İçeriğe atla

Babil Kulesi

Koordinatlar: 32°32′11″N 44°25′15″E / 32.5362583°K 44.4208252°D / 32.5362583; 44.4208252
Babil Kulesi, Pieter Brueghel (1563)

Babil Kulesi (İbraniceמגדל בבל, romanize: Migdal Bavel), Tevrat'ta[1] ve dünyanın birçok bölgesinde yerel efsanelerde bahsi geçen, Tanrı'ya ulaşmak için inşa edilen kule. Kur'an'da da benzer ama farklı bir hikâye geçmektedir.

Köken bilimi

Akadca bāb-ilû sözcüğü Tanrı'nın kapısı demektir. Sümercede aynı anlama gelen sözcük Kadingirra'dır. Eski Ahit'te Babil sözcüğü Babel şeklindedir. Bu kelime İbranice Bavel kelimesinden gelir ve Eski Ahit'te "kargaşa, karışıklık" şeklinde açıklanır.

Tarihsel bilgi

Dünyanın yedi harikasından biri sayılan ve Babil'in Asma Bahçeleri içinde bulunan Babil Kulesi, Tanrı Marduk adına yapılmıştır. Sümerliler, yükseklere taparlar ve yer ile göğü bağlayan kutsal bir ağacın varlığına da inanırlardı. Sümerliler yeri göğe bağlayan bu ağacı temsil eden ve Tanrıdağı dedikleri kuleyi zamanımızdan 5000 yıl kadar önce yapmışlardır.

Kule temelde 90 metre genişlikte ve 90 metre yüksekliğe sahip 7 katlı bir bina idi. Kulenin çevresinde rahip sarayları, ambarlar, konuk odaları, Tanrı Marduk adına yapılmış bir diğer tapınak olan Esagila'ya giden aslanlı geçit ve dini tören yolu vardı.

Babil'i işgal eden Tikulti-Ninurta, Sargon, Sanherip ve Asurbanipal kuleyi yıkmışlardı. Babil Kralları Nebupolassar ve Nebukadnezar ise yeniden yaptılar. Ancak M.Ö. 479'da Babil'i işgal eden Pers Kralı Xerkes kuleyi yıktıktan sonra tekrar onaran olmadı. Yalnız, Büyük İskender Babil'e geldiğinde harap haldeki kuleye hayran kalmış ve onu eski haline getirmeye karar vermişti. Bu sebeple 10.000 kişiyi iki ay boyunca çalıştırarak molozları temizletti. Fakat İskender ölünce kulenin onarımından vazgeçildi.

Yahudi ve Hristiyan kaynaklarında

Tanah ve Eski Ahit hemen hemen aynı olduğu için her iki dinde Babil bahsi aynıdır. Babil kulesinden Tevrat'ın Yaratılış (Tekvin) kısmında bahsedilir. Nuh'un oğulları Büyük Tufan'dan sonra Sinar (Sümer)'da yerleşmiş, burada bir şehir ve göklere yükselen bir kule yapmak istemişlerdir. Efsaneye göre tanrı kendisine ulaşmaya çalışan insanların kendini beğenmişliğine kızar ve o zamana kadar aynı dili konuşmakta olan insanların dillerini karıştırarak birbirlerini anlamalarını engeller. Kulenin yıkılışı Tevrat'ta anlatılmaz ancak Jubilees veya Leptogenesis olarak bilinen Yahudi belgelerinde anlatılır.

Dini bir bakış açısıyla bu öykü sıklıkla insanın kusurluluğunu, tanrının kusursuzluğu ile kıyaslamak ve dünyadaki yüzlerce dilin kökenini açıklamak amacıyla kullanılır.

İslami kaynaklarda

Kuran anlatımında Musa, Firavun, Kârûn, Haman ve kerpiçten yapılan bir kule aynı hikâyenin içinde buluşturmaktadır. Farklı coğrafya ve tarihsel dilimlere ait bu unsurların uyumunu sağlamak amacıyla bazı yorumcular bahsedilen yapının piramit olabileceğini söyleseler de Mısır piramitlerinin ne mimarisi kuleye benzer, ne de inşaat malzemesi Kur’anda bahsedildiği gibi kilden değildir.

