemlenebilir ve ebeveynlerde gizli kalmış bu yapı çocuklarda tam olarak ortaya çıkabilir." Buna ek olarak, 1940'ların başı hâlâ öjeniğin saygı gördüğü bir dönemdi ve Amerika Birleşik Devletleri'nde zihinsel engelli kişilerin kısırlaştırılması yasaldı. Üstelik bu dönemde klinik ve bilimsel camiada erken yaşam deneyimlerine ağırlık veren psikanaliz baskın görüştü. Buna ek olarak, eğer otizm aslında olumsuz ebeveynlikten kaynaklanıyorsa, bu çocuğun ve/veya ailenin tedavisi için daha fazla umut sunuyordu.[11]

1949'da Kanner otizm üzerine üçüncü büyük makalesini yayınladı. In a Different Key makalesine göre, anne soğukluğunu suçlamaya başladı. Önceden Donald Triplett'in annesi Mary hakkında söyleyecek olumlu şeyler söylerken, şimdi Mary'yi "soğuk" gösteren bir portre çiziyordu. Genel olarak ebeveynleri, çocuklarının otistik özelliklerinden en azından kısmen sorumlu olarak tasvir etti.[10]

Ebeveynleri suçlamak ve özellikle anneleri suçlamak, toplumun daha geniş kesimlerinde yankılanıyor gibiydi. Örneğin, Kanner anneleri suçladıktan sonra Time dergisi otizm üstüne makale çıkarmak istedi. Kanner 1951 yılını otizmin daha geniş bir şekilde anlaşılması için bir dönüm noktası olarak gördü. On yıl içinde, çeşitli düşünürler ve klinisyenler tarafından yaklaşık elli iki makale ve bir kitap yayımlandı. Otizm önce Hollanda'da olmak üzere yurt dışında da teşhis edilmeye başlandı.[10]

In a Different Key'in ciltli versiyonunda (2016), yazarlar John Donvan ve Caren Zucker "Kanner, otizmin doğuştan geldiğine dair ilk inancına bağlı kalmak yerine fikir değiştirdi" diyordu. Yazarlar ayrıca, "buzdolabı-anne efsanesinin uzun yıllar dünyaya yayıldığını" belirtiyorlardı.[12]

Otizm spektrumunda çocuklu çiftler için düzenlenen 1969 tarihinde ABD'de düzenlenen bir kongrede yaptığı konuşmada Kanner, "Bu vesileyle, sizi ebeveyn olarak resmen aklıyorum" dedi. Bununla birlikte, Çocuk Psikiyatrisi kitabının 1979 baskısında, çocukluk şizofrenisinin (1970'lere kadar otizm yerine sıklıkla kullanılırdı), bir kişinin genetik altyapısından çok ebeveyn tutumları ile daha yakından ilişkili olduğunu belirtir.[13][14]

Diğer önemli psikiyatristler

1950'lerden 70'lere kadar büyük eserlerini yazan Silvano Arieti için otistik düşünce ve paleolojik düşünce dediği terimler görünüşe göre aynı fenomendir. Paleolojik düşünce, hem günümüz şizofreni hastalarında hem de ilkel insanlarda gözlenen bir özelliktir, temelleri Aristotelesçi olmayan mantığa dayanan bir düşünce türüdür. Otistik bir çocuk kendisinden "sen" diye bahseder ve sıklıkla annesinden "ben" diye söz eder. "Sen" bir "sen" olarak kalır ve "Ben"e dönüştürülmez.[15]

Margaret Mahler ve meslektaşları için otizm, anneyi yaşayan birincil nesne olarak deneyimleyemeyen çocukların savunmasıdır. Onlara göre otizm, farklılaştırma ve deanimasyon girişimidir.[16] Simbiyotik otistik sendrom "Mahler sendromu" olarak adlandırılırdı. Çünkü Mahler bunu ilk olarak tanımlayan kişidir. Bu sendromda çocuk kendini anneden ayırt edemez.

Arieti, otistik bir eğilimin sosyalleşme sürecinde bir tür bozukluğun işareti olduğu ve otistik ifadeler ortaya çıktığında, çocuk ile ebeveynleri, özellikle de şizojen anne ile çocuk arasında bir tür sorun olduğunun varsayılması gerektiğini belirtti. Arieti, otistik ifadeler kullanan çocukların sosyal olarak bağ kuramayan çocuklar olduğunu gözlemledi.

