Din, nadiren de olsa ilmet, genellikle doğaüstü, transandantal ve cansal unsurlarla ilişkilendirilmiş, çeşitli ayinler ve uygulamaları içeren, ahlak, dünya görüşleri, kutsal metinler ve yerler, kehanetler, etik kuruluşlarından oluşan bir sosyo-kültürel sistemdir.
Bilinç, genel olarak, insanda farkındalığın, duygunun, algının ve bilginin merkezi olarak kabul edilen yetidir. Zihnin kendi içeriklerinin farkında olduğu, içebakış yoluyla bilinen, duyumları, algıları ve anıları ihtiva eden bölümüdür.
- Kişinin kendisine, yaşantılarına, çevresine, öteki kişilere, bir bütün olarak içinde yaşadığı dünyaya ilişkin farkındalığı, yaşanan deneyimlerden kendiliğinden doğan kendinin farkında olma görüngüsü;
- Öznenin duygularına, algılarına, bilgilerine ve kavrayışlarına bağlı olarak kendini anlama, tanıma ya da bilme yetisi;
- Bilme edimi ile bilinen içerik arasındaki ilişkiyi her ikisini de içerecek biçimde bir üst düzeyde kurabilme becerisi;
- Acı çekme, isteme, bekleme, düş kırıklığına uğrama, korkma gibi belli bir nesnesi bulunan bütün “geçişli” yaşama edimlerini olanaklı kılan ana ilke;
- Düşünen öznenin kendisine dönerek, kendisini kendi düşünceleri ile kavraması, kendisine bir başkası olarak dışarıdan bakabilmesi durumu;
- “İçebakış” yoluyla zihnin kendi deneyimlerinin gerçekliğini kavrama edimi;
- Zihinsel yaşamın geçmiş duyumları, algıları, bilgileri bellekte tutma yeteneği;
- Kişinin kendi içinde yaşadıklarına ya da dışarıda olup bitenlere yönelik incelmiş sezgisi, bütün yaşadıklarına ilişkin genel görüşü;
- Üzüntü, sevinç, hüzün gibi tek tek yaşantı durumlarına ilişkin kendilik izlenimleri, şeylerin kişiye nasıl göründüğüne yönelik görüngübilimsel yaşantılar bütünü.
Kaos teorisi, kaos kuramı veya kargaşa kuramı; yapısal olarak bir fizik teorisi ya da matematiksel bir tümevarım değil, fiziksel gerçeklik parçalarının bir bütün olarak eğilimini açıklamaya yarayan bir yöntemdir.
Maddecilik, özdekçilik veya materyalizm, her şeyin maddeden oluştuğunu ve bilinç de dahil olmak üzere bütün görüngülerin maddi etkileşimler sonucu oluştuğunu öne süren, a priori olan hiçbir metafiziksel kavramı kabul etmeyen felsefe kuramıdır. Bir diğer deyişle madde, var olan tek tözdür. Maddecilik "fiziksel maddenin tek veya esas gerçeklik olduğu" yönündeki kuramdır.
Argumentum ad nauseam/Argumentum ad Infinitum (ya da sıklıkla sadece Ad nauseam), bir iddianın-argümanın aksi ispatlanamadığı için o iddianın doğru olduğunun savunulmasıdır. Latince bir safsatadır. Türkçe yaklaşık karşılığı "bunaltana kadar" dır. Argumentum ad infinitum ile aynı safsatayı belirtir.
Tümevarımcılık, bilimsel teoriler geliştirmek için bilimsel yöntemin geleneksel ve hala yaygın felsefesidir. Tümevarımcılık, bir alanı tarafsız bir şekilde gözlemlemeyi, incelenen durumlardan yasalar çıkarmayı - dolayısıyla tümevarımsal akıl yürütmeyi - ve böylece nesnel olarak gözlemlenenin tek doğal doğru teorisini keşfetmeyi amaçlar.