  • Nihayet Firavun ailesi kendilerine düşman ve üzüntü kaynağı olacak olan o çocuğu bulup aldı. Şüphesiz Firavun, (veziri) Hâmân ve onların askerleri hata yapıyorlardı. (Kasas 8)
  • Firavun ise şöyle dedi: "Ben, sizin için benden başka bir tanrı bilmiyorum. Ey haman, haydi benim için çamur üzerine bir ocak yak da bana bir kule yap; belki Musa'nın tanrısına çıkarım; ama ben kesinlikle onun yalan söyleyenlerden olduğunu sanıyorum." (Kasas 38)
  • Firavun dedi ki: “Ey Hâmân! Bana yüksek bir kule yap, belki yollara, göklerin yollarına erişirim de Mûsâ’nın ilâhını görürüm(!) Çünkü ben, onun yalancı olduğuna inanıyorum.” Böylece Firavun’a yaptığı kötü iş süslü gösterildi ve doğru yoldan saptırıldı. Firavun’un tuzağı, tamamen sonuçsuz kaldı." (Mümin 36-37)

Hikâye Tevrat'taki ile benzer olmasına rağmen Babil'de değil, Musa'nın yaşadığı dönemde Mısır'da geçer. Firavun Haman'a, kendisine kilden bir kule inşa etmesini, çıkıp Musa'nın tanrısına bakacağını söyler.[2]

Kur'an'da Babil şehrinden Bakara Suresi, 102. ayette bahsedilir. Harut ve Marut isimli iki melek, insanları sihirle imtihan etmek için Allah tarafından Babil'e gönderilirler; “Süleyman'ın hükümranlığı hakkında onlar, şeytanların uydurup söylediklerine tâbi oldular. Halbuki Süleyman büyü yapıp kâfir olmadı. Lâkin şeytanlar kâfir oldular. Çünkü insanlara sihri ve Babil'de Hârut ile Mârut isimli iki meleğe indirileni öğretiyorlardı. Halbuki o iki melek, herkese: Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın yanlış inanıp da kâfir olmayasınız, demeden hiç kimseye öğretmezlerdi. Onlar, o iki melekten, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa büyücüler, Allah'ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler. Onlar, kendilerine fayda vereni değil de zarar vereni öğrenirler.”

Babilden Yakut el-Hamavi'nin yazmalarında ve Lisan el-Arab'da bahsedilir. Öyküye göre tüm insanlar rüzgârın önüne katılarak bir yerde toplanırlar. Buraya sonradan Babil denir. Babil'de insanlara Allah tarafından değişik lisanlar tahsis edilir ve yeniden rüzgârla geldikleri yerlere dağıtılırlar.

9. yy İslam tarihçilerinden el-Tabari'nin Peygamberler ve Krallar Tarihi adlı eserinde daha detaylı bilgi verilir. Öyküye göre Nemrut Babil'de bir kule inşa ettirir. Allah bu kuleyi yıkar ve o zamana kadar aynı dili konuşan insanların dilini 72'ye ayırır. 13. yy. İslam tarihçilerinden Ebu el-Fida da aynı öyküden bahseder ve İbrahim'in atası Hud'un kendi dilini (İbranice) muhafaza etmesine izin verildiğini ekler. Zira Hud kulenin inşasına katılmamıştır.

