Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi ya da CEDAW, 1979'da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilen ve taraf devletlere kadınlara karşı ayrımcılığın tüm biçimlerini ortadan kaldırma yükümlülüğü getiren uluslararası bir sözleşmedir.
Cinsiyetçilik, kişinin cinsiyetine veya toplumsal cinsiyetine dayalı önyargı veya ayrımcılıktır. Cinsiyetçilik herkesi etkiler. Basmakalıplarla ve toplumsal cinsiyet rolleriyle bağlantılıdır, ve bir cinsiyetin veya toplumsal cinsiyetin doğası gereği diğerinden üstün olduğu inancını içerebilir. Aşırı cinsiyetçilik kadın düşmanlığını, cinsel tacizi, tecavüzü ve diğer cinsel şiddet biçimlerini teşvik edebilir. Cinsiyet ayrımcılığı cinsiyetçiliği kapsayabilir. Bu terim, insanlara cinsiyet kimlikleri veya toplumsal cinsiyet veya cinsiyet farklılıklarına dayalı ayrımcılık olarak tanımlanmaktadır. Cinsiyet ayrımcılığı özellikle işyeri eşitsizliği açısından tanımlanmaktadır. Sosyal veya kültürel gelenek ve normlardan ortaya çıkabilir.
Dünya çapında LGBT hakları örgütleri listesi. Bir bölümü genel LGBT haklarını savunurken bazıları çeşitli uzmanlık alanları dahilinde çalışmakta olan örgütlerin listesidir.
Kadına yönelik şiddet, kadınların cinsiyetleri nedeniyle maruz kaldıkları fiziksel, cinsel, psikolojik acı veya ıstırap veren ya da verebilecek olan her türlü eylem, uygulama ya da bu tür eylemlerle tehdit edilme, zorlanma veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakılmalarıdır.
Feminist hareket kadınlara oy hakkı, eğitim olanaklarının geliştirilmesi, erkek-kadın arasındaki gelir adaletsizliğinin indirgenmesi, boşanmada erkeklerin çıkarına olan prosedürlerin nötrlenmesi, kadınların gebelik ve kürtaj gibi konularda kendi başlarına karar alabilmesi ve gelir edinme gibi konularda batı toplumlarına köklü değişiklikler getirmiştir. Harvard Psikoloji Profesörü Steven Pinker'a göre feminizm ev içi şiddeti ve hatta eşleri tarafından öldürülen erkek sayısını altıda bir oranında azaltan bir faktör olmuştur.
Ekonomik, sosyal ve kültürel haklar; eğitim hakkı, barınma hakkı, yeterli bir yaşam standardı hakkı, sağlık hakkı ve bilim ve kültür hakkı gibi sosyoekonomik insan haklarıdır. Ekonomik, sosyal ve kültürel haklar, uluslararası ve bölgesel insan hakları güvenceleri ile tanınmış ve koruma altına alınmıştır. Üye ülkeler söz konusu haklara saygı göstermek, korumak, gerçekleştirmek ve gerçekleşmesini sağlamaya yönelik çalışmalar yapmak konularında hukuken sorumludurlar.
Sara Hüseyin, Bangladeş Yüksek Mahkemesinde avukat ve Bangladeş Hukuk Yardımı ve Hizmetleri Vakfı'nın (BLAST) onursal bir icra direktörüdür. ABD Dışişleri Bakanı tarafından verilen 2016 Uluslararası Cenevre Kadınları Ödülünün sahibi olmuştur. Hüseyin, Bangladeş'in 2010 yılında yasalaşmaya devam eden kadına yönelik şiddet kapsamlı yasamanın hazırlanmasında önemli bir rol oynamıştır. Fetva şiddetine meydan okumada rolü ile tanınan Hüseyin, kadınlar ve kızlara aşağılayıcı ve şiddetli cezalar öneren Fetvalara karşı çıkar. Ayrıca, tecavüz ve cinsel saldırı davalarında yapılan bakirelik testine karşı çıkması ile bilinir. Hüseyin, 'Namus' adlı kadınlara Karşı Suçlar, paradigmalar ve şiddeteseri konulu eseri Lynn Welchman'la yeniden düzenlemiştir.
May Sabai Phyu veya May Sabe Phyu Myanmarlı aktivist. İnsan hakları, ifade özgürlüğü, barış, Myanmar'ın etnik azınlıkları, kadına yönelik şiddet ve cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesi konularında faaliyetlerde bulunmuştur.
Ayşe Feride Acar, Türk akademisyen.
Arnavutluk'ta lezbiyen, gey, biseksüel ve transgender (LGBT) bireyler, LGBT olmayan insanların uğramadığı yasal zorluklarla yüz yüzedir; hemcins çiftlerin yasal olarak tanınmaması ve LGBT insanlar hakkında olumsuz toplumsal görüşlerin yaygınlığı, bu durumun bazı nedenlerin arasındadır. Buna rağmen, Arnavutluk'ta LGBT bireyler, kapsamlı ayrımcılık karşıtı mevzuatın altında korunmaktadır. Arnavutluk'ta 1995 yılından beri hem erkekler hem de kadınlar arası hemcins cinsel aktiviteler yasaldır, ancak hemcins birlikteliklerin ülkede hiçbir şekilde tanınmaması nedeniyle, karşı cins çiftlere mevcut olan yasal korumalar, hemcins çiftler için mevcut değildir.
