İçeriğe atla

Benjamin Lee Whorf

Benjamin Lee Whorf (24 Nisan 1897, Winthrop - 26 Temmuz 1941, Connecticut-Wethersfield), Amerikalı dilbilimci... Asıl ününü Sapir-Whorf Hipotezine borçludur. Aslında kimya mühendisidir. Amerikan yerli dilleri, özellikle Hopi dilindeki çalışmaları ve dilbilimsel izafiyet kuramını bulmasıyla hak ettiği tanınmışlığı bulmuştur. Anadilin insanın düşünce sistemini büyük ölçüde etkilediğini söylemiştir.

Whorf'un ilk çalışma alanı Amerikan ve Orta-Amerikan dillerinde gerçekleşmiştir. Bu çalışmaları sonucunda Hopi dilini geliştirmiş, daha sonra da Sapir'in dil bilimi yapısı üzerinde kurduğu kuramı geliştirerek, dilbilimsel izafiyet hipotezini bulmuştur.

Whorf, iyi bir konuşmacıydı ve dilsel düşüncelerini birçok makalede ve toplantıda anlaşılacak şekilde açıkladı.Bunun yanında birçok teknik makale de çıkardı.

Sapir-Whorf hipotezi, öncelikle dilin düşünce yapısını nasıl etkilediğini araştırır. Whorf der ki; bir insanın kendi kültüründeki konuşmaları, yaşadığı yer, birçok yönden düşünce yapısını etkiler. Bu nedenle dilin yapısı, çevrenin algılanmasından çok etkilenir. Makalelerinde bu konuya ilişkin birçok örnek vardır.

Hayatı ve Eserleri

Whorf, Amerikan yerlilerin anadilleri, özellikle Hopi üzerine yaptığı çalışmalar ve tartışmalı “dilsel akrabalık” tezi ile tanınır. Daha sonra da, kendi anadillerinin etkisinde olan düşüncelerin bütünlüğünden bahsetmiştir. Whorf, 1918 yılında Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nden (MIT) kimya mühendisi olarak mezun oldu ve bir sigorta şirketinde (Hartford Fire Insurance Company) yangın önleme müfettişi olarak göreve başladı. O zamanlar yangın sigortası, olabilecek yangınlara önlem alabilmek için, arkadaşlarıyla birlikte araştırma yapmaları hiç alışılmamış bir durumdu. Whorf, bilime olan ilgisine rağmen, ömrü boyunca orada memur olarak çalışmış ve kariyer sahibi olmuştur. Daha önce İncil ve evrenbilim ile ilgili, çeşitli türlerin farklı anlamlarıyla ilgilenmiştir. İbranice öğrenmiş ve ciddi anlamda yerli Meksika dili Nahua ve Maya dillerini irdelemiştir. Maya yazısının fonolojik doğasıyla ilgili olan incelemelerini oluşturmuş ve rapor ve makaleleri çok az yankı bulmuştur.

Fakat Whorf, 1930 yılında Meksika'da Pima ve Aztek (Meksika yerli dili) dili eğitimi almıştır. Edward Sapir 1931 yılında Yale’e “dilbilim ve antropoloji” bölümüne profesör olarak atanırken, Whorf da hemen Sapir'in yanına gitmiş ve Morris Scwadesh, George Trager, Carl Voegelin und Mary Haas'ın yanında Amerikan Kızılderili Dilbilimi okumuştur. Whorf Amerika dil aileleriyle ilgilenmiş, Hopi diline ilgi göstermiş ve New York'ta bir enstitüde 1935 yılına kadar bu dili öğrenmiştir. 1936 yılında, ünlü bir çalışması olan Hopi dilinin dilsel dünya görüşü üzerine çalışmalarda bulunmuş ve ilk olarak 1950 yılında “An American Indian model of the universe” adında yayımlanabilmiştir. Whorf, yine Yale'de kısa bir süre (1937–1938) Etnoloji eğitimi almış; fakat sosyal bilimlere olan ilgisini bir meslek olarak yapmayı ya da kullanmayı düşünmemiştir. Dilbilime yaptığı bu katkı çok anlamlı olmuştur. “Alışkanlık düşünceleri ilişkileri” ve “dil tutumu” üzerine yazdığı bir makaleyle bir devrim yaratmıştır. 1941 yılında ölümünden kısa bir süre sonra dilbilimin bilimsel yetkisinin vurgulandığı üç makalesi yayımlanmıştır.

