İçeriğe atla

Bahai öğretileri

Bahai öğretileri önemli sayıda teolojik, etik, toplumsal ve ruhani fikirleri temsil eder ki bunlar, Bahai Dini'nin kurucusu Bahaullah tarafından tesis edilmiş ve Bahai toplumunun birbirini izleyen liderleri Abdülbaha ve Şevki Efendi tarafından açıklığa kavuşturulmuştur. Öğretiler çeşitli Bahai yazılarında yazılmıştır.[1] Zerdüştlük, Hinduizm, Yahudilik, Budizm, Hıristiyanlık ve İslam gibi geçmiş bazı dinlerin sahih öğretileriyle birleşen Bahai öğretileri, Bahailerce Allah tarafından vahyedilmiş olarak kabul edilmektedir.[1]

Bahai öğretileri Tanrı, Onun peygamberleri/elçileri ve insanlık hakkında teolojik ifadelerin yanı sıra etik ve toplumsal öğretiler de içermektedir ki bunların arasında cinsiyet, ırk, ulus, renk veya sosyal sınıf ne olursa olsun tüm insanların eşitliği, bilim ile dinin uyumu, cinsiyet eşitliği, zorunlu eğitim ve zenginlik ve yoksulluğun ortadan kaldırılması gibi prensipler vardır.[1][2]

Özet

Bahai öğretilerindeki en belirgin ve ayırt edici prensipler sevgi ve birliktir ki bunlar Altın kural ve birçok sosyal ilke tarafından örneklenirler.

1921-1957 yılları arasında dinin atanmış başı olan Şevki Efendi, Bahaullah'ın öğretilerinin ayırt edici prensipleri olarak gördüğü aşağıdaki özeti yazmış ve bunların Kitab-ı Akdes'in kanunları ve hükümleriyle birlikte Bahai Dini'nin temel taşını oluşturduğunu söylemiştir:

...İlâhî düzenin temel unsurları arasında, bağnazlık ve geleneklerinden arınmış ve bağımsız bir şekilde hakikatin araştırılması; Emrin ana prensibi ve temel doktrini olarak tüm insan ırkının bir olduğu; bütün dinlerin esasta birliği; din, ırk, sınıf ve millet taasusubunun kınanması;din ile bilim arasında uyum ve ahenk bulunması; insan ırkı kuşunun yükselmesini sağlayan iki kanat olan erkek ve kadının eşitliği; zorunlu eğitimin getirilmesi; bir milletlerarası yardımcı dilin kabulü; aşırı zenginlik ve yoksulluğun kaldırılması; milletler arasındaki anlaşmazlıklarda hakemlik yapacak bir dünya mahkemesinin kurulması; hizmet ruhu ile yapılan çalışmanın ibadet derecesine yükseltilmesi; insan toplumunun hakim prensibi olarak adaletin ve bütün milletleri ve kavimleri koruyacak bir siper olarak dinin yüceltilmesi; insanlığın en büyük hedefi olarak devamlı ve evrensel barışın korunması [prensipleri vardır].[3]

Birlik

Birlik, Bahai Dini'nin esas inançlarından biri olarak dinin öğretilerinin merkezinde yer alır. Temel olarak üç tür birlikten bahsedilebilir; bunlar Allah'ın birliği, dinin birliği ve insanlığın birliğidir. Bunlar, Allah'ın tek, dinin tek ve insanlığın tek olduğu şeklinde de anılırlar. Bahai yazıları, mesajını bir dizi ilahi elçi veya eğitmen aracılığıyla nazil eden tek, her şeye gücü yeten bir Tanrı olduğunu belirtir. Bahailer tüm dinleri aşamalı olarak vahyedilen tek bir din olarak görür ve bu dinlerin insanlar için geldiklerine inanırlar; öyle ki her bir insan rasyonel bir ruha yani nefs-i natıkaya sahiptir ve insanlar arasındaki farklılıklar yalnızca ten rengi ve kültür gibi maddi koşullardan kaynaklanır. Bu fikir, yalnızca Bahailerin inanışlarını açıklamak için değil, aynı zamanda Bahailerin ilahi ilhamlı olduklarına inandıkları diğer dinlere karşı tutumlarını açıklamak için de temeldir. Dünyadaki her ırkın ve kültürün kabulü, Bahai demografik çeşitliliğini meydana getirmiştir ve böylece Bahai Dini dünyadaki en yaygın ikinci inanç haline gelmiştir.

