İçeriğe atla

Bobo bebeği deneyi

Bobo bebeği

Bobo bebeği deneyi (veya deneyleri), nüfuzlu bir psikolog olan Albert Bandura tarafından yapılan deneylerin ortak adıdır. 1961 ve 1963 yıllarında bir yetişkin insan modelin Bobo bebeğine (yuvarlatılmış alt kısmı ve kütle merkezi aşağısında olan bir bebek benzeri oyuncak) saldırgan bir şekilde davranmasını izledikten sonra çocukların davranışını gözlemlemiştir. Deneyin farklı varyasyonları vardır. En dikkate değer deney, insan modelinin ödüllendirildiğini, cezalandırıldığını veya Bobo bebeğini fiziksel olarak taciz etmenin bir sonucu olmadığını gördükten sonra çocukların davranışlarını ölçmekti. Bu deneyler Bandura'nın sosyal öğrenme kuramını test etmek için kullandığı ampirik yöntemlerdir. Sosyal öğrenme kuramı, insanların büyük ölçüde gözlemleyerek, taklit ederek ve biçimlendirerek öğrendiklerini söyler. Bu kuram insanların sadece kendilerinin ödüllendirildikleri veya cezaaman (edimsel koşullanma) öğrenmediklerini, aynı zamanda başkalarının ödüllendirildiğini veya cezalandırıldığını izleyerek (gözlemsel öğrenme) de öğrenebileceklerini gösterir. Bu deneyler önemlidir; çünkü gözlemsel öğrenmenin etkileri ile ilgili daha birçok çalışma ile sonuçlanmıştır. Çalışmalardan elde edilen yeni verilerin, örneğin çocukların şiddet içeren medyayı izleyerek nasıl etkilenebileceğine dair kanıt sunaraktan gerçekçi çıkarımları vardır.[1]

1961 Deneyi

Yöntem

Bu deneyin katılımcıları Stanford Üniversitesi anaokulundan 36 erkek ve 36 kız olup, yaş aralıkları 37- 69 ay arasında değişmektedir. Ortalama yaşları 52 aydır (burada ve sonrasında Bandura, Ross & Ross 1961). Deneyler için 24 çocuk agresif bir modele, 24 çocuk agresif olmayan bir ruh haline maruz kalmıştır. Her grup karma cinsiyetlerden oluşmaktadır, çocukların yarısının kendi cinsiyet modellerine ve diğer yarısının karşı cinsiyet modellerine maruz kalması sağlanmıştır. Kalan 24 çocuk bir kontrol grubunu oluşturmuştur.

Deney için, çocukların sınıf arkadaşlarından etkilenmesini ve dikkatinin dağılmasını engellemek için çocuklara teker teker senaryo uygulanmıştır. Deneyin ilk bölümünde bir çocuk ve yetişkin modeli bir oyun odasına getirildi. Oyun odasında çocuk, çıkartma ve pul gibi çekici etkinliklerle dolu bir köşeye oturdu. Yetişkin model bir oyuncak seti, bir tokmak ve şişme bir Bobo bebeği ile başka bir köşeye oturdu. Odadan çıkmadan önce, deneyi yapan kişi çocuğa yetişkin köşesindeki oyuncakların sadece yetişkinlerin oynaması için olduğunu açıkladı.

Agresif modelin olduğu senaryo sırasında, yetişkin kişi Bobo bebeği ile oynamaya başlar, sonra bebeğe karşı agresif davranış göstermeye başlar. Bu agresif davranışa örnek olarak Bobo bebeğine vurmak/yumruklamak ve Bobo bebeğinin yüzüne vurmak için oyuncak tokmak kullanmak gösterilebilir. Saldırgan model aynı zamanda sözlü olarak Bobo bebeğine “Tokat at ona”, “Vur ona”, “Tekmele onu”, “Havaya fırlat” diye bağırdı. Yaklaşık 10 dakikalık bir sürenin sonunda, deneyci odaya geri döndü, yetişkin modelini görmezden geldi ve çocuğu başka bir oyun odasına aldı. Saldırgan olmayan yetişkin modeli, diğer oyuncaklarla 10 dakikalık süre boyunca oynadı. Bu durumda, Bobo bebeği model tarafından tamamen göz ardı edildi, daha sonra çocuk odadan çıkarıldı.

Deneyin bir sonraki aşamasında, çocuk ve deneyci kamyonlar, bebekler ve bir topaç gibi ilginç oyuncaklarla dolu başka bir odada gerçekleştirdi. Çocuk onlarla oynaması için çağırıldı. Çocukta hayal kırıklığı yaratmak için oynamaya başladıktan iki dakika sonra artık oyuncaklarla oynamalarına izin verilmediği ve oyuncakların diğer çocuklar için ayrıldıkları söylendi. Bunun yerine deney odasındaki oyuncaklarla (agresif ve agresif olmayan oyuncaklar) oynayabilecekleri söylendi. Deney odasında, çocuğun 20 dakikalık bir süre boyunca oynamasına izin verilirken, deneyci çocuğun oyununu değerlendirdi.

