İçeriğe atla

Baskı

Baskı, en genel anlamda, bireylerin kişisel özgürlüklerini engelleyen, onları kendi iradeleri ve istekleri hilafına düşünmeye ve davranmaya itmeyi hedefleyen bir fiil ve suç unsurudur.

Baskı, fiziksel şiddet içerebilir ya da içermeyebilir, ancak her durumda kişinin rızası dışında ve iradesini kırmak üzere ya da kırarak bir şeyi yapmaya veya yapmamaya zorlanması, bu noktada gücün ya da erkin keyfi olarak uygulanması ve olası bedensel acıların ya da başka tür kayıpların tehdit olarak kullanılması durumu söz konusudur. Baskı, bu anlamda açık ya da gizli olarak şiddetin bir parçası ya da bir biçimidir denilebilir. Ancak itmek, vurmak, tekmelemek, yere yatırmak, sürüklemek, saçlarını yolmak, tehlikeli aletlerle vücuduna darbetmek, temel insani ihtiyaçlardan menetmek gibi fiziksel şiddet durumlarından farklı olarak, baskı uygulaması daha çok bir sonuca varmak amacıyla bireylere ruhsal ve zihinsel zor içerikli ya da doğrudan fiziksel şiddeti içermeyen ama bu şiddeti bir ihtimal ve tehdit olarak kullanan özel bir şiddet biçimidir.

Bu tür bir baskı uygulaması özellikle her tür ikili ilişkilerde, ailede, okullarda, sokaklarda, işyerlerinde ve devletin güvenlik ile ilgili birimlerinde gündeme gelmektedir. Baskı ve şiddet, belirli bir amaçla kişileri belirli şekillerde ve genellikle de kendi çıkarları ya da istekleri aleyhine hareket etmeye ikna etmek ya da iradesini kırmak üzere yapılan uygulamaların birbirini tamamlayan iki ayrı parçasıdır. Şiddet açık bir fiziki hal aldığında bedene yönelirken, örneğin fiziksel şiddetin bir tehdit olarak kullanılması durumunda baskı anlamına gelmektedir. Şiddetin fiziksel olmayan biçimleri daha çok baskı terimi altına girerler; böylelikle baskı uygulaması insan ruhunu ve bilincini örselemekte, iradesini kırmakta ya da zayıflatmakta ve kişinin kendisine rağmen davranmasına ya da kendisine davranılmasına razı olmasına sebep olmaktadır. Devletlerde ve toplumlarda, hiyerarşik düzenlemelerin ve güç ilişkilerinin söz konusu olduğu her tür durumlarda bu tür baskı uygulamalarının gündeme gelmesi söz konusu olmaktadır.

Türkçede birçok farklı anlamlara gelmekle birlikte, bir istismar biçimi olarak, temel hak ve özgürlükleri kısıtlayarak, kişileri zor altında bulundurma ve aleyhlerine zorlama durumu şeklinde tanımlanmakta, özgürlüğü engellemek ya da kısıtlamak olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Bir kişiyi zor kullanarak bir şey yapmaya ve yapmamaya zorlamak, iradesi hilafına hareket etmesine sebep olmak olarak tanımlanabilir. Bu anlamıyla baskı, zorlamak ile aynı anlamda ele alınmaktadır. Birine bir şey yaptırmak için zor kullanmak, kişiyi bir şey yapmaya zorlamak anlamında.

Devletlerin polis ve askeriye gibi kurumlarında şiddet ve baskı uygulaması sıklıkla gündeme gelen insan hak ihlallerinin başında yer alan uygulamalardandır. Her yıl dünyanın her yerinde, resmi ya da gayri resmi baskılara maruz kalan insanların yüzlerce vakası kayıt altına alınmaktadır.

