İçeriğe atla

Babekiyye


Bâbekîler/Bâbek'îyye ya da Mazyâr'îyye; Hulûl ve tenasühe inanan[1] Hûrrem’îyye'nin devamı niteliğinde olan Ghulat-i Şîʿa fırka.

Hûrremîler’in hâlefleri Bâbekîler

Selefleri olan Hûrremîler’in Dünya'da dâima bir peygamberin mevcût olacağı, yeryüzünün asla peygambersiz kalamayacağı, peygamberliğin ise ancak ırsiyet ve hulûl yoluyla intikal etmesinin mümkün olacağı şeklindeki inançlarına uyumlu olarak Bâbek Hûrremî’nin peygamber olduğunu iddia etmişlerdir.[2][3]

Bâbek Hûrremî’nin ilâhlığı

Bâbek Hûrremî.

İbn Nedim’in Bâbek’in ilâhlık iddiasına[4] kalkışmış olduğu yönündeki kaydından anlaşıldığı kadarıyla Hûrrem’îyye'nin devamı niteliğinde olan Ghulat-i Şîʿa bir fırka oluşturmaktaydılar. Bâbek Hûrremî’nin, kendisinin ilâhlığı haricinde Hûrrem’îyye’den aldığı şeyler siyâsî taktik değişikliklerden ibaretti.[5][6]

Bâbekîler’in İslâmiyet anlayış ve uygulamaları

Çocuklarını Kur'an kurslarına göndermekle beraber, kendileri namaz kılmaz ve Ramazan orucu tutmazlardı. Ayrıca, kâfirler ile cihâda girmeyi de lüzumsuz olarak addeden bir topluluk oluşturmaktaydılar.[5][6][7]

Mazyâr’îyye fırkasının oluşumu ve Mazyâr İsyânı

Mazyâr.

Bâbek’îyye fırkasının en koyu tâkipçilerinden biri olan "Maz-Yâr", Bâbek İsyânı’nda Bâbek Hûrremî’ye en güçlü desteği verenlerin başında gelmekteydi. Ortaçağ tarihçilerinden "Bahâ’ed-Dîn Muhammad ibn Hasan ibn İsfendiyâr" Tarîk-i-Taberistan adlı eserinde, aslen koyu bir Zerdüştlük mensûbu olan ve Milâdî dokuzuncu asırda 839 yılında Abbâsîler Hâlifeliği’ne karşı ayaklanan Mazyâr’ın,

Afşîn Haydâr bin Kâvûs, Bâbek Hûrremî ve ben, üçümüz ülkemizi Araplar'dan geri geri alıp hükûmeti Sasaniler’e devretmeğe and içtik.[8]

dediği nakledilmektedir.

Mazyâr’ın ölümü

Maz-Yâr ile Bâbek Hûrremî birlikte Abbâsî Hâlifesi Ebû İshâk el-Muʻtasım bi’l-Lâh tarafından üzerlerine sevkedilen orduların birçoğunu geri püskürtmeyi başarmalarına rağmen, kardeşi Kuhyâr’ın ihânetine uğrayan Mazyâr sonunda Abbâsîler tarafından ele geçirildi. Bağdat’ta infâz edilmeği beklediği bir sırada hâlifenin cellâtları tarafından halkın önünde işkencelere mâruz kalarak küçük düşürücü bir şekilde i'dam edilmekten kurrtulmak için zehir içerek yaşamına son verdi. "Maz-Yâr" ya da "Mah-Yâr" ismi "Ayın Yazatası’nca korunan", mânasına gelmekteydi.[9]

Kaynakça

  1. ^ El-Makdisî, Cilt IV, sahife 30.
  2. ^ El-Makdisî, Cilt III, sahife 8.
  3. ^ El-Makdisî, Cilt IV, sahife 30-31.
  4. ^ İbn Nedim, el-Fihrist, sahife 406.
  5. ^ a b TDV, İslâm Ansiklopedisi, Cilt II, sahife 173.
  6. ^ a b TDV, İslâm Ansiklopedisi, Cilt IV, sahife 376.
  7. ^ el-Fark, sahife 269.
  8. ^ Said Nefisî, Bâbek Hûrremî Dilâver-i Azerbaycan, Tabesh Publishers, Tahran 1955, sahife 57, İbn İsfendiyâr’ın eserinden naklen: من (مازیار) و افشين خيدر بن کاوس و بابک هر سه از دير باز عهد و بيعت کرده ايم و قرار داده بر آن که دولت از عرب بازستانيم و ملک و جهانداري با خاندان کسرويان نقل کنيم»
  9. ^ Yazata, Zentçe'de "Tapılası - Tapılmağa lâyık" mânâsına gelmekteydi.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Ebu Hanife</span> Hanefî mezhebinin öncüsü ve imamı olan din bilgini

