İçeriğe atla

Biyoerozyon

Biyoerozyon, yeryüzünde canlılar tarafından meydana getirilen aşınım.

Derin ve kayalık kıyılarda yaşayan birtakım canlılar (lamellibranchiata, gastropada, sponcia, atropoda türü bazı hayvanlar ile al ve liken türü bazı bitkiler) tarafından meydana getirilen ve çeşitli biyoerozyon şekillerinin oluşmasına yol açan aşındırmalar biyoerozyona örnektir. Bitkilerin kök sistemleriyle çevre kayaçları mekanik yoldan parçalamaları, solucan, karınca ve köstebek gibi hayvanların zeminde oluşturdukları boşluklar vasıtasıyla meydana getirdikleri mekanik parçalanmalar (fiziksel parçalanmalar) ve insanların, hafriyat yoluyla açık maden işletmelerinde yaptıkları aşındırmalar biyoerozyona diğer örnekler olarak gösterilebilir.[1]

Kaynakça

  1. ^ HOŞGÖREN, M. Yıldız (2014). Jeomorfoloji Terimler Sözlüğü (2 bas.). İstanbul: Çantay Kitabevi. s. 40. ISBN 978-975-9060-85-5. 

Konuyla ilgili yayınlar

İlgili Araştırma Makaleleri

Jeoloji ya da yer bilimi, geniş anlamda Yerküreyi, dar anlamda yerkabuğunu oluşum, bileşim, yapı, hareket, değişiklikler ve değişiklikleri yaratan nedenler ve tarihsel evrim açısından inceleyen, yeraltı zenginliklerinin bulunması, doğal afetlerle savaşımda katkı sunulması gibi amaçları olan bir bilimdir. Jeolojinin temel konusu Dünya olmakla birlikte yer benzeri gezegenler ve doğal uyduların incelenmesini de içerir. Yer bilimleri bünyesinde ele alınır.

<span class="mw-page-title-main">Kireç taşı</span> genellikle mercan, foraminifera ve yumuşakçalar gibi deniz canlılarının iskelet parçalarından oluşan bir karbonat tortul kayaç

Kireç taşı genellikle mercan, foraminifera ve yumuşakçalar gibi deniz canlılarının iskelet parçalarından oluşan bir karbonat tortul kayaçtır. Başlıca maddeleri kalsiyum karbonatın farklı kristal formları olan kalsit ve aragonit minerallerdir. Yakından ilişkili bir kaya, yüksek oranda mineral dolomit içeren dolomittir. Eski USGS yayınlarında, dolomit magnezyum kireç taşı olarak anılırdı, artık magnezyum eksikliği olan dolomitler veya magnezyum açısından zengin kalkerler olarak ayrılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Silüriyen</span> Paleozoyik Zamanın üçüncü dönemidir ve 443 ile 419 milyon yıl önce aralığındaki süreyi kapsar

Silüriyen, Paleozoyik Zaman'ın en kısa süren jeolojik dönemi olarak bilinir. 443,8 milyon yıl önce başlayıp 419,2 milyon yıl önce sona ermiştir. Bu dönem, adını Galler'deki Silures kabilesinden alır. Silüriyen'in başlangıcı ve sonu için belirlenen kayaç tabakaları kesin olarak tanımlanmıştır ancak tam tarihler birkaç milyon yıl kadar hata payına sahiptir. Silüriyen Dönemi, Ordovisiyen-Silüriyen yok oluşu ile başlar; bu olay sırasında deniz canlılarının yaklaşık %60'ının nesli tükenmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Jeokronoloji</span> kayaların kendisinde bulunan imzaları kullanarak kaya, fosil ve sediman yaşını belirleme bilimi

Jeokronoloji, kayaların kendisinde bulunan imzaları kullanarak kaya, fosil ve sediman yaşını belirleme bilimidir. Mutlak jeokronoloji radyoaktif izotoplarla gerçekleştirilebilirken, göreceli jeokronoloji paleomanyetizma ve kararlı izotop oranları gibi araçlarla sağlanır. Birden fazla jeokronolojik göstergeleri birleştirerek, geri kazanılan yaşın hassasiyeti geliştirilebilir.