Dil karmaşası

Gustave Doré'nin Babil Kulesi'ni tasvir eden bir gravürü olan Dillerin Karışıklığı

Dillerin karmaşası (confusio linguarum), Yaratılış 11:1-9'da anlatılan ve Babil Kulesi'nin inşasının bir sonucu olarak insan dillerinin parçalanmasına ilişkin köken mitidir. Bu olaydan önce insanlığın tek bir dil konuştuğu belirtilmiştir. Bundan önceki Yaratılış 10:5'te Yafes, Gomer ve Cavan'ın soyundan gelenlerin "kendi dilleriyle" dağıldıkları belirtilmektedir.[3] Augustinus bu açık çelişkiyi, öykünün 'bundan söz etmeden, tüm insanlar için ortak olan tek dilin nasıl olup da birçok dile bölündüğünü anlatmak için geriye gittiğini' ileri sürerek açıklamıştır.[4] Modern bilim dünyası geleneksel olarak iki bölümün farklı kaynaklar tarafından, birincisinin Ruhbani kaynak ve ikincisinin Jahwist tarafından yazıldığını kabul etmiştir. Ancak bu teori son yıllarda akademisyenler arasında tartışılmaktadır.[5]

Orta Çağ boyunca, İbranice dili çeşitli Yahudi, Hristiyan ve Müslüman skolastikler tarafından Tanrı'nın Cennet'te Adem'e hitap ederken kullandığı dil ve Adem'in kanun koyucu olarak kullandığı dil (Adem dili) olarak kabul edilmiştir.

Dante konuyu De vulgari eloquentia (1302-1305) adlı eserinde ele alır. Adem dilinin ilahi kökenli ve dolayısıyla değişmez olduğunu savunur.[6]

Ancak İlahi Komedya (yaklaşık 1308-1320) adlı eserinde Dante, Adem dilini Adem'in ürünü olarak gören görüşünü değiştirir.[6] Bunun sonucu olarak artık değişmez olarak kabul edilemez ve dolayısıyla İbranice Cennet diliyle özdeş olarak görülemez. Dante (Paradiso XXVI) İbranicenin Adem'in dilinin bir türevi olduğu sonucuna varır. Özellikle, skolastik gelenekte Tanrı için kullanılan başlıca İbranice isim olan El, Dante'nin I' olarak verdiği farklı bir Adem isminden türemiş olmalıdır.[6]

Hint-Avrupa dil ailesi teorisinin kabul edilmesinden önce, bazı yazarlar bu dilleri "Japhetite" olarak nitelendirmiştir. Rönesans döneminden başlayarak, bazıları sözde Japetik dillerin bozulmaya uğramadığını çünkü konuşurlarının Babil Kulesi'nin inşasına katılmadığını iddia etmiştir. Aralarında Galce, Toskana, Felemenkçe, İsveççe ve Almancanın da bulunduğu çeşitli diller, Adem dilinin potansiyel torunları olarak öne sürülmüştür. İsveçli doktor Andreas Kempe 1688'de Avrupalı milliyetçilerin kendi dillerini Adem dili olarak kabul ettirme yarışıyla dalga geçtiği bir hiciv risalesi yazmıştır. İsveçli Olaus Rudbeck'in İsveççeyi insanlığın orijinal dili olarak ilan etme girişimlerini karikatürize eden Kempe, Adem'in Danca, Tanrı'nın İsveççe ve yılanın Fransızca konuştuğu iğneleyici bir parodi yazmıştır. İbranicenin önceliği, 18. yüzyılın ikinci yarısında modern dilbilimin ortaya çıkışına kadar bazı yazarlar tarafından savunulmuştur.[7]

Dilbilim

Uzun bir süre boyunca tarihsel dilbilim, tek bir orijinal dil fikriyle boğuşmuştur. Orta Çağ'da ve 17. yüzyıla kadar, Adem dilinin yaşayan bir torununu tanımlamak için girişimlerde bulunulmuştur.