Ebû Hanîfe veya tam adıyla Ebû Hanîfe Numân bin Sâbit bin Zûtâ bin Mâh İslam dininin dört fıkıh mezhebinden birisi olan Hanefi mezhebinin kurucusu ve Sünni fıkhının en büyük üstâdlarından biri sayılan İslam fıkıh ve hadis bilgini. Asıl adı "Nu’man bin Sâbit" olup sevenlerince ismi "İmâm-ı Â’zam" unvanıyla birlikte anılır.

<span class="mw-page-title-main">Abbâsîler</span> 750–1258 yılları arasında hüküm süren Müslüman Arap hanedanlığı ve üçüncü İslam hâlifeliği

Abbâsîler, Emevî Hanedanı'ndan sonra başa gelerek İslam Devleti'nin yönetimini ve halifeliği beş yüzyıldan daha uzun bir süre elinde tutan Müslüman Arap hanedanı.

Babâ'îyye ya da Babâîlik, Horasan doğumlu olan Ebû'l-Bekâ Baba İlyâs bin Ali el-Horasânî ve müridi Baba İshâk Kefersudî'nin ayaklanması ile tanınan Vefâî Tarikatı çevrelerine verilen addır. Gerçek Ehl-i Beyt sevgisini ön planda tutan ve Irak'ta yaşayan Seyyid Ebu'l Vefâ'ya nisbetle anılan bu tarikât Anadolu'ya Dede Karkğın ve hâlifeleri ile yayılmış ve "Babâîlik" olarak tanınmıştır. Şiîlik ile doğrudan ilgisi yoktur. Ancak o dönemdeki benzer tasavvufî çevreler Sünnî ve Şiî yorumları içinde birleştirip meczettiği için daha sonraki yorumların farklılaşmasına zemin hazırlamış ve çoğunlukla hadiselerin çok farklı bir mahiyet arzettiği sanılmıştır. Hareketin temelinde o zamanlarda Anadolu'da fa'al olan Baba İshak gibi Şîʿa-i Bâtın’îyye dâ’îlerinin getirdiği fikirler yatmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">İslam'da siyasi mezhepler</span>

İslam'da siyasi mezhepler, İslam tarihi boyunca, siyasi tartışmalar ve görüş farklılıkları sonucu ortaya çıkan mezheplerdir. İslam'da Sünnilik, Şiilik ve Haricilik olmak üzere üç ana mezhep vardır. Bu mezhepler de çeşitli açılarından kendi içinde alt mezheplere sahiptir. En önemlilerinden biri ve ilk olarak şekilleneni, halifelik tartışmaları sonucu ortaya çıkan Şia'dır. Haricîler ve Vahhâbîler de sayılabilir. İslâm dünyası içerisinde Sünniler %83'lük kısmı, Şiiler %15'lik kısmı ve Hariciler ise %2'lik kısmı oluşturmaktadır.

Keysanîlik (Dörtçüler), Şiîlik'te Mehdî kavramını ortaya atarak ilk defa İmam unvanını kullanan; Ali bin Ebu Talib'den sonra sırası ile Hasan bin Ali, Hüseyin bin Ali ve dördüncü İmâm olarak da Ali bin Hüseyin (Zeyn el-Âb-ı Dîn)’in yerine Ali bin Ebu Talib’in Bânû Hânife Kâbilesi mensûbu Havlet bint Câ'fer’den olan oğlu Muhammed bin Hânifîyye'nin imâmlık ve Mehdiliğini kabullenen; temelleri "El-Muhtâr bin Ebû ‘Ubeyd'ûl-Lâh el-Sâkafî el-Thâifî" tarafından atılan ve daha sonra da kendi içlerinden Abbâsî Hâlifeliği’ni çıkaran ghulât (köktendinci) mezhep.

