İçeriğe atla

Benedikt Kuripeçiç

Benedikt Kuripeçiç ya da Benedikt Kuripeşits (AlmancaBenedict Curipeschitz von Oberburg, d. ca.1490 – ö. ca.1531), Habsburg Hanedanı uyruğunda Slovenyalı XVI. yüzyıl diplomatı ve yazarıdır. Kutsal Roma Germen İmparatoru I. Ferdinand tarafından Kanuni’ye gönderilen elçilik heyetine çevirmen niteliğiyle katılmış ve yolculuğun öyküsünü kaleme almıştır.

Hayatı

Hayatı konusunda bilgiler çok sınırlıdır. B. Kuripeçiç, Kutsal Roma İmparatorluğu’nun günümüzde Slovenya sınırları içinde bulunan Gornji Grad (Tarihi Almanca adı Oberburg; bazı kaynaklarda Obernburg) yerleşiminde doğmuştur. Doğum ve ölüm tarihleri kesin değildir. Klasik diller eğitimi almış ve Habsburg Hanedanı’nın hizmetinde Moskova’da ve Kostantiniyye’de görev yapmıştır. Yolculuktan döndüğü yıl ya da bir yıl sonra 40’lı yaşlarının başında ölmüştür.[1]

Eseri

Önemli eseri 1530 yılında Viyana’dan başlayıp Sırbistan’dan geçerek İstanbul’a varan bir elçi heyeti yolculuğunun 1531’de yayımlanan “Orta Almanca” anlatısıdır: Itinerarium Wegrayß. Kü. May. potschafft gen Constantinopel zů dem Türckischen Kayser Soleyman. Anno xxx. (Güzergâh - [15]30 yılında Yüce Kral tarafından Kostantiniyye’de Türk Sultanı Süleyman nezdine gönderilen Elçilik Heyetinin Günlüğü) Bu yolculukta Kuripeçiç, Kutsal Roma-Germen İmparatoru I. Ferdinand’ın temsilcileri olarak İstanbul’a yollanan Joseph von Lamberg ile Niclas Jurisiç’in Lâtince çevirmeniydi.

Eser, 1910'da Innsbruck'ta Wagner Üniversite Kitabevi tarafından basılan nüshadan, Özdemir Nutku tarafından, 1530 yılında, Bosna, Sırbistan ve Bulgaristan üzerinden İstanbul’a giden Joseph von Lamberg ile Niclas Jurischitz'in Elçilik Günlüğü başlığı altında Türkçeye çevrilmiştir. Dış kapakta Yolculuk Günlüğü başlığını taşır.

Eserde yolculuk gün be gün tarihlendirilerek, izlenen güzergâh ayrıntılı topografik bilgilerle ve kalınan köyler ve kaleler adlandırılarak aktarılır. O arada Kuripeçiç, yerel yetkililer tarafından nasıl ağırlandıklarını, rastladıkları Hristiyan topluluklar hakkında gözlemlerini ve onlar için dileklerini anlatır. Genel olarak Hristiyanlığa bağlı kalmalarını, “Acıması olmayan bir zorba, Hristiyanlık dininin baş düşmanı… arka arkaya bütün Hristiyanlığı, özellikle Alman ulusunu egemenliği altına almaya çalışan … dehşet verici ve kan dökücü ulus” olarak nitelediği Osmanlılara direnmelerini öğütler ve baskıdan kurtulmalarını temenni ve hayal eder. Nitekim amacını da şöyle açıklıyor: “Tanrının gazabına uğramamak, [Hristiyan] herkesin kendini yetiştirmesi ve Türklerin bugüne dek duyulmayan kıyıcılıklarına daha çok dikkat edip bunu yüreklerinde duymaları için bu çağdaş yolculuk notları yazılmıştır.”[2] Bakışı, Rönesans Dönemi Avrupası’nın Osmanlıya egemen bakışıyla uyum içindedir.[3] Öte yandan “Kuripeçiç tarihi gerçeklerle, halk arasında dolaşan söylenceleri birbirinden ayırmaz:”[4] Bu çerçevede örneğin Sultan Murat Hüdâvendigâr’ın, Kosova Savaşı öncesinde Şövalye Kobilovitz tarafından öldürüldüğünü ve bunun üzerine Türklerin kaçmaya başladıklarını yazar.[5]

