İçeriğe atla

Babil ve Asur uygarlıkları

Babil ve Asur uygarlıkları, Mezopotamya'da, Fırat ve Dicle ırmakları arasındaki bölgede 5.000 yıl önce kurulan en büyük kentlerden Babil ve Asur çevresinde yaratılan uygarlıklardır.[1] Bu kentler, Babil ve Asur ülkelerinin de merkeziydi.[2] Yazı başta olmak üzere burada pek çok buluş gerçekleştirildi. Asur ve Babil'de ortaya çıkan uygarlık doğuda İran ve Hindistan'a; batıda ise Filistin, Yunanistan ve Roma'ya doğru yayıldı.[3] Babil ve Asur böylece doğu ve batı uygarlıklarının da çıkış yeri oldu.

Uygarlığın yükselişi

Babil ve Asur uygarlıklarına başlıca üç halk katkıda bulundu. Bunların en eskisi, Fırat ile Dicle ırmakları ağızları çevresinde yaşayan Sümerlerdi. Ama Sümerlerin kim oldukları ve Mezopotamya'da ne zaman ortaya çıktıkları bilinmemektedir. Mezopotamya'da ileri bir uygarlık kuran Sümerler, İÖ 3000'de Babil'in güneyini egemenliği altında tutuyorlardı. En ünlü Sümer kentleri Ur, Uruk, Lagaş ve Eridu'ydu. Sümerlerin en önemli buluşlarından biri, sözcükleri işaretlerle gösteren bir yazı sistemi geliştirmiş olmalarıdır.

Sümerlerden sonra bölgenin en önemli kavmi Akadlardı. Dünyanın ilk imparatorluğu Akadlar tarafından kurulmuştur. Akadlar zamanla ikiye ayrılmışlardır: Aşağı Mezopotamya'da Babilliler ve Yukarı Mezopotamya'da Asurlular. Asur'un sonunu Babil-Med ittifakı getirirken, Babil'in sonunu Persler getirmiş ve tüm Mezopotamya'ya hakim olmuşlardır.

Asur İmparatorluğu'nun yükselişi

Asurlar, Sami halklarındandı ve Mezopotamya'nın kuzeyinde yaşıyorlardı. Asur ülkesinin merkezi olan Asur kenti, İÖ 2000'den önce genellikle Babil krallarının denetimindeki güçsüz krallarca yönetiliyordu. Bu tarihten sonra Asur kralları güçlü bir ordu kurdular ve Babil ülkesinin bazı topraklarını da ele geçirdiler.

İlk Asur kralları üzerine fazla bilgi yoktur. Hakkında bilgi bulunan ilk kral, İÖ 1280'lerde egemen olan I. Şalmanezer'dir. Onun döneminde Asur İmparatorluğu'nun güçlü bir devlet olduğu anlaşılmaktadır. İÖ 1120 dolaylarında tahta çıkan I. Tiglat-pileser, Asur topraklarını Babil'den Akdeniz'e kadar genişletti ve Fenike denizcilerini vergiye bağladı. Büyük tapınaklar, saraylar ve geniş bahçeler yaptırdı.

İÖ 883-859 arasında hüküm süren II. Asurnasirpal, I. Tiglat-pileser'in ölümünden sonra Asurluların yitirmiş olduğu toprakları geri aldı. II. Asurnasirpal'in fetihlerini anlatan belgeler, onun acımasızlığını dile getiren öykülerle doludur. Bir çöküş döneminden sonra Asur tahtına çıkan birkaç kralın en büyüğü Tiglat-pileser III'di. İÖ 745-727 arasında hüküm süren bu kral, Suriye'deki Şam kentini Asur topraklarına kattı. Asur ordusunda bir general olan II. Sargon (Şarrukin), İÖ 722'de tahtı güç kullanarak ele geçirdi ve İsrail'i işgal etti. Sargon'un oğlu Sinahheriba ise İÖ 704-681 arasında hüküm sürdü. Yahuda Krallığı'ndaki Kudüs'ü talan etti ve Asur yönetimine karşı gelen Babil kentini yaktırdı.