Kaydedilen ilk ölçüm, yumruklama, tekmeleme, Bobo bebeğinin üstüne oturmak, bir tokmakla bebeğe vurmak ve bebeği odanın etrafına fırlatmak gibi fiziksel saldırganlığa dayanıyordu. Kaydedilen ikinci ölçüm sözlü saldırganlıktı. Hakimler, çocuklar saldırgan yetişkin modelini her taklit ettiğinde saydılar ve sonuçlarını kaydettiler. Üçüncü ölçüm, tokmağın bebeğe vurmaktan başka saldırganlık formlarını göstermek için kaç kez kullanıldığıydı. Son ölçüm, çocuğun rol modeli davranışını doğrudan taklit etmeyen saldırganlık biçimlerini içeriyordu.[2]

Sonuçlar

Bandura, saldırgan modele maruz kalan çocukların, saldırgan modele maruz kalmayanlara göre fiziksel olarak saldırgan davranışlar sergilemelerinin daha muhtemel olduğunu bulmuştur. Saldırgan model ile ilgili olarak, erkekler tarafından sergilenen taklit edilmiş fiziksel saldırganlık oranı 38,2, kızlar tarafından sergilenen taklit edilmiş fiziksel saldırganlık oranı 12,7'dir.[3] Cinsiyet farklılıklarına ilişkin sonuçlar, Bandura'nın çocukların aynı cinsiyet modellerinden daha fazla etkilendiği yönündeki tahminini güçlü bir şekilde destekledi. Sonuçlar ayrıca erkeklerin saldırgan erkek modellerine maruz kaldıklarında saldırgan kadın modellerine maruz kalmalarına göre daha fazla saldırganlık sergilediğini göstermiştir. Agresif erkek modellerine maruz kaldıklarında, erkeklerin sergilediği agresif örneklerin oranı, agresif kadın modellerine maruz kalan erkeklerin sergilediği 48,4 örneğe kıyasla ortalama 104 olmuştur. Kızların sonuçları benzer bulgular gösterirken, daha az sertti. Agresif kadın modellerine maruz kaldıklarında, kızların sergilediği agresif örneklerin sayısı, agresif erkek modellere maruz kaldıklarında sergilenen 36,3 örneğe kıyasla ortalama 57,7'dir.

Bandura ayrıca saldırgan modele maruz kalan çocukların, saldırgan modele maruz kalmayanlara göre sözlü olarak daha agresif davranma olasılıklarının daha yüksek olduğunu bulmuştur. Erkeklerin sergilediği taklit sözel saldırganlık sayısı 17 katken kızların sergilediği sözel saldırganlık sayısı 15,7 kat olmuştur.[3] Ek olarak, sonuçlar saldırgan olmayan modeli gözlemleyen kız ve erkeklerin,herhangi bir model olmayan kontrol grubuna göre çok daha az taklitçi olmayan tokmak saldırganlığı sergilediğini göstermiştir. Son olarak, kanıtlar erkeklerin kadınlardan daha agresif olma eğiliminde olduğunu göstermektedir. Tüm saldırganlık vakaları konuşulduğunda, erkekler 270 agresif vaka sergiledi, kadınlar ise 128 agresif vaka sergiledi.[4]

1963 Deneyi

Öğrenme ve sergileme arasındaki farklar

Albert Bandura 1961 yılındaki çalışmasından 2 yıl sonra bir deney daha yapmaya karar verdi. Bu deneyde ölçmeye çalıştığı şey ise bir modelin ödüllendirildiğini, cezalandırıldığını veya Bobo bebeğine karşı agresif davranış için hiçbir sonuçla karşılaşmadığını gördükten sonra çocukların öğrenme/davranışlarındaki veya gerçek performanslarındaki farklılıklardır (Bandura, Ross ve Ross 1963).

Deneyin prosedürü, 1961'de yapılan prosedüre çok benziyordu. 2,5 ila 6 yaş arasındaki çocuklar, Bobo bebeğine agresif bir şekilde yumruk atıp çığlık atan bir modelin filmini izledi. Deney grubuna bağlı olarak, film modelin şekerlerle ödüllendirildiği veya "Bir daha yapma" uyarısıyla cezalandırıldığı bir sahne ile sona erdi. Nötr durumda film, saldırganlık sahnesinden hemen sonra herhangi bir ceza ya da ödül olmaksızın sona erdi. Deney grubuna bakılmaksızın, filmi izledikten sonra bir çocuk birçok oyuncak ve Bobo bebeği olan bir odaya alındı. Araştırıcı, cezalandırma sahnesiyle sona eren filmi diğer koşullara kıyasla çocuklara gösterdiklerinde, genellikle modele daha az benzer davranışlar gösterdiğini buldu. Ayrıca, erkeklerin Bobo bebeğine karşı kızlara kıyasla daha fazla taklitçi saldırganlık gösterdiğini ölçtü ve bu bulgular 1961 deneyinin sonuçlarını doğrular.

Sonra, deneyci çocuklardan filmde gördüklerini göstermelerini istedi. Deneyci, çocukların izledikleri üç filme bağlı olarak, onların sergilediği davranışlarda herhangi bir farklılık bulamadı. Deneyin sonuçları, ödüllerin veya cezaların bilgileri hatırlamayı veya öğrenmeyi etkilemediğini, sadece davranışın gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğini etkilediğini göstermektedir. Ayrıca kızlar ve erkekler arasındaki taklitçi davranış farkları 1961 Deneyi'ne göre daha azdı.

