Justin A. McCarthy, Louisville Üniversitesi'nde Amerikalı tarih profesörüdür.

Ermeni Kırımı, 1915 Olayları/Ermeni Tehciri veya Ermeni Soykırımı, Osmanlı hükûmetinin Ermenilere karşı gerçekleştirdiği sürgün ve katliamlardır. Etnik temizliğin sonucunda ölen Ermenilerin sayısı tartışmalıdır; sayı, çeşitli araştırmacılara göre 600.000 ile 1,5 milyon arasında değişiklik gösterir. 1914 yılında Osmanlı topraklarında yaşayan Ermeni nüfusu yapılan farklı tahminler mevcuttur. Osmanlı resmî kayıtlarına göre 1.2 milyon ile Ermeni Patrikhanesi'ne göre 1 milyon 914 bin 620 Ermeni yaşamaktaydı. 1922 sayımlarına göre ise 817 bin Ermeni 'mülteci' olarak Osmanlı topraklarını terk etmiş, 95 bin Ermeni ise din değiştirerek Türkiye topraklarında yaşamaya devam etmiştir. Bu tahminlere göre Osmanlı topraklarında bulunan 900 bin hayatta kalmışken, 300 bin ile 1 milyon arasında Ermeni hayatını kaybetmiştir. Olayların başlangıç tarihi çoğunlukla 250 Ermeni aydının ve komite liderinin Osmanlı yöneticileri tarafından İstanbul'dan Ankara'ya sürüldüğü ve birçoğunun öldürüldüğü 24 Nisan 1915 ile ilişkilendirilmektedir. Ermeni Kırımı, sağlıklı erkek nüfusun toptan öldürülmesi ya da askere alınarak zorla çalıştırılması ve sonrasında kadın, çocuk ve yaşlılarla birlikte ölüm yürüyüşü koşullarında Suriye Çölü'ne sürülmesi gibi olaylarla birlikte I. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında iki aşamada gerçekleşti. Osmanlı askerlerinin koruması eşliğinde yaşadıkları yerlerden sürülen Ermeniler; sürgün sırasında yiyecek ve su sıkıntısı yaşadı; ayrıca çeşitli raporlara göre zaman zaman soygun ve katliamlara maruz kaldı. Ülke genelindeki Ermeni diasporası, genel anlamda Ermenilerin Doğu Anadolu'dan sürülme işleminin doğrudan bir sonucu olarak ortaya çıktı.

Naim Beyin Anıları: Ermeni Tehciri ve Katliamları ile ilgili Resmi Türk Belgeleri, Osmanlı Ermenisi Aram Andonyan'a ait 1919 ve 1920 senesinde Londra'da Hodder & Stoughton yayınevinde basılmış bir kitap. İçinde Andonyan belgeleri diye bilinen ünlü Talat Paşa telgraflarının kopyalarını barındırıyor.

1915 Van İsyanı ya da İkinci Van İsyanı, I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu'nun Van Vilayeti sınırları içindeki Ermenilerin çıkardıkları isyandır. Olayların süresi, Van Vilayeti'nin diğer bölgelerinde daha önce başlamış olmalarıyla birlikte, Van merkezine yayıldıkları süreyi esas alarak 19 Nisan-6 Mayıs 1915 arası olarak kabul edilmektedir.

Hamidiye Katliamları veya bazı Türkçe olmayan kaynaklarda geçen adlarıyla 1894-1896 Ermeni katliamları ve Büyük Katliamlar, 1890'ların ortalarında Osmanlı İmparatorluğu hükûmeti tarafından ülkede yaşayan Ermenilere yapıldığı iddia olunan katliamlardır. Katliamlar sonucu ölenlerin sayısı 80.000 ile 300.000 arasında gösterilmekte, dönemin gazete haberlerine göre 50.000 çocuğun ise yetim kaldığı belirtilmektedir. Kırım, The New York Times 'ın Eylül 1895 tarihli makalesindeki başlıkta Ermeni Holokost olarak geçiyordu. Buna karşın Osmanlı kaynakları ise aksi iddia olarak böyle bir sayıda Ermeninin öldürülmediği Müslümanların katledildiği Ermeni Çetelere karşı operasyon yapılıp bu çetelerin ve isyanların bastırıldığı iddiasındadır.

