İçeriğe atla

Bedenlenmiş Biliş

Bedenlenmiş biliş, bilişin birçok özelliğinin, organizmanın bedeninin çeşitli yönleri tarafından şekillendirildiğini ifade eden teoridir. Bilişin özellikleri, kavramlar ve kategoriler gibi üst düzey zihinsel yapılarla ve bilişsel görevlerde gözlenen performansla ilişkilidir. Bedenin çeşitli yönleri ise; motor sistem, algı, beden-çevre etkileşimi ve organizmanın yapısında yerleşik olan dünya hakkındaki varsayımlara işaret eder.

Bedenlenmiş zihin, bilişsel yaklaşım (cognitivism) hesaplamalı yaklaşım (computationalism) ve kartezyen düalizm (cartesian dualism) ile örtüşmeyen bir görüştür.[1][2] Bununla birlikte, genişletilmiş zihin teorisi (extended mind thesis), durumlanmış biliş (situated cognition) ve etkileşimci yaklaşım (enactivism) ile yakından ilgilidir.

Bedenlenmiş zihin görüşünün modern versiyonu; psikoloji, sinirbilim, dilbilim, bilişsel bilim, yapay zeka, robotik gibi alanların güncel araştırma bulgularına bağlı olarak çalışılabilmektedir.

Felsefi arka plan

Immanuel Kant'ın Universal Natural History and Theory of Heaven (1755)[3] çalışmasında zihin-beden problemi ile ilişkili olarak savunduğu görüş, bedenlenme görüşüne paraleldir.[4] Öte yandan, bedenin görgül ve özgün bilgilerini savunduğu bu görüşü, onun a priori transandantal iddialarını desteklemez.[5] Kant'ın transandantal felsefesi görgül bilgiye nasıl sahip olabileceğimizi açıklamaya çalışmasına rağmen, kendisi görgül değildir.[6]

José Ortega y Gasset, George Santayana, Miguel de Unamuno, Maurice Merleau-Ponty, Martin Heidegger ve genel olarak varoluşçu yaklaşımı savunan diğer isimler, "bedenlenme" görüşünün gelişimini etkileyen zihin felsefeleri önermişlerdir.

Yapay zeka alanındaki bedenlenme hareketi ise felsefedeki bedenlenme argümanının ve etolojik yaklaşımın gözden geçirilmiş versiyonunun yolunu açmıştır:[7] "Türe özgü davranış kalıpları, üç farklı anlamda ortaya çıkan fenomenler olarak düşünülmelidir. Bunlar doğal seçilim süreciyle, bir olgunlaşma ve / veya öğrenme süreciyle ve söz konusu yaratığın düşük seviyeli faaliyetleri ile kendi türüne özgü çevresi arasındaki etkileşimlerle ortaya çıktılar."

—Horst Hendriks-Jansen Catching Ourselves in the Act, p. 10

Bu gelişmeler duyguları rasyonel düşünce tarzına temel olmayan konumundan alarak, onlara vazgeçilmez bir unsur olarak zihin felsefesinde yeni bir statü kazandırmıştır. Zihin felsefesinde bilişin bedenlendiği fikri, durumlanmış biliş veya dışsalcılık (externalism) gibi diğer fikirlerle de yakın durur. Bu görüşler, nöral alan dışındaki zihinsel süreçlerin tümüyle yeniden konumlandırılmasına yönelik radikal bir harekettir.[8]

Bilimlerle ilişkisi

Bedenlenmiş biliş, sosyal etkileşim ve karar verme gibi konuları kapsayan sosyal ve bilişsel psikolojinin de araştırma konusudur.[9] Bedenlenmiş biliş, tıpkı zihnin bedensel eylemlerimizi etkilemesi gibi, motor sistemin de bilişimizi etkilediğini öne sürer. Örneğin katılımcıların dişlerinde kalem tutarak gülümsemeyle ilişkili kaslarını çalıştırdıkları deneysel bir çalışmada, olumlu içerikli cümlelerin olumsuz içerikli cümlelerden daha hızlı anlaşıldığı gözlenmiştir. Öte yandan, kaşlarını çattıkları kaslarını devreye sokmak için burunlarıyla üst dudakları arasında bir kalem tuttuklarında, tam tersi bir etki görülmüştür.[10]

George Lakoff ve arkadaşlarının (Mark Johnson, Mark Turner ve Rafael E. Núñez dahil) yazdığı bir dizi kitap, bilişsel bilimdeki kavramsal metaforlar ve imge şemaları (image schema) gibi keşiflere dayalı görüşü desteklemiş ve genişletmiştir.[11]

Rodney Brooks, Hans Moravec ve Rolf Pfeifer gibi robotik araştırmacıları, yapay zekanın yalnızca duyusal ve motor becerilere sahip, dünyaya bir beden aracılığıyla bağlanan makinelerle elde edilebileceğini savunmuştur.[12] Bu araştırmacıların görüşleri, Andy Clark ve Horst Hendriks-Jansen gibi filozoflara da ilham vermiştir.[13]

Gerald Edelman ve António Damásio gibi bazı sinirbilimciler; beden ve beyindeki bireye özgü yapılar ile bilinç, duygu, öz farkındalık ve irade gibi zihinsel yönler arasındaki bağlantıyı ana hatlarıyla açıklamışlardır.[14] Aynı zamanda biyoloji Gregory Bateson, Humberto Maturana, Francisco Varela, Eleanor Rosch ve Evan Thompson'a etkileşimci yaklaşımın (enactivism) yakından ilişkili bir versiyonunu geliştirmeleri için ilham vermiştir.[15] Alvin Liberman ve Haskins Laboratuvarları'ndaki meslektaşları tarafından öne sürülen motor konuşma algısı teorisi (motor theory of speech perception), kelimelerin tanımlamalarının, söylenişlerindeki beden hareketleriyle ilişkili algı sürecinde bedenlendiğini ifade eder.[16][17][18][19][20] Haskins, Paul Mermelstein, Philip Rubin, Louis Goldstein ve meslektaşları, ses sisteminin fizyolojisini ve akustiğini hesaplamalı olarak modellemek için bazı araçlar (articulatory synthesis tools) geliştirerek, konuşma algısı ve bilişin biyolojik kısıtlamalarla nasıl şekillendirilebileceğini göstermiştir. Bu bulgular, Eric Vatikiotis-Bateson, Rubin ve meslektaşlarının "konuşan kafalar" yaklaşımıyla görsel-işitsel alana genişletilmiştir.

Psikoloji

Görsel arama

Nesneyi kavramada, onu işaret etmeye göre daha az nesne yönelim hatası yapıldığını gösteren görsel arama görevi sonuçlarının grafiği.

Bedenlenmiş biliş çalışmalarından biri, işaret etmede kavrama için olduğundan daha fazla yönelim hatası yapıldığını göstererek, eylemlerin niyetlerinin görsel aramadaki işlemlemeyi etkileyebileceğini öne sürmüştür.[21] Bu çalışmadaki katılımcılar, iki renk ve iki yöndeki (45 ° ve 135 °) hedef nesneleri ya işaret etmiş ya da kavramışlardır (kavramaya niyet etmişlerdir). Hedef nesneden renk, yön veya her ikisi açısından farklılık gösteren rastgele sayılarda çeldiriciler atanmıştır. (0, 3, 6 veya 9). Hangi hedef yönünün bulunacağı bildirildikten sonra, katılımcılar kırmızıdan hedef renge dönene kadar gözlerini sabitleme noktasında tutmuşlardır. Ardından ekran aydınlatılmış ve katılımcılar işaret ederek ya da kavrayarak (göreve bağlı olarak) hedefi aramışlardır.

Deneyden elde edilen sonuçlar, çeldirici sayısındaki artışla birlikte doğru sayısının da azaldığını göstermiştir.[21] Bununla birlikte, katılımcılar genel olarak renk hatalarından daha fazla yönelim hatası yapmışlardır. Bir nesneyi kavramada yönelim önemli olduğundan, bu sonuçlar, araştırmacıların bir nesneyi kavrama niyetinin yönelime yardımcı olacağı hipotezini desteklemiştir. Araştırmanın bulguları bedenlenmiş bilişi desteklemektedir çünkü eylemlerin niyetleri (bir nesneyi kavramayı planlamak), görevle ilgili bilgilerin görsel işlemleme süreçlerini (yönelim) etkileyebilir.

Perspektif

Fotoğraf koşulları için yanıtların yüzdesini perspektife göre gösteren grafik.

Perspektifle ilgili bir bedenlenmiş biliş çalışmasında araştırmacılar, fotoğraflardaki nesneler hakkında yargılarda bulunurken, insanların kendi perspektifleri yerine resimdeki bir kişinin perspektifini temel alacaklarını keşfetmiştir.[22] Katılımcılar, nesnelerle ilgili soruları karşılaştırmalı olarak yanıtlamışlardır. Örneğin, bu iki nesne bir elma ve bir muz olması durumunda, elmanın konumunu muza göre ifade etmelerini gerektirir. Katılımcılara gösterilen fotoğraflarda ya nesneye yani muza bakan hiç kimse yoktur ya da muzu tutan bir kişi vardır.