Whorf'un dilbilime olan ilgisi, üniversiteden mezun olduktan sonra Amerika ve orta Amerika dillerine yönelmiştir. Hopi dili ve dilbilimsel akrabalık prensipleri üzerine yaptığı çalışmalarla tanınmış, Sapir'in çalışmalarını geliştirmiş ve “Sapir-Whorf Hipotezi” ile tanınmıştır. Büyüleyici bir konuşmacı olarak yaptığı konferanslarla ve çok sayıda makalesiyle dilbilim hakkındaki düşüncelerini gündeme taşımıştır. Ayrıca çok sayıda teknik makale de yayımlamıştır.

Whorf'un önceki araştırmalarından bazıları, sigorta şirketinde çalışırken etkilendiği, dilsel yanlış anlamaların yol açtığı yangın vakalarını konu alır. Örneğin; anadili İngilizce olmayan bir işçi, sıvı madde içeren bir şişeyi ısıtıcının hemen yanına koymuştur. Şişenin üzerinde İngilizce olarak “highly inflammable” (aşırı yanıcıdır) yazıyordur. Bu işçi ilk olarak “flammable” sözcüğünü yanıcı diye düşünürse, “inflammable”ın yanıcı olmayan (İngilizcedeki “in”, Almancadaki “un” bir kelimeyi olumsuzlaştırır) anlamı taşıdığını düşünür.

Karşılaştığı başka bir örnek ise şöyledir: Yağ gibi sıvı yanıcı bir madde kullanıldıktan sonra bir tencerenin içinde duruyordur ve boştur. Bir patlama meydana gelir; çünkü boş bir kabın bu anlamda tehlikeli olabileceğini bu işçi düşünememiştir. Whorf'un ders notları ve yazıları, hem sigorta şirketindeki deneyimlerini, hem de Hopi ve diğer Amerika dilleri hakkında bilgi içeren çalışmalarından oluşmaktadır. Sapir ve Whorf Hipotezi öncelikli olarak dilin düşünceyi nasıl etkilediğiyle ilgilenmiştir. Bu tezlerinde Sapir ve Whorf, kişinin konuştuğu dilin, onun düşüncelerinin yolunu belirlediğini öne sürmüştür. Bunun yanı sıra çevrenin algısı da yine dilin yapısını etkileyen faktörler arasındadır.

Whorf,“Adyor Teozofi Topluluğu” üyesi olup, eserlerinde de teozofiden etkilenmiştir. En önemli makalelerinden biri olan “Language, mind and reality” (dil, düşünce ve gerçeklik), 1942 yılında teozofik bir gazete olan “The Theosophist”te yayımlandı. Benjamin Lee Whorf, 44 yaşında kanserden yaşamını yitirmiştir. Yazarın en önemli eseri ise ölümünden sonra yayımlanmıştır.

Sapir-Whorf hipotezi

Sapir ve Whorf hipotezi dilin düşünceleri biçimlendirdiğini öne sürmüştür. Bu tez dil ve düşünce arasında ilişki kuran birçok hipotezden oluşmuştur. Bununla bağlantılı olarak, bir dilin, ortak bir dilin gramer ve sözcük yapısıyla nasıl etkilendiği sorusu ortaya çıkmıştır. 19. yüzyıl Wilhelm von Humboldt bir önsöz bölümünde (insanların dil yapılarının çeşitliği ve cinsiyetlerin ruhsal gelişimine olan etkileri başlıklı yazısı) dilbilimsel akrabalık olarak yorumlanan, dilin kendi içinde biçimselliği kavramını Kawi dilleri çerçevesinde tipolojik bir araştırmayla incelemiştir. Humboldt’ten sonra, dilsel dünya oluşumunun temsilcisi Leo Weisgerber olmuştur.