İstanbul’daki temasları

Heyet 21 Ağustos 1530 da Laibach’tan (Bugünkü Ljubliana) yola çıkar[6] ve 17 Ekim’de İstanbul’a varır. 22 Aralık 1530 günü İstanbul’dan ayrılır ve 9 Şubat 1531 tarihinde Laibach’a döner. Böylece İstanbul’da iki aydan fazla kalmış oluyor. Heyet bu süre içinde o dönemde Çemberlitaş’ta bulunan Elçi Hanı’nda ikamet eder ve Vezir-i Azam İbrahim Paşa (üç defa) ve Kanuni Sultan Süleyman tarafından (iki defa) kabul edilir.

Yolculuğa çıkılmazdan önce Elçiler von Lamberg ve Niclas Jurisiç, Bosna Sancakbeyi Gazi Sultanzade Hüsrev Bey’den “nereden geçmeleri ve hangi sınırlar içinde kalmaları gerektiği” konusunda talimat alırlar. Böylece güzergâhın çeşitli noktalarında Osmanlı görevlileri tarafından, karşılanır ve korunurlar.

İstanbul’da 25 Ekim Salı günü İbrahim Paşa Sarayı’nda Vezir-i Azamla ilk kez görüşürler. Ardından 30 Ekimde ve 9 Kasımda yeniden Vezir-i Azam, 7 Kasım ve 14 Kasım pazartesi günleriyse Padişah tarafında kabul edilirler. Padişahın kabullerinde Vezir-i Azam da hazır bulunur. İkinci kabulde heyete Padişah tarafından, kendisinin bulunmadığı ama dört paşanın o arada İbrahim Paşa’nın da katıldığı bir ziyafet verilir. Ayrıca Padişah heyete ihsanlarda bulunur. Latince çevirmeninin payına da 2000 akçeyle kırmızı Şam ipeğinden bir hilat (metinde elbise deniliyor) düşer. Eserde bu temasların içeriğine değinilmez, fakat teşrifata ilişkin ayrıntılar boldur ve renklidir.[7] Elçilik heyetinin ziyaretinin sonuçları Kral Ferdinand’ın beklentilerine uygun olmamıştır.[8]

Kaynakça

  1. ^ Avgust Pirjevec, “Kuripečič, Benedikt” maddesi, Slovenski Biografski Leksikon. https://www.slovenska-biografija.si/oseba/sbi312629/ 13 Nisan 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Erişim 22.4.2022
  2. ^ Yolculuk Günlüğü “Önsöz” s. 12.
  3. ^ Rönesans Avrupası’nda Osmanlıya bakış konusunda: Robert Born et al. (edit.) L’empire du Sultan, Le monde Ottoman dans l’art de la Renaisssance, (2015 yılında Brüksel’de Palais des Beaux Arts’da açılan serginin birçok ülkeden yazarların katkısıyla hazırlanmış kataloğu), BOZAR Books/ Lannoo, Tielt, Tarihsiz[2014?] Ömer Bozkurt “Bir Sergiden Tablolar: Rönesans Döneminde Avrupa’nın Osmanlı’ya Bakışı” Hürriyet Gösteri, S. 315. Mart-Nisan-Mayıs 2015. s. 78-85. http://www.omerbozkurt.com/gezi-yazilari/bir-sergiden-tablolar-ronesans-doneminde-avrupanin-osmanliya-bakisi/ 12 Mayıs 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Erişim 21.04.2022
  4. ^ Avgust Pirjevec, a.g.e.
  5. ^ Yolculuk Günlüğü s. 37.
  6. ^ A.g.e. s. 14.
  7. ^ A.g.e. s.44-48.
  8. ^ Bkn. 1910 Insbruck basımındaki sunuş. Yolculuk Günlüğü s. 3

