İçeriğe atla

Başkent

Japonya'nın başkenti Tokyo ve dünyanın en kalabalık metropol bölgesidir.

Başkent veya başşehir[1], bir devletin yönetim merkezi olan şehir. Bir ülkedeki hükûmet merkezidir. Bazı monarşilerde, başkent hükümdarın sürekli ikamet ettiği şehri temsil eder. Demokrasilerde genellikle meclis ve diğer hükûmet organları başkentte bulunur. Diplomatik ilişki içerisinde bulunulan ülkelerin büyükelçilikleri de genellikle başkentte yer alır.

Bir ülke, politik nedenlerden dolayı birden fazla başkent tayin edebilir. Örnek olarak, Güney Afrika Cumhuriyeti'nin idari başkenti Pretoria, yasama başkenti Cape Town, yargı başkenti Bloemfontein'dir.[2]

Tarihçe

Başkentlerin ortaya çıkabilmesi için kentlerin ortaya çıkması yeterli değildi. Fırat ve Dicle nehirleri arasındaki Mezopotamya'da ilk kentler MÖ 6000 yıllarına kadar geri gitse de[3] başkentin ortaya çıkması ancak bir devlet örgütlenmesi gerekiyordu. MÖ 2350 dolaylarında Agade kralı Büyük Sargon'un Sümer kent devletlerini zor kullanarak ele geçirip bölgesel bir devlet kurması ile ilk başkent ortaya çıktı. Sargon ve sonraki Akad kralları fethettikleri yerlerden elde ettikleri büyük ganimetleri başkentte topladılar, burayı tapınaklar ve benzeri kamusal binalarla süslediler.[4] Mezopotamya'da daha önce var olan kent devletleri ile karşılaştırıldığında başkent hem kralın oturduğu yer hem de zenginliklerin yığıldığı yer olarak diğer kentlerden ayrışır.

MÖ 1750 dolaylarında Babil kralı Hammurabi Sümer ve Akad kentlerini tek bir yönetim altında birleştirerek bölgesel devletten imparatorluğa geçişi sağladı. Bu sefer tüm kaynaklar başkent Babil'de toplandı. Antik dönem imparatorluklarında başkent değiştirmeler de sık olarak görülüyordu. Örneğin Antik dönem Mısır'da bir düzineden fazla başkent değiştirme oldu. İlke olarak her firavun kendi başkentini seçip anıt mezarını oraya yakın bir yere yaptırıyordu. Dolayısıyla ardından gelen firavun yeni bir yeri başkent olarak seçebilirdi.[4] Aşağı ve Yukarı Mısır'ı birleştiren Menes MÖ 3100'de Memfis'i başkent yapmıştı. Ancak MÖ 2000'lerde Teb kenti gerçek anlamda bir başkent niteliğini kazandı. Başkent değiştirme Mezopotamya'da da sık görülen bir olaydı. Sümer'ler döneminden beri kralların kendi adlarına bir kent kurmaları çok onurlu bir iş sayılmaktaydı. Örneğin Asur kralı I.Tukulti Ninurta başkent Asur'dan 3 kilometre uzakta kendi adını taşıyan yeni bir başkent yaptırmaya girişti. Kralı temel amacı bu kentin Susa kralı Untaş Napirişa'nın eski başkent Susa'dan 60 km. ileride kendi adına kurduğu başkentten daha görkemli olması idi. Görüldüğü gibi bu kentlerin kurulmalarının nedeni ekonomik veya stratejik değildi. Nitekim kralın ölümünden bir süre sonra ihtişamlı görünümü olan kent terkedildi.[5]

Tarihsel olarak Mezopotamya, Mısır ve Anadolu'da kurulmuş olan büyük kentler ve başkentler hükümdarın oturduğu karargahlar görünümündeydi. Burada yaşayan yönetici seçkinler ve çevreleri için zanaatkarlar, köleler ve kentin savunmasını yapan askerler bu merkezlere toplanmıştı. Elde edilen zenginlikler de bu kentteki saraylara, anıt mezarlara ya da büyük kamu binalarına yatırılmaktaydı. Gerçekleştirilen bayındırlık işlerinden dolayı başkent çok görkemli görülse de, bu kentin dışında başka büyük kentin bulunmaması, toplumsal yaşamın kentsel bir dizgeye dayanmadığını gösteriyordu.[6]