Allah'ın tekliği

Bahailer tek Tanrılı bir inanca sahiptir. Buna göre Allah, tüm varoluşun kaynağıdır, ezeli ve ebedidir, yaratılmamıştır. O, bilinemez, erişilemez, tüm Vahiylerin kaynağı, ebedi, her şeyi bilen, her yerde hazır bulunan ve her şeye kadir olan bir Varlık olarak tanımlanır. Her şeyden bağımsız ve münezzeh ve doğrudan erişilemez olsa da, O'nun sevgisi ve gücü tüm yaratılışına yansır. Bahai yazılarına göre yaratılışın amacı, Tanrı'yı tanımak ve O'na tapmaktır. Bahai İnancına göre beşeri kültürler ve dinler, Tanrı'ya ve O'nun doğasına ilişkin anlayışlarında farklılık gösterse de, Tanrı'ya yapılan farklı atıflar yine de tek ve aynı Varlığa işaret eder. Farklılıklar, birbirini dışlayan kültürlerin uzlaştırılamaz yapıları olarak görülmek yerine, ilahi mesajların vahyedildiği toplumların değişik ihtiyaçlarını kasıtlı şekilde yansıtıyor olarak görülüyor.

Bahai öğretileri, Tanrı'nın insanlar için doğru bir kavrayış oluşturulamayacak kadar yüce ve ulu olduğunu belirtir. Bahai anlayışında, Her Şeye Gücü Yeten ve Herkesi Seven gibi Tanrı'ya atfedilen vasıflar, insanların sınırlı güç ve sevgi deneyimlerinden türetilmiştir. Bahaullah, Tanrı bilgisinin insanlar tarafından tümüyle algılanamayacağını ve idrak edilemeyeceğini öğretmiştir, zira insan sınırlı bir varlıktır. Ayrıca Bahaullah, Tanrı'nın niteliklerinin ve bilgisinin insanlığa O'nun elçileri aracılığıyla izhar edildiğini belirtir.

Bizim eşya, mahlûk ve mahdut şeyler hakkındaki bilgimiz, onların mahiyetlerinin değil, mahiyetlerinin bilgisi olduğuna göre, sınırsız olan İlahi Hakikati özünde kavramak nasıl mümkün olabilir?... O halde Allah'ı bilmek, O'nun Hakikatini değil, sıfatlarını idrak etmek ve bilmek demektir. Sıfatların bu bilgisi aynı zamanda insanın kapasite ve kudretiyle orantılıdır; mutlak değildir.[4]

Bahai yazıları Allah'ın Hak, Bilici, Âlim, her yerde hazır ve herkesi seven Zatî Varlık olduğunu öğretirken, bunun bir insani veya fiziksel formu ima etmediğini açıkça belirtir.[5] Bahai öğretileri, kişinin dua, meditasyon, kutsal yazıları inceleme ve hizmet yoluyla Tanrı'ya yaklaşabileceğini açıklar.

İnsanlığın birliği

Bahai yazıları, tek bir insanlık olduğunu ve tüm insanların Tanrı'nın gözünde eşit olduğunu öğretir. Bahai İnancı, ırk, ulus, cinsiyet, kast ve sosyal sınıf gibi tüm ayrımları aşan bir birliği vurgularken, aynı zamanda insanlığın çeşitliliğini de över. Abdülbaha, insanlığın birliğinin artık "dünyanın dinî ve siyasi koşullarının en önemli konusu ve sorunu" haline geldiğini belirtir. Bahai yazıları; insanlığın biyolojik, siyasi ve ruhani birliğini tasdik eder. Bahaullah şöyle yazmıştır:

"Hepiniz bir ağacın meyveleri ve bir dalın yapraklarısınız. Birbirinize büyük bir muhabbet ve şefkat, samimi bir muveddet ve ülfet ile muamele ediniz."[6]

Biyolojik birlikle ilgili Bahailer şuna inanırlar ki, çeşitli ırklar, uluslar ve etnik gruplar arasında görülen çeşitlilik ya yüzeyseldir (örneğin, ten rengi) ya da insanların geçmişlerindeki veya eğitimlerindeki farklılıklarından kaynaklanır. En temel Bahai öğretilerinden biri, sadece ırksal önyargının değil; cinsiyet, ekonomik statü, din, etnik köken gibi diğer tüm önyargı biçimlerinin de ortadan kaldırılması gerektiği yönündedir.

