İçeriğe atla

Biyosemiyotik

Biyosemiyotik (Yunanca hayat anlamındaki bios ve gösterge anlamındaki "semeion" kelimelerinden) semiyotik ve biyoloji içerisinde büyüyen bir alandır. Biyoloji bilim dalı kapsamındaki göstergeler ve kodların üretilmesi ve yorumlaması üzerine çalışır.[1] Biyosemiyoloji, biyoloji ile semiyotik bulgularının birleştirilmesine teşebbüs eder. Batı dünyasının bilimsel hayat görüşünde, semiyozisi (gösterge süreci, anlam ve yorumu kapsar) hayat kavramının içten ve değişmez bir kısmı olarak göstererek, bir paradigma kayması önerir. “Biyosemiyotik” terimi ilk defa Friedrich S. Rothschild tarafından 1962'de kullanılmıştır fakat Thomas Sebeok ve Thure von Uexküll bu terimi kendi alanında uygulamışlardır.[2] Biyolojinin normatif bakış açılarını zorlayan bu alan, genellikle teorik ve uygulamalı biyosemiyotik olarak ikiye ayrılır.

Tanım

Biyosemiyotik, gösterge sistemleri çalışması olarak biyoloji ya da daha detaylı bir ifade ile

  • yaşayan süreçlerin işaretleşme, iletişim ve alışkanlık oluşturmasıdır
  • yaşayan tabiatındaki semiyozistir (gösterge ilişkilerinin değişmesi)
  • tüm göstergelerin ve gösterge ilişkilerinin biyolojik temelidir

Yaklaşımlar

Biyosemiyotiği “gösterge sistemleri olarak yorumlanan biyoloji” olarak tanımlamak onun sadece (bir bilimsel araştırma alanı olarak) bildiğimiz anlamda biyoloji ve semiyotik (gösterge çalışmaları) ile yakın ilişkisini vurgulamak değil ama öncelikle, hayat sadece moleküllerin ve kimyanın perspektifinden ele alınmayıp, moleküller aracılığıyla dahil olmak üzere çeşitli yollarla diğer yaşayan göstergeler tarafından iletilen ve yorumlanan göstergeler olarak da düşünüldüğü zaman gerçekleşen derin perspektif değişimini vurgulanmaktır. Bu anlamda biyosemiyotik, moleküler biyolojiden beyin bilimine ve davranış çalışmalarına kadar biyolojinin mevcut alanlarının ortaya koyduğu gibi, yaşayan süreçlerin karmaşıklığını kanıksar ve buna saygı duyar. Ancak biyosemiyotik, (evrim biyolojisi dâhil) biyolojinin farklı disiplinlerinin ayrı bulgularını, ribozomdan ekosisteme ve hayatın başlangıcından onun nihai anlamlarına kadar yaşayan dünyanın merkez fenomenleri üzerine yeni ve daha birleşik bir perspektifte bir araya getirmeye teşebbüs eder.

Dahası, evrende anlamın (signifikasyon) ortaya çıkması gibi genel gösterge süreçleri (semiyotik) çalışmalarındaki çözümlenememiş sorulara, biyolojiden yeni kavramlar, teoriler ve vaka çalışmaları sağlayarak yeni bir ışık tutmaya teşebbüs eder. Burada, signifikasyon (ve gösterge) çok genel bir anlamda anlaşılmaktadır, basitçe bilginin bir yerden diğerine aktarılması değil, çok içeriklinin ve insanda olduğu kadar insan-dışı gösterge oluşturucular ve alıcılarda da o bilginin anlamının oluşturulmasıdır.

Gösterge süreçleri böylece gerçek olarak ele alınır: Keşfedilebilir ve açıklanabilir düzenler (alışkanlıklar veya doğal kurallar) tarafından yönetilirler. Yaşayan tabiatın özündedirler ama (açıklamaları inşa ederkenki) bu süreçleri anlayış ve temsil, organizmanın kendi gösterge süreçlerinden ayrı bir bilimsel gösterge sistemi olarak oluşsalar da, bu süreçlere direkt değil ama dolaylı olarak, diğer gösterge süreçleri (örneğin, niteleyici ayırım yöntemleri) ile erişebiliriz.

