İçeriğe atla

Bireyselleşme

Bireysellik İlkesi veya Latinceprincipium individuationis,[1] bir şeyin diğer şeylerden farklı olarak tanımlanma şekli olarak açıklanır.[2]

Kavram birçok alanda ve Leibniz, Carl Jung, Gunther Anders, Gilbert Simondon, Bernard Stiegler, Friedrich Nietzsche, Arthur Schopenhauer, David Bohm, Henri Bergson, Gilles Deleuze,[3] ve Manuel DeLanda'nın eserlerinde karşımıza çıkmaktadır.

Kullanımı

Bireyselleşme kelimesi farklı alanlarda farklı anlam ve çağrışımlarda karşımıza çıkmaktadır.

Felsefede

Felsefi olarak "bireyselleşme", bir şeyin nasıl "başka bir şey olmayan" bireysel bir şey olarak tanımlandığına dair genel fikri ifade eder. Bu, bireysel bir kişinin dünya üzerindeki diğer unsurlardan nasıl farklı kabul edildiğini ve bir kişinin diğer insanlardan nasıl farklı bir kişi olduğunu da içerir. On yedinci yüzyıla gelindiğinde, filozoflar bireyselleşme sorununu ya da herhangi bir zamanda bireyselliği neyin doğurduğu sorununu, kimlik sorununu ya da zamanın farklı noktalarında aynılığını neyin oluşturduğunu sorularıyla Bireysellik İlkesini ilişkilendirmeye başladılar.[4]

Jung psikolojisinde

Analitik psikolojide bireyselleşme, bireysel benliğin farklılaşmamış bir bilinçdışından geliştiği süreçtir. Kişiliğin doğuştan gelen unsurlarının, olgunlaşmamış ruhun bileşenlerinin ve kişinin yaşam deneyimlerinin toplamıyla birlikte zamanla iyi işleyen bir bütün halinde tüm bunlar bütünleşir.[5] Diğer psikanaliz teorisyenleri bunu, bireyin gruba bağlılığı ve narsisistik kendi kendine yönelmeyi aştığı aşama olarak tanımlar.[6]

Habercilikte

Habercilikte, bir gazetenin, derginin, yayın programının veya web sitesinin içeriğinin her kullanıcının benzersiz ilgi alanlarına uygun olacak şekilde kitlesel olarak kişiselleştirilmesine izin veren yeni baskı ve çevrimiçi teknolojileri belirtmek için bireyselleşme terimini kullanmaya başladı. Bu terim aynı zamanda özelleştirme olarak da ifade edilmektedir. Bu, tüm okuyucular, izleyiciler, dinleyiciler veya çevrimiçi kullanıcılar için aynı içeriği üreten geleneksel kitle iletişim uygulamasından oldukça farklıdır.

Gizlilik ve Veri Koruma Hukukunda

Yaklaşık 2016'dan itibaren, kişisel verilerin toplanması ve işlenmesine ilişkin hükûmet düzenlemelerinin artmasıyla, özellikle de Avrupa Birliği Hukukunda GVKT'yle aynı zamana denk gelen bireyselleştirme, bir kişinin kalabalıktan 'seçilmesini' tanımlamak için kullanıldı. Mahremiyete ve özerkliğe yönelik bir tehdit ve onur kırıcı olarak görüldü.[7][8] Veri koruma ve gizlilik yasalarının çoğu, veri sahiplerinin ne zaman yasal korumaya ihtiyaç duyacağına ilişkin eşik kriteri olarak bir bireyin kimliğinin belirlenebilirliğini esas alır. Ancak mahremiyet savunucuları, mahremiyet zararlarının aynı zamanda bir kişiyi belirsizliği ortadan kaldırma veya 'seçme' becerisinden de kaynaklanabileceğini savunuyor. Bunu yapmak, kişinin bireysel düzeyde izlenmesine, profilinin çıkarılmasına, hedeflenmesine, iletişim kurulmasına medeni ve hukuki 'kimliği' bilinmese bile kendisini etkileyen bir karara veya eyleme tabi tutulmasına olanak tanır.