Yalova Katliamı, Nisan-Mayıs 1921'de Yunan ordusunun işgali ile birlikte yerli Rum ve Ermeniler tarafından Yalova bölgesinde Müslümanlara uygulanan mezalimdir. Bölgedeki Müslüman köylerinin neredeyse tamamı yakıldı, binlerce insan öldürüldü veya mülteci durumuna düştü.

Ermeni Soykırımı'nın inkârı, Ermeni Kırımı'nın soykırım olarak tanımlanamayacağını savunan veya iddiaların bilimsel yollarla, belgelerle açıklanması gerektiğini savunan tezdir. Ermeni Soykırımı'nın inkârı, bazı ülkelerde tamamen yasaklanmışken bazı ülkelerde soykırım olduğunu ifade etmek hoş karşılanmamaktadır. Pek çok kaynakta ölen insanların sayısı soykırım olduğuna kanıt olarak gösterilmektedir. Ancak bazı araştırmacılara göre de bir soykırım söz konusu değildir. Bu yaklaşımda olanlar, zamanın hükûmetinin bir Ermeni Tehciri gerçekleştirdiğini, olumsuz şartlardan dolayı birçok insanın öldüğünü söylemektedir.
Resulayn Kampları, Ermeni Kırımı sırasında 1915 yılında çıkarılan Tehcir Kanunu ile birlikte göç ettirilen Ermeniler için, Resulayn şehri yakınındaki çöl alanda kurulan 25 toplama kampından biridir. Bu kamplar Ermeniler için anma alanlarına dönüştürülmüştür.

Türkiye'de Ermeni mülklerine el konulması, ülkenin Ermeni topluluğuna ait varlıklara, mülklere ve topraklara yönelik Osmanlı hükûmetleri tarafından başlatılan ve Türkiye hükûmetleri tarafından devam ettirilen el koyma olayı. 1890'ların ortalarında Hamidiye katliamları sırasında ilk örnekleri görüldü ve Ermeni Kırımı sırasında zirveye ulaştı. Daha sonra 1955'teki 6-7 Eylül Olayları'na ve 1974'teki yeni girişimlere kadar devamlı bir şekilde sürdü. Ermeni Kırımı sırasında yaşanan el koymaların çoğu, Ermenilerin Suriye Çölü dahil olmak üzere çeşitli yerlere zorunlu göç ettirilmesinin ardından hükûmetin Ermenilerin mal varlıklarını "terk ettiğini" söylemesiyle yapıldı. Ermenilerin hemen hemen tüm mülklerine el konularak yerel Müslüman nüfusa dağıtıldı. 1974'te çıkan bir kararla birlikte ulusal güvenlik gerekçe gösterilerek 1936'da getirilen mülk beyan etme ve tapuya kayıt ettirme zorunluluğu sonrasında Ermeniler tarafından edinilen mal varlıklarına el konuldu.

Osmanlı İmparatorluğu'nda Amele Taburları, son dönem Osmanlı İmparatorluğu'ndaki zorla çalıştırma yöntemlerinden biri. I. Dünya Savaşı döneminde ortaya çıkan taburlar, Osmanlı Ermenisi ve Osmanlı Rumu askerlerin silahsızlandırılması, zorla çalıştırılması ve öldürülmesiyle ilgilidir.
Türk Kurtuluş Savaşı boyunca, hem Anadolu Hareketi hem de İtilaf Devletleri sorumluluğunda, Türk, Rum ve Ermeni sivillere yönelik birçok katliam gerçekleşti. Katliamlar boyunca tecavüz, işkence ve soygun yaygın olarak yaşandı.

Ermeni Kırımı terminolojisi İngilizce, Türkçe ve Ermenicede farklıdır ve Ermeni Soykırımı'nın reddi ve Ermeni Soykırımı'nın tanınması sorunları çerçevesinde siyasi tartışmalara yol açmıştır. Çalışmalarını İngilizce dilinde yapan tarihçilerin çoğu olayları tanımlamak için "soykırım" sözcüğünü kullansa da başka terimler de vardır.

50-50 Teorisi, Türk Kurtuluş Savaşı'nın Batı Cephesi boyunca Yunan ordusu ve Rum isyancılar tarafından Türklere karşı gerçekleştirilen savaş suçlarının Rum Kırımı kadar kötü ve iki olayın aynı şiddette olduğu fikridir. Fikir Türk halkı arasında ilk olarak Türk ordusunun Yunan işgali altındaki topraklarda ilerlemesi ve böylece Türk halkının Yunan ordusunun oluşturduğu tahribata tanık olması ile ortaya çıkmış, ilk kez 1926'da George Horton'ın The Blight of Asia kitabında ele alınmıştır. Her ne kadar Horton kitabında 50-50 Teorisi'nin yanlış olduğunu ve Yunanlar tarafından katledilen Türklerin Rum Kırımı'na "50-50 değil 1'e 10.000 bile olamayacağını" söylese de, Horton'ın bu tavrı hem Türk hem de Türk olmayan akademisyenler tarafından Türk düşmanı ve aşırı Filhelenist olarak yorumlanıp tarihi çarpıtmak ile suçlanmıştır.

