İçeriğe atla

Bayburtlu Zihni

Bayburtlu Zihni
Doğum1795
Osmanlı İmparatorluğu
Ölüm1859 (63-64 yaşlarında)
Osmanlı İmparatorluğu
MesleklerŞair

Bayburtlu Zihni (1795 - 1859), hem Divan hem de halk şiiri türündeki yapıtlarıyla tanınmış bir şairdir. Asıl adı Mehmed Emin’dir. Zihni onun takma adıdır ve Bayburt’ta doğduğu için Bayburtlu Zihni olarak anılır.

Erzurum ve Trabzon medreselerinde okudu. Ardından İstanbul'a gitti ve çeşitli yerlerde kâtiplik yaptı. Divan şiiri türünde yazdığı şiirler ve kasidelerle tanındı. Daha sonra Bayburt'a döndü. 1828'de Ruslar kenti işgal edince buradan ayrıldı. İşgalden sonra yeniden Bayburt’a döndü. 1834'te hacca gitti, oradan Mısır'a uğradı. Daha sonra Erzurum'da, yeniden İstanbul’da bulundu. Anadolu'nun çeşitli yerlerinde memur olarak çalıştı. Bayburt'a dönerken Trabzon yakınlarındaki Olasa (bugün Bahçeyaka) köyünde öldü.

Bayburtlu Zihni şiirlerini, hem hece, hem de aruz ölçüsüyle yazdı. Aruzla yazdığı şiirler ölümünden sonra Divan-ı Zihni (1876) adıyla yayımlandı. Ama şair asıl ününü hece ölçüsüyle yazdığı koşma ve destanlara borçludur. 1828’de Bayburt'un Rus işgalinden gördüğü zararları dile getiren koşma biçimindeki ağıtıyla büyük ün kazandı. "Vardım ki yurdundan ayağ göçürmüş / Yavru gitmiş ıssız kalmış otağı" dizeleriyle başlayan bu koşma sonradan bestelenmiştir. Bayburtlu Zihni başından geçen serüvenleri, şiir, yergi ve destanlar biçiminde Sergüzeştname'de anlatmıştır.

Ayrıca bakınız

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

Beş Hececiler, I. Meşrutiyet'ten sonra hece vezniyle ve konuşulan halk diliyle, Millî Edebiyat akımının görüşleri doğrultusunda şiir yazan beş şairin Türk edebiyatındaki genel adıdır.

Türklerin Anadolu'ya geldikten sonra edebiyatları iki gruba ayrılmıştır. Arapça ve Farsçayı çok iyi bilen aydınların oluşturduğu "Yüksek Zümre Edebiyatı" ve İslam öncesinden gelen sözlü bir "Halk Edebiyatı". Anadolu'ya göç eden Türkler arasında aynı ayrım devam etti. Medrese eğitimi gören aydın kesim Arap ve Fars edebiyatlarının tesirini devam ettirirken, halk yine saz şairleri aracılığıyla halk edebiyatını devam ettirdi. Dolayısı ile Anadolu Türk Edebiyatı iki grupta incelenmektedir. Bu gruplardan biri halk edebiyatıdır.

Rubai, aruz ölçüsüyle yazılır. Birimi dörtlüktür. 4 dizelik (mısralık) bir Divan Edebiyatı nazım biçimidir.

Şair Eşref,, Türk şair ve kaymakam.

<span class="mw-page-title-main">Seyrânî</span> Taşlamalarıyla ünlü ozan

Âşık Seyrani, Türk halk ozanı.

<span class="mw-page-title-main">Koşma (edebiyat)</span>

Koşma, coşturucu duyguların dile getirildiği, İslamiyet öncesinde yazılan koşuk türünün bir devamı olan ladinî (dinî olmayan) Türk halk edebiyatı nazım biçimi. Koşmalar genellikle 11'li hece ölçüsü ile söylenir, en az 3 en çok 12 dörtlükten oluşur. Türk halk edebiyatının en çok kullanılan nazım şekli olan koşma, halk ozanları tarafından geliştirilmiş bir nazım şeklidir. Bu nazım biçimi Türk Dil Kurumu tarafından:

Hece ölçüsü, şiirin her dizesindeki hece sayısının eşit olmasına dayanan bir vezindir. Türkçenin millî ölçüsü olarak bilinir.

Aruz ölçüsü ya da aruz vezni, Arap edebiyatından doğarak İslamî edebiyatalara da yayılmış bir nazım sistemi; nazımda uzun veya kısa, kapalı ya da açık hecelerin belli bir düzene göre sıralanarak ahengin sağlandığı ölçüdür.

Tasavvuf, kelime anlamıyla "sufi olmak, sufiye yolunu izlemek" demektir. Tasavvuf ehline mutasavvıf ya da sufi denir. Tasavvuf edebiyatı ise tasavvufla uğraşan kişilerin ortaya koyduğu ürünleri kapsayan edebiyat türüdür. Halk edebiyatının "tasavvufi halk edebiyatı" türü 12. yüzyılda Ahmed Yesevi ile başladı. Konusu Allah'a ulaşmanın yolları, ahlak ve nefsin terbiyesidir. Anadolu’nun bu alandaki ilk ve en ünlü şairi Yunus Emre’dir.