Avrupa tarihinde başkentler

Avrupa tarihinde ilk devletler Yunan kent devletleri idi ve dolayısıyla başkent henüz oluşmamıştı. Yunan kent devletlerinin ardından İskender'in kurduğu imparatorluğun bir başkenti oldu. İskender Mısır'ı ele geçirdikten sonra MÖ 332'de başkent Memfis'in doğusundaki küçük bir balıkçı köyüne bir kent kurdurttu ve burayı başkent ilan etti. Doğu toplumlarındakine benzer şekilde başkent kurmanın burada da devam ettiğini görüyoruz. İskender'in adını taşıyacak pek çok kentten biri olan İskenderiye antik dünyanın en büyük iki kütüphanesinden birine sahip idi.[7] Roma devleti ise önce bölgesel bir devlet, sonra imparatorluk haline geldi ve döneminin benzeri olmayan bir merkezine dönüştü. MÖ 390'da Roma'nın Galya'lılar tarafından yağmalanmasından sonra kısa bir süre kentten ayrı kalan Romalılar, tehlike geçip Galyalılar gittikten sonra yeniden başkenti imara giriştiler. Bu dönemde başkentin Roma'dan Veii'ye taşınması önerisi kabul edilmedi. Bu öneriye karşı çıkanlar kutsal yerlerinin çoğunun kentin içinde olduğunu gerekçe gösteriyorlardı.[7]

Batı Roma imparatorluğunun çöktüğü 5. yüzyıldan 10. yüzyıla kadar olan sürede Avrupa tarihinde kentler de neredeyse tarihten silindi. İtalya ve Güney Fransa'da bazı kentler ayakta kalsalar da kente dayalı ekonomik düzen çöktü. Bir zamanlar bir milyon insanı barındıran Roma'nın nüfusu Karolenjler döneminde 20 bin kişiye kadar düştü, Viyana gibi bazı kentler tamamen tarih kayıtlarından silindi.[8] Charlemagne'nın ne bir başkenti ne de bir oturma yeri vardı. 11. yüzyıldan itibaren kentler oluşmaya başlasa da ulus devletlerin ortaya çıkışına kadar yarı özerk derebeylikler ya da erk alanları şeklindeki kent devletleri varlıklarını sürdürdü. Kent devletleri farklı özellikler gösterse de ortak özelliği iktidarın bir kişide değil senato, konsey, meclis vb. bir kolektif siyasal kurumda toplanmış olması idi. Güçlü bir kişinin iktidarı tek başına ele geçirdiği de görülürdü ama kısa süreli olurdu. Bu kent devletçikleri fetihe dayalı askeri bir siyaset izler, bazen diğer kentleri kendi iktidarları altına alırlardır. Bu şekilde Kuzey ve Orta İtalya'da, İsviçre'de, Flanders'de ve Kuzey Almanya'daki Hansa kentlerinden bahsedilebilir. Bu kent örgütlenmelerin hiçbirinde gerçek anlamda bir başkentten söz edilemez.[8]

15. ve 16. yüzyıllarda Batı ve Kuzey Avrupa'da feodalizmin çöküşüyle birlikte kent devletleri güçlerini kaybetti, merkantilizm düşüncesi ve monarşiler güçlerini artırmaya başladı.1648'de yapılan Westfalya barışı ulus devletlerin ortaya çıkmasına doğru önemli bir adım oldu. Ancek merkezi monarşiler ile kent devletleri arasındaki ekonomik ve siyasi erk savaşı birdenbire son bulmadı, 19. yüzyıla kadar devam etti. Hansa kentlerinin birçoğu Polonya ve Danimarka krallarının egemenliği altına girdi, Flanders'deki kentler Burgund dükünün dolayısıyla Habsburg'ların kontrolüne girdi. Krallar kimi kent devletlerine ayrıcalıklar vermek zorunda kaldılar.[9] Lizbon, Sevilla, Frankfurt, Hamburg gibi kentler merkantilist krallık yönetimleri altında zenginleştiler. 17. yüzyılın sonlarında nüfusu hızla artan en önemli başkent Londra oldu. Ticari kapitalizmden endüstri kapitalizmine geçiş Manchester, Liverpool gibi endüstri kentlerinin nüfus ve üretim güçleriyle Londra seviyesine ulaşmasını sağladı. Zenginliğin toplandığı haraççı ekonomilerdekinden farklı şekilde sermaye ve emek piyasalarının sistemli bir biçimde ilişki içinde olduğu günümüz başkentlerin ortaya çıkmasının ilk örneği Londra olmuştur.[9]