Yaşayan sistemlerin merkez özelliklerinden biri, fiziksel ve kimyasal süreçlerin, kısmen 1960'larda bulunarak genom olarak bilinen ve bilgi içeriği (informasyonel) ile moleküler özellikleri temel alan, yüksek organize karakterleridir. Ernst Mayr ve Manfred Eigen gibi seçkin biyologlar, bu informasyonel yönlerini hayatın ortaya çıkan ve hayatı fiziksel dünyadaki diğer, belki insan yapımı bilgisayarlar hariç, her şeyden ayıran özellikleri olarak görmüşlerdi. Ancak, bilgisayar programlarının informasyonel teleolojisi insanlar tarafından bu özel hedeflere ulaşmak için tasarlanarak türetilmişse de, teleoloji ve organizmaların informasyonel karakteristikleri onlara özgüdürler ve doğal olarak evrilirler.

Geleneksel biyoloji (ve biyoloji felsefesi) böyle süreçleri sırf fiziksel görmüşlerdir ve indirgemeci ve mekanistik bir gelenekten etkilenerek sadece etkili nedensellikle ilişkilenen, çok kısıtlı bir fiziksel nosyonu benimsemişlerdir. Biyosemiyotik, (C.S. Peirce açısından, insanda olduğu kadar doğanın herhangi bir yerinde dinamik gösterge eyleminin (aksiyonunun) kapsamlı mantıksal ve bilimsel çalışması olarak) semiyotik kavramlarını, anlam, amaçlılık ve fiziksel dünyanın biyolojik oluşumu ile ilgili soruları yanıtlamak için kullanır. Bu sorular ya yanıtlanması zordur ya da tamamen mekanistik ve fiziksel çerçeve içerisinde tamamen tutarsızdırlar.

Biyosemiyotik, hayatın evrimini ve semiyotik sistemlerin evrimini aynı sürecin iki yönü olarak görmektedir. Hayatın kaynağına ve evrimine bilimsel yaklaşım, kısmen moleküler biyolojinin başarısından dolayı, tüm sürecin daha harici yönlerinin değerli açıklamalarını vermektedir fakat içerisindeki gösterge aksiyonunun niteliksel yönlerini gözden kaçırmıştır, indirgemeci bir nedensellik resmine yol açar. Karmaşık, kendinden-organize yaşayan sistemler biçimsel ve nihai nedensellikle de yönetilir. Biçimsellik, organizma gibi bir tüm yapıdan moleküllerine kadar inen aşağı doğru nedensellik açısındandır ve eylemlerini (aksiyonlarını) sınırlarken onlara tüm metabolizma ile alakalı fonksiyonel anlamlar bahşeder. Nihai olma ise alışkanlıklar alma ve mevcut gösterge aksiyonları için gelecek yorum-tavrı (interpretant) meydana getirme açısındandır. Burada, biyosemiyotik, sistem teorisi, teorik biyoloji, Sibernetik ve karmaşık kendinden-organize sistemler çalışmaları gibi alanların anlayışlarından da yararlanır.

Moleküler biyoloji, bilişsel etoloji, bilişsel bilim, robotik ve nörobiyoloji gibi belli bilimsel alanlar bilgi süreçleri ile çeşitli düzeylerde ilgilenir ve böylece biyosemiyozis (canlı sistemlerde gösterge aksiyonu) ile ilgili bilgiye kendiliğinden katkı sağlar. Ancak, biyosemiyotik halen özel bir araştırma disiplini programı değildir ama “gösterge” kullanımının yaşam süreçlerindeki rolünü araştırma ihtiyacı üzerine genel bir bakış açısıdır ve öylesi bulguları entegre etme, biyoloji için semiyotik bir temel kurma girişimidir. Halen akıl felsefesi ile uğraşan Kartezyen düalizmin bazı formlarını çözümlemeye de yardım edebilir. Biyosemiyotik, beden ile zihin arasındaki sürekliliği tasvir ederek ya da ayrımın yanlış ya da faydasız olduğunu göstererek, insanın “düşünceliliği”nin, hayvanın somutlaşmış “bilme” eylemindeki daha ilkel süreçlerden nasıl doğal olarak ortaya çıkmış olabileceğini anlamamıza yardım edebilir.