Asurahiddina'nın (Asarhaddon) krallık döneminde (İÖ 680-669) Asurullar, Mısır'ı ele geçirdiler ve imparatorluğu en geniş sınırlarına ulaştırdılar. Ama bundan kısa süre sonra imparatorluk çöküş sürecine girdi. İmparatorluk sınırlarındaki halklar merkezi yönetime karşı başkaldırdılar. İÖ 614'te Medler Asur topraklarını ele geçirdiler ve Babil'e yerleşmiş olan Kaldelilerle ittifak kurarak, Asur başkenti Ninova'yı yerle bir ettiler. Bu korkunç yıkım Ninova'yı tarihten sildi ve günümüze kadar kentin izine bile rastlanmadı. Asur İmparatorluğu da Ninova ile birlikte tarihin derinliklerine gömüldü.

Yeni Babil imparatorluğu

Asur İmparatorluğu'nun yıkılışından sonra, Babil yeniden güç kazandı. Kentin yönetici sınıfı Kaldelilerden oluşuyordu. Kaldeliler, Mezopotamya'nın çok eski halkıydı ve Sümer kenti Ur çevresinde yaşıyorlardı. Bir Kaldeli olan II. Nebuchadnezzar (yönetim dönemi İÖ 605-562), Yeni Babil ya da Kalde İmparatorluğu'nu güçlü bir devlet durumuna getirdi. Babil'i, görkemli tapınaklar, saraylar, surlar ve kapılarla donattı. İÖ 586'da Kudüs'ü ve Yahuda Krallığı'nı yağmalayıp, tutsak aldığı Yahudileri Babil'e yerleştirdi.

Kalde İmparatorluğu, Fırat Irmağı'ndan Mısır'a, Ermenistan'dan Arabistan'a uzanıyordu. Bu dönemde, sanatlar, ticaret ve sanayi çok gelişmişti. Ne var ki bu parlak dönem çok uzun sürmedi. Nebuchadnezzar'ın ölümünden sonra imparatorluk çöküş sürecine girdi.

Çöküş

Pers İmparatorluğu'nun kurucusu Büyük Kiros (Kurus), İÖ 539'da Babil ülkesini ele geçirdi. Buna karşın Babil, uzun süre kültürel kimliğini korudu.[4] Büyük İskender, Pers İmparatorluğu'nu ele geçirdiğinde bile Babil hâlâ görkemli bir kentti. Büyük İskender İÖ 323'te bu kentte, Nebuchadnezzar'ın sarayında öldü.

İskender'den sonra bölgeye egemen olan Selevkoslar döneminde Babil bir süre daha önemini korudu. Ama Selevkoslar İÖ 311'de Babil kentinin kuzeyinde Seleukeia adında bir başkent kurup Babil'de oturanları buraya yerleştirdiler. Babil de zamanla tarihten silindi. Ama Babil uygarlığının izleri varlığını korudu. Örneğin, çivi yazısı Hristiyanlık'ın başlangıcına kadar kullanıldı.

Sanat ve mimarlık

Babil ile Asur sanat ve mimarlığında Sümerlerin izleri görülür. Onlar da Sümerler gibi tapınaklarını ve saraylarını pişmiş kil tuğlalarla yaptılar. Kentlerin merkezine yerel tanrılar adına tapınaklar diktiler. Tapınaklar, merdivenler ya da eğimli yollarla çıkılan geniş bir platform üzerinde yükseliyordu. Babilliler, bu tapınaklardan başka, basamak piramidi biçiminde yükselen tapınaklar inşa ettiler. Ziggurat adı verilen bu yapıların tepesinde, genellikle mavi sırlı çinilerle kaplanmış küçük bir tapınak bulunurdu. Kutsal Kitap'ta öyküsü anlatılan Babil Kulesi'nin de bir ziggurat olduğu sanılmaktadır. Mimari açıdan önemli yerlerden biri, Asur başkenti Ninova'ydı. II. Sargon'un Ninova yakınlarında yaptırdığı görkemli sarayının bine yakın odası olduğu bilinmektedir. Sarayın hemen yanı başında dev bir ziggurat yükseliyordu. Sinahheriba, Ninova'da üç büyük saray yaptırmıştı. Asurlular ve Babilliler yapıları farklı biçimde süslüyorlardı. Babilliler duvarları renkli sırlı tuğlalarla kaplıyorlardı. Asurlular kalın ve yassı kireçtaşı ya da kaymaktaşıyla ördükleri duvarlara savaşları, avcılığı, din ya da saray yaşamını konu alan sahneler oyuyorlardı. Bu kabartma resimlerin çoğunda kral, sakalı ve kıvırcık saçlıdır. Çevresindeki öbür insanlar ise birbirine benzer. Av sahneleri çok canlı biçimde tasvir edilmiştir. Asur tapınaklarının ve saraylarının kapılarını, insan başlı aslan ya da boğa heykelleri koruyordu. Kentler, planlı biçimde kurulmuştu ve geniş caddeleri vardı. Su gereksinimi, büyük su kanallarıyla karşılanıyordu.

