
Doğal sayılar,
şeklinde sıralanan tam sayılardır ve kimi tanımlamalara göre 0 sayısı da bu kümeye dâhil edilebilir. Aralarında standart ISO 80000-2'nin de bulunduğu bazı tanımlar doğal sayıları 0 ile başlatır ve bu durum negatif olmayan tam sayılar için 0, 1, 2, 3, ... şeklinde bir karşılık bulurken, bazı tanımlamalar 1 ile başlamakta ve bu da pozitif tam sayılar için 1, 2, 3, ... şeklinde bir eşlenik oluşturur. Doğal sayıları sıfır olmadan ele alan metinlerde, sıfırın da dahil edildiği doğal sayılar bazen tam sayılar olarak adlandırılırken diğer bazı metinlerde bu terim, negatif tam sayılar da dahil olmak üzere tam sayılar için kullanılmaktadır. Özellikle ilkokul seviyesindeki eğitimde, doğal sayılar, negatif tam sayıları ve sıfırı dışlamak ve saymanın ayrık yapısını, gerçek sayıların bir karakteristiği olan ölçümün sürekliliğiyle karşıtlık oluşturmak amacıyla sayma sayıları olarak adlandırılabilir.

Merkür, Güneş Sistemi'ndeki en küçük ve Güneş'e en yakın gezegendir. Adını, ticaret ve iletişim tanrısı ve tanrıların habercisi olan antik Roma tanrısı Mercurius'tan (Mercury) almıştır. Yüzey kütleçekimi yaklaşık olarak Mars ile aynı olan bir karasal gezegen olarak sınıflandırılır. Yüzeyi, milyarlarca yıldır biriken sayısız çarpma olayının bir sonucu olarak yoğun şekilde kraterlerle kaplıdır. En büyük krateri olan Caloris Planitia, 1.550 km (960 mi) çapındadır ve gezegenin çapının üçte biri kadardır. Dünya'nın uydusu Ay'a benzer şekilde Merkür'ün yüzeyi, bindirme faylarından kaynaklanan geniş bir uçurum sistemi (yarıklar) ve çarpma olayı kalıntıları tarafından oluşturulan parlak ışın sistemleri sergiler.

Gezegen, genellikle bir yıldızın, yıldız kalıntısının veya kahverengi cücenin yörüngesinde bulunan, yuvarlak hâle gelmiş bir astronomik cisimdir. Uluslararası Astronomi Birliğinin (IAU) tanımına göre Güneş Sistemi'nde sekiz gezegen bulunur. Bunlar, karasal gezegenler Merkür, Venüs, Dünya ve Mars; dev gezegenler Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün'dür. Gezegen oluşumu için bilimsel açıdan mevcut en iyi teori, bir bulutsunun kendi içine çökmesi sonucu bir yıldızlararası bulut meydana getirdiğini ve yıldızlararası bulutun da bir önyıldız ve bunun yörüngesinde dönen bir öngezegen diski oluşturduğunu öne süren bulutsu hipotezidir. Gezegenler bu disk içinde, kütleçekiminin etkisiyle maddelerin kademeli olarak birikmesi sonucu, yığılma (akresyon) olarak adlandırılan süreçte büyürler.

Fars edebiyatı, Farsça sözlü kompozisyonlardan ve yazılı metinlerden oluşan dünyanın en eski edebiyatlarından biridir. 2500 yıldan uzun bir dönemi kapsayan Fars edebiyatına ait kaynaklar bugünkü İran sınırlarının ötelerine, Orta Asya, Batı Asya, Anadolu, Hint alt kıtası, Mısır ve Balkanlar'a yayılmıştır. Gaznelilerin Orta ve Güney Asya'yı fethinden sonra Afganistan, Pakistan, Hindistan ve Orta Asya'ya yayılmıştır. Yalnız İranlılar değil, Türk, Kafkas, Hint, Pakistanlı ve Slav şair ve yazarların Fars dilinde oluşturdukları eserler de Fars edebiyatı içinde sayılmaktadır.

