İçeriğe atla

Barbarizm

Barbarizm, (Helence: βαρβαρισμός, Latince: Barbarismus) dildeki standart dışı kelimelerin, ifadelerin ve telaffuzların bütünü için kullanılan, Helence kökenli bir sözcüktür.[1] Bir diğer dil yanlışı olan soloecismus ile ayrıldığı nokta, bazbarizm morfoloji ile ilgili yanlışlar için kullanılırken, soloecismus'un söz dizmsel yanlışlar için kullanılmasıdır.[2] Terim genel olarak yazı dili için kullanılmaktadır. Öte yandan modern dilbilimde kabul edilen anlamı dışında bu terim, tanımlayıcı bilim alanındaki bilim adamları tarafından seyrek de olsa kullanılmaktadır.

Kökeni

Barbarizm terimi ilkin Helenler tarafından dillerine giren yabancı unsurlar için kullanılmıştır. ("Barbarismos" kelimesi "barbaros" kelimesiyle bağlantılıdır; Helenler tarafından kullanılan bir doğa taklidi olan "bar-bar-bar"dan gelir, ki bu da "zırvalamak" anlamını taşımaktadır. - hem barbarın hem barbarizmin olumsuz eğilimi buradan doğar.)[3] Bunun gibi, diğer dillerdeki Anglisizm, İngilizce'deki Gallisizm [Örneğin to be present at (hazır bulunmak) fiili yerine to assist fiilini kullanmak, krş. Fransızca assister] Cermenizm, Hispanizm vb., barbarizmin örnekleri olarak sunulabilir.

Latincede

Latin dilinde barbarismus tartışmaları özellikle ünlü eğitimci Quintilianus'un Institutio Oratoria adlı eserinde belirgindir. Quintilianus, barbarismus - soloecismus konuları üzerinde ayrıntılı biçimde durmuş ve bunları tasnif etmiş, bu dil yanlışlarını kendi başlıkları altında açıklamıştır. Quintilianus'tan önce Romalı satir yazarı Gaius Lucilius günümüze fragmanlar halinde kalmış olan eserinde "yüz çeşit soloecismus ve bunların örnekleri"nden bahsetmiştir.[4] Yine Rhetorica ad Herennium adlı eserde de bu konu üzerinde durulmuştu.[5] Öte yandan yine Romalı yazar Aulus Gellius'tan menkul, Octavianus Augustus döneminden önce barbarismus kelimesi kullanılmamıştır.[6] Publius Nigidius, Commentarii Grammatici adlı eserinde barbarismus yerine "rusticus sermo" (taşra ağzı) tabirini kullanmış, böyle konuşmayı da "rustice loqui" (taşralı gibi konuşmak) olarak nitelemiştir.[7]

Quintilianus'ta Barbarismus Tartışması ve Tasnif

Quintilianus, Institusio Oratoria eserinde öncelikle biçemin üç özelliğinden bahseder:

a) Yanlışsız olması

b) Sade olması

c) Zarafet taşıması

Barbarismus da ilk şıkla ilgili bir dil yanlışıdır. Tek tek kelimelerde görülür. Soloecismus ise söz dizimsel bir yanlıştır. Quintilianus Barbarismus'u mahiyetine göre tasnif eder:

-Yabancı kelime kullanmak

Quintilianus'a göre yabancı kelime kullanmak en başa bir üslup hatasıdır. Buna örnek olarak M. Tullius Cicero'nun sırf alay için kullandığı ve Sardinya dilinden aldığı mastruca kelimesini verir ve bunun bir üslup düşüklüğü olduğunu öne sürer

-Kelime seçiminde kaba ve zarafet yoksunu olmak

Bu bir üslup hatasından ziyade hatibin mizacından kaynaklıdır ve bir düşüklüktür.

-Harf ya da hece ilavesi ve çıkarımı yapmak, bir kelime yerine başkasını kullanmak

Örneğin pergula (açık portik) yerine precula kullanmak. Öte yandan bu tür kullanımlar Latin şiiri bağlamında mazur görülebilmektedir zira şairin vezne uymak gibi bir zorunluluğu vardır.