Dillerin çoğalması

Endre Rozsda tarafından Babil Kulesi (1958)

Dünyadaki dil çeşitliliğinin Babil Kulesi ile ortaya çıktığına dair gerçek inanç sözdedilbilim olup, dillerin kökeni ve tarihi hakkında bilinen gerçeklere aykırıdır.[8]

Babil Kulesi hikâyesinin İncil'deki girişinde, Yaratılış 11:1'de,[9] dünyadaki herkesin aynı dili konuştuğu söylenir, ancak bu, Yaratılış 10'da anlatılan Nuh sonrası dünyanın İncil'deki tanımıyla tutarsızdır: 5,[10] burada Sam, Ham ve Yafes'in torunlarının her biri kendi diline sahip farklı uluslar meydana getirdiği söylenmektedir.[11]:26

Ayrıca dünya çapında, herhangi bir kule olmasa da, tek bir orijinal dilin ilahi bir şekilde birkaç dile karıştığını anlatan bir dizi gelenek de vardır. Hermes'in dilleri karıştırarak Zeus'un tahtını Phoroneus'a vermesine neden olduğuna dair Antik Yunan efsanesinin yanı sıra, Frazer, Kenya'daki Wasania, Assam'daki Kacha Naga halkı, Avustralya'daki Encounter Körfezi sakinleri, Kaliforniya'daki Maidu, Alaska'daki Tlingit ve Guatemala'daki K'iche' Mayaları arasındaki bu tür anlatılardan özellikle bahsetmektedir [12]

Estonya'daki "Dillerin Pişirilmesi" efsanesi [13] de karşılaştırılmıştır.

Dağınık dillerin numaralandırılması

Çok sayıda Orta Çağ tarihi kaydı, Babil Kulesi'nde dağılmış olan dilleri kataloglamaya çalışmaktadır. Yaratılış'ın 10. bölümünde (LXX) detaylandırıldığı üzere, Nuh'un soyundan gelenlerin bir çetelesi ışığında, Yafes'in soyundan gelenler için 15, Ham'ın soyundan gelenler için 30 ve Sam'in soyundan gelenler için 27 isim sunulmuş, bu rakamlar Babil'deki karışıklıktan kaynaklanan 72 dil olarak belirlenmiştir, ancak bu dillerin kesin listesi zaman içinde değişmiştir.

72 dil geleneği daha sonraki zamanlarda da devam etmiştir. José de Acosta, 1576 tarihli "De procuranda indorum salute" adlı risalesinde ve António Vieira, bir yüzyıl sonra "Sermão da Epifania" adlı eserinde, Peru ve Brezilya'ya özgü yüzlerce anlaşılmaz dil göz önüne alındığında, bu 'dil sayısının' nasıl aşılabildiğine dair şaşkınlıklarını dile getirmişlerdir.

Popüler kültürde

  • Fritz Lang'ın 1927 yapımı Metropolis filmi, bir geri dönüş sahnesinde, kulenin tasarımcıları ile onu inşa eden işçiler arasındaki iletişimsizlik teması üzerine oynar. Kısa sahne, kulenin tasarımcıları tarafından inşasını yüceltmek için kullanılan kelimelerin işçiler için nasıl tamamen farklı, baskıcı anlamlara büründüğünü anlatır. Bu durum, dayanılmaz çalışma koşulları nedeniyle tasarımcılara karşı ayaklanan işçilerin kulenin yıkımına yol açmasına neden olmuştur. Kulenin görünüşü Brueghel'in 1563 tarihli tablosundan esinlenerek modellenmiştir.[14]
  • Besteci Anton Rubinstein, Babel hikâyesine dayanan bir opera yazmıştır.
  • Arjantinli romancı Jorge Luis Borges "Babil Kütüphanesi" adlı bir öykü yazmıştır.
  • Prince of Persia: The Two Thrones video oyununda oyunun son aşamaları ve son canavar savaşı kulede gerçekleşir.
  • Web tabanlı oyun Forge of Empires'da Babil Kulesi mevcut bir "Büyük Bina "dır.

