Tıp, bir hastaya bakma, teşhis, prognoz, önleme, tedavi, yaralanma veya hastalıklarının palyasyonunu yönetme ve sağlığını geliştirme bilimi ve uygulamasıdır. Tıp, hastalıkların önlenmesi ve tedavisi yoluyla sağlığı korumak ve iyileştirmek için geliştirilen çeşitli sağlık uygulamalarını kapsar. Çağdaş tıp, yaralanma ve hastalıkları teşhis etmek, tedavi etmek ve önlemek için biyomedikal bilimleri, biyomedikal araştırmaları, genetiği ve tıbbi teknolojiyi, tipik olarak farmasötikler veya cerrahi yoluyla, ancak aynı zamanda psikoterapi, harici ateller ve traksiyon, tıbbi cihazlar, biyolojikler ve iyonlaştırıcı radyasyon gibi çeşitli tedaviler yoluyla uygular.
Nöroloji ya da sinir bilimi, genel olarak beyin, beyin sapı, omurilik ve çevresel sinir sistemiyle kasların hastalıklarını inceleyen, cerrahi dışındaki tedavi uygulamalarını içeren tıp bilimi dalıdır. Nöroloji zamanla içine kapalı ve sınırlı bir dal olmaktan çıkmış, epilepsi, hareket bozuklukları, beyin damar hastalıkları, bunamalar, uyku bozuklukları gibi ayrıca özelleşmişlik gerektiren alt disiplinlere bölünmüştür, bunun yanı sıra 19. yüzyılda ruh hastalıklarıyla birlikte ele alınırken, 20. yüzyıldan itibaren psikiyatri ayrı bir dal olarak ayrılmıştır. Tüm bu alanlardaki ciddi laboratuvar arka planının yanı sıra günümüze nöroloji pek çok başka tıp alanı ile multidisipliner bir ilişki içindedir.
Parkinson hastalığı (PH) veya kısaca Parkinson, başlıca merkezî sinir sisteminin etkilendiği, uzun süreli bir nörodejeneratif hastalıktır ve hem motor hem de motor olmayan sistemleri etkiler. Semptomlar genellikle yavaş yavaş ortaya çıkar ve hastalık ilerledikçe motor olmayan semptomlar daha yaygın hale gelir.
Dopamin, hücrelerde ve canlılarda önemli rol oynayan nöromodülatör bir moleküldür. Çoğu hayvanda ve bazı bitkilerde sentezlenir. Katekolamin ve feniletilamin familyasından olan bir organik bileşiktir. Beyin ve böbreklerde sentezlenen L-DOPA molekülünden bir adet karboksil grubunun çıkarılmasıyla sentezlenen bir amindir. Dopamin, merkezi sinir sisteminde nörotransmiter olarak görev yapar. Nörotransmitterler beynin belirli bölgelerinde sentezlenir, ancak sistemsel olarak birçok bölgeyi etkilerler. Beyin, biri ödül sisteminde önemli bir rol oynayan birkaç farklı dopamin yolağı içerir. Hafıza, hareket, motivasyon, ruh hali ve dikkat süresi dahil olmak üzere birçok vücut fonksiyonunda rol oynar. Genellikle yapılması durumunda sonucunda ödül beklenen eylemler ve aktiviteler, beyindeki dopamin seviyesini artırır. Birçok bağımlılık yapan ilaç dopamin seviyelerini arttırarak çalışır.
Duchenne Kas Distrofisi, kısaca DMD olarak bilinen Duchenne Musküler Distrofi Kas Hastalığı, nadir görülen bir genetik hastalıktır. Bütün kas hastalıkları içerisinde en sık gözlenen hastalık olan DMD; çoğunlukla erkek çocuklarında, daha nadir olarak da kız çocuklarında görülmektedir. Kas zayıflığı genellikle dört yaş civarında başlar ve hızla kötüleşir. Kas kaybı tipik olarak önce uyluklarda ve pelviste, ardından kollarda meydana gelir. Bu, ayağa kalkmada sorun yaşamanıza neden olabilir. Çoğu 12 yaşına kadar yürüyemez. Artan yağ içeriği nedeniyle etkilenen kaslar daha büyük görünebilir.
