İçeriğe atla

Baba İlyas

Şücâ'ed-Dîn Ebû'l-Bekâ Baba İlyâs bin Ali el-Horasânî,[1] 13. yüzyılda Bâbâ'îyye Tarikâtı'nın Anadolu'daki önderlerindendir.

Yaşamı

Yaşamını sürdürdüğü devirde Anadolu'da Bâtınîliğin en önemli propaganda merkezini Sultan Mes’ud evvel tarafından yaptırılmış olan Mes'udiye tekkesi temsil ediyordu. Anadolu Selçukluları’nın nüfuz ve hâkimiyet sahaları tamamen Moğollar’ın denetim ve müsaadesine tâbi bulunuyordu. Birçok şehirlerde İlhanlılar’ın himâyesi altında Şiîliği neşreden “Bâtın’ûl-Mezhep Babalar” tarafından açılan zâviyelerin sayıları da gün geçtikçe artmaktaydı. Moğollar'ın nüfuzuyla Mes'udiye Medresesi müderrisi olan Sünnî âlimlerden “Şeyh Mecd’ed-Dîn İsâ” azledilerek yerine Şîʿa-i Bâtıniyye’nin en değerli dâîlerinden “Şems’ed-Dîn Ahmed Baba” atandı.

Dede Karkğın’ın müridi olarak üstlendiği görev

"Baba İlyâs", XIII. yy'dan itibaren Türkmen zümreler arasında yayılarak,[2] Yesev’îyye, Kalender’îyye ve Haydar’îyye gibi diğer tarikatler ile birlikte XIV. yy'a kadar Anadolu'da mevcudiyetini sürdüren Vefâ’îyye[3] tarikâtının ruhanî önderi ve Horasan azizlerinden olan ve çok sayıda mürid ve halifeleri bulunan "Dede Karkğın" (Dede Garkın, Dede Kargın, Dede Karğın ya da Dede Karkın)[4][5] tarafından bu tarikâtın inançlarını Anadolu'daki Türkmenler arasında yaymak amacıyla Şeyh Osman, Aynu'd-Devlet Dede, Hacı Bağdın ve Hacı Mihman ile birlikte görevlendirilmiş beş halifenin en genci ve meşhur olanı idi. Baba İlyas, 1231 yılında Amasya yakınlarındaki Çat (İlyasköy)[6] köyüne yerleşti.

Şâhsiyeti

Kendi adına bir tarikât kurmamış, Vefâ'îyye şeyhî olarak olarak Çat köyündeki zâviyesinde, İslâmiyet'e yeni girmiş olan, eski inançlarını koruyan ve okuma yazma bilmeyen yarı göçebe Türkmenler'e kendi anlayışlarına uygun bir tasavvuf anlayışı sunmuştur. Ayrıca, Türkmenler'i Selçuklu Hükûmeti'nin baskısından kurtaracak bir Mehdî olarak ortaya çıkmıştır. Onun talimatlarını canla başla benimseyen Türkmenler kendisine "Baba Resûl’Allâh" adını vermişlerdi.

Fikirleri

Baba İlyas, Tanrı sevgisinin dinin katı kurallarıyla oluşmayacağını, bunu ancak insanın kendi sevgisiyle yaratabileceğini söylüyordu. Kadın-erkek ayrımına karşı çıkıyor, bütün insanların eşitliğini savunuyordu. Türkmenlerin o zamanki yaşamlarına son derece uygun olan ortak mülkiyete dayalı bir toplumsal düzen öneriyordu. Anadolu Selçuklu yönetimi altında kötü koşularda yaşayanlar arasında da çok sayıda izleyicisi vardı. Torunu Elvan Çelebi'nin sağladığı yeni bilgilerin ışığı atında İbn-i Bîbî'nin çelişkili ifadeleri tekrar değerlendirildiğinde Bâbâ'î isyânının asıl tertipçisinin Baba İshâk Kefersudî değil, Baba İlyas'ın kendisi olduğu anlaşılmaktadır.[7]

Kayseri Kadılığı’na tâyini

Manevî bir hayat sürdüğü Amasya'nın Çat köyünde müridleri tarafından mucizeler yaratan çok saygın bir üst düzey azîz olarak görülmekteydi. Melik Dânişmendiye devrinde ise bütün Anadolu'da meşhur olan Horasanlı Baba İlyas, “İbrahim Bey’in oğlu Yağ Basan Bey” zamanında Kayseri'ye kadı olarak atandı.