-Deponens fiil1 Nisan 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. kullanımında, isimlerde sayı ve cins çekimlerinde kusurlar

-Telaffuz ve heceleme kusurları

Bu sınıf da kendi içinde dört bölüme ayrılmıştır:

a) Diftongların ayrışması

örn. E-u-ro-pa-i / A-si-a-i

b) İki hecenin tek heceymişçesine okunması

örn. Pha-ëton / Phae-ton

Bu duruma Helenler synaeresis, Latinlerse complexio der.

c) Uzun hecenin kısa, kısa hecenin uzun okunması
d) Yunanca bağlamında nefes işaretinin, Latincede ise "h" sesinin ilavesi ya da kaldırılması

Quintilianus bu ayrımı yapsa da özellikle Latincedeki "h" sesi bağlamında bunun bir yanlış olup olmadığı meçhuldür. Çünkü "h"nin bir harf mi yoksa aynı zamanda bir nefes işareti mi olduğu şüphelidir. Filolojik bulgulara göre eski dönemde "h" harfi kelime başlarında çok kullanılmazdı: örn. (H)aedus / Aedus; (H)ircus / Ircus. Konsonantların yanında ise hiç yoktu: örn. Gracc(h)us / Graccus; Triump(h)us / Triumpus. İlerleyen dönemde ise olur olmaz her yere konmuştur: örn. Corona / C(h)orona; Centuria / C(h)enturia.[8]

Rus dilinde

18. ve 19. yy.'larda soylu sınıfın kullandığı Rusça, Fransız dili tarafından ciddi şekilde "barbarlaştırıldı."[9][10] Bu dönemde Fransızca konuşmak yalnızca moda haline gelmemiş, öte yandan üst düzey eğitim almış birini diğerlerinden ayırmaya da yarar olmuştu. Bunun belirgin bir örneği Leo Tolstoy'un Savaş ve Barış adlı eserinde görülebilir. Yüksek sosyetenin kaymak tabakası kendileri için Fransız bir gouvernante (Türkçe: Mürebbiye) tutabilirken, taşralı üst sınıfın bu imkânı pek yoktur. Buna rağmen taşralının da kendi eğitimini gösterme çabası, Griboyedov'un Akıldan Bela adlı eserinde "Fransızca ve Nijniy Novgorod dillerinin karışımı" diye nitelediği sonucu üretti (Rus. смешенье языков: французского с нижегородским). Franko-Nijniy Novgorodca, edebiyatta ve tiyatroda bir komedi unsuru olarak sıklıkla kullanılmıştır.

Notlar ve Kaynakça

  1. ^ Bilgi notu: Barbarizm ile barbarlık, iki farklı terimdir.
  2. ^ "Livy's Patavinitas," Kurt Latte, Classical Philology, Vol. 35, No. 1 (Jan., 1940), s.s. 56–60
  3. ^ See Barbarism (etymology) The American Heritage Dictionary of the English Language: Fourth Edition. 2000.
  4. ^ Lucilius IX, Fr.307
  5. ^ Rhet. Her. IV.12, 17
  6. ^ Gell. Noc. Att. XIII.6,14
  7. ^ Gell. Noc. Att. V.20
  8. ^ PEREK, F. Zeki, Eski Çağda Dilbilgisi Araştırmaları (Gramerin Doğuşu), İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 1961, s.s. 106 - 111
  9. ^ Lev Uspensky, A Word about Words 10 Haziran 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Ch. 8 (Russian)
  10. ^ Карский Е. Ф., О так называемых барбаризмах в русском языке (краткий отчёт Виленской 2 гимназии), Вильна, 1886:

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Edebiyat</span> sözlü ya da yazılı anlatıma dayanan sanat