Kaynakça

  1. ^ Yaratılış 11:1-9. Buradan 31 Ağustos 2024 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. okuyabilirsiniz (incil.info)
  2. ^ "Kasas Suresi, 38. Ayet (Diyanet Meali)". 25 Eylül 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Eylül 2007. 
  3. ^ Genesis 10:5
  4. ^ Louth, Andrew; Oden, Thomas C.; Conti, Marco (2001). Genesis 1-11; Volume 1. Taylor & Francis. s. 164. ISBN 1579582206. 
  5. ^ Hiebert, Theodore (Bahar 2007). "The Tower of Babel and the Origin of the World's Cultures" (PDF). Journal of Biblical Literature. 126 (1): 31-32. doi:10.2307/27638419. JSTOR 27638419 – JSTOR vasıtasıyla. 
  6. ^ a b c Mazzocco, Angelo (1993). Linguistic Theories in Dante and the Humanists. BRILL. ss. 159-181. ISBN 978-90-04-09702-5. 
  7. ^ Olender, Maurice (1992). The Languages of Paradise: Race, Religion, and Philology in the Nineteenth Century. Trans. Arthur Goldhammer. Cambridge, Massachusetts and London: Harvard University Press. 0-674-51052-6.
  8. ^ Pennock, Robert T. (2000). Tower of Babel: The Evidence against the New Creationism. Bradford Books. ISBN 9780262661652. 
  9. ^ Genesis 11:1
  10. ^ Genesis 10:5
  11. ^ Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi; Levenson isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: )
  12. ^ Frazer, James George (1919). Folk-lore in the Old Testament: Studies in Comparative Religion, Legend and Law. Londra: Macmillan. s. 384. 
  13. ^ Kohl, Reisen in die 'Ostseeprovinzen, ii. 251-255
  14. ^ Bukatman, Scott (2008). Blade runner. Repr. Londra: British Film Inst. ISBN 978-0-85170-623-8. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Tevrat</span> Tanahın ilk beş kitabı

Tevrat, İbrani Kutsal Kitabı'nın ilk beş kitabının, yani Tekvin, Çıkış, Levililer, Sayılar ve Tesniye kitaplarının derlemesidir.

<span class="mw-page-title-main">Eski Ahit</span> Kitâb-ı Mukaddesin ilk kısmı

Eski Ahit veya Eski Antlaşma, Kutsal Kitap'ın İbranice kaleme alınmış olan ilk kısmına Hristiyanların verdiği isimdir. Yahudilerin Tanah ve Müslümanların Tevrat ve Zebur olarak kabul ettikleri kitapları içinde barındırır. Kutsal Kitap'ın birinci yüzyılda Grekçe kaleme alınan yazılarına "Yeni Ahit" adı verildi. İnançlı Yahudilerce "Yeni Ahit" kabul edilmez. Toplam 39 bölümden oluşur. Eski Ahit; Tevrat, Tarihsel Kitaplar, Şiirsel Kitaplar, Peygamberlik Kitapları olarak 4 temel bölüme ayrılır.

<span class="mw-page-title-main">Şuayb</span> İslamda bir peygamber

Şuayb,, Tanah'taki Yitro olduğu sanılan Yahudi din büyüğüydü. Yahudilik ve Hristiyanlık'ta aziz, İslam'da ise bir peygamber olduğuna inanılır.

<span class="mw-page-title-main">Kitâb-ı Mukaddes</span> Yahudiliğin ve Hristiyanlığın kutsal metinlerini oluşturan kitapların kanonik bir koleksiyonu

Kitâb-ı Mukaddes, Mukaddes Kitap veya Kutsal Kitap, Eski Ahit ve Yeni Ahit'i kapsayan, Hristiyan inanışının temelini oluşturan ve Hristiyanlarca kutsal sayılan kitaptır.

<span class="mw-page-title-main">Âdem</span> dinî inanışlara göre dünya üzerindeki ilk insan

Âdem, İbrahimî dinlere göre Tanrı tarafından yaratılan ilk insandır. Bunun yanı sıra Âdem, tüm insanlığın ve onların yaratıcılarıyla olan ilişkilerinin bir sembolü olarak da görülebilir. Âdem ayrıca erkek, kadın ve cinsellik rollerinin dini ahlakını temel almak için kullanılır.

İman, etimolojik olarak güvenmek ve samimiyetle inanmak anlamlarına gelir. Kur'an'da sadece bir olan Allah'a ve kendisinin mesajına güvenmek anlamına gelmektedir. Genel anlamda bir dine ya da yaşam tarzına gönülden bağlanmak anlamı taşır.