Dilsel Akrabalık İlkeleri

“Dilsel akrabalık ilkeleri”, bir dilde bulunan dil dışı etmenlerin herkese aynı ölçüde paylaştırılmadığı ve gerçeklik üzerine örülmüş farklı ağ boşluklarının olduğu bir ağ olduğunu belirtir.

Dilsel akrabalık ilkelerinin tanımına bakıldığında, (Pelz'in ifadesiyle) dilin düşüncelere bağımlılığına maruz kalan, dilbilimsel akrabalık farkı oluşmasıdır.

Whorf'un ampirik (deneysel) araştırma yoluyla yaptığı Hopi-Hint dilleri araştırma sonuçları, soru halindedir. Genel bir örnek olarak, renklerin zaman içerisindeki farklılıkları örnek gösterilir. Bu tarz bir araştırma alanı Brent Berlin ve Paul Kay tarafından tekrar gündeme getirilmiş ve incelenmiştir. Örneğin; Almancada, yeşil, mavi, gri, kahverengi; Galce'de, gwyrdd (yeşil için), glas (yeşil ve mavi/gri için), llwyd (gri ve yeşilin bir tonu) olarak görülmüştür.

Kültürel açıdan önemli ve değerli olarak kabul edilen konular, bir dilin sözlüğüne de yansır. Bu tezi Whorf, Eskimoların kar ile ilgili olarak çok sayıda kelimelerinin olduğunu belirterek kanıtlamıştır; ancakbu tez çürütülmüş ve yerine iç dilsel zekâ tezi geliştirilmiştir. Bu konuya ilişkin bir diğer örnek de Japonların kelime hazinelerinde pirinç için var olan kelimeleridir. Bu bahsedilen sözlük biçiminde inkongruitat durumlarda, Sapir ve Whorf hipotezinden de bağımsız olarak gösterilirler. Louis Hjelmslev tarafından kanıtlanan “tahta, orman, ağaç” örneği gösterilir. Bu örnekte Danimarkaca, Fransızca ve Almanca “ağaç, tahta, orman” farklı şekillerde sınıflandırılmıştır. Danimarkacada “træ, træ, skov”, Fransızcada, “arbre, bois, bois”dir.

Bu diller arası ve dilin kendi içerisinde yapılan buluş, kelimelerin sözcüksel ve anlamsal açıdan araştırılmasına sebep olmuştur.

Dilsel akrabalığın yorumlanmasındaki tartışmalar

Tartışmadan kasıt, sözcüklerin anlamlarının, yapısal ve dilsel bağımlılığının yorumlanmasıdır. Sözcük ve anlamı arasındaki temel ayrımına varılmadığında ya da isimsel durum temellendirilmediğinde, anlamsal bir akrabalık için dilbilimsel akrabalık ilkeleri gerekli olabilir. Örneğin; Sapir ve Whorf hipotezinin merkezi, bir dilin akraba kavram arasındaki anlam farkını ifade eden, dilbilimsel akrabalık fikridir ve bu durum sadece bu diller için söz konusudur.

Gerçekçi bir yaklaşım içerisinde, her bir kelimenin yapısının, hem gelişigüzel hem de planlı olmasının dilsel göstergelere bağlı olduğu dilsel akrabalık ilkelerinden bahseder. Bunun yanı sıra güçlükle, akılcı, bilişsel bir bilgi teorisi oluşturmak söz konusu olmuştur. Hjelmslev için her durum, yukarıda gösterilen örneğindeki “orman” (wald) fikri, düşüncelerin genel ve dilsel bağımlılığı olmayan bilişsel biçimini gösterir.

Realist bir bilgi durumu reddedilir, böylelikle ampirike karşı çıkılır. Ampirik bir ön koşulu desteklemek için, esas olarak bir çevrilemezlik olması gerekir.