Ana dallar

Çalışılmakta olan temel semiyozis tiplerine göre biyosemiyotik şunlara ayrılabilir:

  • vejetatif semiyotik (ayrıca endosemiyotik veya fitosemiyotik), semiyozisin hücre ve moleküler düzeyde çalışılması (genom ve organik form ya da fenotiple ilgili çeviri süreçlerini de içerir);[3][4] vejetatif semiyozis tüm organizmalarda hücre ve doku seviyelerinde gerçekleşir; vejetatif semiyozis, prokaryot semiyotiğini, çoğunluğu algılama (quorum sensing) gibi bakteri topluluklarında gösterge-aracılı etkileşimleri ve çoğunluğu sönümlemeyi (quorum quenching) içerir.
  • zoosemiyotik ya da hayvan semiyotiği; hayvan semiyozisi organizmada nöromüsküler sistemde gerçekleşir ve antroposemiyotiği de içerir. Antroposemiyotik, insanda semiyotik davranış çalışmasıdır.

Çalışılan semiyozisin egemen yönlerine göre, şu etiketler kullanılmıştır: biyopragmatik, biyosemantik ve biyosentaktik.

Tarih

Charles Sanders Peirce (1839–1914) ve Charles W. Morristen (1903–1979) ayrı olarak, biyosemiyotiğin ilk öncüleri Jakob von Uexküll (1864–1944), Heini Hediger (1908–1992), Giorgio Prodi (1928–1987), Marcel Florkin (1900–1979) ve Friedrich S. Rothschild (1899–1995); çağdaş disiplinler arası alanın kurucuları Thomas Sebeok (1920–2001) ve Thure von Uexküll'dür (1908–2004).

(Kopenhag-Tartu Okulu tarafından başlatıldığı gibi) modern dönem,[5] biyologlar Jesper Hoffmeyer, Kalevi Kull, Claus Emmeche, Terrence Deacon'u, semiyotikçiler Martin Krampen, Marcel Danesi'yi, filozoflar John Deely, John Collier, Guenther Witzany'i ve karmaşık sistem bilimcileri Howard H. Pattee, Michael Conrad, Luis M. Rocha ve Cliff Joslyn'i içerir.

2001'de, biyosemiyotik araştırma için Biyosemiyotikte Toplanmalar (Gathering in Biosemiotics) olarak bilinen senelik bir uluslararası konferans resmi olarak başlatılmıştır ve o zamandan beri her yıl gerçekleşmiştir.

2004'te, bir grup biyosemiyotikçi – Marcello Barbieri, Claus Emmeche, Jesper Hoffmeyer, Kalevi Kull, and Anton Markos – uluslararası bir biyosemiyotik dergisi çıkarmaya karar vermişlerdir. Journal of Biosemiotics isimli Biyosemiyotik Dergisi bunların editörlüğünde Nova Science Publishers tarafından 2005'te başlatılmıştır (2 dergi yayınlanmıştır) ve Biosemiotics, aynı beş editörle Springer tarafından 2008'de başlatılmıştır. Kitap serisi Biosemiotics (Springer, 2007'den beri) ise, Jesper Hoffmeyer, Kalevi Kull ve Alexei Sharov tarafından düzenlenmiştir.

Uluslararası Biyosemiyotik Çalışmaları Derneği (International Society for Biosemiotic Studies) 2005'te kurulmuştur.[6] Biyosemiyotiğin esas tezleri üzerine program niteliğinde kolektif bir makale 2009'da çıkmıştır.[7]

Şunlara da (Yabancı Kaynaklardan) bakınız

  • Ekosemiyotik
  • Zoosemiyotik
  • Mimikri
  • Siberbiliş
  • Biyoiletişim (bilim)

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ Marcello Barbieri, 2008.Biosemiotics: a new understanding of life[], Naturwissenschaften, Vol.95, Iss.7, pp.577-599
  2. ^ Kull, Kalevi 1999. Biosemiotics in the twentieth century: A view from biology. Semiotica 127(1/4): 385–414.
  3. ^ Kull, Kalevi 2000. An introduction to phytosemiotics: Semiotic botany and vegetative sign systems. Sign Systems Studies 28: 326–350.
  4. ^ Witzany, Guenther 2008. The biosemiotics of plant communication. American Journal for Semiotic Studies 24: 39–56.
  5. ^ See an account of recent history in: Petrilli, Susan (2011). Expression and Interpretation in Language. Transaction Publishers, pp. 85–92.
  6. ^ Favareau, Donald 2005. Founding a world biosemiotics institution: The International Society for Biosemiotic Studies. Sign Systems Studies 33(2): 481–485.
  7. ^ Kull, Kalevi; Deacon, Terrence; Emmeche, Claus; Hoffmeyer, Jesper; Stjernfelt, Frederik 2009. Theses on biosemiotics: Prolegomena to a theoretical biology. 5 Haziran 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Biological Theory 4(2): 167–173.