Bahai öğretileri, etnik ve kültürel çeşitliliğin var olmaya devam edeceğini, ancak insanlığın asıl, ilk bağlılığının ulus veya etnik grup gibi alt gruplara değil, insanlık ırkına olacağını belirtir. Bahai yazılarına göre sadece savaşların değil, gruplar arası rekabetlerin bile sona ereceği bir dönem olacaktır.

Bahai yazıları dünyanın ve insanların birliğinden bahsederken birlik kavramı, tekdüzelik ile eş tutulmamaktadır; bunun yerine Bahai yazıları kültürel, ulusal ve bireysel çeşitliliğin de değerini bilir. Bahai İnancı insanların ve ulusların etnik kökenlerinin, dinlerinin, tarihlerinin, dillerinin, geleneklerinin, düşüncelerinin, ideolojilerinin ve alışkanlıklarının çeşitliliğini görmezden gelmez fakat bastırmaya da çalışmaz. Birliğe dair parolası “çeşitlilik içinde birlik”tir.[7]

Dinin tekliği

Bahai öğretileri, Tanrı tarafından aşamalı olarak insanlığa tanıtılan tek bir din olduğunu belirtir. İnsanlık olgunlaştıkça ve anlama kapasitesi arttıkça bu din, Allah tarafından Elçileri aracılığıyla insanlığa sürekli olarak açıklanır. Bahai yazıları, dinlerde görülen farklılıkların, o dinin açıklanma zamanı gereği olduğunu belirtir. Bahailer İbrahim, Musa, İsa, Buda, Muhammed, Bab gibi tüm geçmiş Tanrı Elçilerini tanır ve her birini birer İlahi Eğitmen olarak kabul eder. Ayrıca “Tanrı Mazharı” olarak andıkları tüm bu Şahsiyetlerin temellerinin ve kaynaklarının tek ve bir olduğuna inanırlar.

“Hangi ırk veya dinden olurlarsa olsunlar, dünya insanlarının ilhamlarını aynı semavi Kaynak’tan aldıkları ve tek bir Allah’ın kulları oldukları konusunda hiçbir kuşku olamaz.”[8]

Bahai yazılarına göre son din veya son peygamber şeklinde bir inanç yoktur. İnsanlığın ihtiyaçlarına, kapasitesine ve anlayış seviyesine göre belirli zamanlarda yeniden Tanrı Elçilerinin geleceğini öğretir.

“Bu prensipler ve şeriatlar, bu kökleşmiş kuvvetli sistemler, aynı Kaynaktan çıkmış olup tek bir Işığın ışınlarıdır. Görülen başkalıkların sebebi bunların kuruldukları devirlerin icaplarında aranmalıdır.”[9]

Bahai yazılarına göre Allah'ın Elçiler göndermesinin nedeni, hiçbir insan idrakinin Tanrı'yı tanıma kapasitesine sahip olmamasıdır. İnsanların Tanrı'yı, O'nun özelliklerini, vasıflarını ve iradesini anlayabilmelerini sağlamak için ise Allah belirli zamanlarda Mazharlarını gönderir. Bu Özel Varlıkların iki doğası vardır: biri insani diğeri ise lahuti. Onlar lahutidirler çünkü aynı Tanrı'dan gelir ve O'nun öğretilerini açıklarlar. Fakat aynı zamanda farklı adlarla bilinen ayrı bireylerdirler. Kendilerine belirli vahiyler gelmiştir ve Onlara belirli görevler Allah tarafından tayin edilmiştir. Bahaullah, Tanrı Elçilerinden herhangi birini inkâr etmenin, bütün Tanrı Elçilerini inkâr etmekle eşdeğer olduğunu birçok yerde belirtmiştir.