Şizofreninin Yorumlanması kitabında (1955) Arieti, normal bir sosyalleşme süreci için ebeveyn-çocuk ilişkilerinin normal olması gerektiğini savunmuştur. Sevgi dolu veya kaygısız ebeveyn tutumları sosyalleşmeyi destekler. Arieti, yalnızca ebeveyn-çocuk ilişkilerinin ilk sosyal eylem ve sosyalleşmenin başlıca itici gücü olduğunu değil, aynı zamanda toplumu kabul etmek veya reddetmek için bir uyarıcı olduğunu iddia etti. Bu bakış açısına göre çocuğun benliği, ebeveynlerin çocuğa yönelik duygularının, düşüncelerinin ve tutumlarının bir yansımasıdır. Otistik çocuklar aşırı bir sosyalleşme bozukluğu gösterirler ve insanlarla herhangi bir ilişki kurmak istemezler. İnsanları bilinçlerinden "çıkarırlar". Arieti'ye göre ebeveynlerin korkusu diğer yetişkinlere kadar uzanır: insanlarla iletişimi kesme eğilimi.

Teorinin kalıcılığı

Peter Breggin'in 1991 tarihli Toksik Psikiyatri kitabına göre, otizmin psikojenik teorisi, bilimsel nedenlerle değil, ebeveyn kuruluşlarının politik baskısı nedeniyle terk edildi. Örneğin, bazı vaka raporları, derin kurumsal yoksunluğun yarı otistik semptomlarla sonuçlanabileceğini göstermiştir.[17] Klinisyen Frances Tustin, hayatını teoriye adadı:

Otizmin çocukların psikojenik doğası kaynaklı nörolojik bir bozukluk olduğu unutulmamalıdır. Yani bebeklere karşı taciz edici ve travmatik tutumtan kaynaklanmaktadır. ... Amerikan toplumu, bebeklerini sevemeyecek ve onlara bakamayacak kadar meşgul olan ebeveynlerin zalimce tutumunun bir sonucu olarak travma geçiren ve beyni zarar gören milyonlarca çocuğa verilen zararın nedenleri olduklarını ısrarla reddediyor.[18]

Çocuk istismarının sonuçlarının en tanınmış yazarlarından biri olan Alice Miller, otizmin psikojenik olduğunu ve çocuk istismarıyla ilgili gerçeklerden korkmanın, bildiği neredeyse tüm otistik terapi türlerinin ortak özelliği olduğunu ileri sürmüştür. Miller, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki birkaç otizm terapi merkezini ziyaret ettiğinde, çocuk hikâyelerinin "hem doktorlarda hem de annelerde benzer şekilde korku uyandırdığını" fark etti:

Gruba ne olduğunu gözlemleyerek bir gün geçirdim. Ayrıca çocukların yakın çekim videolarını inceledim. Gün geçtikçe daha açık ve net hale gelen şey, tüm bu çocukların geçmişte ciddi bir ıstırap çekmiş olmasıydı. Ancak buna asla değinilmedi. ... Terapistlerle ve annelerle yaptığım sohbetlerimde, çocukların hayat hikâyelerini araştırdım. Gerçekler önsezimi doğruladı. Ancak hiç kimse bu gerçekleri ciddiye almaya istekli değildi.[19]

Arieti ve Tustin gibi Miller da, yalnızca empatik ebeveyn tutumlarının çocuğun kişiliğinin tamamen gelişmesini sağladığına inanıyordu.