Kaynakça

  • Alexander, V. N. (2011). The Biologist’s Mistress: Rethinking Self-Organization in Art, Literature and Nature. Litchfield Park AZ: Emergent Publications.
  • Barbieri, Marcello (ed.) (2008). The Codes of Life: The Rules of Macroevolution. Berlin: Springer.
  • Emmeche, Claus; Kull, Kalevi (eds.) (2011). Towards a Semiotic Biology: Life is the Action of Signs. London: Imperial College Press.[1] 22 Mart 2019 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  • Emmeche, Claus; Kalevi Kull and Frederik Stjernfelt. (2002): Reading Hoffmeyer, Rethinking Biology. (Tartu Semiotics Library 3). Tartu: Tartu University Press.[2] 20 Kasım 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  • Favareau, D. (ed.) (2010). Essential Readings in Biosemiotics: Anthology and Commentary. 27 Aralık 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Berlin: Springer.
  • Favareau, D. (2006). The evolutionary history of biosemiotics. In "Introduction to Biosemiotics: The New Biological Synthesis." Marcello Barbieri (Ed.) Berlin: Springer. pp 1–67.
  • Hoffmeyer, Jesper. (1996): Signs of Meaning in the Universe. Bloomington: Indiana University Press. (special issue of Semiotica vol. 120 (no.3-4), 1998, includes 13 reviews of the book and a rejoinder by the author).
  • Hoffmeyer, Jesper (2008). Biosemiotics: An Examination into the Signs of Life and the Life of Signs. Scranton: University of Scranton Press.
  • Hoffmeyer, Jesper; Kull, Kalevi (2003): Baldwin and Biosemiotics: What Intelligence Is For. In: Bruce H. Weber and David J. Depew (eds.), Evolution and Learning - The Baldwin Effect Reconsidered'. Cambridge: The MIT Press.
  • Kull, Kalevi, eds. (2001). Jakob von Uexküll: A Paradigm for Biology and Semiotics. Berlin & New York: Mouton de Gruyter. [ = Semiotica vol. 134 (no.1-4)].
  • Sebeok, Thomas A.; Umiker-Sebeok, Jean (eds.) (1992): Biosemiotics. The Semiotic Web 1991. Berlin and New York: Mouton de Gruyter.
  • Sebeok, Thomas A.; Hoffmeyer, Jesper; Emmeche, Claus (eds.) (1999). Biosemiotica. Berlin & New York: Mouton de Gruyter. [ = Semiotica vol. 127 (no.1-4)].
  • Witzany, G. (2006). The Logos of the Bios 1. Contributions to the foundation of a three leveled biosemiotics. Helsinki: Umweb.
  • Witzany, G. (ed.) (2007). Biosemiotics in Transdisciplinary Contexts: Proceedings of the Gathering in Biosemiotics 6, Salzburg 2006. Helsinki: Umweb.[3] 23 Eylül 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  • Witzany, G. (ed.) (2014). Biocommunication of Animals. Dortrecht: Springer
  • Rothschild, Friedrich S. (2000). Creation and Evolution: A Biosemiotic Approach. Edison, New Jersey: Transaction Publishers.
  • Hoffmeyer, Jesper (ed.)(2008). A Legacy for Living Systems: Gregory Bateson as a Precursor to Biosemiotics. Berlin: Springer.

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Biyoloji</span> canlıları inceleyen bilim dalı

Biyoloji ya da dirim bilimi, yaşamın bilimsel olarak incelenmesidir. Geniş bir kapsama sahip bir doğa bilimidir ancak onu tek ve tutarlı bir alan olarak birbirine bağlayan birkaç birleştirici teması vardır. Örneğin, tüm organizmalar, gelecek nesillere aktarılabilen genlerde kodlanmış kalıtsal bilgileri işleyen hücrelerden oluşur. Bir diğer ana tema ise yaşamın birliğini ve çeşitliliğini açıklayan evrimdir. Enerji işleme, organizmaların hareket etmesine, büyümesine ve çoğalmasına izin verdiği için yaşam için de önemlidir. Son olarak, tüm organizmalar kendi iç ortamlarını düzenleyebilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Ekoloji</span> Organizmaların ve çevrelerinin incelenmesi