Kıdem Sultanına giden yollar kapalıdır. Hiçbir idrak O’nun mukaddes alanına giremez. Bu böyle olunca, o Kıdem Sultanı, inayetinin bir eseri ve fazlının bir delili olmak üzere, Birlik ufkundan Hidayet Güneşlerini insanlar arasında doğdurarak bu Mukaddes Varlıkları tanımanın Kendi Zatını tanıma olmasını kararlaştırmıştır. Her kim Onları tanırsa Tanrı’yı tanımış olur. Her kim Onları dinlerse Tanrı’yı dinlemiş olur. Her kim Onların doğruluğuna tanıklık ederse Tanrı’nın doğruluğuna tanıklık etmiş olur. Onlara arka çeviren Tanrı’ya arka çevirmiş sayılır. Onları inkâr eden Tanrı’yı inkâr etmiş demektir.”[10]

Toplumsal prensipler

Aşağıdaki prensipler Bahai öğretilerinden bazılarının kısa özetleridir. Bu prenspiler Abdulbaha'nın yazılarından ve konuşmalarından derlenmiştir.[11]

Kadın-erkek eşitliği

Bahai İnancı kadın-erkek eşitliğini savunur. Bahaullah kadın ve erkeklerin ruhani makamlarında herhangi bir ayrım olmadığını belirtmiştir. Abdülbaha ise kadın ve erkeğin aynı erdem ve akıl potansiyeline sahip olduğunu yazmıştır. Abdülbaha'nın en çok bilinen benzetmesine göre nasıl ki bir kuşun uçmak için iki kanata ihtiyacı varsa aynı şekilde medeniyetin ilerlemesi için de kadın ve erkeğe ihtiyacı vardır. Bu açıdan cinsiyet eşitliği, Bahailer tarafından dünya düzeninin ortaya çıkması ve gezegenin birleşmesi için gerekli olan ahlaki ve ruhani bir standart olarak görülür. Bahai anlayışına göre; insanın gerçeği onun ruhudur ve ruhun cinsiyeti yoktur. Kadın-erkek eşitliği toplumun yararı için sadece ulaşılması arzu edilen bir ideal veya hayal değildir; insanın varoluşu ile ilgili temel bir gerçektir ve insanlık tarihinin şu aşamasında kaçınılmaz bir ihtiyaçtır.[12] Bu prensibi hem bireysel ve toplumsal yaşamda hem de aile yaşamında uygulamak çok önemlidir.

Bahai öğretileri kadın ile erkeğin ruhani ve sosyal açıdan tamamen eşit olduğunu savunsa da yaşamın belli alanlarında cinsiyetler arasında farklılıklar ve ayırt edici özellikler olduğunu da kabul eder. Kadın ve erkeğin çeşitli rolleri daha iyi yerine getirmek için farklı güçlü yönleri ve yetenekleri vardır. Bu yüzden bazı durumlarda erkeğin bazılarındaysa kadının tercih edildiği belirli öğretiler vardır. Bunlardan birisi biyolojik bir gerçek olarak kadının anne olma potansiyeliyle ilgilidir ve bu yüzden de Bahai öğretileri kız çocuklarının eğitimine öncelik verir çünkü onlar potansiyel olarak bir çocuğun ilk öğretmenleridir. Söz konusu eşitliğin bir yönü kadınların ve erkeklerin toplumun her kademesinde, görüş bildirme ve karar verme mekanizmasında, insani her faaliyette eşit haklara sahip olması ile ilgilidir.

Evrensel yardımcı dil

Bahai öğretileri, insanlığın birliğine odaklanmanın bir gereği olarak[13], dünyanın her yerindeki insanlar arasındaki iletişimin geliştirilmesini dünya birliği ve barışının hayati bir unsuru olarak kabul eder. Bahaullah, ortak bir dilin mevcut olmamasının dünya birliğinin önündeki en büyük engellerden biri olduğunu ifade etmiştir çünkü farklı dillere sahip toplumlar arasındaki iletişim yetersizliği, dilin yanlış anlaşılması nedeniyle dünya barışına yönelik çabaları sekteye uğratmaktadır.

Bu hususta her toplumun çeşitli dilleri muteber sayılarak bir zenginlik olarak görülür ancak tüm dünyada bütün insanların birbirleri ile anlaşmasını sağlayacak ortak bir dilin önemi ve gerekliliği vurgulanır. Dolayısıyla insanların birbirlerini anlayabilmelerini sağlamak amacıyla, okullarda kendi anadillerine ek olarak öğretilecek bir yardımcı dil seçmeleri çağrısında bulunmuştur. Ortak bir yardımcı dil benimsenip kullanılmaya başlanmadıkça, dünyanın farklı bölgeleri arasında tam bir birliğin sağlanamayacağını belirtmiştir.[14]

Bahai yazıları bu ortak yardımcı dilin mevcut yerel dilleri baskılamaması ve çeşitlilik içinde birlik kavramının tüm dillere yansıtılması gerektiğini vurgular. Bahai öğretileri, insanlığın dünyadaki çeşitli kültürler yoluyla zenginleştiğini ve kültürel çeşitliliğin birlik ile uyumlu olduğunu kabul eder. Ayrıca, uluslararası bir yardımcı dile sahip olmanın, çoğunluk dil gruplarının doğal genişlemesinden kaynaklanan baskıyı ortadan kaldıracağını ve böylece her kişinin kendi ana dilini de korunacağını belirtir.