Din

Babilliler, birden çok tanrıya tapıyorlar ve bu tanrılara ilişkin kuşaklar boyu anlatılan efsanelere inanıyorlardı. Bu efsanelerin çoğu Sümer kaynaklıydı. Evrenin ve insanların yaratılışını konu alan Sümer efsaneleri arasında Âdem ile Havva öyküsüne benzer bir öykü de vardır. Kral Gılgamış'ın serüvenlerini anlatan Gılgamış Destanı da bu döneme ilişkin efsanelere dayanır.

Sümer tanrılarının en büyüğü, Uruk kentinin tanrısı Anu, Babillilerin en büyük tanrısı ise Babil kentinin tanrısı Marduk idi. Marduk'un yeri, göğü ve insanoğlunu yarattığına inanılıyordu. Babil'in baştanrıçası İştar ise bereket tanrıçasıydı. Onun oğlu Tammuz ise bitkilerin tanrısıydı (Türkçe'deki temmuz ayının adının da buradan geldiği sanılır). Asurlular da büyük ölçüde Sümerlerin ve Babillilerin dinleriyle tanrılarını paylaşıyorlardı. Ama, en büyük tanrıları, adını imparatorluğun başkentine verdikleri Asur'du. İştar aynı zamanda Asurluların da baş tanrıçasıydı.

Yazı ve bilim

Çivi yazısı da denen Sümer yazısı en eski yazıdır. Bu yazı kil tabletler üzerine yazılıyor, sonra bu tabletler pişiriliyordu. Arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan bu tür tabletlerin bazıları 5.000 yıl öncesine aittir. Çivi yazısında, kavramları belirtmek için köşeli simgeler kullanılırdı. Bulunan tabletlerin üzerindeki yazılar din, matematik, yasalar, bilim ve başka konulara ilişkindir. Asurluların, tarihlerindeki büyük olayları kayda geçiren ilk halk olduğunu söylenebilir. Şiirler ve dini şarkılar da yazan Asurlular, yazdıkları tabletleri büyük kitaplıklarda saklıyorlardı. Asurbanipal'in Ninova'da bulunan "tablet evi"nde, değişik konuları içeren 25 binden fazla çivi yazısı tableti vardı.

Kaldeliler, yıldızların ve gezegenlerin hareketlerinden geleceğin bilinebileceğine inanıyorlardı. Bu amaçla gökyüzünü incelerken astronominin de temellerini attılar. Ekvatoru 360 dereceye bölmeyi ve yıldızların haritasını çıkarmayı da ilk kez Kaldeliler başardı. Geliştirdikleri ağırlık ve ölçü sistemini daha sonra Yunanlar ve Romalılar da kullandı.

Kaynakça

  1. ^ Bertman, Stephen (2005). Handbook to life in ancient Mesopotamia. New York: Oxford University Press. ISBN 978-0195183641. 
  2. ^ Radner, Karen (2011). The Oxford handbook of cuneiform culture. Oxford: Oxford University Press. ISBN 978-0198856030. 
  3. ^ Gagarin, Michael (2010). The Oxford encyclopedia of ancient Greece and Rome. New York: Oxford University Press. ISBN 978-0195170726. 
  4. ^ Daryaee, Touraj (2014). Oxford handbook of Iranian history. New York, NY: Oxford University Press. ISBN 978-0199390427. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Elam</span> Antik bir medeniyet

Elam, İran'ın güneybatısında MÖ 3000'li yıllarda var olmuş antik bir medeniyet ve tarihsel bölge.