Küme, matematikte farklı nesnelerin topluluğu veya yığını olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımdaki "nesne" soyut ya da somut bir şeydir. Fakat her ne olursa olsun iyi tanımlanmış olan bir şeyi, bir eşyayı ifade etmektedir. Örneğin, "Tüm canlılar topluluğu", "Dilimiz alfabesindeki harflerin topluluğu", "Masamın üzerindeki tüm kâğıtlar" tümcelerindeki nesnelerin anlaşılabilir, belirgin oldukları, kısaca iyi tanımlı oldukları açıkça ifade edilmektedir. Dolayısıyla bu tümcelerin her biri bir kümeyi tarif etmektedir. O halde, matematikte "İyi tanımlı nesnelerin topluluğuna küme denir." biçiminde bir tanımlama yapılmaktadır.

MESSENGER, 2011 ve 2015 yılları arasında Merkür gezegeninin yörüngesinde dönen ve Merkür'ün kimyasal bileşimini, jeolojisini ve manyetik alanını inceleyen bir NASA robotik uzay sondasıydı. Ocak 2008'de gezegenin yanından geçerek Mariner 10'dan sonra Merkür'e ulaşan ikinci uzay aracı oldu. Ekim 2008 ve Eylül 2009'da da gezegenin yanından geçen sonda, 18 Mart 2011 tarihinde Merkür yörüngesine giren ilk uzay aracı oldu. Merkür'ün etrafında yörüngeye girmek, Dünya'dan doğrudan gelen bir uzay aracının Güneş'in çekiminden etkilenip Merkür'ün yörüngesine girmek için çok fazla olan bir hızda gezegenin yanından geçeceğinden zordur.

Édouard Jean-Marie Stephan, Fransız astronomdur.
Yakub bin Tarık 8. yüzyılda Bağdat'ta yaşamış İranlı (Pers) astronom ve matematikçi.

İslam astronomisi, özellikle İslam'ın Altın Çağı sırasında, İslam dünyasında yapılan astronomik gelişmeleri kapsar ve çoğunlukla Arapça yazılmış eserlerden oluşur. Bu gelişmeler özellikle Uzak Doğu ve Hindistan'da daha sonra Orta Doğu, Orta Asya, Endülüs ve Kuzey Afrika'da gerçekleşti. Orta Çağ İslam astronomisi, yabancı dildeki kaynakların özümsenmesi ve bu kaynakların birbiriyle benzeşmeyen unsurlarının İslami özelliklere sahip bir bilim yaratmak için birleştirilmesi gibi yönleri nedeniyle diğer İslami bilimlerin doğuşuyla paralellik gösterir. Bu kaynaklar özellikle Arapça diline tercüme edilmiş ve üzerine çalışmalar gerçekleştirilmiş Yunan, Sasani ve Hint eserlerinden oluşuyordu.

Göksel küreler, Eflâtun, Eudoxus, Aristo, Batlamyus, Kopernik ve diğerleri tarafından geliştirilen kozmolojik modellerin temel unsurlarıydı. Bu kozmolojik modellerde, sabit yıldızların ve gezegenlerin görünen hareketleri, sanki kürelere yerleştirilmiş mücevherler gibi, eterik, şeffaf bir beşinci elementten (esîr) yapılmış dönen kürelere gömülü olarak düşünülmüştür. Sabit yıldızların birbirlerine göre konumlarını değiştirmediğine inanıldığından, bunların tek yıldızlı bir kürenin yüzeyinde olması gerektiği ileri sürülmüştür.

Oskar Bolza, Felix Klein'in öğrencisi olan Alman matematikçi. Pfalz, Bad Bergzabern'de -o zamanlar Bavyera'nın bir bölgesi- doğdu. Karl Weierstrass'tan 1879 yılında aldığı derslerden etkilenerek varyasyonlar hesabı konusunda araştırmalar yaptı ve bununla tanındı.

Davy Madalyası, Royal Society tarafından "kimyanın herhangi bir dalında son zamanlarda yapılan olağanüstü önemli bir keşif için" verilen ödüldür. Humphry Davy'nin adını taşıyan madalya, başlangıçta 1000 sterlin olan bir parasal hediye ile birlikte verildi. Davy Madalyası almak, Nobel Kimya Ödülü ile ödüllendirilmenin potansiyel bir öncüsü olarak tanımlanmıştır, Royal Society of Chemistry tarafından yapılan bir analize göre, 2022 itibarıyla 22 bilim insanı Nobel ödülü almadan önce bu madalyaya layık görüldü.
Grigorios Hioniadis, Bizans Rumu astronomdur. İran'a gitti ve dönüşünde Bizans'a tanıttığı matematik ve astronomi bilimi öğrendi ve Trabzon İmparatorluğu'nda bir astronomi akademisi kurdu. Hioniadis, Tebriz'de Ortodoks piskoposu olarak da görev yapmıştır.