Genelde aile olsun, okul, kışla ya da karakol olsun ya da her tür insan ilişkilenme biçimlerinde olsun, bir istismar biçimi olarak baskı uygulaması, otoriteye ve güce sahip konumda olanların kendilerine tabi olanlara ya da olduklarını düşündüklerine ya da olmalarını istediklerine bu amaçla uyguladıkları bir tür şiddet biçimi olarak gündeme gelmektedir. Bu uygulamanın gündeme gelmesinde ekonomik, siyasal, cinsel ya da kişisel bir talep söz konusudur. Kadınlar, çocuklar, yaşlılar, işçiler, siyasal muhalifler, farklı etnik kimlikler ya da cinsel kimlikler açık ve gizli olarak şiddete ve baskıya da maruz kalmaktadırlar.

Kişisel baskı, ekonomik baskı, askeri baskı, siyasal baskı, toplumsal baskı vb. türünde baskı biçimlerini gündelik yaşamlarımızda her gün duymaktayız. Özellikle bireylere ya da insan gruplarına uygulandığında gayri-insani bir uygulama olarak telakki edilmekte, bir istismar biçimi olarak kötü muamele kapsamında görülmektedir.

İlgili Araştırma Makaleleri

Transfobi, transgender veya transseksüel kişilere ya da direkt olarak transseksüelliğe karşı duyulan hoşnutsuzluğu ve olumsuz tutumu kapsamaktadır. Transfobi, toplumun cinsiyet normlarına uymayan insanlara karşı duyulan korkuyu, tiksintiyi, nefreti veya rahatsızlığı ve bunlara bağlı olarak şiddeti kapsayabilir. Genellikle homofobik görüşlerle birlikte ifade edilir ve bu nedenle sıklıkla homofobinin bir türü olarak kabul edilir. Transfobinin mağdurlarından olan çocuklar tacize, okulda zorbalığa ve/veya okul içinde şiddete, koruyucu aileleri tarafından şiddete maruz kalmaktadırlar. Yetişkin mağdurlarsa kamuoyunda alaya, tacize, sataşılmaya, şiddet ile tehdide, soyguna uğramaya ve yanlış tutuklamaya maruz kalmaktadır ve bu yüzden birçoğu toplumda güvensiz hissetmektedir. Bazıları; trans olduğu için kovulacağından veya muhafazakâr politikaların, onları korumak için yasalara karşı çıkan dindar grupların etraflarını kuşatmasının baskısından dolayı sağlık hizmetini reddediyor veya işyeri ayrımcılığıyla mücadele ediyor. Kurbanların yüksek bir oranının cinsel şiddete maruz kaldığı rapor edilmektedir.

Şiddet, bir kişi veya gruba yönelik; mağdurun bedensel bütünlüğüne, mallarına veya simgesel ve kültürel değerlerine zarar verecek şekildeki her türlü davranıştır.

Devlet, toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlıktır. Devlet siyasal bir birliktir. Bunun için her şeyden önce devleti kuran bireyler arasında kültürel bir birlik lazımdır. Ancak kültürel birlik devletin yaşaması için yeterli değildir. Tarihte görülen birçok iç savaş, kültürel birliğin devlet kurulmasında yeterli olmadığını göstermektedir. Amerikan İç Savaşı'nın anayasal düzenin kurulmasının ne kadar gerekli olduğunu ortaya koyması ve savaş kültürü yerine hukuk devlet ilişkisinin kavranması açısından önemi büyüktür.

İstismar, Türkçeye Arapçadan geçen ve sözlük anlamı olarak iyi niyeti kötüye kullanma, sömürme anlamına gelen bir sözcüktür.

Çocuk istismarı bir çocuğa bir yetişkin tarafından fiziksel ya da psikolojik olarak kötü davranılmasıdır. Ayrıca çocuklara kötü muamele, çocuk istismarı ve ihmali ile çoğu zaman aynı anlama gelir. Dünya Sağlık Örgütü çocuk istismarını şöyle tanımlar: "Çocuğun sağlığını, fiziksel ve psikososyal gelişimini olumsuz etkileyen, bir yetişkin, toplum ya da devlet tarafından bilerek ya da bilmeyerek uygulanan tüm davranışlar çocuğa kötü muameledir."