Gürcistan'da lezbiyen, gey, biseksüel ve transgender (LGBT) bireyler, LGBT olmayan insanların karşılaşmadığı yasal zorluklara uğrayabilir. Gürcistan, kendi mevzuatında LGBT kişilere yönelik ayrımcılığı doğrudan yasaklayan tek eski Sovyet ülkelerinden biridir. Bir bireyin cinsel yönelimi ya da cinsiyet kimliğinden dolayı işlenmiş suçlar, 2012'den beri Gürcü hukukunda ağırlaştırıcı bir etken olarak sayılır. Buna rağmen, cinsellik hakkında kamu tartışmaların genel açıdan olumsuz karşılandığı bu ülkede eşcinsellik, toplumda hakim olan geleneksel Ortodoks Hristiyan değerlere aykırı olarak görülür. Sonuç itibarıyla eşcinseller sık sık istismar ve fiziksel şiddetin hedefleri olur; bu eylemler de sıkça dini liderler tarafından teşvik edilir.
Kuzey Makedonya'da lezbiyen, gey, biseksüel ve transgender (LGBT) bireyler, LGBT olmayan sakinlerin karşılaşmadığı yasal zorluklara uğrayabilir. Kuzey Makedonya'da hemcins cinsel aktiviteler, 1996 yılından beri yasaldır ve ülkede cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dayalı ayrımcılık, 2019'dan beri yasaktır, ancak karşı cins evli çiftlerine mevcut olan yasal korunmalar, hemcins çiftlerinin başta olduğu hanehalklarına henüz mevcut değildir.
Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Bildirgesi ya da DEDAW Birleşmiş Milletler'in kadın haklarına bakışını ana hatları ile çizen bir insan hakları bildirgesidir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 7 Kasım 1967'de kabul edilmiştir.
Cinsiyet suçlarının kovuşturulması, tecavüz ve diğer cinsel şiddet suçlarının kovuşturulmasına yönelik yasal işlemlerdir.
Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması Bildirgesi ya da DEVAW, kadınlara yönelik şiddeti ve şiddetin ortadan kaldırılması özel olarak ele alan 1993 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) kararıdır.
Engelli ayrımcılığı, anapirofobi veya bazı kaynaklarda ableizm, engelli bireylere yönelik ayrımcılık ve toplumsal ön yargıdır. Engelli ayrımcılığı, karakteristik olarak engellileri engelli olmayanlardan daha aşağıda konumlandırır. Temelinde insanlara "sağlamlık" gibi bazı yetenekler, beceriler ve karakteristik özelliklerin atanması ve yadsınması yatar.
Eşit işe eşit ücret, aynı iş yerindeki kişilere eşit ücret verilen işçi hakları kavramıdır. Çoğunlukla cinsiyete dayalı ücret farkı ile ilgili olarak cinsel ayrımcılık bağlamında kullanılır. Eşit ücret, temel ücret, aylık dışı ödemeler, ikramiyeler ve ödenekler dahil olmak üzere tüm ödeme ve yardımlarla ilgilidir. Bazı ülkeler, eşit ücret konusunda diğerlerinden daha hızlı hareket etti.
Avrupa'nın en eski demokrasilerinden biri olan İsviçre'de insan haklarına çok saygı duyulmaktadır. İsviçre, genelde sivil özgürlüklere ve siyasi haklara göre yapılan uluslararası sıralamalarda ilk sırada ya da en başlarda yer almaktadır. İsviçre, anayasasında insan haklarını ülkenin değer sisteminde en önemli pozisyona koymaktadır. 2016-2019 yılları için İsviçre Federal Dışişleri Bakanlığı'nın yurtdışı politika stratejisinde; barış, karşılıklı saygı, eşitlik ve ayrım gözetmeme İsviçre'nin uluslararası ilişkilerinde temelde yatmaktadır.
Ekonomik ayrımcılık, ekonomik faktörlere dayalı ayrımcılıktır. Bu faktörler arasında iş bulunabilirliği, ücretler, mal ve hizmetlerin fiyatları ve/veya bulunabilirliği ve iş için azınlıklara sağlanan sermaye yatırım fonu miktarı sayılabilir. Bu, işçilere, tüketicilere ve azınlıklara ait işletmelere karşı ayrımcılığı içerebilir. Bu, tekelcilerin farklı alıcılara ödeme isteklerine göre farklı fiyatlar talep etme uygulaması olan fiyat ayrımcılığı ile aynı şey değildir.
Uluslararası insan hakları hukuku, insan haklarını sosyal, bölgesel ve yerel düzeylerde geliştirmek için tasarlanmış uluslararası hukuk bütünüdür. Bir uluslararası hukuk biçimi olarak, uluslararası insan hakları hukuku, öncelikle egemen devletler arasında, üzerinde anlaşmaya varan taraflar arasında bağlayıcı yasal etkiye sahip olmayı amaçlayan antlaşmalardan oluşur; ve geleneksel uluslararası hukuk kapsamındadır. Diğer uluslararası insan hakları belgeleri, yasal olarak bağlayıcı olmamakla birlikte, uluslararası insan hakları hukukunun uygulanmasına, anlaşılmasına ve geliştirilmesine katkıda bulunur ve bir siyasi yükümlülük kaynağı olarak kabul edilir.