Tevhit ya da Tevhid, Türk ve İslam edebiyatında Allah'ı, yaratılış ve kainatın aslı gibi unsurları bir arada yorumlayan manzum –mensur edebî tür.
Leylâ ile Mecnun, Arap efsanesine dayanan klasik bir aşk hikâyesidir.
Fuzûlî, Azerbaycan Türkçesi, Arapça ve Farsça eser veren Osmanlı dönemi Türk divan şâiridir. Asıl adı Mehmed bin Süleyman'dır. Oğuzlar'ın Bayat boyuna mensuptur. Arapça ve Farsça eserleri de bulunmakla birlikte Azerbaycanca'nın en önemli lirik şairi olarak kabul görmüştür. Mehmed Fuzûlî Alevî Müslümanların Yedi Ulu Ozanlarından birisidir.
Baden Württemberg Güneybatı Almanya'da bir eyalettir. Nüfusa ve alana göre üçüncüdür. Başkenti Stuttgart'tır. Diğer önemli kentleri ise Konstanz, Freiburg, Karlsruhe, Mannheim, Tübingen ve Heidelberg'dir. Almanya'nın en zengin eyaletlerinden birisidir ve işsizlik oranı %5'in altındadır. Almanya'nın otomobil endüstrisinin büyük bir bölümünü oluşturan firmalar bu eyalette bulunmaktadırlar. Ayrıca eğitim kalitesinin en yüksek olduğu eyaletlerden biridir. Yoğun şivenin konuşulduğu bir eyalettir. Özellikle, Badisch ve Schwäbisch konuşulur. Eyalet batıda Fransa ve Rheinland-Pfalz, güneyde İsviçre, kuzeyde Hessen, doğuda ise Bavyera ile komşudur. Kara Orman (Schwarzwald) ilin ana ormanını teşkil etmektedir.
Esrâr Dede, Türk Dîvân edebiyatı şairi; mutasavvıf.
Safevî İmparatorluğu, Safevîler veya Safevî Devleti, 1501 ve 1736 yılları arasında varlığını sürdürmüş, sıkça modern İran tarihinin başlangıcı olarak kabul edilen, İran tarihindeki en önemli hanedanlıklardan biri olan Türk kökenli Safevi Hanedanı tarafından yönetilmiş devlet. Bugünkü İran, Azerbaycan, Ermenistan, Irak, Afganistan, Türkmenistan ve Türkiye'nin doğu kesiminde varlığını sürdürmüş, Şiî Onikiciliği resmî mezhep olarak kabul etmiş ve İran'ın varisi olduğu Safevî Hanedanı'nın devletidir.
Çaldıran Muharebesi, Osmanlı padişahı I. Selim ile Safevi hükümdarı Şah İsmail arasında 23 Ağustos 1514'te, günümüzde İran sınırları içinde yer alan Maku şehri yakınlarındaki Çaldıran Ovası'nda yapılan meydan muharebesidir. Muharebe, Osmanlı imparatorluğu'nun kesin zaferiyle sonuçlanmıştır.
İsmâilîlik, adını İsmâil b. Ca'fer es-Sâdık'tan alan Şii mezhebi.
I. İsmail, bilinen adıyla Şah İsmail veya tam unvanıyla Ebu'l-Muzaffer Bahadır el-Hüseynî, Safevî Tarikatı'nın lideri, Safevî Devleti'nin kurucusu ve ilk hükümdarıdır. Alevilik ve Bektaşilikte Yedi Ulu Ozan'dan birisi olarak kabul edilir.
Babür ve Bebür veya tam adıyla Zahîreddîn Muhammed Bâbur Türk lider, Babür İmparatorluğu'nun kurucusu ve ilk hükümdarı. Soyu, baba tarafından Timur anne tarafından Cengiz Han'a dayanan Babür Şah, 1519'dan itibaren Hindistan'a düzenlediği seferler sonunda bütün Kuzey Hindistan'ı kontrol altına alıp 1526'da Delhi Sultanlığı'na son vererek günümüzdeki Afganistan, Pakistan ve Hindistan'ın kuzeyini kapsayan topraklar üzerinde Babür İmparatorluğu'nu kurdu.
Yusuf Emiri Çağatayca yazan bir şairidir. Doğum tarihi bilinmeyen şairin yaşamı hakkında fazla bir bilgi yoktur. 14. ve 15. yüzyıllarda yaşadığı Timur İmparatorluğu hükümdarı Şahruh’un oğlu Baysungur’un nedimi olduğu 1433’te Herat’ta öldüğü bilinmektedir. Yusuf Emiri’nin Türkçe ve Farsça şiirlerinden oluşan bir divan’ı bulunmaktadır.