Ulus devletlerde başkent

Endüstri devrimi tek tek kentlere ya da kentsel birliğe dayalı kent devletleri düzenini çökertti. Avrupa'daki son kent devletleri de ya ulus devlet haline geldiler ya da ulus devletlerin egemenliğine girdiler. Ulus devletlerin yönetim merkezi olarak başkentlerin planlanması, mimarisi, klasik mimari ve planlamanın ötesinde simgesel bir işlev ve değer taşımaya başladı. Buralar ulusal kimliğin simgelendiği ve diğer kentlere örnek gösterildiği mekanlar haline geldi. Kısaca çağdaş başkentin ortaya çıkması büyük ölçüde ulusal devletlerin gelişmesine denk düşer.[10] Bu simgesel içeriklerinin yanı sıra mal üretimi ve hizmet sunumunun da merkezidir. Amos Rapoport başkentlerin özelliklerini şöyle sıralar

  • güçlü bir merkezcilik
  • ulusal kimlik, statü ve iktidarın simgeleşmesi
  • diğer kentler üzerinde liderlik ve denetim
  • siyasal ve ekonomik karar alma süreçlerinde öncelikli olma

Siyasal toplum ve mekan ilişkisi başkentlerde daha çok önem kazanır. Başkentler iktidarın kendisini meşrulaştırdığı ve sağlamlaştırdığı kentler olmuştur. Avrupa'nın önde gelen başkentlerinde 1850-1880 yılları bu anlamda kökten dönüşümlerin olduğu yıllar oldu. Bu dönemde başkentler yeni değerlere ve ekonomik ilişkilere uygun olarak yeniden imar edildiler.[10]

Başkent türleri

Lawrence J. Vale çağdaş başkentleri yaşadıkları evrime göre üç tipe ayırarak incelemiştir.

Evrimlerini kendi içsel dinamikleriyle gerçekleştiren başkentler: Bu başkentler uzun bir geçmişe sahiptir ve başkentlik niteliklerini kesintisiz sürdürmüşlerdir. Londra, Paris, Viyana gibi başkentler bu gruba girer. Roma İmparatorluğu döneminde Viyana ve Londra küçük bir garnizon, Paris de mütevazı bir kentti. Bato Roma'nın yıkılmasından sonra hepsi kent niteliğini yitirdi. Roma ve Paris sadece piskoposluk kenti olarak varlıklarını sürdürdüler. 10. ve 11. yüzyılda kentler yeniden canlanmaya başladı. Viyana 1200 yıllarında Roma'nun dört katı büyüklüğünde bir kent oldu. 13. yüzyıldan sonra ise Habsburg'ların merkezi oldu.[10]

Evrimlerini kendi içsel dinamikleriyle gerçekleştirmiş ancak başkentlik niteliği kesintili olan başkentler: Bunlar tarihin bir döneminde başkent olmuş ancak bu niteliğini bir dönem kaybedip sonra yeniden kazanmıştır. Roma, Moskova, Atina gibi başkentler bu gruba girer.

Daha önce başkentlik niteliğine sahip olmayan ancak siyasal bir kararla yeni yönetim merkezi yapılan başkentler: Bu tip başkentlere daha çok kıta Avrupa'sı dışındaki bölgelerde rastlanır.

Wolman başkentleri sahip oldukları işlevler ve niteliklere göre sınıflandırmıştır.[11]

Çok işlevli başkentler: Ekonomik, politik, sosyal ve kültürel alanda her yönüyle işlevsel olan Londra, Paris, Tokyo, Moskova, Berlin örnek verilebilir.

Uluslararası başkentler: Diğer işlevlerinin yanı sıra uluslararası alandaki etkin rolleriyle önce çıkan Londra, Tokyo gibi başkentler

Politik başkentler: Diğer fonksiyonları daha zayıf olup politik yönleriyle öne çıkan başkentler: Örneğin Ankara, Canberra, Washington D.C.