<span class="mw-page-title-main">İnsanın evrimi</span> anatomik olarak modern insanların ortaya çıkmasına yol açan evrimsel süreç

İnsanın evrimi, modern insanın evrimsel kökenini ve ne tür evrimsel süreçlerle ortaya çıktığını incelediği gibi insanın en eski atalarını ve atasal kökenlerini de konu edinir. Bunun yanında insanla ortak ataları paylaşan ve insan ile yakın akraba olan türlerin evrimini ve kökenini de araştırır. İnsan evrimi, konu olarak 1863 yılında T. H. Huxley tarafından oluşturulan bilim dalı primatolojiyi ve günümüz maymunlarının tüm canlılar ile onların eski atalarının fosillerini de dikkate almaktadır. Bunun yanında insanın evrimsel tarihi üzerindeki çalışma ve araştırmalar fiziksel antropoloji, paleoantropoloji, primatoloji, arkeoloji, dilbilim, genetik ve embriyoloji dâhil olmak üzere birçok bilimsel alanı de içerir.

<span class="mw-page-title-main">Kayaç</span> doğal olarak oluşan mineral agregası

Kayaç, çeşitli minerallerin veya mineral ve taş parçacıklarının bir araya gelmesinden ya da bir mineralin çok miktarda birikmesinden meydana gelen katı birikintilerdir. Kayaç terimi eski Türkçede sahre, yeni Türkçede külte ve yabancı dillerdeki rock, roche, gestein sözcükleri karşılığı kullanılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Ordovisiyen</span> Paleozoyik Zamanın ikinci dönemidir ve 485 ile 444 milyon yıl önce aralığındaki süreyi kapsar

Ordovisiyen, Paleozoyik Zaman'ın ikinci dönemi olarak kabul edilir ve 485,4 milyon yıl önce başlamış ve 443,8 milyon yıl önce sona ermiştir. Ordovisiyen, jeolojik zaman cetvelindeki dönemlerden biridir. Bu dönem boyunca yerküre tarihindeki bazı kayda değer evrimsel olaylar görülmüştür.

Biyolojide filogenetik çeşitli organizma grupları arasındaki evrimsel ilişkinin araştırmasıdır. Bu ilişkiler filogeni olarak adlandırılır. Filogenetik terimi Yunanca kökenlidir, "kabile, ırk" anlamına gelen file veya filon (φυλή/φῦλον) ve doğumla ilişkili anlamındaki genetikos (γενετικός) terimlerinden türetilmiştir. Organizmaların sınıflandırması ve adlandırması olan taksonomi, filogenetikten büyük miktarda etkilenmiştir ama yöntemsel ve mantıksal olarak farklıdır. Bu iki saha, "kladizm" veya "kladistik" olarak bilinen filogenetik sistematik bilim dalında örtüşürler. Filogenetik sistematikte taksonları birbirinden ayırt etmek için sadece filogenetik ağaçlar kullanılır. Evrimsel hayat ağacının araştırılması için filogenetik analiz yöntemleri vazgeçilmez hâle gelmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Kara delik</span> çekim alanı her türlü maddesel oluşumun ve ışınımın kendisinden kaçmasına izin vermeyecek derecede güçlü olan, genellikle yüksek kütleli gök cismi

Kara delik; astrofizikte, çekim alanı her türlü maddesel oluşumun ve ışınımın kendisinden kaçmasına izin vermeyecek derecede güçlü olan, büyük kütleli bir gök cismidir. Kara delik, uzayda belirli nitelikteki maddenin bir noktaya toplanması ile meydana gelen bir nesnedir de denilebilir. Bu tür nesneler ışık yaymadıklarından kara olarak nitelenirler. Kara deliklerin "tekillik"leri nedeniyle, üç boyutlu olmadıkları, sıfır hacimli oldukları kabul edilir. Kara deliklerin içinde ise zamanın yavaş aktığı veya akmadığı tahmin edilmektedir. Kara delikler Einstein'ın genel görelilik kuramıyla tanımlanmışlardır. Doğrudan gözlemlenememekle birlikte, çeşitli dalga boylarını kullanan dolaylı gözlem teknikleri sayesinde keşfedilmişlerdir. Bu teknikler aynı zamanda çevrelerinde sürüklenen oluşumların da incelenme olanağını sağlamıştır. Örneğin, bir kara deliğin potansiyel kuyusunun çok derin olması nedeniyle yakın çevresinde oluşacak yığılma diskinin üzerine düşen maddeler diskin çok yüksek sıcaklıklara erişmesine neden olacak, bu da diskin yayılan x-ışınları sayesinde saptanmasını sağlayacaktır. Günümüzde, kara deliklerin varlığı, ilgili bilimsel topluluğun hemen hemen tüm bireyleri tarafından onaylanarak kesinlik kazanmış durumdadır.

