Eşcinsellik veya homoseksüellik, aynı cinsiyetteki insanlar arasındaki romantizm, cinsel çekim ya da cinsel davranıştır. Eşcinsellik, bir yönelim olarak “kişiyi ağırlıklı olarak ya da tümüyle kendisiyle aynı cinsiyette olan kişilere karşı romantik ya da cinsel çekimleri yaşamaya yönlendiren kalıcı kişisel nitelik” olarak ifade edilir. Aynı zamanda kişiyi bu çekimlere dayanan davranışlarla ilişkili kimlik hissi ve bu çekimleri paylaşan diğer kişilerden oluşan topluluğa olan üyeliğini de tanımlar.
Açılmak ya da coming out, kişinin cinsel yönelimini veya cinsel kimliğini, uygun gördüğü kişilere, "kendi isteğiyle" beyan etmesi. İngilizce coming out of closet kavramının kısaltması olan bu terim Türkçede de kullanılmaya başlanmıştır. Outing ise, eşcinsel bir bireyin cinsel yöneliminin, "kendi isteği olmaksızın", topluma ifşa edilmesidir. Bu duruma maruz kalmış ünlü kişiler arasında daha önce evlenip baba olmuş, cinsel yönelimi öğrenildiğinde toplum tarafından yargılanmış şarkıcı Elton John ve yazar Oscar Wilde da vardır.
Biseksüellik, hem erkeklere hem de kadınlara veya birden fazla cinsiyete yönelik romantik veya cinsel çekim ya da cinsel davranıştır.
Cinsel yönelim kişilerin karşı cinsiyete, hemcins veya cinsiyete veya birden fazla cinsiyete karşı romantik veya Cinsel çekim hissetmeye yönlendiren kalıcı kişisel bir niteliktir. Bu çekimler genellikle karşıcinsellik (heteroseksüellik), eşcinsellik (homoseksüellik), biseksüellik, altında toplanır; bununla beraber aseksüellik de bazen dördüncü kategori olarak tanımlanır. Bu kategoriler cinsel kimliklerin daha ayrıntılı dünyasını yönleridir. Örneğin, insanlar panseksüel veya poliseksüel, veya hiçbirinden olmak gibi diğer etiketleri de kullanabilir. Amerikan Psikologlar Derneği'ne göre, cinsel yönelim "aynı zamanda bir kişinin bu çekimlere dayanan, davranışlarla ilişkili kimlik hissi ve bu çekimleri paylaşan diğer kişilerden oluşan topluluğa olan üyeliğini de tanımlar".
Evelyn Hooker, kendi kendini erkek eşcinsel ve heteroseksüel olarak tanımlayan gruplara çeşitli psikolojik testler uyguladığı ve en çok uzmanlardan eşcinselleri tanımlamalarını ve zihinsel sağlıklarını derecelendirmelerini istediği 1956 tarihli "Erkek Açık Eşcinselliğin Ayarlanması" adlı makalesiyle tanınan Amerikalı bir psikologdu. Diğer araştırmacıların daha sonra tekrarladığı deney, eşcinsel ve heteroseksüel erkekler arasında zihinsel uyum açısından algılanabilir bir fark olmadığı için eşcinselliğin zihinsel bir bozukluk olmadığını savunur.
Hayvanlarda eşcinsel davranışlar, insan türü dışındaki hayvanlarda gözlemlenen ve belgelenmiş eşcinsel ve biseksüel davranışlardır. Bu davranışlar cinsellik, kur yapma, etkilenme, duygusal bağ kurma, eş olma ve ebeveynliği içerir. Bruce Bagemihl'in 1999 yılına ait makalesinde, içlerinde primatlardan bağırsak solucanlarına kadar birçok canlının yer aldığı 500'ü belgelenmiş, yaklaşık 1500 türden bahsedilmektedir. Hayvanların cinsel davranışları aynı tür içerisinde bile çok çeşitlilik gösterebilmektedir. Bunun nedenleri, birçok türün üzerinde çalışma yapılmadığı için henüz yeteri kadar anlaşılmamıştır. Bagemihl, "hayvanlardaki cinsel çeşitliliğin -buna eşcinsellik, biseksüellik ve çoğalmaya dayanmayan cinsellik de dahil olmak üzere-bilim çevrelerinin daha önceleri kabul etmek istediğinden daha çok olduğunu iddia etmektedir. Güncel araştırmalar ışığında, hayvanlar aleminin genelinde, aynı cinsiyetteki canlılar arasında birçok cinsel davranışın bulunduğunu belgelemektedir. 2009 yılında yayımlanan bir makaleye göre; aynı cinsiyetteki hayvanlar arasındaki cinsel ilişkilerin hayvanlar aleminde evrensel bir olgu olduğu ve türler arasında da yaygın bir şekilde görüldüğünü göstermiştir.