Kaynakça

  1. ^ a b c Cole, Juan (30 Aralık 2012) [15 December 1988]. "BAHAISM i. The Faith". Encyclopædia Iranica. III/4. New York: Columbia University. ss. 438-446. 23 Ocak 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Ocak 2021. 
  2. ^ Smith 2008, ss. 52-53
  3. ^ Hz. Şevki Efendi. Bahai Dininin 1. Yüzyılı (PDF). 19 Ağustos 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 11 Haziran 2023. 
  4. ^ Hz. Abdulbaha, Mufavezat: Bazı Sorulara Cevaplar 16 Mart 2024 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  5. ^ Smith 2008 16 Mart 2024 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., p. 106
  6. ^ Hz. Bahaullah'ın Sesi 16 Mart 2024 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., no 132, sf. 146.
  7. ^ Hatcher & Martin 1998 16 Mart 2024 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., p. 79
  8. ^ Bahai Dini, sf 93
  9. ^ Bahaullah’ın Sesi 16 Mart 2024 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., no. 132, sf. 145
  10. ^ Bahaullah’ın Sesi 16 Mart 2024 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., no. 21, sf. 28
  11. ^ Türkiye Bahai Toplumu, Temel Prensipler 20 Mart 2024 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  12. ^ "Kadın Erkek Eşitliği". 20 Mart 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Mart 2024. 
  13. ^ Meyjes 2006 20 Mart 2024 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., p. 27
  14. ^ Esslemont 1980 20 Mart 2024 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., p. 164

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Bahâîlik</span> tek tanrı inancına dayalı bir din

Bahâîlik, bütün insanlığın ruhanî birliğini vurgulayan tek tanrılı bir dindir. Üç ana prensip Bahâî öğretileri ve itikadı için bir temel oluşturur: Tanrı birliği, yani tüm yaratılışın kaynağı olan tek bir tanrı vardır, din birliği, yani tüm ilahi dinler aynı ruhanî kaynağa sahiptirler, aynı Tanrı'dan gelirler ve insanlığın birliği, yani bütün insanlar eşit yaratılmıştır, çeşitlilik içinde birlik ile bir araya getirilmiştir; ırkların ve kültürlerin bu çeşitliliği takdire ve kabule değer görülmelidir. Bahâî inancının öğretilerine göre insanın amacı dua, tefekkür ve insanlığa hizmet yoluyla Allah'ı tanımayı ve sevmeyi öğrenmektir.

Peygamber veya yalvaç, Tanrı aracılığıyla bir dini veya dinî öğretiyi yaymakla görevlendirildiğine inanılan kişidir. Peygamberler ayrıca dinî terminolojide âyet, işaret veya mûcize denilen doğaüstü güç veya olayların kendilerine atfedildiği mitolojik veya yarı mitolojik insanlardır. İbrahimî dinlerin inananları, peygamberlerin Tanrı'dan aldıkları “vahiy” adlı mesajları diğer insanlara ulaştırdıklarına inanırlar.

<span class="mw-page-title-main">Feminizm</span> İdeoloji

Feminizm, kadınların haklarını tanıyarak bu hakların korunması amacıyla eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasına yönelik çeşitli ideolojiler, toplumsal hareketler ve kitle örgütlerinden oluşan hareket. Sözcüğün köken olarak Latince "femina" ve onun Fransızca türevi olan "féminisme" sözcüğünden geldiği ve Türkçe eş anlamlısının hatunculuk olduğu belirtilmektedir. Kadın hareketi doğrudan kadınları ilgilendiren ve dolaylı olarak kültürü ilgilendiren konularda bilinç uyandırır. Feminizmin temel amaçları; eğitim, iş, çocuk bakımı, yönetim gibi konularda eşit haklara sahip olmaktan, yasal kürtaj hakkından, kadın sağlığı konusunda ilerlemelere, tacizin ve tecavüzün engellenmesinden lezbiyen haklarına kadar uzanır.