Federal sistemdeki başkentler: Washinton D.C., Brasilia, Canberra, Berlin

Üniter devletlerdeki başkentler: Ankara, Atina

Kaynakça

  1. ^ "Kubbealtı Lûgati". 17 Ocak 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Ocak 2024. 
  2. ^ "Güney Afrika'nın kaç başkenti var?". 6 Eylül 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Temmuz 2009. 
  3. ^ AÖF Ders Kitabı, Kent Sosyolojisi 5 Ekim 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Editör: Doç Dr. Fatime Güneş, Anadolu Üniversitesi, 2013
  4. ^ a b Tayfun Çınar, Dünya'da ve Türkiye'de Başkentlik Sorunu, Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları 7 Kasım 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Ankara, Nisan 2004, sayfa 25
  5. ^ Tayfun Çınar, Dünya'da ve Türkiye'de Başkentlik Sorunu, Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları 7 Kasım 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Ankara, Nisan 2004, sayfa 35
  6. ^ Tayfun Çınar, Dünya'da ve Türkiye'de Başkentlik Sorunu, Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları 7 Kasım 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Ankara, Nisan 2004, sayfa 38
  7. ^ a b Tayfun Çınar, Dünya'da ve Türkiye'de Başkentlik Sorunu, Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları 7 Kasım 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Ankara, Nisan 2004, sayfa 45
  8. ^ a b Tayfun Çınar, Dünya'da ve Türkiye'de Başkentlik Sorunu, Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları 7 Kasım 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Ankara, Nisan 2004, sayfa 51
  9. ^ a b Tayfun Çınar, Dünya'da ve Türkiye'de Başkentlik Sorunu, Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları 7 Kasım 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Ankara, Nisan 2004, sayfa 57
  10. ^ a b c Tayfun Çınar, Dünya'da ve Türkiye'de Başkentlik Sorunu, Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları 7 Kasım 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Ankara, Nisan 2004, sayfa 68
  11. ^ Ayşegül Kılınç, Seçili Başkentlerin Kent Planlama Öyküsü: Ankara, Brasilla, Canberra, İslamabad, Washington DC, 21 Nisan 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Ordu Üniversitesi Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi, Aralık 2013

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Şehir</span> büyük yerleşim yeri

Şehir veya kent, en büyük yerleşim birimidir. Şehirler genellikle barınma, emlak, sanitasyon, kamu hizmeti, temel kamu hizmetleri, arazi kullanımı, imalat, hizmet, toplu ulaşım, kavşak ve iletişim için kapsamlı altyapı ve sistemlere sahiptir. Şehirler eski ve modern mimariye sahiptir. Yoğunlukları insanlar, merkezî iş alanı, iş kümesi, devlet kurumları ve işletmeler arasındaki etkileşimi kolaylaştırır ve bazen mal ve hizmet dağıtımının verimliliğini artırır. Şehirler ayrıca önemli bir finans merkezi ve kültür merkezi de olabilirler.

<span class="mw-page-title-main">Lidya</span> Anadoluda Tunç Çağının sonlarından başlayarak MÖ VI. yüzyıla kadar hüküm süren Lidya medeniyetinin merkezini oluşturan tarihî bölge

Lidya, Anadolu'da Tunç Çağı'nın sonlarından başlayarak MÖ 6. yüzyıla kadar hüküm süren Lidya medeniyetinin merkezini oluşturan tarihî bölge. Esas olarak Gediz Nehri ve Küçük Menderes vadilerini kapsayan, günümüzde yaklaşık olarak Manisa ve Uşak illerine denk gelen bölgedir. Lidya medeniyetinin tarih sahnesinden çekilmesinden sonra da Roma İmparatorluğu dönemine kadar bu isimle anılmıştır. Kuzeyinde Misya, güneyinde Karya, doğusunda Frigya, batısında ise İyonya bölgeleri bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Hititler</span> Tunç Çağında Anadolu yarımadasının büyük çoğunluğunu egemenliği altına alan bir Hint-Avrupa kavmi

Hititler ya da Etiler, Tunç Çağı'nda Anadolu, Levant ve Kıbrıs'ta varlık göstermiş bir halk.

<span class="mw-page-title-main">Mezopotamya</span> Dicle ve Fırat nehirleri arasında kalan bölge

Mezopotamya, Orta Doğu'da, Dicle ve Fırat nehirleri arasında kalan bölge. Mezopotamya günümüzde Irak, kuzeydoğu Suriye, Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve güneybatı İran topraklarından oluşmaktadır. Büyük bölümü bugünkü Irak'ın sınırları içinde kalan bölge, tarihte birçok medeniyetin beşiği olmuştur. Mezopotamya'da yer alan şehirler günümüzde sürekli gelişmektedir. Ayrıca bu bölgede bol miktarda petrol bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Babil</span> Mezopotamyada tarihi bölge ve devlet

Babil, Mezopotamya'da adını aldığı Babil kenti etrafında MÖ 1894 yılında kurulmuş, Sümer ve Akad topraklarını kapsayan bir imparatorluktur. Babil'in merkezi bugünkü Irak'ın El Hilla kasabası üzerinde yer almaktadır. Babil halkının büyük bir kısmını tarih boyunca çeşitli Sami asıllı halklar oluşturmuştur. Bölgede konuşulmuş en yaygın dil Akadca olmuş olmasına rağmen Sümerce dinî dil olarak kullanılmıştır. Aramice ise ilerleyen yıllarda bölgenin geçer dili konumuna gelmiştir.

