İçeriğe atla

Ayrılma kaygısı bozukluğu

Ayrılma kaygısı bozukluğu
UzmanlıkPsikiyatri

Ayrılma kaygısı bozukluğu (AKB), bireyin evinden ve/veya güçlü bir duygusal bağa sahip olduğu kişilerden (örn. bir ebeveyn, bakıcı, hayat arkadaşı veya kardeşler) ayrılma konusunda aşırı düzeyde kaygı yaşadığı bir anksiyete bozukluğudur. Ayrılma kaygısı gelişimsel sürecin doğal bir parçasıdır. Daha büyük çocuklarda, yaşlılarda ve yetişkinlerde patolojik olarak kendini gösterebilse bile en çok bebeklerde ve küçük çocuklarda yaygındır (tipik olarak 6-7 aylıktan 3 yaşına kadar). Aşırı düzeyde kaygı ile belli olan AKB'den farklı olarak, normal ayrılma kaygısı bir çocuğun bilişsel olgunlaşmasında sağlıklı ilerlemeleri gösterir ve gelişen bir davranış sorunu olarak görülmemelidir.[1][2]

Amerikan Psikiyatri Birliğine (APA) göre; ayrılma kaygısı bozukluğu, evden ve/veya belli bir bağlanma figüründen ayrılma gibi durumlarla karşı karşıya kalındığında aşırı korku ve üzüntü gösterilmesidir. Gösterilen kaygı, kişinin gelişimsel seviye ve yaşından beklenene göre atipik olarak sınıflandırılmaktadır.[3] Belirtilerin şiddeti, ileriye dönük huzursuzluktan ayrılma ile ilgili tamamen gelişmiş anksiyeteye kadar değişebilir.[4]

AKB hastalıklı bireyin sosyal ve duygusal işleyişi, aile hayatı ve fiziksel sağlığında önemli olumsuz efektlere sebep olabilir.[3] Çocuklarda AKB teşhisi konulabilmesi için problem en az 4 hafta boyunca sürmeli ve bu problem kendini birey 18 yaşından küçükken göstermelidir. DSM-5 tarafından belirtilene göre şimdi yetişkinlerde de tipik olarak 6 ay süren bir süreç ile teşhis konulabilir.[5]

Belirtiler ve semptomlar

Akademik ortam

Ayrılık Kaygısı Bozukluğu (AKB), diğer anksiyete bozuklukları gibi, anksiyete bozukluğu olmayan çocuklara kıyasla okulda daha fazla engelle karşılaşan çocuklarla ilişkilidir. Anksiyete bozukluğu olan çocuklar için uyum sağlama ve okul işlevleri, daha zorlu bulunmuştur.[6] AKB'nin ciddi formlarında, çocuklar sınıfta düzensiz davranabilir veya hiç okula gitmeyi reddedebilir. Tahminlere göre, AKB'li çocukların neredeyse %75'i bir şekilde okul reddi davranışı sergiler.[3]

Bu bozukluğun akademik ortama dahil edildiğinde çeşitli olası belirtileri vardır.[7] AKB'li bir çocuk, okula varışta yoğun şekilde itiraz edebilir. Ebeveynlere veda etmekte zorlanabilir ve ebeveynlere sıkıca yapışarak ebeveynin onlardan ayrılmasını neredeyse imkansız hale getirecek davranışlar sergileyebilir. Acı çekiyormuş gibi görünmesine rağmen, çocuk bağırabilir ve ağlayabilir. Ebeveynleri gittikten sonra (birkaç dakikadan bir saate kadar) uzun süre bağırabilir ve ağlayabilir, diğer çocuklar veya öğretmenlerle etkileşime girmeyebilir ve onların dikkatini reddedebilir. Ebeveynlerinin nerede olduklarını ve onların iyi olduklarını bilmek için ezici bir ihtiyaç hissedebilirler.