Hankah Mes’udiye Şeyhliği’ne tâyini

Birinci Âlâ’ed-Dîn Key-Kûbâd tahta geçtiğinde, Amas'ya Kadılığı'na Taky'ed-Dîn'i, Mes'udiye Müderrisliği'ne Tâc'ed-Dîn Yûsuf Tebrizî'yi, Hankah Mes'udiye Şeyhliği'ne de Tâc’ed-Dîn Ebû’l Vefâ Harezmî’yi atadı. Ebu'l Vefâ’nın ölümü üzerine de yerine onun hâlifelerinden Kayseri Kadısı ve Şîʿa-i Bâtıniyye’nin en meşhurlarından olan Babâîler pirî Şücâ’ed-Dîn Ebû’l Bekâ Baba İlyâs Horasanî’yi tâyin etti.

Baba İlyâs’ın i'dam edilmesi

Mürîdi Baba İshâk Kefersudî'nin topladığı göçebe Türkmenler'den oluşan ordusu ile Malatya'da "Selçuklu Valisi Muzaffer’ûd-Dîn Ali Şîr" kuvvetlerini bozguna uğratmasının ve ordusu ile Amasya üzerine yürümesinin ardından Selçuklular aleyhine vuku bulan tüm bu olumsuz gelişmelerin yegâne müsebbibi olarak algılanan "Baba İlyâs" "Amasya'daki Selçuklu Ordusu Komutanı Mübâriz’ûd-Dîn-i Armağanşâh" tarafından i'dam edildi. Amasya'daki Hangah-ı Mesudi denilen zaviyenin şeyhi olan Baba İlyas'ın vefatı (1240'ta idam edilmesi) üzerine yerine halifesi ve birader-zadesi Şemseddin Ebu'l-Fezail Behlül bin Hüseyin el-Horasani şeyh olmuştur.[8][9]

Anadolu Alevîliği üzerinde yarattığı tesirler

Baba İlyâs'ın bu hareketle başlatmış olduğu tasavvufî-dinî hareket, asıl onun ölümünden sonra oğlu "Muhlis Paşa" ve diğer hâlifeleri aracılığıyla Anadolu'nun dört bir yanına yayılmış, Osmanlı Devleti'nin kuruluşu döneminde "Abdalân-ı Rûm Hareketi" ve nihâyetinde de Bektâşîliği ortaya çıkarmış, XVI. yüzyılda da kendilerine Kızılbaş ve Râfızî adı verilen toplulukların doğmasına vesile olmuştur.

Kaynakça

  1. ^ Ocak, Ahmet Yaşar, Menâkıbu'l-Kudsiyye Fî Menâsıbi'l-Ünsiyye, (1995), Türk Tarih Kurumu, s. XLVIII.
  2. ^ Aşıkpaşazade Tarihi, s. 46.
  3. ^ Dursun Gümüşoğlu: Tâcü'l Arifîn es-Seyyid Ebu'l Vefâ Menakıbnamesi - Yaşamı ve Tasavvufi Görüşleri, Can Yayınları, 2006, s. 48
  4. ^ Tarihçi Hamza Aksüt'e göre, günümüzde Mardin il sınırları içerisinde yer alan Dedeköy'de yaşamıştı.
  5. ^ Elvan Çelebi'nin "Menâkıbu'l Kudsiyye-Fi Menâsıbi'l-Ünsiyye" adlı eserinin ilk bölümü Dede Karkğın hakkında günümüzde elde kalan en önemli kaynağı teşkil etmektedir.
  6. ^ Amasya'nın Çat (günümüzdeki İlyasköy) köyünde Baba İlyas'ın türbesi bulunmaktadır.
  7. ^ Ocak, Ahmet Yaşar, XII yüzyılda Anadolu'da Babâîler İsyânı, sahife 83-89, İstanbul, 1980.
  8. ^ Hüseyin Hüsameddin, Amasya Tarihi, I, İstanbul, 1327 -1330, 235-236; Il, 395-396.
  9. ^ İbn-i Bîbî, El-Evâmir’ûl-‘alâ’iyye, sahife 498-499.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Bektaşîlik</span> Sufi/tasavvufî tarikat