<span class="mw-page-title-main">Delikliler</span>

Delikliler (Foraminifera), protistler (Protista) âleminin ameboid harekete sahip canlılar içeren bir şubesidir.

<span class="mw-page-title-main">Fosil</span> Geçmiş bir jeolojik çağa ait organizmaların korunmuş kalıntıları veya izleri

Fosil veya taşıl, yer kabuğunun en üst bölümünü oluşturan tortul kayaçların çoğunda, bazen iyi korunmuş, bazen de erozyon ve sedimantasyon sırasında tahrip olmuş, ölü organizma kalıntılarıdır.

<span class="mw-page-title-main">Petrol ve doğalgaz mühendisliği</span>

Petrol ve doğal gaz mühendisliği, ham petrol veya doğal gaz gibi hidrokarbonların üretimi ile ilgili faaliyetlerle ilgilenen mühendislik dalıdır. Petrol arama ve üretimi ile doğal gaz endüstrisinin kaynak sektör içerisinde yer aldığı kabul edilir. Yer altı kaynaklarının keşfi ile petrol ve doğal gaz endüstrisi olmak üzere, mühendisliğin iki ana disiplini bulunmaktadır. Her iki disiplinde yer altındaki hidrokarbon rezervlerinin, ekonomiye olan katkısını arttırmaya odaklanmaktadır. Petrol mühendisliği çok yüksek gözenekli kayalar içerisindeki yağ, su ve gazın fiziksel davranışları konusuna ayrıntılı bir anlayış getirerek, bu kaynağın geri kazanılabilir hacminin tahmin edilmesi üzerine odaklanmaktadır.

Gökadaların ortaya çıkma ve evrimlerinin incelenmesi bir bakıma gökadaların nasıl meydana geldikleri ve evren tarihinde nasıl bir evrim yolu izledikleri sorularının yanıtlanması girişimleridir. Bu alandaki bazı teoriler geniş ölçüde kabul görmekle birlikte, bu alan astrofizikte hâlen ilerlemeler bekleyen etkin bir alandır.

<i>Tempo and Mode in Evolution</i> Evrim hakkında bir kitap

Tempo and Mode in Evolution, George Gaylord Simpson’un 1944 yılında yayınlanan, paleontoloji biliminin unsurlarını genetik ve evrimsel biyoloji bilim dallarıyla birleştirerek modern evrimsel senteze büyük katkı yapan kitabı. Simpson popülasyon genetiğine ait mikro evrimin, paleontoloji ile gözlenen makro evrimin kalıplarını açıklamaya yeteceğini savundu. Simpson ayrıca tempo ve biçim arasındaki ayrımın altını çizdi. Tempo ile kastedilen şey evrimsel oranlar, bu oranların artıp azalması, aşırı yavaş ya da hızlı evrimleşme koşuları ve durağanlık ve devinim ile ilgili olgulardır. Biçim ile kastedilen şey ise evrim biçiminin temel bir faktör olduğu, ama ondan daha kapsamlı olan bir evrimleşme yöntem, biçim ve modeli çalışmasıdır. Simpson’un eserinde şu genellemelere varılır:

<span class="mw-page-title-main">Diatom</span> dünyanın okyanuslarında, su yollarında ve topraklarında bulunan mikroalg sınıfı

Diatom, ökaryotik su yosunlarının fitoplanktonları oluşturan temel gruplarındandır.