<span class="mw-page-title-main">Mezopotamya</span> Dicle ve Fırat nehirleri arasında kalan bölge

Mezopotamya, Orta Doğu'da, Dicle ve Fırat nehirleri arasında kalan bölge. Mezopotamya günümüzde Irak, kuzeydoğu Suriye, Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve güneybatı İran topraklarından oluşmaktadır. Büyük bölümü bugünkü Irak'ın sınırları içinde kalan bölge, tarihte birçok medeniyetin beşiği olmuştur. Mezopotamya'da yer alan şehirler günümüzde sürekli gelişmektedir. Ayrıca bu bölgede bol miktarda petrol bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Babil</span> Mezopotamyada tarihi bölge ve devlet

Babil, Mezopotamya'da adını aldığı Babil kenti etrafında MÖ 1894 yılında kurulmuş, Sümer ve Akad topraklarını kapsayan bir imparatorluktur. Babil'in merkezi bugünkü Irak'ın El Hilla kasabası üzerinde yer almaktadır. Babil halkının büyük bir kısmını tarih boyunca çeşitli Sami asıllı halklar oluşturmuştur. Bölgede konuşulmuş en yaygın dil Akadca olmuş olmasına rağmen Sümerce dinî dil olarak kullanılmıştır. Aramice ise ilerleyen yıllarda bölgenin geçer dili konumuna gelmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Asurlular</span> Mezopotamyada tarihî Sami devleti

Asur İmparatorluğu, Asur Devleti veya Asurya, MÖ 2025 ile MÖ 612 yılları arasında var olmuş ve Sami halklardan oluşmuş bir Antik Çağ Mezopotamya imparatorluğuydu. Devlet ilk başta Kuzey Irak'ta, Dicle kıyısında bulunan Asur (Aššur) şehrinden oluşmuşken, Güney Mezopotamya ve Doğu ile olan ticari ilişkilerden yararlanarak gelişmiş ve toprakları genişleyerek bir imparatorluğa dönüşmüştür. Anadolu'daki en büyük ticaret kolonileri Kültepe'de (Kayseri) bulunmaktaydı. Başkentleri Ninova'ydı.

Aramiler, MÖ 11. yüzyıl ve MÖ 8. yüzyıl arasında Kuzey Suriye, Mezopotamya, Doğu Akdeniz kıyıları ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yaşamış, bölgede bazı devletler ve şehirler kurmuş halk.

<span class="mw-page-title-main">Mezopotamya mimarisi</span>

Mezopotamya sözcüğü Grekçe Potamos (nehirler) ve Mezos (arası)sözcüklerinin birleşiminden doğmuştur ve bu yeni sözcük genel anlamda Fırat ve Dicle nehirlerinin Anadolu'yu terk ettiği bölgeden başlayıp iki nehrin birleşerek Basra körfezine döküldüğü noktaya dek uzanan nehirler arasındaki geniş alanı kapsar.

<span class="mw-page-title-main">Asur</span> Irakta bulunan antik kent.

Asur, Mezopotamya'nın kuzey kısmında, günümüzde Musul yöresinde, Dicle Irmağı'na bakan bir plato üzerinde kurulmuş antik bir kenttir. Bölgedeki arkeolojik kazılar, MÖ 3. binyılın başlarında burada bir yerleşim olduğunu göstermektedir. Ancak yayılma alanı ve diğer nitelikleri hakkında kesin bilgilere ulaşılamamıştır. Bugüne kadar tespit edilen yapı kalıntıları, antik Mezopotamya'da yapıldığı gibi, eski yapıların üstüne aynı tarzda inşa edilmiş olan bir İştar tapınağı altında kalmış temellerdir. Asur, Kalah ve Ninova kentleri Asur'un başlıca kentleridir.

<span class="mw-page-title-main">Nabu</span> Asur ve Babil inanışında bilgelik ve yazı tanrısı

Nabu, Mezopotamya'nın okuryazarlık, yazıcı ve bilgelik tanrısıdır. Babilliler tarafından, Marduk'un oğlu ve Ea'nın torunu olarak tapılırdı. Nabu'nun eşi Taşmetum'du. Aslen, Nabu Amoritler tarafından Mezopotamya'ya getirilmiş bir batı Semitik putuydu. Nabu'ya Anbay veya Nebo ismiyle Güney Arapları da tapınmışlardır.