Edebiyat, yazın veya literatür, dil aracılığıyla; duygu, düşünce, hayal, olay, durum veya herhangi bir olgunun edebî bir tarzda ve etkili bir şekilde yazılı veya sözlü anlatımını gerçekleştiren; malzemesi söz ve ses; muhatabı insan olan bir sanat dalıdır. Edebî yazılar yazan sanatçılara edebiyatçı denir. Daha kısıtlayıcı bir tanımla, edebiyatın; bir sanat formu olarak oluşturulan yazılar olduğu düşünülmüştür. Bunun nedeni, günlük kullanımdan farklı olarak edebiyatın, dil ürünü olmasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Roman</span> bir kişi ya da bir grup insanın başından geçenleri, onların iç ve dış yaşantılarını belli bir kronolojik, mantıksal, duygusal ya da sanatsal ilişkiyi gözeterek öyküleyen uzun kurgusal anlatı

Roman, genellikle düzyazı biçiminde yazılan, kurgusal, görece uzun, insanın (ya da insan özellikleri atfedilen varlıkların) deneyimlerini bir olay örgüsü içinde aktaran ve genellikle kitap halinde basılan bir edebî tür. Uluslararası ve akademik platformlarda beşinci sanat olarak kabul gören edebiyatın bir alt türüdür.

<span class="mw-page-title-main">Türk alfabesi</span> Türkçenin yazımında kullanılan alfabe

Türk alfabesi, Türkçenin yazımında kullanılan Latin alfabesi temelli alfabedir. 1 Kasım 1928 tarihli ve 1353 sayılı yasayla tespit ve kabul edilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Türkçe</span> Türk halkının Oğuz Türkçesi dili

Türkçe ya da Türk dili, Güneydoğu Avrupa ve Batı Asya'da konuşulan, Türk dilleri dil ailesine ait sondan eklemeli bir dildir. Türk dilleri ailesinin Oğuz dilleri grubundan bir Batı Oğuz dili olan Osmanlı Türkçesinin devamını oluşturur. Dil, başta Türkiye olmak üzere Balkanlar, Ege Adaları, Kıbrıs ve Orta Doğu'yu kapsayan eski Osmanlı İmparatorluğu coğrafyasında konuşulur. Ethnologue'a göre Türkçe, yaklaşık 90 milyon konuşanı ile dünyada en çok konuşulan 18. dildir. Türkçe, Türkiye, Kuzey Kıbrıs ve Kıbrıs Cumhuriyeti'nde ulusal resmî dil statüsüne sahiptir.

<span class="mw-page-title-main">Barok</span>

Barok, Avrupa'da yaygınlaşan sanatta bir anlatım biçimidir. Barok kelimesi, Portekizce düzensiz inci anlamına gelen barroco sözcüğünden türemiştir. Barok sözcüğü, birbirinden ayrı iki şeyi tanımlar; sanat tarihinde, Rönesans ile klasikçilik arasında kalan bir dönemi ve bütün çağlarda verilmiş bazı eserlerin tarzını, başlangıcı ve bitişi için kesin bir tarih verilememekle birlikte 14. ve 18. yüzyıllar arasında oluşup şeklini almış bir dönemdir. Mimarlık, müzik, resim ve heykelin etkileyici temalar altında birleştirilmesi amacını güder. Abartılı hareket duygusu ve net gözüken detayları ile dönemin müzik ve edebiyatında da kendini gösterir. Yoğun bir etki bırakan bu anlatım biçimi, kendi alanında fazla eser verildiğinden dolayı bir dönem adı olarak anılmaya başlanmıştır. 1699'da İtalya'da kilise etkisinde doğmuş ve tüm Avrupa'ya yayılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Fince</span> Sondan eklemeli Finlandiyanın resmi dili

Fince (

Lehçe ya da diyalekt, bir dilin belli bir coğrafî bölgedeki insanlar tarafından konuşulan çeşididir. Lehçe sözcüğü Türkçeye Arapçadan geçmiştir. Lehçe anlamında bazı sözlüklerde diyelek ve ağgan sözcükleri de bulunmaktadır.