<span class="mw-page-title-main">Babek Hürremi</span>

Bâbek Hûrremî Abbâsîler Hâlifeliği'ne karşı mücadele eden Hûrrem’îyye Hareketi'nin önderliğini yapan ve 22 yıl süren (816-838) Babek Ayaklanması zamanında Halife'nin ünlü komutanının önderliğindeki 6 büyük Hilafet Ordusunu mağlup eden komutan. Azerbaycanın ve Farsların millî kahramanı. Erdebil'de doğmuştur.

Baba İshâk Kefersudî, Vefâîyye tarikâtına bağlı Horasan önderlerinden Dede Karkğın’ın müridi olan Şücâ’ed-Dîn Ebû'l-Bekâ Baba İlyâs bin Ali el-Horasânî'nin taliplerinden olup en önde gelen Alevî Türkmen halifesidir. Bu sebeple Babai ayaklanması'nın propaganda ve teşkilatlanma safhasından, fiilen başlatılıp yürütülmesine dek her hususta Baba İlyas adına hareket etme yetkileriyle donatılmıştı.

<span class="mw-page-title-main">Babek Ayaklanması</span>

Bâbek Ayaklanması, Hûrremîler Hareketi'nin önderliğini yapan Bâbek Hûrremî komutanlığında Azerbaycan'da Hâlife Memûn ve Mutasım zamanında Abbâsîler Hâlifeliği yönetimine karşı 816-838 yılları arasında 22 yıl boyunca sürdürülen ayaklanmadır.

İmamîye Şiası, Şiîlik meşrebi içerisinde mevcut olan tüm tarikât ve mezheplerin ortak i'tikatlarını tanımlamak maksadıyla kullanılan bir fıkıh deyimi olup, Aşırı Ghulât (Radikal dinci fırkalar), Keysanîlik (Dörtçüler), Zeydîlik (Beşçiler), İsmailîlik (Yedicilik/Yedi İmamcılık) (Mustâlîlik ve Nizarîlik) ve İsnâaşerîyye (Onikicilik/On İki İmamcılık) (Câferiyye Şiîliği ve Anadolu Alevîliği) ile Arap Aleviliği'ni de kapsamı altına alan bir şekilde tanımlanmaktadır.

Abbâsîler devrinde Alevîler Hicrî 129 / Milâdî 747 yılında Ebû Müslim Horasânî’nin İmâm İbrahim tarafından bütün bu kıt’alar ile Irak dâîlerinin fiilen riyasetine tâyin edilmesiyle artık Türkistan’ın tamamı Şîʿa-i Bâtın’îyye adına hazırlanmış oluyordu. Ebû Müslim Horasânî’nin komutasında Emevîler aleyhine başkaldıran ihtilâl fırkalarının çoğunluğunu oluşturan Türkler, Abbâsîler’in kazandıkları başarılarda da en büyük pay sahibi olmuşlardı. Sonunda hilâfet mâkamı Türkler’in sağlamış olduğu destek sayesinde Abbâsîler tarafından ele geçirilmiş oldu. Fakat Şîʿa’nın fedâ ettiği bu kadar canlar, Ehl-i Beyt’e ait bir hakkın elde edilmesi için nehirler gibi akıtılan kanlar ve Ehl-i Beyt nâmına yapılan onca büyük fedâkârlıkların dahi Alevîlerin hilâfeti ele geçirmeleri için yeterli olamaması gönüllerde kapanmaz yaralar açtı. Abbâsîler’in ikinci halifesi olan Hâlife El Mansûr’un Türkler’e karşı takındığı hasmane tavırlar ve bilhassa Ebû Müslim Horasânî’in katli üzerine ihtilâlciler derhal fa’aliyete geçmek suretiyle “Mübeyyize” (Beyazlar) fırkasını oluşturdular.

Muhammed bin Abdullah el-Mehdî veya Muhammed en-Nefsüzzekiyye, Abbasiler'e karşı Medine'de başlatılan isyanın lideridir.

Bu devirde Anadolu'da Bâtınîliğin en önemli propaganda merkezini Sultan Mes'ud evvel tarafından yaptırılmış olan Mes'udiye tekkesi temsil ediyordu. Anadolu Selçukluları’nın nüfuz ve hâkimiyet sahaları tamamen Moğollar’ın denetim ve müsaadesine tâbi bulunuyordu. Birçok şehirlerde İlhanlılar’ın himâyesi altında Şiîliği neşreden “Bâtın’ûl-Mezhep Babalar” tarafından açılan zâviyelerin sayıları da gün geçtikçe artmaktaydı. Moğollar'ın nüfuzuyla Mes'udiye Medresesi müderrisi Sünnî âlimlerden “Şeyh Mecd’ed-Dîn İsâ” azledilerek yerine Şîʿa-i Bâtıniyye’nin en değerli dâîlerinden “Şems’ed-Dîn Ahmed Baba” atandı.

