İçeriğe atla

Burun kanaması

Epistaksis
Burun kanaması

Epistaksis ya da burun kanaması, oldukça sık rastlanan bir kanama çeşididir ve genellikle kan burun deliklerinden dışarı drene olduğunda fark edilir. Anterior (en yaygın) ve posterior (daha az yaygın, tıbbi müdahale gerektirme olasılığı daha yüksektir) olmak üzere iki çeşidi vardır. Bazen daha ciddi vakalarda kan nazolakrimal kanal yoluyla göze gelir ve gözde kanama gözlenebilmektedir. Taze kanın veya pıhtılaşmış kanın mideye doğru aşağı akışı bulantı ve kusmaya yol açabilir. Çok nadiren ölümcüldür, ABD'de 1999 yılında 2,4 milyon ölüm için sadece 4 ölüm gözlenmiştir.[1]

Nedenleri

Burun kanaması nedenleri yerel ve sistemik nedenler olarak 2 kategoriye ayrılır.

Yerel faktörler

  • Künt travma (genellikle yüzüne bir yumruk gibi keskin bir darbe alma sonucu, bazen burun kırığı eşlik edebilir)
  • Yabancı cisimler
  • İnflamatuar reaksiyonlar (örneğin akut solunum yolu enfeksiyonları, kronik sinüzit, alerjik rinit ya da çevresel tahriş edici faktörler)

Diğer olası faktörler

  • Anatomik deformiteler (örneğin, septum dikeni veya Herediter hemorajik telenjiektazi)
  • İlaçlar (özellikle kokain)
  • İntranazal tümörler (örneğin Nazofaringeal karsinom veya nazofaringeal Anjiyofibrom)
  • Solunan havada düşük bağıl nem oranı (özellikle soğuk kış mevsimlerinde)
  • Nazal kanül
  • Burun spreyleri (özellikle burun steroidlerinin uzun süreli veya uygunsuz kullanımı)
  • Kulakta barotravma (tüplü dalış ya da uçakla tırmanırken)
  • Cerrahi (örneğin septoplasti ve Fonksiyonel Endoskopik Sinüs Cerrahisi)
  • Sülük teması

Sistemik faktörler

En yaygın faktörler

  • Alerjiler
  • Bulaşıcı hastalıklar (örneğin soğuk algınlığı)
  • Hipertansiyon
  • kan ve damar hasatlıkları

Diğer olası faktörler

  • Çeşitli ilaçlar
  • Alkol (vazodilatasyon nedeniyle )
  • Anemi
  • Karaciğer hastalıkları (Karaciğer sirozu, Faktör II, VII, IX ve X eksikliğine neden olur )
  • Bağ dokusu hastalıkları
  • Kan diskrazisi
  • Kalp yetmezliği (venöz basınç artışı nedeniyle )
  • Hematolojik maligniteler
  • İdiyopatik trombositopenik purpura (İTP)
  • Gebelik (nadir, hipertansiyon ve hormonal değişiklikler nedeniyle)
  • Vasküler bozukluklar
  • Vitamin C ve K vitamini eksikliği
  • von Willebrand hastalığı
  • Tekrarlayan burun kanaması, Herediter Hemorajik Telanjiektazi (Osler-Weber-Rendu sendromu )'nin bir özelliğidir
  • Mediastinal tümörler (burunda yüksek venöz basınç gelişimi nedeniyle )
  • Menstruasyon
  • Wegener Granülomatozu

Dış bağlantılar

Kaynakça

  1. ^ Work Table I. Deaths from each cause by 5-year age groups, race and sex: US, 1999 26 Ekim 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Page 1922. Amerika Birleşik Devletleri Centers for Disease Control Published 2001-05-11.
Sınıflandırma
Dış kaynaklar


İlgili Araştırma Makaleleri

Şok, kalbin aorta attığı kanın akut olarak azalmasına bağlı bir hipoperfüzyon sendromdur. Şok olgusunda yaşamsal dokulara ve organlara yeterli kan gidemez. Dolaşan kanın azalması, dokuların oksijen ve enerji kaynaklarının kesilmesi, metabolizma artıklarının temizlenememesi anlamına gelir. Başlangıç belirtiler hipotansiyon, bilinç kaybı, ağızda kuruluk, deride solukluk, terleme, nabızda artma/azalma, laktik asidoz, parmak uçlarında ve dudaklarda siyanozdur.

<span class="mw-page-title-main">Ödem</span>

Ödem, kan sıvısının damar dışına çıkması ve hücreler arasındaki sıvının artışı olgusudur. Ödemin yaygın biçimine anazarka (anasarca) denir. Ödem olgusunun temel ilkesi, kan sıvısı ile hücre dışı (ekstrasellüler) sıvı arasındaki dengenin yitirilmesidir. İnsan vücudunda ortalama 40 litre sıvı vardır. Bu sıvının yaklaşık ½ ‘si hücrelerin içindedir. Öteki yarısı ise kanı, lenf sıvısını ve hücreler arasındaki sıvıyı oluşturur. Kan ve lenf sıvılarının dengesini proteinler sağlar. Bunların dışındaki sıvı türlerinin dengesi elektrolitlere bağlıdır. Hücre içi sıvı dengesini potasyum, hücre dışı sıvı dengesini ise sodyum denetler.