Sonuçlar, bir kişinin olduğu fotoğraflara bakan katılımcıların bir başkasının perspektifinden yanıt verme olasılığının, hiç kimsenin olmadığı fotoğraflara bakanlarınkinden önemli ölçüde daha yüksek olduğunu göstermiştir.[22] Buna göre, nesneye bakan kişi ile ona ulaşan kişilerin perspektifleri arasında hiçbir fark gözlenmemiştir. Bir kişinin olmadığı fotoğrafları gören katılımcıların ise kendi perspektifleriyle yanıt verme olasılığı çok daha yüksektir. Araştırmacılara göre bu sonuçlar, bedenlenmemiş bilişle birlikte, katılımcıların kendilerini fotoğraftaki kişinin bedenine koyduğunu öne sürmüştür.

Dil anlama

Bazı araştırmacılar bedenlenmiş bilişi, dili de içerecek şekilde genişletir.[9][23] Bu araştırmacılar dili, beden duyumuzu genişletmeye yardımcı olan bir araç olarak tanımlar. Örneğin, "bu" nesneyi tanımlamaları istendiğinde katılımcılar genellikle kendilerine yakın bir nesneyi seçerlerken, “o” nesneyi tanımlamaları istendiğinde kendilerinden uzaktaki bir nesneyi seçerler. Dil, mesafeler arasında yakın ve uzak nesneler arasındaki basit algısal farktan daha karmaşık bir şekilde ayrım yapmamızı sağlar.

Çalışmadaki farklı koşullar için sarkacın "göreli faz kaymasındaki" değişiklik.

Motor sistem dilsel anlama sürecine dahil bir sistemdir. Bununla ilişkili deneysel bir araştırma kapsamında, bir insan tarafından "gerçekleştirilebilir" eylemleri içeren cümleler sunulduğunda, katılımcıların hareketinde bir değişiklik olmuştur.[24] Bu araştırmadaki katılımcılar cümle yargılama görevleri esnasında bir sarkaç sallamışlardır.

Araştırmanın sonucunda, "gerçekleştirilebilir" cümleler için sallanan sarkacın hareketinde önemli bir "göreli faz kayması" veya genel bir değişiklik gözlenmiştir.[24] Çalışmanın bulguları, bedenlenmiş bilişi destekler ve motor sistemin dilin anlaşılmasında etkin olduğunu gösterir.

Bellek

Belleği bedenlenmiş bilişle birlikte inceleyen bir çalışma, bir hikâye fiziksel olarak canlandırıldığında, hikâyenin daha iyi hatırlandığını göstermiştir.[25] Bu araştırma kapsamında yazılı bir monolog verilmiş ve katılımcılar gruplara ayrılmıştır. Katılımcıların bir kısmı metni yalnızca okumuş, bir kısmı metin hakkındaki soruları bireysel olarak ya da grupça tartışarak yanıtlamış, diğer bir kısmı da ilgili metindeki sahneleri doğaçlama yaparak canlandırmıştır.

Bulgular, doğaçlama yapan grubun metindeki bilgileri aktif olarak sergiledikleri için daha fazla hatırlayacağı hipotezini desteklemiştir. Diğer gruplar da bilgileri detaylı bir biçimde kodlamış olsalar da doğaçlama grubu onlardan daha iyi bir hatırlama performansı göstermiştir. Dolayısıyla monoloğu aktif bir şekilde deneyimlemek, bellek performansına yardımcı olmuştur.

Öğrenme

Bedenlenmiş biliş araştırmalarından edinilen fikirler, öğrenme alanına da uygulanmıştır. Çeşitli çalışmalarda bedensel faaliyetin öğrenmeyi geliştirmek için kullanılabileceği gösterilmiştir.[26] Bedenlenmiş öğrenim üzerine yapılan araştırmalar, öğrenme etkinliklerini sürükleyici deneyimlere dönüştürmek için genellikle sanal gerçeklik, karma gerçeklik veya hareket yakalama gibi eğitim teknolojilerini kullanır.[27] Bu öğrenme platformlarının bedenlenme düzeyini, kullanıcısını ne kadar içinde hissettirdiğine ve duyu-motor aktivasyon gibi faktörlere dayanarak tanımlayan teorik yaklaşımlar vardır.[28] Diğer teorik sistemler ise bu öğrenmeyi bedensel bağlanma düzeyine ve bedenlenmenin bir öğrenme göreviyle bütünleşip bütünleşmediğine göre analiz eder.

Akıl yürütme

Bir dizi deney, motor deneyim ile üst düzey akıl yürütme arasındaki ilişkiyi göstermiştir. Örneğin çoğu insan zihinsel rotasyon görevleri[29] gibi uzamsal problemler sunulduğunda görsel işlemleme yapsa da, bu görevde uzmanlaşmış kişiler daha yüksek bir performans sergileyebilmek için motor işlemleme yapabilir.[30] İlgili bir çalışma, motor görevlerde uzmanlaşmış kişilerin, vücut parçalarının ve çokgenlerin zihinsel rotasyonu için benzer süreçler kullandığını göstermiştir. Öte yandan, uzman olmayan kişiler bu uyaranlara farklı bir şekilde yaklaşmışlardır.[31] Bu sonuçlar bir eğitim çalışmasının aksine, bir yıllık eğitimden sonra zihinsel rotasyonda iyileşmeler gösterilmesine bağlı değildir.[32] Nitekim ikincil bir sözel ya da motor görevle bozucu etki yaratılan çalışma belleği görevlerinde de benzer modeller tespit edilmiştir. Hareketlerin hatırlanmasına motor görevle ilgilenen grubun motor işlemleme, sözel görevle ilgilenen grubun sözel işlemleme süreçlerini dahil ettiği görülmüştür.[33]

Yaklaşma ve kaçınma

Yaklaşma ve kaçınma deneyindeki pozitif, negatif ve nötr değer koşulları için tepki sürelerini gösteren tablo.

Yaklaşma ve kaçınma etkisine odaklanan bir araştırmada, olumlu içerikli sözcüklerin fiziksel olarak yaklaşmaya etki ettiği gösterilmiştir.[34] Araştırma kapsamında, pozitif yönelim koşulunda, katılımcılar olumlu kelimeler gösterildiğinde ekranına doğru yaklaşmış ve olumsuz kelimeler gösterildiğinde ekrandan uzaklaşmışlardır. Negatif yönelim koşulunda ise katılımcılar olumsuz kelimeler gösterildiğinde merkeze doğru yaklaşmış ve olumlu kelimeler gösterildiğinde ekrandan uzaklaşmıştır.

Tahmin edildiği gibi, birinci koşuldaki katılımcıların tepki süreleri ikinci koşuldaki katılımcıların tepki sürelerinden anlamlı derecede daha kısadır.[34] Bulgular, insanların olumlu şeylere hızlı bir şekilde yaklaştığını, olumsuz olanlardan ise kaçındığını ifade eden bedenlenmiş bilişle ilgili yaklaşma-kaçınma etkisiyle uyumludur.

Daha kapsamlı bir çalışmada, araştırmacılar katılımcıları farklı talimatlarla beş gruba ayırmıştır.[35] "Yaklaşma" koşulundaki katılımcılara ürünü fiziksel olarak kendilerine doğru hareket ettirmeyi hayal etmeleri, "kaçınma" koşulundaki katılımcılara ise ürünü kendilerinden uzaklaştırmayı hayal etmeleri söylenmiştir. "Kontrol" koşulunda, katılımcılara ürünü basitçe gözlemlemeleri söylenmiştir. "Düzeltme" koşulu yaklaşma koşulu ile aynı talimatları içermiş, ancak katılımcılara bedenin (yaklaşma ya da uzaklaşmanın) yargıları etkileyebileceği söylenmiştir. "Yaklaşım bilgisi" koşulundaki katılımcılardan ise ürünü neden edineceklerini belirten beş neden sıralamaları istenmiştir. Caydırıcı bir ürünün resmi görüldükten sonra, katılımcılar ürünün ne kadar cazip olduğunu ve ürüne ne ölçüde yaklaştıklarını veya ondan ne ölçüde kaçındıklarını 1 ile 7 arasında derecelendirmişlerdir. Ayrıca ürün için ödeyebilecekleri fiyatı ifade etmişlerdir.

Araştırmanın sonucunda, ürün değerlendirmesi ile yaklaşma-kaçınma etkisi arasında bir ilişki bulunmuştur.[35] "Yaklaşma" koşulundaki katılımcılar caydırıcı ürünü anlamlı derecede daha çok sevmişler ve bu ürün için daha yüksek bir fiyat bedeli söylemişlerdir. "Kaçınma", "kontrol", "düzeltme" ve "yaklaşım bilgisi" koşulları arasında ise anlamlı bir fark yoktur. Buna göre, yaklaşma simülasyonu bir ürün değerlendirmesini ve ödeme istekliliğini etkileyebilir. Dolayısıyla bulgular, bedenlenmiş bilişi desteklemektedir. Bununla birlikte, kişiler bu etkiyi bilirse ("Düzeltme koşulu") ya da yargılarını nedensel olarak değerlendirirse ("Yaklaşım bilgisi" koşulu), etki tersine çevrilebilir.