Fizikte

İki kuantum dolaşık parçacık birbirinden bağımsız olarak anlaşılamaz. Kuantum süperpozisyonundaki iki veya daha fazla durum, örneğin Schrödinger'in kedisinin aynı anda ölü ve canlı olması gibi, matematiksel olarak kedinin %50 olasılıkla bireysel canlı durumda olduğunu varsaymakla aynı durum olmamaktadır. Heisenberg'in belirsizlik ilkesi, konum ve momentum gibi tamamlayıcı değişkenlerin her ikisinin de kesin olarak bilinemeyeceğini, bir bakıma bunların bireysel değişkenler olmadığını söylüyor. Bireyselliğin doğal bir kriteri olarak ileri sürülmüştür.[9]

Arthur Schopenhauer

Schopenhauer'e göre principium individuationis, çokluğun temeli olan zaman ve mekandan oluşur. Ona göre, yalnızca konumun değişmesi iki sistemi farklı kılmak için yeterlidir; iki durumun her biri, diğerinin durumundan bağımsız olarak kendi gerçek fiziksel durumuna sahip olmaktadır.

Bu görüş Albert Einstein'ı etkiledi.[10] Schrödinger, Schopenhaur'cu etiketi, "Fiziksel Principium individuationis Üzerine Düşünceler Koleksiyonu" adlı dosyalarındaki bir klasörüne koydu.[11]

Carl Jung

Jung psikolojisine göre bireyselleşme (German </link> ) bir psikolojik bütünleşme sürecidir. "Genel olarak, bireysel varlıkların (diğer insanlardan) oluşturulduğu ve farklılaştığı süreçtir; özel olarak, psikolojik bireyin genel, kolektif psikolojiden farklı bir varlık olarak gelişmesidir."[12]

Gilbert Simondon

L'individuation psychique et collektive'de Gilbert Simondon, bireysel öznenin bir nedenden ziyade bireyselleşmenin bir sonucu olarak kabul edildiği bir bireysel ve kolektif bireyleşme teorisi geliştirdi. Böylece bireysel atomun yerini hiç bitmeyen bir ontolojik bireyleşme süreci alır.

Simondon ayrıca bireyselleşmeyi mümkün kılan "birey öncesi alanlar"ı da tasarladı. Bireyselleşme her zaman tamamlanmamış bir süreçtir. Her zaman bir "birey öncesi" kalıntısı bırakır ve bu da gelecekteki bireyselleşmeleri mümkün kılar. Dahası, bireyselleşme her zaman hem bireysel bir özne hem de eşzamanlı olarak bireyselleşen kolektif bir özne yaratır. Maurice Merleau-Ponty gibi Simondon da varlığın bireyselleşmesinin, bilginin bir ilişkiyle paralel ve karşılıklı bireyselleşmesi dışında kavranamayacağına inanıyordu.[13]