Çocuklar film aracılı agresif modellerden etkileniyor mu?

Uzun yıllar boyunca medya şiddeti, çocukların üzerindeki etkisi ve çocukların saldırgan davranışları hakkında birçok tartışma yaratmıştır. 1963 çalışması için Albert Bandura, film aracılı agresif modellerin taklitçi davranışı ne ölçüde etkilediğini test etmek için 3-6 yaş arası çocukları kullandı.

Deney için 32 kız ve 32 erkek çocuk üç gruba ve bir kontrol grubuna ayrıldı. Grup 1, canlı bir modelin Bobo bebeğine karşı agresif olduğunu izledi. Grup 2, bir film içindeki bir insan modelinin Bobo bebeğine karşı agresif olduğunu ve grup 3, bir çizgi film içindeki bir kedi modelinin Bobo bebeğine karşı agresif olduğunu izledi. Her çocuk saldırgan eylemleri ayrı ayrı izledi ve dört grubun hepsi ayrı ayrı saldırganlığı sağlamak için hafif sinir bozucu bir duruma maruz kaldıkları bir deneyci olan bir odaya yerleştirildi. Daha sonra çocukların Bobo bebeği ve modeller tarafından kullanılan "silahlar" da dahil olmak üzere oyuncaklarla dolu bitişik bir odada serbestçe oynamalarına izin verildi. Araştırmacılar çocukları gözlemledi ve Bobo bebeği ile çeşitli etkileşimler kaydetti.

Sonuçlar, gerçekçi bir film veya çizgi film ile gerçek hayatta saldırgan davranışlara maruz kalan çocukların, kontrol grubundan neredeyse iki kat daha agresif davranışlar sergilediğini göstermiştir. Ayrıca erkeklerin kızlardan daha fazla genel anlamda saldırganlık sergilediği bulunmuştur. Bu deneyin sonuçları, medyanın etkileriyle ilgili devam eden tartışmalara katkıda bulunmuştur.

Medya etkilerini destekleyen kuramlar

Medya etkileriyle ilgili devam eden tartışmalara katkıda bulunan iki ana teori:Genel Saldırganlık Modeli (GSM) ve Ekme Kuramı. Bu teorilerin her ikisi de medyanın çocuklar üzerindeki etkisinden kaynaklanan saldırgan bilginin ve davranışların gelişimini açıklama girişimleridir.

GSM, medyanın şiddet içeren tasvirlerine maruz kalmanın; saldırgan tutumların gelişiminde nasıl etkili olduğunu ve saldırgan davranışlarla olan ilişkisini vurgular.[5] Modern toplumda şiddet içeren video oyunları yaygınlaşması da şiddet görüntülerine maruz kalmanın insanların düşüncelerini ve eylemlerini nasıl etkileyebileceğinin bir başka örneğidir. McGloin, Farrar, & Fishlock (2015), "Üçlü whammy!" çalışmasında, gerçekçi bir silah kumandası kullanmanın, video oyunları ve bilişsel saldırganlık arasındaki ilişkiyi inceleyen meta-analitik çalışmalarda raporlanan diğer etki güçlerini neredeyse ikiye katladığını göstermiştir. Sonuç olarak, gerçekçi şiddet içeren medyaya maruz kalmak bize saldırgan bilgi kazandırır ve böylece eylemlerimiz ve kelimelerimiz de saldırganlaşır.[6]

Ekme Kuramı, bir çocuğun medyayla ne kadar ilişkili olursa, ondan o kadar çok etkileneceğini savunur.[7] Bu nedenle, çocuk ne kadar şiddet içeren içerikle karşılaşırsa, içeriğin çocuk üzerindeki etkisi o kadar büyük olur. Toplumumuzdaki çocukların; televizyon, filmler, sosyal medya ve video oyunları aracılığıyla şiddet içeren görüntüleri gözlemleme fırsatları var." Acımasız Dünya Sendromu ", haber kanallarının yalnızca dünyada meydana gelen olumsuz olayları göstermesini tartışır. Bu sendrom algımızı dünyanın olduğundan daha tehlikeli bir yer olduğuna inanmamızı sağlayacak şekilde çarpıtır; çünkü bildiklerimiz yalnızca medyanın bize gösterdiklerinden ibarettir.

Bobo Bebek deneyi, bu iki teori tarafından da desteklenmektedir. Deneyin vardığı sonuç, başkalarının davranışlarını incelemenin (saldırgan model), benzer davranışlara neden olacağını (saldırgan bir tavır) belirten sosyal öğrenme kuramını destekler. Modern toplumdaki çocuklar, içeriği kurgusal olduğunda bile medyayı inceler ve ondan bir şeyler öğrenir.