Bu ciddi bir sorundur çünkü çocuklar derslerde daha da geri düştükçe, okula dönmesi giderek zorlaşır.[8]

Okul reddi kaynaklı kısa vadeli sorunlar arasında akademik performansta düşme veya düşüş, yaşıtlardan uzaklaşma ve aile içi çatışma bulunur.[3]

AKB'li çocukların okul reddi davranışı sergilemesi yaygın olsa da, okul reddi davranışı bazen yaygın anksiyete bozukluğu veya muhtemelen bir ruh hali bozukluğuyla ilişkilidir.[9] Bununla birlikte, ayrılık kaygısı bozukluğu tanısı koymak için okula gitmeyi reddeden çocukların çoğunluğu bulunmaktadır. Okula gitmeyi reddeden çocukların %80'inden fazlası ayrılık kaygısı bozukluğu teşhisi alır.[10]

Ev ortamı

AKB (Ayrılık Kaygısı Bozukluğu) belirtileri, ev gibi çocuk için tanıdık ve/veya rahat bir ortamda bile devam edebilir.[7] Çocuk, ebeveyninin yan odada olduğunu bile bilseler, tek başına bir odada olmaktan korkabilir. Yalnız kalmaktan veya karanlık bir odada uyumaktan korkabilirler. Çocuk, ebeveyninin yanında ve görünür olmasında olmadan uyumayı reddedebilir. Gündüzleri çocuk, ebeveynin yanına yapışarak ona "gölge" gibi eşlik edebilir.

İş yeri

AKB bir çocuğun okula devamını ve katılımını nasıl etkiliyorsa, kaçınma davranışları da büyüyüp yetişkinliğe adım attıklarında onlarla birlikte kalır. Son zamanlarda, "akıl hastalığının işyeri üretkenliği üzerindeki etkileri hem ulusal hem de uluslararası alanda önemli bir endişe kaynağı haline gelmiştir."[11] Genel olarak, akıl hastalığı çalışan yetişkinler arasında yaygın bir sağlık sorunudur, yetişkinlerin %20 ila %30'u en az bir psikiyatrik bozukluktan muzdariptir.[11] Akıl hastalığı üretkenliğin azalmasıyla bağlantılıdır ve AKB teşhisi konan bireylerin işlevlerini yerine getirme düzeyleri önemli ölçüde düşer, bu da kısmi iş günlerine, toplam devamsızlık sayısında artışa ve görevleri yerine getirme ve tamamlama konusunda "geri durmaya" neden olur.[11][12]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ Redlich, Ronny (February 2015). "Are you gonna leave me? Separation anxiety is associated with increased amygdala responsiveness and volume". Social Cognitive and Affective Neuroscience. 10 (2): 278-284. doi:10.1093/scan/nsu055. PMC 4321627 $2. PMID 24752071. 
  2. ^ "Davidson, Tish. "Separation Anxiety." Gale Encyclopedia of Children's Health: Infancy through Adolescence. 2006. Retrieved October 6, 2014, from Encyclopedia.com". 28 Temmuz 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Ocak 2022. 
  3. ^ a b c d Ehrenreich, J. T; Santucci, L. C.; Weinrer, C. L. (2008). "Separation Anxiety Disorder in Youth: Phenomenology, Assessment, and Treatment". Psicologia Conductual. 16 (3): 389-412. doi:10.1901/jaba.2008.16-389. PMC 2788956 $2. PMID 19966943. 
  4. ^ Masi, G.; Mucci, M.; Millepiedi, S. (2001). "Separation anxiety disorder in children and adolescents: epidemiology, diagnosis and management". CNS Drugs. 15 (2): 93-104. doi:10.2165/00023210-200115020-00002. PMID 11460893. 
  5. ^ Beesdo K, Knappe S, Pine DS (September 2009). "Anxiety and anxiety disorders in children and adolescents: developmental issues and implications for DSM-V". The Psychiatric Clinics of North America. 32 (3): 483-524. doi:10.1016/j.psc.2009.06.002. PMC 3018839 $2. PMID 19716988. 
  6. ^ Saygin D, Tabib T, Bittar HE, Valenzi E, Sembrat J, Chan SY, Rojas M, Lafyatis R (2010). "Transcriptional profiling of lung cell populations in idiopathic pulmonary arterial hypertension". Pulmonary Circulation. 10 (1): 106-121. doi:10.1080/02796015.2010.12087793. PMC 7052475 $2. PMID 32166015. 
  7. ^ a b Child Mind Institute. "Separation Anxiety Disorder Basics". Child Mind Institute. 31 Ağustos 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Haziran 2023. 
  8. ^ Saygin D, Tabib T, Bittar HE, Valenzi E, Sembrat J, Chan SY, Rojas M, Lafyatis R (April 2008). "Transcriptional profiling of lung cell populations in idiopathic pulmonary arterial hypertension". Pulmonary Circulation. 10 (1): 261-272. doi:10.1002/pits.20299. PMC 7052475 $2. PMID 32166015. 
  9. ^ Eisen, A., Sussman, J., Schmidt, T., Mason, L., Hausler, L., & Hasim, R. (2012). Separation Anxiety Disorder. In Handbook of Child and Adolescent Anxiety Disorders (2011 ed.). Springer.
  10. ^ Dryden-Edwards R (January 2014). Stöppler MC (Ed.). "Separation Anxiety Disorder". Medicine Net. 11 Mart 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Mart 2015. 
  11. ^ a b c Dewa CS, Lin E (Temmuz 2000). "Chronic physical illness, psychiatric disorder and disability in the workplace". Social Science & Medicine. 51 (1): 41-50. doi:10.1016/S0277-9536(99)00431-1. PMID 10817467. 
  12. ^ "Anxiety Disorders: Why They Matter and What Employers Can Do". Center for Workplace Mental Health. 23 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Ekim 2020. 