1968 yılında aralarında Michael Rutter [en]'ın bulunduğu bir grup bilim adamı, Bernard Rimland'dan da etkilenerek, nörobiyolojik çalışmalarla otistik spektrum bozukluğu olan çocuğa sahip ailelerin, çocuklarını diğer ailelerden farklı bir biçimde yetiştirmediklerini deneysel araştırmalarla ortaya koymuşlardır. Bu nedenle araştırmacılar, otistik spektrum bozukluğunun nörobiyolojik araştırmaların sonuçlarını kabul etmişlerdir. Daha sonra araştırma yapan bilim adamları ise ergenlik dönemindeki otistik spektrum bozukluğu olan çocukları incelediklerinde, otistik spektrum bozukluğunun anne-baba uygulamaları ile bağlantılı olduğuna ilişkin bir kanıt bulamadıklarını rapor etmişlerdir.[20]

1977 yılında Susan Folstein ve Michael Rutter'ın, otizmin genetik temelleri olabileceğini göstermesi, bu alanda önemli bir dönüm noktası olmuştur. Otizmin genetik temeli olduğu saptansa ve çevresel etkenlerle kısmen ilişkileri görülse de, erken başlayan bir sinir sistemi bozukluğu olan otizmin nedeni tamamen açıklanamamaktadır.[21]

Michael Rutter 1978 yılında da, dil bozuklukları, sosyal yetersizlikler ve stereotipik davranışlar olarak üç ayrı davranış boyutu daha ekleyerek otizm tanımının kapsamını genişleterek yenilenmesini sağlamıştır.[20]

Amerika Birleşik Devletleri'nde yaygın bir şekilde reddedilen buzdolabı anne teorisi, 2000'li yıllarda (azalarak da olsa) hâlâ Fransa[22] ve diğer Avrupa ülkelerinde bir miktar desteğe sahip ve büyük ölçüde Güney Kore'de otizmin nedeni olduğuna inanılıyor.[23] University College Cork'tan akademik psikolog Tony Humphreys, İrlanda Psikoloji Derneği'nin kınamasına rağmen soğuk ebeveynlik teorisinin önde gelen İrlandalı savunucularından biridir.[24]

Modern alternatifler

Modern fikir birliği, otizmin kalıtsallığının karmaşık olmasına ve iyi anlaşılmamasına rağmen, otizmin güçlü bir genetik temele sahip olduğu üzerinedir.[25] Ayrıca, bebeklerin anne rahminde ve doğum sonrası pestisitlere, virüslere ve ev kimyasallarına maruz kalmasının da sendromu tetiklediği belirtilmiştir.[2]

Son zamanlarda yapılan araştırmalar, ebeveyn sıcaklığının, övgüsünün ve ilişki kalitesinin otistik ergenlerde ve yetişkinlerde davranış sorunlarının azalmasıyla ilişkili olduğunu ve ebeveyn eleştirilerinin uyumsuz davranışlar ve semptomlarla ilişkili olduğunu gösterse de bu fikirler buzdolabı anne hipotezinden farklıdır.[26]

Otizm spektrumundaki bebek ve yeni yürümeye başlayan otizm spektrumundaki çocuklar, bağlanma davranışları açısından diğer bebeklerden ve yeni yürümeye başlayan çocuklardan ortalama olarak farklı değildir. "Düzensiz bağlanma" sergileyen otistik bebeklerin alt kümesi için bu, ebeveynlerin davranışlarından çok zihinsel engelle daha kolay açıklanabilir.[27]

Otizmin temel olarak genetik bir bozukluk olduğu gerçeği, Bettelheim'ın gözlemlerinin doğru ancak açıklamasının yanlış olduğunu gösteriyor. Otizmi olan çocukların ebeveynlerinden birinin veya her ikisinin otizme sahip olma olasılığı, tipik çocukların ebeveynlerine göre daha yüksektir. Otizmi olan kişilerde ortak olan ve bazıları tanı için gerekli olan kimi özellikler, bebeklerinin ihtiyaçlarını önceden gören sıcak bir ebeveyn olmakla tutarsızdır. Yine de çocuklardaki otizm, muhtemelen otizmli ebeveynler tarafından yetiştirilmenin etkisinden ziyade genetik yatkınlıktan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle Bettelheim'ın görüşleri ancak kısmen doğru olabilir. Otizmli çocukların soğuk veya mesafeli görünen bir ebeveyne sahip olma olasılığı daha yüksektir, ancak bu, çocuğun otizminin nedeni değildir.[28]

Buzdolabı anne teorisi, uzun yıllardır yapılan araştırmalarla geniş ölçüde çürütülmüştür. Ebeveynlerin davranışları veya ekonomik durumlarının otizmin nedeni olduğu reddedilmektedir.[29]