Öz-düzenleme

Öz-düzenleme ve bedenlenmiş biliş üzerine bir araştırmada, katılımcıların bir kısmı kendilerine verilen kalemi elleriyle kavramış, diğer kısmı ise parmaklarının üzerinde tutmuştur.[36] Ardından katılımcılara kapalı zarflarda Kızıl Haç ve Haiti için bağış yapabilecekleri ve bağış yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın zarfı iade etmeleri söylenmiştir.

Kalemin kavrandığı koşulda, diğer koşula göre anlamlı derecede daha fazla katılımcı para bağışlanmıştır.[36] Araştırmacıların da tahmin ettiği gibi, kalemin kavranması yani kasın sıkışması, katılımcıların Haiti'deki yıkımı düşünmelerine ve buna bağlı olarak bağış yapmaya yönelik fiziksel isteksizliklerini aşmalarına yardımcı olmuştur. Kasın sıkılaştırılması aynı zamanda öz denetimdeki artışla da ilişkili olabilir, bu da bedenlenmiş bilişin öz düzenlemede rol oynayabileceğini gösterebilir.

Bununla birlikte, Shalev (2014), fiziksel olarak susayan ya da susuzlukla ilişkili kavramlara maruz kalan katılımcıların öz-düzenlemelerinde azalma olduğunu gösteren bir dizi çalışma yapmıştır. İlk çalışmada, kuruluk ile ilgili kavramların sunulduğu katılımcılar daha fazla susuzluk-yorgunluk ve daha az zinde hissettiklerini bildirmiştir. İkinci çalışmada, fiziksel olarak susayan katılımcılar, çözümsüz bir bulmaca görevinin üzerinde durmak için daha az ısrarcı olmuşlardır. Üçüncü çalışmada, katılımcılara gösterilen kurak arazi görüntüleri, katılımcıların parasal bir yatırımla ilgili zaman tercihlerini etkilemiştir. Son çalışmada ise, kurulukla ilişkili ürünlerin isimlerine maruz kalmak, katılımcıların onlara gösterilen kişinin canlılığına dair izlenimlerini etkilemiştir.[37]

Bedenlenmiş zihnin, herhangi bir hedefe ulaşmak için hareket ve bilişi birleştirerek, öz-düzenleme süreçlerine hizmet ettiğini öne süren araştırmacılar da vardır.[38] Bu açıdan, bedenlenmiş zihnin kolaylaştırıcı bir etkisi söz konusudur. Örneğin karşıdaki kişinin yüz ifadesi taklit edildiğinde, onun yüzündeki duygu ifadesi daha hızlı bir şekilde tespit edilebilir.[39] İlgili bir çalışmada, yüz ifadesini taklit edememeleri için ağızlarında kalem tutturulan ve bu sayede kasları pasif hale getirilen katılımcıların, duyguları daha az yargılayabildikleri gözlenmiştir.

Bedenlenmiş biliş, yaklaşma-kaçınma konusunda kanıtlandığı üzere, hedefle ilişkili eylemleri teşvik edilebilir. Ancak bu durumdan bedenlenmiş biliş de etkilenir. Kişi daha önce tehlike içeren bir uyarıcıyla ilişkili olarak hareket etmişse, beden olumlu bir durumla ilişkili hareketine kıyasla daha yüksek düzeyde bilgi işlemeye ihtiyaç duyabilir.

Sosyal Psikoloji

Olumlu duygular, gözlemlenen davranışsal uyum ve bedenlenmiş uyum arasındaki ilişkiyi gösteren sosyal bedenlenmiş biliş çalışmasının sonuçları.

Bazı sosyal psikologlar bedenlenmiş bilişin bedenlenmiş uyumla destekleneceğini öne sürmüştür.[40] Bedenlenmiş uyum çalışmalarının birinde, Aron'un kendini açma (self-disclosure) paradigmasından hareketle, biyolojik cinsiyetleri aynı olan ve birbirlerini tanımayan katılımcı çiftlerine birbirlerine belirli sorular sorarak kendilerini açmaları talimatı verilmiştir.[40] Araştırmacılar, katılımcıların birbirlerinin hareketlerini taklit ederek bedenlenmiş bilişi yansıtacaklarını tahmin etmişlerdir. Buna göre katılımcıların yarısı kontrol görevini tamamlarken diğer yarısı Aron'un kendini açma (self-disclosure) paradigmasının kısaltılmış bir versiyonunu tamamlamıştır.

Kendini açma (self-disclosure) ile diğer katılımcıya yönelik olumlu duygular arasında da önemli bir ilişki vardır.[40] Kendilerini açmaları için atanan katılımcıların daha fazla davranışsal uyum sergiledikleri gözlenmiştir. (Bağımsız yargıçlar tarafından her koşulun kasetleri sessiz şekilde izlenerek değerlendirilmiştir.) Ayrıca bu katılımcılar kontrol grubuna göre daha fazla olumlu duygu bildirmiştir. Dolayısıyla bedensel hareketler ve uyum görevin psikolojik deneyimini etkilediğinden, kendini açma (self-disclosure) ile diğer kişiye hissedilen olumlu duygular arasındaki ilişki, bedenlenmiş bilişin bir örneği olabilir.

Evrimsel görüş

Bedenlenmiş biliş, evrimsel psikologların bakış açısından da tanımlanabilir.[41] Evrimsel psikologlar, duyguyu bedenlenmiş bilişin önemli bir öz-düzenleyicisi ve hedefle ilişkili eylem için bir motivasyon aracı olarak görürler. Duygu, uyum davranışını yönlendirmeye yardımcı olur. Evrimsel bakış açısı, hem sözlü hem de yazılı dili bedenlenmiş biliş türleri olarak gösterir. Diksiyon ve sözsüz iletişim, konuşma dilinde bedenlenmiş bilişi yansıtır. İtalik yazı, büyük harf kullanımı ve emoji gibi yazı dilinin teknik yönleri, yazılı bir mesaj üzerinde düşünmek yerine bir iç sese (inner voice), dolayısıyla duygulara teşvik eder.

Bilişsel bilim ve dilbilim

George Lakoff ve arkadaşları, insanların daha karmaşık konuları (matematik, ilişkiler ya da ölüm gibi) anlamak için, onlara tanıdık gelen fiziksel nesneleri, eylemleri ve durumları kullandıklarını gösteren bazı kanıtlar geliştirmişlerdir. Lakoff, tüm bilişin bedenden gelen bilgiye dayandığını, diğer alanların kavramsal metafor (conceptual metaphor), imge şemaları (image schema) ve prototiplerin birleştirilerek bedenlenmiş bilgimizle eşleştirildiğini savunur.

Kavramsal metafor

Lakoff ve Mark Johnson [42], insanların metaforları her yerde kullandığını, metaforların kavramsal düzeyde işlendiğini (yani bir kavramsal alanı diğeriyle eşlediklerini) ve sınırsız sayıda bireysel ifadeler içerdiklerini, aynı metaforun belirli bir kültürde yaygın olarak kullanıldığını göstermiştir. Lakoff ve arkadaşları, pek çok alanda binlerce kavramsal metafor örneği toplamışlardır. [43]

Örneğin, insanlar tipik olarak bir aşk ilişkisinin tarihini ve durumunu tartışmak için yolculukla ilişkili bir dil kullanırlar; Lakoff ve Johnson bu durumu, "Sevgi bir yolculuktur" şeklinde ifade ederek, yolculuk metaforuna işaret etmişlerdir. "Bir kavşağa geldik", "Yolları ayırdık", "Kayalara çarptık" (deniz yolculuğunda olduğu gibi), "Bu ilişkide kaptan o" veya kısaca "Biz beraberiz". Aşk kavramını içeren bu metaforlar, bedenlenmiş seyahat deneyimiyle ve bir yolculukla ilişkilendirilen duygularla bağlantılıdır.

İmge Şemaları (Image Schema)

Prototipler

Prototipler, bir kategorinin "tipik" üyeleridir. Prototiplerin insan bilişindeki rolü ilk olarak 1970'lerde Eleanor Rosch tarafından tanımlanmış ve incelenmiştir.[44] Rosch, prototip nesnelerin prototip olmayan nesnelere göre daha kolay kategorize edildiğini ve insanların bir prototip hakkında akıl yürüterek, ilgili kategorinin tüm üyeleri hakkındaki soruları yanıtladığını göstermiştir. Ayrıca temel düzey kategorileri de belirlemiştir:[45] Kolayca görselleştirilebilen (sandalye gibi) ve temel fiziksel hareketlerle (oturmak gibi) ilişkilendirilebilen prototiplere sahip kategoriler. Daha genel kategoriler hakkında mantık yürütmek için de temel düzey kategorilerin prototiplerinin kullanıldığını söylemiştir.

