
Şeytan, Tanrı'ya veya dünyaya karşı duran kötü bir varlıktır. Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam'da dünyadaki kötülüklerin baş faili olarak kabul edilir. Diğer dinlerde ve kültürlerde, Şeytan mutlak kötülük fikrini taşıyan bir varlık olabilir.

Satanizm, Şeytan'ı temel alan bir grup ideolojik ve felsefi inançtır. Satanizmin çağdaş dini uygulamaları, birkaç tarihsel emsali olmasına rağmen, 1966 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde Anton LaVey tarafından ateist Şeytan Kilisesi'nin kurulmasıyla başlamıştır. Halka açık uygulamalardan önce Satanizm, bir öz kimlikten ziyade çeşitli Hristiyan grupların ideolojik rakiplerine yönelik bir suçlama olarak varlığını sürdürmekteydi. Satanizm ve Şeytan kavramı aynı zamanda sanatçılar ve şovmenler tarafından sembolik ifade için de kullanılmıştır.

Cadılar Bayramı, her sene 31 Ekim'de kutlanan, öncelikle Pagan ve sonrasında Hristiyan kökleri olmasına rağmen günümüzde seküler bir kutlama halini almış bayram. Çocukların, genellikle korkunç kostümler giyerek, kapı kapı dolaşıp şekerleme ve harçlık topladığı bir bayramdır. Diğer Cadılar Bayramı kutlamalarında yapılan etkinlikler arasında maskeli balolar, balkabağından fener oyma, korku filmi seansları ve perili olduğuna inanılan evlere düzenlenen geziler sayılabilir.
Doğal hukuk kuramı, doğal hukuk veya doğa hukuku içeriği doğal olarak var olan, doğal olarak ayarlanmış ve her şeyin üzerinde geçerliliğe sahip bir hukuk olarak tanımlanabilir. Doğal hukuk; insanın akılla erişebileceği, yazılı olmayan hukuk kuralıdır. Bu kuramı destekleyenler arasında Aristoteles ve Thomas Aquinas da yer alır ki, Aquinas'ın tavrı Katolik Kilisesi tarafından da kabul edilmektedir. Doğal hukuk kuramı, gerek etik gerekse hukuk felsefesi açısından büyük önem taşımaktadır ve farklı filozofları farklı yönlerde etkilemiştir.

Jean Bodin (1530-1596) Fransız hukukçu, tarihçi, siyaset felsefesi filozofu, Paris Parlamentosu üyesi. Westfalyan egemenliği kuramıyla tanınır.

Şeytan Çarpması, Scott Derrickson'ın yönettiği 2005 yapımı korku filmi. Film genel olarak Anneliese Michel'ın hikâyesine dayanmaktadır. İnançsız bir savunma avukatı ile şeytan çıkarma (egzorsizm) ayini gerçekleştiren ve taksirle adam öldürmeden sorumlu tutulan bölge papazının duruşmasını konu alır. Filmin çoğu mahkeme salonunda geçer ve Emily Rose'un çarpılma ve ölüm anı anlatılır.

Cadı avı; cadı olduğuna inanılan kimselerin yakalanması, yargılanarak veya yargılanmadan cezalandırılması olayıdır. Tarihte cadı avları genellikle cadıların yakılarak veya linç edilerek öldürülmesi ile sonuçlanmıştır. Günümüzde cadı avı kavramı daha çok, "fikirleri topluma tehdit olarak görülen kimselere karşı düzenlenen kampanya" anlamında metafor olarak kullanılmaktadır.