Dilsel akrabalık olayının ayrımına varmak için, dilde, insan bilgisinin ne dereceye kadar gerekli olduğu sorusu sorulmalıdır. Sapir-Whorf hipotezi, bir dilin semantik yapısının, dünya tarafından kavramlaştırma olanaklarının belirlenip ya da sınırlandırıldığını öne sürmüştür. Bu tez, öğrenilen anadilin, insanların davranışlarını, düşüncelerini, deneyimlerini etkilediğini, her dilin spesifik bir dünya görüşü olduğunu ve dilin dünya görüşümüzü biçimlendirdiğini kabul etmiştir. Sapir Whorf hipotezinin spesifik içeriğinde, dilin düşünceleri etkilemediği, hatta bilinse bile dilin nedensel zorlayıcı etkisinden kaçılamayacağı iddiasını vurgulamıştır. Sapir-Whorf hipotezi, dilbilimsel determinizm (gerekircilik) çerçevesinde dilbilimsel akrabalıktan da bahseder.

Aslında dilsel bir determinizmi, Wilhelm von Humboldt, 18. yüzyılda öne sürdüğü “dünya görüşü” hipoteziyle temsil etmiştir. Ampirik bir kanıt, çok defa denenmesine rağmen bugüne kadar oluşturulamamıştır. Algının dili nasıl etkilediği, Whorf tarafından şu örnekle açıklanmıştır:

Benjamin Lee Whorf bir sigorta şirketinde müfettiş olarak çalışmıştır. Burada bulunduğu süre içerisinde, bu üzücü durumların nedenlerini araştırmıştır. Daha önce içinde yağ gibi yanıcı bir madde bulunan, üzerinde “boş” yazılmış bir tencere vardır. Bu durumdan kaynaklanan bir patlama olmuştur; çünkü işçi boş bir tencerenin patlama ihtimali olduğunu hiç düşünmemiştir. “boş” yazısı ona tehlikeyi düşündürebilir. Ancak şöyle önemli bir bilgi verilmeliydi: Dikkat! Tencere patlayıcı gaz barındırabilir.

Bulgular ve Örnekler

Dilsel akrabalık ilkeleri bakımından, özellikle Whorf tarafından, tek başına iddia edilen araştırma sonuçlarının tartışması ve son olarak problemsiz bir biçimde yapılan bulgular arasında ayırım yapmalıdır. Kaynak 15 Kasım 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.

Seçme Yapıtlar

  • Whorf, Benjamin Lee (1975) [1933]. The Phonetic Value of Certain Characters in Maya Writing. Millwood, N.Y.: Krauss Reprint.
  • Whorf, Benjamin Lee (1970) [1942]. Maya Hieroglyphs: An Extract from the Annual Report of the Smithsonian Institution for 1941. Seattle: Shorey Book Store. ISBN 0-8466-0122-2.
  • Whorf, Benjamin Lee (1943). Loan-words in Ancient Mexico. New Orleans: Tulane University of Louisiana.
  • Carroll, John B. (ed.) (1997) [1956]. Language, Thought, and Reality: Selected Writings of Benjamin Lee Whorf. Cambridge, Mass.: Technology Press of Massachusetts Institute of Technology. ISBN 0-262-73006-5.

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Dil</span> insanlar arasında iletişim kurmayı sağlayan doğal bir iletişim aracı

Dil, insanlar arasında anlaşmayı ve iletişimi sağlayan doğal bir araç, kendisine özgü kuralları olan ve ancak bu kurallar içerisinde gelişen canlı bir varlık, çok boyutlu kavramlar bütünü; temeli tarihin bilinmeyen dönemlerinde atılmış bir gizli anlaşmalar düzeni, seslerden örülmüş toplumsal bir kurum ve yapıdır.