Aramiler, MÖ 11. yüzyıl ve MÖ 8. yüzyıl arasında Kuzey Suriye, Mezopotamya, Doğu Akdeniz kıyıları ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yaşamış, bölgede bazı devletler ve şehirler kurmuş halk.

<span class="mw-page-title-main">Karya</span>

Karya, Anadolu'nun güneybatısında günümüzde Muğla kuzey kısımları Denizli güneyi ve içerideki bölgeye denk gelen coğrafyanın eski çağlardaki ismi. Bölgenin oluşumu Antik Yunan kavimlerinin Anadolu'nun Ege kıyılarında koloniler kurmaya başlamalarından öncesine dayanmaktadır ve bir uygarlık düzeyi yaratmış olan Karyalıların Anadolu'nun yerli halkı olduğu konusunda tarihçiler arasındaki mutabakat genişlemektedir.

<span class="mw-page-title-main">Asur</span> Irakta bulunan antik kent.

Asur, Mezopotamya'nın kuzey kısmında, günümüzde Musul yöresinde, Dicle Irmağı'na bakan bir plato üzerinde kurulmuş antik bir kenttir. Bölgedeki arkeolojik kazılar, MÖ 3. binyılın başlarında burada bir yerleşim olduğunu göstermektedir. Ancak yayılma alanı ve diğer nitelikleri hakkında kesin bilgilere ulaşılamamıştır. Bugüne kadar tespit edilen yapı kalıntıları, antik Mezopotamya'da yapıldığı gibi, eski yapıların üstüne aynı tarzda inşa edilmiş olan bir İştar tapınağı altında kalmış temellerdir. Asur, Kalah ve Ninova kentleri Asur'un başlıca kentleridir.

<span class="mw-page-title-main">Gordion</span>

Gordion, Frigya'nın tarihî başkenti olan antik kent. Sakarya Nehri ile Porsuk Çayı'nın birleştiği noktanın yukarısında kurulu bulunan kent günümüzde Ankara'ya 94 kilometre uzaklıkta, Polatlı'nın 29 kilometre kuzeybatısında yer alan Yassıhüyük'te bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Ankara</span> Türkiyenin başkenti ve en kalabalık ikinci şehri

Ankara (/ˈaŋkaɾa/), Türkiye'nin başkenti ve Ankara ilinin merkezi olan şehirdir. Coğrafi olarak Türkiye'nin merkezine yakın bir konumda bulunur ve İç Anadolu Bölgesi'nde yer alır.

<span class="mw-page-title-main">İstanbul tarihi</span> İstanbul şehrinin tarihî geçmişi

İstanbul tarihi, günümüzde Türkiye toprakları üzerinde bulunan İstanbul şehrinin tarihini anlatır. İstanbul'un tarihi, ana hatlarıyla beş büyük döneme ayrılabilir: Tarih öncesi dönem, Roma İmparatorluğu dönemi, Bizans İmparatorluğu dönemi, Osmanlı İmparatorluğu dönemi ve Türkiye Cumhuriyeti dönemi.

<span class="mw-page-title-main">Nikomedia</span> Bitinya bölgesinde bir antik kent

Nikomedya Marmara Denizi'ne açılan İzmit Körfezi'nin ucunda Bitinya Kralı I. Nikomedes tarafından kuruldu.

<span class="mw-page-title-main">Frigler</span> Antik Hint-Avrupa halkı

Frigler, Antik Çağ'da Orta Anadolu'da yaşamış Hint-Avrupa kökenli bir halk. Hititlerin MÖ 1200 civarında yıkılmasından sonra muhtemelen Güneydoğu Avrupa'dan bölgeye gelmişlerdir. Herodot ve Strabon gibi antik yazarların verdikleri bilgiler, dilbilim bulguları ve Güneydoğu Avrupa halkları ile aralarındaki maddi kültür benzerlikleri nedeniyle Friglerin Avrupa kökenli oldukları düşünülmektedir. Makedonyalıların komşuları olan ve Avrupa'da oturdukları sırada Brigler adını taşıyan Frigler, Makedonya ve Trakya'dan Boğazlar yolu ile Anadolu'ya göç eden Trak boylarından biriydi.