Bâtınîliğin Türkler arasına i'tikadî mezhep olarak yayılması, Hicrî Üçüncü asırda Afrika'da Fâtımîler'in yayılmaları da daha hızlı ilerlemekteydi. Doğudan batıya doğru durmadan akın eden Alevîler, Ehl-i Beyt'in maruz kaldıkları haksızlıkları en feci bir tablo şeklinde tasvir ederek Afrika halkını şiddetli bir Alevîlik yandaşlığıyla Abbâsîler aleyhine teşkilâtlandırıyorlardı. Bu ortamda “Abd Allâh el-Mehdi Bi'l-Lâh” Rakkade kentinde hilâfet ilân ederek “Benî Merdar”, “Benî Rüstem” ve “Benî İdris” hükûmetlerini nihâyete erdirdi. Bu yoğun çalışmalar neticesinde istilâ hudutları da genişleyerek “Delta” kıt'asına kadar dayandı. Sonunda Mısır'ın “Mûiz'ed-Dîn Allâh” tarafından feth edilmesi üzerine Fâtımîler, olanca güçleriyle Abbâsî Hâlifeliği'nin karşısına çok kuvvetli bir “Alevî Devleti” olarak dikilmeyi başardılar.

<span class="mw-page-title-main">Bektaşî inancı</span>

Hurûfî-Bektâşî inancı Hurûfîlik akımı İranlı bir Şiî mutasavvıf olan “Fadl’Allah Ester-Âbâdî” tarafından kuruldu. Halep sınırlarından, Batı Anadolu’ya doğru hareket eden “Hurûfîler” Seyyid Nesîmî’nin H. 820 / M. 1417 yılında Halep’te idamından sonra Irak’tan Azerbaycan’a ve oradan da Doğu Anadolu’ya kadar olan bölgelerde Hurûfîliği yaydılar. Nesîmî’nin Divânı ve hayat hikayesi birçok mutasavvıf için iyi bir kaynak ve sermaye oldu. Nesîmî, daha Fadl’Allah Yezdânî’nin “Hurûfîlik” mezhebinin ortaya çıkmasından beş asır önce yaşayan Hulûl ve ilhada yönelik söylemleri nedeniyle de aynı sonucu paylaşmış olan Hallâc-ı Mansûr’un yolunda olarak kabul edildi. Aslen İbâh’îyyûn olan “Hurûfîler”, aynı zamanda Mücessime’den olduklarından dolayı, Cenâb-ı Hakk’ın cisim olarak, Bâtınîliğin esas prensibi olan hulûle olan inançları nedeniyle de “Fadl’Allah Hurûfî” şeklinde belirdiğine inanırlar.

Safevî-Kızılbaş tarihi; Safevîler adlarını bir Sünnî olan Sultân’ûl-Halvetî Zahid Gilani’nin kızı “Bibi Fâtıma” ile evlenen ve böylece Gilani’nin vefâtından sonra da kendi adıyla anılan Safevî Tarikâtı kuran Safiyüddin Erdebilî’den almaktadır. Şeyh Cüneyd devrinde Şiîliğin “İmâmiye-i İsnâ‘aşer’îyye/Onikicilik” mezhebini resmen benimseyen Safevî’îyye Tarikâtı, Cüneyd’in torunu İsmâ‘il zamanında kurulan Safevî Devleti’nin de altyapısını oluşturdu.