Edward "Ed" Warren Miney ve Lorraine Rita Warren Amerikalı hayalet avcıları ve yazarlar. Edward, Amerika Birleşik Devletleri Deniz Kuvvetleri'nde polis memuru iken kendini demonolojist, yazar ve öğretim görevlisi olarak eğitmiştir. Eşi Lorraine ise kocası ile birlikte çalışmakta, durugörü ve medyum olarak bilinmektedir.
Cadı olduğu gerekçesiyle idam edilenler listesi, büyük çoğunluğu 15. ve 18. yüzyıl arasında Avrupa'da organize edilen cadı avlarında idam edilen kişileri sıralar. En yoğun cadı avı dönemi 1560-1630 yılları arasında gerçekleşti. 1420'ye kadar cadılık suçlamasıyla yürütülen soruşturmalar kara büyü (maleficium) denilen, doğa üstü güçleri sayesinde diğer kişilere zarar verme konseptiyle gerçekleştiriliyordu ve 15. yüzyılın erken dönemlerine kadar cadılık şeytan ile ilişkilendirilmiyordu. Bu tarihten sonra hem organize bir şekilde cadı avlarına girişildi hem de cadılık direkt olarak Satanizm ile ilgili bir olay olarak kabul edildi. 16. yüzyılda belli bölgelerde cadı avlarında bir azalma olduysa da 17. yüzyılda yeniden artış yaşandı. Yeni Çağ'da Avrupa'da gerçekleştirilen en önemli cadı mahkemeleri İspanya'daki Bask cadı mahkemeleri, Almanya'daki Fulda cadı mahkemeleri, Werdenfels kontluğu cadı mahkemeleri, Trier cadı mahkemeleri ve Bamberg cadı mahkemeleri, Würzburg cadı mahkemeleri, İskoçya'daki North Berwick cadı mahkemeleri ve İsveç'teki Torsåker cadı mahkemeleridir. Avrupa'daki cadı avları 17. yüzyılda kolonilere de sıçramıştır. Bunlardan en büyüğü 1692-93'te gerçekleşen Salem cadı mahkemeleridir.

Erken Modern İskoçya'da cadı mahkemeleri, 16. yüzyılın başlarından 18.yüzyılın ortalarına kadar süren, büyücülük suçlarını konu alan yasal kovuşturmalardır. Bu mahkemeler, Erken Modern Avrupa'da yürütülen cadı mahkemelerinin bir parçasıydı. Orta Çağ'ın sonlarında büyücülük ile oluşturulan zararlar için mahkemeler yürütüldü, ancak 1563 Büyücülük Yasası'nın geçirilmesiyle hem büyücülük hem de cadılarla iletişime geçilmesi idamla cezalandırılabilecek suçlar hâline geldi. Yeni yasanın yürürlüğe girmesinin ardından yürütülen ilk büyük mahkemeler dizisi, 1589’da başlayan ve Kral VI. James'in hem “mağdur” hem de araştırmacı olarak önemli roller oynadığı Kuzey Berwick cadı mahkemeleriydi. VI. James büyücülükle ilgilenmeye başladı ve 1597’de Daemonologie adlı tezinde cadı avlarını savunan bir metin yayımladı. Ancak sonrasında kuşkuya kapıldı ve şüpheleri giderek arttı. Bunun sonucunda davaları azaltmak için önlemler aldı.

Anna Elisabeth "Anneliese" Michel, ölümünden önce üzerinde 67 kere Katolik şeytan çıkarma ayini uygulanmış bir Alman kadındır. Kendisinin genel olarak etkili olmayan bir psikiyatrik tedavi geçmişi vardı.

Isobel Gowdie, 1662 yılında Nairn yakınlarındaki Auldearn'da büyücülük yaptığını itiraf eden bir İskoç kadındı. Yaşı ya da hayatı hakkındaki bilgiler kısıtlıdır, muhtemelen olağan uygulamalar doğrultusunda idam edilmiş olsa da, durumun böyle olup olmadığı ya da bir rençperin karısı olarak eski hayatının belirsizliğine geri dönmesine izin verilip verilmediği kesin değildir. Görünüşe göre şiddetli işkence kullanılmadan elde edilen ayrıntılı ifadesi, cadı avları döneminin sonunda Avrupa büyücülük folkloruna dair en kapsamlı bilgilerden birini sağlamaktadır.