Prototip teorisi (prototype theory), insanın birçok farklı bilişsel görevde ve çok çeşitli alanlardaki performansını açıklamak için kullanılmıştır. George Lakoff, prototip teorisiyle ilişkili olarak, insanların kullandığı kategorilerin bedensel deneyimlerine dayandığını ve bunların mantık düzlemindeki sınıflar veya türlerle hiçbir benzerliği olmadığını savunmaktadır. Lakoff için bu durum, geleneksel nesnel gerçeklik açıklamalarının doğru olamayacağını gösterir.[46]

Bedenlenme görüşünün radikal versiyonuna karşı sunulan klasik argümanlardan biri, soyut anlama dayanmaktadır. "Göz" ve "kavrama" kelimelerinin anlamları, bir dereceye kadar nesnelere ve eylemlere işaret edilerek açıklanabilirken, "güzellik" ve "özgürlük" sözcükleri bu şekilde açıklanamaz.[47] Bazı ortak duyu-motor bilgileri, güzelliğe işaret eden örneklerin ya da özgür eylemlerin kendilerine içkin olabilir. Ancak bu tür kavramların arkasında aynı zamanda semantik bağlam ilkelerinin olması da muhtemeldir. Öyleyse soyut anlamların farklı bir anlam sistemine yerleştirilmesi gerekip gerekmediği sorusu ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamla yakından ilişkili güncel bir çalışmada soyut terimlerin, anlamsal açıdan duygularla ilişkili bilgilere bağlı olma eğiliminin yüksek olduğu gösterilmiştir.[48][49] Bedenlenme-anlam bağlantısı, bu çalışma kapsamında soyut duygusal terimlerin kontrol grubu sözcüklerinden daha yüksek hızla işlemlenmesini açıklar. Ayrıca soyut kelimeler anterior singulat korteksi, yani duyguların işlemlenmesi ile ilgili olduğu bilinen beyin bölgesini, güçlü bir şekilde aktive etmektedir.[50] Dolayısıyla soyut kelimelerin en azından bir bölümünün, semantik olarak duyguyla ilişkili bilgilere dayandığı görülmektedir.

Soyut duygu sözcükleri, anlamlarını aslında duyguya dayandırılarak alıyorlarsa, bu çok önemli bir bilgidir.[51][52] Böylece soyut bir duygu sözcüğü ile onun soyut kavramı arasındaki bağlantı, bu duyguyla ilişkili prototipik eylemlerin sergilenmesi yoluyla kurulur. Buna göre çocuklar sevinç gibi soyut bir duygu kelimesini, yetişkinler bu kelimenin[50] uygulamalı anlatımı için kriter olarak kullandığı ifade edici eylem şemalarını gösterdiği için öğrenir.

Bu nedenle eylemlerle ilişkili duyguların sergilenmesi, kelime kullanımı ile içsel durum, dolayısıyla işaret ile de anlam arasında önemli bir bağlantı haline gelir. Bağlamın ötesindeki duygu terimlerinin öğrenilebilmesi için ise soyut duygu sözcüklerine dair belirli bir birikimin duygu ifade eden eylemlerle temellenmesi gerekir.

Yapay zeka ve robotik

Yapay zekanın tarihi

Yapay zeka araştırmaları da bedenlenmiş zihin tezini destekleyen bulgular sağlar. Yapay zekanın ilk zamanlarda satranç oynama gibi üst düzey akıl yürütme görevlerini programlamadaki başarıları, yapay zekayla ilgili tüm sorunların hızlı bir şekilde çözüleceği konusunda, temeli olmayan bir iyimserliğe yol açtı. Bu programlar, mantık ve üst düzey soyut sembolleri kullanarak (eski moda yapay zeka- old fashioned AI- adı verilen bir yaklaşımla) zekayı taklit etti. Bu "bedenlenmemiş" yaklaşım, araştırmacıların soyut ve bedensiz bir akıl yürütmenin oldukça verimsiz olduğunu ve birçok basit görevde insan seviyesinde bir yeterlilik elde edemediğini keşfetmesiyle,[53] 1970'lerde ve 80'lerde ciddi zorluklarla karşılaştı. Finans kuruluşları, yapay zeka alanı belirtilen hedeflere ulaşamadığı için desteğini geri çekti. Bu durum da şimdilerde "yapay zekanın kışı" olarak bilinen zor bir döneme yol açtı. Birçok yapay zeka araştırmacısı, yüksek seviyeli sembolik akıl yürüten sistemlerin, basit problemleri çözmek için yeterince iyi performans gösterebileceğinden şüphe etmeye başladı.

Rodney Brooks 80'li yılların ortalarında, araştırmacılar genel olarak zeka konusunda duyu-motor becerilerini önemini kavrayamadıkları için sembolik yaklaşımların başarısız olduğunu öne sürdü ve bu prensipleri robotik alanında uyguladı. ("Nouvelle AI" adını verdiği bir yaklaşımla). Yapay zeka alanında diğer bir başarılı yenilik ise sinir ağlarıydı - insan vücudunda zeka ve öğrenmeyle ilgili gerçek yapılara dayanan programlar. 90'larda istatistiksel yapay zeka (statistical AI), herhangi bir sembolik akıl yürütme tarzı kullanmadan, bunun yerine tahminler yaparak ve bunları aşamalı olarak iyileştirmek için olasılıklı teknikler kullanarak, endüstri alanında yüksek bir başarı elde etti. Bu işlem süreci, insanların sembolik olarak akıl yürütmeyi bırakmadan hızlı ve sezgisel seçimler yapabilmesine benziyordu.

Moravec paradoksu

Moravec'in paradoksu,yapay zeka ve robotik araştırmacılarının bir keşfidir. Geleneksel varsayımların aksine, yüksek seviyeli akıl yürütmenin çok az hesaplama gerektirdiğini, düşük seviyeli duyu-motor becerilerin ise muazzam bir hesaplama kaynağı gerektirdiğini ifade etmektedir. Bu ilke, 1980'lerde Hans Moravec ve diğerleri tarafından ifade edilmiştir.

Moravec şöyle söyler:

"Dünyanın doğası ve burada nasıl hayatta kalınacağına dair milyarca yıllık bir deneyim, insan beyninin büyük, yüksek düzeyde evrimleşmiş duyusal ve motor bölümlerinde kodlanmıştır. İnsan düşüncesinin en ince cilası olduğuna inandığım; akıl yürütme dediğimiz bilinçli süreç, sadece çok daha eski ve çok daha güçlü ancak genellikle bilinçsiz duyu-motor bilgisiyle desteklendiği için etkilidir. Hepimiz algısal ve motor alanlarda olağanüstü olimpiyat yarışçılarıyız; o kadar iyiyiz ki, zor görüneni kolay yapıyoruz. Soyut düşünce, belki de 100 bin yıldan daha az var olan yeni bir numaradır. Henüz ustalaşmadık. Özünde o kadar da zor değil, sadece yaparken öyle görünüyor. [54]"

Yapay zekaya yaklaşım

Algı ve hareket sorunlarının doğrudan çözülmesi

Birçok yapay zeka araştırmacısı, bir makinenin bir insan gibi düşünmesi ve konuşması için insan benzeri bir bedene ihtiyaç duyabileceğini öne sürdü. 1950'lerin başlarında Alan Turing şunları yazdı:

"Makineye paranın satın alabileceği en iyi duyu organlarını sağlamanın ve ardından ona İngilizce'yi anlamayı ve konuşmayı öğretmenin, en iyi yol olduğu da savunulabilir. Bu süreç, bir çocuğun normal öğretimini takip edebilir. Nesneler işaretlenir ve adlandırılır vb. (Turing, 1950)."

Bedenlenme teorisi, düşünmeleri (planlamaları veya işlemlemeleri) ve algılamaları durumunda robotların daha etkili olabileceğini 1980'lerde gösteren Rodney Brooks tarafından yapay zeka alanına taşındı. Robot zekası, uygun ve / veya yaratıcısı tarafından istenen şekilde davranışlar sergilemek için gereken minimum miktarda bilgiyi işlemeye yöneliktir.

Diğer araştırmacılar, insan beyninin mimarisinin ve bedenlenmenin yapay zeka alanına dahil edilmesini desteklemiştir; aksi takdirde dil edinimini, dil üretimini, dili anlamayı ya da dilsel olmayan eylemleri yapay zeka için doğru bir şekilde kopyalayamayız.[55] Bu araştırmacılar, robotlar insanlardan farklı olsalar da optimizasyon süreçlerinde güçlendirilmiş ilişkisel bağlantılardan yararlanabileceklerini öne sürmektedir. Ayrıca robotlar, çevresel uyaranlara tepkisellik ve duyarlılık, insan-makine etkileşimi, çoklu duyusal entegrasyon ve dilsel girdilere duyarlılık gibi konularda alınacak yolda gelişebilir.

Yapay zekaya yönelik bedenlenme yaklaşımına araştırmacıların farklı ekolleri dolayısıyla çeşitli adlar verilmiştir: Nouvelle AI, Durumlanmış yapay zeka, Davranış tabanlı yapay zeka ve bedenlenmiş bilişsel bilim .