<span class="mw-page-title-main">Noam Chomsky</span> Amerikalı filozof ve dil bilimci

Avram Noam Chomsky (,

<span class="mw-page-title-main">Ferdinand de Saussure</span> İsviçreli dilbilimcisi

Ferdinand de Saussure, 20. yüzyılda dilbilimde kayda değer gelişiminin birçoğu için fikirleriyle temel hazırlamış, İsviçreli dilbilimci.

<span class="mw-page-title-main">Yapısalcılık</span> Kültür teorisi ve metodoloji

Yapısalcılık, 1950'lerde dilbilimden doğmuş; sanat, antropoloji ve psikolojiyi de etkilemiş bir eleştirel analiz biçimidir. Yapısalcılığa göre, kültürel olaylar sözlü ve sözsüz işaret sistemlerinden oluşur. Bu tür sistemler bir "dil" içerir ve bu diller insan aklının ve davranışlarının belirleyici unsuru olma işlevini taşır.

<span class="mw-page-title-main">Dilbilim</span> insan dilinin araştırılması

Dilbilim, dil bilimi, lengüistik ya da lisaniyat; dilleri dilbilgisi, söz dizimi (sentaks), ses bilgisi (fonetik), ses bilimi (fonoloji), biçimbilim (morfoloji) ve edimbilim (pragmatik) gibi çeşitli yönlerden yapısal, anlamsal ve bildirişimin çıkış bağlamını temel alarak sözlerin gönderimlerini ve iletişimde dilin yaptırım gücünü inceleyen bilim dalıdır.

Anlambilim, anlam bilimi, anlam bilgisi ya da semantik, anlamları inceleyen bilimdir. Anlam bilimi felsefî ya da mantıksal ve dilbilimsel olmak üzere iki farklı açıdan ele alınabilir. Felsefî ya da mantıksal yaklaşım, göstergeler ya da kelimeler ile bunların göndergeleri arasındaki bağlantıya ağırlık verir ve adlandırma, düz anlam, yan anlam, doğruluk gibi özellikleri inceler. Dilbilimsel yaklaşım ise zaman içinde anlam değişiklikleri ile dilin yapısı, düşünce ve anlam arasındaki karşılıklı bağlantı vb. konular üstünde durur.

Sözdizim, söz dizimi ya da Fransızcadan ödünçleme biçimiyle sentaks, doğal dillerdeki cümle kurma ilke ve kurallarını inceleyen ve bu dildeki cümlelerin esnekliğini inceleyen dilbilim dalıdır.
Eski Yunanca "birlikte düzenleme, dizme" anlamına gelen sentaks terimi dilbilimde, doğal dillerde nasıl cümle oluşturulacağına dair bir kurallar ve prensipler çalışmasıdır. Bir bilim dalına ait olmasına ek olarak “Modern İrlandacanın Sözdizimi"nde olduğu gibi, sözdizim terimi herhangi bireysel bir dilin cümle yapısına hâkim olan kurallara ve prensiplere de doğrudan ilgili olarak da kullanılır. Sözdizim, dilin yatay, yani satır şeklinde dizilen bir sistem olduğunu gösterir. Bu diziliş, sesten, morfemlere, morfemlerden daha büyük öbeklere dilin her seviyesinde mevcuttur. Sözdizimin yalnız cümle seviyesini gösteren bir terim olarak kullanılması doğru ama eksik bir kullanımdır.

Çeviribilim ya da Çeviri bilimi, yazılı ve sözlü çevirinin kuram, betimleme ve uygulamasını konu alan beşeri bilim dalıdır. Sahalar arası bir çalışma alanı olarak çeviribilim, çeviriye destek olan çeşitli sahalardan katkı alır. Bunların arasında metin dilbilim, toplumbilim, tarih, karşılaştırmalı edebiyat, felsefe, filoloji, göstergebilim, edebiyat gibi bilim dalları bulunur. Batı dillerinde “translation studies” (İngilizce), “Translationswissenschaft” (Almanca) ve “traductologie” (Fransızca) gibi adlarla anılır.