Çoktanrıcılık ya da Politeizm, politeizm sözlük anlamıyla birden çok tanrıya inanmak, tapınmak manalarına gelmektedir. Sözcük, etimolojik açıdan, Yunanca πολύς poly (çok) ve θεοί theoiz (tanrı) sözcüklerinden türemiştir.

<span class="mw-page-title-main">Tanah</span> Yahudiliğin ana kutsal metinlerini oluşturan kitapların kanonik bir koleksiyonu

Tanah/Tanak, Yahudiliğin ana mukaddes metinlerini oluşturan kitapların kanonik bir koleksiyonudur. Hristiyanlar tarafından İbranice Mukaddes Kitap ya da Eski Ahit denir. Metinlerin neredeyse tamamı Kutsal İbranice ile yazılmış olup, ufak bir bölümü de Kutsal Aramiceyle yazılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Nuh</span> Peygamber

Nuh, İbrahimî dinlerde kendisinden söz edilen Tufan peygamberidir. Tevrat'ta Nuh'un 950 yıl yaşadığına işaret edilir. Kur'an'da ise kaç yıl yaşadığı bildirilmemiş, yalnızca kendisinin 950 yıl boyunca kavmi içinde yaşadığı belirtilmiştir. İnanışa göre Tufan'dan önce Allah'ın emriyle büyük bir gemi inşa etmiş ve bu gemiye "Nuh'un Gemisi" denmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Adapa</span>

Adapa ya da Adaba, Mezopotamya mitolojisinde yaratılmış ilk insandır. Adapa Sümer kralları listesi'nde ulusun ilk lideri olarak geçer. Farklı biçimlerinde Oanes ve Alulim olarak da anıldığı olmuştur. Akadca'da ismi adamu, erkek insan anlamına gelir. Öykü tevrat anlatılarında yer alan yasak meyveden yiyen Âdem ile Havva'nın cennetten atılması öyküsü ile ilişkilendirilmektedir.

İblis, Tanrı'ya isyan ettiğine inanılan ruhani bir yaratıktır. İbrahimî dinlere göre, o birincil kötü varlıktır. İslam mitolojisinde, kötü cinler İblisten önce de var olmuştur, ancak İblis ilk şeytandır. Böylece kötülüğün sembolü haline gelmiştir. Bu sebeple genellikle ya şeytanların lideri ya da dinlerdeki şeytanların ilki olarak tasvir edilir.

<span class="mw-page-title-main">Yaratılış Kitabı</span> Kutsal Kitapın ilk kitabı

Yaratılış Kitabı, Tanah'ın ve Hristiyan Eski Ahit'inin ilk kitabıdır. Yahudilik ve Hristiyanlık geleneklerinde her şeyin başlangıcını; insanlığın erken tarihini, İsrailoğullarının atalarını ve Yahudi milletinin asıllarını açıklayan bir kitap olarak görülür.

Hâmân, Kur'an'da Mûsâ, Firavun ve Kārûn ile birlikte anılan bir şahıs veya figürdür. Kur'an anlatısında Mûsâ kendisine bildirilen âyetlerle birlikte Firavun, Hâmân ve Kārûn'a gider ancak onlar Mûsâ'yı sihirbazlıkla ve yalancılıkla suçlarlar. Mûsâ'nın davetini kabul etmeyen Firavun: "Sizin için benden başka bir tanrı tanımıyorum" der ve Hâmân'dan, Mûsâ'nın tanrısına ulaşmak için kendisine bir kule yapmasını ister. En sonunda Firavun, Hâmân ve Kārûn günahlarından ötürü cezalandırılır.