Bernard Stiegler

Bernard Stiegler'in felsefesi Gilbert Simondon'un bireyselleşme konusundaki çalışmalarından ve ayrıca Friedrich Nietzsche ve Sigmund Freud'un benzer fikirlerinden yararlanır ve bunları değiştirir.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ Reese, William L. (1980). Dictionary of Philosophy and Religion. 1st. Atlantic Highlands, New Jersey: Humanities Press. ss. 251. ISBN 978-0-391-00688-1. 
  2. ^ The Cambridge Dictionary of Philosophy. 2nd. Cambridge: Cambridge University Press. 1999. ss. 424. ISBN 978-0-521-63136-5. 
  3. ^ Daniel W. Smith, Henry Somers-Hall (eds.), The Cambridge Companion to Deleuze, Cambridge University Press, 2012, p. 244.
  4. ^ Garber, Daniel; Ayers, Michael (2003). The Cambridge History of Seventeenth-century Philosophy, Volume 1. Cambridge, UK: Cambridge University Press. s. 212. ISBN 0521307635. 
  5. ^ "The Stages of Life, Chapter 3 of Jung: A Very Short Introduction (1994/2001)", Living Archetypes, Routledge, ss. 70-85, 26 Haziran 2015, doi:10.4324/9781315745541-12, ISBN 9781315745541, erişim tarihi: 21 Ocak 2022 
  6. ^ Hengehold, Laura (2017). Simone de Beauvoir's Philosophy of Individuation: The Problem of the Second Sex. Edinburgh: Edinburgh University Press. s. 41. ISBN 9781474418874. 
  7. ^ Johnston, Anna. "Individuation - re-thinking the scope of privacy laws". www.salingerprivacy.com.au. 26 Ocak 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Ağustos 2016. 
  8. ^ Greenleaf, Graham; Livingston, Scott (2017). "China's Personal Information Standard: The Long March to a Privacy Law". Privacy Laws & Business International Report (150): 25-28. 12 Ocak 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Mart 2018. 
  9. ^ Jaeger, Gregg (2011). "Individuation in Quantum Mechanics". Foundations of Physics. 41 (3): 299-304. doi:10.1007/s10701-009-9382-x. 
  10. ^ Howard, Don A. (December 2005), "Albert Einstein as a Philosopher of Science" (PDF), Physics Today, 58 (12), ss. 34-40, doi:10.1063/1.2169442, 28 Ağustos 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF) – University of Notre Dame, Notre Dame, IN, author's personal webpage vasıtasıyla, From Schopenhauer he had learned to regard the independence of spatially separated systems as, virtually, a necessary a priori assumption ... Einstein regarded his separation principle, descended from Schopenhauer's principium individuationis, as virtually an axiom for any future fundamental physics. ... Schopenhauer stressed the essential structuring role of space and time in individuating physical systems and their evolving states. This view implies that difference of location suffices to make two systems different in the sense that each has its own real physical state, independent of the state of the other. For Schopenhauer, the mutual independence of spatially separated systems was a necessary a priori truth. 
  11. ^ John Earman, John D. Norton (1997). The Cosmos of Science: Essays of Exploration. Univ of Pittsburgh Pr. ss. 131. ISBN 978-0822939306. Schrödinger's biographer, Walter Moore, details the lifelong influence of Schopenhauer on Schrödinger ... or the Schopenhauerian label that Schrödinger put on one folder of papers in his files: "Sammlung der Gedanken über das physikalische Principium individuationis". 
  12. ^ Jung, C.G. Psychological Types. Collected Works, vol. 6, par. 757.
  13. ^ Scott, David (2014). Gilbert Simondon's Psychic and Collective Individuation. Edinburgh: Edinburgh University Press. s. 47. ISBN 9780748654505. 

İlgili Araştırma Makaleleri

Liberalizm, bireysel özgürlük üzerine kurulan bir siyasi felsefe veya dünya görüşüdür. Bireysel özgürlük ve bireysel haklar düşüncesiyle yola çıkan liberalizm, daha sonraki yıllarda farklı türlere bölündü ve bireylerin eşitlik ilkesinin de önemini vurgulamaya başladı. Klasik liberalizm bireysel özgürlüklerin rolünü vurgularken, sosyal liberalizm özgürlüğe vurgu yaptığı kadar; bireylerin eşitlik hakkı ilkesinin önemine vurgu yapar ve özgürlük ile eşitlik arasında denge kurmayı amaçlar. Liberal görüşü savunanlar geniş bir görüş dizisi benimsemekle birlikte genellikle ifade özgürlüğü, inanç özgürlüğü, basın özgürlüğü, sivil haklar ve sivil özgürlükler, seküler devlet, liberal demokrasi, ekonomik ve siyasi özgürlük, hukukun üstünlüğü, özel mülkiyet ve piyasa ekonomisi gibi fikirleri destekler.