Belgesel

2002'de Kartemquin Films, 1950'li ve 1960'lı yıllarda Amerikalı annelerle ve çocuklarının otizminden dolayı anneleri suçlayan tıbbi kurumların anlatıldığı bir belgesel olan Buzdolabı Anneleri'ni yayınladı. Prömiyeri 2002 yazında Amerika Birleşik Devletleri PBS tarafından yayınlandı. PBS web sitesi filmi şöyle tanımadı: "Bugün tamamen itibarını yitirmesine rağmen, 'buzdolabı anne' teşhisi binlerce otistik çocuğu sorgulanabilir tedavilere ve annelerinin kendilerinden şüphe ettiği ve suçluluk duygusu çektiği uzun bir kâbusa mahkûm etti. David E. Simpson, J.J. Hanley ve Gordon Quinn ve Kartemquin Eğitim Filmleri'nin yeni filmi Buzdolabı Anneleri'inde bu anneler hikâyelerini ilk defa anlattılar."[30][31][32]

Konuyla ilgili eserler

Kaynakça

  1. ^ "Autism" (İngilizce). 27 Ocak 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020. 
  2. ^ a b "New Study: Autism Linked to Environment" (İngilizce). 20 Mart 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020. 
  3. ^ Kanner L (1943). "Autistic disturbances of affective contact". Nerv Child. 2: 217-50.  Reprinted in Kanner (1968). "Autistic disturbances of affective contact". Acta Paedopsychiatr (İngilizce). 35 (4): 100-36. PMID 4880460. One other fact stands out prominently. In the whole group, there are very few really warmhearted fathers and mothers.... The children's aloneness from the beginning of life makes it difficult to attribute the whole picture exclusively to the type of the early parental relations with our patients. 
  4. ^ Kanner L (1949). "Problems of nosology and psychodynamics in early childhood autism". Am J Orthopsychiatry (İngilizce). 19 (3): 416-26. doi:10.1111/j.1939-0025.1949.tb05441.x. PMID 18146742. 
  5. ^ "The child is father". TIME (İngilizce). 25 Temmuz 1960. 21 Temmuz 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Temmuz 2007. 
  6. ^ "Autistic disturbances of affective contact. Nerv. Child" (PDF). This Week’s Citation Classic (İngilizce) (25): 217-50. 18 Haziran 1979. 13 Temmuz 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 22 Ekim 2020. 
  7. ^ Krueger, Robert F.; Simonsen, Erik, (Ed.) (2011). Contemporary Directions in Psychopathology. Scientific Foundations of the DSM-V and ICD-11 (İngilizce). New York City: Guilford Press. s. 555. ISBN 978-1-60623-533-1. 12 Mayıs 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020. 
  8. ^ The empty fortress : infantile autism and the birth of the self (İngilizce). Free Press. 1967. ISBN 0029031400. 
  9. ^ "'Refrigerator mother' tosh must go into cold storage" (İngilizce). autismconnect. 27 Eylül 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Temmuz 2007. 
  10. ^ a b c d e In a Different Key: The Story of Autism, (İngilizce) John Joseph Donvan, Caren Brenda Zucker, Penguin Random House, 2016, pages 89-91 5 Kasım 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi: "In a Different Key, Donvan, Zucker, 2016" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış (Bkz: )
  11. ^ Correcting the Record: Leo Kanner and Autism—Pioneering researcher's work has been misrepresented 22 Ekim 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., (İngilizce) MedPage Today, James Harris, MD, Joseph Piven, MD, April 27, 2016.
  12. ^ In a Different Key [Hardcover], Donvan, Zucker, 2016, sayfa 92.
  13. ^ Autism Spectrum Disorders, (İngilizce) edited by David Amaral, Geraldine Dawson, and Daniel Geschwind, Oxford University Press, 2011, Introduction, "Autism Turns 65: A Neurologist's Bird's Eye View," by Isabelle Rapin.