İletişim, iletilmek istenen bilginin hem gönderici hem de alıcı tarafından anlaşıldığı ortamda bilginin bir göndericiden bir alıcıya aktarılma sürecidir. Organizmaların çeşitli yöntemlerle bilgi alışverişi yapmalarına olanak tanıyan bir süreçtir. İletişim tüm tarafların üzerinden bilgi alışverişi yapılacak ortak bir dili anlamalarına ihtiyaç duyar.

Anlatım biçimleri, anlatılacak olay veya kavramların nasıl anlatıldığını belirten edebiyat terimidir; yazarın anlatımını yaparken kullandığı üsluba, başvurduğu yönteme anlatım biçimi denir. Anlatılacakların türüne ya da amacına göre değişik anlatım biçimleri kullanılır. Örneğin romanda kullanılan anlatım biçimi ile bir makalede kullanılan anlatım biçimi birbirinden farklıdır.

Sapir-Whorf hipotezi ya da dilsel görecelik; dilbilimindeki temel anlamı, insan düşüncesinin yerel dillerden çok yoğun bir şekilde etkilendiğini göstermektir. Bir insanın kendi dilinde belirli bir düşünce yapısı oluşmuştur ve bu insan başka bir insanın dilini hiçbir zaman tam anlamıyla anlayamaz. Bu tartışmalara yol açan tez, Sapir tarafından oluşturulmuş, diğer bir dilbilimci Whorf tarafından ortaya konmuştur. Whorf, aynı zamanda bir kimyacıydı ve bu dilsel bilgilerini didaktik söylem tarzıyla da birleştirdi.

<span class="mw-page-title-main">Edward Sapir</span>

Edward Sapir, Amerikalı dilbilimci ve etnologtur. Öncelikli unvanıysa, Amerikan yapısal dilbilimcisidir ve Sapir-Whorf Hipotezi'nin kurucularından biridir.

Ses bilgisi ya da fonetik dilsel seslerin öğelerini araştıran modern dilbilim, biyoloji, akustik bilimi, sinirbilim, tıp ve diğer bilimlerle ilişkili olan kendine özgü, disiplinler arası bir alandır. Ses bilgisinin araştırma nesnesi, konuşulan dildir. Dilde gerçekleşen ses olayları da bu bilim dalının konularından biridir.

<span class="mw-page-title-main">Franz Boas</span>

Franz Uri Boas modern antropolojinin kurucusu ve antropolojideki bütüncü yaklaşımı kişiliğinde de bulunduran Alman kökenli Amerikan vatandaşı dilbilimci ve etnolog. Antropoloji'nin ABD'de yerleşmesinde öncü olmuştur

<span class="mw-page-title-main">Proto Hint-Avrupa dili</span>

Proto-Hint-Avrupa dili veya Hint-Avrupa anadili, Hint-Avrupa dillerinin ortak atası olduğu öne sürülen varsayımsal bir dildir. Proto-Hint-Avrupalılarca konuşulmuş bu dile ait herhangi bir yazılı veri bulunmadığından, hakkında bilinenler tarihsel dilbilim ve rekonstrüksiyon yöntemleri kullanılarak bu dil ailesi içinde yer alan dillerin karşılaştırılması ile ortaya çıkarılan özelliklere dayanmaktadır. Tarihsel olarak Hint-Avrupa dilinin MÖ 3500 yılında konuşulduğu düşünülür. Ancak tarih konusunda görüşler çeşitlilik göstermektedir. Dilin asıl konuşurlarının Karadeniz'in kuzeyinde, Doğu Avrupa'nın Hazar bozkırlarında yaşadığı varsayılır. Proto-Hint-Avrupa dili konuşurları göçlerle birbirinden ayrıldığında bu dil de çeşitli alt dallara ayrılmıştır. Bugün Hint-Avrupa dil ailesi içinde yaklaşık 445 yaşayan dil bulunmaktadır.