Etik veya ahlak felsefesi, doğru davranışlarda bulunmak, iyi bir insan olmak ve insani değerler hakkında düşünme pratiğidir. Etik sözcüğü Yunanca "kişilik, karakter" anlamına gelen "ethos" sözcüğünden türemiştir.

<span class="mw-page-title-main">Carl Gustav Jung</span> İsviçreli psikiyatr, analitik psikolojinin kurucusu (1875–1961)

Carl Gustav Jung, İsviçreli psikiyatr. Analitik psikolojinin kurucusudur. Derinlik psikolojisinin Sigmund Freud ve Alfred Adler ile beraber üç büyük kurucusundan birisidir.

Nihilizm, evrenin ve insan yaşamının özünde herhangi bir anlam taşımadığını savunan bir felsefi yaklaşımdır. Ancak bu, her türlü anlam ve değerin tamamen reddi gerektiği anlamına gelmez. Nihilizme göre, toplumsal, ahlaki ve kültürel değerler insan yapımıdır ve mutlak bir gerçeklik taşımaz.

Sosyal liberalizm, bireysel özgürlük ve sosyal adalet arasında denge kurmayı amaçlayan politik bir ideolojidir. Klasik liberalizm gibi bireyci ekonomiyi, sivil ve siyasi hak ile özgürlüklerin genişlemesi bakımıyla uyuşur ancak bunlara ek olarak hükûmetin meşru rolünün yoksulluk, sağlık ve eğitim gibi ekonomik ve sosyal konuları olduğunu da içeren sosyal piyasayı temel alır. Sosyal liberalizmde toplumun iyiliği bireyin özgürlüğü ile uyumlu görülür. İkinci Dünya Savaşı sonrasında sosyal liberal fikirler dünyanın birçok ülkesinde benimsenmiştir. Sosyal liberal düşünceler ile partiler merkez veya merkez sol olarak kabul edilir. Bununla birlikte, ülkelere göre farklı isimlendirmeler sosyal liberalizmi tarif etmektedir. Birleşik Krallık'ta yeni liberalizm, ABD'de modern liberalizm, Almanya'da sol liberalizm ve İspanyolca konuşulan ülkelerde ilerici liberalizm olarak adlandırılır.

<span class="mw-page-title-main">Varoluşçuluk</span> Felsefi ve edebi akım

Varoluşçuluk veya egzistansiyalizm, 19. yüzyıl sonları ile 20. yüzyılda kendi içlerindeki derin öğretisel farklılıklarına karşın felsefi düşüncenin salt düşünen özne ile değil eyleyen, duyumsayan, yaşayan bir birey olarak insan öznesi ile başladığı inancını paylaşan belli başlı Avrupalı filozofların çalışmalarına karşılık gelen terim. Varoluşçu düşüncede her ne kadar 'özgürlük' yaygın olarak tepe nokta kabul edilse de akımın ilksel erdemi, otantisitedir. Varoluşçuluğa göre bireyin başlangıç noktası "varoluşsal tutum" olarak adlandırılan tutumla, yani görünürde anlamsız veya absürt bir dünya karşısında bir kopma ve keşmekeşlik duygusu ile nitelenir. Pek çok Varoluşçu, geleneksel ya da akademik felsefeyi biçim ve biçemsel yönden gerçek insan deneyiminden fazlasıyla soyut ve uzak olarak görmüştür. Ruhbilimsel ve kültürel devinimlerin bireysel deneyimlerle birlikte var olabileceğini savunan bu felsefi akımda, erdemlilik ve bilimsel düşünce birlikteliğinin insan var oluşunu anlamlandırmak için yeterli olamayacağını, bundan dolayı mevcut birlikteliğin gerçek değer yargıları içinde yönetilen ileri düzey bir kategori olduğu düşünülmüştür. İnsanın varoluşunu anlamlandırma, kesin olarak bahsedilen bu otantik gerçeklikle mümkündür.