Sentez

Bu deneyler ampirik olarak Bandura'nın sosyal öğrenme kuramı ile ilgilidir.[8] Bu sosyal bilim kuramı insanların gözlemleyerek, taklit ederek ve biçimlendirerek öğrendiklerini; dahası, insanların davranışçılıkta genellikle görüldüğü gibi sadece ödüllendirildiklerinde veya cezalandırıldıklarında değil, diğer insanların davranışlarına netice olarak ödül veya ceza almalarını gözlemleyerek de öğrendiklerini öne sürer (gözlemsel öğrenme).[9] Bu deneyler önemlidir; çünkü gözlemsel öğrenme ile ilgili çok daha fazla çalışmanın yolunu açmıştır. Ayrıca veriler, örneğin, çocukların şiddet içeren medyayı izlemekten nasıl etkilenebileceği gibi gerçekçi ve yeni hipotezler sundu.

Eleştiriler

Doğal yanlılığa ilişkin iddialar

Hart & Kritsonis (2006),[] ilk Bandura deneylerinin yanlı veya geçerliliklerini zayıflatacak biçimde kusurlu olduğunu belirtti. Bu araştırmacıların fark ettiği sorunlar şunlardı:

  • Seçme yanlılığı: Bandura'nın deneklerinin hepsi, Stanford Üniversitesi anaokulundan seçilmiş, Stanford öğrencilerinin çocuklarıydı. Stanford gibi prestijli bir üniversitenin öğrencileri, 1960'larda neredeyse tamamen beyazdı ve büyük ölçüde yüksek gelirli ailelerden geliyordu. Bu nedenle çalışma deneklerinde ırksal ve sosyoekonomik yanlılık mevcuttu.
  • Zamansal dizilim: 1963 çalışmasında,1961 çalışmasının "gerçek yaşam saldırganlığı ve kontrol grubu koşulları" ile ilgili verileri kullanılmıştır;[10] bu nedenle, çalışmalar arası dönemde gerçekleşen deneklerin olgunlaşması ve çalışma dışı etkiler, 1963 gözlemlerine, sonuçlarına ve çıkarımlarına katkıda bulunmuş olabilir.

Motivasyona ilişkin iddialar

Bazı akademisyenler, Bobo Bebeği çalışmalarının saldırganlık çalışmaları olmadığını, çocukların videoların talimat olduğu inancının, onları yetişkinleri taklit etmeye motive ettiğini ileri sürüyorlar. Başka bir deyişle, çocukları motive eden şey gerçek saldırganlık yerine, yetişkinleri memnun etme veya yetişkin olma isteği olabilir. Üstelik aynı akademisyenler, bobo bebeklerinin vurulmak için tasarlandığını belirterek, çalışmanın dış geçerliğini eleştirmektedir.

Etiğe ilişkin iddialar

İlk çalışmaların etiğe uygunluğu konusunda birtakım itirazlar edilmiştir. Üniversite düzeyinde bir genel psikolojiye giriş metninde, Bandura'nın çalışması etiğe uygun olmayan ve ahlaki açıdan yanlış olarak ifade edilmiştir; çünkü denekler saldırgan bir biçimde yanıt vermek için manipüle edilmiştir.[11] Ayrıca belirtilmiştir ki, bu deneyde uygulanan yöntemlerin uzun vadeli etkileri şaşırtıcı olmayan bir biçimde barizdir; çünkü deneklerin kışkırtılması ve oyuncaklarla oynamalarına izin verilmemesi rahatsızlık ve memnuniyetsizlik yaratmıştır. Bu nedenle, denekler saldırgan olmaları için eğitilmişlerdir.

Çeşitli iddialar

Bar-on et al. (2001), 8 yaşından küçük çocukların frontal lobunun az gelişmiş olduğunu bunun da onların gerçekliği hayalden ayıramamasına katkıda bulunduğunu belirtmiştir; örneğin, 12 yaşına kadar olan çocuklar dolaplarında ya da yatakların altında ''canavarların'' yaşadıklarına inanabilirler. Üstelik bazen rüyaları da gerçeklikten ayıramazlar.[12]

Ayrıca biyolojik kuramcılar, sosyal öğrenme kuramının DNA'nın bireysel ve özgün olduğunu, beynin gelişimini ve öğrenme farklılıklarını göz ardı ederek, bireylerin biyolojik durumunu görmezden geldiklerini savunuyorlar.[13]

Ayrıca bakınız

Konuyla ilgili yayınlar

  • A. Bandura & R.H. Walters (1959). Adolescent Aggression, New York, New York, US:Ronald Press.
  • A. Bandura, (1962) Social Learning through Imitation, Lincoln, Nebraska, US:University of Nebraska Press.
  • Bandura, A., & Walters, R. (1963). Social learning and personality development. New York: Holt, Rinehart and Winston
  • A. Bandura (1975) Social Learning & Personality Development, New York :Holt, Rinehart & Winston.
  • A. Bandura (1976) Social Learning Theory. New Jersey, US: Prentice-Hall.
  • A. Bandura (1986) Social Foundations of Thought and Action.