Halk edebiyatının "tasavvufi halk edebiyatı" ya da "tekke edebiyatı" denilen türü 12. yüzyılda Ahmed Yesevi ile başladı. Ama Anadolu’nun bu alandaki ilk ve en büyük şairi Yunus Emre’dir. Anadolu’da 19'uncu yüzyıla değin çeşitli tarikatlarla gelişen bu edebiyat geleneğinin sürmesinde en önemli rolü Alevi-Bektaşi ve Melami-Hamzavi şairler oynadı.

Kemalettin Kâmi Kamu, Gurbet Şairi olarak da tanınan Türk şair ve siyasetçi.

<span class="mw-page-title-main">Faruk Nafiz Çamlıbel</span> Türk şair, siyasetçi, öğretmen (1898 - 1973)

Ahmet Faruk Çamlıbel, Türk şair, siyasetçi, öğretmendir.

Atabetü'l-Hakayık, Edip Ahmet Yükneki'nin 12. yüzyılda, Karahanlı beylerinden Muhammed Dâd Sipehsalar'a hediye ettiği, hadis ve Arapça beyitlere dayanarak yazdığı şiirlerle, ahlaklı insan olmanın yollarını, ahlak ilkelerini açıklamış, çeşitli ahlakî öğütlerde bulunmuş, İslamî düşünce ve görüşlere yol gösterici olmuş eserdir. Hakaniye lehçesi ile yazılmıştır. Eserin adı günümüzde "Hakikatlerin Eşiği" şeklinde aktarılabilir.

Erzurumlu Emrah, Türk halk şairi. Anadolu'da üzerinde geçici olarak Sivas ve Kastamonu'da uzun süre kaldığı, Dertli'yi koruyan Alişan Bey'e sığındığı, bir ara Sinop ve İstanbul'a gittiği söylenir. Medrese öğrenimi gördüğü için klasik şiire yönelmiş, Fuzûlî, Baki, Nedim gibi usta bildiklerini örnek almış, Nakşibendilik'in Halidi koluna bağlı olduğu için tasavvuf öğelerini şiirine katmış, koşmalarında Karacaoğlan'ı, kimi zaman da Aşık Ömer ve Gevheri'yi izlemiştir. Aşık geleneğine bağlı kaldığı koşmalarında ustaca bir söyleyişe ulaştığı, yerli zevki dile getirdiği görülür.

<span class="mw-page-title-main">Hasan İzzettin Dinamo</span> Türk yazar (1909-1989)

Hasan İzzettin Dinamo, Türk yazardır.

Karacaoğlan, şiirlerine 17. yüzyılda yazılmış mecmualardan beri rastlanan ünlü saz şairidir.

Türkiye'de genel olarak tüm alanlarda batılılaşma süreci, 1839 yılında ilân edilen Tanzimat Fermanı ile başlamıştır. 1838 - 1860 yılları arasında yetişmiş gençler 1860 yılında sonra Edebiyat alanında batılaşmayı sağlamışlardır. Bu dönem edebiyatına Tanzimat Edebiyatı denmektedir.

Gevherî, 17. yüzyılda yaşamış olduğu tahmin edilen bir Türk halk ozanıdır. 1998 yılında Prof. Dr. Şükrü Elçin tarafından yayımlanan Gevherî Divanı adlı eserde, ozanın cönklerde ve yazmalarda yer alan 945 şiiri bir araya getirilmiştir.

Leskofçalı Galip, 19. yüzyıl divan şairi.

Narmanlı Sümmani veya Aşık Sümmani, Türk aşık asıl adı Hüseyin. Samikale köyünden Hasan Ağa'nın oğludur. Çobanlık yapmıştır, koşmaları ve hayali sevgilisi Gülperi'yi bulmak için yaşadığı maceraları anlattığı Sümmani ile Gülperi hikâyesiyle ünlüdür. Kendi adıyla anılan türkü ağzının sahibidir. 11 yaşında gördüğü rüya ile aşk ateşine düşmüş, ömrü boyunca rüyasında gördüğü sevgilisi Gülperi'yi aramıştır. 11 Yaşında yine dönemin büyük şairlerinden olan Âşık Erbabi ile karşılaşmış kendisini ustası olarak kabul etmiş, ilk eğitimini Âşık Erbabi'den almıştır. Şiirlerinde daha çok aşk, sevgi, tasavvuf ve nasihat konularını işlemiş olan şair, genellikle şiirlerini hece ölçüsüyle yazmıştır. Aruz vezni ile yazdığı çokça şiiri mevcuttur. Ancak 11'lik hece ölçüsü ile yazdığı şiirleri hafızalarda daha çok yer etmiştir. Birçok halk şairi ile karşılaşmıştır. Ancak Aşık Şenlik ile yaptığı karşılaşmalar Erzurum ve Kars'ta dillere pelesenk olmuş dizelerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. 5 Şubat 1915 yılında vefat eden Sümmâni, Samikale köyündeki mütevazı türbesinde ebedi istirahatine devam etmektedir.