<span class="mw-page-title-main">Gilbert Ryle</span>

Gilbert Ryle (1900-1976), çağdaş İngiliz filozofudur. Dil felsefesi geleneği içinde yer alır. Ludwig Wittgenstein'ın felsefi sorunlara yaklaşımını paylaşan İngiliz sıradan dil filozofları kuşağının bir temsilcisiydi. Aristoteles'ten etkilenip, Edmund Husserl ve Meinong'la da ilgilenen Ryle'ın en önemli iki kitabı Zihin Kavramı ve İkilemler'dir.

<i>Aşkın Metafiziği</i> Analiz-tezi

Arthur Schopenhauer; Türkçe tercümesi Selahattin Hilav tarafından yapılan Aşkın Metafiziği isimli kitapçığındaki analiz-tezinde, aşkın ne olduğunu, erkeklerin kadınlardan ne beklediğini ve kadınların erkeklerden ne istediğini analiz eder. Aslen; Schopenhauer bunu bir kitap amaçlı değil kısa bir tez amaçlı yazmıştır. Her ne kadar kitapçıkta yaklaşık 43 sayfa süren bir analiz olsa da, A4 sayfası büyüklüğündeki bir basımda 25 sayfalık klasik bir Schopenhauer analiz-tezidir.

<span class="mw-page-title-main">Stoacılık</span> felsefi sistem

Stoacılık, MÖ 3. yüzyılın başlarında Atina Agorası'nda Kıbrıslı Zenon tarafından kurulan bir Helenistik felsefe ekolüdür. Mantık sistemi ve doğal dünya hakkındaki görüşleriyle beslenen bir kişisel erdem etiği felsefesidir ve erdem pratiğinin eudaimonia'ya ulaşmak için hem gerekli hem de yeterli olduğunu savunur: Kişi etik bir yaşam sürerek gelişir. Stoacılar eudaimonia'ya giden yolu erdemi uygulayarak ve doğaya uygun yaşayarak geçirilen bir hayatla özdeşleştirmişlerdir.

<span class="mw-page-title-main">Hermann von Helmholtz</span> Alman fizikçi ve fizyolog (1821-1894)

Hermann von Helmholtz Alman fizyolog ve fizikçi. Çok yönlü ilgi alanları ve çalışmalarıyla, özellikle de sinir iletimi, işitme ve görme üzerine yaptığı klasikleşmiş araştırmalarla yaşadığı dönemde "fiziğin başbakanı" olarak adlandırılan araştırmacı.

Kişilik psikolojisi, bireylerin kendilerine özgü davranış, düşünce ve duygu biçimleriyle ilgilenir.

Serbest piyasa anarşizmi, devletin katılımı olmadan gönüllü pazar etkileşimlerine dayalı bir ekonomik sistemi savunan anarşizmin birkaç dalını içerir. Pazar anarşistleri genellikle devleti ortadan kaldırmak ve devletsiz toplumun çeşitli formülasyonlarını önermek isterken mülkiyet ve iş ilişkileri hakkındaki görüşleri önemli ölçüde değişebilir. Örneğin mutualist veya anarko-sendikalistler, kendilerini anti-kapitalist olarak düşünür ve üretim araçlarının özel mülkiyetine karşı kooperatif veya kolektif mülkiyeti ve yönetimi savunurlar. Anarko-kapitalistlerse bireysel hakların ve bir serbest piyasa ekonomisinin ayrılmaz bileşeni olarak nitelendirdikleri özel mülkiyetin meşruiyet ve önceliğini vurgular.

Seçilim birimi, doğal seçilimin etki ettiği biyolojik yapı veya düzenler hiyerarşisi içinde yer alan her biyolojik birime veya varoluş şekline verilen isim. Birkaç on yıl boyunca, bu farklı seviyelerde hareket eden seçici baskılar aracılığıyla evrimin şekillendirdiği boyutlar hakkında evrimsel biyologlar arasında yoğun tartışmalar yaşanmıştır.