Yahvist ya da kısaca J, Belgesel hipotez (DH)'e göre Tora'yı oluşturan dört ana kaynaktan biridir. Kaynakların en eskisi olup Tekvinin yarısına yakınını, Çıkış'ın ilk yarısını ve Sayıların bazı kısımlarını oluşturur. J'de Tanrı insansı olarak anlatılıp ismi Yahweh (Yehova)'dir; Yehuda Krallığı'na ve bu krallıktaki insanların tarihine özel bir ilgi duymaktadır. J'nin ~MÖ 950'de derlendiğine ve ~MÖ 400'de Tora ile birleştirildiğine inanılır.

Elohist (E), belgesel hipotezde anlatılan Tora'nın dört kaynağından biridir. Kaynağın ismi Tanrı için kullanılan Elohim'den gelir. Tanrı, Yahvist (J) kaynağa kıyasla daha az insansıdır.

Sümer mitolojisi, Sümerler'in yıkılışlarına kadarki dönemde din ve bilimle ilgili kültürünü içerir. Birçok tanrı ve tanrıçaları vardır ve onlar Sümer mitolojisini oluşturur. Bu tanrılar ve tanrıçalar Yaradılış Destanı, Tufan hikâyesi gibi edebî eserlerde açıkça belirtilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Levi (Yakub'un oğlu)</span> Eski Ahit karakteri

Levi, Tekvin'e göre, Yakup ile Lea'nın üçüncü oğlu ve Levi kabilesinin kurucusudur; fakat Arthur Peake'in iddiasına göre, kabilenin diğer İsrail kabilelerine bağlılığını göstermek için sonradan eklenmiştir. Bazı dini ve siyasi ayrıcalıklar Levilere verilmişti ve Tevrat'ın ilk kaynakları olan Yahvist ve Elohist'e göre Levi rahip demek olup bir soyla ilgisi yoktur; bunun bir soy olarak gösterilmesi Ruhbani kaynağa ve Musa'nın kutsamasına rastlar; bunun amacı ruhban sınıfını farklı bir köke dayandırma çabasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Konaklama yerinde Sippora</span>

Konaklama yerinde Sippora, Çıkış kitabında üç baptan oluşan episota verilen isimdir. Bu, Tevrat'taki en sıra dışı, merak uyandırıcı ve tartışmaya açık pasajlardan biridir. Mevzubahis pasaj, Musa, karısı Sippora ile birlikte Midyan'dan yola çıkıp Firavuna ve halkında on belayı getirmek için Mısır'a yola çıkışı anlatılan bölüm olan Çıkış 4:24-26'da anlatılır:

24. İbranice:  ויהי בדרך במלון ויפגשהו יהוה ויבקש המיתו׃
25. İbranice:  ותקח צפרה צר ותכרת את־ערלת בנה ותגע לרגליו ותאמר כי חתן־דמים אתה לי׃
26. İbranice: וירף ממנו אז אמרה חתן דמים למולת׃ פ
<span class="mw-page-title-main">Şit</span> Adem ve Havvanın oğlu

Şit, İbrahimi dinlerde Adem ile Havva'nın üçüncü oğludur. İbranice İncil'e göre iki erkek kardeşi vardı: Kabil ve Habil. Yaratılış 4:25'e göre Şit, Habil'in Kabil tarafından öldürülmesinden sonra doğmuştu ve Havva, Tanrı'nın onu Habil'in yerine geçmesi için atadığına inanıyordu. Şit, Adem ile Havva'nın İncil'de adı geçen tek çocuğudur. Âdem'den sonra dünyaya gönderilen ikinci, dünyada doğan ilk peygamberdir.

<span class="mw-page-title-main">Âdem ve Havva</span> İbrahimi yaratılış mitinde ilk erkek ve kadın

Adem ve Havva, İbrahimi dinlerin yaratılış efsanesine göre ilk erkek ve kadındır. İnsanlığın özünde tek bir aile olduğu ve herkesin tek bir çift orijinal atadan geldiği inancının merkezinde yer alırlar. Ayrıca, Yahudilik veya İslam'da tutulmasa da Hristiyanlıkta önemli inançlar olan insanın düşüşü ve orijinal günah doktrinlerinin temelini oluştururlar.