Sinirbilim

Bedenlenme teorisinin bir diğer ilham kaynağı da bilişsel sinirbilimdeki araştırmalar olmuştur. Örneğin Gerald Edelman, nöronal grup seçimi (neuronal group selection) ve nöral dejenerasyon gibi matematiksel ve hesaplamalı modellerin, kategorizasyonu nasıl ortaya çıkardığına ilişkin önerilerde bulunmuştur. Edelman'ın Nöral Darwinizm kuramına göre, çevresel uyaranlarla ateşlenen nöron grupları, belirli bir sinir ağı modeli oluşturur. Çevresel etkileşim dolayısıyla en yoğun şekilde ateşlenen sinir ağları da bir seçilime uğrar ve bu seçilmiş ağlar bireylerin algı süreçlerine etki eder.

Rohrer (2005) ise sinirsel ve gelişimsel bedenlenme biçimimizin, zihinsel ve dilsel kategorilerimizi nasıl şekillendirdiğini ele almıştır. Soyutlama becerisinin fiziksel mesafe algısı ile ilişkilendirildiğini bulmuştur.[56]

Bedenlenmiş zihin tezi, Vilayanur S. Ramachandran, Gerald Edelman ve Antonio Damasio'nun bilinç teorileri gibi nöropsikoloji alanında sunulan bilişe dair bazı görüşlerle de uyumludur.

Francisco Varela ve Walter Freeman gibi bilişsel sinirbilimciler modelleme çalışmalarıyla, bedenlenmiş ve durumlanmış bilişi dinamik sistemler teorisi ve nörofenomenoloji açısından açıklamaya çalışmış, ancak beynin bunun için temsilleri kullandığı fikrini reddetmiştir.

Eleştiriler

Bedenlenmiş biliş araştırmalarının kapsamı, çeşitli kavramları içine alabildiğinden çok geniştir. Bedenlenmiş bilişi inceleme yöntemleri, araştırmacılar tarafından kullanılan operasyonel tanımlara bağlı olarak deneyden deneye değişir. Çalışmaların bulgularına ilişkin yorumlar ve bulguların önemi her ne kadar tartışmalı olsa da bedenlenmiş bilişe işaret eden pek çok kanıt vardır. Araştırmacılar bedenlenmiş bilişi incelemek ve yorumlamak için en iyi yolu aramaya halihazırda devam etmektedir.[57] []

Bebeklerin İncelenmesi

Bazı çalışmacılar[58] konuşma öncesi dönemdeki çocukların bedenlenmiş bilişi, özellikle de bedenlenmiş sosyal bilişi incelemek için ideal bir kanal sağladığı fikrini eleştirmektedir.[59] Konuşma öncesi dönemdeki bir bebeğin ne zaman bedenlenmiş biliş için ideal bir model olacağını bilmek imkansız olabilir; çünkü bebeklerin sosyal davranışlarla ilişkili deneyimleri, gelişimleri boyunca belirgin bir biçimde değişir. 9 aylık bir bebek, 2 aylık bir bebekten farklı bir gelişim kademesine ulaşmıştır. Bebekler nesne devamlılığını dokunabildikleri nesnelerle geliştirmeden önce görebildikleri nesnelerle geliştirdikleri için, bebeklerin nesnelere ne zaman baktıklarını ve onlara uzanmaya çalışmalarını birlikte temel alan deneysel ölçümler, bedenlenmiş bilişi temsil etmeyebilir. Bedenlenmiş bilişin özünde ise çocukların nesne devamlılığını anlamaları için önce fiziksel olarak bir nesneyle ilişki kurmaları gerektiği ileri sürülür.

Bu eleştiriye verilen yanıt, bebeklerin bedenlenmiş bilişin ideal modelleri olduğudur.[59] Bebekler sembolleri yetişkinlerden daha az kullandıklarından, bedenlenmiş biliş için en iyi modellerdir. Bebeklerin ince motor becerileri yeterince gelişmediğinden, nesnelere bakma zamanları onlara uzanmaya çalışmalarından daha iyi bir ölçüt olabilir. Bebekler ince motor becerilerini aktif olarak geliştirmeden önce bedenlenmiş bilişin pasif bir modunu geliştiriyor olabilirler.

Çalışmalara katılan yorumlar

Bazı çalışmacılar, araştırmacıların bedenlenmiş bilişle ilgili çıkardıkları sonuçları eleştirmektedir.[60] Mesela dişte bir kalem tutularak duygu ifadesiyle ilişkili kasların pasif hale getirildiği çalışmalar, sonuçları eleştirilen çalışmaların bir örneği olarak sıklıkla gösterilmektedir. Araştırmacılar, gülümsemeye yarayan kasları meşgul edilen katılımcıların olumlu içerikli cümlelere daha hızlı tepki vermelerini, bedenlenmiş bilişin bir işareti olarak görmüşlerdi.[10] Ancak bu görüşe karşı çıkan araştırmacılar, ilgili yüz kaslarının devreye girmesiyle, söz konusu sonuç (tepki hızındaki artış) için zemin hazırlandığını veya kolaylaştırıcı bir etki yaratıldığını iddia etmektedir. Bedenin kolaylaştırıcı hareketlerine işaret eden pek çok durum, yanlış bir biçimde bedenlenmiş bilişin bir kanıtı olarak görülmüş olabilir.

Bedenlenmiş bilişe dair altı iddia

Margaret Wilson'un ifade ettiği "Bedenlenmiş Bilişe Dair Altı İddia" :[61][62]

  1. "Biliş durumlanmıştır. Bilişsel faaliyetler, gerçek bir dünya ortamı bağlamında gerçekleşir ve doğası gereği algı ve eylemi içerir." Bunun bir örneği, bir odada hareket ederken aynı zamanda mobilyaların nereye gitmesi gerektiğine karar vermeye çalışmaktır.
  2. "Biliş zaman baskısı altındadır. Zihinlerimiz diken üstündedir ("We are mind on the hoof") (Clark, 1997) ve bilişin, çevre ile gerçek zamanlı etkileşimin baskısı altında nasıl işlediği anlaşılmalıdır." Karar verme baskısı altında olduğunuzda, seçimleriniz altında olduğunuz baskıların birleşiminden ortaya çıkar. Baskı olmadığında farklı bir karar verilebilir.
  3. "Bilişsel görevleri çevreye yüklüyoruz. Bilgi işleme konusundaki sınırlı yetilerimiz dolayısıyla, (örn. dikkat ve çalışma belleğindeki sınırlar), bilişsel iş yükünü azaltmak için çevreden yararlanırız. Çevrenin bilgileri bizim için tutmasını ve hatta değiştirmesini sağlarız ve bu bilgileri yalnızca bilinmesi gerekli olduklarında toplarız." Bu durum, takvimlerin, ajandaların veya insanların günlük işlerine yardımcı olacak herhangi bir şeyin kullanımında görülür. Bilgiyi ezberlemek ya da zihnimize kodlamak için zaman ayırmak yerine, ihtiyacımız olduğunda kullanabilmek için not ederiz.
  4. "Çevre, bilişsel sistemin bir parçasıdır. Zihin ve dünya arasındaki bilgi akışı o kadar yoğun ve süreklidir ki, bilişsel etkinliğin doğasını inceleyen bilim insanları için zihin, tek başına analiz edilebilecek anlamlı bir birim değildir." Bu ifade, bilişsel etkinlik üretiminin yalnızca zihinden gelmediği, daha ziyade zihnin ve çevresel durumun bir bileşkesi olduğu anlamına gelir. Zihin ve çevrenin etkileşimi, bilişsel sistemlerimizin bir parçası haline gelir. Dolayısıyla düşüncemiz, karar verme sürecimiz ve geleceğimiz, çevresel durumlardan etkilenir.
  5. "Biliş, eylem içindir. Zihnin işlevi davranışa rehberlik etmektir. Dolayısıyla algı ve bellek gibi süreçler, duruma uygun davranışlara katkıları açısından anlaşılmalıdır." Bu iddia, algı ve bilişin amacı ile ilgilidir. Örneğin görsel bilgiler, kimlik, konum ve nesnelerle etkileşebileceğimiz yollara dair bilgileri sağlamak amacıyla işlemlenirler. Görsel işlemede "ne" (ventral) ve "nerede" (dorsal) yolları arasında belirgin bir anatomik ayrım yapılır. Öte yandan "nerede" olarak adlandırılan yol, aynı zamanda "nasıl" yoludur ve kısmen de olsa eyleme atfedebilir.
  6. "Çevrimdışı biliş beden temellidir. Zihinsel etkinlik çevreden ayrı düşünüldüğünde bile çevresel etkileşim için gelişen mekanizmalara, yani duyusal işlemleme ve motor kontrol mekanizmalarına dayanır." Bu durum, en iyi bebekler ya da küçük çocuklarda gösterilebilir. Çocuklar çevre hakkında daha fazla bilgi edinmek için doğuştan sahip oldukları emme, kavrama ve dinleme gibi becerileri kullanırlar. Bu beceriler, duyusal ve motor becerilerle duyu-motor işlevlerin birleştirildiği beş ana kategoriye ayrılmıştır:
    1. Zihinsel İmgeleme
    2. Çalışma Belleği
    3. Epizodik Bellek
    4. Örtük Bellek
    5. Akıl Yürütme ve Problem Çözme