  14. ^ Sanua (1990). "Leo Kanner (1894?1981): The man and the scientist". Child Psychiatry & Human Development (İngilizce). 21 (1): 3-23. doi:10.1007/BF00709924. PMID 2204518. 
  15. ^ Interpretation of Schizophrenia. 2nd (İngilizce). Northvale, NJ: Aronson. 1974. ISBN 978-1-56821-209-8. 
  16. ^ "Severe emotional disturbances in childhood: psychosis". American Handbook of Psychiatry (İngilizce). 1. Basic Books. 1959. ss. 816-39. OCLC 277737871. 
  17. ^ "Quasi-autistic patterns following severe early global privation. English and Romanian Adoptees (ERA) Study Team". J Child Psychol Psychiatry (İngilizce). 40 (4): 537-49. 1999. doi:10.1017/S0021963099003935. PMID 10357161. 
  18. ^ Tustin F (1991). "Revised understandings of psychogenic autism". Int J Psychoanal (İngilizce). 72 (Pt 4): 585-91. PMID 1797714. 
  19. ^ Breaking Down the Wall of Silence: The Liberating Experience of Facing Painful Truth (İngilizce). Dutton. 1991. ss. 48-49. ISBN 978-0-525-93357-1. 
  20. ^ a b "Otizmin Tarihçesi". Otizm Spektrum. 2019. 30 Mart 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020. 
  21. ^ Özgüner, Prof. Dr. Özgür (2019). "Otizm Spektrum Bozuklukları". www.ozguroner.dr.tr. 11 Eylül 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020. 
  22. ^ "Introduction to Autism in France: A Really Silly Psychiatric System !". Support The Wall – Autism (İngilizce). 2 Ocak 2012. 20 Aralık 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Şubat 2012. 
  23. ^ Cohen D (23 Ocak 2007). "Breaking down barriers". The Guardian (İngilizce). 19 Mayıs 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Temmuz 2007. 
  24. ^ "Controversial autism article should be retracted – Psychological Society of Ireland". The Journal.ie (İngilizce). 9 Şubat 2012. 8 Haziran 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020. 
  25. ^ "Advances in autism genetics: on the threshold of a new neurobiology". Nat Rev Genet (İngilizce). 9 (5): 341-55. 2008. doi:10.1038/nrg2346. PMC 2756414 $2. PMID 18414403. 
  26. ^ "Symptoms and behavior problems of adolescents and adults with autism: effects of mother-child relationship quality, warmth, and praise". Am J Ment Retard (İngilizce). 113 (5): 387-402. 2008. doi:10.1352/2008.113:387-402. PMC 2826841 $2. PMID 18702558. 
  27. ^ Dua V (2008). "Commentary on Separation, autism, and residential treatment: tapping the strengths of the ASD parent". J Can Acad Child Adolesc Psychiatry (İngilizce). 17 (1): 28. PMC 2247445 $2. PMID 18392164. 
  28. ^ Yoon† (31 Mart 2020). "Genetic and Epigenetic Etiology Underlying Autism Spectrum Disorder". Journal of Clinical Medicine (İngilizce). J. Clin. Med. 2020, 9, 966; doi:10.3390/jcm9040966: 1-27. 
  29. ^ Ercan, Prof. Dr. Eyüp Sabri. "Doğru Bilinen Yanlışlar". Otizm Ailem. 5 Nisan 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020. 
  30. ^ "Refrigerator Mothers". kartemquin.com. 31 Ekim 2006 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020. 
  31. ^ Refrigerator Mothers 12 Ekim 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., (İngilizce) PBS, ilk gösterim: 16 Temmuz 2002.
  32. ^ itvs 12 Mart 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., includes listing of awards for Refrigerator Mothers in 2002. (İngilizce)

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Otizm</span> Bilinçsel ve zihinsel rahatsızlık