<span class="mw-page-title-main">Zehirlenme</span> Kimyasal bir maddenin canlı üzerindeki patolojik etkisidir

Zehirlenme, kimyasal bir maddenin canlı organizma üzerindeki patolojik etkisidir. Görece küçük miktarlarda kimyasal ya da biyokimyasal etki gösteren zehir, süresi ve ağırlığı değişebilen bir hastalık haline ya da ölüme yol açar. Adli tıp uzmanları, zehirlenme olgularını 3 orijine ayırarak inceler:

  1. Kaza
  2. İntihar
  3. Cinayet
<span class="mw-page-title-main">Trombositopeni</span> kandaki trombosit sayısının azlığına verilen isim

Trombositopeni veya trombopeni kandaki trombosit sayısının azlığına verilen isimdir. Bu tanımdan da anlaşılacağı gibi trombositopeni bir hastalıktan öte bir durum, bulgudur.

<span class="mw-page-title-main">Tromboz</span> Kan pıhtılarının neden olduğu tıbbi durum

Tromboz (thrombosis), canlı organizmada kan elemanlarının kalp ve damar iç yüzüne kitle (pıhtı) ha­linde yapışması olgusudur; oluşan pıhtı kitlesine trombüs ya da trombus (thrombus) adı verilir. Trombozun yaşam kurtarıcı (fizyolojik) ve öldürücü (patolojik) sonuçları vardır. Tromboz olgusu genellikle damarlara yönelik olumsuzluklarda görülür. Endotel zararıyla birlikte pıhtılaşma (hemostaz) mekanizması çalışmaya başlar. Önce trombin aktive olur, sonra da fibrinojen fibrine dönüşür. Fibrin, pıhtının ana elemanıdır. Ayrıca, genel bir tanım olarak herhangi bir damardaki trombustan kopan pıhtı parçasının başka bir bölge damarını tıkamasına tromboembolizm denir.

<span class="mw-page-title-main">Lupus</span>

Lupus, teknik adıyla Sistemik Lupus Eritematozus (SLE) veya Yaygın Lupus Kızarıklığı, Otoimmun, Kelebek Hastalığı kökenli multisistem hastalıklarının en sık görülen tipik örneğidir. Lupus sözcüğü, Latincede “kurt” anlamında olup ciltte çıkan yaraların yıkıcı özelliğini ifade eder. 1872 yılında Kaposi, hastalığın sadece cildi değil vücudun değişik organlarını etkileyen bir hastalık olduğunu fark etmiştir. Otoimmun antikorların büyük bölümü ANA niteliğindedir. Sessizce gelişebilir ya da akut olarak başlar. Ateşli ataklar biçiminde alevlenmeler gösterir. Organizmanın tümünü etkileyebilir, ancak deri, eklemler, böbrekler ve seröz zarlar zarar gören başlıca dokulardır.

Porfiria, hem biyosentezinde yer alan enzimlerin doğuştan ya da kazanılmış bozukluğu ya da eksikliği sonucunda gelişen bir hastalıktır. Fotosensitivite ve nöropsikiyatrik bulgular sebebiyle vampir efsanelerinin yayılmasına sebep vermiştir. Porfirinlerin ya da kimyasal öncülerinin biriktiği yere göre akut (hepatik) porfiria ya da kutanöz (eritropoetik) porfiria olarak iki ana grupta incelenir. Ortaya çıkışları nörolojik komplikasyonlarla, cilt bozukluklarıyla ya da nadiren her ikisiyle olur. Hastalık, ismini Yunancada morumsu pigment anlamına gelen porphyra kelimesinden almıştır. Bu da, atak sırasında hastaların idrar ve dışkılarının bu rengi almasıyla ilgilidir.

<span class="mw-page-title-main">Lösemi</span> kemik iliğinde oluşan kan kanserleri

Lösemi, kan hücrelerinin özellikle de akyuvarların normalin üzerinde çoğalması ile kendini gösteren bir kanser türüdür.

Efüzyon veya effüzyon, plevra, periton, perikard gibi vücut kaviteleri içinde sıvı birikimi şeklindeki bir ödemdir. Normalde vücut kaviteleri içerisinde bulunan sıvı miktarı 50 mililitrenin altındadır. Bunun üzerindeki miktarlarda sıvı birikimi efüzyon olarak adlandırılır.