Altı iddianın değerlendirilmesi

Margaret Wilson ekliyor: "Bazı yazarlar, "durumlanmış biliş" ifadesinin durumlanmamış bilişin de var olduğunu ima ettiğinden şikayet edecek kadar ileri gitmektedir (Greeno & Moore, 1993, s. 50)."[63] Wilson bu altı iddiayı şöyle özetliyor: "İlk üç ve beşinci iddia kısmen doğru görünüyor ve bunların kullanılabilirlikleri, en iyi şekilde uygulanabilme düzeyleri açısından değerlendirilebilir. Dördüncü iddianın ise oldukça sorunlu olduğu görüşündeyim. En az ilgiyi gören iddia altıncısı oldu ama aslında bu iddia, içlerinde en iyi belgelenen ve en güçlü iddia olabilir."[64]

Ayrıca bakınız

  • Action-specific perception
  • Active inference
  • Blue Brain Project
  • Cognitive biology
  • Cognitive linguistics
  • Cognitive neuropsychology
  • Cognitive neuroscience
  • Cognitive science
  • Conceptual blending
  • Conceptual metaphor
  • Ecological psychology
  • Embodied bilingual language
  • Embodied cognitive science
  • Embodied embedded cognition
  • Embodied music cognition
  • Embodied phenomenology
  • Enactivism
  • Extended cognition
  • Extended mind thesis
  • Externalism
  • Image schema
  • Moravec's paradox
  • Neuroconstructivism
  • Neuropsychology
  • Neurophenomenology
  • Philosophy of mind
  • Plant cognition
  • Where Mathematics Comes From

Kaynakça

  1. ^ Varela, Thompson & Rosch 1992
  2. ^ Wilson, Robert A.; Foglia, Lucia (July 25, 2011). "Embodied Cognition". In Edward N. Zalta (ed.). The Stanford Encyclopedia of Philosophy (Fall 2011 Edition).
  3. ^ Immanuel Kant, Universal Natural History and Theory of the Heavens, p.367; translated by Stephen Palmquist in Kant's Critical Religion 14 Nisan 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (Aldershot: Ashgate, 2000), p.320.
  4. ^ Andrew Carpenter (2008). "Kant on the embodied cognition". فلسفه. 36 (1): 59-68. 13 Ocak 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Eylül 2020. 
  5. ^ "Chapter 4: The I of the storm". The Embodied Mind: Cognitive Science and Human Experience. MIT Press. 1992. s. 70. ISBN 9780262261234. 
  6. ^ "Chapter 7: The body and the transcendental". Body and Practice in Kant. Springer Science & Business Media. 2006. ss. 213 ff. ISBN 9781402041198. 
  7. ^ Catching Ourselves in the Act: Situated Activity, Interactive Emergence, Evolution, and Human Thought. MIT Press. 1996. ISBN 9780262082464. 14 Aralık 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Eylül 2020. 
  8. ^ Di Paolo, Ezequiel Shallow and Deep Embodiment University of Sussex, 29.10.2009 12:43 Duration: 1:11:38 https://cast.switch.ch/vod/clips/74nrkbwys 7 Kasım 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (Video, retrieved 27 Feb 2012
  9. ^ a b Borghi (2010). "Embodied cognition and beyond: Acting and sensing the body". Neuropsychologia. 48 (3): 763-773. doi:10.1016/j.neuropsychologia.2009.10.029. ISSN 0028-3932. PMID 19913041. 
  10. ^ a b Grounding Cognition: The Role of Perception and Action in Memory, Language, and Thinking. Cambridge University Press. 10 Ocak 2005. ss. 115-. ISBN 978-1-139-44247-3. 15 Aralık 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Eylül 2020. 
  11. ^ Lakoff & Johnson (1980); Lakoff (1987); Lakoff & Turner (1989); Lakoff & Johnson (1999); Lakoff & Nunez 2000
  12. ^ Moravec 1988, Brooks 1990, Pfeiffer 2001
  13. ^ Clark 1997, Hendriks-Jansen 1996
  14. ^ Edelman 2004, Damasio 1999
  15. ^ Maturana & Varela 1987, Varela, Thompson & Rosch 1992
  16. ^ Liberman (1967). "Perception of the speech code". Psychological Review. 74 (6): 431-61. doi:10.1037/h0020279. PMID 4170865. 
  17. ^ Liberman (1985). "The motor theory of speech perception revised". Cognition. 21 (1): 1-36. doi:10.1016/0010-0277(85)90021-6. PMID 4075760. 
  18. ^ Liberman (1989). "A specialization for speech perception". Science. 243 (4890): 489-94. doi:10.1126/science.2643163. PMID 2643163. 
  19. ^ Liberman (2000). "On the relation of speech to language". Trends in Cognitive Sciences. 4 (5): 187-196. doi:10.1016/S1364-6613(00)01471-6. PMID 10782105. 
  20. ^ Galantucci (2006). "The motor theory of speech perception reviewed". Psychonomic Bulletin & Review. 13 (3): 361-77. doi:10.3758/bf03193857. PMC 2746041 $2. PMID 17048719. 
  21. ^ a b "Visual search is modulated by action intentions". Psychol Sci. 13 (4): 370-4. 2002. doi:10.1111/j.0956-7976.2002.00466.x. PMID 12137141. 
  22. ^ a b Tversky (2009). "Embodied and disembodied cognition: Spatial perspective-taking". Cognition. 110 (1): 124-129. doi:10.1016/j.cognition.2008.10.008. ISSN 0010-0277. PMID 19056081. 
  23. ^ "Storytelling in language teaching – re-evaluating the weight of kinaesthetic modality for brain-compatible pedagogy". Storytelling: An Interdisciplinary Journal. 1 (2): 13-52. 2014. 12 Aralık 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Eylül 2020. 
  24. ^ a b "Sentence comprehension affects the dynamics of bimanual coordination: implications for embodied cognition". Q J Exp Psychol (Hove). 62 (12): 2409-17. 2009. doi:10.1080/17470210902846765. PMID 19396732. 
  25. ^ Scott (2001). "Embodied Cognition Through Improvisation Improves Memory for a Dramatic Monologue". Discourse Processes. 31 (3): 293-305. doi:10.1207/S15326950dp31-3_4. ISSN 0163-853X. 
  26. ^ Skulmowski (2018). "Embodied learning: introducing a taxonomy based on bodily engagement and task integration". Cognitive Research: Principles and Implications. 3 (1): 6. doi:10.1186/s41235-018-0092-9. PMC 5840215 $2. PMID 29541685. 
  27. ^ Lindgren (Kasım 2013). "Emboldened by Embodiment". Educational Researcher. 42 (8): 445-452. doi:10.3102/0013189X13511661. 
  28. ^ Johnson-Glenberg (2014). "Collaborative embodied learning in mixed reality motion-capture environments: Two science studies". Journal of Educational Psychology. 106 (1): 86-104. doi:10.1037/a0034008. 
  29. ^ Hyun (2007). "Visual working memory as the substrate for mental rotation". Psychonomic Bulletin & Review. 14 (1): 154-158. doi:10.3758/bf03194043. PMID 17546746. 
  30. ^ Moreau (2012). "The role of motor processes in three-dimensional mental rotation: Shaping cognitive processing via sensorimotor experience". Learning and Individual Differences. 22 (3): 354-359. doi:10.1016/j.lindif.2012.02.003. 
  31. ^ Moreau (2013a). "Constraining movement alters the recruitment of motor processes in mental rotation". Experimental Brain Research. 224 (3): 447-454. doi:10.1007/s00221-012-3324-0. PMID 23138523. 
  32. ^ Moreau (2012). "Enhancing spatial ability through sport practice: Evidence for an effect of motor training on mental rotation performance". Journal of Individual Differences. 33 (2): 83-88. doi:10.1027/1614-0001/a000075. 
  33. ^ Moreau (2013b). "Motor expertise modulates movement processing in working memory". Acta Psychologica. 142 (3): 356-361. doi:10.1016/j.actpsy.2013.01.011. PMID 23422289. 
  34. ^ a b Dantzig (2009). "Unconstraining theories of embodied cognition" (PDF). Journal of Experimental Social Psychology. 45 (2): 345-351. doi:10.1016/j.jesp.2008.11.001. ISSN 0022-1031. 2 Mayıs 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 10 Eylül 2020. 
  35. ^ a b Labroo (2010). "Half the Thrill Is in the Chase: Twisted Inferences from Embodied Cognitions and Brand Evaluation". Journal of Consumer Research. 37 (1): 143-158. doi:10.1086/649908. ISSN 0093-5301. 
  36. ^ a b Hung (2011). "From Firm Muscles to Firm Willpower: Understanding the Role of Embodied Cognition in Self-Regulation". Journal of Consumer Research. 37 (6): 1046-1064. doi:10.1086/657240. ISSN 0093-5301. 
  37. ^ Shalev (2014). "Implicit Energy Loss: Embodied Dryness Cues Influence Vitality and Depletion". Journal of Consumer Psychology. 24 (2): 260-270. doi:10.1016/j.jcps.2013.09.011. 
  38. ^ Balcetis (2009). "Body in Mind: The Role of Embodied Cognition in Self-Regulation". Social and Personality Psychology Compass. 3 (5): 759-774. doi:10.1111/j.1751-9004.2009.00197.x. ISSN 1751-9004. 
  39. ^ "Cognitive dissonance and the perception of natural environments". Psychol Sci. 18 (10): 917-21. 2007. doi:10.1111/j.1467-9280.2007.02000.x. PMID 17894610. 
  40. ^ a b c "Strangers in sync: Achieving embodied rapport through shared movements". J Exp Soc Psychol. 48 (1): 399-402. 2012. doi:10.1016/j.jesp.2011.07.015. PMC 3290409 $2. PMID 22389521. 
  41. ^ Kaschak (2009). "Embodied social cognition: Bodies, emotions, and blackberries". European Journal of Social Psychology. 39 (7): 1255-1256. doi:10.1002/ejsp.692. ISSN 0046-2772. 
  42. ^ [[#CITEREF|]].
  43. ^ Lakoff & Johnson 1980.
  44. ^ Rosch (1973). "Natural categories". Cognitive Psychology. 4 (3): 328-350. doi:10.1016/0010-0285(73)90017-0. 
  45. ^ Rosch, Eleanor; Lloyd, B. B., (Ed.) (1978). "Principles of Categorization". Cognition and Categorization'. Lawrence Erlbaum Associates. ss. 7-48. 
  46. ^ Lakoff, G. Women, Fire, and Dangerous Things: What Categories Reveal About the Mind. University of Chicago Press. 0-226-46804-6.
  47. ^ Pulvermuller, Friedemann (2013). "How neurons make meaning: brain mechanisms for embodied and abstract-symbolic semantics" (PDF). Trends in Cognitive Sciences. 17 (9): 458-470. doi:10.1016/j.tics.2013.06.004. PMID 23932069. 
  48. ^ Meteyard, L. (2012). "Coming of age: a review of embodiment and the neuroscience of semantics" (PDF). Cortex. 48 (7): 788-804. doi:10.1016/j.cortex.2010.11.002. PMID 21163473. 22 Aralık 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 10 Eylül 2020. 
  49. ^ Kousta, S.T. (2011). "The representation of abstract words: why emotion matters". J. Exp. Psychol. Gen. 140 (1): 14-34. doi:10.1037/a0021446. PMID 21171803. 
  50. ^ a b Vigliocco, G. (2013). "The neural representation of abstract words: the role of emotion". Cereb. Cortex. 24 (7): 1767-1777. doi:10.1093/cercor/bht025. PMID 23408565. 
  51. ^ Philosophical Investigations. Blackwell Publishers. 1953. 
  52. ^ Wittgenstein: Understanding and Meaning, Part 1: Essays. Wiley-Blackwell. 2009. 
  53. ^ See History of AI § The problems
  54. ^ Moravec 1988.
  55. ^ Paradowski, Michał B. 2012. Developing embodied multisensory dialogue agents 22 Mart 2019 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. In: Rzepka, Rafał, Michał Ptaszyński & Paweł Dybala (Eds.) Linguistic and Cognitive Approaches to Dialogue Agents. Birmingham: The Society for the Study of Artificial Intelligence and Simulation of Behaviour, 6–14.
  56. ^ "The Psychology of Transcending the Here and Now". Science. 322 (5905): 1201-1205. 21 Kasım 2008. doi:10.1126/science.1161958. PMC 2643344 $2. PMID 19023074. 
  57. ^ Raab M, Araújo D (2019). "Embodied Cognition With and Without Mental Representations: The Case of Embodied Choices in Sports". Frontiers in Psychology. 10. doi:10.3389/fpsyg.2019.01825. PMID 31440188. S2CID 199465498.
  58. ^ Longo (2009). "What's embodied and how can we tell?". European Journal of Social Psychology. 39 (7): 1207-1209. doi:10.1002/ejsp.684. 
  59. ^ a b Daum (2009). "Disentangling embodied and symbolic modes of social understanding". European Journal of Social Psychology. 39 (7): 1214-1216. doi:10.1002/ejsp.686. ISSN 0046-2772. 
  60. ^ Adams (2010). "Embodied cognition". Phenomenology and the Cognitive Sciences. 9 (4): 619-628. doi:10.1007/s11097-010-9175-x. 
  61. ^ "Margaret Wilson -". people.ucsc.edu. 17 Temmuz 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Mart 2018. 
  62. ^ Wilson (2002). "Six Views of Embodied Cognition" (PDF). Psychonomic Bulletin & Review. 9 (4): 625-636. doi:10.3758/BF03196322. PMID 12613670. 12 Temmuz 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 10 Eylül 2020. 
  63. ^ Wilson (2002: 627).
  64. ^ Wilson (2002: 625).