Sınıf bilinci, siyasal ve toplumsal bir öğreti olarak Marksizm'de kilit kavramlardan birisidir. Bunun ardında hem bir sınıf teorisi hem bir İdeoloji teorisi ve hem de bir Tarih perspektifi söz konusu edilmektedir.
Kişisel kimlik, herhangi bir bireyin hangi koşullar ve durumlar dahilinde bir ‘kişi’ sayılabileceğini, 'kişi kimliğine' sahip olabileceğini konu alan felsefî meseledir. Kökeni çok eskiye dayanan bu ontolojik mesele, biyoloji ve psikoloji gibi çeşitli bilimlerde kaydedilen önemli gelişmelerle çok farklı açılar edinmiştir. 'Kişi olmanın' aslında 'ne olduğunun' ve 'neyin ' 'kişi sayılabileceği' farklı felsefî ve dinî öğretilerde farklı şekillerde ele alınmıştır. Kişi kavramı, kimlik, özellikle çağdaş etik sorunlarında çok önemli bir yere sahiptir. Kürtaj, ötanazi gibi uygulamaların ahlâkî yönünü tartışan kuram ve çalışmalarda kişi kavramı temellerden birini oluşturmaktadır. Bu sebeple, kişisel kimlik son zamanlarda özellikle filozoflar, ahlâkbilimciler ve hekimler tarafından daha çok tıbbî etik meseleleriyle ilişkili olarak araştırılmış ve işlenmiştir.
- Bu maddede genel anlamda farklı 'kimlik' kuramları, inanışları ve hipotezleri ele alınır. Her düşünce hakkında daha geniş ve detaylı bilgi için o alt başlığın ana maddesine bakılabilir.
Objektivizm, Rus-Amerikan yazar ve filozof Ayn Rand tarafından geliştirilen bir felsefi sistemdir. Kendisi bu sistemi "insanı kahraman bir varlık olarak, kendi mutluluğunu hayatının ahlaki amacı olarak, üretken başarıyı en asil faaliyeti olarak ve aklı tek mutlak olarak gören bir kavram" olarak tanımlamıştır.
Francis Harry Compton Crick, İngiliz moleküler biyolog, fizikçi ve nörobilimci. 1953'te James D. Watson ve Maurice Wilkins ile beraber DNA molekülünün yapısını keşfederek 1962 Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü'nü paylaşmıştır.
İşçi sınıfı, sosyolojide ve gündelik konuşma dilinde kullanılan terim. Marksist terminolojide proletarya kavramıyla karşılık bulur.
Vecd, vecit ya da ekstaz, kimi sözlüklerde «ruhun dünyevi gerçeklikten kurtulduğu kendinden geçme ve coşkunluk hali» olarak tanımlanmakta olup, kişinin bilinci ve hafızası yerinde olmakla birlikte kendine ilişkin hiçbir algılamasının olmadığı ve kişinin tümüyle kendi haricindeki bir nesneyle ya da varlıkla ilgi kurduğu nadir şuur hallerinden biridir. Parapsikoloji’de « değişik şuur halleri»nden biri olarak ele alınan vecd, spiritüalist sözlüklerde ise «ruh ile beden ilişkisinin belirli bir dereceye kadar gevşediği, dış dünya ile bağların kesildiği özel bir hal, bir degajman hali» olarak tanımlanır.
Mantık ve felsefede argüman; sonuç ve onun doğruluk derecesini belirlemeye yönelik verilen öncüllerden kurulmuş bir dizi ifadedir. Bir argüman ifadelerden oluşur. Bunlardan biri sonuç, diğerleri sonucun doğruluğuna dayanak olarak verilen öncüllerdir. Herhangi bir düşünceyle karşılaştığımızda, o düşüncenin içerdiği esas iddiayı ileten ifade argümanın sonucu; onu destekleyen diğer tüm ifadeler argümanın öncülleridir. Bir argümanın doğal dildeki mantıksal formu, sembolik biçimsel dilde temsil edilebilir ve doğal dilden bağımsız şekilde, matematik ve bilgisayar bilimlerinde biçimsel olarak tanımlanmış argümanlar yapılabilir.