Kaynakça

  1. ^ McLeod, Saul. "Bobo Doll Experiment | Simply Psychology". 6 Ağustos 2019 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  2. ^ Bandura, Ross & Ross 1961.
  3. ^ a b Hock 2009: 89
  4. ^ Hock 2009: 90
  5. ^ Stewart (2018). "Media Violence and the General Aggression Model". Journal of Social Issues. 74 (2): 386-413. 
  6. ^ McGloin (Nisan 2015). "Triple Whammy! Violent Games and Violent Controllers: Investigating the Use of Realistic Gun Controllers on Perceptions of Realism, Immersion, and Outcome Aggression: Violent Controllers and Aggression". Journal of Communication. 65 (2): 280-299. 
  7. ^ Potter (Aralık 2014). "A Critical Analysis of Cultivation Theory: Cultivation". Journal of Communication. 64 (6): 1015-1036. 
  8. ^ Hart, K. E., Scholar, F., Kritsonis, W. A., & Alumnus, D. (2006). Critical analysis of an original writing on social learning theory: Imitation of film-mediated aggressive models by: Albert Bandura, Dorothea Ross and Sheila A. Ross. In National forum of applied educational research journal (Vol. 19, No. 3, pp. 1-7).
  9. ^ Albert Bandura (1971). "Social Learning Theory"(PDF). General Learning Corporation. Archived from the original (PDF) on 24 October 2013. Retrieved 30 January 2020.
  10. ^ Hart & Kritsonis 2006
  11. ^ Wortman, Loftus & Weaver (1998),[]
  12. ^ Sharon & Woolley 2004
  13. ^ Isom 1998
Anderson, Craig A.; Bushman, Brad J. (2001). "Effects of Violent Video Games on Aggressive Behavior, Aggressive Cognition, Aggressive Affect, Physiological Arousal, and Prosocial Behavior: A Meta-Analytic Review of the Scientific Literature" (PDF). Psychological Science. 12 (5): 353-359. doi:10.1111/1467-9280.00366. JSTOR 40063648. PMID 11554666. 24 Mayıs 2013 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Mayıs 2013. 
Anderson, Craig A.; Dill, Karen E. (2000). "Video Games and Aggressive Thoughts, Feelings, and Behavior in the Laboratory and in Life" (PDF). Journal of Personality and Social Psychology. 78 (4): 772-790. doi:10.1037/0022-3514.78.4.772. PMID 10794380. 3 Mayıs 2013 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Haziran 2020. 
Bandura, A. (1965). "Influence of models' reinforcement contingencies on the acquisition of imitative responses". Journal of Personality and Social Psychology. 1 (6): 589-595. doi:10.1037/h0022070. PMID 14300234. 
Bandura, A.; Ross, D.; Ross, S. A. (1961). "Transmission of aggression through the imitation of aggressive models". Journal of Abnormal and Social Psychology. 63 (3): 575-582. doi:10.1037/h0045925. PMID 13864605. 
Bandura, A.; Ross, D.; Ross, S. A. (1963). "Imitation of film-mediated aggressive models". Journal of Abnormal and Social Psychology. 66 (1): 3-11. doi:10.1037/h0048687. PMID 13966304. 
Bartholow, Bruce D.; Anderson, Craig A. (2002). "Effects of Violent Video Games on Aggressive Behavior: Potential Sex Differences". Journal of Experimental Social Psychology. 38 (3): 283-290. doi:10.1006/jesp.2001.1502. 
Bar-on, M. E. (2001). "Media Violence: Report of the Committee on Public Education". Pediatrics. 108 (5): 1222-1226. doi:10.1542/peds.108.5.1222Özgürce erişilebilir. PMID 11694708. 16 Temmuz 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Haziran 2020. 
Black, Stephen L.; Bevan, Susan (1992). "At the movies with Buss and Durkee: A natural experiment on film violence". Aggressive Behavior. 18 (1): 37-45. doi:10.1002/1098-2337(1992)18:1<37::aid-ab2480180105>3.0.co;2-3. 
Boeree, C. George (2006). "Personality Theories: Albert Bandura, 1925-present". 6 Ocak 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Temmuz 2015. [Personal website of Prof. emeritus C.G. Boeree, Shippensburg University.] []
Ferguson, Christopher J. (2010). "Blazing Angels or Resident Evil? Can Violent Video Games Be a Force for Good?" (PDF). Review of General Psychology. 14 (2): 68-81. doi:10.1037/a0018941. 10 Aralık 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 20 Haziran 2020. 
Gauntlett, David (2005). Moving Experiences: Media Effects and Beyond (Volume 13 of Acamedia research monographs) (2.2yer=Bloomington, IN, USA bas.). Indiana University Press. ISBN 0861966554. Erişim tarihi: 15 Temmuz 2015. []
Hart, K.E.; Kritsonis, W.A. (2006). "Critical analysis of an original writing on social learning theory: Imitation of film-mediated aggressive models". National FORUM of Applied Educational Research Journal. 19 (3): 1-7. [Note, per the CV of Prof. Kritsonis, Prairie View A&M University (see [1]), this journal is a forum for publishing mentored doctoral student research.] []
Hock, Roger R. (2009). Forty Studies that Changed Psychology (6.6yer=Upper Saddle River, NJ bas.). Pearson Education. 
Isom, Margaret Delores (1998). "Albert Bandura: Social learning theory". 14 Şubat 2003 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Temmuz 2015. [Apparently from the discontinued website of Prof. M.D. Isom, formerly of the College of Criminology and Criminal Justice, Florida State University, original dead link, [2].] []
Loye, David; Gorney, Roderic; Steele, Gary (1977). "An Experimental Field Study". Journal of Communication. 27 (3): 206-216. doi:10.1111/j.1460-2466.1977.tb02149.x. 
Murray, John P. (1995). "Children and Television Violence" (PDF). Kansas Journal of Law & Public Policy. 4 (3): 7-14. 16 Temmuz 2015 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Temmuz 2015. See also [3], both accessed 15 July 2015. 
Sharon, Tanya; Woolley, Jacqueline D. (2004). "Do monsters dream? Young children's understanding of the fantasy/reality distinction". British Journal of Developmental Psychology. 22 (2): 293-310. doi:10.1348/026151004323044627. 
Stein, Aletha H.; Friedrich, Lynette Kohn (1972). "Television Content and Young Children's Behavior". In J. P. Murray, E. A. Rubinstein and G. A. Comstock, eds., Television and Social Behavior, Volume 2: Television and Social Learning (pp. 202–317). Washington, DC: US Government Printing Office. 
Wortman, Camille B.; Loftus, Elizabeth F.; Weaver, Charles A. (1998). Psychology (5.5yer=New York, NY bas.). McGraw-Hill. [][]
Yates, Bradford L. "Modeling Strategies for Prosocial Television: A Review". AEJMC Southeast Colloquium, Lexington, KY, USA March 4–6, 1999. 11 Ocak 2002 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Temmuz 2015. [A paper presented by University of Florida doctoral student B.L. Yates to the Open Paper Competition of this regional Association for Education in Journalism and Mass Communication conference; faculty advisor unknown.] [][]
  • McGloin, Farrar & Fishlock (2015). "Triple whammy! Violent games and violent controllers". Journal of Communication.