Bektâşîlik, adını 13. yüzyıl Anadolu'sunun İslâmlaştırılması sürecinde etkin faaliyet gösteren ve Hoca Ahmed Yesevî'nin öğretilerinin Anadolu'daki uygulayıcısı konumunda olan Hacı Bektaş-ı Veli'den alan, daha sonra ise 14. ilâ 15. yüzyıllarda Azerbaycan ve Anadolu'da yaygınlaşan Hurûfilik akımının etkisiyle ibahilik, teslis (üçleme), tenasüh ve hulul anlayışlarının da bünyesine katılmasıyla 16. yüzyılın başlarında Balım Sultan tarafından kurumsallaştırılan, On İki İmam esasına yönelik sufi/tasavvufî tarikat.

<span class="mw-page-title-main">Sarı Saltuk</span> Türk ermiş

Sarı Saltuk Baba Balkanların Osmanlılar tarafından fethedilmesinden önce başlıca Balkanlarda ve civârındaki bölgelerde seyahat ederek insanlara İslâm'ı tebliğ eden Alevî-Bektâşî şeyhi ve Türkmen bir Derviştir.

Barak Baba, ünlü bir Babai dervişidir. Kesin olarak nerede doğduğu bilinmemektedir. Anadolu'nun Selçuklu Türklerinin eline geçmesinden sonra Müslümanlaştırılması görevini bu büyük zatlara vermesi ile Anadolu'daki çeşitli tekke ve zaviyeler bu insanlar tarafından devamlı dolaşılır olmuştur. Tüm Anadoluda bunların izleri ve saygınlıkları sürdürülmüştür. Afyonun Sandıklı ilçesinde de bir türbesi yer almaktadır. Burada yalnız Barak'ın değil Sarı Saltuk'un ve Taptuk Emre'nin de mezarlarının olması acaba Barak'ın hocalarının yanında mı olmak arzusundan dolayı mı, yoksa Babailik hareketinin merkezi olmasından mı burayı tercih ettiği kesinlik kazanamamıştır. Barak Baba böylesi bir düşünsel siyasal birikimin tam merkezinde olan biridir. Bu durum onun düşünsel ve siyasal kimliğinin oluşmasında belirleyicidir.

Şiilik veya Şia, Muhammed'den sonra devlet yönetiminin Ali'ye ve onun soyundan gelenlere ait olduğu fikrini savunan; Ali ile birlikte onun soyundan gelen imamların günahsızlığına, yanılmazlığına ve bizzat Allah tarafından imam olarak seçildiklerine dair inanışların ortak adıdır. İslam dünyası içerisinde Müslüman nüfusun yüzde 10-15'lik kısmını oluşturur. Siyasi saiklerle ortaya çıkan bu ayrılık, zaman içinde fıkhi ve itikadi bir alt yapı kazanarak mezhepleşmiştir.

Babai Ayaklanması ya da Babai İsyanı ya da Baba Resul Ayaklanması/İsyanı, Vefaiyye takipçilerinden Baba İlyas Horasani ve müridi Baba İshak'ın 1240 yılında Anadolu Selçuklu Devleti topraklarında çıkardığı ayaklanmadır.

Halvetilik, cehri zikir adı verilen ve ilahi isimlerin yüksek sesle tekrar edilmesi anlamına gelen zikir yöntemini kullanan bir tarîkattır. Tarikat 14. yüzyılda yaşamış olan Ömer el-Halvetî'ye nisbet edilir. Pîr Ömer Halvetî'nin bir ağaç kovuğunda uzun süre halvet çıkarması ve ardından gelen müridlerin de tenhada kalmayı tercih etmeleri üzerine tarikat bu isimle anılmaya başlamıştır.