Kabızlık, bağırsak hareketlerinin seyrekleşmesine veya dışkılamanın zor olmasına neden olan bağırsak işlev bozukluğudur. Dışkı genellikle sert ve kurudur. Diğer semptomlar arasında karın ağrısı, şişkinlik ve sanki dışkılama tam olarak tamamlanmamış gibi bir his yer alabilir.
Lazarus belirtisi ya da Lazarus refleksi beyin ölümü gerçekleşmiş hastalarda meydana gelen reflekslerdir, bu refleks sarılır gibi kollarını kaldırıp çapraz şekilde bağlama şeklinde görülür. Bu fenomen adını Kutsal Kitap'ta geçen Lazarus'tan alır, Yuhanna İncili'nde İsa'nın Lazarus'u ölüyken dirilttiği anlatılır.
Subakut spongiform ensefalopati veya Prion hastalığına bağlı nörokognitif hastalık olarak da bilinen Creutzfeldt-Jakob hastalığı, ölümcül bir nörodejeneratif hastalıktır. Hafıza problemleri, davranışsal değişimler, koordinasyon zayıflığı ve görme ile ilgili rahatsızlıklar; bu hastalığın ilk belirtilerindendir. Daha sonrasında demans, istemsiz hareketler, körlük, güçsüzlük ve koma gibi belirtiler ortaya çıkar. Hastaların %70'i, tanı almalarından itibaren 1 yıl içerisinde ölür. “Creutzfeldt-Jakob hastalığı” ismi, 1922 yılında Walther Spielmeyer tarafından konulmuştur ve Alman nörologlar Hans Gerhard Creutzfeldt ile Alfons Maria Jakob’dan esinlenilmiştir.
Parkinsonizm; titreme (tremor), yavaş devim (bradikinezi), sertlik (rijidite) ve duruş dengesizliğiyle nitelendirilen bir klinik belirtidir. Parkinsonizm, Parkinson hastalığında bulunan birçok belirtilere sahiptir; ancak bir hastalık değil, belirtiler bütünüdür. Parkinson hastalığı ise ilerleyici tipte sinir bozulması (nörodejenerasyon) olan bir hastalıktır. Parkinsonizmin altında yatan birçok sebep vardır ve tanısını koymak karmaşık olabilir. Sinir bozulması (nörodejenerasyon) hastalığı olan Parkinson hastalığı parkinsonizmin en sık sebebidir. Bununla birlikte, birçok farklı sebep de benzer belirtilere yol açabilir. Ağılar, bazı özüştürümsel (metabolik) hastalıklar ve parkinsondan farklı bazı sinirsel (nörolojik) hastalıklar bunun nedeni olabilir.
Dopamin Düzensizlik Sendromu (DDS), uzun süre dopaminerjik ilaçlar alan bazı bireylerde gözlenen bir işlev bozukluğudur. Tipik olarak, uzun bir süre boyunca dopamin agonist ilaçları almış olan Parkinson hastalığı (PD) olan kişilerde ortaya çıkar. İlaç bağımlılığı, kumar veya cinsel davranış gibi kendi kendini kontrol etme problemleriyle bağdaştırılmıştır.