Tanrı ya da ilah, Klasik teistik inanç sistemlerinde Mutlak Varlık, Mutlak Benlik ve tüm varoluşun temel kaynağı olarak görülen varlık. Tek tanrılı inançlarda evrenin tek yaradanı ve yöneteni olarak kabul edilir. Çok tanrılı inançlarda genelde ilahların cinsiyeti bulunur ve eril olanlarına tanrı, dişi olanlarına tanrıça denir. Tektanrılı ve henoteistik inançlardaki Tanrı kavramını tanımlamak için ise sadece tanrı sözcüğü kullanılabilir.

<span class="mw-page-title-main">Hinduizm</span> Hindistan merkezli bir din

Hinduizm, çok kapsamlı inanç ve yaşam felsefesinin toplamıdır. Özellikle Hindistan, Nepal ve Bangladeş'te yaygındır. Günümüzde yaklaşık 1.25 milyar izleyeni ile Hristiyanlık ve İslam'dan sonra üçüncü sırada yer alan Hinduizm inancının neredeyse tüm takipçileri Hindistan ve çevresinde bulunmaktadır. Budizm ve Zen Budizmi gibi çeşitli ekoller Hinduizm'den kaynaklanıp ayrılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Âdem</span> dinî inanışlara göre dünya üzerindeki ilk insan

Âdem, İbrahimî dinlere göre Tanrı tarafından yaratılan ilk insandır. Bunun yanı sıra Âdem, tüm insanlığın ve onların yaratıcılarıyla olan ilişkilerinin bir sembolü olarak da görülebilir. Âdem ayrıca erkek, kadın ve cinsellik rollerinin dini ahlakını temel almak için kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Yahudilikte Seçilmiş Halk inancı</span>

Yahudiler, İbrahim'in putperestliğin ilahlarını değil tek Tanrı'yı arayışından dolayı onun kavminin Tanrı tarafından seçildiğine, onlarla ahit yapıldığına ve kendilerinin de bu kavmin devamı olduklarına inanırlar.

<span class="mw-page-title-main">Marquis de Condorcet</span> Fransız filozof, matematikçi ve siyasetçi (1743-1794)

Marie Jean Antoine Nicolas de Caritat, Marquis de Condorcet,, Nicolas de Condorcet olarak da bilinen Fransız filozof ve matematikçi. Liberal ekonomi, anayasal hükûmet, parasız ve eşit kamu eğitimi, kadınlar ve tüm ırklardan insanlar için eşit hakları destekleyen düşünceleriyle Aydınlanma Çağı ve Aydınlanma rasyonalizminin ideallerini somutlaştırmıştır. Condorcet, Fransız Devrimi'nin yetkililerinden bir süre kaçtıktan sonra yakalandı ve hapishanede öldü.

<span class="mw-page-title-main">Teozofi</span>

Teozofi, "tanrı" ve "bilgi" sözcükleri birleştirilerek türetilmiştir. Günümüzde teozofi denildiğinde, öncelikle, kaynağını esas olarak Hint mistisizminin insan ile evren ve Tanrı arasındaki ilişkileri açıklayan felsefî denebilecek Hint teozofisinden almış olmakla birlikte Batı teozofisi akla gelir. Batı teozofisi bir yandan okült gelenek, diğer yandan Doğu gelenekleri üzerine kurulmuş, ezoterik bilgilerden yararlanan felsefî bir sistemdir.

<span class="mw-page-title-main">Bahaullah</span> Bahailiğin kurucu peygamberi (1817–1892)

Baháʼu'lláh veya doğum adıyla Mirza Hüseyin Ali, Bahailik dininin kurucusu.

Çoğu dinler etik unsûru, genelde iddia edilen doğaüstü vahiye veya irşada dayandırılır. Felsefenin önemli kollarından biri olan etik, doğru davranışın ne ve iyi hayâtın nasıl olması gerektiğini konu edinir. Genelde anlaşıldığı üzere iyiyle kötüyü ayırt etmekten daha geniş kapsamlıdır. Etiğin önemli konularından biri "iyi yaşam", yaşamaya değen, insanı tatmîn eden hayattır. Bu konu birçok filozofça ahlâkı yaşamaktan daha önemlidir.