Kalenderîlik ya da Kalender'îyye 10. yüzyılda İran'da, Horasan Melametiliği'nden kaynaklanan bir sufilik akımı olarak ortaya çıkan 12. yüzyılın sonunda Cemaleddin-i Savi adlı Safevi Devletinden bir sufinin gayretiyle teşkilatlanarak Orta Doğu'da ve Orta Asya'da geniş taraftarlar toplayan bir tasavvuf akımıdır. Kalenderîler, mala, mülke ve şöhrete önem vermeyen, toplumdan önemli ölçüde kendilerini tecrid etmiş, kanaat anlayışına sahip bir topluluktu. Kalenderilik, yaşadığı toplumun nizamına karşı çıkararak dünyayı kaale almaya değer görmeyen ve bu düşünce tarzının günlük hayat ve davranışlarıyla da açığa vuran tasavvuf akımıdır. Kalenderîlik söz konusu mistik temelini ve sosyal niteliğini tarihî akış içinde İslâm dünyasının çeşitli yerlerinde ve değişik zamanlarda yeni unsurlarla zenginleştirerek geliştirmiş ve hep muhalif bir çevre olarak süregelmiştir.

Babâ'îyye ya da Babâîlik, Horasan doğumlu olan Ebû'l-Bekâ Baba İlyâs bin Ali el-Horasânî ve müridi Baba İshâk Kefersudî'nin ayaklanması ile tanınan Vefâî Tarikatı çevrelerine verilen addır. Gerçek Ehl-i Beyt sevgisini ön planda tutan ve Irak'ta yaşayan Seyyid Ebu'l Vefâ'ya nisbetle anılan bu tarikât Anadolu'ya Dede Karkğın ve hâlifeleri ile yayılmış ve "Babâîlik" olarak tanınmıştır. Şiîlik ile doğrudan ilgisi yoktur. Ancak o dönemdeki benzer tasavvufî çevreler Sünnî ve Şiî yorumları içinde birleştirip meczettiği için daha sonraki yorumların farklılaşmasına zemin hazırlamış ve çoğunlukla hadiselerin çok farklı bir mahiyet arzettiği sanılmıştır. Hareketin temelinde o zamanlarda Anadolu'da fa'al olan Baba İshak gibi Şîʿa-i Bâtın’îyye dâ’îlerinin getirdiği fikirler yatmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Keskin, Tepebaşı</span>

Keskin, Eskişehir ilinin Tepebaşı ilçesine bağlı, Haydariyye ve Vefâîyye'ye ulaşan ve genellikle yukarıda işaret edildiği gibi Baba İlyas'ın halife ve müritlerinden oluşan bir grup olup, önceleri “Babâîler”'daha sonra da “Baba”, “Abdal” ve “Horasan Erenleri” adıyla meşhur olmuş Orta Asya'dan Türkistan'dan, Taptuk Emre ile birlikte, Şeyh Edebali ile gelen talebeleri tarafından kurulmuş bir mahalledir. 523 tarihli vakıf defteri parçasından anlaşıldığına göre zaviye Halil Veledi Beştaş tarafından babası adına kurulmuştur. Beştaş Baba'nın da Baba İlyas müritlerinden biri olduğu ihtimali güçlüdür.

<span class="mw-page-title-main">Hacı Bektaş-ı Veli</span> Anadolu ermişi

Hacı Bektâş Velî ; mistik, seyyid, mutasavvıf, âlim ve İslam filozofu. Alevi-Bektâşiliğin fikir ve isim öncülerindendir. Kendisinin yolunu takip edenlere Bektâşi adı verilir.

<span class="mw-page-title-main">Ebu'l-Vefa el-Bağdadi</span>

Ebu'l-Vefâ el-Bağdâdî, el-Kâkes veya el-Kürdî lakaplarıyla da bilinen Ebu'l-Vefâ Tâcü'l-Ârifîn Seyyid Muhammed bin Muhammed Arîz el-Bağdâdî, Vefâ'îyye tarikâtının kurcusudur. Menâkıbnâme'sinde Ali el-Mûrtezâ'nın soyundan bir seyyid olduğu kaydedilmiştir.

İmâmet ya da İmâmîlik İslam'ın bir kolu olan Şiiliğin temel ilkelerinden birisidir. Sünnilik imâmeti imanın esaslarından biri olarak saymaz.