Otizm, üç yaşından önce başlayan ve ömür boyu süren, sosyal etkileşime ve iletişime zarar veren, sınırlı ve tekrarlanan davranışlara yol açan beynin gelişimini engelleyen bir rahatsızlıktır. Bu belirtiler otizmi, Asperger sendromu gibi daha hafif seyreden otistik spektrum bozukluğundan (OSB) ayırır. Otizm kalıtımsal kökenlidir ancak kalıtsallığı oldukça karmaşıktır ve OSB'nin kökeninin çoklu gen etkileşimlerinden mi yoksa ender görülen mutasyonlardan mı kaynaklandığı çok açık değildir. Nadir vakalarda, doğum sakatlıklarına neden olan etmenlerle yakından bağlantılıdır. Diğer görüşlere göre ise çocuklukta yapılan aşılar gibi nedenler tartışmalıdır ve aşı kökenli varsayımların ikna edici bilimsel kanıtları yoktur. 2007 yılında yapılan araştırmalara göre otizmin prevalansını 1.000 kişiye bir ya da iki vaka olarak tahmin eder, aynı araştırmalardaki tahminlere göre OSB yaklaşık 1.000 kişide altı vakadır ve erkeklerde rastlanma oranı kadınlara göre 4,3 kat daha fazladır. 2022 yılı CDC verilerine göre otizmin görülme sıklığı 44 çocuktan 1'e yükselmiştir. Otizm vakalarının sayısı 1980'lerden beri oldukça fazla oranda artmıştır. Bunun nedeni kısmen tanı koyma yöntemlerindeki değişikliklerdir; gerçek prevalansın artıp artmadığı anlaşılamamıştır.

<span class="mw-page-title-main">Asperger sendromu</span> belirge

Asperger sendromu (AS) ya da Asperger bozukluğu, sosyal etkileşimde zorluklar ve sınırlı, basmakalıp ilgi ve etkinliklerle tanımlanan otistik spektrum bozukluklarından (OSB) biridir. AS diğer OSB’lerden dil ve bilişsel gelişimde genel bir gecikme olmamasıyla ayrılır. Her ne kadar standart tanı ölçütleri arasında belirtilmemişse de motor sakarlık ve sıra dışı dil kullanımına sıklıkla rastlanır.

Otizm spektrum bozukluğu (OSB), yaygın sosyal etkileşim ve iletişim anomalileri ile şiddetli derecede sınırlı ilgi ve aşırı yineleyici davranış olarak görülen bir psikolojik durum spektrumudur.

Otizm Tanı Görüşmesi – Gözden Geçirilmiş, otizm ya da otistik spektrum bozukluğu olması ihtimali olan bireylerin ebeveynleri ile yapılan bir görüşmedir. Görüşme söz konusu kişinin tüm gelişimsel tarihçesini inceler, bir psikiyatrist ya da eğitimli bir profesyonel tarafından sakin bir ortamda gerçekleştirilir ve bir ila iki saat arasında sürer.

Otizm Tanı Gözlem Ölçeği, 1989 yılında yaratılan ve otizm ile ilgili sosyal ve iletişimsel davranışları değerlendirmek için kullanılan standartlaştırılmış tıbbi bir protokoldur. Protokol, değerlendirmeyi yapan ve değerlendirme yapılan arasında bir dizi planlanmış sosyal etkileşimden oluşur. Değerlendirme yapan, bireyin davranışlarını gözlemler ve önceden belirlenmiş gözlem kategorilerine göre bu davranışları değerlendirir. Kategorilendirilmiş gözlemler sayısal sonuçlara dönüştürülür. Araştırmalar ile belirlenmiş sayısal sonuç gruplandırması otizm ya da otistik spektrum bozukluğu olup olmadığına karar verilmesine yardımcı olur ve otistik belirtilerin standart bir değerlendirmesi yapılmış olur.

Regresif otizm normal gelişmeye başladığı görülen bir çocuğun yaklaşık 18 aylıktan itibaren konuşma va sosyal becerilerini kaybetmesi ve sonradan otizm tanısı konmasıyla ortaya çıkar. Otistik çocuklarda gerilemeyi tanımlamak için ayrıca otistik gerileme, otistik regresyon ve edinilmiş otizm sendromu gibi terimlerde kullanılabilir. Gerileme için standart bir tanımlama yoktur, ve kullanılan tanıma göre gerilemenin prevalansı değişir.

<span class="mw-page-title-main">Leo Kanner</span> Amerikalı ruh hekimi (1894 – 1981)

Leo Kanner otizm ile ilgili çalışmaları ile tanınan Avusturya doğumlu Amerikalı psikiyatrist ve doktordur.