Babil astronomisi, Mezopotamya'nın tarihinin ilk dönemlerinde gök cisimlerinin incelenmesi veya kaydedilmesiydi. Kullanılan sayısal sistem olan altmışlık sistem, modern ondalık sistemdeki on sayısının aksine altmışa dayanıyordu. Bu sistem alışılmadık derecede büyük ve küçük sayıların hesaplanmasını ve kaydedilmesini kolaylaştırıyordu.

Hint astronomisi, Hint alt kıtasında uygulanan astronomiyi ifade eder. Tarihi, tarih öncesi dönemlerden modern zamanlara kadar uzanır. Hint astronomisinin en eski kökleri, İndus Vadisi Uygarlığı dönemine veya daha öncesine kadar tarihlendirilebilir. Astronomi, daha sonra MÖ 1500 veya daha eski tarihlere dayanan Vedaların incelenmesiyle ilişkili "yardımcı disiplinlerden" biri olan Vedanga'nın bir disiplini olarak gelişti. Bilinen en eski metin, MÖ 1400-1200'e tarihlenen Vedanga Jyotisha'dır.

Şukra "berrak" veya "parlak" anlamına gelen bir Sanskritçe kelimedir. Ayrıca Vedik mitolojide asuralara danışmanlık yapan bir bilgenin adı vb. başka anlamları da vardır. Orta Çağ mitolojisinde ve Hindu astrolojisinde bu kelime Navagrahalardan biri olan Venüs gezegenini ifade eder.

Mangala, Hindu edebiyatında Mars gezegeninin kişileştirilmiş hali ve ismidir. Lohita olarak da bilinir. Öfkenin, saldırganlığın ve savaşın tanrısıdır. Vaişnavizm'e göre, toprak tanrıçası Bhumi ve Vişnu'nun oğludur ve Vişnu'nun onu Varaha avatarında kadim suların derinliklerinden yükseltmesiyle doğmuştur. Şaivizm'e göre, Şiva bir gün Kailaş Dağı'nda meditasyon yaparken alnından üç damla ter Dünya'ya düştü. Bu damlalardan kızıl tenli, dört kollu güzel bir bebek dünyaya geldi. Şiva, çocuğu yetiştirilmesi için Toprak Ana'ya teslim etti. Bhumi tarafından büyütülen bu çocuğa Bhauma adı verildi.

Brihaspati, bir Hindu tanrısıdır. Brihaspati, Hinduizmin antik Vedik yazıtlarında ateşle ilişkilendirilen bir tanrıdır ve bu kelime aynı zamanda devalara ve devilere danışmanlık yapan bir tanrıya da karşılık gelir. Vedalardan sonra gelen bazı metinlerde, bu sözcük Güneş Sistemi'nin en büyük gezegeni olan Jüpiter'i ifade eder ve Brihaspati bu gezegenle bir Navagraha olarak ilişkilendirilir.

Şani veya Şanaişçara, Hinduizm'de Satürn gezegeninin ilahi kişileştirilmesidir, ve Hindu astrolojisindeki dokuz gök cismi (Navagraha) arasında yer alır. Şani'nin, Puranalar'da ikonografisi, koyu tenli, kılıç veya danda (asa) taşıyan ve bir bufalo veya bazen bir karga üzerinde oturan bir figürden oluşan erkek bir Hindu tanrısıdır. Şani, karma, adalet ve intikam tanrısıdır ve kişinin düşüncelerine, konuşmalarına ve eylemlerine bağlı olarak sonuçlara yol açar. Şani, uzun ömürlülüğün, sefaletin, üzüntünün, yaşlılığın, disiplinin, kısıtlamanın, sorumluluğun, gecikmelerin, hırsın, liderliğin, otoritenin, alçakgönüllülüğün, dürüstlüğün ve deneyimden doğan bilgeliğin kontrolcüsüdür. Aynı zamanda manevi çileciliği, kefareti, disiplini ve vicdanlı çalışmayı da ifade eder. Şani iki eşle ilişkilendirilir. Bunlar, değerli taş safirin kişileştirilmiş hali olan Neela ve bir gandharva prensesi olan Manda'dır.