İlgili Araştırma Makaleleri

Transfobi, transgender veya transseksüel kişilere ya da direkt olarak transseksüelliğe karşı duyulan hoşnutsuzluğu ve olumsuz tutumu kapsamaktadır. Transfobi, toplumun cinsiyet normlarına uymayan insanlara karşı duyulan korkuyu, tiksintiyi, nefreti veya rahatsızlığı ve bunlara bağlı olarak şiddeti kapsayabilir. Genellikle homofobik görüşlerle birlikte ifade edilir ve bu nedenle sıklıkla homofobinin bir türü olarak kabul edilir. Transfobinin mağdurlarından olan çocuklar tacize, okulda zorbalığa ve/veya okul içinde şiddete, koruyucu aileleri tarafından şiddete maruz kalmaktadırlar. Yetişkin mağdurlarsa kamuoyunda alaya, tacize, sataşılmaya, şiddet ile tehdide, soyguna uğramaya ve yanlış tutuklamaya maruz kalmaktadır ve bu yüzden birçoğu toplumda güvensiz hissetmektedir. Bazıları; trans olduğu için kovulacağından veya muhafazakâr politikaların, onları korumak için yasalara karşı çıkan dindar grupların etraflarını kuşatmasının baskısından dolayı sağlık hizmetini reddediyor veya işyeri ayrımcılığıyla mücadele ediyor. Kurbanların yüksek bir oranının cinsel şiddete maruz kaldığı rapor edilmektedir.

Özgüven, kişinin kendi değeri hakkındaki subjektif değerlendirmesi ve kişinin kendi özelliklerinin ne ölçüde olumlu ya da olumsuz olduğu hakkındaki yorumudur. Özgüven hem kişinin kendisine ilişkin düşünceleri, hem bu düşüncelerin yol açtığı duyguları, hem de bu duygu ve düşüncelerin ifadesi olan davranışları içerir. Özgüveni süreklilik gösteren bir kişilik özelliği olarak ve geçici bir psikolojik durum olarak düşünmek mümkündür. Son olarak, özgüven sınırlı bir alan için geçerli olabileceği gibi, genel bir kavram olarak da düşünülebilir.

Bağlanma teorisi veya bağlanma kuramı, psikolojide bireyin, başka bir kişiden yakınlık bekleme eğilimi ve bu kişi yanında olduğunda bireyin kendisini güvende hissetmesidir.

<span class="mw-page-title-main">Sosyal psikoloji</span> toplumun insanların düşüncelerini ve davranışlarını nasıl etkilediğini araştıran bilim dalı

Sosyal psikoloji bireylerin düşüncelerinin, iç dünyalarının ve davranışlarının başkalarının gerçek, hayalî ve anlaşılan oluşundan nasıl etkilendiğine dair bir bilimsel çalışmadır. Bu alanda araştırma yapanlar genellikle psikolog veya sosyolog'lardan oluşmaktadır. Buna rağmen bütün sosyal psikologlar hem birey, hem de topluluk bazında çalışırlar. Benzerliklerine rağmen iki alan amaçları, yaklaşımları, yöntemleri ve terimlerinde farklılaşırlar. Biyofizik ve kavrama psikolojisi gibi sosyal psikoloji de disiplinlerarası bir alandır.

<span class="mw-page-title-main">Albert Bandura</span>

Albert Bandura, sosyal öğrenme kuramı ve öz yarar teorisi üzerindeki çalışmalarıyla tanınan Kanadalı ünlü psikolog.