<span class="mw-page-title-main">Amfetamin</span> Merkezi sinir sistemi uyarıcısı

Amfetamin (alfa-metil-fenetilamin) narkolepsi ve dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu dahil çeşitli bozuklukların tedavisinde, kilo kontrolünde, iştah azaltıcı olarak kullanılan sentetik bir uyarıcıdır (stimülan). Özellikle DEHB tedavisinde ilaç olarak yaygın kullanımları sebebiyle rahatlıkla elde edilebilir. Bu sebeple yasa dışı olarak en sık kullanılan uyarıcı maddelerden biridir. Yan etki olarak şizofreni benzeri psikozlara neden olur. Yaklaşık 20 günlük kullanım sonunda tolerans gelişir. Zayıf olarak MAO enzimini de inhibe ettiğinden MAO inhibitörleri ve SSRI'lar ile beraber kullanılırsa serotonin sendromuna sebep olabilir. Bu durum siproheptadin ile tedavi edilebilir. DEHB tedavisinde kullanılan ticari ilaçlardan Dexedrine, Elvanse ve Adderall amfetamin içeren ilaçlar arasında sayılabilir.

<span class="mw-page-title-main">Kanama</span>

Kanama, canlı bir organizmada kanın kalp ve damar boşluğu (lümeni) dışına çıkmasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Pulmoner yüksek tansiyon</span> tıbbi durum

Pulmoner hipertansiyon (PH), prognozu son derece kötü olan, sebebi anlaşılamamış ve çaresi henüz olmayan, ancak hastaların yaşam kalitesini arttıran ve ömrünü uzatan tedavilerinin olduğu bir hastalıktır.

<span class="mw-page-title-main">Diklofenak</span>

Diklofenak enflamasyonu azaltmak ve ağrıyı dindirmek için artrit ve akut sakatlanmalarda kullanılan bir non steroidal antiinflamatuar ilaçtır. Âdet sancısı ve ağrılı âdet görmede de kullanılır. Diklofenak en güçlü analjezik etkiye sahip narkotik olmayan bir ağrı kesicidir.

<span class="mw-page-title-main">Pulmoner ödem</span> akciğerlerin hava boşluklarında ve parankiminde sıvı birikmesi

Pulmoner ödem, pulmonary edema, akciğer ödemi, akciğer konjesyonu; çeşitli sebeplerden ötürü alveollerde transudat birikmesi sonucu meydana gelir. Akciğer ödemi bir hastalık değil polifaktöriyel kaynaklı bir semptomdur. Süngersi bir yapısı olan akciğeri ödem oluşmasından koruyan 3 önemli faktör vardır. Bu faktörlerin olumsuz etkilendiği her süreç akciğer ödemi ile sonlanır:

Hiperemi, genel anlamıyla bir dokunun normalden daha fazla kanlanmasıdır.

<span class="mw-page-title-main">İskemi</span> Dokulara kan akışında eksiklik

İskemi (ischemia) yerel kanlanma eksikliğidir.

<span class="mw-page-title-main">Embolizm</span> Atardamar, arteriyol ve kılcal damar hastalıkları

Embolizm, bir kütlenin kan akımıyla sürüklenerek damarları tıkamasına embolizm (embolism), bu cisme embolus denir. Kan akımıyla sürüklenen kütle maddenin her türden fiziksel niteliğini taşıyabilir. Bir embolizm sürecinin etkisi, embolusun kaynağı ve izlediği yol ile belirlenir. Trombuslardan kökenli emboluslar en sık görülen embolizm türünü oluşturur (tromboembolizm).

İnfarkt, dolaşım yetmezliğine bağlı yerel iskemik doku nekrozudur; bu olguya infarksiyon (infarction) nitelemsi yapılır. Kısa sürede oluşan güçlü iskemilerin büyük bölümü infarktla sonuçlanır. Çoğu infarktlar arterlerin bir embolus ya da trombusla tıkanmasına bağlı olarak ortaya çıkar. Vena tıkanmaları ve bunlara ilgili infarktlar seyrektir. İnfarktlar genellikle koagülasyon nekrozu, beyindekiler kollikuasyon nekrozu biçimindedir.

Cor pulmonale, akciğer hastalıklarından kökenli pulmoner hipertansiyona bağlı bir kalp hastalığıdır. Kalbin sağ ventrikülünü (karıncık) etkiler. Sürecin temelinde, akciğer patolojisi nedeniyle kan dolaşımının güçleşmesi ve damarlardaki kanın geriye doğru birikerek kalbin sağ bölümüne yüklenmesi yatar. Klinikte 2 tür cor pulmonale izlenir:

  1. Akut cor pulmonale: Sıklıkla venöz tromboembolizm olgularında görülür; ikinci sırada “akut solunum güçlüğü sendromu” etkilidir. Sağ kalp yüklenmesi ansızın gelişir. Kalpte “foramen ovale açıklığı” olan hastalarda klinik tablo çok ağırdır.
  2. Kronik cor pulmonale: Bir bölümünün nedeni bilinmemektedir. Obstrüktif akciğer hastalıkları (KOAH), uyku apnesi, restriktif akciğer hastalıkları, yineleyen küçük venöz embolusların zamanla akciğerin küçük damarlarını bloke etmesi, sarkoidoz, polisitemi, damar yangıları (vaskülit) sekonder olguların başlıca nedenleridir.