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">I. Süleyman</span> 10. Osmanlı padişahı (1520–1566)

I. Süleyman, Osmanlı İmparatorluğu'nun onuncu padişahı ve 89. İslam halifesidir. Batı'da Muhteşem Süleyman, Doğu'da ise adaletli yönetimine atfen Kanûnî Sultan Süleyman olarak da bilinmektedir. 1520'den 1566'daki ölümüne kadar, yaklaşık 46 yıl boyunca padişahlık yapan ve 13 kez sefere çıkan I. Süleyman, saltanatının toplam 10 yıl 1 ayını seferlerde geçirmiştir. Süleyman böylece imparatorluğun hem en uzun süre hüküm süren hem en çok sefere çıkan hem de en uzun süre sefer yapan Osmanlı Sultanı olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Dîvân-ı Hümâyun</span> Osmanlı Devletinde bakanlar kurulu

Dîvân-ı Hümâyun, Osmanlı İmparatorluğu'nda 15. yüzyıl ortalarından 17. yüzyılın yarısına kadar en önemli yüksek karar organı. İmparatorluğun yıkılışına kadar varlığını korusa da 17. yüzyıldan sonra önemini kaybetmiş ve 19. yüzyılda II. Mahmud'un teşkilat reformuyla kabine sistemine geçilerek Divan-ı Hümayun sembolik hale gelmiştir. Sadrazam, kubbealtı vezirleri, Rumeli beylerbeyi, Rumeli ve Anadolu kazaskerleri, Rumeli ve Anadolu defterdarları, nişancı ve vezirlik rütbesine sahip olan yeniçeri ağası ve kaptan-ı derya'da divanın asli üyeleri arasında yer alırdı.

<span class="mw-page-title-main">Meclis-i Âyan</span> Osmanlı parlamentosunun üst kanadı

Meclis-i Âyan, Osmanlı Devleti'nin Meşrutiyet sistemi içinde bir senato veya bir Üst Kamara benzeri bir kurum olup, Meclis-i Mebûsan ile birlikte Meclis-i Umumî'yi meydana getiren ve 23 Aralık 1876 tarihli Kanûn-ı Esâsî'ye (Anayasa) göre kurulmuş yasama organıdır.

<span class="mw-page-title-main">Lale Devri</span> Osmanlı Devleti tarihinde bir döneme verilen isim

Lâle Devri, Osmanlı Devleti'nde, 1718 yılında Avusturya ile imzalanan Pasarofça Antlaşması ile başlayıp, 1730 yılındaki Patrona Halil İsyanı ile sona eren gerileme devri içinde yaşanmış bir ara dönemdir. Bu dönemin padişahı III. Ahmet, sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'dır.

Yağlıkçızade Mehmed Emin Paşa III. Mustafa saltanatında 20 Ekim 1768 - 12 Ağustos 1769 tarihleri arasında dokuz ay yirmi üç gün sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamıdır.

Benderli Ali Paşa,, II. Mahmud saltanatında 26 Mart 1821 - 30 Nisan 1821 tarihleri arasında bir ay üç gün Sadrazamlık yapmış bir Osmanlı devlet adamıdır. Yunan Ayaklanması'nı gizlice desteklediği gerekçesi ile 22 Nisan 1821'de Fener Patriği Grigoryos'un asılmasına ferman buyurmuştur. Ancak bu irade sonrasında 30 Nisan'da Kıbrıs'a sürülmüş ve idam edilmiştir. Tarihte padişah emri ile idam olunan 44. ve son Sadrazamdır.

<span class="mw-page-title-main">Sadık Rıfat Paşa</span> Diplomat ve devlet adamı

Sadık Rıfat Paşa, iki kez Osmanlı Hariciye Nazırlığı yapmış diplomat ve devlet adamıdır.