Herpes simpleks, herpes simpleks virüsünün neden olduğu bir enfeksiyon hastalığıdır. Enfeksiyonlar, vücudun enfekte olan kısmına göre kategorize edilir. Oral uçuk, yüzü veya ağzı içerir. Genellikle uçuk veya gruplanmış küçük kabarcıklara neden olabilir veya sadece boğaz ağrısına neden olabilir. Genellikle basitçe herpes olarak bilinen genital herpes, minimal semptomlara sahip olabilir veya küçük ülserlerle sonuçlanan kabarcıklar oluşturabilir. Bunlar tipik olarak iki ila dört hafta içinde iyileşir. Kabarcıklar ortaya çıkmadan önce karıncalanma veya ağrılar oluşabilir. Herpes, aktif hastalık dönemleri arasında döngü yapar ve arada semptomsuz dönemler mevcuttur. İlk bölüm genellikle daha şiddetlidir ve ateş, kas ağrıları, şişmiş lenf düğümleri ve baş ağrıları ile ilişkilendirilebilir. Zamanla, aktif hastalık ataklarının sıklığı ve şiddeti azalır. Herpes simpleksin neden olduğu diğer bozukluklar şunları içerir: parmakları tuttuğunda herpetik dolama gözün herpes enfeksiyonu, beynin herpes enfeksiyonu ve yenidoğanı etkilediğinde yenidoğan herpes enfeksiyonu.
Moleküler tanı, moleküler yöntemlerle hastalıklara tanı koymayı amaçlayan bir disiplindir. Moleküler tanı, genomdaki ve proteomdaki biyolojik belirteçleri ve hücrelerinin genlerini protein olarak nasıl ifade ettiğini, moleküler biyolojiyi tıbbi testlere uygulayarak analiz etmek için kullanılan tekniklerin bir koleksiyonudur. Tıpta hastalığı teşhis etmek ve izlemek, riski tespit etmek ve bireysel hastalar için en iyi hangi tedavilerin işe yarayacağına karar vermek ve tarımsal biyogüvenlikte benzer şekilde mahsul ve hayvan hastalıklarını izlemek, riski tahmin etmek ve hangi karantina önlemlerine karar vermek için kullanılmaktadır.
Pitozis veya blefaropitozis, sarkan veya aşağı inmiş olan üst göz kapağı durumudur. Bireyin kasları yorulduğunda, uzun süre uyanık kaldıktan sonra bu durum daha net gözlenebilir. Bu duruma bazen "Whitaker gözü"de denir, ancak bu terim normalde ambliyopi durumunu ifade eder. Yeterince şiddetliyse ve tedavi edilmezse, sarkık göz kapağı ambliyopi veya astigmatizma gibi başka durumlara neden olabilir. Bu nedenle, bu bozukluğun çocuklarda görme gelişimini engellemeden önce küçük yaşta tedavi edilmesi özellikle önemlidir.
Ensefalit lethargica hastalığı, ensefalitin atipik bir şeklidir. Ayrıca "uyku hastalığı" ya da "uykulu hastalığı" olarak da bilinir. İlk olarak nörolog Constantin von Economo ve patolog Jean-Rene Cruchet tarafından 1917 yılında tanımlanmıştır. Hastalık beyne saldırır ve bazı kurbanları heykel gibi bir durumda, suskun ve hareketsiz bırakır. 1915 ve 1926 arasında bir ensefalit lethargica salgını tüm dünyaya yayıldı. Enfekte olan insan sayısı tam olarak bilinmiyor ancak salgın sırasında doğrudan 500.000'den fazla ölüme neden olduğu ve bir milyondan fazla insanın hastalığa yakalandığı tahmin ediliyor. Hayatta kalanların çoğu hastalık öncesi güçlerine asla geri dönemedi.
Dokunsal halüsinasyon ya da temas halüsinasyonu, gerçek dışı bir nesne ile fiziksel bir temasın gerçekleşiyor olduğuna dair dokunsal duyusal girdilerin yanlış algılandığı bir halüsinasyon türüdür. Bu tür, omurilikte ve talamusta üretilen ve birincil bedensel-duyusal korteks (SI) ila ikincil somatosensoriyel kortekse (SII) gönderilen dokunsal duyusal nöral sinyallerin sinyallerin hatalı entegrasyonundan kaynaklanır. Dokunsal halüsiyonasyon, bazı nörolojik hastalıkların, ör. şizofreni, Parkinson hastalığı, huzursuz bacak sendromu ve deleriyum tremens gibi, nükseden semptomlarından biridir. Hayalet uzuv ağrıları çeken hasta bireyler de temas halüsiyonasyonunun bir biçimini tecrübe ettikleri düşünülür. Dokunsal halüsiyonasyonlar kokain ve alkol gibi uyaranlarca da ortaya çıkabilmektedir.