Yedi Ulu Ozan, Alevîlik'te söyledikleri deyişler ile Alevi inancını halka anlatan ve yaşadıkları dönemden bugüne Zakirler ve sözlü edebiyat ile mesajlar ulaştıran, biri hükümdar diğerleri halktan olan, birçoğunun Ehl-i Beyt soyundan geldiğine inanılan şair ve ozanlara denir. Alevi-Bektaşi çevrelerince Yedi Ulu Ozan olarak kabul edilen şairler genellikle 15. ile 17. yüzyıllar arasında yaşamıştır. Bu şairlerin arasında Seyyid Nesîmî, Hatâî, Fuzûlî, Yemînî, Pîr Sultan Abdal, Virânî ve Kul Himmet bulunmaktadır. Bu şairlerin eserleri ve şiirleri, Alevi-Bektaşi geleneğinin önemli bir parçası olarak kabul edilmiş ve geniş bir hayran kitlesi tarafından değer görmüştür. Alevi-Bektaşi geleneğine yön veren bu ozanlar, farklı dönemlerde yaşamalarına rağmen benzer üsluplar kullanmışlar ve dikkat çektikleri konu ve içeriklerde benzerlikler göstermişlerdir. Eserlerinin temelinde Alevilik öğretisinin bulunması, hem kendi dönemlerinde hem de sonraki nesillerde büyük etkiler yaratmalarına ve Alevi-Bektaşi geleneğine önemli katkılarda bulunmalarına neden olmuştur. Bu nedenle, bu ozanlar genellikle "Yedi Ulu Ozan" olarak nitelendirilmişlerdir. Bu ozanların ulu olarak nitelendirilmesinin başlıca nedenleri, yaşam felsefeleri, eserlerindeki konu birliği, Ali ve On İki İmam sevgileridir. Dolayısıyla, bu ozanlar sadece kendi dönemlerinde değil, aynı zamanda Alevi-Bektaşi inancının devamlılığını gösteren kanaat önderleri olarak da kabul edilmişlerdir. Yedi Ulu Ozan'dan üç isim, Nesîmî, Fuzûlî ve Hatâî, hem Türkiye'de hem de Azerbaycan'da büyük şairler olarak önemli bir yere sahiptirler.
Sarı Gelin veya Erzurum Çarşı Pazar; Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan ve İran'da popüler bir türküdür. Türkü farklı dillerde farklı sözlere sahip olsa da melodisi aynıdır. “Erzurum Çarşı Pazar” olarak kayıtlı olup halk arasında “Sarı Gelin Türküsü” diye bilinen türkünün Kars, Ermenistan ve Azerbaycan yöresinde söylenen biçimlerinde farklılıklar bulunmaktadır.
İslamiyet ile sarhoşluk durumu arasındaki ilişki İslam hukuku (fıkıh), tasavvuf, İslami edebiyat, İslam tıbbı ve gündelik yaşam ve iktidar alanları içinde değerlendirilebilir. Buradaki sarhoşluk kimi zaman doğrudan fiziki bir maddenin kullanımından doğan bir durum olduğu kadar sevilende kendini/egoyu kaybetmekten doğan ruhsal/manevi bir hal ve sembolik içeriğe kadar bir dizi farklı düzey ve anlam katmanlarına işaret edebilmektedir. Fiziken oluşan sarhoşluk İslam hukuku içinde çoğunlukla yasak kapsamı içinde değerlendirilirken bazı tasavvufi, batınî/içrek/ezoterik dini gruplarda ruhsal gayeye yönelen sufinin vecde girmesine yardımı olacağı anlayışıyla izin verilen hatta kimi zaman övülen bir durum olabilmektedir. Geçmişte "içecekler" bahsi altında fıkıh alanında tartışılan alkol ve diğer keyif verici maddeler günümüzde de İslam/Müslüman toplumlarında tartışılmaya devam etmekte ve seküler/dini grupların kimi zaman ateşli tartışma, zıtlaşma alanı içindeki ayrıştırıcı/etiketleyici bir sembol haline gelmiştir. Günümüz dünyasında alkol ve benzeri sarhoşluk verici maddelerin kullanılmaması kişilerin dindarlığının ayırt edici işareti olarak kabul edilmektedir.
İslamiyet ile alkollü, alkolsüz olan içecekler ve tütün vs. mamüllerin ilişkisi İslam toplumları tarihi içinde dini olduğu kadar da sosyo-ekonomik ilişkiler ile bir arada değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu ilişki ilgili coğrafya, etnik-kültürel çeşitlilik çerçevesinde bakıldığında çeşitlilik arz etmektedir. İslamiyet bir din olduğu kadar aynı zamanda çeşitli kültürel öğelerin bir arada etkileşim içinde olduğu toplumların diğer kültürel ögelerinden birini oluşturmaktadır. İslam toplumlarının tarihi geçmişlerinin sosyal katmanlarına yönelik mikrotarihsel analizler ekseninde incelenmesi keyif verici maddelerle İslam toplumlarının ilişkisini açığa çıkarmak adına gereklidir. Bu yapıldığında İslam hukukunun maddeleri dışında İslam toplumlarındaki yaşantıların sunduğu veriler İslamiyet ile keyif verici maddelerin ilişkisinin derin analizleri gerektiren ve sanıldığından çok daha karmaşık bir ilişki olduğunu ortaya koyacaktır.
Habibi, — Azerbaycanlı şair.
Rus mutfağı, Rusya'nın farklı pişirme geleneklerinin bir toplamıdır. Rus mutfağı, Kuzey ve Doğu Avrupa, Kafkasya, Orta Asya, Sibirya ve Uzak Doğu etkileri ile çeşitli olup temelleri, bol miktarda balık, domuz eti, kümes hayvanları, havyar, mantarlar, meyveler ve balın birleşimiyle, genellikle sert bir iklimde kırsal nüfusun köylü yiyecekleriyle atıldı. Çavdar, buğday, arpa ve darı mahsulleri, bol miktarda ekmek, krep, turta, tahıl, bira ve votka için gerekli malzemeleri sağlıyordu. Çorba ve güveçler, mevsimlik veya depolanabilir ürünler, balıklar ve etlere odaklanır. Bu tür yiyecekler, 20. yüzyıla kadar Rusların büyük çoğunluğunun temel malzemesi olarak kaldı. Sovyet mutfağının ise ayrı bir karakteri bulunmaktaydı.
Ömer Zülfe, Türk akademisyen ve Türkolog.
Türkiye Cimnastik Federasyonu; Türkiye’de cimnastik sporunun yönetiminden sorumlu bir federasyondur.
Erzincan Muharebesi, 1507 yılında o sırada Trabzon valisi olan I. Selim tarafından Safevilere karşı yapılmıştır.