<span class="mw-page-title-main">Kânûn-ı Esâsî</span> Osmanlı Devletinin ilk ve son anayasası (1876–1878, 1908–1921)

Kânûn-ı Esâsî veya 1876 Anayasası, Kânûn-ı Esâsî çeviri olarak "temel kanun" ya da "anayasa" anlamına gelmektedir. Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk ve son anayasasıdır. 23 Aralık 1876'da ilan edilmiş, 1878'de II. Abdülhamid tarafından askıya alınmış, 24 Temmuz 1908 II. Meşrutiyet’in ilanı sonucunda yeniden yürürlüğe girmiştir. 1921 Anayasası'nın kabul edildiği 20 Ocak 1921 tarihi ile 1924 Anayasası'nın yürürlüğe girdiği 24 Mayıs 1924 tarihi arasında ise kısmen yürürlükte kalmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Pargalı İbrahim Paşa</span> 29. Osmanlı sadrazamı

Pargalı İbrahim Paşa, Makbul İbrahim Paşa, Frenk İbrahim Paşa, Damat İbrahim Paşa ya da öldürüldükten sonraki ünvanıyla Maktul İbrahim Paşa, I. Süleyman saltanatı döneminde 27 Haziran 1523 - 15 Mart 1536 tarihleri arasında sadrazamlık yapan, önemli siyasal ve askerî olaylarda rol oynayan Osmanlı devlet adamı. Sahip olduğu yetkiler sebebiyle Osmanlı İmparatorluğu dış siyasetinin beyni olarak kabul edilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">İstanbul Antlaşması (1547)</span>

İstanbul Antlaşması veya bazı kaynaklarda geçen kullanımıyla Edirne Antlaşması, Avusturya Arşidüklüğü ile Osmanlı İmparatorluğu arasında 19 Haziran 1547 tarihinde İstanbul'da imzalanan, Kutsal Roma İmparatorluğu'nun da dahil edildiği antlaşmadır.

Budin Kuşatması, Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı Macaristan Krallığı'nın elindeki Budin'in Avusturya Arşidüklüğü tarafından, 4 Mayıs ile 21 Ağustos 1541 tarihleri arasında gerçekleştirilen kuşatılması. Kuşatma devam ettiği sırada Osmanlı Padişahı I. Süleyman'ın bölgeye hareket ettiğinin Avusturya kuvvetleri tarafından duyulmasının ardından üç aydan fazla süren kuşatma kaldırıldı. Süleyman'ın bu seferi sonrasında Budin Eyaleti kuruldu ve şehir direkt olarak Osmanlı İmparatorluğu'na bağlandı.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlı İmparatorluğu'nun dış ilişkileri</span> Devlet ilişkileri

Osmanlı İmparatorluğu'nun dış ilişkileri ya da diplomasisi, Osmanlı Devleti'nin diğer devletlerle olan ilişkilerini ifade eder. Osmanlı'nın uluslararası ilişkileri kuruluşundan itibaren yoğun bir çaba gerektirmiştir. Türk egemenlik sahasının bir uç beyliği olarak yabancı unsurlarla sürekli irtibat halindedir. Klasik dönemde üç kıtaya yayılmış bir devlet olarak dış ilişkilerinde gelişme gösterme mecburiyeti görülmüştür.

İstanbul Antlaşması, Avusturya Arşidüklüğü ile Osmanlı İmparatorluğu arasında 1 Haziran 1562 tarihinde İstanbul'da imzalanan antlaşma. Sekiz yıl geçerliliği olan antlaşmayla birlikte Avusturya Arşidüklüğü'nün Osmanlı İmparatorluğu'na yıllık 30.000 altın vergi vermesi ve her iki tarafın da birbirine saldırılmaması kabul edilmişti.