Dış bağlantılar

Sınıflandırma
Dış kaynaklar


İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Panik atak</span> aniden başlayan yoğun korku ve endişe nöbeti

Panik atak; çarpıntı, terleme, titreme, nefes darlığı, uyuşma veya kötü bir şeyin olacağı hissiyle karakterize; aniden gelen yoğun korku dönemidir. Semptomların şiddeti dakikalar içinde yükselmektedir. Genellikle bir atak yaklaşık 30 dakika sürer, ancak bu süre saniyeler ila saatler arasında değişebilir. Atak sırasında kontrolünü kaybetme korkusu ve göğüs ağrısı da görülebilir. Panik ataklar kişiye fiziksel olarak herhangi bir zarar vermez.

<span class="mw-page-title-main">Bipolar bozukluk</span> Depresyon dönemlerine ve anormal derecede yüksek ruh haline neden olan zihinsel bozukluk

Bipolar bozukluk veya İki uçlu duygudurum bozukluğu, her biri günlerden haftalara kadar süren depresif ve manik periyotlar ile karakterize edilen, bireyin tamamıyla sağlıklı bir duygudurum (ötimik) vaziyetine de girebildiği, bir duygudurum bozukluğudur. Yaşanan bu iki dönemin ortak özelliği, kişilerin duygudurumunda olağan seyrinden farklı özellikte ve süreklilik arz eden bir yaşantısı olmasıdır. Bu farklılıklar depresif dönemde yaşanan hüzünlü, özgüveni düşük ruh halindeki artış (disfori) ve bununla birlikte manik dönem olarak nitelendirilen neşedeki artıştır (öfori).

<span class="mw-page-title-main">Obsesif kompulsif bozukluk</span> istenmeyen ve tekrarlanan düşünceler, duygular, fikirler (obsesyonlar) veya bir şey yapmaya itici hissettiren davranışları (kompulsiyonlar) içeren anksiyete bozukluğu