<span class="mw-page-title-main">Cinsel istismar</span>

Cinsel istismar, kişinin başkaları tarafından cinsel olarak kötüye kullanılması, suistimal edilmesi, istemediği halde başkalarının cinsel yönelimlerine hedef olması durumudur. Her cinsiyetten, her sosyal sınıftan ve meslek grubundan kişiler cinsel istismara uğrayabilmektedir ancak genel olarak kadınların ve çocukların cinsel istismara daha çok maruz kaldıkları söylenebilir.

<span class="mw-page-title-main">Aile içi şiddet</span> Bir aile üyesinin; diğer veya eski üyesine fiziksel ya da psikolojik olarak hükmetmesi, zarar vermesi

Aile içi şiddet, bir aile üyesinin; diğer üyesi veya eski üyesine karşı fiziksel ya da psikolojik olarak hükmetme ya da zarar vermesidir.

Yaşlı istismarı, güven beklenen bir ilişkide daha yaşlı kişiye zarar ve sıkıntı yaratan, tek ya da ardışık uygunsuz hareketlerdir.

İş yerinde şiddet, işçi veya işveren tarafından yol açılan, organizasyon ve çalışanlar için bir tehdit ögesine dönüşen, şiddet ve zorbalık içeren davranışların tümüdür.

<span class="mw-page-title-main">Egzorsizm</span>

Egzorsizm, görünmeyen bir varlığın etkisi altına girdiği sanılan kimseyi çeşitli yöntemlerle bu etkiden kurtarmaya çalışmak olarak tanımlanır.

<span class="mw-page-title-main">İnsan ticareti</span>

İnsan ticareti, en yaygın şekilde tacirler veya başkaları için cinsel kölelik, zorla çalıştırma ya da cinsel istismar için gerçekleştirilen ticarettir. Bu ticaret aynı zamanda zorla evlilik kapsamında kişilere eş sağlanması amacıyla, organların veya dokuların çıkarılması amacıyla, veya taşıyıcı annelik ya da yumurtaların çıkarılması da dahil olmak üzere bir ülkede/uluslararası alanda yapılabilir. İnsan ticareti baskı yoluyla mağdurun özgür olarak hareketini engellediğinden dolayı kişiye karşı işlenen bir suçtur ve kişilerin istismarı söz konusudur. İnsan ticareti suçunun gerçekleşmesi için mutlaka kişinin bir yerden, başka bir yere hareket ettirilmesine gerek yoktur.

<i>La dottrina del fascismo</i>

La dottrina del fascismo, Giovanni Gentile tarafından Benito Mussolini için yazılmış; faşizmin temel ilkeleri, öğretileri, faşist devlet yapısı ve faşizmin İtalyan toplumu için uygulanış biçiminin açıklandığı bir denemedir. İlk kez 1932 yılında Enciclopedia Italiana isimli ansiklopedide yayımlanmıştır.

Çoğunluğun tiranlığı ya da çoğunluk diktatörlüğü, demokrasi sistemlerinin tartışılması sırasında kullanılan ve kararların çoğunluğa göre alınmasını öngören çoğunluk kuralı doğrultusunda birey veya azınlık gruplara yönelik uygulanan baskıyı ifade eden bir kavramdır.

<span class="mw-page-title-main">Kadına yönelik şiddet</span> kadınlara yönelen cinsiyet temelli şiddet eylemleri

Kadına yönelik şiddet, kadınların cinsiyetleri nedeniyle maruz kaldıkları fiziksel, cinsel, psikolojik acı veya ıstırap veren ya da verebilecek olan her türlü eylem, uygulama ya da bu tür eylemlerle tehdit edilme, zorlanma veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakılmalarıdır.