Sağ liberteryenizm, siyasi analistler, akademisyenler ve medya kaynakları tarafından öz-sahipliği, sınırlı hükûmeti savunan, özel mülkiyet haklarını ve serbest piyasayı destekleyen laissez faire eğimli liberteryen felsefeleri tanımlamada kullanılan bir terimdir. İlk olarak klasik liberalizm üzerinden yola çıkmıştır ve günümüzde bu düşüncenin daha uç şekli olarak kabul edilir.

Bu madde, 19. yüzyıl filozofu Friedrich Nietzsche hakkında yazılan eserlerin kaynak dizinidir.

Gizlilik veya mahremiyet bireyin veya bir grubun kendilerini veya kendileri hakkındaki bilgileri ayırma yeteneği ve böylece kendilerini ifade ederken seçici olmaları. Sınırları ve kabul edilir içeriği kültürler ve bireyler arasında farklılık gösterir ancak bazı ortak temalar paylaşılmaktadır. Herhangi bir şey gizli olduğunda, doğal olarak kişiye özel veya hassas bir durum var demektir. Mahremiyet alanı bilgilerin korunması ve kişisel alana girilmemesini gerektirdiğinden güvenlikle çakışmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Algı felsefesi</span> Felsefi Yaklaşım

Algı felsefesi, algısal deneyimin doğası ve algısal verilerin durumuyla, özellikle de dünya hakkındaki inançlar veya dünya hakkındaki bilgilerle nasıl ilişkili olduklarıyla ilgilidir. Herhangi bir açık algı açıklaması, çeşitli ontolojik veya metafizik görüşlerden birine bağlılığı gerektirir. Filozoflar, nesnelerin algılarının ve bunlarla ilgili bilgi veya inançların bireyin zihninin yönleri olduğunu varsayan içselci açıklamaları ve bunların bireyin dışındaki dünyanın gerçek yönlerini oluşturduklarını belirten dışsalcı açıklamaları birbirinden ayırır. Son zamanlardaki felsefi çalışmalar, tek görme paradigmasının ötesine geçerek algının felsefi özelliklerini genişletmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Bernard Stiegler</span> Fransız filozof (1952 – 2020)

Bernard Stiegler, Fransız filozof. Teknolojinin oluşturduğu tarihsel, toplumsal, politik, ekonomik ve psikolojik süreçlere dair fikirler geliştirmiştir.

Gilbert Simondon, bireyselleşme teorisi ve teknoloji felsefesi alanındaki çalışmalarıyla tanınan Fransız filozofdur. Simondon'un çalışmaları bilgi teorisi, iletişim bilimleri, teknoloji ve doğa bilimleri üzerine felsefi yaklaşımıyla karakterize edilmektedir. Yaşadığı dönemde büyük ölçüde göz ardı edilmiş olsa da, bilgi çağının gelişi, Simondon'un kitaplarının yeniden değerlendirilmesine ve ilginin artmasına yardımcı oldu. 21. yüzyılda teknik nesnelerin ve teknolojinin kendisinin sunduğu sosyal etkileri ve paradigmaları doğru bir şekilde tahmin eden ve tanımlayan biri olarak görülmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Eduard von Hartmann</span>

Karl Robert Eduard von Hartmann, bağımsız bir Alman filozoftu. En önemli eserlerinden birisi olan Philosophie des Unbewussten'ı (1869) kaleme almıştır. Önemli fikirleri arasında Bilinç dışı teorisi ve Gottfried Leibniz'in teodise problemini çözmek amacıyla ortaya attığı metafiziksel "Le meilleur des mondes possibles [mümkün dünyaların en iyisi]" konsepti üzerine ifade ettiği karamsar bakış açısı yer almaktadır.