Cadı avlarının zirvesinde cadı avcılarına göre, cadı damgası veya şeytan damgası bir bireyin cadı olduğunu gösteren bir işaretti. İşaretle ilgili inançlar, duruşma yerine ve cadı aleyhine yapılan suçlamaya göre değişirdi. Cadı damgalarının kanıtı en erken 16. yüzyılda bulundu ve 1645'te zirveye ulaştı, ardından 1700'de esasen ortadan kayboldu. Cadı veya Şeytan damgalarının, Şeytan'ın müritlerinin kendisine itaatini ve hizmetlerini mühürlemek için kalıcı işareti olduğuna inanılıyordu. Pençesini müritlerinin vücudunu tırmıklayarak ya da sıcak demir kullanarak mavi veya kırmızı bir damga vurarak işareti oluşturdu. Şeytanın kişiyi gece başlama törenlerinin sonunda damgaladığı düşünülüyordu.

Britanya'daki halk şifacıları, Britanya'da Orta Çağ'dan yirminci yüzyılın başlarına kadar varlığını sürdüren profesyonel ya da yarı profesyonel büyü uygulayıcılarıydı. Halk şifacıları olarak, "düşük büyü" olarak da bilinen halk inançlarını uyguladılar, ancak bunları genellikle grimoire çalışmasıyla öğrendikleri "yüksek" veya tören büyüsü unsurlarıyla birleştirildiler. Öncelikle, büyü ve tılsımı mesleklerinin bir parçası olarak kullanarak, sihirlerini kötü niyetli büyücülükle savaşmak, suçluları, kayıp kişileri veya çalınan malları bulmak, fal bakmak, şifa vermek, hazine avlamak ve insanları aşık etmek amacıyla kullandılar. "Popüler inanç ve gelenek dünyasına ait" olan halk şifacılarının büyüsü, "evrenin gizemleriyle değil, magus'un [tören büyüsü gibi] güçlendirilmesiyle değil, belirli problemler için pratik çözümlerle ilgili olarak tanımlandı." Bununla birlikte, diğer tarihçiler, bazı durumlarda, büyülü uygulamalarının görünüşe göre "deneysel veya" ruhsal "bir boyutu" olduğunu, doğası gereği muhtemelen şamanik bir şey olduğunu belirtmişlerdir.
Devletsiz hukuk, bir devletin gücü dışında icra edilen hukuk şekli.
Arne Cheyenne Johnson'ın Yargılanması veya "Bana Şeytan Yaptırdı" davası, davalının şeytani mülkiyet iddiasına ve suç için kişisel sorumluluğu reddetmesine dayanarak savunmanın masumiyetini kanıtlamaya çalıştığı Amerika Birleşik Devletleri'ndeki bilinen ilk davadır. 24 Kasım 1981'de Brookfield, Connecticut'ta Arne Cheyenne Johnson, ev sahibi Alan Bono'yu öldürdü ve birinci derece adam öldürmekten suçlu bulundu.
Yasal tarih veya hukuk tarihi, hukukun nasıl geliştiği ve neden değiştiğini inceler. Hukuk tarihi, medeniyetlerin gelişimi ile yakından bağlantılıdır ve sosyal tarihin daha geniş bağlamında işler. Bazı hukukçular ve hukuk süreci tarihçileri hukuk tarihini, kanunların evriminin kaydı ve çeşitli hukuki kavramların kökenlerini daha iyi anlatan bir bakış açısıyla bu kanunların nasıl geliştiğine dair bir teknik açıklama olarak görmüşlerdir; bazıları ise hukuk tarihini entelektüel tarihin bir dalı olarak görür. Yirminci yüzyıl tarihçileri hukuk tarihini, sosyal tarihçilerin düşüncesiyle paralel bir çizgide, daha bağlamsal bir tarzda ele aldı. Hukuk kurumlarına; karmaşık kurallar, oyuncular ve sembollerden oluşan sistemler olarak baktılar ve bunları toplumla, sivil toplumun belirli yönlerini değiştirmek, onları uyarlamak, direnmesini sağlamak veya teşvik etmek için etkileşime giren unsurlar olarak gördüler. Bu tür hukuk tarihçileri, sosyal bilimler araştırma yöntemleriyle vaka geçmişlerini analiz etme, istatistiksel yöntemler kullanma, davacılar, dilekçe sahipleri ve yasal süreçlerdeki diğer taraflar arasındaki sınıf ayrımlarını ayrımlarını analiz etme eğiliminde oldular. Vaka sonuçlarını, işlem maliyetlerini ve karara bağlanmış dava sayısı analiz ederek, hukuk ve toplumun sadece hukuk teorisi, içtihat hukuku ve medeni hukuk çalışmalarıyla yapılabilecek olandan daha karmaşık bir resmine yasal kurumların, uygulamaların, prosedürlerin ve özetlerin bir analiziyle ulaşır.