Hareket fizikten spora, performans sanatlarından tıbba birçok alanda ve birçok yönden ele alınan kavramlardan birisi olarak, basit ve genel biçimde bir cismin belirli bir zamanda ve mekânda konum değiştirmesi şeklinde tanımlanır. Sıklıkla fen bilimleri alanındaki önemiyle ön plana çıkan hareket kavramı, özellikle 1990'ların başında sosyal bilimlerde beliren ve “mobility turn” olarak adlandırılan yaklaşımın sonucu olarak siyaset, coğrafya, sosyoloji, antropoloji ve kültürel çalışmalar gibi alanların da öncelikli tartışma konularından birisi haline gelmiştir. Bu sayede siyaset bilimi disiplininde çoğu kez toplumsal ya da siyasal kavramlarıyla birlikte gündeme gelen hareket, artık kendi içerisinde anlamı olan ve siyasete yönelik kurucu nitelikler barındıran bir kavram olarak incelenmeye başlamıştır.

Kurucu iktidar, hem siyasal ve hukuksal anlamda çeşitli boyutlara sahip olması hem de bu boyutların birbirleriyle olan ilişkisi bağlamında, yüklü bir mefhumdur. Kurucu iktidar mefhumuna dair yetkin bir kavrayış ortaya koyabilmek, bu noktada, kavramın çok boyutluluğuna dair bir farkındalığı gerektirir. Nitekim, kurucu iktidar, halk, demokrasi, anayasa, yaratım gibi kavramların oluşturduğu bir ilişkiselliği ifade eder. Örneğin, bu ilişkiselliğin bir boyutunu Antonio Negri, “kurucu iktidarı konuşmak, demokrasiyi konuşmaktır” şeklinde dile getirir. Benzer biçimde, kavramı tanımlamaya yönelik çabaların, söz konusu ilişkiselliğin farklı boyutlarını içerecek şekilde ortaya konulduğu gözlemlenmektedir.

Psikolojik şiddet, failin mağduru duygusal olarak sindirmek ve aşağılamak, ona yaptırım uygulamak veya cezalandırmak için toplumdan soyutlamak üzere baskı uyguladığı bir saldırganlık ve istismar biçimidir.

Ekonomik şiddet, toplumsal ve ekonomik yapıda dezavantajlı olan bireylerin ekonomik bağımsızlıkları ve bunun oluşum sürecindeki menfi etki ve engelleri tanımlar. Özellikle feminist teori ile ilişkilendirilmektedir. Örneğin, kadınların ekonomik bağımsızlığını elde edememesi üzerindeki menfi etkiler ve bunun kadınlara karşı bir kontrol, tehdit ve yaptırım olarak tezahür etmesi bu şiddet türünün bir örneğidir. Ekonomik şiddetin kapsamı kadınların bağımlı hâlde olmasındaki etkiler dışında kadın istihdamına izin verilmemesi, istenilmeyen bir işte zorla çalıştırılması, iş hayatındaki ileri pozisyonların kısıtlanması, eşit işe eşit ücret verilmemesi ve kadının daha az kazanması, müsadere vb. gibi birçok örnekle genişletilmektedir. Bu eksende kısıtlanan kadın özgürlüğü ile fakirleşme, fiziksel şiddetin daha fazla görünür olması ve psikolojik sorunlar ortaya çıkmakta ve cinsel istismar, kadın ticareti, HIV ve morbidite oranı artmaktadır. Bu kapsamda kadın istihdamın ve istihdam sürecindeki sorunların giderilmesi, kadına yönelik şiddete karşı çalışmaların yapılması ve mağdurlar için destek servislerinin kurulması önerilmektedir.

Flört şiddeti, flört ilişkisinde eşlerden birinden diğerine beraberlikleri sırasında veya beraberlikleri bittikten sonra yönelen duygusal, fiziksel ve cinsel saldırganlık eylemleri.

Evliliğe zorlama, bir evliliğin taraflarından en az birisinin baskı, tehdit, şiddet sonucu karşı çıkma olanağı olmaksızın evlenmeye veya bir evliliği sürdürmeye zorlanmasıdır.