Obsesif-kompulsif bozukluk (OKB), bireyin rahatsız edici düşüncelere sahip olduğu ve/veya belirli rutinleri, sıkıntıya yol açacak veya genel işlevi bozacak ölçüde tekrar tekrar yapma ihtiyacı hissettiği zihinsel ve davranışsal bir bozukluktur. Adından da anlaşılacağı gibi, OKB'nin birincil belirtileri obsesyonlar ve kompulsiyonlardır. Obsesyonlar, endişe, iğrenme veya rahatsızlık duyguları yaratan, kalıcı, istenmeyen düşünceler, zihinsel görüntüler veya dürtülerdir. Yaygın obsesyonlar arasında bulaşma korkusu, simetri takıntısı, din, cinsiyet ve zarar hakkında zorlayıcı düşünceler yer alır. Kompulsiyonlar, obsesyonlara yanıt olarak ortaya çıkan, tekrarlayan eylem veya rutinlerdir. Yaygın kompulsiyonlar arasında aşırı el yıkama, temizlik, bir şeyleri düzenleme, sayma, güvence arama ve bir şeyleri kontrol etme sayılabilir. OKB'li birçok yetişkin, kompulsiyonlarının bir anlam ifade etmediğinin farkındadır, ancak obsesyonların neden olduğu sıkıntıyı gidermek için yine de bunları gerçekleştirirler. Kompulsiyonlar o kadar sık meydana gelir ki, tipik olarak günde en az bir saat sürer ve kişinin yaşam kalitesini bozar.

<span class="mw-page-title-main">Anksiyolitik</span> anksiyete tedavisinde kullanılan ilaçlar

Anksiyolitik anksiyeteyi azaltan ilaçlara verilen isimdir. Anksiyolitik ilaçlar, anksiyete bozukluklarına bağlı psikolojik ve fiziksel semptomların tedavisinde kullanılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Antidepresan</span> Majör depresif bozukluk ve anksiyete gibi rahatsızlıkları tedavi etmek için kullanılan psikiyatrik ilaçlar

Antidepresanlar, majör depresif bozukluk gibi bazı duygudurum bozukluklarını, bazı anksiyete bozukluklarını ve bazı kronik ağrı durumlarını tedavi etmek için kullanılan ilaçlardır. Antidepresanların yaygın yan etkileri arasında ağız kuruluğu, kilo alımı, baş dönmesi, baş ağrısı, cinsel işlev bozuklukları ve duygusal körelme bulunur. Antidepresanlar, çocuklar, ergenler ve genç yetişkinler tarafından alındığında intihar düşüncesi ve davranışı riskinde artışa neden olabilir. Antidepresanların özellikle ani bir şekilde kesilmeleri sonucunda, antidepresan yoksunluk sendromu ortaya çıkabilir.

<span class="mw-page-title-main">Hipokondriya</span>

Hipokondriyazis veya hipokondriya kişinin ciddi bir hastalığa yakalanma konusunda aşırı ve gereksiz endişe duyması durumudur. Eski bir kavram olan hipokondrinin anlamı defalarca değişti. Bu zayıflatıcı durumun, gerçek bir tıbbi teşhis olmamasına rağmen beden veya zihin durumunun yanlış algılanmasından kaynaklandığı iddia edildi. Hipokondriyazisi olan kişiye hipokondriyak denir. Hipokondriyaklar, bulgu ne kadar küçük olursa olsun, saptadıkları herhangi bir fiziksel veya psikolojik bulgu hakkında gereğinden fazla alarma geçerler ve ciddi bir hastalıkları olduklarına veya teşhis edilmek üzere olduklarına ikna olurlar.

<span class="mw-page-title-main">Yaygın anksiyete bozukluğu</span> herhangi bir nesne veya duruma bağlı olmayan uzun süreli kaygı ile karakterize anksiyete bozukluğu

Yaygın anksiyete bozukluğu, bir anksiyete bozukluğudur. Ancak diğer anksiyete bozukluklarından farklı olarak kişinin belirli durum veya konudan dolayı endişe duymasından ziyade çok çeşitli sayıda konu ve nedenlerden dolayı duyduğu yaygın, kronik ve uzun vadeli bir anksiyete durumudur.

