Etik veya ahlak felsefesi, doğru davranışlarda bulunmak, iyi bir insan olmak ve insani değerler hakkında düşünme pratiğidir. Etik sözcüğü Yunanca "kişilik, karakter" anlamına gelen "ethos" sözcüğünden türemiştir.
Akılcılık; usçuluk veya rasyonalizm olarak da adlandırılan, bilginin doğruluğunun duyum ve deneyimde değil, düşüncede ve zihinde temellendirilebileceğini öne süren felsefi görüş.
Aşkınlık, görülen, bilinen, yaşanılan, deneyimsel dünyanın ötesine geçerek ya da deyim yerindeyse üstüne çıkarak bir çeşit aşkın bir dünyayla buluşmanın ruh haliyle yazılmış sanat-edebiyat eserlerini nitelemek için kullanılan bir terimdir.
Ahlak ya da sağtöre, kelimenin en dar anlamıyla, neyin doğru veya yanlış sayıldığı anlamına gelir. Terim genellikle kültürel, dinî, dünyevi ve felsefi topluluklar tarafından, insanların çeşitli davranışlarının yanlış veya doğru oluşunu belirleyen bir yargı ve ilkeler sistemi kavramı ve/veya inancı için kullanılır. Ahlak, kelimesinin etimolojik kökeninin Arapça “hulk” ; ” sözcüğüne dayandığı bilinir.
Thomas Hobbes, felsefede materyalizmi, etikte haz ahlakını, siyasette monarşiyi benimseyen bir İngiliz filozoftur. En tanınmış eseri olan 1651 tarihli Leviathan, Batı siyaset felsefesinin izleyeceği yolu çizmiş ve baş ucu eseri olmuştur. Leviathan, Tevrat'ta geçen bir canavarın adıdır ve Hobbes'ta her şeye egemen olan devletin simgesidir. Bir siyaset felsefecisi olarak tanınsa da, tarih, geometri, etik ve genel felsefe gibi pek çok alanla ilgilenmiştir.
Hayvan hakları, insan harici hayvanların tümünün ya da bir kısmının kendilerine ait bir özerkliğe sahip oldukları ve acıdan kaçınma gibi temel çıkarlarının tıpkı insanların temel çıkarlarının korunduğu gibi korunması gerektiğini savunan fikirdir. Hayvan hakları kavramı, insan harici hayvanların insan amaçlarına uygun düştüğü biçimde kullanılabilecek birer eşya olmadığı, kendi arzuları ve ihtiyaçları olan bireyler olarak muamele görmeleri gerektiği anlamına gelir. Pratikte bu, hayvanların insancıl muamele görmelerinin gerekli olması anlamına gelebileceği gibi, hayvanların tibbi ve kozmetik deneylerde kullanılmasının, eti ya da derisi için öldürülmesinin, eğlence için avlanmasının ve hayvancılık sektöründe hammadde ya da kaynak olarak kullanılmalarının hayvan hakkı ihlalleri olarak tanımlanması anlamına gelecektir.
Parmanides, doğa filozoflarından sayılmakla birlikte, Antik Yunan felsefesinde rasyonalizm geleneğinin ilk filozoflarından biridir. Yalnızca düşünür olarak değil yasa koyucu ve devlet adamı olarak da rol oynadığı sanılmaktadır. Parmenides'e göre, evrende değişen hiçbir şey yoktur. Gerçeklik, yani Varlık, mutlak anlamda Bir'dir, kalıcıdır, süreklidir, yaratılmamıştır, yok edilemez; o ezeli ve ebedidir; onda hareket ve değişme yoktur. Heraklitos ile sürekli yaşadığı varlık ve evren hakkındaki tartışmalarıyla da ünlüdür.
Jean-Paul Charles Aymard Sartre, Fransız yazar ve düşünür. Felsefi içerikli romanlarının yanı sıra her yönüyle kendine özgü olarak geliştirdiği Varoluşçu felsefesiyle de yer etmiş; bunların yanında varoluşçu Marksizm şekillendirmesi ve siyasetteki etkinlikleriyle 20. yüzyıl'a damgasını vuran düşünürlerden biri olmuştur. Sartre, bir anlatıcı, denemeci, romancı, filozof ve eylemci olarak yalnızca Fransız aydınlarının temsilcisi olmakla kalmamış, özgün bir entelektüel tanımlamasının da temsilcisi olmuştur.
Dil felsefesi, analitik felsefede dilin doğası ve dili; dil kullanıcıları ve dünya arasındaki ilişkileri araştırır. Dil ile felsefe arasındaki ilişki temelde filozofların dili kullanarak felsefe yapmalarından kaynaklanmaktadır. Özelde ise bu araştırmalar anlamın doğası, kasıtlılık, referans, cümlelerin yapısı, kavramlar, öğrenme ve düşünce içerir; dil felsefesi başlığı altında dilin özü, anlamı, kökeni ve yapısı felsefî açıdan sorgulanmaktadır.
Post-Marksizm'in iki ilişkili fakat farklı kullanımı vardır. İlk olarak, Post-Marksizm Doğu Avrupa ve Sovyetler Birliği'nde komünizmin çöküşü sonrasında ortaya çıkan duruma işaret edebilir.