Ekoloji ya da doğa bilimi, canlıların hem kendi aralarında hem de fiziksel çevreleri ile olan ilişkileri inceleyen bilim dalıdır. Ekoloji canlıları birey, popülasyon, komünite, ekosistem ve biyosfer düzeylerinde inceler. Ekoloji çok yakından ilişkili olduğu biyocoğrafya, evrimsel biyoloji, genetik, etoloji ve doğa tarihi dallarıyla örtüşür. Ekoloji, biyoloji biliminin bir dalıdır.

Zooloji hayvanların bilimsel olarak incelenmesidir. Çalışmaları, hem yaşayan hem de soyu tükenmiş tüm hayvanların yapısını, embriyolojisini, sınıflandırmasını, alışkanlıklarını ve dağılımını ve ekosistemleriyle nasıl etkileşime girdiklerini içerir. Zooloji, biyolojinin ana dallarından biridir. Terim, Antik Yunanca ζῷον, zōion ('hayvan') ve λόγος, logos kelimelerinden türetilmiştir.

Evrim, popülasyondaki gen ve özellik dağılımının nesiller içerisinde seçilim baskısıyla değişmesidir. Bazen dünyanın evrimi, evrenin evrimi ya da kimyasal evrim gibi kavramlardan ayırmak amacıyla organik evrim ya da biyolojik evrim olarak da adlandırılır. Evrim, modern biyolojinin temel taşıdır. Bu teoriye göre hayvanlar, bitkiler ve Dünya'daki diğer tüm canlıların kökeni kendilerinden önce yaşamış türlere dayanır ve ayırt edilebilir farklılıklar, başarılı nesillerde meydana gelmiş genetik değişikliklerin bir sonucudur.

<span class="mw-page-title-main">Diferansiyel denklem</span>

Matematikte, diferansiyel denklem, bir ya da birden fazla fonksiyonu ve bunların türevlerini ilişkilendiren denklemdir. Fizik, kimya, mühendislik, biyoloji ve ekonomi alanlarında matematiksel modeller genellikle diferansiyel denklemler kullanılarak ifade edilirler. Bu denklemlerde, fonksiyonlar genellikle fiziksel ya da finansal değerlere, fonksiyon türevleriyse değerlerin değişim hızlarına denk gelir.

<span class="mw-page-title-main">Yaşam</span> biyolojik süreçler gösteren canlıların bir özelliği

Yaşam veya hayat sinyalizasyon ve kendi kendini idame ettirme süreçleri gibi biyolojik süreçlere sahip olan maddeyi, bu özelliklere sahip olmayan maddeden ayıran bir niteliktir ve büyüme, uyaranlara tepki verme, metabolizma, enerji dönüşümü ve üreme kapasitesi ile tanımlanır. Bitkiler, hayvanlar, mantarlar, protistler, arkealar ve bakteriler gibi çeşitli yaşam biçimleri mevcuttur. Biyoloji, yaşamı inceleyen bilim dalıdır.

<span class="mw-page-title-main">Selüloz</span> Bitki hücre duvarının yapısal bileşeni

Selüloz, formülü (C6H10O5)n olan ve birkaç yüz ila binlerce β(1→4) bağlantılı D-glikoz biriminden ve doğrusal zincirden oluşan polisakkarit ve organik bir bileşiktir. Selüloz, yeşil bitkilerin, birçok alg türünün ve oomisitlerin birincil hücre duvarının önemli yapısal bir bileşenidir.

Göstergebilim, semiyotik veya semiyoloji; göstergelerin yorumlanmasını, üretilmesini veya işaretleri anlama süreçlerini içeren bütün etmenlerin dizgesel bir biçimde incelenmesine dayanan bir bilim dalıdır. Fransızlar semiyoloji terimini kullanmışlardır. Semiyotik disiplinlerarası bir sahadır. Anlam bilimi, dil bilimi, fonetik, mimarlık, sosyoloji, psikanaliz ve daha birçok bilim dalı ve disiplinin oluşturduğu disiplinler arası bir disiplindir. Kültürel kodlar, gelenekler ve metni anlam süreçlerine göre düzenlenmiş işaret sistemleri diye nitelenen her şey semiyotiğin inceleme alanına girmektedir. Semiyoloji, yapısalcılığın modeli olarak düşünülmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Model canlı</span>

Model canlı veya model organizma, belirli biyolojik olayların anlaşılması için yapılan deneylerde yaygın olarak kullanılan canlılara verilen genel isimdir. Bu canlılarda çalışılarak bulunması ümit edilen keşiflerle, canlılardaki diğer süreçlerin de açıklanacakları düşünülmektedir.