Türk edebiyatında roman, 19. yüzyılda ortaya çıkan bir yazım türüdür. Roman, Tanzimat'la başlayan batılılaşma sürecinin bir parçası olarak Türk edebiyatına girmiş olup, Fransız edebiyatından eserler başta olmak üzere ilk Türkçe örnekleri çeviri eserlerde gözlemlenmiştir. Şemseddin Sâmi’nin Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı eseri sıklıkla "ilk Türkçe roman" olarak adlandırılsa da daha önce yazılmış başka romanlar da mevcuttur. Fransız romantizm akımından etkilenmiş ve ağırlıklı olarak aşk ve "yanlış batılılaşma" konularını ele almış ilk Osmanlı romanları genellikle oldukça zayıf olup, karakterler yüzeysel işlenmiş ve karikatüre benzeyen tipler ortaya çıkarmıştır. Servet-i Fünûn edebiyatı döneminde romanlar gelişmeye başlamıştır.

Mevlîd, İslâm edebiyatında Muhammed'in doğum gününde yapılan kutlama merasimlerine, bu merasimlerde okunmak üzere yazılan ve bestelenen manzum şeklindeki edebî metinlere verilen isim. Mevlîd, bunun yanında İslâm edebiyatında müstakil bir edebî türdür.

Güneş Dil Teorisi, Türkçenin dünya tarihindeki ilk dillerden biri olduğunu savunan sözdebilimsel ve sözdedilbilimsel bir teoridir. Teori, 1930'lu yıllarda Mustafa Kemal Atatürk tarafından desteklendi ve bizzat geliştirildi, ancak dilbilimciler tarafından kabul görmedi ve kısa sürede önemini yitirdi. Terimin kökeni, "dili Güneşe saygı göstermek için yarattığı varsayılan Güneş'e tapan Orta Asyalılardı".

Retorik ya da eski ismiyle Belagat, etkileyici ve ikna edici konuşma sanatıdır. Sözcük güncel kullanımda "etkileyici ve ikna edici olmakla beraber içtenlikten veya anlamlı içerikten yoksun lisan" anlamında da kullanılır. Kavram Yunanca rhētorikos (ῥητορικός) "hitabet" kavramından türemiştir. Antik Yunanistan'da MÖ 5. yüzyılda Sokrates çevresindekiler tarafından kullanılmış olan bu kelime, ilk kez Platon’un Gorgias adlı eserinde geçmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Ayırıcı im</span>

Ayırıcı im, fonetik işaret veya diyakritik; telaffuz, ton ve diğer ayırıcı unsurları belirtmek için gliflere eklenen imdir. Örneğin Latin harflerine geçiş döneminde Türkçedeki ötümsüz artdişyuvasıl sürtünmeli ünsüz sesini karşılamak için yeni arayışlara gidilmiş ve mevcut S harfine sedil eklenerek Ş harfi elde edilmiştir. O > Ö veya A > Â ya da Y > Ý gibi harflerde ayırıcı imlere örnekler görülebilir.

Sözdizim, söz dizimi ya da Fransızcadan ödünçleme biçimiyle sentaks, doğal dillerdeki cümle kurma ilke ve kurallarını inceleyen ve bu dildeki cümlelerin esnekliğini inceleyen dilbilim dalıdır.
Eski Yunanca "birlikte düzenleme, dizme" anlamına gelen sentaks terimi dilbilimde, doğal dillerde nasıl cümle oluşturulacağına dair bir kurallar ve prensipler çalışmasıdır. Bir bilim dalına ait olmasına ek olarak “Modern İrlandacanın Sözdizimi"nde olduğu gibi, sözdizim terimi herhangi bireysel bir dilin cümle yapısına hâkim olan kurallara ve prensiplere de doğrudan ilgili olarak da kullanılır. Sözdizim, dilin yatay, yani satır şeklinde dizilen bir sistem olduğunu gösterir. Bu diziliş, sesten, morfemlere, morfemlerden daha büyük öbeklere dilin her seviyesinde mevcuttur. Sözdizimin yalnız cümle seviyesini gösteren bir terim olarak kullanılması doğru ama eksik bir kullanımdır.