<span class="mw-page-title-main">Evrimsel psikoloji</span> evrim teorisinin sosyal ve doğa bilimlerinde uygulanması

Evrimsel psikoloji (EP), bellek, algı, dil gibi psikolojik özellikleri çağdaş evrimsel bir bakış açısıyla inceleyen bilim dalıdır. Evrimsel psikoloji, bunun yanında insanın hangi psikolojik özelliklerinin, ne tür bir uyarlanma geliştirdiğini, yani doğal seçilim veya cinsel seçilimin işlevsel sonuçlarını belirlemeye çalışır. Kalp, akciğer ve bağışıklık sistemi gibi fizyolojik mekanizmalar hakkındaki uyarlanımcı düşünce ile evrimsel biyolojideki düşünce ortaktır.

Evrimin kanıtları ve canlıların ortak atadan geldiği, bilim insanlarının uzun yıllar boyunca çeşitli alanlar ve disiplinlerde canlıların akrabalık derecesi ve ortak kökenine dair çalışmalarda ortaya çıkarılmış olup bu kanıtlar, evrimsel süreçlerin meydana geldiğini göstererek evrimin bir olgu olarak gerçekliğini doğrulamış ve Dünya üzerindeki yaşamın türlülük ve çeşitliliğine neden olan doğal süreçler hakkında bir bilgi zenginliği sağlamıştır. Bu kanıtlar, yaşamın zaman içinde nasıl ve neden değiştiğini açıklayan ve bilimsel bir kuram olan modern evrimsel sentezi desteklemektedir. Evrimsel biyologlar, test edilebilir varsayımlarda bulunup hipotezleri test ederek ve nedenlerini açıklayan ve gösteren kuramlar geliştirerek ortak atayı belgelerler.

<span class="mw-page-title-main">Biyostratigrafi</span> fosilleri kullanarak kaya tabakalarının yaşlarını belirleyen stratigrafi

Biyostratigrafi, içerdiği fosil topluluklarını kullanarak kaya katmanlarının göreceli yaşlarını ilişkilendirmeye ve atamaya odaklanan yer katmanlarını inceleyen yerbilimi kolu nun dalıdır. Yaşlandırmanın birincil amacı, belirli bir olgunluğu olduğunu gösteren bir korelasyon olduğunu ufuk bir jeoloji bölümündeki farklı bölümünde bir ufuk olarak aynı zaman dilimini temsil eder. Bu tabakaların içindeki fosiller yararlıdır. tortuların yerel varyasyonlarına, tamamen farklı bakabilirsiniz tortul ortamda. Örneğin, bir bölüm kil ve marnlardan oluşurken diğerinde daha kireçli kireçtaşları olabilir. Bununla birlikte, kaydedilen fosil türleri benzeriyor ise, iki çökeltinin de aynı zamanda ortaya çıkması muhtemeldir. İdeal olarak, bu fosiller, temel biyostratigrafi birimlerini oluşturdukları için biyozonların tanımlanmasına yardımcı olmak ve her bölümde bulunan fosil türlerine dayalı jeolojik zaman periyotlarını tanımlamak için kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Balıkların evrimi</span> omurgalıların evrimi

Balıkların evrimi, yaklaşık 530 milyon yıl önce Kambriyen patlaması sırasında başladı. Bu süre zarfında erken kordalılar kafatasını ve omur sütununu geliştirerek ilk kranatlara ve omurgalılara yol açtı. İlk balık soyları ya da çenesiz balıklara aitti. İlk örnekler; Haikouichthys adlı bir kraniat cinsini de içeriyordu. Geç Kambriyen Dönemi'nde yılan balığı gibi çenesiz olan balık Konodontlar ve küçük, zırhlı balıklar (ostracodermler), ilk defa ortaya çıktı. Çoğu çenesiz balık yok oldu; ancak taşemenler eski çeneli balıklara yaklaşabildi. Taşemenler yılan balığını da içeren Yuvarlak ağızlılar grubuna aitti ve bu grup diğer agnathanlardan erken bölünmüş olabilir.

Apidima Mağarası, Güney Yunanistan'da, Mani Yarımadası'nın batı kıyısında yer alan ve dört küçük mağaradan oluşan bir komplekstir. Mağaranın sistematik olarak incelenmesi sonucunda Paleolitik çağa ait Neandertal ve Homo sapiens fosilleri ortaya çıkarıldı.