<span class="mw-page-title-main">De Re Metallica</span>

De Re Metallica, cevherden metal üretme sürecini anlatan ilk yazılı eser. Madencilik ve maden cevherlerinin arıtma ve izabe süreçleri hakkında bilgi veren kitap 1556 yılında yayımlandı. Yazarı Georgius Agricola mahlasını kullanan Alman bilim insanı Georg Bauer'dir.

<span class="mw-page-title-main">Kuru burunlu primatlar</span> primat alt takımı

Kuru burunlu primatlar, primatlar (Primates) takımının, Simiiformes ve Tarsiiformes infra takımlarını içeren bir alt takımı. Nemli burunlu primatlar alt takımı ile birlikte, primatlar (Primates) takımını oluşturular.

<span class="mw-page-title-main">Biyoloji tarihi</span> Biyoloji biliminin tarihi

Biyoloji tarihinde antik çağlardan günümüze yaşayan dünyanın incelenmesi ele alınmaktadır. Her ne kadar biyoloji kavramı belirli bir bilimsel alan olarak 19. yüzyılda ortaya çıkmış olsa da biyoloji bilimleri ayurveda, Antik Mısır tıbbı ve Greko-Romen dünyada Aristoteles ile Galen'in çalışmalarına kadar uzanan tıb tarihine ve doğa tarihine dayanmaktadır. Antik çağlarda ortaya çıkan bu çalışmalar Orta Çağ'da İbni Sina gibi müslüman bilimadamları ve doktorlar tarafından ilerletilmiştir. Avrupa Rönesans döneminde ve modern çağın başlarında ampirizme yeniden duyulan bir ilgi ve birçok yeni organizmanın keşfiyle birlikte biyolojik düşünce alanında bir devrim ortaya çıkmıştır. Bu dönemde öne çıkanlar arasında fizyoloji alanında deneysel çalışmalar ve çok dikkatli gözlemler yapmış olan Vesalius ile Harvey; fosilleri ve yaşam çeşitliliğini sınıflandırmaya başlayan ve organizmaların gelişmeleri ile davranışlarını izleyen Linnaeus ile Buffon gibi doğa bilimcileri sayılabilir. Mikroskobun bulunması ile daha önceden bilinmeyen mikroorganizmaların dünyası ortaya çıkmış ve hücre teorisinin ilk çalışmaları başlamıştır. Özellikle mekanik felsefenin çıkışına karşı doğal teolojinin giderek artan önemi doğa tarihi üzerine yapılan çalışmaların gelişmesine cesaret vermiştir.

<span class="mw-page-title-main">Evrim düşüncesinin tarihi</span> bilim tarihinin bir yönü

Evrim düşüncesi; türlerin zaman içerisinde değişmelerini ifade eden kavram olarak köklerini eski çağlardan; Yunanistan'dan, Roma'dan, Çin'den ve Orta Çağ İslâm biliminden alır. 17. yüzyıl sonlarında biyolojik taksonominin başlangıcıyla Avrupa'daki biyolojik düşünce; doğal teolojiye tam olarak uyan ve ortaçağ Aristo metafiziği kavramı olan, her türün kendi karakteristiği olduğunu öne süren özcülükten etkilendi. Diğer yandan Aydınlanma Çağı'nda evrimsel kozmoloji ve mekanik felsefe, fizik bilimlerinden doğa tarihine kadar yayıldı. Natüralistler türlerin çeşitliliğine odaklandı ve sonradan "soy tükenmesi" kavramı ile doğa görüşünün temelini sarsan paleontoloji ortaya çıktı. 19. yüzyılın başlarında Jean-Baptiste Lamarck, ilk tamamen biçimlendirilmiş evrim teorisi olan türlerin transmutasyonu teorisini ortaya attı.