<span class="mw-page-title-main">Muhammed bin İsmâil eş-Şâkir</span>

Muhammed bin İsmâil eş-Şâkir ya da Muhammed bin İsmâil el-Mektûm İsmail bin Ca'fer es-Sâdık'in oğlu ve İsmaililik Mezhebi'nin kurucusudur. Abbâsîler devrinde çeşitli Şîʿa fırkaları tarafından yönetime karşı gizli bir muhalefet hareketi tertip edilmekteydi. Bu muhalefet gruplarının arasında Ön-İsmâ'îlî topluluklarının destekçilerinin en tanınmışlarından olan “Mûbârek’îyye” adı verilen fırka da yer almaktaydı. İsmâ'îlî düşünce sistemine göre, İmâm Câʿfer es-Sadık ikinci oğlu olan İsmâil bin Câ'fer el-Mûbarek’i İmâmet’e veliaht olarak tayin etmişti. Bununla beraber, İsmâ‘îl'in babasından evvel ölümü üzerine bazıları onun gizlendiğini iddia ettiyseler de, Ön-İsmâ‘îlî fırkaları onun ölümünü kabullenerek İsmâ‘îl’in en büyük oğlu olan Muhammad bin İsmâ‘îl’i imâmları olarak tanıdılar.

Ghulat-i Şîʿa ya da Galiyye, Şii teolojide Ehli beytten bazı kişilere ilahlık atfeden veya ana akım Şiiler tarafından "aşırı" olarak tanımlanan ekstremist grupları (fırka) tanımlamakta kullanılan bir tâbirdir. Müellihe de denir. Daha sonraki dönemlerde 12 imamcılar, Zeydiler veya bazen de mutedil İsmaililer tarafından kabul edilmeyen Şii gruplar için kullanılmıştır. İmâmet i'tikadı konusunda aşırı görüşler besleyerek Şîʿa'ya bağlanan gruplar ve Müslüman görünüp Ali ve onun soyundan gelen imâmlara ilâhlık veya peygamberlik isnâdında bulunanlar için kullanılmıştır.

Râvend'îyye; Abbâsî Ailesi'nin reisi ve Keysân’îyye imâmı sıfatıyla Muhammed bin Ali'nin dâ’îleri listesinde yer alan "'Abd Allâh el-Râvendî" tarafından oluşturulan ve Ghulat-i Şîʿa’dan olan bu fırka zaman içerisinde Horasan'da fa'aliyet gösteren tüm Abbâsî taraftarı ve Emevî aleyhtarı Keysân’îyye fırkalarını bünyesinde barındırır bir hâle gelmişti. Râvend’îyye'nin İmâmet i'tikadına göre Allâh’û-Celle-Celâle’hû kendi ruhunu önce peygambere, peygamberden sonra da sırasıyla önce peygamberin amcası Abbas bin Abdülmuttalib'e sonra onun oğlu Abdullah bin Abbas'a intikâl ettirdikten sonra, Abbâsî Ailesi fertlerinden olan Ali, Muhammed, İbrahim, Ebû’l Abbâs "es-Seffah" ve Ebû Câfer "el-Mansûr"'nin bedenlerine hulûl ederek onlar aracılığıyla yeryüzünde tecelli etmiştir. Daha sonraları ise "Râvend’îyye" mensuplarının Hâlife El-Mansûr'a uluhîyyet isnâd etmeğe başlamaları üzerine Mansûr tarafından aleyhlerinde şiddetli bir tâkibât başlatılarak mezhebin taraftarları ağır cezalara çarptırılınca, "Râvendîler" önce onun imâmlığını reddetmişler, sonra da imâmeti gasp etmekle ithâm ederek kendisine sûikâst tertip etmişler ama Hâlife El-Mansûr bu sûikâstten sağ olarak kurtulmuştu.

<span class="mw-page-title-main">Hasan-ı Basri</span>

Hasan-ı Basrî, (642–728), İslam'ın erken döneminde yaşamış sufi, zahid ve âlim. İslam peygamberi Muhammed'in, Bedir Savaşı'nda savaşan 70 kişi de dahil olmak üzere sahabinin çoğunu gören Hasan-ı Basrî tabiin neslindendendir. Ümmü Seleme'nin evinde yetişti. Cemel ve Sıffin muharebelerinde Ali'nin taraftarlarından olduğu bilinmektedir.

Şiîliğin kronolojik tarihi Nüfuslarına göre bir tahmin yapılacak olunursa, yaklaşık olarak Dünya'daki toplam Müslüman nüfusun %87-88'i Sünni ve yaklaşık %11-12'si de büyük bir ekseriyeti Onikiciler i'tikadına mensup olan Şiîler'den müteşekkildir. 12-15 Milyon arasında olan İsmaili nüfusu da Şiîliğin içerisinde yaklaşık olarak %10'nun üzerinde, tüm İslâm Dîni içerisinde ise %1'in hemen üzerindedir.