<span class="mw-page-title-main">Akad İmparatorluğu</span> Mezopotamyada tarihi bir devlet

Akad İmparatorluğu veya Akkad İmparatorluğu, uzun ömürlü Sümer uygarlığından sonra Mezopotamya'nın ilk antik imparatorluğuydu. Merkezi, Akad şehri ve çevresindeydi. İmparatorluk, Mezopotamya, Levant ve Anadolu'da nüfuz sahibi oldu ve Arap Yarımadası'nda Dilmun ve Magan'a kadar güneye askerî seferler düzenledi.

<span class="mw-page-title-main">Mezopotamya mitolojisi</span> Dicle ve Fırat nehirleri arasında ki bölgede gelişen fikirler ya da öğretiler

Mezopotamya mitolojisi, Sümerlerin dini evrendeki güç, nesne ve varlıkları temsil eden Antropomorfik tanrı ve tanrıçalar içerirdi. Sümerlerin inanışına göre insanlar başta tanrılar tarafından hizmetçi, köle olarak yaratılmış fakat daha sonra özgürleştirilmiştirler.

<span class="mw-page-title-main">Asurbanipal</span> Asur Hükümdarı

Asurbanipal, MÖ 668-627 arasında hüküm sürmüş son büyük Asur kralıdır.

<span class="mw-page-title-main">II. Sargon</span> MÖ 722 - MÖ 705 yılları arasında hüküm sürmüş Asur kralı

II. Sargon (Akatça: Šarru-ukin -"meşru kral", Arapça: سرجون Süryanice: ܣܪܓܘܢ,, Asur Kralı. MÖ 722 - MÖ 705 yılları arasında ülkeye hükmetti. MÖ 722'de tahtı güç kullanarak ele geçiren II. Sargon, İsrail'i işgal etti.

<span class="mw-page-title-main">İsrail Krallığı (kuzey)</span>

İsrail Krallığı Birinci İsrail Krallığı'nın MÖ 930'da yıkılmasından sonra kurulmuş iki devletten biridir. MÖ 930'da kurulan krallığın varlığı MÖ 720'de Asur İmparatorluğu'nun işgaliyle son buldu. En önemli şehirleri Şehem, Tirzah ve Samiriye idi.

<span class="mw-page-title-main">Sanherib</span>

Sanherib Asur kralı, Asurlu II. Sargon'un oğlu ve halefidir.

MÖ 720'ler MÖ 729 ile MÖ 720 yılları arasını kapsayan dönemdir.

<span class="mw-page-title-main">Mezopotamya sanatı</span>

Mezopotamya sanatının adı çoğu arkeolojik kayıtlarda geçer. Bu kayıtlar, erken avcı-toplayıcı topluluklardan, Sümer, Akad, Babil ve Asur imparatorluklarının yaşadığı Tunç Devri'ne kadar geçen süreyi kapsar. Sonraları bu imparatorlukların yerini Demir Çağı'nda Eski Asur ve Eski Babil imparatorlukları almıştır. Genellikle medeniyetin beşiği olarak görülen Mezopotamya, önemli kültürel gelişmeleri de beraberinde getirmiştir. Bunlardan biri de en eski yazı örnekleridir. Mezopotamya sanatı MÖ 4000 tarihinden Persli Ahameniş İmparatorluğu'nun bölgeyi fethettiği MÖ 6. yüzyıla kadar Batı Avrasya'daki en soylu, en gelişmiş ve en detaylı sanat olma yolunda Antik Mısır ile rekabet içinde olmuştur. Ana vurgu oldukça dayanıklı taş ve kilden yapılmış çeşitli heykeller üzerindedir. Çok az sayıda resim günümüze ulaşmıştır ama belirtilene göre, birkaç istisna dışında, boyamalar genellikle geometrik ve dekoratif bitkisel şekiller yapmak için kullanılmıştır. Buna rağmen çoğu heykellerin de boyandığı görülür. Ayrıca çok sayıda silindir mühür de günümüze ulaşmıştır. Küçük boyutlarına rağmen bunların çoğunun üstünde karmaşık ve detaylı sahneler vardır.