Bilişsel dilbilim, dili anlama, dil üretimi ve dil ediniminin bilişsel yönleriyle ilgilenen bir bilişsel bilim dalıdır. Bilişsel dilbilimin ana araştırma alanları arasında doğal dillerde kategorizasyon, sözdizimi ve anlambilim arasındaki arayüz, dilin deneyim ve algıdaki temeli ve dil ile düşünce arasındaki ilişki yer almaktadır. Dilin bilişle nasıl etkileşime girdiğini, dilin düşünceleri nasıl oluşturduğunu ve dilin zaman içindeki ortak zihniyetteki değişime paralel olarak evrimini açıklar.

Uygulamalı dilbilim, genel dilbilimin bir alanıdır. Dil öğrenimi araştırmaları, dil betimlemesi, ayrıca dilbilimsel görüş altında doğa bilimleri, kültür bilimi, bilgi bilimi, hukuk ve ruhbilimdeki sorunlarla disiplinlerarası olarak ilgilenmektedir. Diğer alanlardaki dille ilgili problemlerin çözümlenmesinde dilbilimsel teori, metot ve bilgilerin kullanımı da bu alanın konusunu oluşturmaktadır. Araştırma nesnesi olarak dille ilgili çok farklı görüşler ile farklı yaklaşımlar ve dilbilimin başka bilimlerden yararlanma özelliğinden dolayı genel dilbilim ve uygulamalı dilbilim arasında genel belirlenmiş bir sınırlama yoktur. "Uygulamalı dilbilim" kavramı altında ne anlaşıldığı tam olarak net değildir. Bir taraftan gerçek uygulamalı dilleri araştıran bir alt alan olarak anlaşılırken, diğer taraftan uygulama sonunda elde edilen araştırma sonuçlarının kullanılmasıyla ilgili bir alt alan olarak anlaşılmaktadır. Genel/teorik ve uygulamalı dilbilim arasındaki bu özel durum sorun yaratmaktadır. İngiliz dili ile ilgili bilimsel alanda "applied linguistics" mi yoksa "linguistics applied" kavramının kullanılacağı konusundaki adlandırma karşıtlığı tartışılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Lera Boroditsky</span> Amerikalı psikolog

Lera Boroditsky, dil ve biliş alanlarında çalışan bir profesör ve bilişsel bilimcidir. Şu anda dilsel görelilik teorisinin en önemli katkıcılarından biridir. Kendisi Searle Scholar, McDonnell Scholar ve Ulusal Bilim Vakfı Kariyer Ödülüne layık görülmüş, Amerikan Psikoloji Derneği seçkin bilim insanıdır. UCSD'de Bilişsel Bilimler profesörüdür. Daha önce MIT ve Stanford'da çalışmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Dil sosyolojisi</span>

Dil sosyolojisi, dil ve toplum arasındaki ilişkilerin incelenmesidir. Toplumun dil üzerindeki etkisine odaklanan toplumdilbilim alanıyla yakından ilgilidir. En önemli savunucularından biri, International Journal of the Sociology of Language Dergisinin kurucu editörü Joshua Fishman'dır. Dil sosyolojisi toplumun dil ile ilişkisini incelerken toplumdilbilim dilin toplumla ilişkisini inceler. İlki için toplum çalışmanın konusu, ikincisi için dil çalışmanın konusudur. Yani toplumdilbilim dilin kişinin cinsiyeti, etnik kökeni ve sosyoekonomik sınıfı gibi sosyolojik geçmişine göre nasıl değiştiğini inceler. Dil sosyolojisi toplumu ve onun dilden nasıl etkilendiğini inceler. Trent Üniversitesi'nden küresel siyaset profesörü Andreas Pickel'in belirttiği gibi, "Din, sosyal uygulamalar ve siyasi yönelimleri güçlü bir şekilde şekillendiren sistemler, dillerin sahip olabileceği sosyal önemi gösteren örneklerdir."

Viktor Grigoryeviç Guzev - önde gelen Türkçe araştırmacılarındandır. Sankt-Peterburg Devlet Üniversitesi Fahri Profesörü, Türkoloji bölümünün profesörü.