Biyoloji ve cinsel yönelim, biyolojinin insan cinsel yöneliminin gelişimindeki rolünü inceleyen araştırma konusudur. Cinsel yönelimin kökeni olarak kesin bir şekilde tek bir ana sebep veya kaynak bulunamamıştır. Çeşitli araştırmaların sonuçları farklı hatta çelişen noktalara işaret etmektedir. Bilim insanları cinsel yönelimin genetik, hormonal ve çevresel faktörlerin bir kombinasyonu olduğu üstüne hipotez kurmuştur. Cinsel yönelimin nedenlerini açıklama konusunda biyolojik teoriler daha çok benimsenmiştir ve biyolojik faktörler, genetik faktörlerle erken rahim ortamının kompleks etkileşimini içerebilir. Heteroseksüel, eşcinsel, biseksüel veya aseksüel yönelimin gelişimiyle bağlantılı olabilen bu faktörler genleri, doğum öncesi hormonları ve beyin yapısını kapsamaktadır.
İran'da eşcinsellik toplum tarafından tabulaştırılır ve eşcinsel ilişkiler yasa dışıdır.
Avrupa'da lezbiyen, gey, biseksüel ve transgender (LGBT) hakları ülkeden ülkeye değişiklik gösterir. Dünyada eşcinsel evlilikleri yasallaştıran 10 ülkeden 8'i Avrupa'da bulunurken 14 ülke de medeni birliktelik ya da diğer bir tür eşcinsel birliktelik tanımasını yasalaştırmıştır. LGBT toplumunun edindikleri haklar dolayısıyla dünyanın diğer bölgelerine kıyasla Avrupa'dan memnuniyetinin yüksek olduğu inancı oldukça yaygındır.
Yahudilikte eşcinsellik, Tevrat zamanına kadar dayanır ve Tekvin ile Levililer kitaplarında bahsedilir. Tekvin, Sodom ve Gomora'nın Tanrı tarafından yıkıldığını anlatır. Levililer kitabında ise erkeklerin birbirleriyle cinsel ilişkiye girmesi yasaklanmış ve bu eylem tiksinç bir hareket olarak sınıflandırılmıştır. Erkeklerin eşcinsel hareketinin cezası Yahudi kurallarınca idamdır fakat Halaha mahkemeleri Kudüs Tapınağı'nın yokluğunda bu kararı uygulayamamaktadır.
Cinsel kimlik, kişinin romantik ve cinsel çekim hissettiği kişilerle ilgili kendisini nasıl tanımladığıdır. Cinsel kimlik aynı zamanda kişilerin kendilerini bir cinsel yönelimle tanımladığında veya tanımlamadığında ya da herhangi bir cinsel yönelimle tanımlamamayı uygun bulduğunda kullanılan cinsel yönelim kimliği olarak da bilinir. Cinsel kimlik ve cinsel davranış, cinsel yönelim ile yakından bağlantılı olsa da birbirinden ayrılır. Cinsel kimlik kişinin kendisini kavrayışını, cinsel davranış kişi tarafından uygulanan cinsel eylemi, cinsel yönelim ise kişinin karşı cinse, hemcinse, her iki cinsiyete hissettiği ya da hiçbir cinse hissetmediği romantik ya da cinsel çekimi ifade eder.
El yanlılık ve cinsel yönelim arasında bir ilişki olduğu ortaya atılmış ama birkaç araştırmacı tarafından doğrulanmamıştır. Araştırmacılar heteroseksüel kişilerin sağ yanlı olma ihtimalinin eşcinsel kişilere göre bir parça daha fazla olduğunu rapor etmiştir. El yanlılığı ve cinsel yönelim arasındaki ilişki her iki cinsiyet içinde rapor edilmiştir. Bu ilişki aynı zamanda eşcinselliğin biyolojik etiyolojisinide ifade edebilir. Ray Blanchard tarafından yapılan son araştırmalar bu ilişkiyle bir erkeğin büyük erkek kardeşlere sahip olmasıyla eşcinsel olma ihtimalinin arttığını öne süren doğum sırası efekti arasında bir bağlantı kurmuştur.
Doğum sırası ve erkeklerin cinsel yönelimi arasındaki ilişki araştırmacılar tarafından ortaya atılmıştır. Ray Blanchard bu ilişkiye doğum sırası efekti demiştir. Bu efekte göre bir erkek büyük erkek kardeşlere sahip oldukça eşcinsel yönelime sahip olma ihtimali artar. Buna bazen büyük erkek kardeş efekti de denir. Erkek eşcinsel demografisinin tahminen yüzde 15'i doğum sırası efektiyle ilişkilidir.
Çevre ve cinsel yönelim insanların cinsel yöneliminin gelişimindeki olası çevresel faktörleri konu alır. Bazı araştırmacılar çevresel faktörleri hormonal faktörlerden ayırırken diğerleri doğum öncesi hormonlar gibi biyolojik faktörleri çevresel faktörlerin bir parçası olarak görür.