Baba İshâk Kefersudî, Vefâîyye tarikâtına bağlı Horasan önderlerinden Dede Karkğın’ın müridi olan Şücâ’ed-Dîn Ebû'l-Bekâ Baba İlyâs bin Ali el-Horasânî'nin taliplerinden olup en önde gelen Alevî Türkmen halifesidir. Bu sebeple Babai ayaklanması'nın propaganda ve teşkilatlanma safhasından, fiilen başlatılıp yürütülmesine dek her hususta Baba İlyas adına hareket etme yetkileriyle donatılmıştı.

<span class="mw-page-title-main">Bâtınîlik</span> İslam dininin kutsal kitabı olan Kuranın bâtıni tevillere dayanan ezoterik yorumu

Bâtınîlik ya da Bâtınîyye ; İslamda Kur'an ayetlerinin görünür anlamlarının dışında, daha derinde gerçek anlamları bulunduğu inancı, ayetleri buna göre yorumlayan akıma Bâtınîlik, bu düşünceyi benimseyen kişiye de Bâtınî denir. Şiîlikte bu anlamları ancak Tanrı ile ilişki kurabilen ve Ali'nin soyundan gelen masum On İki İmam'ın bilebileceğine inanılır.

Osmanlı Devleti'nin kuruluş devrinde Aleviler

Bu devirde Anadolu'da Bâtınîliğin en önemli propaganda merkezini Sultan Mes'ud evvel tarafından yaptırılmış olan Mes'udiye tekkesi temsil ediyordu. Anadolu Selçukluları’nın nüfuz ve hâkimiyet sahaları tamamen Moğollar’ın denetim ve müsaadesine tâbi bulunuyordu. Birçok şehirlerde İlhanlılar’ın himâyesi altında Şiîliği neşreden “Bâtın’ûl-Mezhep Babalar” tarafından açılan zâviyelerin sayıları da gün geçtikçe artmaktaydı. Moğollar'ın nüfuzuyla Mes'udiye Medresesi müderrisi Sünnî âlimlerden “Şeyh Mecd’ed-Dîn İsâ” azledilerek yerine Şîʿa-i Bâtıniyye’nin en değerli dâîlerinden “Şems’ed-Dîn Ahmed Baba” atandı.

İlhanlılar devrinde Alevîler Moğolların en güçlü devirlerinde Kara-Kurum saraylarında itibar sahibi olan Budist ve Hristiyan din adamlarıyla karşı karşıya gelen İslâmiyet mensupları çok büyük tehlikelere maruz kalmışlardı. İlhanlılar’ın henüz kudret sahibi olmadıkları devirlerde Cengiz’in kurduğu büyük imparatorluk henüz parçalanmamıştı. Onun yerine geçen “Oktay Han” ise Cengiz’in koyduğu yasaları taviz vermeden uygulamaktaydı. Bilhâssa Kayuk Han devrinde Moğol âdetlerinden kaynaklanan yasaların hâkimiyeti altında yaşayan Müslümanlar büyük işkencelere maruz kalarak ezilmekteydiler. Argon Han devrinde ise Müslümanlar çok şiddetli bir mezâlime maruz kaldılar.

Dede Garkın, Dede Kargın ya da Seyyid Dede Karkın Vefâ’îyye tarikâtının Türkmen Pir ve Şeyhi'dir ve Horasanlı 90.000 Alevî Türkmen erenlerindendir. Türbesi Çorum ilinde medfundur. İsmi veya lakabı 24 Oğuz boyundan Karkın boyundan gelir.

Menâkıbnâme ; velilerin, tarikat büyüklerinin ve şeyhlerin kerametlerini konu alan eserlere verilen addır.

Şiîliğin kronolojik tarihi Nüfuslarına göre bir tahmin yapılacak olunursa, yaklaşık olarak Dünya'daki toplam Müslüman nüfusun %87-88'i Sünni ve yaklaşık %11-12'si de büyük bir ekseriyeti Onikiciler i'tikadına mensup olan Şiîler'den müteşekkildir. 12-15 Milyon arasında olan İsmaili nüfusu da Şiîliğin içerisinde yaklaşık olarak %10'nun üzerinde, tüm İslâm Dîni içerisinde ise %1'in hemen üzerindedir.