<span class="mw-page-title-main">Toledo, İspanya</span> İspanyanın Toledo ilinde belediye

Toledo, İspanya'nın ortasında Kastilya-La Mancha bölgesinin merkezi şehir. Madrid'in 80 km güneyinde, üç yanı Tajo Nehriyle çevrili engebeli bir burnun üzerinde yer alır. 2005 nüfusu 75,578'dir. Şehrin Romalılar zamanındaki adı Toletum'dur. Milattan sonraki sekizinci asırdaki Müslüman Arap fethinden sonra şehrin adı Araplarca ve diğer Müslüman milletler tarafından Tuleytula olarak tanındı.

<span class="mw-page-title-main">Bizantion</span> Eski İstanbulun bulunduğu topraklarda kurulmuş olan antik Yunan kolonisi

Bizantion ya da Byzantium, İstanbul şehrinin kent olarak ilk atası ve Konstantinopolis'ten önceki adıdır. Antik Yunanistan'da bugünkü Topkapı Sarayı'nın bulunduğu bölgede, Boğaz'ın güneybatı girişinde, Haliç ve Marmara Denizi'nin arasında tarihi yarımadanın doğu ucunda kurulmuş bir şehirdir. Efsaneye göre Megara, Argos, Korint'ten gelen Helen kolonici Dorlar tarafından MÖ 667'de kurulmuş ve adını Kral Bizas veya Bizantas'tan almıştır.

Nova Roma, İstanbul şehrinin Roma İmparatorluğu'nun başkenti ilan edildiği dönemde imparator I. Konstantin tarafından konulmuş, fakat benimsenmemiş kısa süreli (330-337) Latince adıdır.

<span class="mw-page-title-main">Ankara tarihi</span>

Ankara'nın tarihi, Tunç Çağı Hatti uygarlığına kadar uzanmaktadır. Bunu milattan önce ikinci milenyumda Hitit uygarlığı dönemi, milattan önce onuncu yüzyıldaki Frigya uygarlığı dönemi ve sonrasında sırasıyla Lidyalılar, Farslar, Makedonlar, Galatyalılar, Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu, Selçuklu Hanedanı ve Osmanlı İmparatorluğu dönemleri takip etmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Hattuşa</span> Hititlerin Geç Tunç Çağı dönemindeki başkenti

Hattuşa ya da Hattuşaş, Hititler'in Geç Tunç Çağı dönemindeki başkentidir. Çorum il merkezinin 82 km güneybatısındaki Boğazkale ilçesinde bulunmaktadır.

Zincirli Höyük Gaziantep il merkezinin batısında, İslahiye ilçesinin 10 km. kuzeyinde yer alan bir höyüktür. Amanos Dağları'ndan doğu - batı yönünde geçit veren Beyhan Geçidi'ndeki ovada, küçük bir bataklığın batı kenarındadır. Geç Hitit Dönemi buluntuları ile tanınmıştır. Antik adı Aramice'de Sam'al olup Geç Hitit Dönemi'nin en önde gelen metropollerinden biri ve bir kraliyet merkezi olarak bilinmektedir. Günümüzden 3 bin yıl önce 40 hektarlık bir alana yayılmış bir kentti. Zincirli Höyük kazılarında ele geçen Asur Kralı Esarhaddon'a ait bir kitabe, kentin Sam'al olduğunu doğrulamaktadır. Hitit İmparatorluğu'nun MÖ 1.200'lerden sonra çöküşü ardından Güneydoğu Anadolu Bölgesi - Kuzey Suriye genel yayılımında, tarihçilerin Geç Hitit Devletleri, Kuzey Suriye Krallıkları ya da Suriye - Hitit Devletleri olarak adlandırdıkları devletler kurulmuştu. Bu devletlerin başkentlerinde, kentin merkezini oluşturan yönetsel ve dinsel yapılar bir yükseltide kurulmuş, ayrıca tahkim edilmiş bir kale içinde yer alınmıştır. Kentler, çift sur ile çevrilidir. Zincirli kenti de bu başkentlere bir örnek oluşturmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Kelenderis</span> Mersinde bir antik yerleşim

Kelenderis, günümüzde Mersin'e bağlı Aydıncık ilçesinde yer alan antik kent ilk kez 1987 yılında kazılmaya başlanmıştır.