Doğum öncesi hormonal teori, belli hormonların fetüsün cinsiyet farklılaşmasında rol oynaması gibi kişinin cinsel yönelimine de etki ettiğini söyler. Doğum öncesi hormonlar cinsel yönelimin ana belirleyicisi olabilir ya da genler, biyolojik faktörler, çevresel ve sosyal durumlarla birlikte yardımcı bir faktör olabilir.
Cinsel yönelim, bir bireyin, cinsellikle ilgili davranışlarını, düşüncelerini ve/veya duygularını kapsayan kişisel veya toplumsal kimliğini ifade eder. İnsanların cinsel yöneliminin gelişiminin nasıl olduğu ve mekanizmaları belirsizliğini sürdürmektedir. Bu konuda ortaya atılan birçok teori kurgusal ve tartışmalıdır. Ama nöroloji bilimindeki gelişmeler sonucu cinsel yönelimle bağlantılı karakteristikler açıklanabilmektedir. Araştırmalar insanların cinsel yönelimiyle ilgili yapısal sinirler bağlantılar, fonksiyonel ve/veya bilişsel ilişkiler keşfetmiş ve gelişimsel teoriler ortaya atmıştır.
Hayvanlarda cinsellik aynı tür içinde bile değişik biçimlerde gözlemlenir. Araştırmacılar hayvanlar arasında monogami, çok eşlilik, türler arası seks, nesnelerden ya da yerlerden tahrik olma, zorla yapılan seks, ölü hayvanlarla çiftleşme, eşcinsel, heteroseksüel ve biseksüel davranışlar, durumsal seksüel davranışlar ve diğer davranışları gözlemlemiştir.
Sovyetler Birliği'nde LGBT tarihi, Sovyetler Birliği'nde LGBT tarihini konu alır. Sovyetler Birliği'nde eşcinselliğin durumu üç ana dönemde incelenir. Ekim Devrimi sonrası dönemde 1917-1933 arasında homoseksüellik suç olmaktan çıkarılarak eşcinseller kanun önünde önceki ve sonraki döneme göre daha avantajlı bir konuma sahip olmuştur. Bu yılların akabinde Stalin döneminden itibaren kanunlarca "hastalık" olarak nitelendirilmiştir. 1934-1986 yılları arasında yeniden suç kapsamına alınarak kamuoyuna duyurulmaksızın kovuşturma ve hukuki süreçlere tabi tutulmuştur. 1987-1990 yılları arasında ise kamuya açık tartışmalara izin verilmiş; bilim, akademi ve edebiyatta çeşitli konularla ele alınmıştır.
Dönüşüm terapisi, bireyin cinsel yönelim, cinsiyet kimliği veya cinsiyet ifadesini tıbbi veya psikolojik yöntemler kullanarak eşcinsel veya biseksüelden heteroseksüele, transtan cisgendera dönüştürmeyi amaçlayan sözdebilim uygulamalarına verilen genel isimdir. Cinsel yönelim veya kimliğin değiştirilebileceğine dair güvenilir bir kanıt yoktur ve sağlık kurumları dönüşüm terapisi uygulamalarının etkisiz ve potansiyel olarak zararlı olduğu konusunda uyarılarda bulunmuştur. Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık'taki tıp, bilim ve devlet kuruluşları, dönüşüm terapisinin geçerliliği, etkinliği ve etiği konusundaki endişelerini dile getirmişlerdir. Günümüzde birçok sağlık kuruluşu bireylerin cinsel kimlik veya yönelimlerini patolojize etmenin depresyon, anksiyete, intihar eğilimi, benlik utancı gibi ağır ruh sağlığı sorunlarına sebep olduğunu belirterek dönüşüm terapisi uygulamasına şiddetle karşı çıkmaktadır. Asya, Avrupa, Okyanusya ve Amerika'daki çeşitli devletler dönüşüm terapisine karşı yasalar çıkarmıştır. Birçok sivil toplum örgütü dönüşüm terapisi uygulamasının bir insan hakkı ihlali olduğunun altını çizmektedir.
Cinsel akışkanlık, cinsellik veya cinsel kimlikte bir veya daha fazla değişikliktir. Cinsel yönelim çoğu insan için istikrarlıdır ancak bazı araştırmalar bazı insanların cinsel yönelimlerinde değişiklik yaşanabileceğini göstermektedir ve bu kadınlarda erkeklere göre daha olasıdır. Cinsel yönelimin psikoterapi ile değiştirilebileceğine dair bilimsel bir kanıt yoktur. Cinsel kimlik bir bireyin hayatı boyunca değişebilir ve biyolojik cinsiyet, cinsel davranış veya gerçek cinsel yönelim ile uyumlu olabilir veya olmayabilir.