<span class="mw-page-title-main">Antik Mezopotamya dini</span> din

Antik Mezopotamya dini, Antik Mezopotamya medeniyetlerinin, özellikle yaklaşık MÖ 3500 ve 400 yılları arasında Sümer, Akad, Asur ve Babil medeniyetlerinin dinî inançlarına ve uygulamalarına atıfta bulunur. Antik Mezopotamya dininin temelleri Erken Sümer Hanedanları tarafından atılmış, daha sonra oluşan uygarlıklar ve bölgeye yerleşen kavimler bu dinî yapıyı benimsemiştirler. Her ne kadar bölgenin bölümleri arasında farklılık gözlense de temel dinî figürler, destanlar ve inanışlar aynı kalmıştır. Politeistik bir din olan Mezopotamya dininin tanrı ve tanrıçaları zaman içinde isim değiştirse de özellikleri genelde aynı kalmıştır fakat dinler tinsel olarak nitelik kazanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Sümer ve Akad kralı</span> antik Mezopotamya kraliyet unvanı

Sümer ve Akad Kralı, antik Mezopotamya'daki Akad İmparatorluğu hükümdarlarının, sahip oldukları "Akad Kralı" yönetici ünvanıyla "Sümer Kralı" ünvanını birleştirmesiyle meydana gelen bir kraliyet ünvanıdır. Ünvan, Akad'lı Sargon tarafından kurulan antik imparatorluğun mirası ve ihtişamı üzerinde aynı anda bir hak iddia etmiş ve güneyde Sümer ve kuzeyde Akad bölgelerinden oluşan Aşağı Mezopotamya'nın tamamını yönetme iddiasını dile getirmiştir. "Sümer Kralı" ve "Akad Kralı" Ünvanlarının her ikisi de Akad kralları tarafından kullanılmasına rağmen ünvan, Yeni Sümer kralı Ur-Nammu'nun hükümdarlığına kadar birleşik haliyle takdim edilmemiştir. Ur-Nammu, bu ünvanı Aşağı Mezopotamya'nın güney ve kuzey kısımlarını kendi yönetimi altında birleştirme çabasıyla yaratmıştır. Daha önceki Akad kralları, Sümer ile Akad'ı bu şekilde birbiriyle bağlama aleyhinde olabilirler.

<span class="mw-page-title-main">Babil'in Düşüşü</span> Yeni Babil İmparatorluğunun Sonu

Babil'in Düşüşü, Yeni Babil İmparatorluğu'nun M.Ö. 539 yılında Ahameniş İmparatorluğu tarafından fethedilmesiyle meydana gelen çöküşünü ifade eder. Bu olay, M.Ö. 556 yılında genç kral Labaşi-Marduk'u devirerek tahta çıkan Nabonidus'un (Nabû-na'id) saltanatının sonunu işaret ediyordu. Nabonidus yönetimi sık sık askeri yetenekleriyle tanınan ancak siyasi becerileri zayıf olan oğlu Belşazzar'a devretti. Sonuç olarak, rahipler ve askeri sınıf da dahil olmak üzere Babil toplumunun pek çok üyesi tarafından sevilmiyordu.

<span class="mw-page-title-main">Ninova Savaşı (MÖ 612)</span> Yeni Asur İmparatorluğunun başkentindeki savaş

Ninova Savaşı MÖ 613 ile 611 yılları arasında gerçekleşmiş olup, en olası tarih MÖ 612'dir. Asurlulara karşı isyan halinde olan Medler ve Babillilerden oluşan bir koalisyon Ninova'yı kuşatmış ve şehrin 750 hektarlık alanını tahrip etmiştir. Bu, Yeni Asur İmparatorluğu'nun çöküşüne ve Babil İmparatorluğu'nun Mezopotamya'da hâkim devlet olarak yükselişine yol açtığı için Antik Yakın Doğu'da önemli bir olaydı. Asur İmparatorluğu'nun başkenti savaştan sonra büyük ölçüde insansızlaştırılmış ve şehirsizleştirilmiştir. Sardanapalus efsanesi Ninova'nın düşüşünün çarpıtılmış bir anlatımına dayanıyor olabilir.