<span class="mw-page-title-main">Amigdala</span> Beyin lobu

Amigdala beynin medial temporal lobunun derinlerinde yerleşen nöronların oluşturduğu badem şeklindeki beyin bölümü. Amigdala terimi ilk olarak 1822'de Karl Friedrich Burdach tarafından kullanılmıştır. Amigdala adı, yapının badem benzeri şekli nedeniyle "badem" anlamına gelen Yunanca amigdale kelimesinden türemiştir. Duygusal hafıza ve duygusal tepkilerin oluşmasındaki birincil role sahip bölge. Limbik sistemin bir parçasıdır.

Kişilik psikolojisi, bireylerin kendilerine özgü davranış, düşünce ve duygu biçimleriyle ilgilenir.

Zihin teorisi diğerlerinin bilgi, duygu, inanç, niyet ve zihinsel durumlarını anlama becerisidir. Başlangıçta şempanzelerin zihinsel durumlardan çıkarım yapmaları için kullanılsa da bugün genel olarak insanlar için kullanılmaktadır.

Benlik kaynaklarının tükenmesi, öz-kontrol ya da özgür irade gücünün kullanılabilecek sınırlı kaynaklara dayandığı düşüncesini ifade etmektedir. Zihinsel aktivite için enerji düşük olduğunda, öz kontrol zayıflar ve bu durum benlik kaynaklarının tükenmesi olarak adlandırılır. Özellikle, benlik kaynaklarının tükenmesi durumunun deneyimlenmesi, kişinin daha sonraki aktivitelerde kendini kontrol etme becerisini zayıflatır. Öz-kontrol gerektiren benlik kaynaklarını tüketici bir görev, sonrasında gelen öz-kontrol görevi için, her ne kadar görevler birbiriyle ilişkisiz görünse de, engelleyici bir etki yaratır. Öz-kontrol benliğin hem birey hem de bireylerarası düzeyindeki işlevinde önemli bir role sahiptir. Bu nedenle, benlik kaynaklarının tükenmesi, deneysel psikolojide ve spesifik olarak sosyal psikolojide önemli bir konudur, çünkü mekanizması, insanın öz-kontrol süreçlerinin anlaşılmasına katkıda bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Prososyal davranış</span>

Prososyal davranışlar, olumlu sosyal davranışlar ya da başkalarına yarar sağlama niyeti; yardım etmek, paylaşmak, bağış yapmak, işbirliği yapmak ve gönüllülük gibi, diğer insanlara ya da bir bütün olarak topluma fayda sağlayan sosyal davranışlar bütünüdür. Bunlara ek olarak kurallara uymak ya da sosyal olarak kabul edilen davranışlarla uyum içinde olmak da prososyal davranışlar arasında sayılmaktadır.

Cinsiyet kimliği, kişinin kendi cinsiyetine ilişkin kişisel duygusudur. Cinsiyet kimliği, bir kişinin atanmış cinsiyetiyle ilişkili olabilir veya ondan farklı olabilir. Çoğu bireyde, cinsiyetin çeşitli biyolojik belirleyicileri, bireyin cinsiyet kimliğiyle uyumludur ve tutarlıdır. Cinsiyet ifadesi tipik olarak bir kişinin cinsiyet kimliğini yansıtır, ancak bu her zaman böyle değildir. Bir kişi, belirli bir toplumsal cinsiyet rolüyle tutarlı davranışlar, tutumlar ve görünümler ifade etse de, bu tür ifadeler mutlaka cinsiyet kimliklerini yansıtmayabilir. Cinsiyet kimliği terimi, 1964 yılında psikiyatri profesörü Robert J. Stoller tarafından icat edildi ve psikolog John Money tarafından popüler hale getirildi.

Psikoloji temel bilimi, psikoloji alanında yapılan araştırmaların bazıları, uygulanan psikolojik disiplinlerde yapılan araştırmalardan daha "temel" dir ve doğrudan bir uygulaması yoktur. Psikoloji içerisindeki temel bilim yönelimini yansıttığı düşünülen alt disiplinler arasında biyolojik psikoloji, bilişsel psikoloji, nöropsikoloji vb. alt dallar sayılabilmektedir. Bu alt disiplinlerdeki araştırmalar, metodolojik titizlik ile karakterizedir. Psikolojinin temel bilim olarak kaygı, davranış, biliş ve duyguların altında yatan yasaları ve süreçleri anlamaktır. Temel bilim olarak psikoloji, uygulamalı psikoloji için bir temel sağlar. Uygulamalı psikoloji, aksine, temel psikolojik bilimlerin ortaya koyduğu psikolojik ilkelerin ve teorilerin uygulanmasını içerir; bu uygulamalar zihinsel ve fiziksel sağlık ayrıca eğitim gibi alanlarda sorunların üstesinden gelmeyi veya refahı artırmayı amaçlamaktadır.

Sürü psikolojisi, bir inanca, fikre veya trende bağlı kişi sayısının çokluğuna bağlı olarak bahsi geçen şeye olan ilginin arttığı fenomendir. Sürü psikolojisinde bir şeye inanan kişi sayısı arttıkça, diğer insanlar da ilginin artma sebebinden bağımsız bir şekilde akıma dahil olur.