Hukuk ve ekonomi veya hukukun ekonomik analizi, ekonomik teorilerin, çoğunlukla Chicago Ekonomi Okulundan akademisyenlerle başlayan, hukuk analizine uygulanmasıdır. Ekonomik kavramlar, yasaların etkilerini açıklamak, hangi hukuk kurallarının ekonomik açıdan verimli olduğunu değerlendirmek ve hangi hukuk kurallarının yürürlüğe gireceğini tahmin etmek için kullanılmaktadır. Hukuk ve ekonominin iki ana dalı vardır: Bunlardan birincisi, neoklasik ekonominin yöntem ve teorilerinin hukukun pozitif ve normatif analizine uygulanmasına dayanır. İkincisi ise ekonomik, politik ve sosyal sonuçlara daha geniş bir odaklanma ile hukuk ve yasal kurumların kurumsal analizine odaklanır. Hukuk ve ekonominin bu ikinci dalı, daha genel olarak siyasi kurumlar ve yönetişim kurumları üzerindeki çalışmalarla daha çok örtüşmektedir.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde öne çıkan Müslüman şeriat hukukunun bir bölümü de aile hukukudur. Bu yasa evlilik, çocuklar ve boşanma ile ilgilidir. Aile hukuku, Osmanlı İmparatorluğu'nda özel hukuk kategorisine girer. Aile ve miras hukuku, Osmanlı hukukunun tam merkezindeydi ve bu nedenle yabancı hukukun nüfuzundan en az etkilenmişti. Osmanlı İmparatorluğu'nda İslam toplumunda toplumsal cinsiyet rollerinin belirlenmesinde aile hukuku da önemli bir rol oynamıştır. Tanzimat Dönemi'nde Osmanlı Devleti'nin bürokrasiye ağırlık vermesiyle birlikte kendi idareleri altında yaşayan ailelerin doğum, evlilik, ölüm gibi bilgileri toplamaya başladılar.
Ran Hirschl siyaset bilimci ve karşılaştırmalı hukuk bilginidir. Toronto Üniversitesi'nde David R. Cameron Seçkin Hukuk ve Politika Profesörüdür. Daha önce Toronto Üniversitesi'nde Anayasacılık, Demokrasi ve Kalkınma alanında Kanada Araştırma Kürsüsü'nün başında bulunmuştur. Anayasa hukuku ve bu hukukun karşılaştırmalı siyaset ve toplumla kesişimi üzerine çok sayıda önemli kitabın ve yüz elliden fazla makalenin yazarıdır. 2014 yılında Kanada Kraliyet Cemiyeti Üyesi seçildi. 2021 yılında Şehir, Devlet: Anayasacılık ve Mega Şehir adlı kitabıyla Stein Rokkan Karşılaştırmalı Sosyal Bilim Araştırmaları Ödülü'nü aldı.