Rett sendromu, yaygın gelişimsel bozukluklardan birisi olarak sınıflandırılan beyinsel gelişim bozukluğudur. Ancak bunun yanlış bir sınıflandırma olduğunu ve benzer şekilde otistik belirtiler gösteren frajil X sendromu, tüberoz skleroz ya da Down sendromunun yaygın gelişimsel bozukluklar olarak sınıflandırılabileceğini önesüren görüşler bulunmaktadır. Bu sendromun belirtileri kolaylıkla otizm ve Angelman sendromunun belirtileriyle karışır. Klinik belirtiler arasında baş büyüme hızının azalması ve bazen mikrosefali, küçük el ve ayaklar bulunur. Stereotipik ve yineleyici el hareketleri de gözlenir. Bilişsel bozukluk ve gerileme döneminde de sosyalleşme sorunları da belirtiler arasında görülür. Okula girdikleri dönemde sosyalleşme genellikle düzelir. Rett sendromu olan kız çocuklar gastrointestinal bozukluklara yakalanmaya yatkındır ve %80’i nöbet geçirir. Hemen hemen hiç sözel becerileri yoktur ve kadınların %50’si yürüyemez. Skolyoz, büyüme eksikliği ve kabızlık çok yaygındır ve sorunlu olabilir.

<span class="mw-page-title-main">Otizmin kalıtsallığı</span>

Otizmin kalıtsallığı, Otizm spektrum bozukluklarının nedenleri arasında en önemli yeri genetik faktörler tutmaktadır. İkizler üzerinde yapılan ilk çalışmalar otizmin kalıtsallığının %90'dan fazla olduğunu, bir başka deyişle genetik faktörlerin otizm vakalarının %90'ından fazlasını açıkladığını göstermiştir. Bu tahminin daha kesinleştirilmesi için ikizler üzerine yeni data ve yapısal genetik modeller gerekmektedir. Tek yumurta ikizlerinden yalnızca biri otistik olduğunda diğerinde genellikle öğrenme ve sosyal bozukluklar görülmektedir. Erişkin kardeşler için ise daha geniş olan otizm fenotipinin bir ya da birkaç özelliğine sahip olma riski %30'dur.

<span class="mw-page-title-main">Temple Grandin</span>

Temple Grandin, ABD'li hayvan bilimi uzmanı ve Colorado Devlet Üniversitesinde profesör, yazar, otizm aktivisti ve hayvancılık sektöründe hayvan davranışları alanında danışman. Hug box ismi verilen, otistik çocukları sakinleştirmek için kullanılan bir cihaz geliştirmiştir. Yaşamı Temple Grandin isimli ödüllü biyografik filmin konusunu oluşturur. Time 100 listesinde 2010 yılında "Kahramanlar" kategorisinde dünyanın en etkili 100 kişisi arasında yer almıştır..

Otizmin nedenleri, yaygın gelişimsel bozuklukların ana nedenleri.

Asperger sendromunun tanısı, standard tanı ölçütleri sosyal etkileşimde bozukluk, yineleyici ve stereotipik davranış ve ilgiler ve dil becerisi ile bilişsel gelişimde önemli bir gecikme olmamasıdır. Uluslararası standartın dışında ABD'de kullanılan ölçütler arasında gündelik yaşamda da önemli bozukluklar bulunmaktadır. Tanı için diğer ölçütler Peter Szatmari ve Christopher Gillberg tarafından önerilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Otizm hizmet köpeği</span>

Otizm hizmet köpeği, bağımsızlık kazanmalarında ve başkalarına benzer günlük yaşam aktivitelerini gerçekleştirmelerinde otizmli kişilere yardımcı olmak için eğitilmiş hizmet köpekleridir.

Sosyal duygusal gelişim, çocuk gelişiminin bir alanını kapsamaktadır. Çocukların duyguları anlama, deneyimleme, ifade etme ve yönetme becerilerini içeren bir gelişim alanıdır. Başkalarıyla anlamlı ilişkiler geliştirmesi kendisini daha iyi tanıyabilmesi ve daha iyi kararlar verebilmesi sosyal duygusal gelişimiyle birlikte gelişen becerilerdir. Kapasiteleri doğrultusunda kazandıkları gelişim ögelerini aşamalı olarak hayatlarına geçirdikleri bütünleştirici bir süreçtir. Bununla birlikte sosyal duygusal gelişim birçok ögeyi içeren fakat bunlarla sınırlı olmayan çok çeşitli beceri ve yapıları kapsamaktadır. Bahsedilen bu ögelerden bazıları şunlardır: öz farkındalık, ortak dikkat, oyun, zihin teorisi, öz saygı, duygu düzenleme, arkadaşlıklar ve kimlik gelişimi.