<span class="mw-page-title-main">Nazilerden arındırma</span> nazilerden arınma hareketi

Nazilerden arındırma veya denazifikasyon, II. Dünya Savaşı'nın ardından Müttefik Devletler tarafından Alman ve Avusturya toplumlarında uygulanan ve nasyonal sosyalizmin etkisini kültür, toplum, ekonomi, basın, hukuk ve siyaset alanlarından silmek için uygulanan politikaları anlatır. Politika kapsamında sorumlu örgüt liderleri görevden alınmış, ilgili kurumlar kapatılmıştır. Politika, savaşın hemen ardından toplanan Potsdam Konferansı'nda kararlaştırılmıştır. Politika kapsamındaki uygulamalar Soğuk Savaş'ın başlamasıyla beraber fiilen sona erdirilmiştir.

Belirimcilik, özellikle bilinç ve zihin felsefesinde indirgemecilikle yer yer tezat oluşturan belirme nosyonuna duyulan inanç. Bir sistemin bir özelliği sistemin diğer özelliklerinin etkileşimi sonucu yeni bir sonuç veriyorsa bu beklenmedik ve diğerlerinden farkı özellik belirim olarak adlandırılır. Beliren özellikler özdeş, birbirine indirgenebilir veya diğer özelliklerden çıkarsanabilir değildir. Bu bağlamsızlık durumunu açıklığa kavuşturabilmek için belirmenin farklı varyasyonları öne sürülmektedir. 

<span class="mw-page-title-main">Yapı</span> bir nesne veya sistemdeki birbiriyle ilişkili unsurların düzenlenmesi ve organizasyonu veya bu şekilde organize edilmiş nesne veya sistem

Yapı, maddi bir nesne veya sistemdeki birbiriyle ilişkili unsurların düzenlenmesi ve organizasyonu veya bu şekilde organize edilmiş nesne veya sistemdir. Maddi yapılar, binalar ve makineler gibi insan yapımı nesneleri ve biyolojik organizmalar, mineraller ve kimyasallar gibi doğal nesneleri içerir. Soyut yapılar bilgisayar bilimlerindeki veri yapılarını ve müzik formunu içerir. Yapı türleri arasında bir hiyerarşi, çoktan çoğa bağlantılar içeren bir bağlantı veya uzayda komşu olan bileşenler arasındaki bağlantıları içeren bir kafes bulunur.

Arthrobacter oryzae, Arthrobacter cinsine bağlı bir bakteri türüdür.

Arthrobacter humicola, Arthrobacter cinsine bağlı bir bakteri türüdür.

<span class="mw-page-title-main">Matematiksel ve teorik biyoloji</span>

Matematiksel ve teorik biyoloji, biyolojinin bilimsel teorileri kanıtlamak için gerekli deneyleri yapmakla uğraşan deneysel biyoloji dalının aksine biyolojik sistemlerin yapılarının, gelişimlerinin ve davranışlarının altında yatan ilkeleri araştırmak için yaşayan organizmaların teorik analizlerini, matematiksel modellerini ve soyutlamalarını kullanan bir dalıdır. Bu alan aynı zamanda matematiksel yanını vurgulamak için matematiksel biyoloji ya da biyomatematik ya da biyolojik yanını vurgulamak için ise teorik biyoloji olarak da adlandırılır. Teorik biyolojinin odak noktası daha çok biyolojinin teorik ilkelerinin geliştirilmesi iken matematiksel biyoloji biyolojik sistemlerin incelenmesinde matematiği kullanır ama her iki terim de bazen birbirinin yerine kullanılabilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Sistematik</span> Biyolojinin bir dalı

Biyolojik sistematik, geçmişte yaşamış ve günümüzde yaşayan canlıların çeşitlenmesi ve zaman içinde bu canlılar arasındaki ilişkileri inceleyen bir alandır. Bu ilişkiler evrim ağaçları, filogenetik ağaçları ya da kladogramlar (filogeniler) olarak görsel hâle getirilir. Filogenilerin iki bileşeni vardır: Gruplar arasındaki ilişkileri gösteren dallanma sırası ve evrim için geçen süreyi gösteren dal uzunluğu. Tür ve daha yüksek taksonların filogenetik ağaçları anatomik ya da moleküler özellikler gibi karakter özelliklerinin evrimi ve organizmaların dağılımını araştıran biyocoğrafya üzerine yapılan çalışmalarda kullanılır. Diğer bir deyişle sistematik, Dünya üzerinde yaşamın evrimsel tarihçesini anlamak için kullanılır.