<span class="mw-page-title-main">Akran grubu</span> yaklaşık olarak aynı yaştaki ve genellikle benzer rütbe veya sosyal statüdeki ortaklar

Sosyolojide, bir akran grubu hem bir sosyal grup hem de benzer ilgi alanlarına (homofilik), yaşa, geçmişe veya sosyal statüye sahip birincil bir grup insandır. Bu grubun üyeleri, kişinin inançlarını ve davranışlarını etkileyebilir. Akran grupları hiyerarşiler ve farklı davranış kalıpları içerir. Örneğin bir lise ortamında, 18 yaşındakiler 14 yaşındaki bir akran grubudur çünkü okulda benzer ve paralel yaşam deneyimlerini birlikte paylaşırlar. Bunun aksine, öğretmenler öğrencileri bir akran grubu olarak paylaşmazlar çünkü öğretmenler ve öğrenciler iki farklı rol ve deneyime sahiptir.

Sosyal öğrenme, akranlar arasındaki sosyal etkileşim yoluyla toplumsal bir ölçeğe kadar bireysel veya grupla öğrenmeden daha geniş ölçekte gerçekleşen öğrenmedir. Tutum ve davranışlarda bir değişikliğe yol açabilir veya açmayabilir.

<span class="mw-page-title-main">Peter L. Hurd</span>

Peter L. Hurd biyoloji alanında uzmanlaşmış bir akademisyendir. 2001 yılından bu yana Psikoloji Bölümü Biyobiliş Birimi ve Alberta Üniversitesi Sinirbilim Merkezi'nde Doçent olarak görev yapmaktadır. Araştırmaları öncelikli olarak saldırgan davranışların evriminin incelenmesine odaklanmakta, saldırganlık, iletişim ve çatışan çıkarlara sahip hayvanlar arasında gerçekleşen diğer sosyal davranışları araştırmaktadır. Bu araştırmanın başlıca araçları matematiksel modellemedir. Ayrıca cinsel farklılaşma sürecinin sosyal davranışlarda bireysel farklılıkları nasıl ortaya çıkardığı ile de ilgilenmektedir.

Cinsiyet rolleri, erkekler ve kadınlar için uygun davranış beklentileri yaratan, kültürel olarak etkilenen stereotiplerdir. Bu rollerin anlaşılması, daha dört yaşındaki çocuklarda belirgindir. 3 ila 6 ay arasındaki çocuklar, erkek ve kadın yüzleri arasında ayrım yapabilir. On aya kadar, bebekler belirli nesneleri dişiler ve erkeklerle ilişkilendirebilir, örneğin çekiç erkeklerle veya atkı dişilerle ilişkilendirebilir. Cinsiyet rolleri medya, aile, çevre ve toplumdan etkilenir. Bir çocuğun cinsiyet rollerine ilişkin anlayışı, akranlarıyla nasıl sosyalleştiğini ve ilişki kurduğunu etkiler . Biyolojik olgunlaşmaya ek olarak çocuklar, aile yapısına, doğal oyun modellerine, yakın arkadaşlıklara ve okul hayatının kalabalık sosyal ormanına gömülü, cinsiyete özgü bir dizi sosyal ve davranışsal norm içinde gelişirler . Çocuklukta karşılaşılan toplumsal cinsiyet rolleri, bireyin benlik kavramının şekillenmesinde büyük rol oynar ve bireyin yaşamının ilerleyen dönemlerinde ilişkiler kurma biçimini etkiler.

<span class="mw-page-title-main">Video model öğrenme</span> Öğrenme metodu

Video model öğrenme, video kayıtlarını eğitim amaçlı kullanarak öğrenciye hedef davranışları öğretmek için uygulanan kanıta dayalı gözlemsel bir öğretme uygulamasıdır. Video modelden farklı olarak Video öz modellemede, bireyler kendilerini video üzerinde başarılı bir şekilde bir davranış sergilerken gözlemler ve daha sonra hedeflenen davranışı taklit eder. Video modelleme, sosyal iletişim öz bakım ve atletik performans dahil olmak üzere birçok beceriyi öğretmek için kullanılabilir; otizm spektrum bozukluğu olan çocuklar için ümit vadettiğini göstermiştir. Video modellemenin teorik kökleri, gözlem yoluyla öğrenme yeteneğine dikkat çeken Bandura'nın(1969) sosyal öğrenme kuramı çalışmasına dayanmaktadır.

Sosyometrik statü, kişinin bir grup olarak akranları tarafından sevilme veya sevilmeme derecesini belirlemeye yardımcı olan bir ölçüm sistemidir. Yetişkinler arasında sosyometrik statüyü inceleyen bazı çalışmalar olsa da, bu sistem, akran ilişkileri ve sosyal yeterlilik hakkında çıkarımlar yapmak için çoğunlukla çocuklar ve ergenlerde kullanılır.

Otonepiofili ve yetişkin bebek olarak da bilinen parafilik çocukçuluk, yetişkin bir insanın bebek gibi rol yapmasını içeren bir cinsel fetiştir. Parafilik çocukçuluk bir ageplay biçimidir. Parafilik çocukçuluk uygulayan kişiler genellikle halk arasında "yetişkin bebekler" olarak anılır.