<span class="mw-page-title-main">Millet (Osmanlı İmparatorluğu)</span>

Millet, Osmanlı Türkçesinde dini grupları belirtmek için kullanılan terimdir. 19. yüzyılda Tanzimat reformlarıyla, hakim sınıf olan Sünniler dışındaki, kanunen korunan dini azınlıkları ifade etmek için kullanılmaya başlanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nda tüm Sünni gruplar bir millet kabul edilirken, azınlıklar yani gayrimüslimler sadece dine veya mezhebe göre değil aynı zamanda etnik gruplarına göre de ayrı milletler oluştururlardı. Örneğin Ermeniler tek bir millet olmayıp Ermeni Katolik ve Ermeni Protestan milletlerine ayrılırlardı. Millet kelimesi Arapça bir kelime olan mille (ملة)'den gelmektedir. Millet kelimesi günümüzde, Osmanlı'da kullanılandan farklı olarak, dinsel bir anlam değil dilsel bir anlam ifade etmektedir.

Eski Anadolu Türkçesi veya Eski Türkiye Türkçesi, 13. yüzyılın başlarında oluşup sonrasında Anadolu ve Rumeli'de kullanılan Oğuz Türkçesi temelindeki ölü dildir. Batı Türkçesinin ilk dönemini teşkil eden Eski Anadolu Türkçesine Batı Türkçesinin bir oluş, bir kuruluş devresi olarak bakılmaktadır. Batı Türkçesini Eski Türkçeye bağlayan birçok bağlar bu devrede henüz kendisini iyice hissettirmektedir. Bu devreden sonraki Türkçede görülen birçok yeni şekiller bu devrede henüz Eski Türkçedeki eski şekillerinin izlerini taşımaktadırlar.

Halk Latincesi, Latin dilinin halk lehçelerinin ve sosyolektlerini kapsayan bir genel terimdir. Bu farklı lehçeler Orta Çağların başlarında birbirlerinden farklılaşarak 9. yüzyılda Latin dillerine dönüştüler.

<span class="mw-page-title-main">Ondalık işareti</span> bir tam sayı ile sayının kesirli kısmı arasındaki sınırı belirleyen işaret

Ondalık işareti ondalık sayı sisteminde bir tam sayı ile bir sayının kesirli kısmı arasındaki sınırı belirleyen işarettir. Türkiye'de ondalık işareti olarak virgül kullanılır.

Uzun ve kısa ölçekler, birkaç farklı büyük sayı adlandırma sistemleriden ikisidir. Dünyada 10'un katları olan tam sayılarda kullanılırlar. Kıta Avrupası, Hindistan, Eski Britanya gibi birçok ülke uzun ölçekleri kullanırken, Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık gibi çoğu İngilizce konuşan ülkeler ile Türkiye kısa ölçeği kullanıyor. Tüm bu ülkelerde, sayı adları kendi yerel dillerine çevrildi. Fakat etimolojiden dolayı adlar benzerdir. Özellikle Orta Asya'daki bazı diller, ne uzun ölçeği ne de kısa ölçeği kullanır. Onların kendi adlandırma sistemleri vardır.

Uzun ölçek (Fransızca échelle longue, İngilizce long scale) ifadesi, her yeni terimi milyondan (1.000.000) daha büyük olan büyük sayı adlarının bir sistemini belirtir. Bir milyon milyon, bilyon anlamına gelir ve (1012)'ye eşittir. Trilyon, bir milyon bilyondur, o da (1018)'e eşittir.
Kısa ölçek (Fransızca échelle courte, İngilizce short scale) ifadesi de, her yeni terimi milyondan (1.000.000) daha büyük olan sayı adlarının bir sistemini belirtir. Bin milyon, milyar

Light novel, Japonya'da ortaya çıkmış bir roman tipidir. İngilizce “light ve “novel” kelimelerinin birleşiminden oluşmuş Japon yapımı İngilizce (wasei-eigo) bir terimdir. Genellikle “Ranobe", “Rainobe" olarak kısaltılır. Ender olarak keibungaku, keishōsetsu olarak da geçer.

Alman alfabesi, Almancanın yazımında kullanılan alfabedir. Almanya, Avusturya, İsviçre, Lihtenştayn ve Lüksemburg'da, ayrıca Almanca konuşanların azınlıkta olduğu Belçika ülkesinde ve Danimarka, İtalya ve Polonya'nın çeşitli bölgelerinde bu alfabe kullanılır.