Simülasyon argümanı ya da bilinen adıyla simülasyon teorisi, gerçekliğin bir simülasyon olduğunu ve bu simülasyonun içinde olanların bunun bir simülasyon olduğunun farkında olmadığını ileri sürer. Bu konsept René Descartes'in Uğursuz Şeytan'ını anımsatır ama daha fütürist bir simüle gerçeklik önerir. Aynı kurgusal teknoloji tek veya bütün halinde Uzay Yolu, Karanlık Şehir, The Thirteenth Floor, Matrix, Aç Gözünü, Vanilla Sky, Gerçeğe Çağrı, Başlangıç ve Tron gibi bilimkurgu filmlerinde işlenmiştir.
Yapı, maddi bir nesne veya sistemdeki birbiriyle ilişkili unsurların düzenlenmesi ve organizasyonu veya bu şekilde organize edilmiş nesne veya sistemdir. Maddi yapılar, binalar ve makineler gibi insan yapımı nesneleri ve biyolojik organizmalar, mineraller ve kimyasallar gibi doğal nesneleri içerir. Soyut yapılar bilgisayar bilimlerindeki veri yapılarını ve müzik formunu içerir. Yapı türleri arasında bir hiyerarşi, çoktan çoğa bağlantılar içeren bir bağlantı veya uzayda komşu olan bileşenler arasındaki bağlantıları içeren bir kafes bulunur.
John Leslie Mackie Avustralyalı bir filozoftur. Din felsefesine, metafizik ve dil felsefesine önemli katkılar sağladı ve belki de en çok meta-etik konusundaki görüşleriyle, özellikle de ahlaki şüpheciliği savunmasıyla tanınıyordur. Altı kitap yazmıştır. En çok bilinen Etik: Doğru ve Yanlış İcat Etmek (1977); kitap, cesurca "Nesnel değer yoktur" ifadesini kullanarak başlamaktadır. Kitap, etik keşfedilmek yerine icat edilmelidir tartışması üzerinedir.
Tümdengelim ya da Dedüksiyon, felsefe ve mantıkta sahip olunan genel verilerden yola çıkarak özel sonuçlar çıkarma yöntemidir. Tümdengelimin aksi tümevarım metodudur.
Felsefede, fizikalizm ya da fizikselcilik, var olan her şeyin maddesel olduğunu, fiziksel olanın üzerinde bir şey olmadığını ya da her şeyin fiziksel olanlardan meydana geldiğini savunan metafizik tezidir. Fizikselcilik, bir çeşit ontolojik monizmdir; yani düalizmin ve plüralizmin aksine gerçekliğin tek bir tözü olduğunu savunur. Fizikselin tanımı ve fizikselciliğin anlamı konusunda farklı görüşler vardır.
Çince Odası Argümanı, dijital bir bilgisayarın –ne kadar zeki ya da insansı davranışlar sergilerse sergilesin– bir “zihne”, “anlayışa” ya da “bilince” sahip olamayacağını savunur. Filozof John Searle tarafından “Minds, Brains, and Programs” adlı makalesinde öne sürülen bu argüman ilk kez 1980 yılında Behavioral and Brain Sciences dergisinde yayınlanmıştır. Çince Odası olarak bilinen düşünce deneyinin merkezini oluşturduğu argüman, yayınlandığı günden itibaren oldukça tartışılmıştır.
Qualia, felsefede ve belirli psikoloji modellerinde öznel, bilinçli deneyimin bireysel örnekleri olarak tanımlanır. Qualia terimi, belirli bir durum için "ne tür" anlamına gelen Latince quālis sıfatının cinssiz çoğul biçiminden (qualia) türetilmiştir.