<i>Türk Hareminden Bir Sahne</i>

Türk Hareminden Bir Sahne, 1628 yılında Kutsal Roma İmparatoru II. Ferdinand tarafından Osmanlı İmparatoru 4. Murad'a elçi olarak gönderilen Hans Ludwig von Kuefstein’in elçilik heyetinde olan Avusturyalı ressamlar Franz Hermann, Hans Gemminger ve Hermann'ın yardımcısı olduğu anlaşılan Valentin Mueller tarafından yapılan ve Osmanlı Haremi’ni betimleyen 1654 tarihli yağlı boya tablodur. Tablonun bir serinin parçası olduğu düşünülmektedir. Eserde Osmanlı Sultanı'nın ailesi günlük yaşam içinde betimlenmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Macaristan-Osmanlı savaşları</span> 16. yüzyılda Macaristan İmparatorluğu ile Osmanlı İmparatorluğu arasında yapılan savaşlar

16. yüzyıla gelindiğinde Osmanlılar'ın Balkanlar'daki gücü giderek artarken, Macaristan Krallığı köylü isyanlarıyla giderek zayıflıyordu. II. Ulászló'nun ölümünden (1516) sonra dokuz yaşında tahta geçen II. Lajos döneminde Macaristan'a yönelik Osmanlı tehdidi yeniden yükseldi. Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman, 1521'de Belgrad'ı almasından sonra, 23 Nisan 1526 tarihinde başlayarak, 5 Ekim 1526 tarihinde sona eren ve "Engürüs Seferi" adı verilen 3. sefer-i hümayununda, Macar kuvvetlerinin son direnişi gösterdiği ve Macar kralı Lajos'un da yaşamını yitirdiği Mohaç Savaşı'nın ardından başkent Budin'e girerek bağımsız Macaristan Krallığı'na son verdi.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlı İmparatorluğu'nda elçi kabul töreni</span>

Elçi kabul töreni, yabancı devlet elçilerinin sadrazam ve padişahın huzuruna belli bir protokole göre kabul edildiği, Osmanlı Sarayı'na has bir törendir.

<i>Elçi Alayı Serisi</i>

Elçi Alayı serisi, 1699-1737 yılları arasında İstanbul'da yaşamış Flaman asıllı Fransız ressam Jean-Baptiste Vanmour'un Osmanlı İmparatorluğu'nda elçi kabul törenlerini betimleyen dört yağlı boya tablosudur.

<i>Yusuf Agah Efendi</i> (tablo)

Yusuf Agah Efendi, 1794-1796 yılları arasında İsveçli ressam Carl Frederik von Breda tarafından yapılan anıtsal boyutlu tuval üstüne yağlı boya bir tablodur. Eserde Osmanlı Devleti'nin ilk daimi elçiliğini kurmak üzere Ekim 1793'te heyeti ile birlikte Londra'ya gönderdiği Büyükelçi Yusuf Agah Efendi Osmanlı kıyafetleri içinde oturur vaziyette tasvir edilmiştir. Resmin arka planında Batılı bir tarz görünmesine karşın, Yusuf Agah Efendi sağ elinde tuttuğu tespih ile Doğuya vurgu yapan bir poz vermiştir. Eser halen Pera Müzesi Oryantalist Resim Koleksiyonu içinde yer almaktadır

<span class="mw-page-title-main">1540-1545 Osmanlı-Alman Savaşı</span>

1540-1545 Osmanlı-Alman Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu ve Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu arasında Macaristan'ın hakimiyeti konusundaki çekişme nedeniyle başlayan ve gerek Macaristan gerek Akdeniz'deki kesintisiz Osmanlı zaferleri üzerine 1545'teki ateşkesin ardından 1547 yılında İstanbul Antlaşması'yla sonuçlanan savaştır.

<span class="mw-page-title-main">Estergon Kuşatması (1543)</span>

Estergon Kuşatması, Avusturya Arşidüklüğü'nün elindeki Estergon'un Osmanlı İmparatorluğu tarafından, 25 Temmuz ile 8 Ağustos 1543 tarihleri arasında kuşatılması. Yaklaşık iki hafta süren kuşatma sonrasında şehir Osmanlı egemenliğine girdi.