Balım Sultan
Makale serilerinden |
Balım Sultan (1457; Dimetoka - 1517), Alevî-Bektaşiliği sağlam bir sistemle hem Türkmen hem de Alevî (Seyyid ve Şerif) ve ocaklarıyla kurumlaştırmasıyla bilinen Horasan kökenli Seyyid Alevî-Bektâşî bir Türkmen ve Tasavvuf âlimi olup, Alevî Pîri ve Horasanlı Türkmen Şeyhi Hacı Bektâş Velî'den sonraki ikinci Pîri'dir. Anadoluya Türk-İslam'ı yaymaya görevlendirilen Hacı Bektâş Velî ile birlikte kendisiyle Anadoluya gelen 90.000 Alevî Türkmen Horasan Erenlerin soyuna mensup olup, önemli bir kişiliği vardır. Alevî-Bektâşî Türkmenlerinin günümüz Türkiye'de en çok yoğun olarak Çorum, Tokat, Amasya, Nevşehir (Hacıbektaş) ve Türkiye'nin birçok yöreleri ve illerindeki gibi, Türkmen aşireti ve Balım Sultan'ın Alevî ocaklarından sorumlu olduğu gibi, Alevî-Bektâşî Müslümanların, Hacı Bektaş Velî'den sonra ikinci Pîr (Pîr-i Sânî), yani Şia-î Batınîyye (Tasavvufî) âlimi bir Rehber, Pîr, Mürşid ve Önder olarak kabul edilir.
Kişiliği
Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli'nin mânevî kızı Fatma Nuriye Hatun (Kadıncık Ana - Kutlu Melek)'un torunu Mürsel Baba'nın oğludur. Geniş bir kitleye göre de Bektaşîliğin önemli bir unsurudur. “İkinci pir-î (pir-î sânî)”, kurucusu ve kurumlaştırıcısı olarak görülür. Kurucusu değildir ancak “ikinci piri” olduğu, kurumlaştırdığı, yolu yasal bir kurum durumuna getirdiği, Bektaşîliğin var olan yapısına yeni bir biçim kazandırdığı, erkanını geliştirerek yeniden düzenlediği kesindir. Bektaşilik onunla birlikte devlet tarafından tanınır ve geniş kitlelere mâl olur. 1501'de dönemin padişahı kendisi de Bektaşîliği benimsediği iddia edilen II. Bayezid tarafından Kırşehir’deki Hacı Bektaş Dergâhı’nın başına atanır. Nesepleri; Türk/Türkmen-Kızılbaş-Alevî-Bektaşi’yi Safevî Türkmenleri'nden gelmektedir. Bu durum Bektaşîlik'le devletin ilişkilerini arttırır. Bundan sonra, devlet içerisindeki birçok yönetici bürokrat ve ulemadan insanlar doğrudan Bektaşilik Tarikatı’nın üyeleri olurlar.
Bektaşîlik Tarikâtı
Balım Sultan, Hacı Bektaş-ı Veli’den sonraki “mihenk taşı”dır. Bektaşiliğin toplumsal ve insancıl yönlerini, barışseverliğini ve yardımseverliğini ön plana çıkaran bir gönül eridir. Yüzyıllardan beri gelen Alevî-Bektaşiliğe ait kuralları derlemiş ve dergahta bir düzen içerisinde yaşama geçirilmesini sağlamıştır. Sözel olan Bektaşi geleneğinde düzenlemeler yaparak, yazılı metin haline getirmiştir. Yapısal olarak Bektaşîliği “kurallara bağlamış”tır. Balım Sultan'la Bektaşîlik erkannamesi son biçimini almıştır. Böylece geniş bir coğrafik alana yayılan Bektaşîlik uygulamasında “bir örneklilik” sağlanmış olur.
Balım Sultan 16. yy. yılda Bektaşîliği, Haydarîliğin bir kolu ve türevi olmaktan kurtarmış ve onu Haydarîlik etkilerinden arındırmıştır. Osmanlı Devleti’nin de desteğini alarak Hacı Bektaş-ı Veli’nin adına yeniden yapılandırmıştır. Artık bu yüzyıldan sonra Bektaşîlik bağımsız bir tarikattır. Diğer Bâtınî-Alevî eğilimli tarikâtları içerisinde eritip özümleyecek güçtedir.
Balım Sultan yola, tarikâtın pratiğine sürekli bir biçim ve içerik kazandıracak yeni etkiler getirmiştir. Geliştirilen erkana göre yola girenlerle sıkı ilişki içerisinde örgütlenmiş bir Bektaşi toplumu ortaya çıkarmayı amaçlamıştır. Tarikata bir disiplin getirmiştir. Kent içi ve kenti çevreleyen tekkelerde daha yetkinleştirilmiş “bir ritüel ve örgütlenme” başlatmıştır. Giderek düzenlenmiş sistemin dışında kalan köy gruplarından farklılaşan, bir biçime ulaşmış Bektaşîlik Tarikâtı yaratmıştır. Bu örgütünü kendisi tarafından kurulan sistemin “ruhani ve örgütsel” başı olan Dedeler'le yaymayı ve yaşatmayı amaçlamıştır. Çelebiler kentsel yörelerde tutunurken, Anadolu ve köylük yörelerde Balım Sultan Ekolü benimsenir. Balım Sultan, soydan Alevi olmayanlara kapı açarak Bektaşi olabilmelerinin yolunu açarak, Alevî-Bektaşîlik alanında önemli bir reform yapar. Dedebabalık’la yönetilen Bektaşîliğin bu kolu yeniçeri ocaklarının kapatılmasıyla büyük bir güç kaybetmiştir. Ancak 1800'lerin sonu ve 1900'lerin başında tekrar hareketlenmiş İstanbul ve Rumelideki birçok Ocak yeniden uyandırılmış ve Osmanlı Eliti içinde etkin olmuştur. Cumhuriyet döneminde Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasıyla birlikte tekrar zayıflamıştır. Günümüzde başta Rumeli ve Balkanlar olmak üzere birkaç milyon kişilik muhibbi bulunan önemli bir topluluktur.
Getirdiği yenilikler
Balım Sultan'ın getirdiği yeni usullerin en önemlileri Dedebabalık, evlenmemiş(“mücerret”) babalık kurumu ve “mengüç”tür. Ayrıca İbahilik, teslis (üçleme), tenasüh ve hülul anlayışları da Balım Sultan'la birlikte Alevî-Bektaşîliğe girmiştir.
Balım Sultan’a kadar Bektaşilik, genellikle kırsal kesimlerde ve köylük yörelerde tutunmuş, Alevi- Türkmen içerisinde benimsenme olanağı bulmuştur. Özellikle Aleviliğin bir türevi ve Aleviliği yeniden biçimleyen, derneştiren, onları eğiterek disipline eden bir eğilim olarak kendini ortaya korken, Balım Sultan’la kentsel kesimlere ve Osmanlı aydınları arasına da girmiştir. Böylece Bektaşilik tarihinde yeni bir dönem başlar ve Bektaşiler; “Köy Bektaşisi” ve “Kent Bektaşisi” olarak farklılaşırlar. Kent Bektaşiliğine “Nazenin Tarikatı” veya “Babagan Kolu (Babalar Kolu)” da denir.