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Bilişsel bilim</span> zihin ve süreçleri hakkında disiplinlerarası bilimsel çalışma

Bilişsel bilim, zihin ve zekânın işleyişini ele alan, zeki sistemlerin dinamiklerini ve yapılarını araştıran disiplinler arası bir yaklaşımdır. Çok geniş bir alanı kapsamasından ötürü bilişsel bilim alanında çalışan araştırmacıların bilişsel psikoloji, dil bilimi, sinir bilimi, yapay zekâ, antropoloji ve felsefe gibi alanlarda temel bilgilere sahip olması beklenir.

Bilişim, bilişim bilimi ya da bilgisayar bilimi, bilgi ve hesaplamanın kuramsal temellerini ve bunların bilgisayar sistemlerinde uygulanabilmeleri sağlayan pratik teknikleri araştıran bir yapısal bilim dalıdır. Bilişimciler ya da bilgisayar bilimcileri bilgi oluşturan, tanımlayan ve dönüştüren algoritmik süreçler icat edip, kompleks sistemleri tasarlamak ve modellemek için uygun soyutlamalar formüle ederler. Bilişim Dünya'da hızla gelişmeye devam eden önemli bir teknolojidir.

<span class="mw-page-title-main">Yapay zekâ</span> insani zekaya sahip makine ve yazılım geliştiren bilgisayar bilimleri dalı

Yapay zekâ ya da kısaca YZ,, insanlar da dahil olmak üzere hayvanlar tarafından, doğal zekânın aksine makineler tarafından görüntülenen zekâ çeşididir. İlk ve ikinci kategoriler arasındaki ayrım genellikle seçilen kısaltmayla ortaya çıkar. Güçlü yapay zeka genellikle Yapay genel zekâ olarak etiketlenirken, doğal zekayı taklit etme girişimleri yapay biyolojik zekâ olarak adlandırılır. Önde gelen yapay zeka ders kitapları, alanı zeki etmenlerin çalışması olarak tanımlar: Çevresini algılayan ve hedeflerine başarıyla ulaşma şansını en üst düzeye çıkaran eylemleri gerçekleştiren herhangi bir cihaz. Halk arasında, yapay zekâ kavramı genellikle insanların insan zihni ile ilişkilendirdiği öğrenme ve problem çözme gibi bilişsel eylemleri taklit eden makineleri tanımlamak için kullanılır.

Sosyal biliş sosyal etkileşimde rol oynayan bilgiyi işleme, kodlama, depolama ve hatırlama gibi bilişsel süreçlerdir. İnsanların kendilerini kuşatan fiziksel, sosyal çevrelerini ve çevreleriyle olan ilişkilerini, diğer insanlar ve kendileri hakkında nasıl izlenim oluşturduklarını, nasıl hissettiklerini ve düşündüklerini ve bu türden bir düşünce biçiminin yargıları ve davranışları nasıl etkilediğini incelemektedir. Toplumsal bağlamdan etkilenen ve toplumsal bağlamı etkileyen bilişsel süreç ve yapıları incelemektedir Ancak sosyal biliş terimi diğer psikoloji ve bilişsel sinirbilim alanlarında yaygın şekilde kullanılmaktadır. Bu alanlarda sosyal biliş terimi çoğunlukla otizm ve diğer bozukluklar nedeniyle kesintiye uğrayan çeşitli sosyal becerilere karşılık gelmektedir. Bilişsel sinirbilim alanında ise sosyal bilişin biyolojik temelleri araştırılmaktadır. Benzer şekilde Gelişim psikolojisi alanında da sosyal biliş becerileri gelişimsel perspektifle incelenmektedir.

Piaget Teorisi; bilme, anlama, yorumlama ve öğrenme eylemlerini gerçekleştirmeyi sağlayan zihinsel etkinliklerin genel adıdır.

Zihin teorisi diğerlerinin bilgi, duygu, inanç, niyet ve zihinsel durumlarını anlama becerisidir. Başlangıçta şempanzelerin zihinsel durumlardan çıkarım yapmaları için kullanılsa da bugün genel olarak insanlar için kullanılmaktadır.

Bilişsellik aralarında dikkat, bellek, dil kullanma ve anlama, öğrenme, değerlendirme, sorun çözme ve karar verme gibi zihinsel yetileri oluşturan bir kümeyi tanımlamada kullanılan bilimsel terimdir. Psikoloji, felsefe, dilbilim ve bilişim bilimi gibi çeşitli bilimsel disiplinler bilişselliği de inceler. Ancak disiplinlere göre bilişselik teriminin kullanımı farklılık gösterebilir. Örneğin psikoloji ve bilişsel bilimde "bilişsellik" genellikle bireyin psikolojik işlevlerinin bilgi işleme açısından bakış olarak kullanılır. Sosyal psikolojinin sosyal bilişsellik dalı tutum, yükleme ve grup dinamiğini açıklamaya çalışır. Bilişsel psikoloji ve bilişsel mühendislikte "bilişsellik" tipik olarak katılımcının ya da işletimcinin zihninde ya da beyninde meydana gelen bilgi işleme süreci olarak anlamlandırılır.