1915 ve 1917 yılları arasında en az 800.000 Ermeni'nin öldürüldüğü Ermeni Kırımı'nın tarihyazımı I. Dünya Savaşı'nın sonundan beri değişikliklere uğradı. Türkiye'nin dışındaki tarihçilerin çoğu Kırım'ın meydana geldiğini ve olayların bir soykırım olduğunu savunmaktadır, ancak bununla birlikte Kırım'ın sebepleri ve motivleri gibi bazı önemli hususların yorumlanmasında büyük farklılıklar vardır.
Fatma Müge Göçek, Türk sosyolog ve Michigan Üniversitesi'nde Kadın Araştırmaları programında profesördür. Robert Kolejinde okudu, 1979 yılında Boğaziçi Üniversitesinden mezun oldu. Akademik hayatını Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail'de geçirdi. 2005 yılında Ermeni Profesör Richard Hovannisian, Göçek'in görevini "resmî Türk inkar duvarını yıkmak" olarak tanımladı. 2008'de Özür Diliyorum kampanyasına imza attı. Aynı zamanda Ermeni Kırımı hakkında düzenlenen çalıştaylara katıldı. 2017 yılında Michigan Üniversitesi Seçkin Öğretim Üyesi ödülüne layık görüldü.

Ara Sarafyan, Ermeni kökenli Britanyalı bir tarihçidir. Sarafyan, modern Ermeni çalışmaları ile bölgesel çalışmalar üzerine araştırmalar yürütüp bu araştırmaları destekleyen ve bu alanlarda kitaplar yayınlayan Londra merkezli Gomidas Enstitüsünün kurucu yöneticisidir.
Ryan Gingeras, Geç Dönem Osmanlı tarihçisidir.
Osmanlı-Kaçar Savaşı 1906-1907, Bağdat valisinin emriyle Ağustos 1906'nın sonlarında, Kaçar Hanedanlığı'nın yönetiminde Meşrutiyet Devrimi'nin yaşandığı bir dönemde Halil (Kut) Paşa'nın emrindeki 500 askerden oluşan bir Osmanlı kuvveti, Baneh'ten İran'ın Luristan eyaletine ve Saifi, Malakhatoi ve Bagasi vilayetlerine yürümüş ve Hanakin'de bulunan halkın da Osmanlı ordusuna kaydolmasına zorlanmıştır.
Dilman Muharebesi, Birinci Dünya Savaşı sırasında Dilman'da Rus İmparatorluğu ile Osmanlı İmparatorluğu arasında yapılan bir muharebedir.

Committee on Alleged German Outrages veya James Bryce'a atfen Byrce Raporu, I. Dünya Savaşı sırasında Almanya'nın savaş suçlarını araştırmak ve raporlamak amacıyla kurulan bir İngiliz komitesidir. 1914 yılında Belçika ve Fransa'da Alman askerlerinin işlediği iddia edilen vahşetleri belgelemek için oluşturulmuştur. Komite, özellikle Belçika'daki Alman işgali sırasında sivil halka yönelik iddia edilen şiddet olaylarını incelemiştir. Komitenin 1915 yılında yayımladığı rapor, Almanya'nın savaş suçlarını detaylandırarak uluslararası kamuoyunu bilgilendirmiş ve Almanya'ya karşı duyulan düşmanlığı artırmıştır. Raporun içeriği ve objektifliği hakkında yıllar içinde çeşitli tartışmalar yaşanmıştır. Ayrıca rapor, Savaş Propaganda Bürosunun ilk önemli yayınlarından biridir. Raporun 320 sayfalık ekinde yayınlanan görgü tanıklarının ifadeleri, hiçbir kanıt bulunmayan sakatlama ve tecavüzlere ilişkin sansasyonel anlatımlar içeriyordu. Bu uydurma zulümler rapora leke sürmüş ve onu sık sık atıfta bulunulan bir propaganda ve psikolojik savaş örneği haline getirmiştir.