<span class="mw-page-title-main">Anksiyete bozukluğu</span> günlük durumların aşırı, mantıksız bir kaygıya sebep olduğu bilişsel bozukluk

Anksiyete bozuklukları, belirgin ve kontrol edilemeyen anksiyete ve korku duyguları ile karakterize edilen bir grup zihinsel bozukluklardır. Bu durumlar, bireylerin sosyal, mesleki ve kişisel işlevselliğini önemli ölçüde bozar. Anksiyete, huzursuzluk, alınganlık, kolay yorulma, konsantrasyon güçlüğü, kalp hızında artış, göğüs ağrısı, karın ağrısı gibi fiziksel ve bilişsel belirtilere yol açabilir ve belirtiler bireyler arasında değişiklik gösterebilir.

Sosyal fobi veya sosyal anksiyete bozukluğu (SAB), sosyal ortamlarda başkaları tarafından olumsuz değerlendirilmekten yoğun şekilde kaygı duyma ve korkulan durumlardan kaçınma eğilimi ile tanımlanabilecek bir anksiyete bozukluğudur. Bu korkular, başkalarından algılanan veya gerçekten yapılan bir gözlemleme ile tetiklenebilir. Sosyal anksiyete bozukluğu olan bireyler, diğer insanların onlar hakkında olumsuz bir şekilde düşünmelerinden korkarlar.

<span class="mw-page-title-main">Agorafobi</span> Ruhsal hastalık, fobi

Agorafobi kişinin kendini güvende hissettiği ortamlar dışında bulunması ile gelişen bir anksiyete bozukluğudur. Açık alanlardan, kalabalık yerlerden uzak durma, evde tek başına kalmak istememe gibi durumlar görülür. Dışarıya yalnız çıkmaktan korkar ve sosyal olmaktan kaçınır.

Bilişsel davranışçı terapi (BDT) ruh sağlığını geliştirmek amacıyla yapılan bir psikososyal müdahaledir. BDT tipi terapide, bireye fayda sağlamayan bilişsel bozulmalara odaklanır ve bu bilişsel bozulmalar değiştirilmeye çalışılır. Bireyin duygusal denge haline gelmesini ve kendi günlük yaşam problemlerini çözebilmesi için kişisel başa çıkma stratejileri geliştirmesini sağlamayı hedefler. Yöntem depresyon tedavisinde kullanılmak için tasarlanmış olsa da günümüzde anksiyete dahil birçok ruh sağlığı bozukluğunda kullanılmak üzere geliştirilmiştir. BDT bilişsel ve davranışçı psikoterapilerin kanıta dayalı teknik ve stratejilerini birlikte kullanarak psikopatolojileri tedavi etmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Köpeklerde ayrılma kaygısı</span>

Köpeklerde ayrılma kaygısı, bir köpeğin sahibinden ayrıldığında sıkıntı ve davranış problemleri sergilediği duruma verilen addır. Ayrılma kaygısı tipik olarak sahibin ayrılmasından birkaç dakika sonra ortaya çıkar. Bazı köpeklerin neden ayrılık kaygısından muzdarip olduğu ve diğerlerinin neden olmadığı tam olarak anlaşılamamıştır. Davranış, altta yatan bir tıbbi duruma ikincil olabilir. Kronik stres ile fizyolojik sağlıkta bozukluklar ortaya çıkabilir. Köpekte artan stres hormon seviyelerini değiştirir, böylece çeşitli sağlık sorunlarına karşı doğal bağışıklığı azaltır. Bir köpeğin davranışı aniden değişirse, her zaman bir veterinerin ziyaret edilmesi önerilir.

Buzdolabı anne teorisi, otizmin anne sıcaklığının eksikliğinden kaynaklandığına dair bir teoridir. Güncel araştırmalar, otizmin nedenleri arasında genetik faktörlerin yanı sıra çevresel faktörlerin de bulunduğundan şüphelenildiğini göstermektedir.

Çocuk ve ergen psikiyatrisi, çocuklarda, ergenlerde ve ailelerinde ruhsal bozuklukların tanı, tedavi ve önlenmesine odaklanan bir psikiyatri dalıdır. Psikiyatrik bozuklukların gelişimini ve seyrini etkileyen biyopsikososyal faktörleri ve çeşitli müdahalelere verilen tedavi yanıtlarını araştırır. Çocuk ve ergen psikiyatristleri, pediatrik popülasyondaki ruhsal bozuklukları tedavi etmek için öncelikle psikoterapi ve/veya ilaç kullanır.