Nootropikler veya nootropik ilaçlar, sağlıklı bireylerde dikkat, hafıza, yaratıcılık ve motivasyon gibi zihinsel fonksiyonları artırmaya yönelik kullanılan çeşitli ilaç ve gıda takviyelerine verilen ortak ad. 2018 yılı itibarıyla bu gruba giren pek çok madde hala araştırma aşamasında olup etkileri tam olarak belirlenmemiştir.

Bilişsel dilbilim, dili anlama, dil üretimi ve dil ediniminin bilişsel yönleriyle ilgilenen bir bilişsel bilim dalıdır. Bilişsel dilbilimin ana araştırma alanları arasında doğal dillerde kategorizasyon, sözdizimi ve anlambilim arasındaki arayüz, dilin deneyim ve algıdaki temeli ve dil ile düşünce arasındaki ilişki yer almaktadır. Dilin bilişle nasıl etkileşime girdiğini, dilin düşünceleri nasıl oluşturduğunu ve dilin zaman içindeki ortak zihniyetteki değişime paralel olarak evrimini açıklar.

Bilişsel dil bilgisi, Ronald Langacker tarafından geliştirilen ve dil bilgisi, anlambilim ve sözlükçenin ayrı süreçler olarak var olmadıklarını; aksine, bir süreklilik içinde var olduklarını varsaydığı dilde bilişsel bir yaklaşımdır. Dile dair bu yaklaşım, bilişsel dilbilimin ilk projelerinden birisidir. Bu yaklaşıma göre dil bilgisi, anlamdan bağımsız olarak çalışan bir biçimsel sistem değildir. Aksine, dil bilgisi kendi başına anlamlı ve anlambilimden ayrılmazdır.

Ahlâki psikoloji ya da ahlâk psikolojisi hem felsefe hem de psikoloji alanlarını ortak bir zeminde inceleyen çalışma alanıdır. Tarihsel olarak, ahlaki psikoloji terimi, ahlaki gelişim çalışmasını ifade etmek için nispeten daha dar bir şekilde kullanılmıştır. Ahlaki psikoloji sonuç olarak etik, psikoloji ve zihin felsefesinin kesişimindeki çeşitli konulara daha geniş olarak değinmeye başlamıştır. Alanın bazı ana konuları ahlaki yargı, ahlaki akıl yürütme, ahlaki duyarlılık, ahlaki sorumluluk, ahlaki motivasyon, ahlaki kimlik, ahlaki eylem, ahlaki gelişim, ahlaki çeşitlilik, ahlaki temeller, ahlaki karakter, fedakarlık, psikolojik egoizm, ahlaki şans, ahlaki tahmin, ahlaki duygu, duygusal tahmin ve ahlaki anlaşmazlık olarak verilebilir.

Psikoloji temel bilimi, psikoloji alanında yapılan araştırmaların bazıları, uygulanan psikolojik disiplinlerde yapılan araştırmalardan daha "temel" dir ve doğrudan bir uygulaması yoktur. Psikoloji içerisindeki temel bilim yönelimini yansıttığı düşünülen alt disiplinler arasında biyolojik psikoloji, bilişsel psikoloji, nöropsikoloji vb. alt dallar sayılabilmektedir. Bu alt disiplinlerdeki araştırmalar, metodolojik titizlik ile karakterizedir. Psikolojinin temel bilim olarak kaygı, davranış, biliş ve duyguların altında yatan yasaları ve süreçleri anlamaktır. Temel bilim olarak psikoloji, uygulamalı psikoloji için bir temel sağlar. Uygulamalı psikoloji, aksine, temel psikolojik bilimlerin ortaya koyduğu psikolojik ilkelerin ve teorilerin uygulanmasını içerir; bu uygulamalar zihinsel ve fiziksel sağlık ayrıca eğitim gibi alanlarda sorunların üstesinden gelmeyi veya refahı artırmayı amaçlamaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Dikkat kontrolü</span>

Dikkat kontrolü, bir bireyin neye dikkat edeceğini ve neyi göz ardı edeceğini seçtiği kapasitesidir. İç kaynaklı dikkat veya yönetici dikkat olarak da bilinir. Daha genel bir tabirle, dikkat kontrolü, bir bireyin konsantre olma becerisi olarak tarif edilebilir. Öncelikli olarak ön singulat korteksi de içeren frontal alanlar tarafından aracılık edilen dikkat kontrolünün, çalışma belleği gibi diğer yönetici işlevler ile yakından ilgili olduğu düşünülmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Zihinsel rotasyon</span>

Zihinsel rotasyon, iki boyutlu ve üç boyutlu nesnelerin zihinsel temsillerini döndürme yeteneğidir, çünkü insan zihnindeki bu dönüş görsel temsiliyle ilişkilidir. Beynin algılama ve zihinsel rotasyon ile ilişkili alanları arasında bir ilişki vardır. Ayrıca, mekansal işlemenin bilişsel oranı, genel zeka ve zihinsel rotasyon arasında bir ilişki olabilir.

Zihin felsefesinde, işlemsel zihin teorisi (İZT), işlemselcilik (computationalism) olarak da bilinir, insan zihninin bir bilgi işleme sistemi olduğunu ve biliş ile bilincin bir tür işlemleme (computation) olduğunu belirten fikirler kümesidir. Warren McCulloch ve Walter Pitts (1943) nöral faaliyetlerin işlemsel olduğunu ilk dile getirenlerdir. Nöral işlemlemenin bilişi açıkladığını iddia etmişlerdir. Teori modern biçimine ise Hilary Putnam tarafından 1967 yılında getirilmiş ve onun PhD öğrencisi filozof ve bilişsel bilimci Jerry Fodor tarafından 60’lı, 70’li ve 80’li yıllar boyunca geliştirilmiştir. 1990’larda Putnam, John Searle ve diğer bazı kimselerin çalışmaları dolayısıyla analitik felsefe alanında sert bir şekilde eleştirilmeye başlansa da, modern bilişsel psikoloji ve evrimsel psikoloji alanlarında oldukça popülerdir. 2000’ler ve 2010’larda ise İZT analitik felsefe alanında tekrar önem kazanmaya başlamıştır.

<span class="mw-page-title-main">Hayvan bilişi</span> insan olmayan hayvanların zekası

Hayvan bilişi, insan-olmayan hayvanların zihinsel kapasitelerini kapsayan bir alandır. Bu alanda kullanılan hayvan koşullandırma ve öğrenim çalışmaları, karşılaştırmalı psikolojiden geliştirilmiştir. Aynı zamanda etoloji, davranışsal ekoloji ve evrimsel psikolojinin etkisinde kalmıştır; bazen bu alandan bilişsel etoloji adıyla da bahsedilir. Hayvan zekası terimiyle ilişkilendirilen pek çok davranış aynı zamanda hayvan bilişinin de kapsamındadır.

<span class="mw-page-title-main">Eleanor Rosch</span> Amerikalı psikolog

Eleanor Rosch Berkeley'deki California Üniversitesinde çalışan Amerikalı bilişsel psikoloji profesörüdür. Rosch kategorizasyon üzerine yaptığı çalışmalarla ve özellikle bilişsel psikoloji alanını derinden etkileyen prototip teorisiyle tanınır.

Geçmişe dönüş ya da istemsiz tekrar eden bellek, bireylerin eski deneyimleri ya da eski deneyimlerin ögelerini ani ve genellikle güçlü bir şekilde yeniden deneyimlediği psikolojik fenomendir. Bu deneyimler sevindirici, üzgün, heyecan verici veya herhangi başka bir duygu olabilir. Geçmişe dönüş terimi, özellikle, anı istemsiz hatırlandığında ve/veya bu anı insanın tekrar yaşayabileceği kadar yoğun olduğunda, bunun gerçek zamanda yaşanmadığını, sadece bir anı olduğunu fark edemeyeceği durumlarda kullanılır.

Bilişsel psikolojide, bilişsel yük, birim zamanda çalışma belleği kaynaklarının ne derecede kullanıldığını ifade eder. Üç tür bilişsel yük bulunur. Asıl bilişsel yük, öğrenenin bir konuyu öğrenirkenki çalışma belleği kullanımı ifade eder. Konu dışı bilişsel yük, bilgi veya görevlerin öğrenene sunulma şeklinin ve öğrenenin bunlarla etkileşimlerini ifade eder. Son olarak etkili bilişsel yük, kalıcı bir bilgi deposu yaratmak için yapılan çalışmayı ifade eder.

Dağıtık Biliş 1990'larda bilişsel antropolog Edwin Hutchins tarafından bilişsel bilim araştırmalarına geliştirilmiş olan bir yaklaşımdır.