<span class="mw-page-title-main">Şevki Efendi</span> 1921den 1957de ölümüne kadar Bahai inancının lideri

Şevki Efendi, Abdülbaha’nın torunu ve halefiydi. 1921 yılında Bahai Dini’nin Velisi olarak tayin edildi ve 1957 yılında vefat edene kadar bu görevi sürdürdü. Bahai Dini’nin birçok yeni ülkeye yayılması için tebliğ planları serisi oluşturdu ve Bahai Dini’nin merkezî şahsiyetlerinin birtakım yazılarını İngilizceye tercüme etti. Vefatının ardından dünya Bahai toplumuna 1963’te Yüce Adalet Evi seçilene kadar Emrin Elleri önderlik etti.

<span class="mw-page-title-main">Yüce Adalet Evi</span>

Yüce Adalet Evi Bahai Dini'ndeki idari düzenin dokuz üyeli en yüksek yönetim merciidir. Kurulması Bahai yasa ve hükümlerini içeren Kitab-ı Akdes'te açıkça belirtilen Yüce Adalet Evi, Bahai Dininin uluslararası idari kurumu olmakla beraber Bahaullah'ın Ahit ve Misak'ının bugünkü merkezidir. Bahaullah, bu kurumu Bahai kutsal yazılarında ayrıntıları bulunmayan veya yer almayan konularda yasa koyma yetkisi ile donatmış ve kararlarında Tanrı'dan ilham alacağına dair güvence vermiştir. Dinler tarihinde daha önce benzeri görülmemiş bu kurum ilk olarak 1963'te kurulmuştur ve o tarihten beri her beş yılda bir, dünya çapındaki Bahai Milli Ruhani Mahfillerinin üyelerinden oluşan delegeler tarafından seçilmektedir.

Ruhani Mahfil, Abdülbaha tarafından Bahai Dinini yöneten seçilmiş heyetlere atfen belirlenmiş bir terimdir. Bahailikte herhangi bir ruhban sınıfı olmadığı için toplumun işlerini yürütenler bu mahfillerdir. Yerel seviyede olanlara ilaveten milli Ruhani Mahfiller de vardır.

Edib Tahirzade,, 1988 ila 2000 yılları arasında Bahai Dini'nin en yüksek idari kurumu olan Yüce Adalet Evi'nin bir üyesi olarak hizmet etmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Bab'ın Makamı</span>

Bab'ın Makamı, Babi Dininin kurucusu ve Bahai Dininde Bahaullah'ın müjdecisi olan Bab'ın naaşının bulunduğu bir yapıdır; İsrail, Hayfa'daki bu Makam, Bahailer için Bahaullah'ın Akka'daki Makamından sonra dünya üzerindeki en kutsal ikinci noktadır. Kermil Dağındaki tam konumu 1891 yılında bizzat Bahaullah tarafından en büyük oğlu Abdülbaha'ya belirtilmiştir. Planlarını Abdülbaha'nın yaptığı bu yapı birkaç yılın ardından torunu Şevki Efendi tarafından tasarlanıp tamamlanmıştır.

Bahai dini, "tüm dinlerin temel değerini" ve "tüm insanların birliğini" öğreten dindir.

Bahâî inancında Tanrı figürü, öbür İbrahimî inançlarda olduğu gibi tek, yaratıcı ve mutlak bir güce haiz olduğuna inanılan bir figür olarak geçer.

Tanrının cinsiyeti, tanrının gerçek veya alegorik bir yönü olarak görülebilir.

<span class="mw-page-title-main">Bahai İnancında Ahit ve Misak</span>

Bahai Dininde iki çeşit Ahit ve Misak vardır. İlki Tanrısal vahyin yani dinin aşamalı olarak zuhur etmesi ile ilgili bir antlaşmaya atıftır, öyle ki Allah belirli her dönemde bir peygamber gönderir ve insanlığa düşen vazife onu tanımak ve öğretilerine göre yaşamaktır. Böylece Allah insanları asla yalnız ve kılavuzsuz bırakmaz; insanlar da kendi zamanlarındaki peygamberi ve dini kabul ederek hem kendi gelişimleri için gerekli ruhani bilgi ve güçleri edinirler hem de Tanrı'nın istek ve iradesini öğrenip O'na itaat etmiş olurlar. İkincisi ise dinin kurucusu olan Bahaullah ile O'nun takipçileri arasındaki antlaşmadır ve bu, Kendisinden sonraki yasal halefleri ve birliğin muhafaza edilmesi ile ilgilidir.