Orta Çağ felsefesi tarihsel dönem itibarıyla ilkçağ felsefesinin bitiminden modern düşüncenin başlangıcına kadar olan dönemi kapsar. M.S. 2. yüzyıldan 15. yüzyıl sonlarına-16. yüzyıl başlarına, rönesansa kadar olan dönem olarak ele alınır. Bu dönemin felsefe tarihi açısından kendine özgü özellikleri vardır. Birçok felsefe tarihi kitabında Orta Çağ'da felsefe yok sayılır ya da Orta Çağ'ın karanlık bir çağ olduğu değerlendirmesine bağlı olarak felsefenin de karanlığa gömüldüğü öne sürülür. Bunun yanı sıra Orta Çağ'da felsefenin varlığını kabul eden ve bu felsefenin özgül niteliklerini açıklayan felsefe tarihi çalışmaları da söz konusudur.
17. yüzyıl felsefesi, Rönesans'ın etkisiyle ortaya çıkan gelişmelere dayanarak, Yeni Çağ düşüncesinin temellerini atmak üzere ortaya çıkan felsefe eğilimidir. Rönesansın ortaya koyduğu düşünsel gelişmeleri ve belirsiz kavram içeriklerini kullanan 17. yüzyıl düşünürleri, felsefi formüllerini tam bir sağlamlık ve kesinlik içinde ortaya koyma arayışı içinde olmuşlar ve ortaya koydukları çalışmalarla sistematik felsefeyi yeni bir derinlikle temellendirmişlerdir. Aydınlanma çağı düşüncesinin ilkeleri ve temel kavramları büyük ölçüde 17. yüzyıl felsefesinde hazırlanmıştır.
Sezgicilik ya da entüisyonizm, felsefi bir kavram olarak sezgiye akıl, zihin ve soyut düşünme karşısında hem öncelik hem de üstünlük tanıyan felsefe akımıdır. Henri Bergson akımın kurucusudur, bu nedenle kimi zaman felsefe tarihinde Bergsonculuk olarak adlandırılması da söz konusudur.
John Rogers Searle Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley'de Slusser profesörü olarak görev yapan Amerikalı felsefecidir. 31 Temmuz 1932 Colorado, Denver doğumlu John Rogers Searle Amerikalı bir filozoftur. İlgilendiği esas alanlar; dil felsefesi, aklın felsefesi ve metafiziğin alanlarıdır. Kaliforniya'daki Berkeley Üniversitesi'nde profesör olarak çalıştı. Üniversitenin cinsel taciz politikasını ihlal ettiği tespit edildiği için 2019 yılında görevine son verildi.
Çoğu dinler etik unsûru, genelde iddia edilen doğaüstü vahiye veya irşada dayandırılır. Felsefenin önemli kollarından biri olan etik, doğru davranışın ne ve iyi hayâtın nasıl olması gerektiğini konu edinir. Genelde anlaşıldığı üzere iyiyle kötüyü ayırt etmekten daha geniş kapsamlıdır. Etiğin önemli konularından biri "iyi yaşam", yaşamaya değen, insanı tatmîn eden hayattır. Bu konu birçok filozofça ahlâkı yaşamaktan daha önemlidir.
Metaetik, etik anabilim dalının etik özelliklerinin, anlatım ve bildirimlerinin, tutumlarının ve yargılarının doğasını anlamak, arayıp bulmak ve ortaya çıkarmak maksadıyla uğraşan koludur.
Erdem etiği, zihin, karakter ve dürüstlük duygusunu vurgulayan normatif etik teorilerdir. Erdem etiği ile ilgilenenler, eylemin sonuçlarına odaklanan erdemlerin ve diğer ilgili sorunların doğasını ve tanımını tartışırlar. Bunlar, erdemlerin nasıl elde edildiğini, çeşitli gerçek yaşam bağlamlarında nasıl uygulandıklarını ve evrensel bir insan doğasında mı yoksa çok sayıda kültürde mi kök salmış olduklarını içerir.
John Leslie Mackie Avustralyalı bir filozoftur. Din felsefesine, metafizik ve dil felsefesine önemli katkılar sağladı ve belki de en çok meta-etik konusundaki görüşleriyle, özellikle de ahlaki şüpheciliği savunmasıyla tanınıyordur. Altı kitap yazmıştır. En çok bilinen Etik: Doğru ve Yanlış İcat Etmek (1977); kitap, cesurca "Nesnel değer yoktur" ifadesini kullanarak başlamaktadır. Kitap, etik keşfedilmek yerine icat edilmelidir tartışması üzerinedir.
Etik sezgicilik ya da sezgici etik, ahlaki değerlerin sezgi yoluyla kavrandığını, söz konusu değerlerin gerçek, nesnel ve evrensel olarak bağlayıcı ve tüm insanlar için ortak olduğunu sezgi yoluyla anladığımızı iddia eder. Eylemlerin doğru ya da yanlış oluşları, onlar üzerine düşünmeyle ulaşılacak bir sonuç değil, aksine doğrudan sezgiyle varılacak bir bilgidir. Sezgicilik dışında da belirli etik sorunlarına dair genel sezgilerin sorunun çözümüyle uyumlu olmasına çoğu etikçi dikkat etse de sezgicilikte, düşünme ve deneyimin ötesinde bilgiye ve dolayısıyla sonuca sadece sezgiyle varılması gerektiğinden, etik sorunlarının genel sezgiyle tamamen uyumlu bir şekilde çözülmesine önem verilir.
Yaşam felsefesi, yaşamın anlamı ya da yaşamın nasıl yaşanması gerektiğine ilişkin herhangi bir genel tutum ya da felsefi görüştür.