<span class="mw-page-title-main">Psikiyatrik ilaç</span>

Psikiyatrik veya psikotrop ilaç, beynin ve sinir sisteminin kimyasal yapısı üzerinde bir etki yapmak için alınan psikoaktif bir ilaçtır. Bu nedenle, bu ilaçlar akıl hastalıklarını tedavi etmek için kullanılır. Bu ilaçlar tipik olarak sentetik kimyasal bileşiklerden yapılır. 20. yüzyılın ortalarından bu yana, bu tür ilaçlar çok çeşitli zihinsel bozukluklar için tedavilere öncülük ediyor ve uzun süreli hastaneye yatış ihtiyacını azaltıyor, bu nedenle zihinsel sağlık bakımının maliyetini düşürüyor. Akıl hastalarının tekrar suç işlemesi veya yeniden hastaneye yatırılması pek çok ülkede yüksek orandadır ve nükslerin nedenleri araştırılmaktadır.

Azapironlar, anksiyolitik, antidepresan ve antipsikotik olarak kullanılan bir ilaç sınıfıdır. Genellikle seçici serotonin geri alım inhibitörleri (SSRI'lar) gibi diğer antidepresanların yanında destekleyici olarak kullanılırlar.

Kafein kaynaklı anksiyete bozukluğu, DSM-5'in madde/ilaç kaynaklı anksiyete bozukluğu tanısının bir alt sınıfıdır.

Çocukluk çağı şizofrenisi, şizofreninin özelliklerine benzer. Daha sonraki yaşlarda gelişir ancak 13 yaşından önce başlar ve teşhis edilmesi daha zordur.

Baba depresyonu, ebeveyn depresyonundan kaynaklanan psikolojik bir bozukluktur. Baba depresyonu özellikle babalarda ve erkek bakıcılarda görülen ruh hali değişimidir. 'Baba' biyolojik ebeveyn, üvey ebeveyn, sosyal ebeveyn veya sadece çocuğun bakıcısı anlamında kullanılabilir. Bu duygudurum bozukluğu, kaygı, uykusuzluk, sinirlilik, sürekli çöküntü ve ağlama dönemleri ve düşük enerji dahil olmak üzere doğum sonrası depresyona (PPD) benzer semptomlar gösterir. Ayrıca aile ilişkilerini ve çocukların yetiştirilme dönemlerini olumsuz etkileyebilir. Ebeveyn depresyonu teşhisi konan ebeveynler genellikle erken gebelik, doğum ve doğum sonrası dönemde artan stres ve kaygı seviyeleri yaşarlar. Ebeveyn depresyonu olanlar bunu erken geliştirmiş olabilir, ancak bazılarına daha sonra, çocuk yürümeye başlayınca, çocukken veya genç bir yetişkin olduktan sonrada teşhis konabilir.

Fonksiyonel nörolojik bozukluk veya kısaca FND, hastaların zayıflık, hareket bozuklukları, bayılma gibi duyusal ve nörolojik semptomlar yaşadığı bir durumdur. Fonksiyonel nörolojik bozuklukların semptomları klinik olarak tanınabilir, ancak herhangi bir organik hastalık ile ilişkili değildir. Fonksiyonel nörolojik bozuklukların alt grupları, fonksiyonel nörolojik semptom bozukluğu (FNsD), konversiyon bozukluğu ve psikojenik hareket bozukluğu/ epileptik olmayan nöbetleri içerir. Tanı, bir nörolog konsültasyonu sırasında muayenedeki pozitif belirti ve semptomlara dayanarak konur. Fizyoterapi, özellikle motor semptomları olan hastalar için yararlıdır ve bilişsel davranışçı terapi ise dissosiyatif atakları olan hastalarda daha çok etkilidir.