Çocuk ve ergen psikiyatrisi, çocuklarda, ergenlerde ve ailelerinde ruhsal bozuklukların tanı, tedavi ve önlenmesine odaklanan bir psikiyatri dalıdır. Psikiyatrik bozuklukların gelişimini ve seyrini etkileyen biyopsikososyal faktörleri ve çeşitli müdahalelere verilen tedavi yanıtlarını araştırır. Çocuk ve ergen psikiyatristleri, pediatrik popülasyondaki ruhsal bozuklukları tedavi etmek için öncelikle psikoterapi ve/veya ilaç kullanır.

<span class="mw-page-title-main">Dünya Otizm Farkındalık Günü</span>

Dünya Otizm Farkındalık Günü, Birleşmiş Milletler üyesi ülkeler tarafından her yılın 2 Nisan günü, dünya genelindeki otistik spektrum bozukluğuna sahip insanlarla ilgili farkındalık oluşturma amacıyla belirlenen özel bir gündür. Katar'ın Birleşmiş Milletler Temsilcisi Moza bint Nasır'ın önerisiyle Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 62/139 sayılı kararıyla tanımlanmış, 1 Kasım 2007'de tüm üyelerin desteğiyle kurulda kabul edilmiş ve 18 Aralık 2007 itibarıyla uygulanmaya başlanmıştır.

Otistik katatoni, otizm spektrum bozukluğu ve zihinsel engelli tüm yetişkinlerin kabaca yüzde 10'unu etkileyen bir bozukluk türüdür. Çoğu ciddi şekilde etkilenmez, ancak birkaçı bozukluğun en uç şekli olan stupor ve şiddetli heyecan sergiler. Heyecanın tam ifadesi bipolar bozukluğun bir işareti olabilir, ancak daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

<span class="mw-page-title-main">Video model öğrenme</span> Öğrenme metodu

Video model öğrenme, video kayıtlarını eğitim amaçlı kullanarak öğrenciye hedef davranışları öğretmek için uygulanan kanıta dayalı gözlemsel bir öğretme uygulamasıdır. Video modelden farklı olarak Video öz modellemede, bireyler kendilerini video üzerinde başarılı bir şekilde bir davranış sergilerken gözlemler ve daha sonra hedeflenen davranışı taklit eder. Video modelleme, sosyal iletişim öz bakım ve atletik performans dahil olmak üzere birçok beceriyi öğretmek için kullanılabilir; otizm spektrum bozukluğu olan çocuklar için ümit vadettiğini göstermiştir. Video modellemenin teorik kökleri, gözlem yoluyla öğrenme yeteneğine dikkat çeken Bandura'nın(1969) sosyal öğrenme kuramı çalışmasına dayanmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Stimleme</span> genellikle nöroçeşitli insanların kendini rahatlatmak için yaptığı tekrarlı hareketler

Stimleme, kendi kendini uyarma, kendini uyarıcı davranışlar veya özuyarım olarak bilinen davranış, fiziksel hareketlerin, seslerin, sözcüklerin, nesneleri hareket ettirmenin veya diğer davranışların tekrarlanmasıdır. Bu tür davranışlar bir dereceye kadar tüm insanlarda, özellikle gelişimsel yetersizlikleri olan insanlarda bulunur ve ayrıca otizm spektrumundaki kişilerde de sık görülür. Duyusal işleme bozukluğu teşhisi konan kişilerin de potansiyel olarak kendini uyarıcı davranışlar sergiledikleri bilinmektedir.

Kamufle etme olarak da adlandırılan otistik maskeleme, nörotipik olarak algılanmak amacıyla otistik kişiler tarafından otistik davranışların bilinçli veya bilinçaltı bastırılması ve sosyal etkileşimdeki zorlukların telafisidir. Maskeleme, otistik insanlar açısından başarılı olabilen, ancak aynı zamanda olumsuz ruh sağlığı sonuçlarına da yol açabilen öğrenilmiş bir başa çıkma stratejisidir.