Terleme hastalığı veya Latince sudor anglicus, 1485'te başlayan bir dizi salgınla İngiltere'yi ve daha sonra kıtasal Avrupa'yı vuran gizemli ve bulaşıcı bir hastalıktı. Son salgın 1551'de meydana geldi ve ardından hastalık görünüşte ortadan kayboldu. Semptomların başlangıcı aniydi ve ölüm genellikle saatler içinde meydana geliyordu. Terleme hastalığı salgınları, zamanın diğer salgınları ile karşılaştırıldığında benzersizdi: Diğer salgınlar tipik olarak kentsel ve uzun süreliyken, terleme hastalığı vakaları çok hızlı bir şekilde arttı, azaldı ve kırsal nüfusu ağır şekilde etkiledi. Nedeni bilinmemekle birlikte, bilinmeyen bir hantavirüs türünün sorumlu olduğu öne sürülmüştür.
Ekstrapiramidal semptomlar, beynin serebral korteksinin ekstrapiramidal sistemi ile arketipsel olarak ilişkili semptomlardır. Bu tür semptomlara ilaçlar neden olduğunda, ekstrapiramidal yan etkiler olarak da bilinirler. Semptomlar akut veya kronik olabilir. Bunlar, distoni, akatizi, rijidite, bradikinezi, titreme ve tardif diskinezi gibi parkinsonizm karakteristik semptomları gibi hareket bozukluklarını içerir.
Fonksiyonel nörolojik bozukluk veya kısaca FND, hastaların zayıflık, hareket bozuklukları, bayılma gibi duyusal ve nörolojik semptomlar yaşadığı bir durumdur. Fonksiyonel nörolojik bozuklukların semptomları klinik olarak tanınabilir, ancak herhangi bir organik hastalık ile ilişkili değildir. Fonksiyonel nörolojik bozuklukların alt grupları, fonksiyonel nörolojik semptom bozukluğu (FNsD), konversiyon bozukluğu ve psikojenik hareket bozukluğu/ epileptik olmayan nöbetleri içerir. Tanı, bir nörolog konsültasyonu sırasında muayenedeki pozitif belirti ve semptomlara dayanarak konur. Fizyoterapi, özellikle motor semptomları olan hastalar için yararlıdır ve bilişsel davranışçı terapi ise dissosiyatif atakları olan hastalarda daha çok etkilidir.
Parkinson hastalığı demansı (PDD), Parkinson hastalığı (PD) ile ilişkili demanstır. Lewy cisimcikli demans (DLB) ile birlikte, Lewy cisimciklerinin beyinde anormal birikmesiyle karakterize edilen Lewy cisimcikli demanslardan biridir.
Vasküler demans (VaD), serebrovasküler bir hastalıktan kaynaklanan, beyne giden kan akışındaki sorunlardan kaynaklanan demanstır. Kısıtlı kan akışı (iskemi), etkilenen bölgede enfarktüs olarak bilinen hücre ve doku ölümüne yol açar. Vasküler demansın üç türü; subkortikal vasküler demans, çoklu enfarktüslü demans ve felçle ilişkili demanstır. Subkortikal vasküler demans, beyindeki küçük kan damarlarının hasar görmesi sonucu ortaya çıkar. Çoklu enfarktüslü demans, birçok bölgenin etkilendiği bir dizi mini inmeyle ortaya çıkar. Üçüncü tip, daha ciddi hasara yol açabilecek felçle ilgilidir. Bu tür hasarlar değişen düzeylerde bilişsel gerilemeye yol açar. Mini felçlerden kaynaklandığında bilişteki düşüş kademeli olarak gerçekleşir.